Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.BöLüM

@bilinmeyennokur

 

Herkesin Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsunn!

Nice 29 Ekimlere!

🇹🇷

 

 

BENİM DE ABİLERİM OLUR MUYDU?

 

 

 

.

 

 

 

 

"KALK, KALK, KALK UYKUCU!" Diye biri bağırdı. Bu kimdi ya sabahın bu saatinde uyanılır mıydı ya?

Yatağa birinin atladığını hissettim. Çünkü yattığım yerde havaya uçmuştum!

Sırt üstü döndüm. Yavaş yavaş gözlerimi açtım ve tam başımın dibinde bir yüz gördüm.

"Ne oluyor ya sabah sabah?" Dedim uykulu bir sesle.

"Hadi kalk uykucu saat 11 oldu. Yemek yicez." Dedi.

Yatakta oturur pozisyona gelip

"Tamam sen çık ben gelirim birazdan." Dedim.

"Gözlerin kıpkırmızı olmuş. Ağladın mı sen?" Diye sordu. Miran Bey. Evet Miran bey gelen oydu.

Kafamı ona çevirip

"Hayır ağlamadım uyanınca arada kızarıyor gözlerim." Dedim.

Pek inanmış gibi durmuyordu. Ama bana bir şey demeyip kafasını salladı ve odadan çıktı.

Bavulumu içinden kar küremi aldım. Cam kenarındaki pufa oturup kar küremi izlemeye başladım. Kar küremin içinde el ele tutuşan 2 figür vardı.

Kadın figür beyaz bir elbise giyiyordu. Yanındaki adam ise yeşil giyiyordu. Tıpkı bir asker ve doktor gibi.

Bu kar küresi 7 yaşındaki ilkokuldaki tek arkadaşım Demir'in ve Ali'nin hediyesiydi. Ali Demir ile benim hep evleneceğimizi düşünürdü. Onun için kar küresinde sadece ben ve Demir vardı. Altında ise kardeşin Ali'den. Yazıyordu. Bilerek oraya Demir'in adını yazmamıştı. Çünkü kardeşler evlenemezdi.

Demir ve Ali ile 1. sınıftan 3. sınıfa kadar yakın arkadaştık. Birbirimizin tek arkadaşı bizdik. Ailelerimizden kurtulduğunu huzur bulduğumuz limanlardık biz. Taki Ali ailesinden şiddet görüp ölene dek. Demir ile ben de oradaydık. O siddetten nasibimizi almıştık...

Ali zaten cılızdı. Yaşıtlarına göre çok zayıftı. Vücudunda her görüştüğümüzde bir yara olurdu.

Acaba Demir benim ona yaptığım bilekliği saklıyor muydu? Bileklik kahverengi tonlarında örgüydü belki küçük bir şeydi ama kendi paramla almıştım malzemelerini çok uğraşmıştım. Belki beni unutmuştur bile. Kim bilir.

Fazla vakit kaybetmiştim kar küremi yatağın yanındaki komodinlerden birine bıraktım. Bavuldan rastgele bir siyah eşofman ve siyah uzun kollu bir bluz çıkarıp hemen üstüme geçirdim.

Bana kalsa aşağı pijamalarımla inerdim ama burda bu kadar uzun süre durmamın bir anlamı olmalıydı sonuçta. Merdivenlerden geçen akşam oturduğumuz salona gittim. Herkes buradaydı. Mehmet bey beni gördüğünde gibi ayaklanıp

"Kızım da geldiğine göre hadi sofraya geçelim." Dedi. Yemek masasına doğru ilerledi.

Acaba herkesin belli bir yeri var mıydı?

Nereye oturacağım düşündüğümü gören Adar

"Sen benim yanıma oturuyorsun Fıstık." Dedi ve beni sol yanına oturttu. Öbür yanımda ise Miran oturuyordu.

Mehmet bey baş köşede onun sağ yanında Narin Hanım Narin Hanımın yanında ise biz vardık karşıda ise soldan sağa Hakan, Murat ve Poyraz oturuyordu. Poyraz bana alaycı bir şekilde gülüyordu.

Ağzını gere gere " Noldu prenses hazretleri uyanamadınız mı? Sizi sıcak yatağınızda uyandırdık ama yapacak bir şey yok prenses." Dedi.

Bu çocuğa bir tane yapıştırıcam hemde yakın zamanda ben kendimi çok zor tutuyorum Ada!

Bende iç ses. Bende.

Kibarlığımdan odun vermeden "Dün benim için biraz yorucu bir gündü. Onun için uyanamadım." Dedim. En azından ailenin gözünde kibar bir imajım olsun değil mi?

"Kesin ondandır. Kesin." Dedi.

Bu herif neyi ima ediyordu. Elime yeni çatal kaşığı almış yemek yiyecektim ki bu adamla uğraşıyordum. Sinirim taşıyor. Çatal bıçağı ses çıkaracak şekilde tabağa bıraktım. Kibarlik da birbyere kadardı. Zaten kibar biri değilim.

"Neyi ima ediyorsun Poyraz?" Diye sordum.

"Neyi ima ediyorum hemen açıklıyorum görünüşe göre sen anlamamazlıktan geleceksin. Dün gece diyorum belki telefonda sevgilinle fingirdeşmişsindir. Ondan uyuyamamışsındır." Dedi.

"Öyle biri yok! Lütfen bir daha böyle imalarda bulunma. Bir dahakine bu kadar sakin olmam." Dedim.

Poyraz tam bir şey demek için ağzını açmıştı ki.

"Benim dışarıda işlerim var. Size afiyet olsun. Ben geç gelirim." Dedim. Ve gittim.

Üst kata odama çıktım. Kimse arkamdan gelmemişti. Gelmesinler zaten. Onların beni düşündüğünden ve Poyraz 'a kızdıklarından habersiz. Eşyalarımı yerleştirmeye başladım.

Her şeyi tamamlamıştır sıra daima baş ucuma koyduğum resimdeydi.

O resimde ben ortada kaldırıma oturmuştum. Yanlarıma ise Demir ve Ali oturmuştu. Üçümüzde birbirimize kollarımızı dolamıştık. Demir ve ben kocaman gülümserken Ali naif bir şekilde gülümsüyordu. Üzerimizde okul formalarımız vardı. Mavi önlüklerimiz üçümüzü de bir uyum içerisine sokmuştu. Bu fotoğrafı bir sokak fotoğrafçısı çekmişti. Üçümüzde de vardı. Arkasında ise Kardeşim Ali ve Sevgili Demir yazıyordu. Bu yazıyı Ali yazmıştı.Ali 'nin fotoğrafı da bendeydi. Kitaplarımdan birinin arasındaydı. Arkasında kardeşlerim yazıyordu.

Demir 'inkinin arkasında ise kardeşim Ali ve sevgili Ada yazıyordu.

Saate baktığımda 12.30 olduğunu gördüm hemen yerleştirdiği giyinme odasına gidip

https://pin.it/3ffUDrlCQ (böyle bir şey olabilir diye düşündüm daha farklı da hayal edebilirsiniz.)

Altıma krem rengi bir kumaş pantolon üstüme beyaz denizci atleti ceket olarak ise krem rengi bir gömlek tercih ettim. Beyaz nikelerim aşağıda olduğu için beyaz omuz çantamı alıp aşağı indim.

Ayakkabımı giydikten sonra salondakilere sadece ben çıkıyorum diye bağırdım bir şey demelerine fırsat vermeden evden koşar adım uzaklaştım.

Konağın bahçesinden çıktığımda bir rahatlama geldi.

Kuş oldum uçtum gökyüzünde. Huzuru buldum gökyüzünde.

Aynısından iç ses. Aynısından.

Devlet Hastanesine gitmem lazımdı. Mardin 'e geldiğim için stajıma burada devam edecektim. Yoldan geçen bir taksi görünce hemen durdurdum.

Kapıyı açıp taksiye bindim.

"Devlet Hastanesine lütfen." Dedim. Gönül isterdi otobüse binmeyi ama durakların nerde olduğunu bilmiyordum. Ve daha kart çıkarmam gerekiyordu. Bir sürü işim vardı anlayacağınız. Bir de daha Burki 'yi aramam lazım. Unutmuştum ben onu.

Yola çıktıktan yaklaşık 10 dakika sonra hastaneye varmıştım.

Danışmada gerekli işleri halletikten sonra yetkili kişi ile de görüştüm bugün günlerden 10 Mart cumartesi günüydü. 1 hafta sonra gelip stajıma kaldığım yerden devam edeceğimi söylediler.

Hastaneden çıktığımda Burak 'ı aradım.

Taksiye binmeyecektim. Yürüyerek gider bir kafede otururdum.

3 calistan sonra telefon açıldı.

"Ada neden aramıyorsun sen?! Mesajlarıma da dönmemişsin! Bir şey mi oldu? Mardin 'e mi geldin? Benim niye haberim yok?" Diye bır bır bır konuştu.

Adam haklı değil mi Ada? 129 mesaj ve 32 cevapsız çağrı vardı.

Hayır iç ses haklı maklı değil. Ben haklıyım.

Kesin.

Sus iç ses. Sus.

"Özür dilerim Burak. Bir yerde oturup konuşalım mı?" Diye sordum.

Sesimden kötü olduğumu anlamis gibi

"Konum at hemen geliyorum." Dedi.

Bulunduğum kaldırımın karşı tarafında bir kafe vardı. Yoldan karşıya geçerken görüşüm buğulanmıştı. Yanağımda ıslaklıklar vardı. Sanırım ağlıyordum.

Yoldan karşıya geçecekken sanırım bir arabanın önüne atlamıştım.

Arabanın tekerlekleri asfaltta ses çıkaracak şekilde bir parmak uzağımda durdu. Arabanın içine baktığımda filtreli camlardan kimseyi görememiştim.

Önümde siyah bir Mercedes vardı.

Kendime geldiğimde yoldan karşıya geçtim ve kafeye girdim.

Arkamda o arabanın içinde Demir 'i bıraktığımı bilmeden kafede aralarda bir masaya oturdum.

Bir süre sonra kadın bir garson yanıma gelip bir şey isteyip istemediğimi sordu. Arkadaşımı beklediğimi söyledim.

2 dakika sonra Burak kapıda belirdi. Bana doğru seri adımlarla geldi. Yerimden kalkıp Burak 'a sarıldım. O da bana sıkıca sarıldı. Gözyaşlarımı artık tutamıyordum. En son Ali 'nin cenazesinde bu kadar çok ağlamıştım.

Burak saçımı okşayıp

"Şşş geçti tamam. Ben burdayım Ada." Dedi. Bu söz bile güvende hissetmeme yetmişti.

"Gel oturalım şöyle. Sen de bana neler olduğunu teker teker anlatıyorsun." Dedi.

Bugün yaşadıklarımı hepsini anlattım. Poyraz 'in bana dediklerini. Aklıma Ali 'nin geldiğini anlattım.

Burak anlattıklarımdan sonra bana kuzeni olduğumu söyledi. Aydın Amcanın kayıp oģlu benim Burkimmiş.

Dediklerinden sonra hayata kırıklığı ile yüzüne baktım.

"Ve bunu bana söyleme tenezzülünde bulunmadın mı?" Diye sordum.

Burak bana kendini açıklamak için bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum.

"Sonra görüşürüz Burak şu an seninle konuşmak istemiyorum." Dedim.

Ayağa kalkıp çıkışa doğru gittim. Kapıyı açtığımda biraz ileriden taksi geldiğini gördüm.

Burak arkamdan geliyordu ama dinlemedim onu.

Şu an istemiyorum. Yalnız kalmak istiyorum.

"TAKSİ!" Diye bağırdım.

Taksiyi durduğunda hemen bindim. Evin adresini söyleyip eve doğru. Gittim.

Evin önüne geldiğimde kapıyı çaldım.

Hava rlaramişti saat 23.00 civarıdır heralde.

Kapıyı Poyraz açtı.

"Oooooo kimler gelmiş kimler gelmiş. Ada Hanımlar teşrif etmişler sonunda. -arkaya doğru bakmaya çalışıp- sevgilin nerede bakalım?" Dedi.

"Ne saçmalıyorsun sen?" Diye sordum. Ve içeri girdim. Artık umursamayacaktım. Herkes bahçedeydi galiba. Dışarıdan sesler geliyordu.

"Gerçekleri söylüyorum. Sevgilinin yanında değil miydin? Kim bilir kiminle yatıp kalkıyorsun? Belli değil. İtiraf et hadi! Sevgilimin yanındaydım de!" Diye bağırdı.

Bizden aile falan olmazdı.

Bölüm nasıldı?

Poyraz hakkındaki düşünceleriniz neler?

Beğenip yorum yapmayı unutmayınn!!

Düşünceleriniz benim için önemli!

Öpüldünüz!

😘

 

 

Loading...
0%