Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Kumarım Cinayet

@birakinkanasin212

Sizce hayat da bir kumar değil midir?

O oyuna bir kez girersin, ya kazanırsın ya da bedelini canınla ödersin.

Bu yüzden soruyorum devam mı pas mı?

...

Okulun kapanmasından aylar geçmişti ve artık ikinci döneme yaklaşıyorduk.

Sabah tam da gözüme çarpan güneşle beraber uyandım ve kalkmadan kısa bir süreliğine hayatı sorguladım.

Yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkadım üstümü değiştirmek için dolabımın önüne durduğumda derin bir iç geçirdim çünkü bu gün pek modumda değildim.

İki gün sonra okul başlayacaktı ve benim bir an önce kendimi toparlamam lazımdı. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim.

Annem beni böyle görünce "Canım, iyi misin bi doktora gidelim mi?"

"Hayır anne iyiyim ben" annem cevabımın ardından başıyla beni onayladı. Kahvaltımı doğru dürüst etmeden masadan kalktım ve odama gidip biraz kestirdim. Uyumamıştım çünkü evdeki sesler kulağıma geliyordu ve sürekli kapı açılıp kapanıyordu.

Ayağı kalkıp gözümün açılmasını bekledim bir süre,kendime gelmek için üç kez su çarptım yüzüme. Oturma odasına doğru bir adım attım adımımı atmamla birlikte durmam bir oldu. İçerden tanıdık olmayan sesler geliyordu ve birden annemin sesi ile yerimden sıçradım.

"Kızım kalkmışsın sonunda, içerdeki misafirlerimiz babanla iş arkadaşlarımız ve beraber bir proje yapıyoruz, istersen odana geçebilirsin eğer karnın aç ise mutfakta birşeyler atıştır."

"Yok aç değilim anne saol ben odama geçiyorum o zaman" annem başını salladı.

Tekrar odama gidip biraz telefonda gezindim,tabletimden birşeyler izledim. Kapının kapanma sesini duyunca annemin yanına gittim, beraber biraz televizyon izledik. Bu gün o kadar sıkıcı ve yavaş geçiyordu ki sanki gökyüzü bile geceye dönüşmek istemiyor gibiydi. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu bende dışarıyı seyre daldım; sokakta yürüyen yüzlerce insan, uçan onlarca kuş, geçen renk renk arabalar...

Dışarıyı seyrederken uyuya kalmış olacaktım ki annemin üzerime battaniye örtmesiyle gözlerimi açtım. Saat akşam dokuz civarıydı, midemin bana yakarışını duyduktan sonra mutfağa gidip annemin yaptığı yemeği yedim. Aslında hâla uykum vardı bugün kendimi iyi hissetmiyordum ve farkındaydım, babamın yanına gidip doktara gidip gidemeyeceğimizi sordum. Babam cevap vermeden ayağı kalkıp ceketini giydi ve beni kucağına alıp arabaya götürdü, beni koltuğa koyar koymaz ateşime baktı babam , tek kelime bile etmeden hızlıca arabayı sürdü.

 

Hastaneye geldiğimizde gözümün yavaş yavaş karardığını hissettim hiçbir yerimi oynatamıyordum. Babama bir şey söylemek için ağzımı açtığımda gözlerim tam olarak kapanmıştı. Gözlerimi açtığımda kolumda takılı bir serum gördüm kalkmaya çalıştım ama kalkamadım çünkü hâla mecâlim yoktu, tekrar gözlerimi kapadım. Uyanabildiğimde serumun bitmesinin yakın olduğunu gördüm, kendimi daha iyi hissediyordum, kalkar kalkmaz babamdan su istedim ve hemen alıp gelmişti. Suyumu yavaş yudumlarla içerken hemşireler geldi. Biri kolumdaki serumu çıkarırken diğeri ise babamla konuşuyordu. Hemşireler gittikten sonra babam beni yavaşça kaldırdı yerimden ve arabaya doğru yürüdük birlikte. Arabaya bindik babam radyoyu açtı ve yola koyulduk, yol boyunca dışarıyı izledim ama hiç dikkat etmemiştim çünkü kafamda başka düşünceler vardı.

Eve geldiğimizde oturma odasına geçtik ve babam söze başladı;

"Hemşirelerle konuştum ve denizin yaşadığının hafif bir grip çeşidi olduğunu söyledi yani korkulacak birşey yokmuş "

Annem de ardından;

"Çok şükür bir an çok korkmuştum, sana güzel bir ıhlamur demleyedim de iç iyi gelir,rahatlatır" bu sözün ardından annem kalkıp mutfağa gitti.

Bende odama geçtim biraz telefonda oyalandıktan sonra annemin odaya girmesi ile yatar vaziyetten çıkıp oturdum. Annem elinde bir bardak ıhlamur çayı getirdi ve güzelce içtim, kendimi daha iyi hissediyordum.

İkinci bardağı içecektim ama bu gün çok yorgun olduğumdan uyumaya karar vermiştim.

 

İki gün sonra...

İkinci dönemin ilk gününe annemin hafif ve şefkatli sesiyle uyandım.

Üstümü değiştirmeden elimi yüzümü yıkayıp mutfağa daldım, annem ve babam masaya oturmuş beni bekliyorlardı. Masaya oturdum ve annemin yaptığı leziz omleti yedim. Kahvaltımı edip kalktığımda annem yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu, odama gidip ne giyeceğimi düşündüm çaresizce. Evet çaresizce çünkü bu gün tüm moda bilgimi unutmuş bulunuyordum. Telefonumu açıp ne tür kombin yapabilirim diye baktım. Sanırım istediğim türde birşeyler bulmuştum. Dolabı açıp gri bir eşofman, beyaz bir tişört ve eşofmanımın rengine uygun gri bir ceket çıkarıp giyindim hızlıca. Saçımı ise açık bırakmaya karar vermiştim ama ne olur ne olmaz yanıma toka aldım. Okula beni babam bırakmaya karar verdi ve hazırlanıp çıktık beraber. Okula geldiğimizde babam bana biraz harçlık verip ,şans dileyip, başıma bir öpücük kondurdu. Arabadan inip sınıfa girdiğimde Eftalya ve Elzem konuşuyorlardı, koşa koşa yanlarına gidip ;

"Gü-nay-dııın ,nasılsınızz Bermuda şeytan üçgeni?" Dedim.

İkiside bir ağızdan

"İyiyiz sen" diye cevap verdiler ,bende başımı idare eder anlamında salladım.

Eftalya söze başladı; "Deniz sana birşey söylemek istiyorum. Eğer kabul edersen cumartesi günü korku evine gitmek istiyoruz hep beraber hem eğleniriz ne dersin?"

Ağzımı açtığım an telefonum çaldı ve arayan annemdi. Gülerek

"Tam zamanında" dedim. Telefonu açtım annem heyecanlı bir ses tonuyla:

"Kızım günün iyi geçsin seni çok seviyorum." Tam görüşürüz diyecekken anneme seslendim

"Anne hafta sonu arkadaşlarımla beraber korku evine gidebilir miyim lütfen,lütfenn" annem gülerek cevap verdi

"Tamam gidebilirsin" çok teşekkür ederek telefonu kapattım.

Ders başlamıştı ama bir an dikkatim dağıldı ve bakışlarımı Elzem'e çevirdim. Onun da bize baktığını fark ettim ve Eftalyayı dürttüm o da bir bana bir Elzem'e baktı ve üçümüzde gülmekten ölecektik. Okul bittiğinde Eftalya servise giderken ben de Elzem ile tramvaya doğru yürüdük sohbet ederek. Ayrılırken birbirimize sımsıkı sarıldık. Eve geldiğimde annem öyle güzel bir sofra hazırlamıştı ki ağzımın suyu aktı.

Odama gidip pijamalarımı giydim ve mutfağa yemek yemeye gittim. Yemeğimi en nihayetinde bitirip sofradan kalktım, o kadar dolmuştum ki ödevimi bile yapasım yoktu. En azından hemen bitmesi için ödevimin başına oturdum ve kolayca bitirdim sonra da yatağa uzanıp biraz telefon baktım. Çok yorgundum o yüzden yavaş yavaş gözlerimi kapatırken kendimi uykunun o sıcacık kollarına bıraktım kendimi...

 

Cumartesi

Günler çok hızlı geçiyordu artık cumartesi günü gelip çatmıştı. Ne giyeceğimi bilmiyordum ve aklıma bişey gelmedikçe deliriyordum. Dolabımın kapağını açıp boş boş tam beş dakika dolabımla bakıştım.

En sonunda ne giyeceğime karar verdim. Dolaptan bir şort etek ve üstüme ise yakalı beyaz bir tişört giydim. Koluma da beyaz bir çanta aldım. Telefonumu alıp gruba mesaj attım;

"Hey Bermuda şeytan üçgeni hazır mıyııız? sanki ikiside beni bekliyormuş gibi anında mesaja baktılar ve mesajın altına tamam emojisi bıraktılar. Anneme kocaman bir öpücükle beraber sarıldım ve el salladım.

Hemen merdivenleri ikişer ikişer atlayıp indim aşağıya. Doğruca buluşmak için korku evinin yakınlarında bir parka gittim. Eftalya ben geldikten beş dakika sonra, Elzem ise Eftalyadan iki dakika sonra geldi.

Korku evine girdik ama girmeden önce bir seans seçmemiz gerekiyordu.

Birbirimize bakıp bilmem derken bir anda Elzem adama;

"En yüksek seansı yolla abi bize" Eftalya ile beraber Elzem'e bakakaldık.

Parayı ödeyip içeri girdik bizimle beraber üç kişi daha girdi. Gelen yabancı ses gruplara ayrılmamız gerektiğini söylüyordu. Biz tabiki üçümüz takım olduk diğer arkadaşlarda birbirlerini istemişlerdi zaten.

Gelen ses bizi farklı yollara ayrılmamızı söyledi ve bizim takımımız aşağıya giden merdivenden indik, diğer grup ise yukarı çıktı. Ne yapmamız gerektiği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu aslında. Biraz etrafta göz gezdirdim etrafta; manken cesetler,havada asılı maskeler, köşede ise bir mankene çığlık filmindeki maskeyi takıp koymuşlar. Yerleri yalancı kan damlalarıyla doldurmuşlardı ama gerçekten aşırı gerçek duruyordu hatta ayağımla itince yayılıyordu. O sırada yukardan gelen çığlık sesi ile irkildik. Hep beraber yukarı çıkmak için merdivenlere gittik en arkada ben vardım ve çok korkuyordum arkamdan birşey gelecek diye o yüzden basamakları arkama bakarak çıkıyordum ama o sırada çığlık maskeli manken sandığımız kişi hareket etmeye başladı ve çığlık attım . Eftalya ve Elzem'e gördüklerimi anlattım yukarı çıkınca.

Sonra karşımızda bağırarak gelen diğer grubun iki üyesini gördük.

Yanımıza gelip anlatmaya başladı bir tanesi;

"Birkaç saniyeliğine ayrıldık birbirimizden sonra bir çığlık sesi geldi hemen yanına gittik ama onu yerde kanlar içinde bulduk, lütfen çıkalım burdan lütfen" ağzımız açık bir şekilde kızı dinlerken ona;

"Nerede bana gösterir misin belki şaka falan yapıyordur" dedim.

Kızın gösterdiği odaya hep beraber girdik yerde yatan cansız bedenin yaşayıp yaşamadığını kontrol etmiştim ve evet gerçekten cansız bir beden. O an şok olmuştum sanki rüyadaydım ve bedene bakarken boğazında kızarıklık olduğunu fark ettim ve odanın içinde gözlerimi gezdirdiğimde yine onu gördüm evet oydu, o çığlık maskeli adamdı ve burdaydı herkese odadan çıkma talimatını verdim ve başladığımız kapının oraya dönüp konuşmaya başladım;

"Demekki burada birşeyler dönüyor ve bunlar normal değil ayrıca katil avını yanlızken yakalamayı seviyor olduğunu anlamış olduk o yüzden asla ama asla tek başınıza gitmeyin!"

 

O an aklıma birşey geldi acaba yerdeki diğer sözde manken cesetler gerçekten manken miydi?

İşte artık biz de bir kumarın içindeydik ya kazanırsın ya da bedelini canınla ödersin...

Evet bu yüzden size şimdi tekrar soruyorum;

DEVAM MI PAS MI?

 

 

Loading...
0%