@bilgenurgzl
|
Emre Akkaya... Uçaktan iner inmez dostlarım yanıma geldi. Benim iki yakın arkadaşım vardı Tolga ile Serdar ikisi de gelmişti. Tolga turuncuya kaçan saç rengi siyah göz ve açık ten rengine sahipti. Serdar ise açık kahve yukarı doğru taranmış saçlara ve masmavi gözlere sahipti. Tolga kot pantolon ile turuncu bir tişört giymişti. Giydiği tişört saçları ile uyum sağlar iken siyah gözlerini ön plana çıkarıyordu. Serdar ise her zamanki gibi siyah tercih etmişti. Siyah onu daha karizmatik yapıyordu. Siyah pantolon ve siyah tişört giymişti. Koyu renk kıyafet seçimi gözlerinin maviliğini ortaya çıkarırken boynuna takmış olduğu zincir ise ona daha cool bir hava katmıştı. Arkadaşlarıma sarıldım. Elimde fazla büyük olmayan bir çanta yanımda da arkadaşlarım havaalanının çıkışına doğru beraber yürümeye başladık. “Hoş geldin bro” “Hoş bulduk n’aber?” “İyidir bıraktığın gibi. Asıl seni sormalı senden n’aber?” “Acayip iyi hatta müthiş” “Vayy peki sebebi var mı bu müthişliğin “ “Olmaz mı?” “Bro araba geldi.” “Bizim evin yakınındaki cafe ye gidelim böylece eve geç gitmemiş olurum.” “Sen eve gittiğin saati takar mıydın ya” “Normalde takmam ama Malatya’ya yeni geldim ya eve geç gidersem annemin dilinden kurtulamam.” “Ha bir de Hülya Teyze vardı de mi?” “Vardı tabi.” Taksiye bindik, konuştuğumuz üzere evime yakın olan cafe ye gittik. Arabada pek konuşmadık ne de olsa cafe ye gidiyorduk orada konuşuruz diye düşündüm Tolga ve Serdar da benim gibi düşünmüş olacak ki hiç konuşmadık. Cafe’ye vardık, boş bir masaya oturduk ve birer çay söyledik. “E bro söyle artık şu muhteşemliğin sebebini” “Knk dün bir kızla tanıştım. Bilmiyorum tanışma şeklimiz de tanıştıkta sonra bana olanlar da biraz tuhaf.” “Nasıl tuhaf?” “E anlat da öğrenelim artık.” “Peki. Dün akşam bir cafe ye gitmiştim cafe de kavga çıktı sonra da bir ses duydum yardım edin diyordu yanına gittim dışarı çıkarırken kız kafasına şişe yedi bayıldı. Aldım kucağıma çıkardım dışarı ambulansa götürdüm kız kendine gelince de evime gittim. Bu gün de kitapçıda karşılaştık teşekkür falan etti ve ayrıldık uçakta tekrar karşılaştık yanı boş olunca gittim yanına oturdum uçuş boyu ya sohbet ettik ya da film izledik falan sonra da numaraları aldık. Hemen ardından da yanınıza geldim zaten.” “Mesaj attın mı?” “Yok, daha zaman geçmedi ki daha uçaktan ineli bir saat bile olmamıştır.” “Doğru hemen atma hevesli gibi olur.” “Kızın adı ne?” “Cansu” “İyi peki soyadı?” “Ne bilim sormadım.” “Niye sormadın ki.” “Aklıma gelmedi hem öğrenip ne yapacağım ki” “Olum kimdir kimlerdendir bir araştırma yapardık ya.” “Bak hiç aklıma gelmedi.” “Belli oluyor” “Peki ayakkabı numarası?” ben de Tolga da bu dediğinden dolayı Serdar’a tip tip bakıyorduk. Sonunda “Şaka ya şaka dedi” yani sonuçta ayakkabı numarasından neye bakacaktı ne işime yarayacaktı. Sindirella gibi ayakkabısının tekini düşürdüğünde gidip aynısının ona olan numarasını alıp onu mu kandıracaktım. “E Serdar senden ne haber son durumlar ne?” “Ne olsun ayrıldık gizemle” “E sizde ne sevgi vardı ne saygı zaten çoktan ayrılmıştınız birbirinizden ama dile yeni vuruyorsunuz. Boş ver iyi oldu.” “Uzatmalara oynuyordunuz.” “Haklısınız.” “Tolga sen hala ailenle kavgalı mısın?” “Yok, ama bir yenisinin olması an meselesi.” “Niye ya?” “Niye olacak olmuyor kanka olmuyor anlaşamıyoruz birbirimizi anlamıyoruz e babamla birbirimizi anlamayınca da tartışıyoruz babamla tartıştığım için bir de annemle tartışıyoruz.” “Of zor ya” “Ay o da çekilmez be abi” “Allah sabır versin” “Sağ olun” “Beyler hadi kalkalım.” “Olur, sen zaten yol yorgunusundur şimdi” “Aynen ya uçakta otur otur her yerim ağrıdı.” Masaya içtiğimiz çayın parasını bıraktık ve masadan kalktık. Tolga ve Serdar’ın evi ters yöne kaldığından benim ile ayrıldılar. Ev ile aramdaki mesafe beş dakikalık olmasına rağmen o yolu yarım saatte yürüdüğümü evin kapısında varınca fark ettim. Büyük ihtimalle olanları düşünmekten olmuştu. Sonunda kendimi evinin kapısının önünde buldum. Kapıyı çaldım. Kapıyı açan hizmetçimiz Betül’dü. “Hoş geldiniz Emre Bey” “Hoş buldum Betül annem nerede?” “Mutfakta yemek hazırlıklarını kontrol ediyorlar.” “Tamam. Çantamı odama bırakır mısın?” “Tabi efendim.” “Betül” “Efendim Emre Bey” “Babam evde mi?” “Hayır, kendileri daha gelmediler.” “Tamam, sağ ol.”Dedim ve mutfağa annemin yanına gittim. Annem mutfakta yemek için talimatlar yağdırıyordu. “Anne” “Oğlum. Sen ne zaman geldin?” “Birkaç saniye önce eve geldim.” “Hoş geldin.”Dedi ve sarıldı bana. İngiltere’ye iş için gitmiş ve sadece birkaç hafta kalmıştım ama yine de Annem beni çok özlemiş anlaşılan. “Anne neler hazırlattın?” “En sevdiğin yaprak sarması” “Oo... ne de güzel olur o şimdi” “Yanına da bir şey yaptırmak istiyorum ama karar veremedim” “Ne gerek var ya yaprak sarmasının kendi yeter.” “Bari cacık ya da ayran falan yapsınlar.” “Bak yanına ayrana yok demem.” “Betül duydun zaten kızım yanına ayran da yap.” “Tabii efendim.” Odama çıktım. Uçakta her yerim ağrımıştı. Telefonumu masama bıraktım. Kıyafet hazırlayıp duşa girdim. Başta biraz üşenmiştim ama sonra iyi ki girmişim rahatladım diye düşündüm. Duştan çıktım harlamış olduğum kıyafetlerimi giydim. Uçağın sebep oldu ağrılarım azalmıştı hatta neredeyse bitmişti. Telefonumu koyduğum masadan aldım. Yatağıma gittim yatağımdaki yastığı dik yaptım ve sırtımı yasladım. Telefonumun yan tarafında bulunan tuşa bastım ancak hiç mesaj ya da arama yoktu. Şifresini girip telefonun ana ekranını açtım. Mesaj yoktu ama bu benim de atamayacağım anlamına gelmezdi. Mesaj kutusuna girdim en üstte üzerinde Cansu yazan mesajı açtım. Cansu’nun daha önce uçakta iken atmış olduğu gülücüğü gördüm ve gülümsedim. Cansu’nun gülen yüz atmış olması hoşuma gitmişti. Mesaj atsam mı diye düşündüm. Uzun bir düşünmenin ardından atmaya karar verdim ancak ne yazacaktım sade bir “Selam” ya da “Merhaba” da yazabilirdim yok ya olmazdı “Ne haber?” yazsa yok olmaz çok itici olurdu. Yazsam mı diye düşmemin yerini ne yazsam düşüncesi almıştı. Telefonumun çalması ile Yerimden sıçramam bir oldu. Arayan Ayça idi. Ayça Telefonumda güzelim diye kayıtlıydı. “Alo” “Efendim güzelim” “Ne haber?” “İyidir canım sen” “Bende iyi” “Senin şu anda uçakta falan olman gerekmiyor mu?” “Hayır” “Nedenmiş o?” “Geziyi bir hafta uzatmaya karar verdik “ “Yani haftaya mı geleceksin?” “Evet. Hayırdır çok mu özledin?” “Özledim tabi özleyemez miyim?” “oy oy oy abişim beni de özlermiş ay ay.”Karşılıklı şen bir kahkaha attılak. “Bana bak” “Abi görüntülü konuşmuyoruz ki” “Ya mecaz olarak” “He tamam. Baktım söyle” “Bol bol fotoğraf çekiyorsun de mi?” “Tabii ki çekiyorum neredeyse telefonun hafızası dolacak” “Hadi hadi kolay kolay dolmaz o sen çek bir sürü.” “Emredersiniz efendim.” “Bak hala dalga geçiyor yav” “Tamam, tamam sen merak etme çektim daha da çok çekerim” “Aferin. Aferin.” Odamın kapısı tıklatıldı. “Gell” Der demez Annem içeri girdi. “Hemen kanatlanıp mı gelim yoksa haftaya olan uçağımı bekler misin?” “Canım sana demedim ki ben annem kapıyı tıklatmıştı ona dedim.” “Efendim anne” “Oğlum yemek hazır beş dakikaya sofraya gel.” “Tamam” Dedikten sonra annem odadan çıktı çıkarken de kapıyı kapattı. “Ne diyor annem?” “Yemeğe çağırıyor.” “DIT DIT” “O ses neydi?” “Şarjım 2 kalmış.” “He tamam o zaman sen hem telefonunu şarja tak hem de annemi bekletme.” “Tamam, o zaman görüşürüz güzelim” “Görüşürüz abişim. Anneme selam söyle” “Tamamdır hadi bayy.” Telefonu kapattım şarjım bir kalmış. Yatağımın başucundaki komodinin çekmecesinden şarj aletini çıkardım. Komodinin hemen üstünde duvarda duran prize taktım. Şarj aletinin telefona takılan yerini de telefona taktım. Telefonuma şarj girmeye başlamıştı ekranda ise Ayça aramadan önce ne mesaj atsam diye düşündüğüm mesaj ekran açıktı. Bir anlık karar ile gülen yüz atmaya karar verdim nasıl olsa gerisi gelir idi. “” Mesajı attım birkaç saniye telefona bakıp hemen görüp görmeyeceğine baktım daha görmemişti. Telefonun ekranını kapattım komodinin üstüne bıraktım ve yemek odasına gittim. Annem masanın başköşesine oturmuş gelmemi bekliyordu. Benim için tabak bırakılmış yerin sandalyesine oturdum. “Anne babam gelmeyecek mi?” “Yok, oğlum baban az önce aradı işi uzamış siz beklemeyin yiyin dedi.” “İyi bakalım” Betül yemek servisini yaptı yemeğimizi yedik ve tekrar odama çekildim. Kitaba kaldığım yerden devam etmek istiyordum. Kitabı çantamdan çıkardım yatağıma oturdum sırtımı yasladım ve kaldığım yerden devam etmeye başladım. Birkaç sayfa okudum ancak birden canım en sevdiğim kahve, latte çekti canım. Malatya’da sürekli gittiğim her kahvesi leziz olan ve yıllardır her gün gece yarısına kadar açık olan bir yer vardı. En iyisi serdar ve tolgayı da ariyayım da beraber gidelim. Telefonumu şarjdan çıkardım aramak yerine whatsapp’taki grubumuza girdim ve mesaj attım. Emre Akkaya: Beyler her zamanki kahveciye gidelim diyorum ne dersiniz? Tolga Tekin: Bana uyar. Serdar Er: Okey bana da uyar. Emre Akkaya: O zaman orada buluşalım. Serdar Er: Tolga Emre kesin arabasıyla gelir seni ben alim mi beraber gideriz. Tolga Tekin: Valla iyi olur. Serdar Er: 5 dk ya yanındayım. Tolga Tekin: Tamam. Cansu Doğan... Pelin ile öyle çok sohbet etmiştik ki saatin altı olmuş olduğunu görünce şaşırdım o kadar olmuş muydu ya? “Pelin tahmin et saat kaç?” “Beşe falan mı geliyor?” “Bilemedin. Saat altı olmuş.” “Hadi canım. Oldu mu o kadar ya?” “Olmuş demek ki.” “Hadi canım biraz dışarı çıkalım.” “Nereye gidelim?” “Bilmem hiç bir şey bulamazsak biraz yürürüz.” “Bana uyar da Cansu benim yanımda kıyafet yok üstümdekiler de seni alıp direk size geçeriz diye rahat giyindim.” Pelin benim aksime dışarı hiç eşofman ya da rahat şeylerle çıkmaz her zaman şık olmayı tercih ederdi. “Aman canım dert ettiğin şeye bak fiziğimiz aynı değil mi benden giyin. “Ay olur o aklıma gelmemişti.” “Gel bakalım seçeriz şimdi.” Dolabıma doğru yöneldik. Saat daha erken olduğundan üşüyeceğimizi sanmıyorum o yüzden kısa kollu tercih edebiliriz. “Canım üstümdeki beyaz tişört zaten iyi sen bana düz siyah pantolon versen yeterli.” “Olur, ikinci çekmecede olması lazım oraya bak.” “Buldum. Peki, sen ne giyeceksin?” “Daha seçmedim.” “Dur yardım edim. Buldum bile, al bakalım.”Siyah üzerinde yılan deseni olan bir üst ile siyah yırtık modeli İspanyol pantolonumu almış bana uzatıyordu. “Güzel seçim tam da Alya’nın tarzı.” “Evet, ama sana da çok yakışıyor bu yüzden arada bu tarz giy derim.” “Peki. Sen öyle diyorsan öyle olsun.” “Evet, öyle diyorum.” Pelin’in benim için seçtiklerini giydim gerçekten de yakışmıştı altına da siyah yüksek taban spor ayakkabımı giydim. Saçlarımı açık bırakmayı tercih ettim ancak makyaja gerek duymadım ve artık hazırdım. Kışa az kalmıştı bu yüzden akşam soğuk olacağını düşünüp hem kendim hem de Pelin için ceket aldım. Pelin de geldiğinde toplamış olduğu saçlarını açmış benim siyah pantolonum da ona tam olmuştu sanırım artık o da hazırdı. “Cansu telefonunda bildirim var.” “Uzatsana bakim. Emre: “Hayırdır azın kulaklarında kimmiş?”Pelin söyleyene kadar gülümsediğimin farkında değildim. “Emre.” “Ya ne atmış?” “Gülen yüz atmış. Hem de neredeyse yarım saat önce nasıl duymadıysam.” “E ne yazacaksın?” “Bilmem ne yazsam?” “N’aber de ya da nasılsın falan de zaten devamı gelir.” “Tamam.” Cansu: Nasılsın? Emre: İyiyim. Sen nasılsın? “Hemen cevap verdi.” “Dur dur yanına gelim teker teker okuma cevap yaz çocuğa.” Cansu: Bende iyiyim. Emre: Ne yapıyorsun? Cansu: Birazdan arkadaşımla dışarı çıkacağız hazırlanıyorum sen ne yapıyorsun? Emre: Yaa nereye gideceksiniz? Cansu: Daha belli değil niye ki? Emre: Bizde şimdi çıkacağız arkadaşlarla bir kahveciye gideceğiz. Cansu: Ya. İyi, güzel. Emre: Ya ben diyorum ki sen ve arkadaşın hazırlanmışsınız ancak gideceğiniz yer daha belli değil ya. Cansu: Evet. Emre: Diyorum ki siz de kahveciye gelin hem bu öbürlerine benzemez kahveleri o kadar güzel ki hem sadece kahve yapıyorlar yeri ve kendisi de elit. Cansu: Ben bir arkadaşıma sorayım tamam derse bana uyar. Emre: Olur tabii sor. “E Pelin ne dersin?” “Olur, zaten nereye gideceğimizi de bilmiyorduk.” “Aynen hem kahve iyi fikir” “Bence de.” Cansu: Sordum. Emre: Ne dedi? Cansu: Olur dedi geliyoruz. Emre: Süper o zaman. Cansu: Yerin adı ne? Emre: Aşşk kahve. Cansu: Hiç duymadım yeri nerede? Emre: Yeni açılan AVM yakın. Aynı caddedeler. Cansu: Tamam o zaman ben kalanını bulurum bulamazsam da arar ya da mesaj atarım. Emre: Tamam orada görüşmek üzere byy. Cansu: Bb. Emre ile uçakta da zaman geçirdiğim ve artık biraz onu tanıdığım için rahat mesajlaşıyordum. “Ben taksiyi çağırdım bile biz oyalanmadan inelim gelir şimdi.” “Ne ara çağırdın ki?” “Sen adres sormaya başlayınca.” “A hiç duymamışım.” “Neden ACABA...” “Ya Pelin...” “Tamam. Tamam sustum.” “Hazırsan çıkalım.” “Hadi çıkalım.” Aşağıya indik anneme haber vermek için pelini kapıda beklettim hemen haber verip geldim ve Pelin ile kapıdan çıktık. Taksi bizi dışarıda bekliyordu. Daha da bekletmeden taksiye bindik. “Aşşk kahveyi biliyor musunuz?” “Duydum ancak daha önce gitmedim.” “Biz de bilmiyoruz ancak yeni açılan AVM ye yakınmış yanlış hatırlamıyorsam aynı caddedeler.” “Peki, öyleyse bulması zor olmasa gerek.”Dedi ve arabayı sürmeye başladı. Pelin telefonunda sosyal medyada geziyor ben ise camdan etrafı izliyordum. Emre ile şimdiye kadarki beraberliklerinin hepsi tesadüf üzerine olmuştu ancak bu defa öyle değildi yanlarında arkadaşları da vardı ama bu daha çok bir buluşma idi. Acaba Pelin Emre hakkında ne düşünecek. ***** Serdar Er... Watsapp grubumuzdaki mesajlaşmamız biter bitmez telefonu yatağımın üstüne bıraktım ve hazırlandım. Gri pantolon siyah bir tişört ve sonrasında soğuk olur diye önü kapalı iken sweate benzeyen ceketimi aldım pantolonumla uyumlu olacağından boynuma da gri zincir kolyemi taktım en son da beyaz spor ayakkabımı giydim artık çıkabilirdim. Telefonumu yatağımın üstünden aldım cebime koydum ve kapıya gittim annemin yanına gitmek yerine seslenmeyi tercih ettim ve anneme seslendim. “Ben çıkıyorum.” “Tamam.” Motorumda kaskım vardı tolga için de yedek kaskımı aldım ve evden çıktım. Yedek kaskı motorumun arkasındaki eşyalarımı koyduğum yere koyup kapattım. Kendi kaskımı takıp Tolganın evine yol aldım. Tolganın evi pek uzak olmadığından üç dakikaya tolganın evinin önündeydim. Motordan indim kaskımı çıkarmakla uğraşmayıp direk kapıyı çaldım. Kapıyı açan Tolganın annesiydi. “Buyur çocuğum.” “Ben Tolga’yı almaya gelmiştim de.”ve hemen arkasında Tolga belirdi. Kot pantolon ve gri bir tişört giymişti. “Hadi gidelim.” “Tamam. Anne ben geç gelmem hadi bay bay.”dedi annesinin konuşmasına bile fırsat vermeden sebebi büyük ihtimalle hoşuna gitmeyecek bir şey söyleyebileceği ihtimalinin yüksek olmasıydı. Beyaz spor bir ayakkabı giyip dışarı çıktı. Beraber motora doğru ilerledik. Yedek kaskı çıkarıp Tolgaya uzattım. “Al bakalım.” Verdiğim kaskı taktı ve arkama oturdu böylece tam yola koyulacakken telefon çaldı. Cebimden çıkarıp baktım. Arayan Emre idi bir şey mi oldu acaba orada buluşacaktık zaten. Telefonu açıp hoparlöre aldım kaskla uğraşmak istemedim. “Alo.” “Emre bir şey mi oldu?” “Yok yok bir şeyi haber vermek için aradım.” “Hayırdır ne oldu?” “Cansu ile mesajlaştık onu ve arkadaşını da çağırdım.” “Ha tamam.” “Sorun yok de mi son dakka oldu ya.” “Yok lan ne olacak.” “Ha iyi o zaman orada görüşürüz.”Dedim ve telefonu kapatıp cebime koydum. Ve motoru çalıştırıp kahveciye doğru yol aldık. Demek mesajlaşmıştı. Cansu ve arkadaşları da gelecekti ancak ilk defa görüşecekleri için yalnız olsalar daha iyi değil miydi aman neyse arkadaş grubu olarak takılırız bizde. Aslında ilk dışarıda görüşmede arkadaş ortamı samimi olabilir. ***** Sizce bu buluşma nasıl gider? Sonuçta ilk buluşma...
|
0% |