@bilinmeyennokur
|
Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar.
Ama rengarenk gök kuşağı yağmurdan sonra çıkar.
~ Mevlana
GİTMELİ MİYİM YOKSA KALMALI MIYIM?
.
Adar ve Miran ile sarılmamızdan sonra yavaşça ayağa kalktım. Miran bana endişe dolu gözlerle bakıp "Nereye?" Diye sordu. Giyinme odasına doğru giderken "Eşyalarımı almaya. Yaşanan bu olaydan sonra burda kalacağımı düşünmediniz heralde."dedim. Miran ve Adar hızlı adımlarla yanıma gelip "Gitmesen olmaz mı? Bir daha deneriz? Bak biz Poyraz 'ın yaptıklarından dolayı özür dileriz. Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak söz." Dedi Miran. "Gitme." Dedi Adar. "Beni evde istemiyorsunuz." Dedim. "Hayır!" Dedi ikisi de aynı anda. "Onlar sadece seni henüz kabullenemediler. Biz seni bu evde görmek istiyoruz. Sabah uyanıp sofraya oturduğumuzda kız kardeşimizin bizimle beraber kahvaltı yapmasını istiyoruz. Bizimle film izlemesini, eğlenmesini istiyoruz." Dedi Adar. Yüzünde kararlı bir ifade vardı. "Ada... Poyraz abimin yaptillsri için gerçekten özür dileriz. Böyle yapmamalıydı. Ama bize bir şans ver. Abimizin yaptığından dolayı bizi senden mahrum bırakma. " dedi Miran. Ben onlara kıyamıyorum ki. Ben de kıyamam iç ses. Ben de. Bavula daha eşya yerleştirmemiştim. Hatta daha bavulu bile çıkaramamıştım. "İkiniz ve daha tanışmadığım kardeşlerim için. Sizin için gitmiyorum bir yere ama şimdilik. Şimdilik bir yere gitmiyorum." Dedim. Şimdilik kelimesine ayrıca bir vurgu yapmıştım. "Teşekkürler kardeşim." Diyerek bana sarıldılar. Hafifçe elimi sırtlarına koyup karşılık verdim. Onlardan ayrıldığımda "Siz salona geçin ben üstümü değiştirip geliyorum." Dedim. Başlarını sallayarak beni onayladilar vd odadan çıktılar. Onlar içtiği gibi hemen yere eğilip cqm parçaları içerisindeki resmi kenara koydum. Kar küremin camları hep kırılmıştı ama içindeki figürler sapa sağlamdı. Kar küremi o cam parçalarından kurtarıp fotoğrafı koyduğum komodind kaldırdım. Fotoğrafı ve kar küresini hemen yaptırmak istiyordum. Onları kenara bıraktıktan sonra giyinme odama yöneldim. Dışarı çıkacağım ve hava sıcak olduğu için altıma kot şortlarımdan yırtık olanı üstüme ise bol omzu açık beyaz rahat bluzlerimden birini giydim. Saçım zaten acıktı toplamakla uğraşamayacaktım. Çıkmadan önce yanımda fazla eşya götürmek istemediğim için ve evden biraz uzak durmak istediğim için kitaplığımdan bir kitap seçtim. Fotoğrafı kitabın atasına koydum. Telefonumu, sigaramı ve paramı arka cebime sıkıştırdım. Kar küremi de odamda bulunan karton kutulardan birini içine koydum. Karton kutuyu da karton bir poşete koydum. Merdivenlerden aşağı indiğimde salonda bir sessizlik vardı. O sessizliği bozan şey benim adım seslerimdi. Salona girdiğimde bütün bakışlar bana yöneldi. Narin Hanım koşar adımlarla yanıma geldi. Ve bana sarıldı. "Kızım! İyi misin güzel kızım benim?" Dedi. "İyiyim Narin Hanım." Dedim ve Narin hanımdan ayrıldım. Bilgi vermek amacıyla "Ben çıkıyorum." Dedim. Hakan bana soru dolu gözlerle bakıp "Nereye?" Diye sordu. Yüzüne dik dik bakıp "Cehennemin dibine." Dedim. Saolnda bir sessizlik olurken bir süre sonra Burak "Bens seni bırakayım." Dedi. Çıkışa doğru ilerlerken "'Istemez." Dedim. Ona da kızgındım. Mehmet beyin adını ve soyadını söylediğimde bana akraba olduğumuzu söyleyebilirdi. Ama biliyorum nü geçici bir kirginlikti zaten Burak 'tan uzun süre ayrı kalamazdım. Evden çıktığımda bu tamircisi nerede bulabileceğim düşünüyordum. Kim bakardı ki bu işe bir gram fikrim yoktu. Çarşı da illaki bulurdum heralde birini. Çarşıya doğru adımladım. Çarşı neresi biliyor musun? Hayır iç ses. Bilmiyorum. O zaman nereye gidiyorsun. Çarşı olduğunu düşündüğüm yere iç ses. Bu böyle olmazdı ama. Yoldan gecen yaşlı bir kadına "Burada Çarşı nerede biliyor musunuz?" Diye sordum. "Bilmez miyimdir. Aha burdan doğru gidiyon. Sonra sağa dönen. Sonram gene doğru giden. Aha da oradadır Çarşı." Dedi yaşlı kadın. Peki sen bu yol tarihinden bir şey anladın mı? Hiçbir şey anlamadım iç ses. Hiçbir şey. Artık dümdüz ilerler gönlümün hissettiği yerden sağa döner sonra dümdüz giderdim. Oradan da ver elini Çarşı. Bulurdum bulurdum. Benim benim Ada'nın elinden hiçbir şey kaçmaz! Kaçamaz! Düz gidiyordum. Yaklaşık 30 dakikadır düz gidiyordum. Ey gönlüm artık döneyim mi? Hiçbir fikrim yoktu valla. Az daha gidiyim bari. Bu çok az geldi gözüme. Sanarsın keke kattığı un az geldi. Sus iç ses. Sus. Zaten işim başımdan aşkın. Bluetooth kulskligimi kulsğıma takıp ilerlemeye başladım. Bulunduğu konumdan yaklaşık 1 saat yürüdükten sonra... Ben nereye geldim ya? Binalar biraz daha ilerlersem bitiyordu. Yanımda çevre yoluna benzer büyük bir yol vardı. Sanki teyze burayı tarif etmemişti. Bence de teyze burayı tarif etmedi iç ses. Bence de. Buraya ayaklarımla kendi hür irademle gelmiş olmam çok trajikomikti. Ufacık minnacık kaybolmuş olabilirim. Otostop mu çekmeliyim. Hayır çok riskli hele ben bela mıknatısı iken çok riskli. Geldiğimiz yolu geri yürümek daha mantıklı en azından başladığımız yere döneriz. Arkamı dönüp geldiğim yolu geri yürümeye başladım. Yaklaşık yarım saat sonra yolda bir öğrenci grubu gördüm. "Pardon çarşıya nasıl gidebilirim?" Diye sordum. Bu sefer yolu bana düzgünce tarif ettikleri için çarşıyı bulmuştum tabu bu sürede 2 saat geçmişti. Telefonumun şarjı da bitmişti. Aslında yaşlı teyzeye yolu sormak yerine telefondan navigasyona açabilirdim ama iki müzikten sonra şarjı bitmişti zaten. Çarşıda çoğu dükkan kapanmıştı. Zaten saat 19.00 ' a yaklaşıyordu. Umarım bu kadar yolu boşu bosuna yürümemişsindir. Umarım iç ses. Umarım. Bir baharat dükkanına nerede tamirci bulabileceğimi sormuştum. O da bana az ilerideki bir dükkanı göstermişti. Dükkandan içeri girdiğimde kalbimin üstündeki zil çalmıştı. Burası bir sürü eşya ile doluydu. İçeri birkaç adım atıp "Merhaba? Kimse yok mu?" Diye seslendim. Seslenmemdem bir süre sonra arkadan bir sürü eşya devrilme sesi geldi. Acaba hırsız mı? Belki de buranın sahibidir. Temkinli adımlarla arkaya doğru ilerledim. Arkada yaşlı bir amca -hatta Dede sayılırdı- yere düşmüştü üzerine ise bir sürü eşya düşmüştü. Hemen yaşlı amcaya doğru gidip "İyi misiniz?" Diye sordum. Üstündeki eşyaları amcaya dikkat ederek kaldırdım. Yaşlı amcanın da kalkmasına yardım ettikten sonra bey amcanın vücudunda yara varmi Diye kontrol ettim. Ben bir yara görememiştim. "İyi misin bey amca?" Diye amcaya sordum. Amca bir süre gözlerime bakıp "İyiyim kızım biraz elim acıdı sadece." Dedi. Bakışlarımı yaşlı amcanın eline çevirdiğimde elinin hafif kanadının gördüm. Bir eşya kesmiş olabilirdi. "Gel bey amca otur sen bir yere bende ilk yardım çantasını bakayım." Dedim. Bey amca gözlerimin derinliklerine bakıyordu sanki. "Gerek yok kızım ufak bir şey zaten." Dedi. Kaşlarımı yalandan kızmışım gibi çatıp "Olur mu öyle şey bey amca eğer bana güvenmiyorsun ben doktorum için rahat olsun senin." Dedim. Adam bana duygulu bir şekilde bakıp "Ondan değildir kızım. Yılların yüklerine göre ufak bir yaradır bu." Dedi. Adamın konuşmasında diğer Mardinliler gibi bir şive yoktu. Buralı değildi heralde. "Olsun bey amca ben bakayım yinede." Dedim. Bey amcayı tamir işlerini yaptığını tahmin ettiğim masanın karşı tarafındaki iki koltuktan birine yönlendirdim. Tam sola dönmüş ilk yardım çantasını arayacakken bey amca "İlk yardım çantası orada değil kızım şu masanın arkasındaki dolapta." Dedi. Başıyla yanındaki masayı gösterirken. Masanın arkasına geçip dolabın kapağını açtım. Dolapta göz gezdirirken birkaç vazonun arkasındaki ilk yardım çantasını gördüm. Çantayı almak için eğilmişken bir yandan da söyleniyordum. "Anlamıyorum ki bu çantayı niye bu kadar arkaya koyuyorsunuz. Elinizde olsa hiç koymayacaksınız." Diyordum. Tabi bunları bey amcanın duymadığını düşünüyordum. Bey amcadan güçlü bir kahkaha yükseldi. İlk yardım çantasını almıştım. Bey amcanın karşısındaki koltuğu adamın yanına çektim. İlk yardım çantasını açıp bey amcanın eliyle ilgilendim. İşim bitince "Sağ olasın kızım." Dedi. "Bir şey değil bey amca görevimiz sonuçta." Dedim. Uzun bir bakışmadan sonra bey amca konuştu. "Eee doktor kızım sen niye gelmiştin buraya?" Diye sordu. "Benim bir eşyam vardı da tamir etmen için getirmiştim bey amca." "E getir bakayım o zaman Hanım kız." Dedi. Ben sanırım poşetini girişe bırakmıştım ya da sesleri duyduğum zaman bırakmıştım. Bey amcaya bir dakika işareti yapıp geldiğim yol olduğunu tahmin ettiğim yolu geri gittim. Poşetimi alıp bey amcanınyanina geri gittim. Poşetimim içinden kutuyu çıkardım kutuyu açtığımda kar küremi bey amcaya uzattım. Bey amca bir bana bakıp kar küremi elimden aldı ve incelemeye başladı. "Camı kırılmış. Başka bir şeyim var mı kızım?" Dedi. Başka bir şeyi yok anlamında kafamı sağa sola salladım. "Camı yapmak lazım içini doldurmak lazım. Bunun işi uzun doktor kız." Dedi. İşinin uzun olacağını zaten biliyordum ama gene de üzülmüştüm. Yüzünde an ve an çöküş yaşanmıştı. Bey amca bana çöküşü görmüş olmalı ki "Ama ben bunu 2 güne hallederim doktor hanım sen merak etme." Dedi. Bir süre ben öylece durmuş bey amcanın yanına yıkılırcasına oturmuştum. Niye kırdı ki benim kar küremi? Aklımdaki sorulara dalmışken "Senin için önemli bir şey galiba. Pek de eski duruyor." Dedi bey amca. "Önemli olmaz mı bey amca çok önemli benim için." Dedim. Bey amca dikkatlice kar küremin arkasını çevirmiş ve okumuştu " Kardeşim Ali ve sevgili Demir." "Hala yanındalar mı?" Diye sordu. Kafamı bey amcaya doğru çevirdim. Hüzünlü bir şekilde gülümseyince o da bana öyle gülümsedi. Sonra başını aşağı yukarı sallayıp "Anladım." Dedi. "Başka bir şey var mı Hanım kızım?" Diye sordu. "Sizde çerçeve var mı?" Diye sordum. Şimdi başka yere gidip çerçeve alamayacaktım. "Var kızım gel bakalım." Diyip ayağa kalktı. Adamın yüzünde yılların yorgunluğu vardı. Sağlam eliyle elimi tutup beni bir.yere doğru yönlendirdi. Burası ne kadar büyük ya. "İşte burda çerçeveler." Dedi ve yaralı eliyle çerçeveleri gösterdi. Yavaş adımlarla çerçevelere doğru ilerledim. Gözümle çerçeveleri incelerken gözüme bir çerçeve takıldı. Çerçeveyi dikkatlice elime aldım. Çerçevenin kenarlarında şekiller vardı. Bohem bir çerçeveydi. Beyaz yeşil ve kahverenhindendi. Kararımı bu çerçeve olarak verdim. Elimde çerçeve ile bey amcaya döndüm. "Bu çerçeve olsun." Dedim. "Gel kızım paketleyeyeim senin için." Dedi. "Gerek yok sağ ol bey amca. " dedim. Başını salladı ve masaya doğru ilerledik. Çerçeveyi kutunun içine dikkatlice yerleştirdim. "Ücret ne kadardı bey amca?" Diye sordum. Bana gülümseyerek bakıp "Borcun yoktur Hanım kız. Benim sana hediyem olsun. Dedi. Kaşlarım anında çatılmıştı. "Olur mu öyle şey bey amca? Ücretini şöyle sen." Dedim. Elimdeki hemen cebimdeki parama gitmişti. Bey amca elimi tutup "Borcun yoktur dediysem yoktur Hanım kız! Eğer çok ödemek istiyorsan arada kahve içmeye uğrarsan ödeşiriz. " dedi. "Öyle olsun bey amca." Dedim. "Ben Ahmet Hanım kız sen?" Dedi. Biz kaç saattir konuşuyoruz ama isimlerimizi bilmiyoruz. "Ben Ada." Dedim. Gülümsedi. Aslında dışarıdan bakınca çok katı duruyordu. Ama çok nazik biriydi Ahmet bey amca. "Numaramı vereyim ben Ahmet bey amca." Dedim. Beni onaylayıp masadan bir telefon aldı. Numaramı söyledim ve o da kaydetti. "Ahmet bey amca sen benim numarayı çaldırırsın benim şarjım bitti." Dedim. "Tamamdır Ada kızım." Dedi. Vedalaştıktan sonra sakince dükkandan çıktım. Kar kürem için yarın tekrar gelecektim. O bana Alimin ve Demirimin emaneti. Bölüm nasıldı? Düşüncelerinizi buraya bırakabilirsiniz! Beğenip yorum yapmayı unutmayın! Öpüldünüzz!! 😘
|
0% |