Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm: Havaalanı

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

.

.

.

 

"Armina!"

 

E yok artık daha neler!

 

Araz koştur koştur havaalanına girmiş adımı bağırıp duruyordu.

 

"Armina!" Görmemiş gibi yapıp çizimime devam ettim.

 

Daha sonrasında ne yaptığına bakmak için kafamı kaldırdığımda göz göze geldik. Elinde bir valiz vardı. Ne yapıyordu bu çocuk allahın aşkına?

 

Beni görünce koşmayı bıraktı.

 

"Burdasın." fısıldamıştı ama ben dudaklarını okumuştum.

 

Bana doğru yürümeye başladı. Arkadan gelen diğer aile üyelerini görünce şaşkınlıkla kıpırdandım.

 

Araz yanıma gelince sert bir sesle konuştum.

"Neden burdasın?"

 

Sert sesimi duyan Araz'ın yüzünde hüzünlü bir tebessüm belirdi.

 

"Ben,"

 

"Ben ne teğmenim?"

 

"İznimiz bitti Miraç üsteğmenimle, ailecek Mardin'e dönüyoruz komutanım."

 

"Nasıl yani, sizin görev yeriniz Mardin mi?"

 

"Yok, Şırnak'tı Mardine timce tayinimiz çıktı komutanım."

 

"Anlıyorum." Dayanamadan sordum.

 

"Niye adımı bağırıp duruyordun?"

 

"Güvenlik asker olduğumuzu öğrenince içeride bir kadın üsteğmen daha olduğunu söyledi. Sensindir diye düşündük." Anladım dercesine başımı salladım. Korkmazlar bilet gişesinden bize doğru geliyordu.

 

Miraç üsteğmen konuştu.

 

"Yok." Araz üsteğmenin konuşmasıyla abisine döndü.

 

"Ne yok?"

 

"Mardine bilet, kalmamış. En erken yarın gece yarısı var."

 

"Nasıl ya? arabayla mı gitsek? Albay bizi haşlar daha ilk günden geç mi kaldınız diye." diyen Araz'a baktım. Vallaha albayım şişlerdi bunları.

 

"Benimle gelin." Dememle tüm aile üyelerinin gözleri bana döndü. Rüzgar konuştu.

 

"Nasıl?"

 

"Benim görev yerim Mardin. Bilet bulamayınca İstanbuldan jetimi getirtiyorum. 18.00 gibi burda olacak. İsterseniz benimle gelebilirsiniz." Vatan meselesiydi bu. Yoksa davet etmezdim. Araz konuştu.

 

"Çok güzel olur vallaha, teşekkür ederiz." önemli değil dercesine başımı salladım.

 

"Siz bekleyin bir kafede veya oturma yerinde, ben uçak gelince size haber veririm. Araz numaranı verirsen sana atabilirim."

 

"Tamam." Arazdan numarasını aldım ve onlarda tam yanımdaki sekiz kişilik masaya oturdular. Onları masama buyur etmememe bozulmuştu bir kaçı. Çokta umrumda değildi. Garsonu çağırdım. Daha sert bir kahve içmeliydim. Uçakta bir- iki saat sonra burada olurdu.

 

"Buyrun efendim, ne istemiştiniz?"

 

"Büyük boy americano ve limonlu chess cake alabilir miyim?"

 

"Tabii ki de, hemen getiriyorum." diyerek masadan uzaklaştı. Kağıdı önüme çektim ve tasarımıma devam ettim. Yan masadaki tüm bakışların üzerimde olduğunu hissediyordum. Masadan çıt çıkmıyordu. Telefonumun çalmasıyla elimdeki kalemi bırakıp telefonu elime aldım. Sena arıyordu. Telefonu açtım.

 

"Merhaba Armina Hanım."

 

"Merhaba Sena?" dedim sorarcasına.

 

"Armina Hanım, imzalamanız gereken bir takım dosyalar vardı. Ayrıca Mustafa Bey, bugün konuştuğumuz ihale dışında başka bir ihaleyle alakalı bir dosya hazırlamış. Mutlaka incelemeniz gerekiyordu. Jetle beraber bende geliyorum."

 

"Çok iyi yapmışsın Sena fakat keşke zahmet etmeseydin."

 

"Ne demek efendim, işim bu."

 

"Semih beye sabah attığın ihale dosyasının son raporunu istiyorum. Ayrıca sonbahar koleksiyonunun ön sipariş grafiklerini de. Buraya gelene kadar ayarlayabilir misin?"

 

"Zaten şu an onları ayarlıyorum efendim."

 

"Harikasın Sena, gelince mesaj atarsın."

 

"Tabii ki de."

 

"Görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım.

 

Bir saat kadar daha tasarımımla uğraştıktan sonra Senadan mesaj gelmesiyle ayaklandım. Hesabı ödeyip geri oturduğum sırada elinde siyah bir elbiseyle ve bir makyaj çantasıyla koştur koştur bana doğru gelen Sena'yı gördüm.

 

Yanıma gelince soluklandı.

 

"Armina Hanım," dedi nefes nefese.

 

"Noldu Sena, geç otur şöyle." dedim ve onu oturttum.

 

"Yok yok bir şey olmadı. Sadece tüm medya uçak pistinin orda. Yüze yakın haberci var." demesiyle göz devirdim. Bir de bununla uğracaktım.

 

"Hiç göz devirmeyin vallahi, siz zaten makyajınızı yapmışsınız, aa maskara sürmemişsiniz, neyse onu hallederiz. Elbise giyip çıkarız." Dedikleriyle güldüm.

 

"Nefes alarak konuş Sena." dedim ve kıkırdadım. Oda güldü.

 

"Ayrıca makyaj falan yapmadım, yataktan kalkıp buraya geldim." dememle gözlerime şokla baktı.

 

"Bu sizin makyajsız haliniz mi?" diye şokla sordu.

 

Gülerek cevap verdim.

 

"Kendine bak kızım sen, benden daha güzelsin."

 

"Estağfurullah Armina Hanım." demesiyle gülümsedim.

 

"Makyaj yapmasak? Ayrıca bence eşofmanlada çıkabilirim." dedim bir ümit.

 

"Armina Hanım!" demesiyle sustum. Sena 19 yaşından beri -yani 4 yıldır- benimle çalışıyordu. Asker olduğumu çalışanlarımdan bilen tek kişi oydu.

 

Çok hafif bir makyaj yaptıktan sonra benim için getirdiği siyah elbiseyi ve topukluyu giydim. Hayır görende podyuma çıktığımı zannedecekti.

Sırt dekoltesi çok yoktu ve hafif açıklıktan görünen izleri saçlarım kapatırdı. Bağrımda ve boğazımda neredeyse hiç iz yoktu, daha doğrusu diğer yerlerle kıyasladığımızda daha azdı. Yüksek kapatıcılıklı bir fondötenle kapatıyordum hep. Kollarıma ve bacaklarıma gelirsek, pekte kolay olmuyordu.

 

Kat kat fondöten ve üzerine vücut fondeteni spreyi sıktığımda kapanıyordu. Ama çok çok yakından ve dikkatlice bakarsanız anlaşılırdı.

 

Ama ben bile göremiyordum öyle yapınca o yüzden sıkıntı yoktu. Lavaboda gitindikten sonra kafeteryaya yürüdüm.

 

Sena beni görünce ayaklandı.

 

"Harika görünüyorsunuz Armina Hanım."

 

"Teşekkür ederim."

 

Kafeteryaya bakmadan telefonumu çıkardım.

 

Araz Korkmaz

 

Uçak yarım saat içinde kalkacak. Piste gelseniz iyi olur.

 

Mesajım anında görüldü.

 

Tamamm, kaç numaralı kapıdan girmeliyiz?

 

17 

Adını güvenliğe bırakıyorum, adını söylersen alırlar sizi.

 

Tamamm güzellik.

 

Mesajına görüldü atıp konuşmadan çıktım. Senayla beraber özel uçaklara gidiş için olan koridora girdik.

 

Arkamdan Korkmazların geldiğini duyabiliyordum.

 

"Armina Hanım,"

 

"Ne var Sena." Kızgın bir sesle konuşmamla Sena konuştu.

 

"Şey güneş gözl-"

 

"Sena!"

 

"Ama Armina Hanı-"

 

"Allahım yarabbim sen bana sabır ver. Ver Sena, hatta sonbahar koleksiyonundan bir parça ver de podyum yürüyüşü yapayım. Kombin boşa gitmesin." dememle Sena güldü. Kızgın kızgın baktığımı görünce gülmesini bastırmaya çalıştı.

 

"Tamam, gözlüğünüzüde takın başka bir şey istemeyeceğim."

 

"Söz mü?"

 

"Vallaha."

 

"Çok şükür, asistan mı anne mi belli değil." dememle tekrar güldü.

 

"Sena!"

 

"Asistan Sena Yılmaz, Mersin. Emret Patronum!" demesiyle gülmemi tutamadım. Kahkaha atmaya başladım. Sena da yanımda gülmekten kırılıyordu. Güvenlikler bize garip garip bakıyordu. Tabii Sena'nın mükemmel tekmilini duymamışlardı.

 

Kontrolden geçtikten sonra güneş gözlüğümü başıma taktım.

 

"Sena, gerçek aile mevzusundan bahsetme. En yakın zamanda açıklama yapılacağını söyle ve geçiştir. Diğer sorular sende."

 

"Tamam Armina Hanım." dedi. Daha sonrasında güvenlik kontrolü biten Korkmazları biraz Arkamızda hissettim. Görevli piste açılan kapıları açtığında koridor gibi dizilen korumaları gördüm. Uçak merdivenine kadar bizim için bir yol oluşturmuşlardı. Sena ve şovlarıydı işte.

 

Ona sadece valizimi taşıyabilecek ve medyacıları benden uzak tutabilecek 1 kişi istemiştim. Ve işte sonuç karşımdaydı.

 

İstifimi bozmadım. Dışarıya doğru adımımı attım. Aylardır basına görünmediğim için medya benden epey habersiz kalmıştı. Sena yurtdışındaki şirketlerde olduğuma dair bir açıklama yapmıştı ama yine de merak edilmişti.

 

Adımımı atmamla gazetecilerin hepsi bu tarafa döndü. Flaşlar patlamaya başladı.

 

"Armina Hanım geldi!"

 

"Arkasındakiler Korkmazlar mı?"

 

"Yanındaki asistanı Sena Yılmaz mı?"

 

Aralarında konuşarak buraya yaklaşıyorlardı. Hızlı adınlarla. Ellerinde dev gibi kameralar ve mikrofonlar vardı.

 

En baştaki koruma hızla yanıma gelerek valizimi aldı. Ona sessizce teşekkür ettim.

 

Arkamdan Korkmazlar geliyordu. Sena ve ben yan yana yürüyorduk.

 

Gazeteciler yaklaşmaya çalışıyordu ama koruma ordusu izin vermiyordu.

 

Başım dik, gözlerim ilerideydi.

Yüzüm ifadesizdi.

 

Güneş gözlüğümü kafamdan çıkarıp gözlerime taktım.

 

"Armina Hanım, sonbahar koleksiyonunun kesin tarihi ne zaman olacak?"

 

"Mardinde ki şirkette ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz?"

 

"Armina Hanım, Korkmazlarla yakınlığınızın sebebi nedir?"

 

Ve daha bir sürü soru. Sena en sonuda onlara doğru dönüp konuştu.

 

"Arkadaşlar arkadaşlar, Armina Hanım şu an pek müsait değil, gelin ben size şu tarafta ilgili açıklamaları yapayım." diyerek onları etrafımdan ayırmaya çalıştı. Ama nafileydi.

 

Medyacıların bir kısmıda Korkmazları soru yağmuruna tutuyordu.

 

En sonunda uçağın önüne geldiğimizde Merdivene doğru adımımı attım.

 

"Armina Hanım, yurtdışı seyahatinizde dünyanın en büyük oteller zincirini bünyenize kattığınız hakkındaki söylentiler doğru mu?"

 

Zaten gerekli açıklamayı Sena yapacaktı. Merdivenleri tırmandım ve arkama bakmadan uçağın içine adımladım. Arkamdan Korkmazlar sırasıyla bindi. Sena Aşağıda açıklama yapıyordu.

 

"Hoş geldiniz Armina Hanım, odanıza mı geçeceksiniz yoksa,"

 

"Misafirlerim var tatlım."

 

"Tamam efendim, siz şöyle geçin."Dedi ve karşılıklı beşer koltuktan oluşan tarafı gösterdi. Korkmazlara döndüm.

 

"Oturmaz mısınız?" dememle hepsi koltuklara yöneldi. Bende camın kenarına oturdum ve yanımada çantamı koydum, Sena için.

 

"Yanlış anlamayın, asistanımla konuşmam gerekenler var. Burada oturmak zoruda değilsiniz. Uçağın dilediğiniz kısmını kullanabilirsiniz."

 

Yalçın Bey konuştu.

 

"Teşekkür ederiz kızım, her şey için. Bizim uçağın gelmesi 5-6 saati bulurdu."

 

"Ne demek efendim." dedim. Kimseden çıt çıkmıyordu. Daha sonrasında Sena geldi ve yanıma oturdu.

 

"Hoş geldiniz efendim." dedi Korkmazlara hitaben. Ahsen hanım konuştu bu sefer.

 

"Hoş bulduk kızım, sen Armina'nın asistanısın sanırım?"

 

"Evet efendim."

 

"Ne güzel." dedi Ahsen Hanım. Daha sonrasında da Sena bana döndü.

 

"Armina Hanım şu dosyalara bir bakmanız gerekiyor." dedi ve önüme dosyaları bıraktı. Tamam dercesine kafamı salladım.

 

"Ne içersiniz?" dedim. Kendim olamıyordum. Fazlasıyla gerilmiştim.

 

Herkes sırasıyla içeceklerini söylemişti. Ahsen Hanım ve Yalçın Bey kahve içerken tüm abiler alkollü içeçekler istemişti. Hostes Asya'ya döndü.

 

"Siz ne alırsınız efendim?"

 

"Negroni alabilir miyim?" demesiyle tüm abiler Asya'ya döndü. Rüzgar hızla söze atladı.

 

"Güzelim, daha dün içtin?"

 

"Ama abi,"

 

Miraç Üsteğmen konuştu.

 

"Bünyene zararlı meleğim, yoksa istediğin kadar iç." demesiyle Asya anlayışla gülümsedi. Barın konuştu.

 

"Çok az benimkinden içebilirsin abicim, ama dün gece doğum gününde de içtin, abimler haklı."

 

"Doğru abi, özür dilerim." dedi ve bu seferde Ilgaz konuştu.

 

"Asyaya alkolsüz bir kokteyl alabilir miyiz?"

 

"Tabii ki efendim."

 

"Armina Hanım, size her zaman içtiğinizden yapıyorum." dediğinde onu başımla onayladım. Hostes uzaklaştı.

 

Ona kıyamıyorlardı ama bana çok güzel kıymışlardı.

 

Eskiden sevilmeyen ve istenmeyen olmak zor değildi. Sonra timle beraber bir aile olmuştuk. Her şey daha da kolaylaşmıştı. Onlar her şeyim olmuştu. Ama şimdi bu insanların beni önemsememesi hatta sevmemesi acıtıyordu.

 

Kafamı dosyadan kaldırıp karşıma baktığımda Arazla göz göze geldik.

 

Kırılmamadan korkar gibi bakıyordu, kırmaktan korkar gibi bakıyordu.

 

Onlar sevmemişti ama Araz beni sevmişti.

 

Gerçekten sevmişti.

 

Hissetmiştim, timim gibi sevmişti beni.

 

Tıpkı bir aile gibi.

 

.

.

.

 

 

~1528 kelime~

 

Merhabalar!

Nasılsınız?

Tekrar ve tekrar söylüyorum, fikirlerinizi yorumlarda belirtmeniz benim için çok önemli, lütfen yorumlarınızı benden esirgemeyiniz!🤭

 

Bölüm hakkındaki fikirleriniz👉🏻

 

Kitap hakkındaki fikirleriniz👉🏻

 

Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın!

Loading...
0%