@biceruvar
|
İndiğimiz çoğu merdiveni tekrar kendimizden bir başkası olarak çıkmayı severdik biz kadınlar. Pera Alarie'de öyleydi. Ardında bıraktığı onlarca basamağı tekrar tırmanmak için döndüğünde çok başka birisi olarak görmek istemişti kendisini. Bazen aklı beş karış havada ailesinin prensesi olmayı, bazen ufak bir çocuk edasıyla zırıl zırıl ağlamayı, arada bir de içinde biriktirdiği bütün korkularını kusarcasına bağırmayı sevmişti. En çokta her kadın kadar oyuncu olmuştu hayata karşı. Toz pembe, mükemmel, istisnasız kırığı çürüğü olmayan eğitim hayatının sonunda, aranan bir Halkla İlişkiler Danışmanı olmayı da zamana karşı gülücükler attığı oyunları sayesinde sevmişti. Pera Alaire, bir kuş olmayı tercih etmişti. Gökyüzündeki bulutlar arasında süzülmüş, yüzüne çarpan rüzgara gülümsemiş, gördüğü her manzarayı şaşkınlıkla izlemiş, ancak arasında kaldığı umulmadık fırtınalarda paramparça olan kanatlarını sarmak için nice mecburi inişler yapmıştı. Fakat bu mecburi inişleri görmemezlikten gelmeyi de alışkanlık haline getirmişti. Pera, bir kuş olmayı seçmişti ancak kendisi bile habersizken Butimar oluvermişti. Deli olacağı o koca okyanusun kurumasından korkarak, bir gün bitmesinden çekinerek bir yudum dahi içmeden yaşamak en büyük isteği olmuştu. Öleceğini, her geçen gün susuzluktan kuruyacağını bile bile istemişti üstelik. Fakat insan ummadık yerde umulmadık şeylerle burun buruna kaldığında o koca fırtınanın üzerine ne denli hızlı geldiğini anlamlandıramıyordu bile. Pera Alarie için, Dağhan Kalaycı öyle bir fırtınaydı. Tüm korkularıyla yüzleşmesine neden olacak bir fırtına...
|
0% |