3. Bölüm

1. BÖLÜM

Bilinmeyen Yazar
bilinmeyenbiryazar

 

Bölüm 1: Neredeyim Ben

 

Masada uyuduğum zamanları hiç sevmiyorum. Şimdiden gün boyu yaşayacağım ağrılar yüzünden ağlayacak hale gelmiştim. Günümün güzel geçmeyeceği belliyken gözlerimi kapatıp açmaya çalıştım ama bir şeyler engel oluyordu.

Elimin üzerinde hissettiğim baskıyla gözlerimi aralamaya çalıştım. Kirpiklerim birbirine girmiş açılmamak üzere kapanmışlar gibiydi. Elimdeki baskıyla bir sızı oluşurken vücudumdaki ağrılarla sızlanırken sesler duymaya başlamıştım.

Kim vardı yanımda? Ceyda mı gelmişti yoksa başka biri miydi?

Kirpiklerim sanki aralanmamak için yemin etmiş gibiydiler bir türlü gücümü bulup gözlerimi aralayamıyordum. Sanki gözlerimin üstünde tonlarca yük vardı.

Gözlerimi son kez aralamaya çalışırken bu sefer başarmıştım. Gözlerimi kısık bile olsa aralamıştım ama başıma ve boynuma giren ağrıyla sızlandım tekrardan. Emin olmuştum kesinlikle masamda uyuyakalmıştım.

Bir saniye karşılaştığım alıştığım gibi bir görüntü yoktu. Bilgisayar yerine beyaz tavan karşılamıştı beni.

Altın işlemelerle bezeli beyaz tavan?

Kaldığım evin sahibi ne zaman yaptırmıştı bunu?

Duyduğum ve gittikçe yükselen seslerle beraber kaşlarım çatıldı.

Neredeydim ben?

Dün gece ne olmuş olabilir ki? Evim yerine burada kendimi bulacak kadar ne yaşanmıştı dün?

Dün evimdeydim. Buna emindim. Yeni bir hikaye oluşturmuştum ve hikayeyi bugün editöre yollamak için geç saatlere kadar çalışmıştım ama sonra ne olmuştu ki?

Yükselen seslerle başımı sağa sola çevirdim. Burası hastaneydi. O sesler makinelerden geliyordu. Yattığım yerden doğrulmak isterken göğüs kafesime giren ağrıyla nefesim kesilirken yükselen makine sesleri ile kulaklarımı kapatmak istedim.

Giren ağrıyla gözlerimi açık tutmak istesem de yapamadım. Ağrı o kadar keskindi ki şuan ne yaşıyordum onu bile bilmiyordum.

Gözlerim kapanmadan oluşan kargaşa da duyduğum tek bir cümle vardı.

''Majestelerine haber verin prenses uyandı!''

Kime haber verilecekti? Prenses kimdi? Ben neredeydim? Nasıl buraya gelmiştim?

Aklımda oluşan sorularla karanlığa çekilirken vücudumdaki ağrı beni yavaş yavaş terk ediyordu.

 

 

&&&

İnsanlar yaşadığımız hayatlardan birçok şey isterlerdi. Bir zamanlar benimde istediğim gibi. Şimdi ise tek bir şey istiyordum. Rahat bir hayat sürmek istiyordum.

Kaygısızca uyumak uyanmak her an tetikte olmaktan kasılan bedenimin gevşemesini istiyordum.

Ben sadece istiyordum hep istemekle kalıyordum..

Yaşım 25 ti ama ruhuma sorsanız 35-45 derdi.

Kimsesiz olmak insanı yaşı kaç olursa olsun büyütüyordu. Buna mecburduk çünkü yaşamak için bazen insan kendinin anne babası olmak zorunda kalıyordu.

Ben kendini kendi başına büyütmek zorunda olanlardan biriydim sadece. Ben kendi halinde yaşamaya çalışan sıradan biriydim.

Gece yaşanan olaya kadar sıradan biriydim şimdi ise bilmediğim bir yerde bilmediğim bir ülkede etrafında dört dönülen biri olarak uyanmıştım.

Yaşadığım yirmi beş yılı düşündüğüm zaman akla gelecek en kötü sözleri işitmiş o sözlerle çağrılmış alay edilmiş biri olarak bu bana fazlaydı. Ben her duruma alışıktım ama bu duruma alışık değildim.

Bu ilgi bana birkaç beden büyüktü.

Boşalan odaya baktım. Kolumdaki serumu çıkardım. Canım acımıştı. Yataktan çıkmak için ayaklarımı battaniyenin altından çıkaracakken fark ettiğim şeyle hızla kalktım yataktan.

Canım yanmıştı.

Benim niye canım yanmıştı ki? Bu beden bana ait değildi. Niye canım yanmıştı ki?

Çıplak ayaklarım yere temas etmesiyle yere yığılırken zorla kendimi yataktan destek alarak kaldırdım.

Bileğimde takılı olan bilekliğe baktım. O gün taktığım bileklikti bu. Bu bileklikle birlikte kolye almıştım ve o kolye kırılmıştı elime cam parçaların battığını hatırlıyordum.

Ben buraya nasıl gelmiştim. Ben kimdim? Daha doğrusu beni kim sanıyorlar?

kaldığım odaya bakınca burası bir hastane odasını andırıyordu. Altın işlemeli tavanlar hastanelerde varsa eğer hastanedeydim bu iyiydi. Eğer burası hastane değilse işte bu kötüydü.

Üzerimde bulunan pudra pembesi dantel detayları olan saten elbise gibi duran ama kesinlikle elbise olamayacak olan kıyafete baktım. Büyük ihtimalle gecelikti.

İçinde bulunduğum odada yatak ve yüksek donanıma sahip olduğunu bir bakışta anladığım aletler vardı. onun dışında bir şey yoktu. Oda bayağı bir temizdi.

Yataktan destek alarak yürümeye çalıştım. En azından az önceki gibi yere yığılacak güçsüzlükte değildim.

Bu odadan çıkmalı ve nerede olduğumu kim olduğumu burada ne işim olduğunu öğrenmeliydim. En azından kim sanılıyordum bilmeliydim.

Odanın içinde bulunan kapıya baktım. Acaba nereye açılıyordu o kapı ?

Ben bu içine düştüğüm durumdan yerden nasıl kurtulacaktım? Ben kimdim? Daha doğrusu kim olarak buradaydım?

Yavaş adımlarla kapıya ulaştım. Kapıyı aralamamla hüsrana uğramam bir oldu. Sadece hastanelerde kullanılan malzemeler ve steril olmak için kullanılan lavabolardan başka bir şey yoktu. Odanın içinde ayna yoktu. Kim olduğumu nasıl öğrenecektim?

Ben böyle bir yerde nasıl tek başıma bırakılmıştım anlamıyordum?

Kapıyı kapatıp derin nefes aldım. Yavaş adımlarla diğer kapıya ilerledim. Nefes nefese kalmken durdum. Göğüs kafesime giren ağrıyla yerimde sendelerken derin nefes almaya çalıştım.

Vücudum-içinde bulunduğum vücut- tam anlamıyla dinlenmemiş olacak ki ayaklarım beni taşımamış yere yığılmıştım. Göğüs kafesimdeki ağrı yüzünden yere uzandım. Ağrı daha da keskinleşirken gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum.

Yavaş yavaş karanlığa çekilirken şuan tek istediğim şey birinin odaya girmesi ve bana yardım etmesiydi.

Bu yaşadıklarım neyin nesiydi bilmiyorum ama rüya olmalıydı. Bu saçmalığın başka açıklaması olamaz.

Evet evet bu bir rüya uyandığımda evimde olacağım.

 

 

 

 

&&&

Gözlerimi aralamam bu sefer daha kolay olmuştu. Gözlerim artık bana tanıdık gelen odada açılırken sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Gördüklerim rüya değildi.

Başımı çevirip bulunduğum odada yer alan kişilere baktım. Odada bir doktor ve hemşire vardı. Kendi aralarında konuşuyorlardı ve benim uyandığımın daha farkına varmamışlardı.

Duyduğum İngilizce konuşmalarla doğrulmaya çalıştım ama sadece çalıştım. Bayılmadan önce göğüs kafesime bir ağrı girmiş ve yere yığılmıştım. Daha sonrasını hatırlamıyordum. Büyük ihtimalle bayılmıştım.

Onları dinlemek yerine seslenecekken duyduğum cümleyle onları dinlemeye başladım. Bazı yerleri anlamasamda dedikleri aşağı yukarı şunlardı:

* Ne olursa olsun yanından ayrılma.

* Bu kadar sürede ayaklanamaz yanından ayrılma ve her şekilde yardım et.

* Uyanması bile mucize. Çok dikkatli olmalıyız. Yoksa bizim başımıza iş açılır.

* Bir daha yalnız kalmayacak anladın değil mi? Yoksa değil bu ülkede bizi dünya da yaşatmazlar.

Bu tarz cümlelerle konuşuyorlardı. Onları bu denli korkutan neydi bilmiyorum ama doktor konuşması bittiği an eline bir dosya aldı ve incelemeye başladı. Hemşire ise bana dönmüştü. Açık gözlerimi görür görmez yanıma geldi.

'' Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hocam hasta uyandı.''

Hemşirenin bu sözlerinden sonra her şey anlamayacağım derecede hızlı gelişmişti. Sağlık çalışanı olduğu belli olan kişiler sürekli odaya girip çıkıyor bir şeylere bakıyorlar değerlendiriyorlardı.

''Hanımefendinin uyandığını bildirin. '' Başımı sağa çevirmemle karşılaştığım yüzle kaşlarım çatıldı. Tanıdık bir yüzdü ama bir o kadar da yabancı.

'' Hanımefendi! Beni duyuyor musunuz?'' dedi doktor. '' Parmağımı takip edin'' dediğinde sadece baktım. Ne yapıyorlar ne yapmaya çalışıyorlardı anlamıyordum. Ben burada ne yapıyorum? Neredeyim? Ben kimim? Nasıl buraya geldim?

'' Her şey normal görünüyor ama söylenenlere tepki vermiyor. Travmadan kaynaklı mı yoksa bir hasar almış mı hastaneye detaylı kontrole gittiğinde anlaşılacak.''

Travma mı?

Hastane mi?

Neler oluyordu burada?

Kapı tıklandı. İçeri biri girdi ama o tarafa bakmadım. Gözlerimi kapattım. Ona kadar sayacağım. Sakinleşeceğim ve vücudumdaki gerginliği atacağım. Ona kadar sayacağım ve gözlerimi evimde açacağım.

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz ve on.

Gözlerimi yavaşça araladım. Bu bir rüya değildi evimde değildim.

Ben neredeyim? Ben kimim?

Kolumdaki serumu çıkardım. yattığım yerden doğrulurken dikkatlerini çekmiştim. yataktan kalkıp yere bastım. Soğuk zemin ayaklarımı sızlatsa da hızla yataktan kalktım. Arkamdan gelen bağrış ve uyarıları umursamadan odadan çıkmak için hareket ettim.

Odadan çıksam nereye gidecektim ki ? Burası neresi ben neredeyim bilmiyordum ki.

Odadan çıktığımda karşımda bomboş bir koridor vardı. Nereye gideceğimi bilmeden sağa döndüm. Arkamdan gelenleri umursamadan yürüyordum. Bir çıkış yolu bulmam gerekiyordu gerekmesine ama nerede olduğumu bilmeliydim. Niye burada olduğumu öğrenmeliydim. En önemlisi de buraya nasıl gelmiştim. Öğrenmeliydim ve kurtulmalıydım.

Kolumdaki ve göğsümdeki sızıyla derin nefes alırken arkama baktım. Arkamdan gelenlerin sayısı artmıştı. Onları önemsemedim. Şuan tek amacım buradan kurtulmaktı. Her ne olursa olsun kurtulacaktım.

Ne kadar yürüdüm nereye geldim bilmiyordum ama karşımda bir kapı vardı ve gidebileceğim yer kalmamıştı.

Bir tarafım kapıyı açmamı isterken bir tarafım kapıyı açmamam gerektiğini söylüyordu. Elim kapının kolunda kalırken bir cesaretle kapıyı araladım. Odaya girerken ayaklarım geri geri giderken gördüklerimle beraber şaşkınlıkla elim ağzıma giderken bu olanlara kesinlikle inanmıyordum.

Hayır! İmkansızlık içinde olan şeyi yaşıyor olamazdım.

Bu oda burası gerçek değildi. Olamazdı.

''Hayır! Hayır ya olamaz böyle bir şey. Hayır.''

Bu bir rüya olmalıydı.

Gördüğüm yansıma ile aynanın karşısına koştum.

Göz göze geldiğim yansıma tamamen farklıydı. Ben değildim ama bir o kadar da bendim. Elim yüzüm ve saçlarıma giderken ağzımdan çıkan çığlıkla yere çöktüm.

Düşündüğüm şey olamazdı. Olmamalıydı. İmkansızdı olamazdı.

Kolumdan tutulup kaldırıldım ve yumuşak bir yere oturtuldum. Vücudum benden bağımsız hareket ediyordu. Daha doğrusu ettiriliyordu kukla misali.

''Liya!'' dedi biri. Ne konuşan kişiyi ne de Liya dedikleri kişiyi tanıyordum. Kabul edemem hayır.

Ben buraya yabancı biriyim. Ben buraya ait değilim ama kimse bunu göremiyordu.

'' Sakin ol Liya. Güvendesin. '' Niye sakin olmam gerekiyordu? Güvende olduğum kesin değildi ama bana telkinde bulunuyordu tanımadığım kişi.

Sahi o kimdi? Yüzüne baktım.

'' Sen kimsin?'' dedim yüzünü incelemek istiyordum ama bulanık görüyordum. Uzun boylu kumral biriydi karşımdaki. Sesinden ilk anda erkek olduğunu anladığım kişi kollarımdan tutuyordu beni.

''Ne?'' dedi şaşırmış sesle. '' Ne demek sen kimsin?'' dedi oturduğum yerde dizlerinin üzerine çökerken.

'' Ben kimim?'' dedim sayıklar şekilde.'' Neredeyim ben?''

Eğilen başımı kaldırdım ve odadakilere baktım. Kimdim? Bu odadaki insanlar kimdi? Ben onlar için kimdim?

Sesim az önceye nazaran daha yükselterek odadakilere bakarak '' Siz kimsiniz? Ben kimim? Neredeyim?'' dedim.

Yüzlerine şaşkınlık yayılan topluluğa baktım. Herkes son derece klasik denilecek giyimdelerdi. Her an bir davete gidilecek gibi giyinen insanlara baktım. Biri korkarak yanıma geliyordu ama önümde duran kişi buna engel olmuştu.

'' Bana bak!'' dedi yüksek sesle. '' Senin adın Liya Marie Hestia. Hestianest Krallığı'nın prensesisin. Şuan her krallık üyesi gibi olan gereken yerdesin. Hestia Sarayındasın. Evindesin. Buradaki herkes ailen.''

Senin adın Liya Marie Hestia.

Hestianest Krallığı'nın prensesisin.

Hestia Sarayındasın.

Evindesin.

Buradaki herkes ailen.

Hayır! Değildim. Hayır olamaz.

Ben kendi yazdığım editöre yollayacağım kitabın içine girmiş olamazdım değil mi?

Öyle bir şey olamazdı. Evet olamazdım. Fantastik bir dünyada yaşamıyorduk değil mi?

Ayağa kalkarken tam bir şey diyecekken dönen başımla beraber yere yığılmam bir oldu. Yine bağrış sesleri yükselirken karanlığa çekilmemle kendimi bilinmezliğe teslim ettim.

Bölüm : 09.02.2025 16:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Bilinmeyen Yazar / Veliaht Prenses / 1. BÖLÜM
Bilinmeyen Yazar
Veliaht Prenses

14 Okunma

4 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...