Yeni Üyelik
16.
Bölüm

14. Bölüm: Yoldan Geçen Biri

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

Alarmımın çalmasıyla gözlerimi açtım. Komidinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım. Saat beşti. Hemen yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim.

 

Duşakabinin içine girdim. Suyu en soğuğa ayarladım ve o sırada da kıyafetlerimi çıkarttım. Daha sonrasında kendimi buz gibi suyun içine attım.

 

Saçlarımı şampuanladım. Bandajlar ıslanmıştı fakat umrumda değildi. Sadece buz gibi suyun altında durmak istiyordum.

 

Bir kaç dakika daha duşun içinde durduktan sonra çıktım. Bornozuma sarıldım ve saç havlumu bağladım. Yüzüme baktım. Morluklar artık yeşile dönmüş ve gitgide yok olmaya başlamıştı. Bıçak yarasıysa artık iyileşmişti fakat iz kalmıştı.

 

Yüzümü daha fazla incelemeden kafamı eğdim ve yüzüme soğuk su çarptım. Tekrar tekrar ve tekrar. Her ne kadar duşa girsemde ayılamamıştım. Çünkü gece kabus görmekten uyuyamamıştım. Daha sonrasında yaraların üstündeki bandajları çıkarttım. Korkmazların evinde sıyıran kurşun gayet iyiydi. Sırtımdaki ve karnımdaki kurşun yarasıda öyle. Fakat dün açılan dikil diğerlerinden daha kötüydü. Tüm hepsine batikon sürdüm ve gazlı bezle üzerini kapatıp bandaj yapıştırdım.

 

Odama geçtim ve pijamamı tekrar giyip aşağıya indim. Kendime küçük bir sandviç yaptım ve ayranla onu yedim. Henüz kimse kalkmamıştı.

 

Yukarıya geri çıktım. Lavaboya girdim. Dişlerimi fırçaladım ve yüzümü köpükle yıkadım. Daha sonrasında üzerine nenlendirici sürdüm. Dağda tüm cildim kuruyordu.

 

Dolabın kapağını açtım ve vücut için bir nemlendirici aldım. İç çamaşırlarımla kalana kadar kıyafetlerimi çıkarttım. Kremi tüm vücuduma sürdüm. Saçlarım hala ıslaktı. Siyah bir toka aldım ve saçlarımı sıkı bir atkuyruğu yaptım. Sonra saçımı ördüm ve ucunu tokayla bağladım.

 

Aynada kendimi kontrol ettikten sonra banyodan çıktım. Giyinme odasının önünde durdum ve askeri üniformamı aldım. Odama geçtim ve üniformamı giydim. Boy aynasında üstümü düzelttim ve Bordo beremi kafama taktım.

 

Hazır olduğumdan emin olunca telefonumu elime aldım. Saat 05.23'tü. Daha hava bile aydınlanmamıştı. Tim grubuna girdim.

 

 

*Aşkoyuzz beybii adlı kullanıcı

 

grup adını 'Hem harbiyiz⚔️

 

Hem barbie💞' olarak değiştirdi.

 

Görüntülemek için tıklayınız.

 

 

Saat 7'de içtima alanında olun. 1 saniye bile geç kalırsanız sizin için iyi şeyler olmaz.

 

Yazıp gruptan çıktım. Komidinin üstündeki beylik tabancamı alıp üniformama taktım. Telefonum elime aldım ve aşağıya indim. Anahtarlıktan arabanın ve evin anahtarını alıp kapıyı açtım. Postallarımı giydim ve evden çıktım.

 

Askeriyenin önüne geldiğimde nöbetçi kapıyı açtı ve içeriye girdim. Arabamı park ettim ve binaya doğru yürümeye başladım. O sırada önümde bir asker durdu

 

"Astsubay Başçavuş Sezgi Özmen, Hatay." dedi.

 

"Rahat asker."

 

"Komutanım, albay sizi çağırıyor."

 

"Tamam aslanım teşekkürler." dedim ve odama uğramadan albayın odasına doğru yürümeye başladım. Albayın postasını görünce durdum. Beni görünce hazır ola geçti.

 

"Er Mustafa Demir, Sivas."

 

"Albay müsait mi aslanım?"

 

"Evet komutanım sizi bekliyorlar." Bekliyorlar mı?

 

Başımla postayı onaylayıp albayın kapısının önünde durdum. Kapıyı iki kere tıklatıp içeri geçtim.

 

"Kıdemli Üsteğmen Armina Kırşan, Bursa. Emredin komutanım."

 

"İşte yüzbaşım, Üsteğmen Kırşan. Ecel Timinin komutanı." Albayın önüne baktığımda Bir yüzbaşının oturduğunu gördüm. Oda bordo bereliydi.

 

"Memnun oldum Üsteğmenim." dedi yüzbaşı. Başımla onu onayladım. Albay söze girdi.

 

"Üsteğmenim, Yüzbaşı Arslan'ın yeni görev yeri burası. Daha önce bir timi olmamış, ona yeni bir tim atanacak. Alaca timinin tayinide buraya çıktı biliyorsun ki. Yüzbaşı Arslan'ın timi gelene kadar iki tim'de Yüzbaşı Arslan emrinde olacak. Anlaşılmayan bir yer?"

 

"Yok komutanım."

 

"Yüzbaşıyı gezdir Üsteğmenim."

 

"Emredersiniz komutanım."

 

Yüzbaşı ayağa kalkınca önümden geçmesini bekledim. Albaya başımla selam verip arkasından çıktım.

 

"Üsteğmenim," dedi ve durdu. Yanında durdum bende. Bana doğru döndü.

 

"Emredin Komutanım."

 

"Bana gezdirmene gerek yok, sonra gezdirirsin. Saat kaç?"

 

"Altıyı iki geçiyor komutanım."

 

"Ben Alaca timine Altıyı on geçe burada olun demiştim. Senin timin ne zaman gelir?"

 

"Ben onlara yedi dedim ama şimdi ararsam on beş dakikaya burada olurlar komutanım."

 

"Tamam sen onları ara o zaman, altı buçukta içtima alanında olalım."

 

"Emredersiniz komutanım."

 

"Ben odama geçiyorum üsteğmenim."

 

"Anlaşıldı komutanım." dedim ve yüzbaşı gitti. Bende odama doğru yürüdüm. Asena'yı aradım.

 

"Üsteğmenim,"

 

"Emredin komutanım."

 

"20 dakika içersinde karargahda olun."

 

"Emredersiniz komutanım." dedi ve telefonu kapattım. Bende kantine doğru yürüdüm. Araz Teğmen bana doğru yaklaşılıyordu.

 

"Günaydın komutanım."

 

"Günaydın Teğmenim."

 

"Biz yemek yiyeceğiz, sizi de çağıralım dedik komutanım." dedi ve arkasındaki masayı gösterdi. Miraç Üsteğmen ve 5 kişi oturuyordu.

 

"Sağolun Teğmenim, siz yiyin. Afiyet olsun."

 

"Ama komutanım,"

 

"Bu bir emirdir asker."

 

"Emredersiniz komutanım." dedi ve masasına doğru yürüdü.

 

"Fıstıkçı!" diye bağırdım.

 

"Emredin komutanım."

 

"İki kahve kap gel aslanım."

 

"Emredersin komutanım." Masaya oturup telefonumu çıkarttım. Sena aramıştı. Sabahın 5.47'sinde. Bu kız uyumuyor muydu? Hemen geri döndüm.

 

"Günaydın Armina Hanım."

 

"Vallaha gün daha yeni ayıyor Sena. Ne oldu sabah sabah?"

 

"Bugün şirkete uğrayacak mısınız onu soracaktım."

 

"Bugün burda baya bir işim var, uğrayamam."

 

"Peki Armina Hanım. Zaten acilen gelmenizi gerektirecek bir şey yok."

 

"Sağol Sena."

 

"İyi günler efendim." dedi ve telefonu kapattı. Fıstıkçı kahvemi getirmişti.

 

"Buyrun komutanım." dedi ve önüme bıraktı.

 

"Sağol aslanım, gel otur." dedim ve önümü işaret ettim.

 

"İşin yoksa tabii."

 

"Yok yok komutanım da, rahatsızlık vermeyeyim?"

 

"Ne rahatsızlığı fıstıkçı? Otur şuraya." dememle oturdu.

 

"Ne yapıyor bizim gelin?" dememle yüzünde güller açtı resmen.

 

"İyi iyi komutanım çok şükür."

 

"Ee fıstıkçı, ne zaman isteyeceğiz biz bu kızı?"

 

"Komutanım, benim anam babam yok. Akrabam da yok. Yani isteyecek olsam,"

 

"Aşk olsun be fıstıkçı. Komutanın var burda. Söyle kıza, ilk fırsatta komutanımla geleceğiz seni istemeye de." Fıstıkçı şokla ve mutlulukla bana baktı. Heyecanla sordu.

 

"Vallaha mı komutanım?"

 

"Vallaha fıstıkçı. Oğlum biz boşuna mı kardeşiz diyoruz?"

 

"Çok sağolun komutanım."

 

"Bir kere daha teşekkür edersen bizim timin içtimalarından yaptırırım sana." dedim ve güldüm.

 

"İstemeye falan gidemeyiz hastaneye gideriz komutanım." dedi ve o da güldü.

 

"Komutanım ben kalkayım. Koğuşu ben temizleyecekmişim."

 

"Kahveni içseydin,"

 

"Vallaha koğuş çavuşu beni döver komutanım."

 

"Tamam aslanım." dedim ve baş selamı verdi. Sonrada gitti. Tam o sırada tim girdi içeriye.

 

Önümde durdular. Asena öne çıktı.

 

"Ecel timi; iki Üsteğmen, iki Teğmen ve iki Astsubay Kıdemli Başçavuşla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

 

"Rahat asker." Ayağa kalktım. Asena time döndü.

 

"Ecel Timi, komutanın peşinden ileri." demesiyle yürümeye başladık. Asena'yı duyan Alaca Timi şokla baktı. Neye şok olmuşlardı bu kadar?

 

"Yeni bir Yüzbaşı geldi. Yüzbaşı'nın timi gelene kadar bizimle ilgilenecek. Alaca Timi ile beraber Yüzbaşı Arslan komutasında olacağız. Anlaşılmayan bir yer?"

 

"Yok komutanım."

 

"Komutanım,"

 

"Efendim Egeli?"

 

"Komutanım Alaca timi,"

 

"Evet Miraç Üsteğmenin Timi."

 

"Ne yapacağız komutanım?" dedi Uraz.

 

"Hiç bir şey."

 

"Komutanım." dedi bu seferde Mert

 

"Efendim Kalyoncu?"

 

"Akşam bize kek yapar mısınız?"

 

"Yaparım aslanım. Ayrıca yanımızda kimse yok., ne bu resmiyet."

 

"Komutanım her an Alaca timi gelecek gibi hissediyorum."

 

"Bende vallaha." dedi Ufuk. Abim ve Asena sessizdi.

 

"Saat kaç abi?"

 

"6.28 abim."

 

"Tamam, Ecel Timi içtima alanına gidiyoruz."

 

"'Emredersin komutanım.'"

 

Bina çıkışına yürüdük. Oradaki sebilden su içtik ve içtima alanına yürümeye başladık. Tim kendi aralarında şakalaşıyordu. Bense sessizdim. Alaca Timinin Komutanıyla aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Ama yapacak bir şey yoktu. Herhalde görevde veyahut Tugaydayken kalbimi kıracak bir şey demezdi. Yani, demezdi herhalde.

 

"Üsteğmenim." dedim abime dönerek.

 

"Emredin komutanım."

 

"Saat kaç?"

 

"6.30 komutanım." İçtima alanına gelmiştik. Alaca Timi çoktan gelmişti. Galiba diğer kapıyı kullanmışlardı. Bizde oradan daha hızlı gelebilirdik ama ben istemezdim. Ne bir dakika geç, ne bir dakika erken. Tam zamanında bulunmamız gereken yerde olurduk.

 

Yüzbaşının önünde yan yana dizildik. Bir adım adım öne çıktım.

 

"Ecel Timi; bir Kıdemli Üsteğmen, iki Üsteğmen, iki Teğmen ve iki Astsubay Kıdemli Başçavuşla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"

 

"Selam arkadaşlar." Hep bir ağızdan gir bir sesle bağırdık.

 

'"Sağol!"'

 

"Nasılsınız?"

 

'"Sağol!"'

 

"Sizlerde sağolun, yerine geçebilirsin Üsteğmenim." demesiyle yerime geçtim.

 

"Bugün, sizleri tanımak istiyorum. Yani aslında bakarsanız hangi alanlarda kim daha yetenekli? Kimin ne eksiği var? Bunları görmek istiyorum. Bu yüzden bugün atış, dövüş, parkur ve kondisyon çalışacağız. İki tim de 7 kişi ve bu bizim için bir avantaj. Herkesi diğer timden bir kişiyle eşleştireceğim. Anlaşılmayan bir yer?"

 

'"Yok komutanım!"'

 

"Peki, Astsubay Kıdemli Başçavuş Kalyoncu ve Astsubay Başçavuş Şimşek." demesiyle Mert ve adını bilmediğim Başçavuş bir adım öne çıktı.

 

"Astsubay Kıdemli Başçavuş Egeli ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Çetin." Yüzbaşının sözü bittiği gibi ikiside bir adım öne çıktı.

 

"Teğmen Özütürk ve Teğmen Aslan." İkiside öne çıktı.

 

"Teğmen Aktan ve Teğmen Yılmaz." Birer adım öne çıktılar onlarda.

 

"Üsteğmen Görgülü ve Teğmen Korkmaz." Öne çıktılar.

 

"Üsteğmen Güçlü ve Üsteğmen Keskin." Asena

 

"Kıdemli Üsteğmen Kırşan ve Kıdemli Üsteğmen Korkmaz." Demesiyle karşımdaki bakışlarımı hızla Yüzbaşına çevirdim.

 

"Yüzbaşım,"

 

"Ne oldu asker?" Bakışlarımı Miraç'a çevirdim. Hayır, bana bir şey diyemezdi. Biz askerdik ve Vatan için ne gerekiyorsa yapmalıydık. Emirleri harfiyen uygulmalıydık.

 

"Bir şey yok komutanım."

 

"Tamam, herkesi rakibiyle eşleştirdiğimize göre, başlayabiliriz." dediği sırada albayın postası geldi.

 

"Yüzbaşım,"

 

"Ne oldu asker?"

 

"Albayım sizi çağırıyor."

 

"Tamam geliyorum." dedi ve bize döndü.

 

"Ben gelmeden başlamayın."

 

'"Emredersiniz komutanım!"' Yüzbaşı uzaklaştı. O gittiği gibi Üsteğmen Korkmaz'a baktım.

 

O zaten bana bakıyordu. Bakışları sertti, benimde öyle.

 

Üsteğmen Korkmaz, tam karşımdaydı.

 

Abim tam karşımdaydı.

 

Şimdi iki tim beraber gülerek şakalaşabilirdik fakat o istememişti. Bizi istememişti.

 

Aslında Üsteğmen Korkmaz ve ben dışında herkes kaynaşmıştı. Askerlik böyleydi, herkes kardeşin olurdu.

 

Fakat o beni istememişti. Yüzüne bağırmak istiyordum, Neden? sadece tek bir soru, tek bir cevap.

 

Ama soruma cevap verecek kadar bile kıymetli değildim gözünde.

 

Onun gözünde sadece yoldan geçen biriydim, hatta belki o bile değildim.

 

.

.

.

 

 

~1448 kelime~

 

 

Merhabalar,

 

Yeni bölümümüzle karşınızdayım.

 

Bir sonraki bölümde neler olacak sizce?

 

 

Bölüm hakkındaki fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi ve oylamayı unutmayınız!

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Loading...
0%