Yeni Üyelik
19.
Bölüm

16. Bölüm: İçtima

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

1 Ocak 2006

Saat 01:37

Yazarın anlatımıyla,

 

Bugün yılbaşıydı. Taşkıran ailesinde şenlik vardı. Tabii ki bu küçük kızın katılamayacağı bir şenlikti. Yarın günlerden salıydı fakat Doğa hala mutfaktaydı. Ailesi yarın okulunun olmasını umursamamış, iş yaptırıyordu.

 

"Birgen!" diye bağırmalarıyla hızla bahçeye koştu küçük kız. Annesigilin bir kaç arkadaşı ve onların çocuklarıda gelmişti.

 

"Efendim anne?" Aslında konuşmakta zorlanıyordu. Dün cam kırıkları ağzını baya kanatıp yara yapmıştı. Ama belli ederse annesi onu öldürürdü.

 

"Bize kahve yapabilir misin güzel kızım?" dedi ve kocaman gülümsedi annesi. Ne kadar güzel rol yapabiliyor, dedi küçük kız içinden. Sonra kendisini düşündü. Acılarını ne güzel gizliyordu. Aslında o annesinden de iyi bir oyuncuydu.

 

"Tabii ki anneciğim, kahvelerinizi nasıl alırdınız?" dedi diğerlerine.

 

"Ay Jülide, çok şanslısın. Kızın ne kadarda kibar, ne kadar da hanımefendi. Maşallah maşallah."

 

"Ay teşekkür ederiz teyzesi, biz kızımla hep vakit geçiririz, resim yaparız, ödevlerine yardım ederim. Çok annecidir, dibimden ayrılmaz."

 

"Maşallah sana güzel kızım." dedi kadınlardan biri.

 

"Teşekkür ederim efendim."

 

"Ay çok güzel yetiştirmişsiniz, nazarım değecek." dedi onlardan birisi.

 

Onlar yetiştirmedi, ben kendi kendimi büyüttüm demek istedi küçük kız. Ama diyemedi.

 

"Hepimiz orta şekerli içeriz kızım." dedi annesi.

 

"Tamam anneciğim." dedi ve mutfağa koştu. 5 kadın 5 erkek vardı. Toplam on kişiydiler. On tane kahve fincanı çıkarttı. Kahve makinasında ikişer ikişer yapmaya başladı. Daha dokuz yaşındaydı ama annesinin zoruyla her şeyi yapabiliyordu.

 

Geçen hafta annesi evdeki tüm hizmetli ablaları kovmuştu.

 

Kahvelerin hepsi hazır olunca tepsiye dizdi ve yanlarınada kahve yanı bardakları koydu. Onların içinede su doldurduktan sonra tepsiyi eline aldı.

 

 

Bardakları kırmadan götürmek için dualar ediyordu. Ama korkudan elleri titriyordu.

 

Kahveleri servis etti ve annesi meyve tabağı getirmesini isteyince hızla içeriye gitti.

 

Saatler geçti, misafirler gitti. Annesi ve babası yatmıştı, bugün Birgen'e ikiside bir şey yapmamıştı çünkü bugün onların kızacağı bir şey yapmamıştı Birgen.

 

Kimsenin Birgen'e seslenmemesiyle küçük kız hemen odasına gitti ve yatağına uzandı.

 

...

 

"Birgen?" diye bir ses duydu küçük kız. Daha çok yorganına sarıldı.

 

"Birgen, abicim. Nerdesin?" dedi ve kahkaha attı abisi.

 

Daha sonrasında odanın kapısını açtı. Elinde sabahki bardağın kırılmış parçaları vardı.

 

"Ah, burdasın seni küçük böcek." dedi ve yorganı kaldırdı. Küçük kız tirtir titriyordu. Abisi kocaman gülümsedi ve kızın saçların okşadı.

 

"Aç ağzını Birgen." demesiyle Birgen titreye titreye ağzını açtı. Abisi bütün cam kırıklarını ağzına tıktı.

 

"Çiğne!" diye bağırdı. Birgen ağlayarak kafasını sağa sola sağlıyordu.

 

"Sana çiğne dedim aptal!" dedi ve çenesini tutup yukarıya doğru bastırdı. ağzındaki tüm camlar kırıldı Birgen'in ağzında.

 

"Çiğne!" dedi abisi tekrar bağırarak. Küçük kızı saçından tutup yatak başlığına sertçe kafasını vurdu. Küçük kız çiğnedi, canı inanılmaz derecede yanıyordu. Ağlaya ağlaya çiğnemeye başladı. Çiğnemezse daha kötüleri olacaktı.

 

"Aferin abicim, beceriksizliğinin cezasını çekmelisin." dedi ve bir kez daha yatak başlığına vurdu kızın kafasını. Kızın ağzından kanlar akıyordu.

 

"Git çıkar cam parçalarını ve salona gel." dedi abisi. Daha sonrasında Birgeni kucağına aldı. Birgen şaşırdı. Abisi ona yardım mı ediyordu?

 

Tam banyo kapısının önüne geldiklerinde abisi Birgen'i yere sertçe bıraktı ve kahkaha atmaya başladı. Çenesini sıkarak yüzlerini hizaladı küçük kızla.

 

"Sana yardım edeceğimi mi düşündün?" dedi ve gülümsedi.

 

"Canım kardeşim benim." dedi ve alnını öptü. Daha sonra kızı orada bırakıp gitti. Ağzındaki camlar küçük kızın ağzını kesiyordu. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı. Camları hemen çöpe çıkarttı. Aynaya baktı. Ağzının etrafı kan doluydu. Ağzını açamıyordu. Ağzındaki kanı tükürdü, tekrar kan geldi. Kan durmuyordu. Ağzının içi ve kafası çok acıyordu. Ama hemen aşağıya inmezse daha kötülerinin olacağını bildiği için koştur koştur aşağıya indi. Elleri titriyordu. Abisi elinde bir bıçakla koltukta bekliyordu.

 

"Gel bakalım abicim." dedi ve yeri gösterdi. Birgen hızla abisinin önüne oturdu.

 

"Hangi elinle taşıyordun bardağı?" diye sordu çok sakin bir sesle. Elindeki bıçağı inceliyordu aynı anda. Birgen konuşamıyordu. Bu yüzden sağ elini kaldırdı.

 

Abisi Birgenin elini nazikçe kavradı. Bıçağı elinin üzerinde gezdirmeye başladı.

 

"Bir daha düşürecek misin bardağı?" dedi. Birgen'in tüm vücudu titriyordu. Alnında ter damlacıkları birikmişti. Zorlukla konuştu.

 

"Ha-hayır abiciğim."

"Aferin benim güzel kardeşime, fakat yaptığımız şeylerin cezasını çekmeliyiz değil mi abiciğim?" diye sordu abisi. Kız başıyla abisini onayladı. Abisi kızın eline kesik attı. Hemen kan akmaya başladı.

 

Abisi kızın elini sıktı. Daha çok kan akamaya başladı.

 

Kızın üstü ve yerler kan olmuştu. Abisi Kana gülümseyerek baktı. Kızın elini bıraktı.

 

"Balığını getir bana!" diye bağırdı bir anda. Daha sonrasında Birgen ayağa kalkmaya çalıştığı sırada eline bastı.

 

"Bana. Hemen. Balığını. Getir." dedi tane tane. Eline daha sert bastı.

 

"He-hemen abi." demesiyle abisi elini serbest bıraktı. Kız koşarak küçük fanusu aldı ve abisinin yanına koştu. Abisine uzattı. Abisi elini akvaryumun içine soktu ve balığı eline aldı. Ve daha sonrasında balığı sıkmaya başladı. Biraz daha sıkmaya devam ederse balık ölecekti. Küçük kızın eli hala kanıyordu. Canı çok yanıyordu. Ama balığı çok önemliydi. Üzerindeki elbisenin eteğini hızla eline sardı ve abisine döndü. Abisi sırıtıyordu.

 

"Balığının yaşamasını istiyor musun güzelim?" dedi abisi. Kız hemen başıyla onayladı.

 

"Yalvarırsan balığını geri koyabilirsin."

 

"Abiciğim, lütfen. Ya-yalvarırım balığımı geri ver."

 

"Gerçekten çok üzgünüm, yalvarıyorum ki ba-balığım ölmesin."

 

"Balığım ölmesin."

 

"Ölmesin."

 

Nefes nefese uyandı küçük kız. Daha sonrasında öksürmeye başladı. Elini ağzına götürdü. Eli kan olmuştu. Hemen banyoya koştu.

 

Dün yaşananları kabusunda görmüştü küçük kız. Gözleri dolu doluydu.

 

Abisi balığını öldürmüştü, hemde hiç acımadan.

 

Oysaki o balığı Birgen'e tek arkadaşı almıştı.

 

Fakat onlarda buradan taşınmışlardı.

 

Cezalar bazen çok korkutucu olabiliyordu. Abisi ve babasının cezaları küçük kızı fazlasıyla etkiliyordu. Babası sadece vuruyordu fakat abisi çok farklı şeyler yapıyordu.

 

Bazı geceler kabuslarına giriyordu, defalarca aynı acıyı yaşıyordu küçük kız.

 

Her gece korkuyla uyanıyor, hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu.

 

Acısını paylaşabileceği kimsesi yoktu.

 

Bugünde bardak kırarsam? diye düşünmüş durmuştu küçük kız. Çok korkuyordu.

 

Bugün tüm bardakları olabildiğince dikkatli taşımıştı. Bir bardak kırmadığı için şükrederek uyumuştu.

 

 

Abisi çok garip davranıyordu. Küçük kardeşini bazen yanağından öpüyor, saçlarını okşuyordu. Bazense canım kardeşim, güzelim gibi sözler söylüyordu. Fakat sonra bağırmaya ve vurmaya başlıyordu. Birgen babasından çok abisinden korkuyordu.

 

Bu yüzden abisinin gözüne görünmemeye çalışıyordu.

 

Abisini gördüğü gibi titremeye başlıyordu. Gözleri doluyor, nefes alamıyor gibi oluyordu.

 

Misafirler gittikten sonra abisine görünmeden yatağına girmişti.

 

Ağzındaki kanı temizledikten sonra titreye titreye odasına geri girdi. Komidinin üstündeki boş fanusu görünce gözlerinden bir damla yaş aktı.

 

Ağzı çok acıyordu, hiç bir şey yiyemiyordu, ama kalbi daha çok acıyordu.

 

Kimseyle konuşamadığı için her şeyi balığıyla konuşurdu küçük kız, ama balığıda gitmişti.

 

Göz yaşlarını sildi ve boş fanusu eline aldı.

 

Boş fanusa sıkı sıkı sarılıp yorganı üstüne çekti.

 

Gözlerini yumdu ve uyudu.

 

18 Temmuz 2024

Saat 06.49

Kağan Arslan'ın anlatımıyla,

 

Abimin adını seslendiği iki kişi parkura doğru yürüdü.

 

"Parkurun sonundaki hedeflerde kaç puanı vurursanız o kadar puan timinize verilecek. Parkuru ilk tamamlayan kişinin timine de 2 puan verilecek. Anlaşılmayan bir yer olmadığını düşünüyorum. 3,2,1 başla!" demesiyle ikiside hızla parkura başladı. Önlerindeki göz kararı birer metre olduğunu düşündüğüm engellerden atlıyorlardı.

 

Kalyoncu öndeydi şu anlık. Atlama bittiğinde hızla telin altından sürünmeye başladılar. Telin altı çamur ve saman doluydu. Hala Kalyoncu öndeydi. 3 dakika kadar süründüler. 100 metreyi 3 dakikada süründüler. Ama Kalyoncu 7-8 saniye daha kısa sürünmüştü. Hızla koşmaya başladı. Arkasındanda Şimşek koşuyordu.

 

100 metre, 200 metre ve 300 metre uzaklığındaki arış tahtalarına geldiler. Üstlerinde metreleri yazıyordu.

 

Kalyoncu önündeki uzak mesafe silahını konumlandırdı. Adını bilmiyordum silahın. Nişan aldı ve ateş etti. Tam o sırada Şimşek de geldi ve konumlanıp ateş etti.

 

Yüz metredeki hedefte üç halka vardı en orta üç en dış bir puandı. Ortadaki halka ise iki puandı. İki yüz metredeki hedefte de üç halka vardı. En içteki altı, en dıştaki dört ortadaki halka ise beş puandı. Üç yüz metrede de yine üç halka vardı. En içteki dokuz, en dıştaki yedi ortadaki sekiz puandı. Berk hemşire genelde içtima zamanlarında burada duruyormuş. O anlatmıştı banada.

 

Abim dürbünle baktı ve konuştu.

 

"Kalyoncu'nun atışı iki yüz metrede 5 puan, Şimşek ise yüz metrede 3 puan."

 

"Ecel timi yedi, Alaca timi üç puan." dedi. İkiside bize doğru yaklaşmaya başladı. Parkurun uzunluğu 200-250 metre vardı. Onlar bu tarafa doğru gelmeye başladıktan sonra abim Timlere döndü.

 

"Egeli, Çetin." dedi ve ikisi de yerlerine geçti.

 

"Başla!" demesiyle ikiside hızla parkura başladı. Çetin önde başlamıştı.

 

 

15 dakika sonra

Kağan Arslan'ın anlatımıyla,

 

Kırk ikiye otuz dokuz ecel timi öndeydi. Üsteğmen Güçlü ve Araz parkurdaydı.

 

Üsteğmen koşmaya başladı. Araz ise sürünüyordu. 7 saniye sonra Araz hızla koşmaya başladı. Ama hala Güçlü Üsteğmen öndeydi. Üsteğmen Güçlü atış alanına vardığında Berk konuştu.

 

"Sekizden aşağı vurmayacak."

 

"Anlamadım?"

 

"Güçlü Üsteğmen diyorum, sekizden az vurmayacak." dediği sırada silah ateşleme sesi duyuldu. Bir kaç saniye sonra Araz ateşledi.

 

İkiside silahlarını bıraktığı sırada abim dürbünle baktı. Ve telsizini eline aldı. Onlar uzakta olduğu için duyamazdı. Bu yüzden hem telsize hem de buraya konuşuyordu.

 

"Duyuyor musunuz Üsteğmenim?" diye teyit etti

 

"Evet komutanım."

 

"Korkmaz Teğmen 7, Güçlü Üsteğmen 9 puanı vurdu. Güçlü üsteğmen daha çabuk bitirdiği için, Ecel Timi 11, Alaca Timi 8 puan." dedi. Bu skora göre son durum, Ecel Timi 53, Alaca Timi 47 puan olmuştu.

 

"Kırşan, Korkmaz." demesiyle Kırşan tam karşısındaki bakışlarını abime çevirdi.

 

Daha sonrasında parkurun başlangıcına doğru yürüdü. Miraç abimde yürümeye başladı. İkiside parkurun en başında yerlerini aldığında abim söze girdi.

 

"Hazır." Kırşan Üsteğmen abime baktı ve gülümsedi. balaklava'nın içinde kıvrılan dudakları fark ediliyordu. Daha sonrasında Önüne döndü.

 

"3,2,1 başla!" demesiyle ikiside fırladı. Engellerin üstünden atlamaya başladırlar. Aynı anda ilerliyorlardı. Bir engelden daha atladıktan sonra Kırşan Üsteğmen durdu. Ve boynunu kütletti. Miraç abim ilerlemeye devam ediyordu. Ne yapıyordu bu kadın?

 

Daha sonrasında tırnaklarına baktı. Ve saçındaki atkuyruğunu sıktı. Koşmaya başladı.

 

Miraç abi çoktan sürünme kısmını yarılamıştı. Kırşan üsteğmen hızla son engeldende atladı ve 10 metre kadar koşup sürünmek için telin altına girdi. Çok hızlıydı. Miraç abime 1 dakika içersinde yetişmişti. Daha sonrasında daha da hızlandı ve Miraç abiyi geçti. Miraç abimden 10 saniye kadar önce telin altından çıktı. Ve koşmaya başladı.

 

Miraç abimde koşuyordu. Kırşan üsteğmen hızla silahı aldı ve ateşledi. O ateşledi. 2-3 saniye sonra Miraç abim silaha yaklaştı ve hızla alıp ateşledi.

 

Abim dürbününü çıkarttı ve baktı. Kaşları çatıldı. Telsizi alıp konuşmaya başladı.

 

"Korkmaz Üsteğmen 9 vurdu. Fakat Kırşan Üsteğmenim, sizin atışınızı göremiyorum. Iskalamış olmalısınız." demesiyle Alaca timinden bir kaç kişi birbirine baktı ve kıkırdamaya başladı.. Araz ise onları susturdu. Telsizden gülme sesi geldi.

 

"500 metreye bakın Yüzbaşım." dedi Kırşan Üsteğmen. Kendinden çok emindi. Ses tonu sertti.

İyi de 500 metrede engel mi vardı?

 

"500 metre mi?"

 

"Evet komutanım, orada da hedef var." demesiyle abim dürbünü aldı ve daha uzağa baktı. Kaşları şaşkınlıkla havalandı.

 

"Kırşan Üsteğmen, 500 metredeki hedefi tam ortadan vurmuş." demesiyle Alaca Timi gülüşmeyi kesti. Ecel Timi ifadesizdi, hepsi karşılarını izliyordu.

 

"Kırşan Üsteğmen 12, Korkmaz Üsteğmen 9 puan. Kırşan Üsteğmen ilk bitirdiği için 14 puan. Bu durumda Ecel Timi 67, Alaca Timi 56 puan." dedi. Telsizi kapattı ve Timlere döndü.

 

"Çok iyiydiniz çocuklar. Komutanlarınız geldikten beş dakika sonra başlayacağız." dedi ve yanımıza yaklaşmaya başladı.

 

"Yüzbaşım, hoşgeldiniz. Ben Berk." Abim Berk'e döndü.

 

"Memnun oldum Berk, sağol." dedi.

 

"Siz,"

 

"Kağan'ın abisiyim."

 

"Anlıyorum Yüzbaşım."

 

"Oturabilir miyim?" dedi abim.

 

"Otur abi, neden soruyorsun?"

 

Abim oturdu. 1 dakika kadar sonra konuştu.

 

"Berk,"

 

"Buyrun Yüzbaşım?"

 

"Ne zamandır buradasın?"

 

"Bir sene kadardır komutanım."

 

"Kırşan Üsteğmen," sözünü Berk kesti.

 

"Kırşan Üsteğmen, benim gördüğüm en sert insanlardan biridir Yüzbaşım. Ben Timi dışında kimsenin yanında bırakın gülmeyi, gülümsediğini bile görmedim. Karargahtan ayrılmayı pek sevmez, Timiyle içtima yaptıktan sonra saatlerce kalır içtima yapar."

 

"Yeni gelen askerler, bir kere onunla içtima yaptıktan sonra bir daha Kırşan komutana gelmemek için dualar ediyor, o derece yani."

 

" Yanlış anlamayın, gördüğüm en iyi kalpli insandır."

 

"Haftaya Saraç Asteğmen'e kız istemeye gideceklermiş. Saraç Asteğmenin kimi kimsesi yok. Kırşan komutanım 'Ben ne güne duruyorum. Kıza haber ver, istemeye gideceğiz.' demiş."

 

"Bildiğim kadarıyla kimsesi yok. Geçen seneki Rütbe terfi törenine sadece timi ve albayın eşi gelmişti."

 

"Onlar bir aile gibler yüzbaşım, hatta gibi değil. Öyleler." Berk'in sözünü durduran şey Kırşan Üsteğmen'in soğuk bir sesle bağırması olmuştu.

 

"Fıstıkçı!" Bir asker hızla Üsteğmene yaklaştı.

 

"Emredin komutanım."

 

"Ne zaman gidiyoruz?"

 

"Cumartesi müsaitseniz komutanım,"

 

"Müsaitim aslan parçası, yalnız bana lahmacun ısmarla bir ara. Kızı da getir." Asker kocaman gülümsedi.

 

"Emredersin komutanım."

 

"Birde bana albayın postasını bul."

 

"Hemen komutanım." dedi ve uzaklaştı.

 

"İşte bu, Saraç asteğmen." O sırada Alaca timi uzaklaşmaya başladı. Sadece Ecel timi kalmıştı.

 

O gözler fazlasıyla tanıdık gelmişti bana. Masmavi gözler.

 

Kırşan komutan silahına bakarken Bir asker yaklaştı yanına.

 

"Abla," Kafasını silahında hızla kaldırdı Üsteğmen. Kocaman gülümsedi.

 

"Efendim bir tanem?" sesi çok sevgi dolu çıkmıştı, çok mutluydu sesi.

 

"Şey, akşam kek yapacaktın?"

 

"Evet ablacım?"

 

"Ama bugün senin doğum günün ya," Bugün doğum günü müydü? Abim konuştu.

 

"Bugün doğum günü müydü?" dedi Berk'e yönelik.

 

"Bilmiyordum komutanım." Biz fısıldayarak konuşuyorduk.

 

"Yani küçük prens?"

 

"Yani, pastanı Efe yapacak. Değil mi Efe?" sonlarda bağırmıştı.

 

"Aynen aynen. Bende sen öküz gibi tıkın diye pasta yapacaktım ha? Pışık, yağlı kaşık!"

 

"Yapacan tabi aslanım, ben senden büyüğüm."

 

"Ya bıktım bu hayattan. Abla bir şey söyle."

 

"Pasta falan istemiyorum, ama güzel bir abla kardeş gecesine hayır demem." Başka bir asker konuştu bu sefer.

 

"Tabii ki bu abla-kardeş gecesini ateş böceğinle yapacaksın değil mi abla? Yani benimle. Şu üç yaratığa gerek yok bence."

 

 

"Ee Uraz, ben yok muyum bu abla-kardeş gecesinde?" diyerek adı Uraz olan askere yaklaştı.

 

"Tabii ki varsın. Ben şu haylaz yaratıklara diyorum."

 

"Ya, deme öyle. Daha büyüyecek onlar. Hep bundan o davranışları." dedi ve Yanındaki askerin saçlarını okşadı. Görgülü komutan söze girdi.

 

"Beni bu kadar sevsen keşke." dedi ve kollarını bağladı. Kırşan komutan hızla ona yöneldi.

 

"Abi saçmalama, onlar daha çocuk."

 

"Çocuk mu! Aranızda dört yaş var sadece abicim!" dedi Görgülü komutan.

 

Üçümüzde sessizce onları izliyorduk. Daha sonrasında Kırşan Üsteğmen arkasını döndü.

 

"Alaca Timi geliyor." demesiyle Güçlü Üsteğmen öne çıktı.

 

"Ecel timi, ciddiyete bürün!"

 

'"Emredersin komutanım."'

 

"Öfkelenmek yok tim. Biyolojik abimin timi değil, normal bir tim. Kişisel öfkenizi katmayın." Biyolojik abi mi?

 

"Siz katmayacak mısınız komutanım?"

 

"İnşallah asker." dedi ve timin en sağına geçti. Hepsi bir anda ciddileşmişti. Sanki hiç tanışmamış askerler gibiydiler.

 

Alaca Timi de yanlarına dizildiğinde dayanamayarak sordum.

 

"Biyolojik abi mi?

 

"Bende bilmiyorum Kağan abi." demesiyle onu başımla onayladım.

 

"Abi dövüşte nasıl yapacaksınız?"

 

"Kazanma kaybetme yok, izleyeceğim. Yeteri kadar izledikten sonra bitireceğim. Meral etmeyin o yüzden." dedi ve timlere doğru yürümeye başladı.

 

"Evet, hazır mısınız?"

 

"'Evet konutanım.'"

 

"Diğerleri sağ tarafa geçin." dedi ve ekledi.

 

"Kalyoncu, Şimşek. Yine sizden başlayalım."

 

"Emredersiniz komutanım." dediler ve 10 metre kadar önümüzdeki süngerlerle kaplı kare yere doğru gittiler. Süngerin üstüne çıktılar. Diğerleri ise bizim yanımıza doğru geldiler ve yanımıza dizildiler.

 

Kalyoncu ve Şimşek ise hazırdı. İlk hamle Kalyoncudan geldi. Yumruğunu salladı. Şimşek yumruğunu tuttu ve itti. Şimşek ona yumruk attığı sırada Kalyoncu yumruğunu tuttu. Ellerini kelepçeledi.

 

Karnına bir tekme attı. Şimşek yere savruldu. Kalyoncunun bacağına sert bir tekme atıp ayağa kalktı. Kalyoncu Şimşeğin yüzüne yumruk attı. Şimşekse Kalyoncunun karnına dirseğini geçirdi.

 

Kalyoncu Şimşek'i yakalarından tuttu ve yere yatırdı. Yüzüne defalarca yumruk attı. Şimşek ayaklarıyla Kalyoncuyu itti ve üstüne çıktı. Yüzüne yumruk atacağı sırada Kalyoncu onu kollarıyla sardı ve yuvarladı. Yüzüne yumruk atacağı sırada abimin sesi duyuldu.

 

"Tamam! Yeter." demesiyle Ayrıldırlar. Ayağa kalktılar ve hazır ola geçtiler.

 

"Egeli, Çetin." abim onlara seslendiğinde Kalyoncu ve Mert çıktı. Ve yerlerine geçti. Egeli ve Çerin ise alana doğru yürümeye başladı. İkiside hazır olduğunda abim başıyla onay verdi.

 

Çetin hızla Egelinin üstüne atıldı. Egeli Çetin'i kolundan tuttu ve diz kapaklarına vurdu. Çetin diz çöktü. Egeli Çetin'in karnına tekme attı. Çetin yere devrildi. Egeli Çetin'in üstüne çıkarken Çetin Egelinin kafasına direğini geçirdi. Egeli sersemlediği sırada Çetin ayağa kalktı ve Egeli'nin boynuna yapıştı.

 

"Şimdi ne yapabileceksin mi?" dedi alayla Çetin.

 

Egeli alayla güldü.

 

"Bunu." dedi ve geriye doğru Çetinin tam burnuna kafa attı. arkasını dönerek dirseğini geçirdi. Ve bu sefer onu duvara yasladı ve boğazına yapıştı.

 

"Yeterli çocuklar." dedikten sonra Egeli Çetin'i bıraktı ve hızla timinin yanına yürüdü.

 

"Özütürk, Aslan." İkiside Kara alana doğru ilerledi. Abim başıyla onay verdi.

 

Özütürk hızla atıldı. Tekme attı. Yumruk atacağı sırada Aslan Teğmen onu savuşturdu. Yumruğunu salladı. Özütürk eğilerek kaçtı. Ve karnına yumruk attı. Aslan Teğmen'e vuracağı sırada Aslan Özütürk'ün kolunu yakaladı ve çevirdi. İkisi birlikte yere düştükleri sırada Özütürk kolunu kurtardı ve dirseğini Aslan'ın yüzüne geçirdi. Bu fazlasıyla acıtmış olmalıydı.

 

Aslan Teğmen kendini geriye doğru ittirerek kaçtı ve ayağa kalktı. Özütürk Teğmen de ayağa kalktı. Aslan tekme atacağı sırada onu bacağını tuttu ve kendine çekti. Aslan çarpanın etkisiyle here düştü. Özütürk üzerine eğildiği sırada Aslan Öztürk'ün yakasına yapıştı. Özütürk de Aslan'ın yakasına yapıştı.

 

"Tamam." abimin sözleriyle hızla ayrıldılar. Ve bizim buraya doğru gelmeye başladılar.

 

"Aktan, Yılmaz." demesiyle ikiside hızla sünger alana yürüdü.

 

Hazır olduklarında abim başıyla onay verdi. Yılmaz Teğmen tekme attı. Aktan Teğmen tekmeyi tuttu ve ittirdi. Bunu üzerine Yılmaz Aktana yumruğunu savurdu. Eğilerek kaçtı ve karnına sert bir tekme attı Aktan.

 

Yılmaz Teğmen Aktan Teğmen'e doğru koşarken Aktan Teğmen karnına tekme atmasıyla resmen uçtu. Tam ayağa kalkacağı sırada abimin sesi duyuldu.

 

"Yerlerinize geçebilirsiniz." İkiside hızla bu tarafa doğru gelmeye başladı.

 

"Görgülü, Korkmaz." dediğinde Araz ve Görgülü alana doğru yürümeye başladı. Görgülü komutan Araz'a öldürecekmiş gibi bakıyordu.

 

Abim başıyla onay verdiğinde Araz atıldı. Görgülü Araz'ın yumruğunu tuttu ve elini çevirdi. Diz kapağını Araz'ın karnına geçirdi ve Araz'ı belinden tutup attı.

 

Araz hemen doğruldu Ve Görgülüye doğru ilerledi. Görgülü tekme attı ve Araz tekmesini tuttu. Geriye doğru savurdu. Görgülü komutan dengesini kaybetmişken karnına bir tekme attı ve Yere düştü. Görgülü'nün üzerine çıktığı sırada Görgülü Araz'ın sırtına tekme attı ve Yuvarlanarak Araz'ı alta aldı. Yüzüne bir yumruk attı. İkinci yumruğunu geçireceği sırada abimin sesi duyuldu.

 

"Yeterli." dedi ve Görgülü komutan hızla Araz'ın üstünden kalktı. Ve yanımıza yaklaştı. Araz'da hızla kendi timinin yanına doğru yürümeye başladı. Görgülü yaklaştığında Kırşan komutan konuştu.

 

"Hepinize teşekkür ederim, kişisel öfkenizi katmadığınız için tim. Asena'nında kişisel öfkesini katmadan dövüşeceğinden hiç şüphem yok. Fakat kendim için söz veremem." dedi ve önüne geri döndü. Tim gülmeye başladı.

 

"Siz ne derseniz komutanım." dediler ve önlerine döndüler.

 

"Güçlü, Keskin." demesiyle ikiside öne çıktı. Ve alana doğru yürümeye başaladılar. İkiside hazır olduğunda abim başını salladı. Keskin Üsteğmen atıldı önce. Güçlü üsteğmen onun kolunu savurdu ve belinden tutup ters çevirerek attı. Yere düşen Keskin Üsteğmen hızla ayağa kalktı ve o sırada Güçlü Üsteğmen ona bir tekme attı.

 

Keskin Üsteğmen yere düştü. Güçlü Üsteğmenin ayağına tekme atmasıyla Güçlü Üsteğmende düştü. Keskin Üsteğmen hızla Güçlü Üsteğmenin üzerine çıktı ve yüzüne yumruk attı.

 

Güçlü Üsteğmen ikinci yumruğu eliyle yakaladı ve bileğini çevirdi Keskin'in. Daha sonrasında hızla kafa attı ve Keskin Üsteğmen'in üstüne çıktı. Yüzüne bir yumruk attı.

 

"Tamam, Yerlerinize geçin." dediği gibi Güçlü Üsteğmen hemen Keskin Üsteğmen'in üstünden kalktı ve buraya doğru yürümeye başladı.

 

"Kırşan, Korkmaz." dediği gibi Kırşan Üsteğmen hızla kafasını Miraç abiye çevirdi. Yüzüne baktıktan sonra hızla alana doğru yürüdü. Ecel Timinden bir askerin sesi duyuldu.

 

"Komutanım, Miraç komutanı baya kötü edecek doktor. Hazır olsanız iyi edersiniz." dedi. Anlamayan bir ifadeyle ona bakarken Alaca Timinden biri konuştu.

 

"Orası belli olmaz." Konuşan asker kısık sesle güldü.

 

"Kırşan komutanım, pek sinirli değildir normalde. Ama eğer ki sinirliyse, karşı taraf helvasının neli olacağını seçse iyi olur." dedi. Sözünü bölen Ecel timinden başka bir askerin konuşmasıydı.

 

"Kırşan komutanım sinirlendiğinde ilk önce sol eli yumruk olur." demesiyle hepimiz Kırşan Komutana bakıyorduk. Karşısındaki Miraç Üsteğmene gülümseyerek bakıyordu. Ve sol eli de yumruktu.

 

"Sonra ise Gülümser, yüzünde balaklava olsa bile anlaşılır gülümsemesi."

 

"Gözlerinde öfke göremezsin, taki son radeye gelene kadar."

 

.

.

.

 

~3137 kelime~

 

Merhabalar,

 

Bölüm 1 haftadır bölüm beklediğinizi biliyorum fakat gerçekten zamanım yoktu.

 

Sizler yorum yaptıkça, oyladıkça benim motivasyon kaynağım oluyorsunuz.

 

Hepinize çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız.

 

Yazım hatalarım varsa affola.

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz yorumlarda belirtmeyi unutmayınız!

 

Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın!

Loading...
0%