@bilgenurgzl
|
Sonraki gün... Cansu sabah o kadar güzel uyandı ki ne baş ağrısı vardı ne de bir sıkıntı. Sanki dün hiç yaşanmamış gibiydi. Uyumak gerçekten de ona iyi gelmişti. Saate baktı daha erkendi uçağına bir buçuk saat vardı. Önce elini yüzünü yıkadı sonra da güzel bir kahvaltı yaptı. Ve hazırlanmaya başladı. Yolda rahat edebilmek için salaş giyinmeyi tercih etmişti. Altına gri bir eşofman üstüne de beyaz üzerinde yeşil deseni olan bir tişört giymişti. Cansu ne tarz giyerse giysin ona yakışırdı. Saçlarını da taradı ve saatine tekrar baktı sadece yarım saat geçmişti. Geç gitmekten ve uçağı kaçırmaktansa erken gitmeyi tercih ettiğinden bavulunu aldı ve hava alanına gitmek üzere evden çıktı. Bir taksi çevirdi ve havaalanına gideceğini söyledi. Vardığında hala süre olduğunu görünce satıcıların olduğu tarafa yöneldi. Kitap satan bir dükkan tipli ama bir mini bakkal kadar da küçük olan yere girdi. Eğer güzel bir kitap bulabilir isem yolda sıkılmam diye düşündü. Yoksa o kadar saat nasıl geçerdi. Uçağı kaçırmamak için de ara ara saatine bakarak kitaplara bakmaya başladı. Baktı baktı bazılarının da arkasını okudu. Ve sonunda beğenebileceği bir kitap buldu. Tam parasını ödemek için kasaya yönelecekti ki biriyle çarpıştı. Yüzü çok tanıdık geldi. İkisinin de elindeki kitap düşmüştü yere eğilip aldılar. Kız tam kasa tarafına gidecekti ki çarpıştığı kişinin dün onu kurtaran kişi olduğunu anladı ve geri dönüp yanına gitti. “Af edersiniz.” “Tabi buyurun.” “Siz. Siz dün beni kafeden kurtaran kişi değil misiniz?” Genç önce durdu bir düşündü sonra Cansu’yu hatırladı. Tekrar karşılaşmayı beklemiyordu zaten çarpışınca yüzüne de bakmamıştı. Genç üzerinde kot pantolon ve siyah bir tişört ile sade ama şık görünüyordu. Ona yakışmıştı da. “Evet bendim. Cansu Hanım umarım iyisinizdir. Ağrılarınız geçti mi?”Emre bunu söylerken içinden Cansu’nun giydiği gri eşofman ve yeşil desenli üstünün rahat ve salaş olduğunu ve ona yakıştığını düşünüyordu. “Evet, evet gayet iyiyim. Ayrıca dün hayatımı kurtardınız.” “Mühim değil siz iyisiniz ya o yeter.” “Sağ olun ancak bir teşekkür bile edemedim.” “Hiç mühim değil. Gerçekten.” “Var var. Ben teşekkür ederim siz beni çıkarmasanız ne yapardım bilmiyorum.” “Lütfen düşünmeyin öyle şeyler.” “Peki peki. Bu arada ben Cansu” Emre zaten Cansu’ya adıyla seslenmişti Cansu’nun kendi adını söyleme sebebi Emre’nin adını öğrenmekti. “Bende Emre tanıştığıma memnun oldum.”adını duyunca gülümsedi güzel bir isimdi. E artık adını bile bilmiyorum demeyecekti. “Bende memnun oldum.” “Sayın yolcuların dikkatine saat 11.30 uçağımız kalkmak üzere yolcularımız lütfen uçak giriş alanına geliniz” “Benim gitmem gerekiyor.” Uçağı kaçırmayı istemezdi. “Tabi iyi günler dilerim. Tekrar görüşmek dileğiyle” Cansu elindeki kitabın parasını ödedi, aldığı kitabı çantasına koydu ve uçağa bineceği yere gitti. Uçağa bindi çantasını sırtından çıkarıp ayağının yanına koydu koltuğuna yerleşti. Ve uçak kalktı. Cansu cam kenarında geçti nasıl olsa boştu. Uçak kalkmıştı sahibi olsa gelir idi. Önce kitap mı okusam yoksa biraz şarkı mı dinlesem diye düşündü. Kısa bir düşünme sonunda kitap okumayı seçti. Kitap okumak ona huzur veriyordu. Kitabını çantasından çıkarıp eline aldı. Fakat bu, bu onun seçtiği kitap değildi. Sonra aklına Emre ile çarpıştıklarında kitapların düştüğünü hatırladı kitabı yerden alırken bakma gereksinimi duymamıştı. Kitaplar o sırada karışmış olmalıydı. Elindeki kitabı incelemeye başladı. Onun seçtiği kitap değildi ama artık almıştı. Pek okuduğu tarzda değildi ama konusu güzel seçilmiş bir kitaptı. Kitabı okumaya karar verdi. Kitap alıp okumadan kaldırmak Cansu’nun yapacağı bir şey değildi. Hep okuduğu türde olmasa da konusu dikkatini çekmişti. Cansu çok kitap okuduğundan okuması hızlıydı. Sayfa kırklarda iken biri gelip yanına oturdu. Gelip yanına oturan Emre’ydi. “Merhaba.” “A, Emre Bey.” “Yanınıza oturdum ama bir mahsuru var mı?” “Yok, ne mahsuru olacak.” “İyi buna sevindim. Size rahatsızlık vermek istemem.” Bu sözünün ardından Cansu Emre’nin düşünceli biri de olduğunu anladı. “İsterseniz bu sizli bizli konuşmayı bırakalım. Bana çok resmi geliyor.” “Tabii. Nasıl istersen.” “Bu arada çarpıştığımızda kitaplarımız karışmış.” “Evet, bende fark ettim ancak senin seçtiğin kitap da güzelmiş.” “Senin seçtiğin de pek tarzım değil ama sevdim.” “Beğenmene sevindim.” “Evet, evet. Hatta sende tamam dersen kitaplar şu anda olduğu gibi kalsın bitirdikten sonra değişiriz.” “Olur, bana uyar. Zaten ben buna başladım bile.” “Aynen bende. Bu arada dileğin çabuk kabul oldu.” “Nasıl anlamadım.” Emre gerçekten Cansu’nun neyi kastettiğini anlamamıştı. “Kitapçıda vedalaşırken iken tekrar karşılaşmak dileğiyle demiştin ya onu diyorum.” Emre Cansu’nun neyi kastettiğini açıklaması sayesinde anlamıştı. Emre bakışı ve kafasını hafif aşağı yukarı sallayışı ile anladığını gösterir iken “A evet öyle oldu.”dedi. “Başka bir şey dilesen olurmuş.” “Ben dilediğim şeyden gayet memnunum.”Cansu gülümsedi. Ve başını kitaba geri çevirdi. Cansu da Emre de kitap okumaya devam ettiler. Birbirleri için kitap seçmiş gibiydiler. Birbirlerinin seçtiği kitabı okuyorlardı. Cansu dün geç yatmış olsa da yorgun değildi. Ancak kitap okumak uykusunu getirmişti. Bir yandan da kitabı merak ettiğinden okumaya devam etmek istiyordu. Kitap Cansu’yu gerçekten sarmıştı ve merak ettirmişti ancak sebebini bilmediği bir uyku sorunu çekiyordu. Sonunda daha fazla direnmenin gereksiz olduğunu anlayıp uyumaya karar verdi. Biraz uyuya bilirdi. “Emre” “Efendim” Kitabından başını kaldırmadan cevap vermişti. “Senden bir şey isteye bilir miyim?” “Tabii” Derken dedi daha yeni başını çevirip baktı ne olduğunu merak ettiği belliydi. “Ya benim biraz uykum geldi uyuyacağım. Rica etsem yarım saat en fazla kırk dakikaya uyandırır mısın?” “Olur, tabii neden olmasın” “Sağ ol” Cansu daha önceden ayağının yanına koyduğu çantasını eline aldı zincirini açtı ve elindeki kitabı içine koyup çantanın zincirini geri kapattı. Başını cama yasladı. Kenara oturmanın bir avantajıydı bu onun için. İlk oturduğunda kenarın boş olmasına da ondan sevinmişti. İstediği gibi yaslanabilirdi. Öyle de yaptı. Çok geçmeden uykuya dalmıştı. Cansu gözlerini açtı. Emre’yi elinde kitap kendisine bakar iken yakaladı. Kitap okumak yerine kendisini izliyordu. Acaba ben uyurken hep beni mi izledi yoksa yeni mi baktı diye düşündü içinden. Emre Cansu’nun uyandığını fark eder etmez ona baktığını anlamasın diye bakışlarını kitaba çevirip okumaya geri döndü. O kadar süredir Cansu’yu izlemek yerine kitap okuyormuş gibi yapıyordu. Ancak bir anda kitaba dönüşü ile Cansu fark ettirmemek için öyle yaptığını anladı. Cansu ne kadar uyuduğunu anlamak için saatine baktı. Bir saatten fazla olduğunu görünce şaşırdı. Çünkü Emre’ye onu uyandırmasını söylemişti. Ancak Emre onu uyandırmamıştı ama neden? “Bir saatten fazla olmuş. Niye uyandırmadın ki?” bunu sorarken sorgulayıcı bakış atmış ve tek kaşını kaldırmıştı. “Çok güzel uyuyordun, bölmek istemedim. Kızmadın umarım.” “Hm. Neyse mühim değil.” Cansu belli etmemişti ama Emre’nin verdiği cevaba hem şaşırmış hem de sevinmişti. Güzel demişti. Demek kendisinin güzel buluyordu. Uyandığında gördüğü üzere onu izlediğini de unutmamıştı. Bu düşünce Cansu’ya tebessüm ettirmişti. “Emre ben sıkıldım ve aklıma yapacak bir şey geldi. Belki sende bana katılmak istersin diye sana da söyleyeyim dedim.” “Hm. Neymiş bakalım.” “Film izlemek.” “Olur, zaten bende sıkılmaya başlamıştım.” Emre’nin olur demesi üzerine Cansu çantasını yerden aldı çantasından kulaklığını ve telefonunu çıkardı. Kulaklığı telefonuna takti kulaklığın bir tekini kendine alıp öbürünü de Emre’ye verdi. “Her şey tamam sıra geldi film seçmeye.” “Hangi tür filmleri seversin.” “Aslında bakarsan ben her türde filmi izlerim.” “Aynen bende öyle” “O zaman filmlere bakalım içlerinden güzel olanı seçer izleriz.” “Bana uyar.” Filmlere baktılar ne kadar da çok seçenek vardı zaman geçtikçe daha çok film çıkıyor bazıları ise muhteşem derecede güzel oluyorlardı. Ve uzun bir aramanın sonunda güzel bir macera filmi seçtiler. Kulaklıkları taktılar. Tam filmi başlatacakken uçağın hostesi üzerinde yiyecek ve içecek olan bir arabayı iterek yanlarına geldi. “Telefonunuzu kapatır ya da uçak moduna alır mısınız lütfen.”Bunun üstüne Cansu ve Emre birkaç salise bakıştılar film iptal olmuştu. “Tabi iki dakikaya almış olacağım.” Dedi. Bunun duyan Emre Cansu’ya baktı bir fikri var gibiydi. Filmi indiriyordu. Emre Cansu’nun filmi indirdiğini görünce gülümsedi çünkü güzel fikirdi. Film iner inmez telefonu uçak moduna aldı. Filmi galeriden izleyeceklerdi. “Yiyecek ve içecek bir şeyler ister miydiniz?”Hostes hala yanlarındaydı. “Var ise bir kahveye yok demem doğrusu.” “Tabii buyurun.” “Teşekkürler.” “Ya siz bey efendi. Ne istersiniz.” “Bende bir kahve rica edeceğim.” “Tabii hemen.” “Teşekkürler.” Kahvelerini de aldıklarına göre artık filmi izleyebilirlerdi. Cansu başlatma tuşuna bastı ve film başladı. Telefonda film açık, kulaklığın bir teki Emre’nin öbür teki de Cansu’nun kulağında, ellerinde kahveleri film izliyorlardı. Film bitene kadar hiç durmadan sonuna kadar izlediler. Bitince de kendi aralarında izledikleri filmi tartıştılar. Uçağın iniş saatine fazla bir süre kalmamıştı. Kalan süreyi de sohbet ederek geçirdiler. Sohbetleri giderek koyulaşmıştı. Bazen filmlerden, bazen kitaplardan bazen ise kendilerinden sohbet ettiler. Cansu Doğan... Uçak inmek üzereydi iki, üç dakika kalmıştı. “Cansu” “Efendim Emre” “Sende istersen ben sana numaramı verim. Hem istediğimiz zaman görüşüp sohbet edebiliriz hem de daha kitapları değiştireceğiz.” “Tabii. Tabii” Telefonumu numarasını yazması için Emre’ye uzattım. Emre telefonu alıp numarasını yazıp telefonu geri verdi. “Bir mesaj ya da çağrı at da kontrol etmiş olalım.” “Tamam.”Dedim ve kısa bir düşünmenin ardından ne atacağımı buldum. “” “Gülücük” “Evet, ben attım.” “Tamamdır hemen kaydediyorum.” “O zaman tekrar görüşmek dileğiyle.” “Memnuniyetle.” Uçaktan indim artık Emre ile yan yana değildik. Elimde bavulum ilerliyordum ki annemi gördüm hemen yanına gidip sarıldım. Gerçekten çok özlemiştim annemi. Beraber ilerleyip havaalanından çıktık. Etrafıma baktım memleketimi, Malatya’yı da çok özlemişim. “Bakıyorum da özlemişsin memleketini.” “Özlerim tabi” Havaalanının önünde durmuş konuşuyorduk ki birinin koşarak bize doğru geldiğini fark ettik. Koşarak bize doğru gelen Pelin’di. Koşarken sarı saçları dalgalanıyordu. Üzerinde ise eşofman ve beyaz bir tişört vardı. Normalde pek bu tarz giyinmezdi ama direk eve geçeceğimiz için giymiş olmalıydı.Pelin sonunda yanımıza vardı nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizlerine koyarak eğilip soluklandı. “Kızım ne diye koşarsın o kadar. Nefes nefese kalmışsın.” Pelinin nefesini kısa sürede düzeltti. Hiçbir şey demeden boynuma sarıldı. Ben de Pelin’e sarıldım. Sık sık telefonda konuşmamıza rağmen çok özlemiştim. “Hoş geldin kanka” “Hoş buldum kanka” Bir taksiye bindik ve evi tarif ettik. Annem yoldan geldiğim ve bundan dolayı aç olacağımı düşünerek sofra hazırlatmış. Pek aç değildim ama yinede oturduk ve bir şeyler yedik ardından da Pelin ile odama çıktık. Eski odamı bile çok özlemiştim. Bavulumu yatağımın yanına koydum ve yatağa oturdum. “Tatlım gelip otursana sen yabancı mısın?” “Geliyorum.” Dedi ve aynamın karşısına geçip bileğindeki toka ile saçını atkuyruğu topladı ve gelip yanıma oturdu. “Yol nasıl geçti bakalım.” “Valla nasıl olsun çok güzeldi.” “Hayırdır senin normalde söylenmen sıkıldım ya da her yerim ağrıdı falan demen gerekmez miydi? Sende bir haller var.”Beni sorguluyordu bir şey olduğunu direk anlamasına şaşırmıştım o ise tek kaşını kaldırmış aynadan bana bakıyordu. “Aman hemen de anla.” “Anlarım tabi. Dökül tatlım dökül.” “Memnuniyetle efendim. Nereden başlamamı istersiniz?” “Tabi ki, en başından” Pelin ayrıntıları önemser ve merak ederdi. “Dur dur!” “Ne oldu?” “Taksit taksit anlatacağıma Alya’yı görüntülü arayacağım.”Bir de ikisine ayrı ayrı mı anlatacağım. Telefonu uzatmadan açtı. “Alo” “Canım Malatya’ya vardın mı?” “Vardım canım vardım. Hatta şu an odamdayım yanımda da Pelin var.” “Ooo, iyi iyi.” “Selam Alya.” “Selam güzellik.” “Canım ben Pelin’e olanları anlatacaktım ki aklıma sen geldin bende taksit taksit olmasın diye seni görüntülü aradım.” “Aferin iyi yaptın. Da ne oldu ki?” “Anlatınca anlarsın. Ben anlatmadan nasıl anlamayı düşünüyorsun.” “Hadi o zaman anlatmaya başla bakalım.” “Dün İngiltere’deki arkadaşlarla akşam canlı müziği olan bir kafeye gittik.” “Aman tanrım ciddi misin? Kızım bende oradaydım.” “Ama ben değildim. Devam et Cansu’m.”Alya’nın bildiğini biliyordum bu kısmı Pelin bilmediği için anlatıyordum. “Neyse işte kafeye gittik oturduk falan sonra ben lavaboya diye masadan kalktım lavaboya gittim. Ben lavaboda iken cafede kavga çıkmış. Masaya gidip eşyalarımı alıp hemen dışarı çıkacaktım masaya bir adım kala önüme biri bayıldı. Tabi ben yerimden sıçradım.” “Ay çok heyecanlı ee...”diyen tabi ki Pelin idi. “Eşyalarımı aldım kapıya doğru gideceğim biri bana çarptı bende ağzım çıktığı kadar bağırdım yardım edin diye aklıma başka çare gelmemişti. Ve biri omzuma dokundu açık kahve saçlı kahve gözlü yakışıklı biriydi.” “Yakışıklı bulduğunu yenimi söylüyorsun? Bilseydim ambulansı beklerken numarasını falan alırdım senin için.”Allah’ım bu kız niye bu kadar düz. “Ay Aylin sende” “Ay devam et. Aylin sende bir dur zaten iyice merak ettim sonra ne oldu? “ “Kolumdan tuttu beni dışarı doğru ilerlerken ben yanılmıyorsam kafama şişe yedim ve bayıldım. Uyandığımda kafenin önünde ambulansta idim. O gün başka bir şey de olmadı zaten.” “Ay evet ya ağrın nasıl oldu?” “İyiyim ya hiçbir şeyim yok.” “Eminsin demi bak iyi değilsen bir doktora gidelim.” “Gerek yok gerçekten iyiyim.” Söylemiş olmak için söylemiyor gerçekten iyiydim. “Peki. Sen öyle diyorsan” “Buraya kadar tamam ya sonra?” “Sabah havaalanına gittim daha sürem var diye bir kitapçıya girdim kitap seçtim kasaya gidecekken biri ile çarpıştım. Bu kişi dün beni cafe den çıkaran kişi idi.” “Tesadüfe gel.” “Tanıştık adı Emre imiş. Dün teşekkür edememiştim teşekkürümü de ettim.” “Ne olur bana numarasını aldım de.” “Hayır, tatlım almadım.” “Ya niye ya?” Alya’nın sesi isyan ediyordu. “Bu kadar heyecanlı olacağını bilsem sen anlatmaya başlamadan mısır patlatırdım.”Pelin bir saniyesinin bile kaçırırsa tüm hikayeyi kaçıracakmış gibi dinliyordu beni. “Tatlım anlatacaklarım daha bitmedi dur da dinle.” “Tamam. Tamam devam et.” “Sonrasında kitabımı aldım uçağıma bindim kitabı okuyacaktım ki bir de baktım çarpıştığımızda kitaplar karışmış. Yine de okumaya başladım. Bu arada yanımda kimse yoktu gelmesi gereken yolcu gelmemişti galiba o yüzden kenardaydım. Kitabı okuyordum ki biri gelip yanıma oturdu.” “Kim?” “Emre.” “Hadi canım.” “Hı hı” “Sonra?” “Kitapları değiştirmedik önce elimizdekini okuyalım sonra da değişelim dedik. Kitapları okumaya devam ettik. Sonra nedenini bilmiyorum birden bir uyku çöktü üstüme uyumaya karar verdim Emreden de yarım saat bilemedin en fazla kırk dakikaya beni uyandırmasını istedim ve uyudum.” “Başım onun omzunda uyandım de, de şurada bayılayım.” “Saçmalama kızım film mi çekiyoruz.” “Tatlım anlattıklarında filmleri aratmıyor ki.” “Devam et. Devam.” Pelin heyecanla beni dinliyordu. “Uyandığımda beni izliyordu tabi fark ettiğimi görür görmez kitap okumaya döndü. Saate baktım bir saatten fazla uyumuşum neden uyandırmadın dedim çok güzel uyuyordun bölmek istemedim dedi.” “Ooo...” “Sonra beraber film izledik film bitince de uçağın iniş zamanına kadar sohbet ettik.” “Numara?”Alya’nın içinden al artık şu numarayı Allahın cezası dediğini duyar gibiydim. “Emre numarasını verdi kontrol etmek için de mesaj attım yani şu anda numaralarımız birbirimizde var.” “Yarabbi şükür. Tabii kesin onu da sen akıl etmemişsindir.” “Nereden bildin be?” “Bilirim ben malımı” “Ya mesaj olarak ne attın?” “Gülen yüz attım.” “İyi, iyi gülen yüz iyi.” “Burcu neymiş?” “Asıl soyadı neymiş?” “Bilmem ikisini de sormadım.” “Aferin iyi halt yedin.” “Aman ne fark eder ki bunlar?” “Çok şey fark eder tatlım. Soy adını bilseydin kim olduğuna kimlerle konuştuğuna nerelerde takıldığına ailesine kadar araştırabilirdik.” “Ya da burcunu bilseydin senin ile uyumuna bakabilir kişiliği ile ilgili sana bilgi verebilirdim en önemlisi de çocuğun doğum gününün hangi ay olduğunu bilirdin.” “Söylediklerinizin bir tanesi bile aklıma gelmedi desem.”Gerçekten bunların hiçbiri aklıma gelmemişti keşke sorsaydım iyi olurmuş. “Şaşırmadık deriz.” Pelin çok iyi niyetli ve bir tık da saf bir kişiliği vardır. Saflığının sebebi ise insanlara çabuk güvenip her defasında üzülmekten kaynaklıydı. Yıldız falı astronomi ve psikolojiyle yakından ilgilenirdi. Alya ise çok kurnaz olmasının yanında sert bir kişilik taşıyordu. Belki de bu sertlik eskiden yaşadığı saflık sonuçlarındandı bilmiyorum. Alya ile üniversitede tanışmıştık ancak son iki yıl yakın arkadaş olduk. Alya hakkındaki bilgilerim üniversitenin son iki yılından sonrasıydı. Öncesi yoktu. “Neyse canım ben son haberleri de aldığıma göre biraz işlerim var ben seni sonra arasam.” “Tabi canım hadi görüşürüz.” “Görüşürüz. Sana da görüşürüz güzellik.” “Görüşürüz canım.” ***** Ah şu tesadüfler dde olmasa...
|
0% |