Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ BÖLÜMÜ I

@bilinmeyenbiryazar

 

 

Giriş Bölümü I : Gök Gürültüsü

 

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken uzak diyarlarda bir prenses yaşarmış. Bu prenses o kadar güzelmiş o kadar güzelmiş ki güzelliği dillere destanmış. Prensesi bir gören bir daha bakarmış. Yolda yürüyemez hale gelirmiş. Yüzü gibi kalbide güzelmiş o prensesin. Prenses halkın biriciğiymiş. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım edermiş. Yedirir içirir giydirir okutur kısacası halkı için her şeyi yaparmış. Kral farkındaymış kızı ülkesi için her şeyi yaparmış.

Parmaklarım duraklarken ofladım. Oturduğum sandalyeden kalkarken dağılan saçlarımı geriye ittim. Ee şimdi ne yazacaktım. Yardımlar, krallar, prensesler ...

Hep aynı döngüde dönen hikâyeye baktım. Zorla bir şey yazılmayacağının kanıtıydı önümde açılmış olan sayfa.

Aklıma gelen kurguyla az önce kalktığım yerime otururken derin nefes aldım. Kurguyu ilk kâğıda aktarırken kurgunun finalini düşünmeye başlamıştım.

Mutlu sonla mı yoksa mutsuz sonla mı biteceğine karar vermem gerekiyordu.

Finali sonraya bıraktım. Eninde sonunda o son yazılacaktı ne de olsa. Mutlu ya da mutsuz son fark etmiyordu şuan benim için.

Parmaklarım klavye üzerinde gezinirken gelen ilhamla başladım yazmaya tekrardan. Finali dışında hazır olan roman olacak hikâyeyi aldığım notlardan tekrardan göz gezdirdim. Kâğıda yazdığım bilgileri Word'e açtığım karakter künyesi belgesine aktarırken derin nefes aldım. Künyeyi yazıp kaldığım yere baktım ve yazmaya devam ettim.

Prenses ülkesi için çalışıyor didiniyormuş. Genç prenses annesine çok benziyormuş. Bu nedenle Genç prenses Kral'ın gurur kaynağıymış. Yaşı küçük gönlü geniş olduğu için onu herkes ülkede yardım anlamına gelen mavi ve kraliyeti temsil eden pelerini birleştirerek Mavi Pelerinli Prenses diye çağırırlar ve severlermiş.

Bir gün Mavi Pelerinli Prenses 'in hayatı saraya gelen misafirler yüzünden değişmiş. Sarayda her şey değişmeye başlamış. Mavi Pelerinli Prensese yapılan bir davette prensesi sevmeyen birkaç kişi davette prensese zarar vermeye çalışmış ve başarılı olmuşlar.

Mavi Pelerinli Prenses uzun bir uykuya dalmış. Gelen hekimler bir çare bulamamış. Kral kızı uyansın diye herkese haber salmış. Kızını uyandıran kim olursa ona ödül vereceğini söylemiş. Herkes Mavi Pelerinli Prenses 'in öldüğünü düşünüyor ve yas tutuyormuş. Kralın fermanı ile tüm halk biricik prensesleri için bir şeyler yapabilmek ve faydası olabilmesi için dört bir yandan çalışmaya başlamışlar.

Mavi Pelerinli Prenses için umut günden güne tükeniyormuş.

Ama kimse bilmiyormuş Mavi Pelerinli Prenses 'in hikâyesi yeni başlıyormuş.

Modern zamanların Mavi Pelerinli Prenses 'inin yaşam mücadelesine katılmaya ne dersiniz?

Giriş kısmı biten hikâyenin kabataslak haline baktım. Yarın bu hikâyeyi detaylandırıp fikrini almak için editöre yollamalıydım.

Yeni bir yola girmiştim. Başımı belaya sokmamın bir sonucu olacaktı elbette.

Gazetecilikten yazarlığa evrilen bir kariyerim vardı.

Gazeteciliği bırakmıştım daha doğrusu gazeteciliği bırakmam için zorlamışlardı. Bende onlara istediklerini ellerine vermiştim. Gazeteciliği bıraktıktan sonra yazılar paylaşmıştım. Yazdığım yazıları paylaşmamda bir süre sonra o yazılar hikayelere dönüşmüştü. Geleceğimin parlak olduğunu söyleyen editörümle hikâyeleri kitaplaştırmıştık. Şimdi ise benden uzun soluklu farklı bir konusu olan roman yazmamı istiyorlardı.

Çok kolay bir şey istiyorlarmış gibi.

Kapı zilinin sesiyle irkilirken yutkundum. Saate kaydı gözlerim.

22.45

Bu saatte kimdi şimdi?

Kapının zili art arda çalınmaya devam ederken kapıya vurulan yumruklarla yutkundum.

Ne oluyordu? Bu saatte alacaklı gibi kapıma kim dayanmıştı?

Koridora yaklaşırken durulan seslerle derin nefes aldım. Kapının dürbününden bakmamla konuşmalarını duymam bir oldu.

"Kırın kapıyı!"

"Evde olup olmadığını bilmiyoruz. Öğrenip hareket etsek abi."

Olamazdı. Beni bulmaları imkânsızdı.

Allah'ım ne olur bir çıkış bir yol göster bana.

Onların eline düşürme beni.

Odama koşarken ne yapacağımı düşünüyordum. Eşyaları hızla karıştırırken elime geçmeyen telefona sinirlenmiştim. kağıtlar masadan yere düşerken boynumda yer alan yeni aldığım kolyeyi sıktım.

Satıcı kadının seni koruyacak ve şans getirecek demişti. Bir kolyeden beklentimin bu kadar fazla olduğunu düşünmemiştim.

Kolyeyi sıkarken kırılan zincirle kağıtların üzerine atmıştım. Yuvarlak altın detaylı içerisinde parlayan pembe taşları olan kolye yere atar atmaz kırılırken duyduğum sesle korkuyla geri adım atmıştım.

Ayağıma batan camlarla halı yavaş yavaş kan olurken bu durumu önemsememiştim.

Sürekli elimin altında olan telefon şimdi neredeydi?

Gelen titreşimle telefonu durduğu yerden elime almıştım. Arama yapmak için acele ederken parmaklarım titremekten ekrana doğru dürüst basamıyordu.

Kapıdan gelen sesle içimden bildiğim duaları ederken derin nefes aldım.

Olduğum yere çökerken kaderime razı olmuştum. Buradan çıkamayacak evim dediğim yer mezarım olacaktı.

Buradan çıkamayacaktım. Birazdan o televizyonda gördüğüm sosyal medyada okuduğum o haberlerdeki başrol ben olacaktım.

Direnen pes etmeyen ama ölecek olan o kişi ben olacaktım. Onlarca yüzlerce hatta binlerce kadının isimleri arasında yer alacaktı ismim.

Yazacaklardı ismimi bir mermere, taşa, kağıda.

İsmimi yazdıklarıyla duyurduklarıyla kalacaklardı. Kurtulamayacak adım yarım dakikalık bir habere konu olacaktı.

Gece yarısı saldırıya uğradığımı birkaç yerimden bıçaklanarak ya da üstüme boşaltılan mermilerle öldüğümü yazacaklardı.

İki gün ahlayıp vahlayacaklar sosyal medyada konuşacaklar ve sonrasında adımı unutacaklardı.

Allah'ım yardım et. Tüm çabam yaşamak için. Ölmek istemiyorum.

"Abi kız burada. " Duyduğum sesle yutkundum.

Yolun sonuna gelmiştim. Bu dünyadan biri geçmişti. O biri şimdi bir kurşuna ruhunu teslim edecekti.

Bu dünyadan Yağmur Asel Kayalar geçmişti.

Yazdığı hikâyeler kitaplar yazılar haberler korumaya çalıştığı insanlar bakmaya beslemeye çalıştığı hayvanları ardında bırakan biri geçmişti.

"Beni öldürünce eline ne geçecek senin? Onun bana zarar vermesine sebep olmanız neyinize yarayacak! Bırakın beni!"

Ölmek istemiyorum. Canım yansın istemiyorum zarar görmek istemiyorum. 'Şikayet ettiğim bu sıkıcı yaşamımda hayatta kalmak istiyordum. Allah'ım lütfen bir çıkış bir kurtuluş yolu göster.

Kolumdan tutulmamla geriye gitmek için çabalarken çarptığım şeyle gök gürültüsü duymam bir oldu.

"Bırakın beni." Elime çarpan bardağı sıkıca kavradım. Kendini korumak için buna mecburdum.

Kendini koruyacaksın Yağmur. Kimseye bile isteye zarar vermezsin sen.

İç sesimin sesiyle başımı salladım. Kendimi koruyacaktım. Ölmemek için kendimi korumam gerekiyordu.

Ampulün ses çıkartmasıyla tavanda asılı olan avize içindeki ampule baktım.

Kolumu tutup çekiştiren adamın kafasına bardağı geçirmemle tekrar gök gürledi. Duvara savrulmamla duvarda asılı olan ayna ile yere düşmem bir oldu.

Yere düşmemle kırılan kolyenin ve aynanın camları elime batmıştı.

Az önce ses çıkaran ampulün patlamasıyla beraber oda karanlığa gömülürken çığlığım gök gürültüsünü bastırmaya yetmemişti.

Cızırtı sesi duymamla alnıma dokunan soğuk metali hissetmemle yutkundum.

Son duamı ettim. Beklediğim ses kulaklarıma ulaşırken gözlerimi kapadım.

Bedenim yere yığılırken sonsuz bir karanlığa gömülmüştüm.

Loading...
0%