Yeni Üyelik
20.
Bölüm

17. Bölüm: Yalancı

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

 

 

 

18 Mart 2006

 

 

 

Saat 15.26

 

 

 

Yazarın anlatımıyla,

 

Küçük kız sırasında oturuyordu. Eve kadar yürümesi gerekiyordu. Ve eve gidip akşam yemeğini hazırlayacaktı. Saate baktı küçük kız. Dersinin bitmesine henüz dört dakika vardı.

 

"Evet çocuklar, meslekler konusu bitti. Geriye kalan vakitte hayalinizdeki meslekleri anlatmanızı istiyorum." dedi ve Bahar'a döndü.

 

"Büyünce ne olmak istiyorsun Sedef?"

 

"Ben büyünce doktor olmak istiyorum öğretmenim. Hastaları iyileştirmek istiyorum."

 

"Bu harika tatlım. Peki ya sen ne olmak istiyorsun Can?"

 

"Ben Pilot olmak istiyorum öğretmenim. Uçakları çok severim!" dedi ve güldü küçük çocuk.

 

"Sen ne olmak istiyorsun Bi-Doğacım?" Küçük kız ağlaya ağlaya öğretmenlerinden ona Doğa diye seslenmelerini istemişti.

 

Doğa etrafına bakındı. Tüm gözler üstündeydi. Herkes alaylı bakışlarla bakıyordu. Bahar konuştu.

 

"Fırıncı olur o öğretmenim, ailesi şimdiden başlatmış." dedi ve gülmeye başladı bütün sınıf.

 

"Kesin sesinizi!"

 

"Ben,"

 

"Ben asker olacağım öğretmenim. Hepinizi koruyacağım!" dedi Doğa heyecanla. Bir anda bütün sınıf kahkaha atmaya başladı.

 

"Asker mi olacaksın!"

 

"Sen git fırında ekmek yap, ya da evi temizle."

 

"Kesin sesinizi dedim!" diye bağırdı Gülçin öğretmen. Doğa ağlamak üzereydi, göz yaşlarını zar zor tutuyordu.

 

Öğretmeni Doğaya yaklaştı. Alnından öptü.

 

"Sen onlara bakma Doğa, sen çok güçlü bir asker olacaksın." dediği sırada zil çaldı. Gülçin Öğretmen masasına doğru yürüdü.

 

"Ödevlerinizi yapmayı unutmayın çocuklar, pazartesi günü kontrol edeceğim. Herkese iyi tatiller!"

 

"Teşekkürler öğretmenim!" dediler hepbir ağızdan. Doğa hariç. Konuşursa ağlayacağını biliyordu küçük kız. Boğazına bir yumru oturmuştu.

 

"Arkadaşlar ailelerimiz 1 saat geç gelecek, hep beraber yakantop oynayalım!"

 

"Evet!" dediler ve hepsi çantalarını toplayıp hızla okulun bahçesine koşuşturdu.

 

Doğa kafasını sıraya dayadı. Göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu.

 

'Fırıncı olur o öğretmenim ailesi şimdiden başlatmış.'

 

'Sen git fırında ekmek yap!'

 

Ağlıyordu küçük kız, hayır o asker olacaktı! O sırada sınıfa Bahar'ın en iyi arkadaşı Buse girdi.

 

"Birgen, ay pardon Doğa! Abin gelmiş! Elinde bir oyuncak bebek var! Sana hediye almış ve seni bekliyormuş! Benden seni çağırmamı istedi." Küçük kız hızla gözyaşlarını sildi.

 

"Gerçekten mi?" diye umutla sordu küçük kız.

 

"Evet, gerçekten."

 

"Hemen abimin yanına gitmeliyim!" dedi ve çantasını toplamaya başladı.

 

"Yüzün gözün kızarmış ağlamaktan. Bence elini yüzünü yıka, abin seni böyle görürse üzülebilir." Aslında abisi üzülmezdi. Fakat Doğa'ya hediye getirmişti, küçük kız ilk hediyesini ağlayarak almak istemiyordu.

 

"Haklısın Buse, çok teşekkür ederim!" Çantasını toplaması bittiğinde montunu giydi ve hızla kızlar tuvaletine doğru ilerledi. İçeriye girdi. Çantasını kapının arkasındaki askılığa astı ve yüzünü yıkamaya başladı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. O sırada 'klik' sesi duydu küçük kız. Sonrada Buse'nin kahkahasını. Ve sonrasında Lavabonun ışıkları kapandı.

 

"Abinin senin için geleceğini mi düşündün gerçekten! Seni kimse sevmiyorki, ne bekliyorsun? Biraz burada kalda aklın başına gelsin." dedikten sonra adım sesleri duydu Doğa. Hızla kapıya ilerledi.

 

"Kapıyı aç!"

 

"Kapıyı aç, lütfen!"

 

"Babam beni öldürür! Eve gitmem lazım!" Kapıya vuruyordu bu sırada.

 

"Yalvarırım kapıyı aç!" Ağlıyordu küçük kız.

 

"Burası çok karanlık, lütfen!"

 

"Yalancılardan nefret ediyorum!" diye son kez bağırdı ve kapının ardına çöktü. Orada saatlerce bekledi. Çok soğuktu, çok.

 

Hava karardıktan saatler sonra okulun hademesi lavaboyu temizlemek için geldiğinde kapının kilitli olduğunu fark etti. Sesleri duyan küçük kız, hademe ablaya bağırdı. Hademe hızla kızı oradan çıkarttı. Fakat babası çok sinirliydi.

 

Maalesef ki ödevlerini yapamamıştı Doğa, sadece bunun için üzülmüştü.

 

'Canım acımadı.' diyerek kendini avutuyordu.

 

İlk kez sınıftaki arkadaşlarına inanmayı seçmişti.

 

Ama her zamanki gibi güveni boşa çıkmıştı.

 

 

 

 

Şimdiki zaman

 

 

 

Kağan Arslan'ın anlatımıyla,

 

"Kırşan, Korkmaz." abimin konuşmasıyla Kırşan Üsteğmen hızla kafasını Miraç abiye çevirdi. Yüzüne baktıktan sonra alana doğru yürüdü. Ecel Timinden bir askerin sesi duyuldu.

 

"Komutanım, Miraç komutanı baya kötü edecek doktor. Hazır olsanız iyi edersiniz." dedi. Anlamayan bir ifadeyle ona bakarken Alaca Timinden biri konuştu.

 

"Orası belli olmaz." Konuşan asker kısık sesle güldü.

 

"Kırşan komutanım, pek sinirli değildir normalde. Ama eğer ki sinirliyse, karşı taraf helvasının neli olacağını seçse iyi olur." dedi. Sözünü bölen Ecel timinden başka bir askerin konuşmasıydı.

 

"Kırşan komutanım sinirlendiğinde ilk önce sol eli yumruk olur." demesiyle hepimiz Kırşan Komutana bakıyorduk. Karşısındaki Miraç Üsteğmene gülümseyerek bakıyordu. Ve sol eli de yumruktu.

 

"Sonra ise Gülümser, yüzünde balaklava olsa bile anlaşılır gülümsemesi."

 

"Gözlerinde öfke göremezsin, taki son radeye gelene kadar."

 

Abim başıyla onay verdiğinde ikiside dönmeye başladı. Her biri ilk hamleyi karşı taraftan bekliyordu.

 

Miraç abi en sonunda ilk hamlesini yaptı. Kırşan Üsteğmenin yüzüne doğru bir yumruk attı. Kırşan Üsteğmen eğilerek kaçtı. Miraç abi bu seferde tekme attı. Kırşan Üsteğmen Miraç Üsteğmenin bacağını tuttu ve ittirdi. Miraç Üsteğmen sendeledi. Dengesini bulduğu gibi yumruk attı. Kırşan Üsteğmen başını sola doğru eğdi ve bu yumruktanda kurtuldu. Miraç Üsteğmen bu kez Kırşan Üsteğmenin yüzünün sol tarafına bir yumruk attı ve başını sağa eğdi Kırşan Üsteğmen. Yine kurtuldu.

 

Miraç abim gittikçe sinirleniyordu. Hareketleri sertleşmişti çünkü. Bir tekme daha attığı sırada Kırşan Üsteğmen tekmeyi yakaladı ve hızla geriye doğru ittirdi. Miraç abi yere düştü. Hemen ayapa kalktı. Dayanamadan sordum.

 

"Neden atağa geçmiyor?" Bu sırda Kırşan Üsteğmen hala gelen hamleleri savuruyordu.

 

"Karşındakini sinir etmek için." diye soruma cevap verdi Egeli.

 

"Ama resmen alay ediyor." dedi Berk dayanamayarak.

 

"Aynen öyle." dedi Ecel Timinin komutan yardımcısı.

 

Bu sırada Kırşan komutan hala gelen hamleleri savuruyordu. Alaca Timinden biri konuştu.

 

"Karşılık verirse Miraç komutanımın kazanacağını biliyor tabii. Ya da ondan nefret eden abisine kıyamıyor." dedi ve kıkırdadı. Araz, bunu söylen askerin yüzüne öyle bir baktı ki ben korktum. Kırşan komutan gelen yumruğu eliyle tuttu ve sıkmaya başladı. Bakışlarını yavaş yavaş Miraç abimin yüzüne doğru çıkardı. Bakışlarında hayal kırıklığı vardı.

 

"Yalan söylemek çok kötü bir şeydir Üsteğmen." dedi ve yumruğunu çevirdi. Şimdi ise bakışlarında öfke vardı, saf öfke. Miraç abim diğer elini kaldırdığı sırada Kırşan komutan hızlıca yakaladı ve diz kapağına tekme attı. Miraç abi diz çökmek zorunda kaldı.

 

"Timine bana olan nefretini kusarken, benden gelip af dilemen ve pişman olduğunu söylemen bence yalan söylemeye girer." dedi ve kahkaha attı.

 

Abim neden bilmiyorum ama müdahale etmiyordu.

 

Kırşan komutan Miraç abimin elini bıraktı. Miraç abi Dizlerinin üstündeydi hala.

 

Miraç abi hızla yumruk attı. Kırşan komutan Miraç Üsteğmenin kolunu tuttu ve kendine çekti. Miraç Üsteğmenin karnına ve sırtına elini koyup havada takla attırarak sırt üstü yere düşürdü. Karnına sert bir tekme attı. Miraç üsteğmen Kırşan komutanın ayağını çekti ve Kırşan komutan yere düştü. Miraç Üsteğmen kalktı ve Kırşan Üsteğmenin yğzüne yumruk attı.

 

"Beni böyle yere serdiğini mi zannediyorsun?" dedi ve Miraç Üsteğmene kafa attı. diz kapağını karnına geçirdi. Miraç Üsteğmen ona vurmamıştı ama o bağırdı.

 

"Hass!ktir." dedi ve Miraç Üsteğmeni yere yatırdı. Koluyla göğüs kafesine baskı uygulayıp kalkmasına engel olurken diğer elini sırtına götürdü.

 

Daha sonrasında bir küfür savurdu. Korkmaz Üsteğmen dirseğini Kırşan komutanın yüzüne geçirdi. Kırşan komutan ayağa kalktı. Miraç Üsteğmen de kalktı.

 

Miraç Üsteğmen yumruk atacağı sırada yumruğunu yakaladı. Diğer yumruğunuda yakaladı ve tepede birleştirdi. Diğer eliyle eliyle Miraç Üsteğmenin yakasından tuttu, duvara yasladı. Miraç Üsteğmenin ellerini. Sinirle Sağ eliyle yumruk attı. Sol eliyle yakasını tutuyordu sıkıca.

 

"Komutanım," dedim abime.

 

"Komutanım durdurmayacak mısınız?" dedim.

 

"İşime karışma doktor!" dedi abim ve dikkatle izlemeye devam etti.

 

Kırşan komutan kafasını arda arda üç kere Miraç Üsteğmenin kafasına geçirdi. Bacağıyla Miraç komutanın bacaklarına baskı yaptığı için kımıldayamıyordu.

 

"Konuşsana!" dedi Kırşan Üsteğmen yüksek bir sesle.

 

"Dediklerini tekrar desene! Hadi!" Dedi ve ağzının tam ortasına yumruğunu geçirdi.

 

"Hadi!" dedi ve bir kez daha yumruk attı. Bir kez daha ve bir kez daha. O kadar yüksek sesle bağırıyordu ki bütün Tugay'ın duyduğundan emindim. Gözlerinden öfke akıyordu.

 

En sonuda Yakasını bıraktı ve boğazına yapıştı.

 

"Konuş! Bana söylediklerini tekrar söyle!" diye bağırdı ve yüzüne defalarca kez yumruk attı.

 

"Dilini mi yuttun? Konuşsana Üsteğmen! Tekrar söyle bana söylediklerini! Kardeşlerin bana nefretlerini kusarken kenardan izlerkenki keyifli ifadenle bak yüzüme!"

 

Birkaç kez daha karnına vurdu. En sonunda yakasını bıraktı. Miraç abim yere çöktü. Balaklavasının her yeri kan olmuştu.

 

Miraç abim ayağa kalktı ve Kırşan komutanın yüzüne bir yumruk attı. Bir yumruk daha attı. Üçüncü yumruğu atacağı sırada Kırşan Komutan Miraç Komutanın dizine bir tekme attı ardından yüzüne dirseğini geçirdi.

 

Miraç abi hızla karnına yumruk attı ve yüzüne kafa attı.

 

"Ben yalan söylemedim! Onlarla en son senin hakkında konuştuğumuzda sen hastanedeydin! Tanıştığımız gündü!" dedi.

 

Kırşan komutan Miraç Komutanın hafif bükülü olan diz kapağına bastı ve omuzuna çıktı bacaklarını sıkı sıkı sardı. Kırşan Komutan öne doğru eğildi doğru eğildi ve Miraç komutan dengesini kaybetti, beraber takla attılar. Kırşan komutan hızla kalktı. Korkmaz komutanda öyle.

 

"Komutanım,"

 

"Sana işime karışma dediğimi hatırlıyorum doktor!" dedi ve izlemeye devam etti.

 

Kırşan Komutan bir yumruk salladı. Miraç komutan yumruğunu savurdu ve kolundan tutarak Kırşan komutanı yere düşürdü. Kırşan komutana hızla tekme attığı sırada Kırşan komutan ayağını yakaladı ve çekti. Miraç komutanın yüzü kan revan içindeydi. Balaklava kıpkırmızı olmuştu. Kırşan komutanın ise sırtı kan içinde kalmıştı. Sağ kışında ise kan akıyordu. onun dışında bir şey göremiyordum.

 

Miraç komutanın yere düşmesiyle Kırşan Komutanın onun dizine ayağıyla sertçe basması bir oldu. Kısık sesle inledi Korkmaz Üsteğmen.

 

Kırşan Üsteğmen Miraç Üsteğmenin karnına oturdu ve yüzüne yumruklarını indirmeye başladı. Üçüncü yumruğunu indireceği sırada Miraç Üsteğmen diz kapağını Kırşan Üsteğmenin sırtına sertçe geçirdi. Kırşan Üsteğmen bağırarak yere düştü.

 

Miraç Üsteğmen hızla ayağa kalktı. Kırşan Üsteğmen yerde bir kaç saniye uzandı. Kalkamıyor gibiydi. Miraç Üsteğmen ona doğru eğildiği sırada Kırşan Üsteğmen iki ayağıyla karnına tekme attı ve ayağa kalktı. Miraç Üsteğmen yerdeydi. Hemen ayağa kalktı. Kırşan Üsteğmen, Korkmaz Üsteğmene yumruk attı ve bağırdı.

 

"Yalancılardan nefret ediyorum!" dedi ve bir yumruk daha attı.Miraç Üsteğmen Kırşan Komutanın karnına yumruk attı. Kırşan Komutansa Miraç komutana tekme attı. Miraç komutan tekmeden kaçtı ve bu kez o tekme attı ve bağırdı.

 

"Ben yalancı değilim!" dedi. Kırşan komutan tam vuracağı sırada abim bağırdı.

 

"Yeterli! Ayrılın." Kırşan komutan dinlemedi veyahut duymadı. Hızla Korkmaz Üsteğmenin yakasına yapıştı.

 

"Hemen ayrılın dedim!" diye yüksek sesle bağırdı abim. Kırşan Üsteğmen yavaşça yakasını bıraktı Korkmaz Üsteğmenin. Berkle hemen ayağa kalktık ve hızla onlara doğru ilerlemeye başladık. Kırşan komutana bakacağım sırada yüzüme bakmadan konuştu.

 

"Egeli bakar bana, sen git Korkmaz Üsteğmene bak." dedi. Abim ne diye bu kadar uzun tutmuştu bu ikisininkini? Sebepsizce Kırşan komutan için endişelendim.

 

"Ama komutanım,"

 

"Ben ne dediysem o doktor!" diye sert bir sesle bağırdı ve duvara yaslandı. Bende el mecbur Miraç abiye doğru yürüdüm.

 

Egeli hızla Kırşan Üsteğmene doğru yürüdü.

 

Yalnız Ecel Timi haklı çıkmıştı, Kırşan Üsteğmen Korkmaz Üsteğmeni fena benzetmişti.

 

.

.

.

 

 

 

 

 

~1750 kelime~

 

 

 

 

Merhabalar!

 

Nasılsınız? İyisinizdir inşallah.

 

Bölüm sıklığı hakkında ner bir şey söyleyemem. Çünkü sanki bölüm bir anda 'Beni yaz!' diyor ve kendi kendine yazılıyor gibi.

 

 

 

 

Hem zamanımın olması, hem de gerçekten istemem gerekiyor.

 

 

 

 

Karakterler kendi kendini yazıyor gibi düşünün, ben sanki hiç müdahale etmiyormuşum gibi.

 

 

 

 

Ve bazenleri zamanım olmuyor, lütfen beni anlayışla karşılayın.

 

 

 

 

Ben sizler için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

 

 

 

 

Anlayışınız için teşekkür ederim!

 

 

 

 

Yazım hatalarım varsa affola.

 

 

 

 

Ayrıca tamı tamına 5k okunma olduk! Desteğiniz için teşekkür ederim!

 

 

 

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayınız!

 

 

 

 

Ayrıca bölümümüzü yıldızlar mısınız?

 

 

 

 

Hepinize çok çok çok teşekkür ederim, sağlıcakla kalın!

Loading...
0%