Yeni Üyelik
58.
Bölüm
@biralar88

58

 

 

Yumuşak yatakta yavaş yavaş gözlerimi açarken esneyerek yerimde dikleştiğimde boş boş önümdeki duvarla bakıştım kaşlarım çatılırken anlamayarak odaya bakarken gözlerim şokla açıldı, kalbim korkuyla atarken hızla yerimden kalktım.

 

Neredeydim ben en son Han'ın evine olmam lazımdı , yine mi kaçırılmıştım olamazdı hayır.

 

" han!" Dedim korkuyla bağırarak , tam kapıya doğru gidecektim ki bacağım çarptığı komidinle bir şey düştü yüksek bir sesle çığlığım yankılandı odadan, kalbim korkuyla atı. Geriye çekilecektim ki bacağım sivri bir yere çarptığında hissettiğim ağrıyla daha büyük bir

Çığlık kaçtı ağzımdan.

 

" sarışın!" Duyduğum sesle aynı anda kapı açılırken gözlerim korkuyla ona döndüğünde bakışları hızla beni bulurken bir kaç saniye iyi miyim diye beni süzüp hemen ardından tutuğum bacağıma baktığında ağzının içinde bir küfür savurdu.

 

" Efsun!?" Hemen ardından beliren albay ile duraksarken tek bacağımı tutarken ağrıyla ona bakmaya devam ederken dengemi kaybedip bacağımı yete indireceğim anda Han hızla bana doğru atıldı.

 

" indirme ayağını!" Dedi hızla yanıma dikkatle gelirken , kolunu belime sarmasıyla beni kolaylıkla kaldırıp kucağına aldığın hızla kollarımı boynuna sardım.

 

" ben uyanınca tanımadığım bir yerde olunca korktum. " dedim zorlukla ona bakarken.

 

" evindesin kızım. " dedi albay bana bakarken gözlerimin içine bakarken o an gözlerindeki hüzün canımı yaktı. Burası onun eviydi ve ben kendi öz babamın evini bilmiyordum...

 

" gel bakalım buraya..." dedi beni kendiyle beraber odadan çıkarılırken ona baktım kirpiklerimin altından.

 

" beni neden yalnız bıraktın ?" Dedim korkudan kısılmış sesimle , gözleri gözlerime döndüğünde dudakları gerçek bir gülüşle kıvrıldı.

 

" ben seni asla yalnız bırakmam sarışın. " dedi iç çekerek , derin bir nefes alırken mutfağa gelmesiyle dururken masanın üzerinde olan hazırlanmış kahvaltıyla kaşlarımı çattım.

 

" ben hangi ara buraya geldim ?!" Dedim anlamayarak en son dün Han'ın evinde beni almaya gelmesini bekliyordum sonra ise bende yoktu , sahi ya neden gerisi karanlıktı!?

 

" uyuya kaldın dün koltukta bende seni buraya getirdim." Dedi albay , hala içimden tam olarak baba diyemezken sıkıntıyla nefes alıp başımı salladım. Han beni masaya bırakırken , hale de içeri girmesiyle neşeyle güldü.

 

" Ahmet baba bunları senden çalabilir miyim !?" Dedi hale hızla heyecanla elindeki küçük bibloları tutarken kaşlarım çatılırken Hale'ye baktım bir kaç saniye.

 

Ahmet baba...

 

Ben daha kendi babama, baba diyemezken herkes fazla rahatı.

 

" soyup soğana çevirdin kızım evi !" Dedi Han yan gözlerle ona bakıp yanıma oturmak için sandalye çekmişti ki birden yüksek bir öksürme sesiyle şaşkınlıkla başımı kaldırıp albaya baktığımda delici bakışları Han'ın üstündeyken gözlerini kıstı , Han sandalyeye geri bırakıyorken ağzının içinden ettiği küfürleri duyuyordum , tam karşıma otururken Ahmet albay yanıma oturduğunda bana dönüp gerçek bir şefkatli gülüşle baktığında dudaklarım kıvrıldı.

 

Gözlerimle aynı olan gözleri her bakışımda bana farklı bir sıcaklık veriyordu , sanki ne olursa olsun nereye bakarsam bakayım o gözleri hep benim yanımda iyi olduğundan emin olmak için duracak gibiydi.

 

" ya abi sen karışma ne olur Ahmet baba ne olur!" Dedi Hale iki ellerini birleştirip yavru köpek gözlerle ona bakarken , albay ona dönüp gülerek göz kırpıp başını salladığında bir anlığına duraksadım.

 

Sanki birden tek fazlalık ben mişim gibi...

 

" sana kıyamıyor diye her istediğini yaptırıp durma Hale!" Dedi Han ona yan gözlerle bakarken ,Hale sandalyesini çekip oturdu hızla. Önüne çayını alırken buraya ilk ç gelişi olmadığı çok belliydi , sanki her gün buradaydı.

 

Oysa ben burada gözlerimi açtığımda ayabancı ev demiştim , korkmuştum...

 

"Sen karışmasana abi , Ahmet babam izin verdi bana !?" Dedi nispet yapar gibi biblolara bakıp şirince gülümseyip albaya bakarken.

 

Hale'nin bir suçu yok , masumdu o ama içimde bir şeylerde onu kıskanmadan bu kadar yakın olduğu için kısa bir anlığına ona düşmanlık beslemeden edemedim. Bu bencilceydi bence çünkü ben yokken vardı ,benim daha varlığımı bilmeden önce o vardı.

 

Belki çocukluğunu , bebekliğini görmüştü. Bense ne çocukken, ne bebekken , ne de gençken babam yanımda olmamıştı. Olamamıştı...

 

" karışmasana lan sen doğru söylüyor benim çiçeğim !" Dedi alfa birden sinirle Han'a kızarken , iyice kendimi fazlalık gibi hissederken suya uzanıp bir yudum içtim.

 

Ben yokken de onlar böyleydi bu kadar samimi böyle bir aile gibi atışıp dururlardı belki , bense yalnız geçirdiğim günlerimi odamdan kulağımda kulaklıkla bastırmaya çalışırdım yalnızlığımın sesini. İçime kötü bir his doğarken sesiz bir nefes verdim o arada da Hale önüne bir kaç tane domates aldı rahat bir tavırla.

 

" yürü be babam!" Dedi çoşkuyla gülerek , dudağımda buruk bir gülümseme oluştu.

 

Babam...

 

Birden önüme koyulan kahvaltılarla şaşakınlıkla başımı kaldırdığımda alfa bana bakmadan tabağıma bir şeyler ekliyordu.

 

" Murat nasıl ?" Dedi ilgili bir sesle Hale'ye bakarken aynı zamanda tabağıma bir kaç tane salatalık da ekliyordu , onun bakışları bende değildi ama benim bakışlarım onda kenetli kalmıştı.

 

" her zamanki huysuzluğunda !" Dedi Hale homurdanarak , Han yan gözlerle Hale'ye bakıp tabağına dönerken sessizdi.

 

"Yesene kızım ." Dedi birden bana dönüp albay tabağımı işaret edip geri Hale'ye döndü. "Gençken de huysuzdu o !" Dedi aynı zamanda Haleye cevap verirken i.

 

 

O farkında değildi ama benim duygu yüklü bakışlarım onun üstündeydi.

 

" annem zor baş ediyor onunla görsen en son nasıl atışıyorlardı !" Dedi Hale aklına gelen anılarla gülerek.

 

Bir an kendimi hale ile karşılaştırmadan duramazken düşündüm , acaba annem gitmeseydi yanlış anlayıp benimde böyle bir hayatım olur muydu ?

 

" bilmez miyim ." Dedi albay iç çekerek çayı önüme koyarken bu sefer.

 

" sende kadını delirtiyorsun ." Dedi Han ona laf çarparken , Hale göz devirip homurdandı ağzının içinde .

 

"Yesene kızım.." dedi bir kez daha bana dönerken bakışlarım ona döndüğünde buruk bir şekilde güldüm.

 

" iştahım yok teşekkür ederim." Dedim içime kaçmış bir sesle albayın kaşları çatılırken birden bütün dikkatlerin üstümde olduğunu hissetim.

 

" siz çok benziyorsunuz ha bir birinize ." Dedi Hale birden şaşakınlıkla yeni fark ettiği detayla ikimize bakarken , gözlerim ona döndüğünde bir şeyden emin oldum.

 

Albayın aslında öz babam olduğunu bilmiyordu.

 

" Efsun albayın kızı. " dedi Han birden ikimizi de bu zor açıklamadan kurtarıp bir çırpıda söylerken , aslında bir çırpıda söyleyip kurtardığı şeyler benim bütün hayatımdı.

 

Hale birden içtiği çayı püskürtmesiyle gözlerim şokla açılırken geriye çekildim hızla.

 

" ne !?" Dedi hale tiz sesiyle çığlık atar gibi. " ne deyesun Ahmet baba sen hiç evlenmedun ki ama bu nasi olayi bir dakika , beynim yandi ula !" Dedi hızlı hızlı konuşurken kaçan şivesiyle ona baktım şaşakınlıkla , gerçek bir rizeliydi...

 

 

" yavaş ula yavaş!" Dedi birden han şivesiyle ona şaşakınlıkla bakarken peçete alıp haleye verdi.

 

" uzun mesele..." dedim iç çekerek.

 

" nasi uzun meseledir ?" Dedi hale birden şaşakınlıkla , şiveye kaçmasını son dakika fark ederken boğazını temizleyip bana döndü. " öz mü!?" Dedi birden şaşkınlıkla bana bakarken , yan gözlerle albaya bakıp başımı Salladım .

 

" evet" dedim dudaklarımı bir birine bastırırken , Kafam allak bullak olurken derin bir nefes alıp geriye yaslandım iyiden iyiye tadım kaçarken bu ortamdan beni kurtaran telefonumun sesiyle ayağa kalktım.

 

"İzninizle." Dedim derin bir nefes alıp kimsenin yüzüne bakmadan mutfaktan çıkarken , sesi takip ederek salona girdiğimde koltuğun üstündeki şarjda olan telefonumu çıkarıp isme baktım.

 

" seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?" Dedim telefonu kulağıma yasladıktan sonra.

 

" daha çok söylemelisin." Dedi Tolga gülerek , anlamasa da neden dediğimi ayak uyrdurmuştu. Ben bunu diyorsam ya istemediğim ortamdan ya da sıkıştığım bir mevzudan beni kurtarmış demek oluyordu bunu ikimiz de biliyorduk.

 

" yine ne oldu?" Dedi Tolga dışarı sesleri kulağıma gelirken evde olmadığını anlamam kısa sürdü.

 

" öyle..." dedim iç çekerek koltuğa otururken halının karmaşık desenini izlemeye başladım.

 

" pek öyle gibi gelmedi bana sarı kafa ?" Dedi meraklı ilgili bir abi edasıyla.

 

" neredesin biraz konuşalım mı?" Dedim sesiz bir şekilde , bir albay , bir üsteğmen ile aynı evdeydim haliyle şahinden bile iyi duyan kulaklarının beni duymasını istemiyordum.

 

" seni almaya gelmemi ister misin ?" Dedi itiraz etmezken.

 

Tolga hiç bir zaman itiraz etmezdi , hiç bir zaman beni geri çevirmezdi o bakışımdan bile anlardı bazen bir şey olduğunu.

 

" konum atman yeterli. "

 

" tamamdır güzelik gel hem senle annen konusunu da konuşalım. sana şimdi konum atıyorum çabuk gel dip not yanında o izbandut kılıklı herifi getirme. " dedi gerilmiş bir sesle kaşlarım kalkarken gülmeden edemedim , o kadar can sıkıntısının ortasında bile beni güldürmenin yolunu bulabiliyordu.

 

İşte kardeş demek buydu...

 

Adım sesleri işitirken kapının ağzında gördüğüm bedenle duraksadım , benimle aynı olan gözlerimi izlerken buruk bir gülümsemeyle baktım ona.

 

" tamam çıkıyorum şimdi." Dedim telefonu kapatırken , ayağa kalkarken albayın kaşları çatık bir şekilde bana baktı o an yüz ifadesinden asla gitmemi istemediğini anladım ama biraz da olsa düşünüp hava almaya ihtiyacım vardı.

 

" nereye ?" Dedi sessiz bir şekilde.

 

" Tolga'nın yanına. "

 

" bir şey yemedin ama ?"

 

" orada yerim sorun yok yeni uyandım iştahım yok o yüzden. " dedim bakışlarımı kaçırırken.

 

Yalandı.

 

" tamam. " dedi bir şey diyemezken , daha doğrusu karışmayı kendine hak görmezken. Bu durum kalbimi kor bir ateş gibi yakıp yıktı. Biz aslınd abana kızdık ama bin kat yabancıdan sanki daha uzaktık şimdi.

 

" ben hazırlanayım. " dedim ayağa kalkarken , kıyafetlerimin yokluğu ile dururken kaşlarım çatıldı , ne diyeceğimi anlamış olacaki kenarıdaki poşeti işaret etmesiyle kafamı sessizce sallayıp aldım. Tekrar beni yatırdıkları odaya geçtiğimde e hızla üstümdekileri değiştirmeye başladım.

 

O an odanın içinde yeni göz gezdirmek aklıma gelmişti , sadece ve şık olan oda fazlasıyla düzenliydi tek dağınıklık benim kırdığım yattığım yatağın çarşafıydı. Onlar dışında oda o kadar temiz ve düzenliydi ki kaşlarım şaşakınlıkla havaya kalktı , gözlerim bir masaya döndüğünde masa lambası olan masada masa lambasının ışığı ile aydınlanmış fotoğraflara baktım.

 

Annem...

 

Nefes alamadığımı hissederken yan yana durmuş bir birine sarılmış iki beden en genç hallerindeydiler , yüzleri kameraya dönmüş ilk defa bu kadar mutlu gördüğüm gülümsemeleriyle ekrana bakıyorlardı. Sanki dünya durmuştu ve sanki kalabalık ortamda sadece ikisi vardı.

 

Yanındaki fotoğraf karesine döndüğümde gözlerim duraksadı , ortada Hale duruyordu ama onun daha çok küçüklük halliydi hemen yanında koluna girdiği alfa ve onun yanında tanımadığım ama Han'ın babası olduğundan şüphe ettiğim adam vardı. Aynı ona benziyordu çünkü hemen onun yanında kenarıda duran Han ve annesi vardı. Kaşlarım havaya kalkarken alfa kolarını kocaman açmış gülerek Hale,yi sıkı sıkı sarıyordu başındaki parti şapkası sayesinde doğum günü olduğunu anlamam kısa sürerken Hale sıkıca sarılmıştı.

 

Benim çoğu doğum günlerim kutlanmamıştı bile...

 

Dudağımda acının buruk bir tebessümü olurken daha fazla bakmadım , bakamadım yerdeki kıyafetleri alıp katlayıp kenara bırakırken kapıyı açmamla tam çıkacağım anda bir beden çarptım geriye sendeleyeceken. Belimden tutulmamla aldığım kokuyla durdum.

 

Sanki hissetmişti kötü olduğumu...

 

" nereye ?" Dedi birden kaşları çatılırken.

 

" Tolga'nın yanına annem hakkında konuşacak şeylerimiz var. " dedim derin bir nefes alırken , yalan değildi gerçekten de konuşacaktı bir süre gözlerime baksa da iç çekip kafasını salladığında uzanıp anlıma küçük bir çocuk bıraktı.

 

" biraz konuşalım mı?" Dedi merakla bana bakarken , kaşlarım çatılırken anlamayarak ona döndüm.

 

" bir sorun mu var ?" Dedim anlamayarak ona bakarken , sıkıntıyla nefes verilirken saatine göz ucuyla bakıp kafasını kaldırdı.

 

" uzun süredir planladığımız görev için kırmızı kod geçilmiş , hemen göreve çıkmalıyız zamanım az." Dedi uzatmadan direkt konuya girerken , göğsümde koca bir ağırlık oluşurken nefes alamadığımı hissetim. Gözlerim acı kahvelerinde dolaşırken zorlukla yutkundum.

 

" Han..." dedim içime kaçmış bir sesle , kalbim sızın sızım sızlarken tek hissettiğim şey koca bir ağrıydı , bir korku. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayacaktım biliyordum bir asker yareni olmak kolay değildi onun yolarını beklemek kolay değildi, ondan iyi mi yoksa kötü mi bir haber gelecek korkusuyla telefon başlarında nöbet tutmak kolay değildi.

 

Kolay değil...

 

" sakın mavileri doldurma sarışın , gözünden bir damla aktığını görmeyeyim sana ağlamak yakışmıyor. Mavilere bunlar yakışmıyor , sen gül hep gül öyle güzel gül ki güneşim olsun gülüşün uzakta bir yerlere de olsa güneşimin doğduğunu bilim. " dedi elini yanağıma koyarken yavaşça yanağımı okşadı.

 

" Allah'a emanetsin üsteğmenim beni çok yalnız bırakma erken dön özlerim ben seni..." dedim çatalı sesimle kendimi zar zor dik tutarken ağlamamak için , ikimiz de biliyorduk ki biz yan yana olsak bile özlerdik bir birimizi ama bunu söylemedik.

 

" eğer dönemezsem..." dedi ve durduğunda bütün bedenimin buz kestiğini hissetim ellini sıktım yavaşça.

 

" döneceksin ben nerede olursam olayım sen bana dönersin , dünyanın diğer ucunda bile olsam..."

 

"Seni seviyorum sarışın..." dedi iç çekerek gözlerime bakarken , içim burkulurken buruk bir gülümsemeyle ona baktım.

 

" seni seviyorum..." dedim gözlerinin tam içine bakarken. " merhaba diyeceğimiz vedalar sevgilim..." dedim dudaklarını dudaklarımla birleştirirken içimin titrediğini hissetim her öpüşünde yeniden doğuyormuş gibi...

 

Benden uzaklaşırken elimi bıraktı. Bir kaç adımda benden uzaklaştığında iç çekip bana arkasını döndü , o giderken zorla tuttuğum bir yaş düşmeden yakaladım onu.

 

Ağlama Efsun , ağlama ki içi rahat olsun sağ Salim gidip gelsin.

 

Kapı sesi gelirken Hale de onla beraber gitmişti bunu seslerden anlamıştım kapıya yaslanırken zar zor tutuğum bedenimi ayakta, her seferinde böyle olacaktı Efsun...

 

" Efsun..." duyduğum sesle başımı çevirdiğimde kapının eşiğinden bana bakan alfa ile dururken zar zor tuttuğum yaşlar birden gözümden bardaktan boşalır gibi aktığında dayanamadım. Bir kaç adımda hızla yanına giderken kollarını açıp beni sıkı sıkı sarmasıyla onun güvenli kollarına sığındım.

 

 

" inatçıdır o hergele kim hayaleti görmüş ki ona bir şey yapabilsin?" Dedi saçlarımdan öpüp güven veren bir sesle.

 

İnatçıdır o , sarışınını bırakmaz...

 

 

_____

 

Hep gelinlik provası yaptık biraz yeni yollar deneyelim ehehehe.

 

Başladık emi iyi

Misiniz ?????????

 

 

 

 

 

 

 

 

Şaka şaka korkmayın. Flelflleödleld

Loading...
0%