Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm: Operasyon

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum atmayı unutmayın⭐️

.

.

.

 

 

 

 

 

 

5 ay sonra;

 

Armina'nın Anlatımıyla,

 

Kaç ay olmuştu? 3? 4? 3. aydan sonra zaman algımı kaybetmiştim. Yüzüm ve vücudum tanınamaz haldeydi. Artık mecalim kalmamıştı.

 

Her gün bir kere lavaboya gidebiliyordum. her gittiğimde ordaki mermerlerin altına adamlardan işkence yaparken aldığım kesici ve delici aletleri, bir adet çakmağı, yakalanmadan önce etrafa dizdiğim bombaların kumandasını ve telefonu saklamayı başarmıştım.

 

Kimsenin ruhu bile duymamıştı.

 

Ve bugün büyük gündü. Patron denilen adamın konuşmalarından yaklaşık 2 ay önce kırmızı dosyaların ve flash belleklerin nerde olduğunu duymuştum.

 

Lavaboya gittiğimde duş günüm olduğu için 10 dakikam olacaktı. Bu on dakikada mermerin altındaki her şeyi alıp kapıdaki 3 adamı öldürmeli ve daha sonrasında patronu bayıltıp anahtarı cebinden almalı, odasından kırmızı dosyaları ve flash bellekleri aldıktan telefondan albayı arayıp destek tim istemeli sonra patronuda yanımda sürükleyerek olay mahalini patlatmalıydım.

 

İşim biraz zordu.

 

Ama ben Sangre Rojaydım.

 

Daldığım derin düşüncelerden sıyrılmama sebep olan patronun iğrenç sesiydi.

 

"Komitann! Nasılsın? Özledin mi beni?"

 

Zorlukla konuştum.

 

"Ne demezsin!"

 

"Bugün duş gününmüş. O yüzden kıyak geçip sana işkenceyi duştan sonra edicem. Biraz dinlenmek seninde hakkın ha!?" dedi alaylı bir sesle ve kahkaha attı.

 

"Fahrettin, Mehmet komitani banyoya götürün!"

 

"Tamam patron."

 

Dediler ve elimdeki ve ayaklarımdaki zincirleri çözdüler. 5 aydır gördüğüm işkencelere rağmen başım havada, omuzlarım dik yürüyordum. Canım o kadar yanıyordu ki...

 

Banyonun önüne geldiğimde sırtımdan iteklendim.

 

"10 dakikan var." diyen ite dönüp başıma salladım ve kapı kapandı.

 

Hemen köşedeki mermere koştum. Mermeri kaldırdığımda altındaki oyuğun içinde koyduğum her şey ordaydı. İlk olarak içeriye bir adam çağırmam gerekiyordu.

 

Kapıyı tıklattım.

 

"Şey, ben yaralardan dolayı üstümü çıkaramadımda, (en cılız olanı gösterdim) bana yardım edebilir misin?" dedim sabit tutmaya çalıştığım sesimle.

 

"Şanslısın Mehmet, kadın üstünü çıkarmanı istiyor." dedi ve güldü.

 

Adam pis sırıtışıyla beni onayladı ve içeri girdi. girdiği gibi arkamdaki çakıyı boğazını kestim. Elimle ağzını kapattım sesi bile çıkmadan öldü.

 

Üzerindekilere kan bulaşmamasına dikkat ettim. Cılız dediğime bakmayın, adam en az seksen kilo vardı ve boyu en az 1.75'ti.

 

Aralarındaki en küçük olanı seçmemim sebebi üzerindeki kıyafetleri giyip terörist gibi görünebilmekti. Üzerindekileri çıkartıp giydim. Boyum 1.77'ydi ve üstümdeki bana tam olmuştu. Adam aylardır işkence gördüğüm için onu alt edebileceğime ihtimal vermemiş olmalıki silahı bile üzerindeydi hemen silahı aldıktan sonra oyuktaki her şeyi ceplerime doldurup kapıyı altım.

 

Kapının önündeki iki adamıda içeriye çekip ellerimdeki iki çakıyı kalplerine sapladım. Ne olduğunu dahi anlamadan öldüklerinde gülümsedim. En yetkilileri olandan işkence gördüğüm odaya girebilen kartı aldım.

 

Kendimi banyodan dışarı attım ve bir teröristmişim gibi hiç bozuntuya vermeden odaya doğru yürüdüm. Kartı okuttum ve içeriye girdim. Patron beni buraya getirmelerini ve işkence etmeyi bekliyordu. Beni o cılız olan zannetti ve konuştu.

 

"Mehmet nerde dir bizum esger?"

 

"Burdadır da?" dedim ve yüzüne okkalı bir yumruk çaktım. Canım o kadar yanıyordu ki her an ağlayabilirdim.

 

Bir anlık sersemlemesiyle diğer itten aldığım silahın kabzasını adamın ensesine geçirdim. bayılmıştı. Hemen anahtarı aldım ve hiç bir şey olmamış gibi odadan çıktım.

 

Adımın Mehmet olduğunu biliyordum şu anlık.

 

Kırmızı dosyaların ve flash belleklerin olduğu odanın önünde durdum. Bir it bana döndü.

 

"Neden geldin Mehmet?"

 

Kalınlaştırabildiğim kadar kalınlaştırdığım sesimle yanıtladım.

 

"Esgere Bir flash bellekten video izletecekmiş Patron, Anahtarıda bana verdi al gel diye." dedim ve anahtarı gösterdim. beni başıyla onaylayıp çekildi.

 

Bu itlerde amma salaktı.

 

İçeriye girdim ve anahtarla tüm kasaları açıp hepsini boşalttım. birazını ayakkabılarıma. birazını ceplerime ve dosyalarıda sırtımdaki büyük cebe zorluklada olsa yerleştirdim.

 

Odadan çıktım ve kapıdaki ite baş selamı verdim. Oda karşılık verdi.

 

Birazdan tüm uzuvların uçarken görürüz seni it. dedim içimden.

 

Üstlerim üstünkörü albayın anlattığı kadar planlamış, gerisini bana bırakmıştı. Bende bu mükemmel planı yapmıştım.

 

Evet, kendimi övmeden duramıyorum.

 

Aylardır işkence gördüğüm odanın önüne gelip kartı okuttum. İt herif hala baygındı. Odadan direkt dışarıya açılan diğer kapıya kartı okuttum ve iti sürüyerek çıkardım. dışarıda kimse yoktu. Bu çok iyiydi. Birileri olsa bu odada onlar gidene kadar beklemem gerekecekti ve bu daha büyük bir riskti. Veya dışarı çıkıp onları birinin çağırdığını söyleyebilirdim fakat kimsenin onları çağırmadığını öğrendiklerinde ifşa olurdum.

 

Çadırlardan 1 km'ye yakın uzaklaştığımızda nefes nefese durdum. Acıdan ölecek duruma gelmiştim ama sabretmem gerekiyordu. Dişlerimi sıkmaktan her an dişlerim kırılabilirdi. Elimdeki 4 tırnağı kerpeten sökmüşlerdi, tüm kemiklerim ezilmişti . Ve daha 2 gün önce sırtıma sayamadığım kadar çok kere bastığı kor demir vardı, dün ise yaraların üstüne kolonya dökmüşlerdi. yüzüm ise felaket bir haldeydi. Sağ kaşımdan kulağıma kadar derin bir kesik vardı. Ve yumruklardan dolayı çatlamış bir burunve şişmiş bir yüz.

 

Berbat bir haldeydim.

 

Ama başarabilirdim.

 

Cebimdeki telefonu çıkartıp ezbere bildiğim albayın numarasını tuşladım. Açmadı. Bir daha aradım ve bu sefer açtı. adamdan yüz metre kadar uzaklaşmıştım. Bu adam boş değildi. Dinleyici vardı üstünde ve eğer kaçırıldığı anlaşılırsa bu bölgenin en büyük İti olduğu için bir ordu gibi anında buraya binlerce terörist gelirdi. Bu yüzden biz helikoptere binene kadar kaçırıldığının anlaşılmaması gerekiyordu. Sonra zaten pekte bir önemi kalmayacaktı çünkü burayı patlatacaktım.

 

"Kimsiniz?"

 

"Albayım,"

 

"Armina! İyi misin kızım?" diyen telaşlı sesini duymamla zorda olsa gülümsedim.

 

"İ-iyiyim albayın. Bu-buraya bir tim gönderebilir misiniz?"

 

"Tamam kızım, planın ne?"

 

"Burayı aylar önce döşediğim bombalarla patlatıcam. Timin sadece gelmesi ve beni alması yeterli. Fotoğrafını size attığım adamı o time gösterin ve yanında kim varsa alıp gelin derseniz,"

 

"Aferin, kızım. Seni alacak olan tim senin asker olduğunu Tugaya gelmeden öğrenmemeli. Görev gizliliğinden dolayı üstler böyle söyledi."

 

"Tamam komutanım o iş bende,"

 

"Fotoğrafı bekliyorum, tim en geç 1 saate orda." dedi ve telefonu kapattı.

 

 

05*********

 

 

*fotoğraf

 

 

Albayım, adam bu. Çadırların 2 km doğusuna doğru ilerliyorum. Orada bekliyor olacağım, time söylersiniz.

 

 

Yürümeye devam ettim, kollarımdan biri en iyi ihtimalle çatlaktı ve bu yüzdende adamı taşırken oldukça zorlanıyordum. Buradaki herkes yüzünde maskeyle gezdiği için o cılız adamın maskesi yüzümdeydi. Bu yüzden kimse anlamamıştı zaten.

 

Varmam gereken yere vardığımda beklemeye başladım.

 

 

yaklaşık 45 dakika sonra silahlı çatışma başladı. Aslanlarım dışarıdaki tüm itleri öldürmüşlerdi fakat içeridekiler daha dışarı çıkmamış, cephane hazırlıyorlardı. Albaydan aldıkları emir üzerine dışarıdakiler bitince bize doğru gelmeleri ve bizi alıp gitmeleri gerekiyordu.

 

10 dakika sonra adım sesleri duymaya başladım.

 

"Komutanım, Albayın gösterdiği it bu olsa gerek."

 

"Şu koskoca İstihbaratın bile yüzüne ulaşamadığı adam bu muymuş? Çirkin olduğu için saklamıştır kesin, tipsiz" dedi ve gülmeye başladılar.

 

"Yanında bir it daha var komutanım, ne yapalım?"

 

"Albay yanında biri varsa alın, demişti alalım onuda."

 

Dediler ve biri beni kolumdan tutup yere sürümeye başladı.

 

"Yalnız bunu fena benzetmişler, Türk Askerine bulaşmayacaktın," Demesiyle hepsi güldü.

 

"Albay bizden önce birinin buraya gelip ağızlarına şıçtığını söylemişti. Bu şerefsizde onun kurbanıdır."

 

15 dakikalık bir sürüklenme sonucu artık vücudumu hissetmiyordum. Ölmek üzereydim, sesim bile çıkmıyordu.

 

Kendi askerimden bu lafları duymak acıtsada, ben olsam bende söylerdim diye düşündüm. Nerden bilsinler asker olduğumu?

 

Helikoptere ulaştığımızda beni sürükleyen adam beni bir çöpmüşümcesine helikopterin içine fırlatmasıyla zaten acıdan kıvranan bedenim bir de bu darbenin etkisiyle isyan bayraklarını çekmişti.

 

Ağzımdan küçük bir inilti kaçtı.

 

Şerefsiz Patronuda bindirdikten sonra hepsi bindi ve beni de sanırım ölmemem için koltuğa oturttular.

 

"Komutanım bir saat daha yolumuz var değil mi?" diyen askere komutanı cevap verdi.

 

"yok yok yarım saate ordayız aslanım." dedi.

 

tam o sırada cebindeki kumdanın tuşuna bastım. 6-7 km uzağımızda büyük bir patlama oldu. Dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı. Ama bu bile canımın daha fazla acımasına yetti.

 

"Noluyo lan!" diye bağıran komutana bir kadın sesi cevap verdi.

 

"Gördüğüm kadarıyla az önceki çadırların hepsi patlatıldı komutanım."

 

"Ama bu nasıl olur?"

 

"Albay bir tim daha göndermiştir ve belkide onlar patlatıp gidiyorlardır?"

 

"Olabilir aslanım, varınca Albaya sorarız."

 

"Tamam komutanım."

 

 

~~~

 

"Tim, beş dakikaya ineriz, Hasan, sen şu maskeli şerefsizi al, Ben Patron dediklerini alırım."

 

"Emredersiniz Komutanım!" diye bağırdı.

 

Kan kaybından ve acıdan bilincimi açık tutmakta zorlanıyordum.

 

"Geldik, Tim helikopterden in!" diye bağıran komutanlarıyla sıra sora indiler.

 

En son adının Hasan olduğunu öğrendiğim asker beni kolarımdan tuttu ve indirdi. Ellerimi kelepçe gibi tutarken zorluklada olsa yanında yürüdüm.

 

"Kıdemli Üsteğmen Arın Soykan, Mardin. Görev başarıyla tamamlanmıştır komutanım!" diye bağırdı.

 

"Tekmil ver asker!" diye bağıran albayla sırayla tekmil verdiler.

 

"Kısemli Üsteğmen Arın Soykan, Mardin. Emret Komutanım!"

 

"Üsteğmen Faruk Yıldız, İzmir. Emret Komutanım!"

 

"Üsteğmen Merve Keskin, Ankara. Emret Komutanım!"

 

"Teğmen Baran Dursun, İstanbul. Emret Komutanım."

 

"Teğmen Hasan Yılmaz, Afyon. Emret Komutanım!"

 

"Başçavuş Ahmet Tekin, Aydın. Emret Komutanım."

 

Tekmil vermeleri bittiğinde albay önüme geldi ve bağırdı.

 

"Tekmil ver asker!"

 

Zorlukla konuştum.

 

"Kı-kıdemli Üsteğmen Armina Kırşan, Bu-bursa. E-emret Komutanım!" dedim zorlukla.

 

Tim şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Maskeyi çıkar asker!" albayın bağırmasıyla ellerimi tutan Hasan hemen bıraktı. Zorlukla Maskeyi çıkardım.

 

"Kıdemli Ü-üsteğmen Armina Kırşan. Gö-görev başarıyla ta-tamamlanmıştır Ko-komutanım!" yüzümün halini gören Albay yüzüme bakıyordu sadece.

 

"Armina!" diye bağırdı ve bana yaklaştı. Bilincim kapanıyordu. en son hatırladığım yanımdaki Hasan'ın kollarına yığıldığımdı.

 

 

~1391 kelime~

 

 

Merhabalar,

 

Umarım bölümü beğenmişsiniz. Yeni bölüm en kısa zamanda sizlerle olacak!

 

Bölüm👉🏻

 

 

Ecel Timi👉🏻

 

 

Armina👉🏻

 

 

Heniz adını bilmediğiniz tim🤭👉🏻

 

Hakkındaki düşüncelerinizi yorumlara yazmayı unutmayınız!

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın!

Loading...
0%