Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm: Kimsesiz Bebek

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

.
.
.


"Her şey göründüğü gibi olsaydı, eline aldığın deniz suyu mavi olurdu."
George Orwell


Geçmiş zaman
Yazarın anlatımıyla,

 

"Bu çocuğu istemiyorum Selim! Anlamıyor musun?" Kadın, kocasına bas bas bağırıyordu.

"Sevda, sen ne dediğinin farkında mısın?"

"Farkındayım! İstemiyorum!"

"Sevda, benim güzeller güzeli karım. Yapma böyle,"

"İstemiyorum! Aldırma süresi de geçmiştir! 3,5 aydır hasta olmadım! Doğuracağım ve onu yurda vereceğiz!"

Aldırma süresi geçse bile aldırmayacaktı Sevda, amacı o bebeğin ölmedi değildi. Hangi anne, evladına kıyabilirdi ki?

"Sevda, saçmalıyorsun. O bizim çocuğumuz! Bizim bir parçamız! Ondan ayrı kalamam!" diye bağırdı.

"Onu bunu bilmem, ben bu çocuğa annelik yapmayacağım!" diye bağırdı.

"Sevda, tamam. Tamam sevgilim. Doktora gidelim." dedi adam. Karısını bir şekilde ikna etmeliydi. O küçük bebek, onların çocuklarıydı ve Selim, yavrusuna bir şey olmasına asla izin vermeyecekti. Daha bir saat bile olmamıltı fakat o küçük bebeğine hemen bağlanmıştı.

Selim, karısı Sevdayı en sonunda ikna etmişti. Sevda, oğluna sevgi vermeyeceğinden korkmuştu. Hormonlarının değişimi, onu körü etkiliyordu. Bir anda ağlamaya başladı.

"Selim," dedi titreyen sesiyle. Selim, Sevda'nın başını göğsüne yasladı.

"Ben kötü bir anneyim." dedi. Sesi titriyordu.

"Hayır sevgilim, onu canından çok sevdiğini biliyorum. Sadece bir anlık şokla telaşlandın." dedi. Karısını sakinleştirmeye çalışıyordu.


Aradan bir saat kadar geçtikten sonra arabaya bindiler ve kadın doğum doktoru olan Vakıf beyin ofisine doğru yola çıktılar.

"Selim, ya ikizlerse?" dedi.

"O zaman sen ne dersen o olur, sevgilim." dedi. Karısı ne derse oydu Selim için.

"Yalnızca bir bebek. İkinciye bakamayız." dedi. Adam başıyla onayladı, sana katılıyorum dercesine.

Sevda, dua ediyordu. İkiz olmaları için. Çünkü tek bebekse Selim'i ikna edemezdi.

Vakıf'ın ofisinin önüne geldiklerinde arabadan indiler. Selim, eşinin elini tuttu ve yürümeye başladılar.

Kapıyı Vakıf'ın yanında çalışan sekreteri açtı.

"Hoş geldiniz Selim Bey. Ve Hoş geldiniz Sevda Hanım." dedi güler yüzüyle Cansu.

"Hoş bulduk Cansu." dedi Sevda. İçeriye geçtiler.

Cansu onlara bir koltuğu işaret etti. Koltuğa oturdular ve beklemeye başladılar.

Bir kaç dakika sonra Vakıf, odasından çıktı. Selim ve Sevda'yı görünce gülümsedi.

"Selim, kardeşim." dedi. Selim ayağa kalktı ve tokalaştılar.

"Nasılsın Vakıf?" dedi.

"İyiyim, ne yapalım iş güç. Sizden?"

"Biz de iyiyiz Vakıfım." dedi.

"Nedir sizi buraya getiren? İki gün sonra yemeğe gidecektik? Bir sıkıntı yok inşallah?"

"Sevda, hamile galiba Vakıf." dedi. Vakıf şaşkınlıkla Sevda'ya çeviridi bakışlarını.

"Çok sevindim yenge. Allah analı babalı büyütsün inşallah. Gelin bir kontrol edelim." dedi. Vakıf'ın odasına geçtiler.

Selim, karısını ultrason cihazının yanında ki sedyeye yatırdı. Vakıf, Sevda'nın karnını açmalarını söylemişti. Selim, karısının üzerindeki tişörtü yukarıya sıyırdı ve karnına jelden döktü.

"Hazır mısınız?" diye bir ses geldi içerden. Bu ses, Vakıf'ın sesiydi.

"Hazırız gel kardeşim." dedi Selim. Vakıf, üzerinde beyaz önlüğü, ellerinde mavi eldivenleriyle perdeyi açtı ve yanlarına geldi.

Ultrason cihazının önündeki sandalyeye oturdu. Cihazı çalıştırdı ve Sevda'nın karnına yasladı.

Bir süre hiç biri konuşmadı. Vakıf, ekranı inceliyordu.

"Vakıf," dedi Sevda.

"Bir dakika yenge." dedi ve ultrason cihazıyla bir şeyler yapmaya başladı. Bakışlarını Selim'e çevirdi.

"Jeli temizleyip tekrar döker misin kardeşim?" dedi. Selim onu başıyla onayladı. Vakıf, ultrason cihazının başlığını Sevda'nın karnından çekti.

Selim, tekrardan jel döktü.

Vakıf, ultrason cihazının başlığını ultrasonun karnına yasladı ve bir süre daha baktıktan sonra cihazdan bir fotoğraf çıkarttı.

"Yenge giyinsin, içeri gelin." dedi. Selim başıyla onayladı.

"Bir şey mi oldu Selim, niye hi. bir şey söylemdi Vakıf?" dedi telaşla Sevda.

"Sakin ol canım, bir şey yoktur." dedi. Sevda giyinince perdenin arkasından çıktılar.

"Geçin oturun." Vakıf'ın sözleriyle doktor masasının karşısındaki koltuklara oturdular. Selim, koruma iç güdüsüyle karısının omzuna kolunu attı.

"Vakıf , korkutma bizi." dedi Selim.

"Konuya direkt gireceğim kardeşim." dedi. Selim başıyla onayladı.

"Sevda, ikiz bebeklere hamile." dedi. Sevda rahat bir nefes aldı. Vakıf, bakışkarını Sevda'ya öevirdi ve konuşmaya başladı.

"İkiz bebeklere hamilesin yenge. Tek yumurta ikizi hem de. Cinsiyetleri kız." dedi. Gülümsedi. Fakat arkadaşlarının yüzlerindeki ifadeyi görünce kaşları çatıldı.

"Selim," dedi Sevda. Endişeliydi. İki bebek istemiyordu. Sadece bir bebek istiyordu. Yani, Vakıf ve Selim'i buna inandırmalıydı.

"Bebeklerden birisi, çok iyi durumda. Fakat diğeri," dedi Vakıf. Nasıl söyleyecekti? Derin bir nefes aldı.

"Diğerinde gelişim geriliği var. İkiz bebeklerde karşılaştığımız bir durum. Birinci bebek, neredeyse bütün besini kendisi alaraka kardeşinin gelişimine engel olmuş." dedi.

"İkinci bebeğin, ölüm riski yok. Fakat sakat doğabilir." Sevda bu sözlerin üzerine konuştu.

"Vakıf," dedi.

"İkiz bebeklere hamile olduğumu üçümüzden başka kimse bilmeyecek." dedi.

"Nasıl yani?" dedi Vakıf. Anlamamıştı.

"Biz, sadece sağlıklı olan bebeği alacağız demek bu kardeşim. İki bebek istemiyoruz." Vakıf'ın kaşları çatıldı.

"Sırf gelişemediği için, küçücük bir bebeği anasız babasız mı bırakacaksınız?" dedi. Sesi telaşlıydı.

"Hayır, buraya gelirken ikiz olurlarsa yalnızca birini alacağımızı kararlaştırmıştık. Biz ikisine birden aile olamayız." dedi. Vakıf sert sesiyle konuştu.

"Küçücük bir bebeği, anasız babasız bırakacaksınız?" dedi. Aklı almıyordu.

"Ne yapalım Vakıf? Bakacak durumunuz yok!" dedi. Vakıf sinirle ayağa kalktı.

"Yenge nasıl durumunuz yok! Siz koskoca Karaca Aşiretisiniz!" dedi.

"Maddi değil Vakıf, istemiyoruz zorla mı?" dedi Selim. Vakıf peki dercesine başını salladı.

Selim, karısı istemediği için istemiyordu bu minik bebeği. Fakat Sevda'nın aklındakiler çok başkaydı. Sustu Sevda, asıl amacının ne olduğunu kimseye söylemedi. Hem de hiç kimseye.

Sevda, bakışlarını Vakıf'a çevirdiğinde Vakıf konuşmaya başladı.

"Sırrınız benle güvende." dedi el mecbur. Yapacak bir şeyi yoktu. Dostuna ihanet edemezdi.

"Fakat o bebeğin hastane masraflarını karşılayacaksınız. İlk aylarda kuvözde kalacak muhtemelen." dedi. O minik bebek için elinden gelen buydu. Selim, başıyla onayladı.

"Elbette." dedi. Her ne kadar karısı için o çocuğa babalık yapmayacak olsa da, küçücük bir bebeğin ölmesine izin verecekte değildi.

Geçmiş zaman
Yazarın anlatımıyla,

 

"Annecim!" Sevda, oğlu Mirza'ya sesleniyordu. Fakat Mirza'a annesini görmezden geliyordu.

"Mirza! Hadi annecim!" Mirza en sonunda annesine cevap verdi.

"Anne, brokoli yemek istemiyorum!" Mirza brokoliden nefret ederdi. Sevmiyordu işte, annesi ise onu zorluyordu.

Sevda, oğlunun bu küçük isyanıyla gülümsedi. Mutfak havlusuna elini kuruladı ve oğlunun yanına doğru yürümeye başladı.

"Anne, gelme ya!" dedi küçük Mirza.

"Oğlum, bir tanem. Canımın içi. Lütfen bebeğim, böyle yapma." Annesinin üzgün sesini duyunca Mirza bakışlarını annesine çevirdi.

"Ama anne," Sözünü kesen, annesinin konuşmasıydı.

"Kardeşin de istiyor Mirza, onu da mı kıracaksın?" Mirza 'kardeşin' kelimesini duyunca heyecanlandı.

"Kardeşim mi?" Sevda, oğlunu başıyla onayladı.

"Evet annem. 'Abim brokoli yesin anne, yoksa ona küserim.' dedi bana."

"O isterse yerim tabii." dedi ve elindeki takta arabayı bırakıp mutfağa doğru koşmaya başladı. Aklına bir şey gelmiş gibi hızla arkasını döndü.

"Anne!" dedi.

"Efendim Mirza?" dedi Sevda.

"Abimler ne zaman gelecek?" diye sordu merakla küçük çocuk.

"Birazdan gelirler tatlım," dedi Sevda. Mirza annesini başıyla onayladı ve seke seke mutfağa doğru ilerlemeye devam etti.

Sevda, oğlunun uzaklaşmasıyla derin bir nefes aldı ve ellerini karnına koydu. Başını yukarıya doğru çevirdi.

"Bebeklerim, değil. Bebeğim." kendini alıştırmaya çalışıyordu.

"Tek bir bebeğim olacak, adıda Bige olacak. Bige Karaca." Kendi kendine sürekli bunları tekraralamaya çalışıyordu. Belki acısı azalırdı.

Mutfağa doğru ilerlediği sırada gözünden istemsizce bir yaş düştü.

O sırada Selim Karaca, şirketindeki odasında tek başına oturmuş karşısındaki duvarı izliyordu. Düşünüyordu, evladını nasıl bırakacağını düşünüyordu.

Sevda'yı anlayamıyordu, ondan istediği şey çok ağırdı. Evladını bırakacaksın, diyordu. Nasıl kıyacaktı küçücük bebeğine?

Bakmak bu kadar zor olacaksa, Selim kendiside bakardı ki çocuğuna. Neden ondan vazgeçiyorlardı?

İstemiyordu, evladını bırakmak istemiyordu. Fakat karısına öyle çok aşıktı ki onun karşısında boynu kıldan inceydi.

Fakat, evladını bırakmak... İşte bu onun için çok zordu.

Anlayamıyordu Sevda'yı Selim. Niçin istemiyordu kızlarını?

"Sevdam istiyorsa bir bildiği vardır," diye mırıldandı kendi kendine Selim.

"Henüz doğmamış bir bebek için, karımı üzemem." dedi. Yapamazdı, buna cesareti yoktu.

"Üzgünüm, minik bebek." dedi. Elinden tek gelen, o minik bebekten özür dilemekti.

O gün, Selim de Sevda da o bebeğe kendi evlatları gözüyle bakmayacaklarına yemin ettiler. Kendi evlatları olduğunu düşünmek, onlara acı çektirmekten başka bir işe yaramayacaktı.

Yok saydılar o minik bebeği, tek bir evlatları olacaktı, ismi ise Bige.

Unuttular o bebeği, hiç var olmamış gibi. Sildiler zihinlerinden. Minik bebeğin kaderi, kanla yazıldı.

.
.
.

~1318 kelime~

Merhabalar!

Nasılsınız, iyisinizdir inşallah.

Kurguya ufaktan bir giriş yaptık diyelim, ne düşünüyorsunuz?

Ufak bir hatırlatma, WhatsApp kanalına katılmayı lütfen unutmayalım!

*Wattpad okurlarım, profilimdeki linke tıklayarak kanala ulaşabilirler. Kitappad okurlarım ise profilimdeki linki kopyalayıp google yapıştırarak veya kopyaladıktan sonra kendine veya bir başkasına mesaj olarak göndererek kanala ulaşabilirler.

Unutmadan, yazım hatalarım varsa affola.

Gelelim en merak ettiğim kısma,

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻

Bir sonraki bölüme kadar, sağlıcakla kalın!

Loading...
0%