@birbakipcikiyorumm
|
⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınz⭐️ . . .
Şimdiki zaman
Armina'nın anlatımıyla,
"Üsteğmenim!" Miraç Üsteğmenin bağırışını duydum.
Daha sonrasında bakışlarım parçapinçik olmuş cama kaydı. Bahçenin en köşesine, Arazla benim konuştuğum yere kaydı bakışlarım.
Bir kaç saniye sonra orasıda patladı.
"Üsteğmenim!" Bu kez de ben bağırdım.
"Silahlarımızı alıp gelelim biz Kırşan Üsteğmenim!"
"Tamam siviller bende rahat olun!" diye bağırdım. Sesi mi duydukları gibi Araz ve Miraç fırladı.
"Lütfen beni takip edin!" diye bağırdım ve kırılmış camdan geçtim. Silahımı hazırda tutuyordum. Etraftaki sesleri dinledim. O sırada havayı delen bir ses duydum. Silahımı O yöne doğrulttum ve ateş ettim. Karşımdaki kişiyi kalbinin çevresinden vurmuştum. Aynı anda arkamdaki duvara ise bir ok yapıştı. Evet, ok.
"Beni takip edin!" diye bir kez daha bağırdım ve ön bahçeye yürümeye başladım. Şu an önceliğim sivillerin güvenliğiydi. Etrafımda dönerek etrafı kontrol ediyordum. Arabaların oraya geldiğimde korumların beşinin içeriden çıktığını duydum. Diğerleri evin çevresine dağılmıştı.
"Korkmazlar yok!" diye bağırdı korumalardan birisi. Hepsi nefes nefesiydi. Bakışları benimle kesişti. Yüzündeki rahatlama ifadesine anbean şahit oldum.
"Komutanım!" diye bağırdı farklı bir koruma ve hızla buraya geldi.
"Siz Korkmazları güvende tutun. Arka taraf bizde."
"Emredersiniz."
"Emretmiyorum, rica ediyorum." dedim ve arkamı dönüp hızla olay yerine doğru yürümeye başladım. Cebimden telefonumu çıkarttım. 112' tuşladım.
"Alo 112 acil servis."
"Merhaba, Ben Özel Kuvvetler Kıdemli Üsteğmen Kırşan." dedim.
"Buyurun komutanım." diye bir ses duydum karşı taraftan.
"******** Adresinde sivile saldırı, bomba patlaması oldu. 3 bomba. Acilen polis yönlendirilmesini talep ediyorum. Ve de ambulans. " Karşı taraftan şaşkın mırıltılar duydum. Hızla cevap verdi.
"Tabii komutanım, Ambulans beş dakşka içersinde orada olacak. Sizi Mardin polis şubeye bağlıyorum."
"Acele edersek," Bir kaç saniye sonra bir 'dır' sesi duyuldu. Burda bomba patlamış, hala bağlıyorum diyor. Ya sabır. diye söylendim kendi kendime.
"Mardin Polis şube."
"Ben Özel Kuvvetler Kıdemli Üsteğmen Kırşan. ***** adresinde üç bomba tespit edildi. Bombalar patladı. Acilen destek ekip istiyoruz. Devamı olabilir."
"Hemen yönlendiriyorum komutanım, on dakika içersinde orada olacağız." Dedi ve kapattı. Bu kez Tim grubuna girdim.
Aşkoyuzz beybii adlı kişi grubun adını 'Asaletim fakir ruhunla kuyaslanamaz😘' olarak değiştirdi. Görüntülemek için tıklayınız.
Mert gibi mertim: Ya sabır, ya sabır, ya sabır.
Aşkoyuzz beybii: Ne oldu? Neden sinirlendin yine?
Mert gibi mertim: Efe,
Aşkoyuzz beybii: Efendim?
Mert gibi mertim: Seni nasıl Özel Kuvvetlere aldılar?
Mert gibi mertim: Hatta bırak Özel Kuvvetleri, sen MSÜ'ye nasıl girdin?
Aşkoyuzz beybii: Neden ki?
Mert gibi mertim: Başladık yine.
Tim ,
*konum
Buraya gelin, hemen.
Telefonumu kapattım ve hızla arka bahçeye koştum. Miraç Üsteğmen ve Araz Üsteğmen ellerindeki kağıda bakıyorlardı. Yanlarına yürüdüm.
"Bu nedir?"
"Duvardaki okta bulduk." dedi Miraç Üsteğmen. Kağıdı bana uzattı. Çatık kaşlarımla kağıdı elime aldım. Okumaya başladım.
Korkmazlar, Kormazlar.
Sizin paramparça olduğunuzu görene kadar durmayacağız. Sizin ve o çok bağlı olduğunuz ülkenizin, paramparça olduğunu görene kadar durmayacağız!
Yıllardır, amacımıza yaklaştığımız her an, her an! Bir Korkmaz çıktı ve engel oldu. Eğer bir Korkmaz yoksa, Türk Silahlı Kuvvetleri vardı! Siz Türkler, bize daima engel oldunuz!
Ayrıca yetmediği gibi Ziya Karan'ın ölümüne sebep oldunuz. Ziya Karan sizin yüzünüzden öldü Korkmaz ailesi!
Buda yetmedi, bir çok İCO üyesinin ölümüne sebep oldunuz.
Türk Silahlı Kuvvetleri daima bize engel olmuş ve oluyor!
Fakat sizin sonunuzu getireceğiz ve bütün Dünya'yı yöneteceğiz!
Sizi acıdan kıvrandırana kadar durmayacağız.
Sadece siz değil, merak etmeyin. O pek sevgili ülkenizi, Türk Silahlı Kuvvetlerini, hepinizi. Hatta sadece sizi de değil. Tüm Dünyayı yok edeceğiz.
Kırşan komutan, oyun daha yeni başlıyor.
Yoksa Korkmaz komutan mı demeliyim?
Hiç kimse, bizim önümüzde durama bu saatten sonra.
Bence korkun, çünkü biz korkmayacağız.
D.T.'den sevgilerle
"Bu, bu nasıl?" dedim. Kimdi D.T. ?
"Bu bizim şahsımıza ve Türk Silahlı Kuvvetlerine çok ciddi bir tehdit." dedi Araz Teğmen. Başımla onayladım.
"Evet, Korkmazlar ve Kırşan Komuta diye özellikle belirtilmiş." İkiside aynı anda kaşlarını çattı.
"Sende bir Korkmazsın." dedi Araz. Sadece gülümsedim. O sırada Ambulans sesleri duyuldu.
"Teğmenim, bu adamda bir şeyler olabilir, ölmesin." dedim.
"Emredersiniz komutanım."Hızla ambulansa doğru yürüdü. Bende Miraç Üsteğmenin yüzüne bakmadan arkamı döndüm. İçeriye doğru yürüdüm ve salona girdim. Evdeki çalışanları korumalar önceden çıkartmıştı. Ev boştu.
Koltuğun üstünden çantamı aldım ve hızla rütbemi çıkarttım. Rütbemi taktım ve çantamı sırtıma alıp dışarı çıktım. Miraç Üsteğmen ve Araz Teğmen her yeri kontrol ediyordu. Bende onların yanına ilerledim. Hiç konuşmuyorduk.
En ufak bir iz bile yoktu. Hiç kimse yoktu. Sadece benim vurduğum adam vardı. Başka kimse yoktu. Kulağıma doluşan seslerle evin girişine baktım. Bütün komşular gelmişti. O sıradapolis sirenlerini duydum. Hızla arabadan indiler ve bu tarafa doğru geldiler. Evin halini görünce en başlarındaki kaşlarını çattı ve arkasındaki 'Olay Yeri İnceleme' ekibine el işareti verdi. Yanımıza geldi.
"Merhaba, ben Başkomiser Tuğrul Yıldırım."
"Merhaba Başkomiserim, ben Özel Kuvvetler Kıdemli Üsteğmen Korkmaz." dedi Miraç Komutan.
"Memnun oldum Üsteğmenim." dedi ve arkasına döndü.
"Sivillerin hepsini karakola götürelim!"
"Emredersiniz amirim." dedi bir polis ve Korkmazların yanına gittiler. Bakışları bana döndü Başkomiserin. Beni süzdü ve konuştu.
"Siz?" Elimi uzattım.
"Özel Kuvvetler Kıdemli Üsteğmen Kırşan." dedim. Elimi sıktı.
"Memnun oldum Üsteğmenim." Bu kez Araz elini uzattı. Tuğrul Komiser Araz'ın elini sıktı. Araz konuştu.
"Özel Kuvvetler Teğmen Korkmaz." Başkomiserin kaşları hayretle havaya kalktı.
"Hay maşallah, hepiniz Bordo berelisiniz ha?" dedi ve güldü. O sırada bir araba durdu. Ve Ecel indi.
Bu tarafa yaklaşacakları sırada Polisler önlerini kesti.
"Sivil alamıyoruz hanımefendi." Asena cebinden kimliğini çıkarttı.
"Özel Kuvvetler Tim Yardımcı Komutanıyım. Üsteğmen Güçlü ." dedi ve polisler hızla kenara çekildi.
"Buyrun Komutanım." dedi ve tim bu tarafa yaklaşmaya başladı. Önümüze ip gibi dizildiler ve Hazır ola geçtiler. Tuğrul Başkomiser tam konuşacağı sırada Gözleri Asenayla kesişti. Bir kaç saniye birbirlerine baştılar. Başkomiserin ağzından şaşkın bir tonda kelimeler döküldü.
"Hırsız kız?" dedi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Asena'nın yüzü ifadesizdi fakat ben duygularını okuyabiliyordum. 'Bu adam ne arıyor burada?' der gibiydi. Bakışları Başkomiserin rütbesine düştü ve şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Daha sonrasında Asena'nın bakışları bize kaydı ve boğazını temizledi. Bir adım öne çıktı.
"Ecel Timi, iki Üsteğmen, iki Teğmen ve iki Astsubay Kıdemli Başçavuşla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"
"Rahat Ecel." Hepsi Rahata geçti.
"Ecel,"
"Emredin komutanım."
"Albaya haber verin, Araz Teğmen sizi konu hakkında bilgilendirecek."
"Güçlü, Görgülü."
"Emredin komutanım." ikisi aynı anda konuştu.
"Biriniz Albayı arayın haber verin. Tim ve Araz sizde." dedim ve abim ve ikisine baktım.
"Emredersiniz!"dediler. Abim bağırdı.
"Asker, ileri!" dedi ve hepsi aynı anda yürümeye başladı.
"Biraz konuşabilir miyiz?" dedim ve Miraç Üsteğmenle Tuğrul Başkomisere baktım.
"Bende zaten bunu diyecektim." dedi Tuğrul Başkomiser ve ön bahçeyi işaret etti. Miraç Üsteğmenle aynı anda yürümeye başladık. Tuğrul Başkomiser zaten yanımızda yürüyordu.
"Sizlerinde ifadenizi almam gerekiyor, durum fazlasıyla ciddi." dedi Tuğrul Başkomiser. Bakışları sürekli 30-40 metre uzaklıktaki Time kayıyordu. Elimdeki kağıdı uzattım.
"Birisi, bunu okla attı. Son anda vurdum. Sadece o vardı. Ağır yaralı." dedim. Başkimsersin bakışları elimdeki kapıda düştü ve kağıdı aldı. Okumaya başladı. Okudukça kaşları çatılıyordu. Mektubu okumayı bitirdiğinde konuştu.
"Ama bu çok açık bir tehdit mesajı." dedi ve birine el işareti yaptı. Bir kaç saniye sonra bir polis geldi.
"Bunu Adli Tıp'a gönderin, belki bir şey çıkar." dedi. Polis başını salladı ve kağıdı plastik poşete koyup uzaklaştı.
"İCO dediği, şu İnternational Capture Organization olmalı." dedi. Miraç Üsteğmen onu onayladı.
"Fazla olmaya başladılar." dedi.
"Bu ok atan adma, işimize yarayacağını pek zannetmiyorum ama ölmese iyi olur." dedi Başkomiser.
"Çünkü bizim onu yakalayacağımız bariz belli. Bir şeyler bilen birini göndermezlerdi." diye ekledi. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi konuştu.
"Sizinde ifadenizi almamız gerekiyor dediğim gibi. Fakat karakola gelmenize gerek yok." dedi.
"Bizim ailemiz Korkmazlar." dedi Miraç Üsteğmen. Başkomiserin bakışları Miraç Üsteğmenin yüzüne çıktı. Yüzünü inceledi bir kaç saniye ve sonra konuştu.
"Miraç Korkmaz, Şu Korkmaz Holding'in sahibinin oğlu?" dedi.
"Evet,"
"Vay be," dediği sırda bakışları bana döndü. Yüzümü inceledi, inceledi. Ve konuştu.
"Siz, Armina Kırşan? The Bright?"
"Evet Başkomiserim."
"Bir günde yaşadığım şoku Polislik hayatımda yaşamdım vallaha."
"İkinizde askersiniz ha?"
"Aynen." dedik aynı anda.
"Özel Kuvvetler?"
"Ondan." dedik aynı anda.
"Başkomiserim."
"Buyurun Üsteğmenim."
"Bakın, Miraç Üsteğmenin timi ve timim yarın 6'da göreve çıkacaklar. Dinlenmeleri gerekiyor. Yani izniniz olursa biz ifademizi verip gidelim."
"Tabii tabii Üsteğmenim." dedi. Daha sonrasında ifade için Miraç Üsteğmenle uzaklaştılar. Bende timin yanına gittim.
"Ecel,"
"Emredin komutanım."
"Bırakın ciddiyeti." dedim. Hepsi sivile geçti.
"Ne düşünüyorsunuz?" dedim.
"Komutanım bu şahsınıza bir tehdit." Dedi Asena.
"Hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de Korkmaz ailesine alanen tehdit var." dedi Çınar abim.
"Evet, katılıyorum. Kim bu D.T. sizce?" dedim.
"Vallaha komutanım, ben hiç D.T. baş harfli bir düşman hatırlamıyorum." dedi Efe.
"Bende." dedi Uraz.
15 dakika sonra,
Armina'nın anlatımıyla,
İfadelerimizi vermiştik. Timi zorla eve göndermiştim. Korkmaz konağı, inceleme altındaydı. Şimdi ise Miraç Üsteğmen, ben ve Araz Teğmen karakola gidiyorduk. Korkmaz ailesine bakmak için.
Karakolun önüne geldiğimizde arabadan indim.
"Teşekkür ederim zahmet ettiniz." dedim ve arkama bakmadan karakola doğru yürümeye başladım. O sırada telefonum çalmaya başladı. Sena arıyordu. Açtım.
"Armina Hanım!" öyle bir bağırdıki kulak zarımın yırtıldığını hissettim.
"Sakin ol Sena! Ne oldu?"
"Bomba, Bomba patlamış!" Şimdi anlaşılmıştı.
"Evet, Sena. Ayrıca ne ara sana ulaştı haberi?"
"Mert s- Mert Bey söyledi." Mert ne alakaydı?
"Bana bak, o Mert cadısı seni mi arıyor?"
"Ee şey yok efendim, ben size ulaşamayınca dedim sizin timden birini arayayım. İhale dosyasını atacaktım da. Ee işte ondan sonra da Mert Beyi aradım falan yani."
"Kem küm etme Sena, uzatma Sena! Allahım ya ben bu çocuğu döveceğim."
"Dövmeyin."
"Anlamadım?"
"Yani yarın kaçta gelirsiniz şirkete?"
"Ben yarın tatile gideceğim Sena, uzun bir tatil." Göreve çıkmadan önce Sena'ya tatile gideceğimi söylerdim hep.
"Anlıyorum Armina hanım." dedi buruk sesiyle. Her ne kadar resmi konuşsakta Sena'yı küçük kız seviyordum. O benim için bir asistandan daha fazlasıydı.
"Allah kolaylık versin. Sağsalim dönün inşallah."
"Amin Senacım, amin. Hakkını helal et." Klavyeden gelen sesler duraksadı.
"Demeyin öyle Armina Hanım, geri döneceksiniz allahın izniyle sağsalim."
"Sena,"
"He-helal olsun Armina Hanım."
"Benimde sana helal olsun Sena, allaha emanet ol."
"Sizde Armina Hanım." dedi. Telefonu kapattım.
İçeriye doğru yürüdüm. Karakoldan içeriye girdiğimde banklarda oturan Korkmazları gördüm. Bir tek Rüzgar Bey yoktu. Ahsen Hanımın ağlamaktan gözleri şişmişti. Barın duygusuzca etrafa bakıyordu. Ilgaz Bey bir polisle konuşuyordu. Asya ise babasına sarılmıştı. Yalçın Beyse kızının saçlarını okşuyordu. Ahsen Hanım beni görünce ayaklandı.
"Kızım!" dedi ve ayağa kalktı. Hızla yanına doğru ilerledim. O sırada Yalçın Beyin telaşlı sesini duydum.
"Kızım iyi misin?" dedi Yalçın Bey. Asya uyuduğu için kalkamıyordu.
"İyiyim Yalçın Bey teşekkürler."
"Oturun lütfen Ahsen Hanım, zaten yoruldunuz." dedim ve onu oturttum.
"Asıl siz nasılsınız?" dedim. Ahsen Hanım konuştu.
"İyiyiz iyiyiz kızım çok şükür. Hiç birimizde bir şey yok."
"Buna sevindim." dedim. Barın ifadesiz bakışlarını duvardan bana çevirdi.
"Neden," dedi.
"Neden hep sen yanımızdayken başımıza geliyor bunlar?"
"Barın!" Yalçın Bey öyle bir bağırdı ki Asya sıçrayarak uyandı.
"Uyu babacığım, bir şey yok." dediz Asya babasının sesini duyunca gözlerini kapattı.
"Haklı değil miyim!? Varlığıyla huzurumuzu kaçırdığı yetmiyor, ne zaman bu kızla aynı ortamda bulunsak başımıza bir şey geliyor!"
"Huzurumuzu kaçırdığı falan yok." dedi Asya kısık bir sesle. Hepimizin bakışları Asya'ya döndü.
"Ablam yanımdayken huzurlu hissediyorum ben." diye uyku sersemi mırıldandı ve yerinde kıpırdandı. Ablası falan değildim ben onun. İstememişti değil mi beni? Ne değişmişti?
"Ben istediğin zaman seveceğin, istemediğin zaman nefret edeceğin oyuncağın değilim prenses."
"O şansı bir kere tanırım ben. Siz o şansı çoktan kaybettiniz." dedim ve Ahsen Hanıma döndüm.
"Timim yarın göreve gidiyor, ben zorunlu tatile gönderiliyorum. Bizim evimiz boş, sizi rahatsız etmeyiz."
"Bir ev bulana kadar bizim evde kalabilirsiniz." dedim.
"Yok kızım biz bir ev alı," Yalçın Beyin sözünü kestim.
"İstediğiniz kadar kalabilirsiniz, gerçekten."
"Ev boş olacak zaten."
"Ama kızım," Dedi bu kez de Ahsen Hanım.
"Ahsen Hanım, lütfen beni kırmayın." Yalçın Beyle aralarında bir bakışma geçti. Yalçın Bey konuştu.
"Peki kızım, ama bizi çok mahçup ettin."
"Estağfurullah Yalçın Bey. Komşuluk bunu gerektirir." dedim. Ahsen Hanımın kaşları çatıldı.
"Komşuluk mu?"
"Bir sokak arkanızda oturuyoruz biz." dedim. Ahsen Hanımın ağzından şaşkın mırıltılar döküldü.
Çantamdan yedek anahtarını çıkarttım.
"Benim Tugay'a uğramam gerekiyor, siz buradaki işiniz bitince attığım konuma geçersiniz."
"Çok teşekkürler kızım, ne desek az kalır. Bizi çok mahçup ettin. Otelde de kalırdık aslında ama,"
"Ev bomboş duracak, her yer toz olacak, yemekler bozulacak. Görevden geldikten sonra bir de evle uğraşacaktık, Yani tim görevden geldikten sonra. Evdeki yemekler bozulmamış olur hem." dedim ve güldüm. Onlarda güldü. Yalçın Bey konuştu.
"Baban gibi her şeyden mutlaka bir çıkar sağlamayı biliyorsun." dedi ve göz kırptı.
"Her şey için teşekkürler kızım." dedi Ahsen Hanım.
"Ahsen Hanım ben bir şey yapmadım, bu kadar teşekkür etmenize gerek yok."
"Daha ne yapacaksın kızım?" dedi.
"Allaha emanet olun." dedim ve arkamı dönüp karakoldan çıktım.
Harita uygulamasında kayıtlı olan adresi Ahsen Hanıma gönderdim. Ve Ufuk'u aradım. Açmadı. Efe'yi aradım bu kez. Uzun bir bekleyişten sonra açıldı. Arkadan bağırışma sesleri geliyordu.
"Ahh! Kafam!" diyen Asena'nın sesini duydum. Daha sonrasında Efe konuştu.
"Efendim abla? Ahh! Gel lan buraya Ufuk! O telefonu camdan aşağı fırlatmazsam bana da Efe demesinler!"
"Noluyor orda ablacım?" dedim sakin bir sesle Efe cevap verdi. Arkada o kadar çok ses vardı ki Efe'nin dediklerini anlamakta güçlük çekiyordum.
"Ufak bir savaş çıktı komutanım." dedi. Sinirle bağırdım.
"Ulan ben sizi gçrevden önce dinlenin diye göndermedim mi! Misafir gelecek, hemen o evi toplayın! 10 dakikanız var!" dedim ve sinirle telefonu kapattım.
İnternetten en yakın taksi şubesinin numarasını buldum ve çevirdim.
"Alo?"
"Alo, merhaba. Mardin Polis Şube'nin önüne bir taksi gönderebilir misiniz?"
"Tabii, bir taksimiz oraya çok yakında görünüyor. Bir-iki dakika içersinde orada olur."
"Teşekkürler." dedim ve telefonu kapattı. Beklemeye başladım.
Bir iki dakika sonra taksi geldi ve taksiye bindim. Arif Albayımın evini tarif ettim ve hareket etmeye başladık.
. . .
~2237 kelime~
Merhabalar!
Nasılsınız, iyisinizdir inşallah.
Her bölüme aynı şekilde giriş yaptığımı tam şu anda fark ettim.
Her neyse,
Ya ben neyim ya, 5 günde dört bölüm falan.
Bu bölüm gayet uzun oldu. Bir buçuk günde yazdım yani daha ne olsun.
Vallaha 'Bölümler daha uzun olsunn!' demeyin çünkü size yetişemiyorum.
Aslında bölümü akşam atacaktım fakat hazır bitmişken atayım dedim.
Ayrıca, yazım hatalarım varsa affola.
Şimdii,
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻
Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın! |
0% |