@bilinmeyennokur
|
Bu kitap gerçek ailem ve asker kurgusudur. Okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim. Beğenip yorum yapmayı unutmayın fikirleriniz benim için önemli!
HER ŞEY BİR YALAN MIYMIŞ?
.
Şu an hayatımın en büyük şokunu yaşıyorum. Ne mi oldu? 24 yılımın bir yalandan ibaret olduğunu öğreniyorum.
Daha sana kendimi tanıtmadım değil mi?
Ben Ada. Ada Çelik. 24 yaşındayım. Stajyer doktorum. Biraz gevezeyim. Biraz patavatsızım. Biraz duygusalım. 24 yıldır yaşadığım ailem ile aramızın nasıl olduğuna gelirsem... Aramızın çok iyi olduğunu söyleyemem gerçi çok kötü olduğunu da söyleyemem. Küçüklüğümden beri ne işim varsa hepsini kendi başıma hallettim. Zaten 18 yaşımdan beri onlardan maddi manevi bir destek aldığım söylenemez. Varlıklı bir aile oldukları için küçükken bana para vermekten gocunmuyorlardı. Tek problem Anne ve baba kavramlarından çok uzak olmalarıydı. Mesela 23 Nisan günü şiir okuduğumda onları yanımda göremezdim.
Peki şimdi ne mi oluyor? Anne ve baba sandığım insanlar Aysun ve Okan Çelik karşımdaki koltuğa geçmiş onların öz çocukları olmadığımı ve gerçek ailem ile Mardin'e gideceğimi söylüyorlar. "Ne diyorsunuz siz?! Böyle bir şeye test yaptırmadan karar veremezsiniz!" dedim. Keşke demeseydim... Dediklerimden sonra Anne bozuntusu Aysun Hanım "Biz dna işini hallettik test yapıldı -bu sırada komodinin çekmecesinden bir zarf çıkarıp bana uzatıyordu- sen bizim kızımız değilsin Ada." Dedi. Bana inme indi galiba. Gözlerimi kırpıştırıp bana uzatılan kağıdı aldım. "Ne ara?... Ne ara yaptırdınız bu testi?" diye sorabildim. Okan Bey konuşmaya başladı. "Kan tahlili için senden alınan kan yalandı Ada." Dediklerinden sonra rahatça arkasına yaslandı. Gözlerime bakmıyorlardı. Hiçbir zaman bakmadılar ki... Hiçbir zaman o sevgiye muhtaç çocuğu görmediler. Hiçbir zaman babasının bisiklet sürmeyi öğretmesini bekleyen 8 yaşındaki Ada'yı görmediler. Hiçbir zaman annesiyle alışverişe çıkmayı bekleyen 17 yaşındaki Ada' yı görmediler. Hiçbir zaman onlara hayal kırıklıklarıyla bakan Ada'yı görmediler. Belki şu an bana kızıyor olabilirsin en azından şiddet görmedin sana bağırmadılar diyor olabilirsin bana bağırsalar en azından gözlerinde bir duygu olurdu gözlerinde öfke olurdu. Ama bana boş gözlerle bakıyorlar o da bakarlarsa tabi. Kendimde bir cesaret bulup zarfı açtığımda dediklerinin doğru olduğunu gördüm. Ben onların kızı değilim. Ben onların Ada'sı değilim. Onlarda benim dinlendiğim limanım değil. Başımı kaldırıp uzunca yüzlerine baktım. Bu sefer bana bakıyorlardı en azından. Ayağa kalkıp onların oturduğu koltuğa doğru sakin adımlarla ilerledim. Tam önlerinde durduğumda "Bundan sonra ben yoluma siz yolunuza stajıma da artık başka bir hastanede devam edeceğim. Alın yeni kızınızı başınıza çalın. Belki ona anne babalık yapmayı becerirsiniz." Dna testini de yüzlerine attım. Arkamı dönüp havalı bir çıkış yapıp kapıya doğru adımladığımı sanıyorsan çok yanılıyorsun. Daha esyalarımı toplamalıyım. Onun için doğru merdivenlerden yukarı kata. İstikamet odam! O kadar eşyam var sonuçta. Odama girdiğim gibi kapımı büyük bir gürültüyle kapattım. Bavulumu çıkarıp eşyalarımı yerleştirirken dert ortağım Burkimi aradım. Bir kaç çalıştan sonra Burak 'ın uykulu sesi odada yankılandı. "Kızım bu saate ne arıyorsun yaaa" "Bu saat mi? Saat 13.00 gerizekalı!" Diye çemkirdim. Nefret eder böyle bağırınmamdan. "Kızım benim için günün 16.00 'da başladığını bilmiyor musun?!" Diye o da bağırdı. Galiba biz bağrınarak anlaşıyoruz. Burak kim mi? Burak benim ahiretlik kardeşim. Küçüklüğümden yani ortaokuldan beri beraberiz. Sadece o avukat ve belli bir zamanı İstanbul 'da belli bir zamanı Mardin 'de geçiyor. Annesi ve babası Mardin 'de çünkü. Burak ailesini bulalı 2 yıl ya oldu ya da olmamıştır. Burak 3 yaşındayken kaçırılmış 18 yaşına kadar da bazı koruyucu ailelerde kaldı. Sonra kendi başının çaresine baktı benim aksime. Ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladım. "Burkiiiimmm. Neler geldi başıma bir bilsen..." diyip olanları anlatmaya başladım konuşmamı bölen tek şey Burak 'ın şaşkınlık nidalarıydı. "Yaa Burkim anlayacağın evsiz bir sokak kedisiyim." Diyerek uzun konuşmamı sonlandırdım. Burak kızgın sesiyle konuşmaya başladı. " Ne evsizi! Burada dağ gibi Burkin var. Uçağa atla gel Mardin'e yanıma!" "Ama... Gerçek ailem olacak insanlar da Mardin 'deymiş. Bir sorun olmaz dimi?" Diye sordum. Artık esyalarimi toplamayı bitirmiş yatağımda bağdaş kurarak oturuyordum. "Kim ki senin ailen. Adları ne biliyor musun?" Diye sordu. Hatırlamaya çalıştım. Dna testinde yazıyordu neydiii? "Mehmet...Mehmet Kandemir. Evet evet buydu." Dedim. Telefondan hiç ses gelmedi. 2 dakika kadar sürdü. "Burki? İyi misin?" Diye sordum. "Adaaaaaaaağ!" Diye ciyakladı. "Onlar Mardin 'in en büyük aşiretlerinden!" Dedi. "Neğ?!" E o zaman ben Mardin'e gidersem beni esir alırlar mı? Ben berdele kurban gider miyim? "Burak o zaman ben ne yapacağım?" Diye sordum. Burak düşündü düşündü sonra bana bir çözüm buldu. "Ada hani bana bahsediyordun ya stajdan arkadaşın? Adı Yağmur muydu? Ona gitsene bana aramız iyi demiştin. Kendine bir ev bulana kadar orda kalırsın. Hatta ev bulduğun zaman arada ben de gelmeye çalışırım. Biliyorsun burada çalışıyorum genelde. Ama gerçek ailenle tanışmak istersen o zamanda arkandayım o zaman da beraber Mardin 'de kalırız. Ne dersin?" "Ya Burak... Gerçekten gerçekten iyi ki varsın. Tamam öyle yaparız. Teşekkür ederim Burak." Dedim. "Teşekküre gerek yok Ada sen benim kardeşimsin." Dedi Burak. "Ben galiba onlarla görüşmeye hazır değilim. Yağmur 'un yanına gitmem benim için daha iyi olur." Dedim. Şimdilik benim için en mantıklı karar buydu. "Beni haberdar etmeyi unutma yeter." Dedi Burak. "Tamam unutmam. Sana iyi geceler burki." "Sağ ol. Kedi gözlü. Sana da iyi şanslar." Dedi ve telefonu kapattık. Elimdeki telefonumla son bir kez daha odama baktım. Eski odama daha doğrusu. Eşyalarım sadece 2 bavula sığmıştı. Çantamı omzuma attıktan sonra bavullarıma doğru ilerledim. Bir de bu bavulları merdivenlerden aşağı indirmek vardı. Tek başıma yapabileceğimden emin değilim ama başka seçeneğim de yok. Ya Allah diyip bavulları birini aşağı zar zor indirmeyi başardım. Daha 2 basamağı inerken kan ter içinde kalmıştım bakalım 2. Bavulu nasıl indiricez. Allah'tan kırılabilecek eşyalar diğer bavuldaydı ve o bavul kazasız belasız aşağı inmişti. Diğer bavulu aşağı indirirken ayağım basamağa takıldı ve merdivenin yarısını yuvarlanarak indim. Sol bileğimi merdivenin keskin tarafına çizdirmiştim ve çok az kanıyordu. Sanırım biraz fazla ses çıkarmıştı çünkü başımda toplanan insanlar vardı. Yeşil gözlü bir adam ve gözleri dışında çillerine kadar bana benzeyen bir kadın vardı. Kadın bana telaşlı gözlerle bakarken adam bana soru sordu "İyi misin kızım?" Cevabım basitti "İyiyim." Ama ben iyi değilim! Merdivenlerin bir kısmını yuvarlanarak diğer kısmını popomun üstünde kayarak inmiştim. Adam ve kadının yardımıyla ayağa kalktığımda bana gülen bir kız olduğunu gördüm. Bu nasıl bir kızdı ya saçları sarıldı ama boya olduğu çok belliydi mavi gözleri vardı. Boyu uzundu. Üzerinde ise baya baya iddialı bir kırmızı elbise vardı. Aaaa ben anladım olayı! Bu benim karıştığım kız! Tamda Aysun hanımın sevebileceği bir kız Okan beyi söylemiyorum bile saçı dışında hık demiş Okan beyin burnundan düşmüş bu kız. "Ne gülüyorsun çakma sarışın!" İlk tepkim bu oldu zaten canım acıyor sinirimi bu kızdan çıkartmaz mıyım ben? "Benimle nasıl böyle patavatsızca konuşabiliyorsun! Sen önce kendine bak paçavra!" Dedi. Ne varmış benim halimde ya üstümde gözlerimin yeşilini öne çıkaracak güzel ve benim uğurlu tişörtüm var altımda ise klasik mavi bol paça bir kot ayakkabı olarak ise boğazlı converselerim var. Kötü günüme denk geldi üşenmesem süslenirim. Kendini kandırma Ada sadece özel günlerde süslenirsin. Sen sus iç ses. Ayrıca paçavra mı ben bu kıza dalarım demedi demeyin! "Paçavra mı! Sen önce kendine bak filli boya gibi geziyorsun ortalıkta üstündeki elbiseden söz etmiyorum bile hiç giymeseydin bile! Onun için beni sinirlendirme burdan sana bir uçarım!" Diye cırladım. Kız ağzı bir karış açık bana bakıyordu galiba benden böyle bir tepki beklemiyordu. Diğerleri mi Aysun Hanım ve Okan Bey bana ters ters bakıyorlardı. Yanımda duran adam ve kadına gelirsek adamla gözlerimiz birleştiği gibi adam bana sıcak bir gülümseme gönderdi. Bana sevgiyle bakıyordu. Kadın, kadının gülümsemesinde ise özlem vardı. Bu güzel anı bozan şey Okan Beyin sözleri oldu. "Kızım hakkında ne biçim konuşuyorsun!" Dedi. Daha doğrusu demedi kükredi. Kız iyice Okan Bey ve Aysun hanımın yanına sokuluyordu. Aboov bu ne yalaka bir kız. Kusucam şimdi şuraya. Kusacak olmanın sebebi merdivenlerden yuvarlanman olabilir mi Ada? sadece soruyorum. Olabilir aslında bu da bir ihtimal ama ben öyle kabul etmek istemiyorum iç ses. "Kızıma ses tonunu yükselttiğini duymayayım Okan!" Dedi yanımdaki adam. Okan Bey son defa bana sinirle bakıp "Tamam Mehmet bey." Dedi. İşte böyle göt olursun sarı çiyan! Kızın bariz bir şekilde suratı düşmüştü. "Siz ne sorununuz varsa halledebilirsiniz ama ben gidiyorum." Diyip ortamdan uzaklaşmaya çalıştım. Bavullarımı almış dış kapıya gelip tam çıkıyordum ki adam yani Mehmet bey "Nereye gidiyorsun küçük hanım?" Diye sordu. Yanıma gelip bavulları elimden aldı ve sanki çok hafif bir şeymiş gibi kapının önündeki basamaklardan indirdi. Gerçi niye şaşırıyorsam adam 190 küsür boyunda kaslı bir bey. Arkadan aval aval baktığımı gören kadın yanıma geldi. Omzuma dokunup beni geldiklerini tahmin ettiğim arabaya doğru yönlendirdi. Mehmet bey bavullarımı bagaja yerleştirmesi için bir kaç adama vermişti. Onlar koruma mıydı? Koskoca aşiretler ben bunda bir yanlışlık bulamıyorum. Sen sus iç ses. Bu arada araba dediğime bakmayın hani şu mafyasının bindiği büyük minibüs gibi arabalarına varya heh onlardandı. Arabanın kapısı açıldığında kadın beni arabaya bindirdi. Bana galiba kal geldi. Ben niye bu arabaya bindim. Bekle burda bir şeyleri sindirmeye çalışıyorum. Peki. Yanıma o kadın oturmuştu karşıma ise Mehmet bey bana ilgi ile bakıyorlardı. Kadın konuşmaya başladı. "Daha sana kendimi tanıtamadım canım. Ben Narin Kandemir. Senin annenim. Karşındaki adam ise baban Mehmet Kandemir. Mardin 'de yaşıyoruz. Kalabalık bir aileyiz. Sen canım, senin adın ne?" Diye sordu. Kadın çok heyecanlıydı. Yani Narin Hanım çok heyecanlıydı. Mehmet bey ise karısının bu heyecanına gözleri parlayacak şekilde gülüyordu. Ben üzerime inen inmeyi anlattığımda konuşmaya başladım. "Ben Ada." Kadının yüzüne bakarak söyleyebildiğim tek şey bu oldu. Kadın ise bana sıcacık bir şekilde gülümsüyordu. "Ne mezunusun canım?" Diye sordu. "Ben tıp okuyorum. 5. Sınıfım." Ben niye konuşamıyorum ya. Kekeme oldum resmen. Ve çok heyecanlanıp utandım. "Kızımızı zorlama Narin." Dedi Mehmet bey. "Yo sorun değil Mehmet bey de biz nereye gidiyoruz?" Diye sordum. Mehmet bey bu dediğime hafifçe güldü. "Mardin'e gidiyoruz." Dedi Narin Hanım. Ben niye bu araçtayım ya! Ben Mardin'e falan gitmek istemiyorum. "Bir dakika Ben Mardin'e gitmek istemiyorum." Dedim. Kaşlarım çatılmıştı. Emrivakileri sevmem. O zaman niye bu arabaya bindin? Sen sus iç ses. Haberim mi vardı? Bir şeyleri sindirmeye çalışıyordum. Narin Hanım ve Mehmet beyin bu dediğimden sonra yüzleri düşmüştü. Mehmet bey bana doğru eğilip elimi tuttu. "Biz senden uzak 24 yıl geçirdik. Seni tanımak istiyoruz. Senden artık bir saniye bile ayrı kalmak istemiyoruz. Bize bir şans verir misin kızım? Belki sana Anne baba oluruz? Ailen oluruz." Dedi Mehmet bey. Mehmet beyin dediklerinden sonra gözlerine uzun süre baktım. Gerçekten bunu istiyor mu diye. Gözlerinde umudu gördüm. Bir süre gözlerimi onlardan kaçırıp camdan dışarıya baktım. Sözleri beni düşündürmüştü. Neden gitmiyim diye kendime soruyorum. Ama bir cevap alamıyorum. Başımı oynadığım parmaklarıma çevirdim. "Olur... Sizinle Mardin'e gelirim ama istediğim zaman İstanbul 'a dönerim." Gözlerine baktığımda umudu gördüm. Narin Hanım beni kollarına çekip sıkıca sararak "Tamam kızım nasıl istersen sen nasıl istersen öyle olsun." Dedi. Ona sarılmalı mıydım? Kollarımı kaldırıp hafifçe sırtına koydum. Benden ayrıldığında yüzünde güller açıyordu Narin Hanımın. Belki onlar 8 ve 17 yaşındaki Ada'yı görürlerdi. Havalimanına gelene kadar arkama yaşlandım ve camdan dışarıya baktım. Havalimanının önünde durmak yerine bir uçağın yanına gittik. Özel uçakları yoktur değil mi? Arabadan aşağı inip uçağa doğru gittik. Ve ben dayanamayıp sordum. "Bu uçak sizin mi?" Mehmet bey gülerek bana dönüp "Evet bizim." Dedi. Uçağa binip yerlerimizi almış uçak havalanmıştı bile. Narin Hanıma dönüp sordum. Konuşmadan çok bile dayanmıştım. "Bir kardeşim var mı?" Hep bir abim veya bir ablam olsun isterdim. "Olmaz olur mu? Tabii ki var. 5 abin 2 tane de erkek kardeşin var." Dedi. Bana gene kal geldi galiba. Bir gün için bu kadar gerçek fazla değil mi. Vallahi ben istedim 1 göz Allah verdi 5 göz. Narin Hanımın suratına mal mal bakım aynen şunu söyledim. "Af buyur?" Mehmet bey dediğime katıla katıla güldü. Narin Hanım kocasının aksine adı gibi narin narin güldü. Ve her şeyi anlattı. "Doğru duydun kızım. 5 abin 2 erkek kardeşin var. En büyük abin Hakan 32 yaşında mühendis, Murat abin 30 yaşında mimar, Bora abin 28 yaşında mimar, Miran abin ve Adar abin ikizler Miran abin sınıf öğretmeni, Adar abin de senin gibi tıp okuyor ve stajının son senesinde 26 yaşındalar. Poyraz abin 25 yaşında o da mimar. Ailemiz mimar kaynıyor bizim mimar üzerine bir şirketimiz var onun için aile bu kadar çok mimar kaynıyor aynı şekilde babanda mimar tatlım... Kardeşlerine gelirsek Meriç kardeşin 17 yaşında lisede okuyor seneye sınava hazırlanacak. Ve son olarak en küçüğümüz 5 yaşında bir Alpimiz var." İnanamıyorum gerçekten inanamıyorum Narin Hanım nasıl 8 çocuk doğurmuş olabilir? "Peki kuzenlerim var mı?" Diye sordum. Narin Hanım "Olmaz olur mu? Bir sürü kuzenin var. Babanlar 3 kardeşler baban en büyükleri. Büyük amcan Aydın 50 yaşında 3 oğlu var. Büyük oğlu Bartın 26 yaşında Miran abin gibi öğretmen ama şimdilik çalışıyorlar boş gezenin boş kalfası anlayacağın. Ortanca oğlu Burak avukat Burak küçükken kaybolmuştu. Yani Aydın amcan Burak 'ı bulalı nerden baksan 2 yıl olmuştur. Küçük oğlu Barış 17 yaşında Meriç ile çok iyi anlaşırlar. Büyük yengenin adı ise Sevim. Küçük amcan Selim 45 yaşında ve 10 yaşında küçük bir oğlu var. Adı Yağız küçük yengenin adı ise Aslı. Baba tarafı bu kadar." Dedi. Aşiretin nüfusunun yüzde 80 'inden fazlasını Narin Hanımın çocukları oluşturuyor. Haklısın iç ses. Narin hanımla biraz daha havadan sudan konuştuktan sonra Mardin 'deki eve vermiştik şu an resmen filmlerdeki gibi bir konağın önünde duruyoruz ve içeriden zılgıt sesleri geliyor. Korkmalı miyim? Korkmalısın. Sus iç ses. Kapı yavaş yavaş açıldı ve içeri girdigimizde bir kalabalık beni karşıladı. Burası çok çok kalabalık. Avludaki sedirlerin üstünde Sıra sıra dizilmiş bir sürü insan oturuyordu. Sadece 3 tane kadın vardı sedirlerde oturan. Halay çeken bir sürü insan vardı. Yerde çiğ köfte yoğuran bey amcayı saymıyorum bile. Bu insanlar benim akrabalarım değil mi? Hepsi maşallah çok yakışıklıydı. Ben kendi içsel meselelerinde uğraşırken zılgıt çeken ve halay çeken insanlar konağı terk etmiş ve önüme yaşlı bir çift gelmişti. Yaşlı çift dediğin insanlar senin babaannen ve deden. Olabilir iç ses. Dede bey tam önüme gelip "Hele torunum gelmiştir. Öpesin elimi." Diyip elini bana uzattı.
Değerli okurlar oy verip yorum yapmayı unutmayınnn. Düşünceleriniz benim için değerlidir. Hikayenin diğer bölümleri için takipte kalın!
Ada ile ilgili görüşlerinizi buraya bırakabilirsiniz!
Öpüldünüz!.
|
0% |