@birbakipcikiyorumm
|
⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayınız⭐️ . . .
Şimdiki zaman Gökçe Arslan'ın anlatımıyla,
"Kız güzel parça." dedi bir diğeri ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Midem bulanmaya başlamıştı. Saçımı parmağına doladı.
"Seni istiyorum, bu kızı alalım beyler. Bir süre misafir edelim."
Kolumdan tuttu ve beni kendine çekti.
"Napıyosun?" dedim ve dermansızca bacağına tekme attım. Kendimde değilim, bugün olmaz. Hayır lütfen.
"Hırçın kız." dedi kolumdan tutan ve kahkaha atmaya başladılar.
"Ben Savcıyım! Duydunuz mu beni! Sizin sonunuz olurum!" diye kalan son gücümle bağırdım. Zaten tam kriz geçirdiğim günü bulurdu böyle olaylar.
"Ovv çok korktum prenses. Duydunuz mu beyler Savcıymış." dedi ve kahkaha attı. Diğerleride ona katıldı. Beni kolumdan tuttu ve çekmeye başladı.
"Bırak!" diye bağırdığım sırada elini ağzıma sıkıca bastırdı. Ses çıkaramıyordum.
Tam o sırada arkamızdan bir ses geldi.
"Naber beyler?" Herkesin bakışları o tarafa döndü. Bir kadın vardı. Gülümseyerek bu tarafa bakıyordu. Çok güzeldi. Gözlerimi ondan çekemiyordum. Adamlardan biri ıslık çaldı.
"Hay maşallah, kıza bakın." dedi biri.
"Bugün fazla güzel olacak ha?" dedi bir diğeri.
"Gelsene sen." dedi ve kolumu tutan adama iki parmağıyla gel gel işareti yaptı. Adam hızla kolumu bıraktı ve kıza doğru yürümeye başladı.
"Geldim güzellik," dedi. Kız yüzüne baktı gülümseyerek. Sonrada kahkaha attı.
"Bana baksana sen." dedi. Sesi bir anda sertleşmişti.
"Hangi yüzyıldayız lan puşt! Senin ecdadını s/ker/m!"
"Seni buraya gömerim!" dedi ve adamın yüzüne yumruğunu geçirdi. Diğerleri hızla onlara doğru koştu.
Kız ilk önce karşısındakinin yüzüne yumruk attı. Çocuk vuracağız sırada kolunu tuttu ve ters çevirdi. Karnına bir tekme attı ve çocuk savruldu.
O sırada arkasından gelen adama dönerek dirseğini geçirdi ve diğer eliylede yumruk attı. Karnına tekme attığı sırada arkasından bir adam yaklaşmaya başladı. Geriye doğru kafa attı ve ayağını bacak arasına geçirdi. Önündekine bir tekme attı ve çocuk yere savruldu. Kafa attığı adama döndü ve diz kapağına tekme attı. Adamlara hamle yapacak zaman tanımıyordu.
Diz kapağına tekme attığı diz çökmek zorunda kalırken bir diğeri kızın yüzüne yumruğunu geçirdi. Hızla geriye doğru çekildi ve bir sonraki yumruktan kurtuldu. diz çökenin kafasına öyle bir tekme attı ki çocuğun beyin kanaması geçirdiğine yemin edebilirim. Yüzüne yumruk atan çocuğa döndü ve çocuğun tekmesini yakaladı. bacağını tuttu ve kedine çekti.
Daha sonrasında yüzüne kafa attı ve çocuğu yumruğuyla duvara yapıştırdı.
Bir-iki dakika sonra tüm hepsini yere sermişti. Nefes nefese bile kalmamıştı. Sanki hiç bir şey olmamış gibiydi.
"Allahım bir gecede yaşamadığım şey kalmadı." diye kendi kendine söylenirken bakışları beni buldu.
"İyi misin?" Şoktan yerime mıhlanan ben sesiyle şokun etkisinden çıktım.
"İyiyim, ben ben teşekkür ederim."
"Ne demek, kim olsa aynısını yapardı. Ama bir polisi arasak iyi olur." dedi ve bana gülümsedi.
"Aslı sen iyi misin?" dedim telaşla ve hasar tespiti yapmaya çalıştım. Fakat bir şeyi yok gibiydi. Sokakta kimse yoktu. sadece kafedekiler vardı fakat biz sokağın sonundaydık. Bu yüzden bu tarafa çok kişi hatta hiç kimse gelmiyordu.
"Ben iyiyim, merak etme sen. Hadi polisi ara." dedi kız. Başımla onayladım. O sırada elinde poşetlerle yaklaşan abimi gördüm.
"Abi." dedim. Abimin bakışları benim olduğum tarafa döndü. Kaşları çatıldı. Daha sonra yerdeki adamları görmüş olacak ki hızla buraya koşmaya başladı.
"Abim! Noldu burda?!" diye resmen kükredi ve bakışları yanımdaki kadına döndü. Gözleri kesiştiği sırada abimin elindeki iki poşette yeri boyladı. Kızda oldukça şaşırmış görünüyordu.
"Doktor?" dedi kız. Şaşkınca yüzüne baktım. Sonrada abime baktım. Ve konuştum.
"Siz,"
"Tanışıyor musunuz?" dedim hayretle. İkisininde gözleri birbirine kenetlenmişti. Sorum yineledim.
"Siz, tanışıyor musunuz?" yine duymadılar.
"Alo! Kime diyorum ben?" dememle kızın bakışları bana döndü.
"Hı?"
"Diyorum ki, siz tanışıyor musunuz?" İkiside birbirine baktı. Daha sonrasında kız konuştu.
"Bilmem, tanışıyor muyuz?" dedi.
"Şahsen, ben tanışmak isterim." dedi abim. Ne! Oha!
Aklıma gelenle hızla telefonumu çıkarttım.
"Polis!" diye bağırdım. Abim kızın gözlerinin içine bakıyordu.
"Ne?" dedi abim. Sonra yeredekilere baktı ve konuştu.
"He, bir dakika lan. Ne oldu burda?"
"Günaydın abi." dedim ve ekledim.
"Ben, pek iyi değildim. Göksel," İç çektim.
"Her neyse işte, hava almak istedim. Nefeslendiğim sırada bu çocuklar geldi, hatta beni-"
"Kaçırmaya çalıştılar." diye sözümü kesti kız.
"C!b!l!yetlerini s!ktiğim pu&tlar!" diye bağırdı abim. Yerdekilerden birine tekme attı.
"Ve o hepsini dövdü." dedim. Abimin bakışları kıza döndü.
"Teşekkürler, sen olmasaydın-"
"Ama ben vardım." dedi.
"E hadi artık arasana polisi." dedi kız bana. Hemen 112'yi tuşladım.
"Alo, 112 acil."
"Merhaba, ben Savcı Gökçe Arslan." Sözlerimle birlikte kızın kaşları çatıldı.
" ******** adresinde bir grup genç beni kaçırmaya teşebbüs etti. Hepsi etkisiz halde." dedim.
"Hemen bir polis ekini yönlendiriyorum Savcım, beklemede kalın." dedi.
"Teşekkürler." dedim.
"Ne demek görevim." dedi. Telefonu kapattım.
"Adın çok güzelmiş Gökçe." dedi kız.
"Teşekkür ederim, senin adın ne?" dedim merakla.
"Benim ad-" dediği sırada hızlı bir refleksle kafasını delip geçmek üzere olan bıçağı yakaladı. Bıçakla şakağı arasında 2 santimetre ya vardı, ya yoktu. Bıçağı öyle çok sıkmıştı ki elinden bir anda kana bulanmıştı. O yöne bakmaya vakti bile harcamadan bıçağı öyle bir fırlattı ki İki evin arasında bulunan dar sokaktaki birine isabet etti.
"Mavili!" diye bağırdı abim. Bense şaşkın şaşkın bakıyordum. Neydi bu kız? Süper kahraman falan mı?
Hızla o tarafa doğru koşmaya başladı. Bizde peşinden gittik. Adam kaçmaya çalışmıştı fakat kaçamamıştı. Kız, adamın dirseğine bir tekme attı ve onu diz çöktürdü.
"Kimsin?!" diye öyle bir bağırdı ki tüm sokağın duyduğundan eminim. Sonra yakasından tuttu ve kaldırıp duvara yapıştırdı. Sağ eliyle yüzüne yumruk attı.
"Kimsin adamısın!?" diye daha güçlü bağırdı bu kez. Adamın konuşmaya niyeti yok gibiydi.
"Seni şuracıkta öldürürüm!" Dedi ve kanlı eliyle bir yumruk daha attı. Elinden yere kanlar damlıyordu.
"Ben,"
"Sen ne?" dedi sakin bir sesle fakat sonra karnında saplı bıçağı çıkarttı.
"Ölebilirdin, ben ben çok korktum senin için." dedim. Bakışları bana döndü.
"Bana kolay kolay bir şey olmaz. Korkma." dedi ve bakışları adama geri döndü. Abim sadece kızı izliyordu.
"Seni tam kafandan vurup öldürebilirdim biliyorsun değil mi?" dedi sanki çok normal bir şeyden bahsedermiş gibi.
"Ama işimize yarayabilirsin. O yüzden," dedi ve derin bir nefes aldı.
"Konuş!" diye bağırdı.
"Teka." adamın ağzından tek bir kelime çıktı ama kız kelimeyi duyar duymaz adamı bıraktı. Gözlerindeki hırsı ve intikam ateşini gördüm. Teka kimdi? Umarım bu kızın yasadışı işlerle işi yoktu çünkü iyi birine benziyordu. O sırada polis sirenlerini duyduk. Kız, adamı kolundan tuttu ve sürüklemeye başladı. bir yandan cebinden bir şey çıkartıyordu.
Polislerin yanına gitti. Abimde beni kolunun altına aldı ve buradan çıkarttı.
Abim hiç konuşmuyordu.
"Abi,"
"Ölebilirdi." dedi. Hipnoz olmuş gibiydi.
"Abim,"
"Ölebilirdi." dedi tekrar. Önüne geçtim.
"Abicim hadi yüzüme bak."
"Hayır hayır ben bir kişiyi daha kaybedemem." dedi. Sesi duygusuzdu.
"Abi o kız senin neyin ki?"
"Şimdilik bir tanıdık." dedi. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi elini cebine attı ve bir numara tuşladı.
"Abi," demesiyle anladım. Abimi aramıştı. Anlaşılan olayın etkisinden çıkabilmişti.
"Atacağım konuma gelmen lazım, çok acil." bir kaç saniye karşı tarafı dinledi be konuştu.
"Tamam atıyorum." dedi ve telefonu kapattı. Daha sonrasında bir konum gönderdi. Yürümeye devam ettiğimiz sırada sesler duyduk.
"Alalım ikisinide."
"Memur bey,"
"Avukatınızı çağırma hakkına sahipsiniz."
"Komiser bak," Kızın eline kelepçe takacakları sırada polisin bileğini tuttu. Az önce cebinden çıkarttığı kartı gösterdi.
"Özel Kuvvetler." dedi sadece. Polislerin hepsi geri çekildi. Özel Kuvvetler mi? Yok artık. Komiser kartı aldı ve bakıp kıza geri verdi.
"Kusura bakmayın Üsteğmenim." dedi Komiser.
"Yok canım ne kusuru, bugün yaşamadığım kalmadı zaten. Bomba patladı bomba."
"Aa, siz Korkmazların orda mıydınız?" dedi şaşkınlıkla komiser. Korkmazlar, bomba? İnşallah Ahsen Teyzeler değildir. Diye geçirdim içimden.
"Evet, vallaha 15 dakika önce patlasaydı şehit olacaktım. Kader işte." dediği sırada abimin elimi tutan eli sıkılaştı.
"Bu adamın terörle bir bağı var. Aslında ilk başta Savcı hanımı," dedi ve beni gösterdi.
"Kaçırmaya çalışan bir sokak çetesi yüzünden aramıştık sizi ama sonrası malum." dedi. O sırada bir araba sesi duydum. Arabadan askeri üniforma içersindeki abim indi.
"Abi!" diye bağıdım ve abime doğru koştum.
"Güzelim ne oldu iyi misin?"
"İyiyim abi merak etme." O sırada bakışları arkamdaki polislere ve kıza kaydı. Bakışlarındaki şaşkınlığı sezdim. Sonra bağırdı.
"Üsteğmen Kırşan!" diye bağırdı. Kız hızla hazır ola geçti.
"Emredin komutanım!" dedi.
"Yanıma gel Üsteğmen." dedi. Bakışlarım Kağan abime döndüğünde bakışlarında öyle bir şaşkınlık vardı ki sanki uzaylı görmüş gibiydi.
"Üsteğmen, benimle gel ve bana ne olup bittiğini anlat."
"Emredersiniz komutanım." dedi ve yürümeye başladılar.
"Üsteğmen Kırşan," dedi abim.
"Ee?" dedim sorarcasına.
"Abi sen bu kıza tutuldun mu? Adı ne bu kızın?"
"Mavili..."
"He? Mavili mi? Kızın adı Mavili mi cidden?"
"Hayır,"
"Adı ne?"
"Bilmiyorum, ama o gözlerine baktığımda kaybolduğumu çok iyi biliyorum."
"Gözlerinin bir girdap gibi beni içine çektiğini, gördüğüm her an kalbimin güm güm attığını çok iyi biliyorum."
"Sen fena aşık olmuşsun. E hayırlı olsun." dedim sevinçle. Tam bir soru daha sormak için ağzımı açtığım sırada abim konuştu.
"Çok acı çekmiş midir?" sorusuyla donup kaldım. Cevap veremedim.
"Abim ve Göksel hep şey derdi, 'Vatan için aldığın hiç bir fiziksel yara gerçekten canını acıtmaz askerin.' derlerdi. Vücudundaki yaralar," nefes alamıyormuş gibi elini yakasını götürdü ve yakasını çekiştirdi.
"Ve izler, canımı çok yakıyor be Gökçe. Ama en korktuğun şey ruhsal anlamdada acı çekmiş olması. 'Güçlü bir kişinin gücünün geldiği yer ruhsal acılarıdır.' derdi çok sevdiğim biri. O çok güçlü, gerçekten çok güçlü." Derin bir nefes aldı. İkimizinde gözleri dolu doluydu.
"Oda çok acı çekmiş midir? Çekmemiş olsun." dedi küçük bir çocuk gibi.
"Abi yapma,"
"Gözlerinde acı var be. Üzüntü var. Kim üzdü onu? Kim yaktı canını bilmiyorum ama,"
"Abi kızın daha adını bile bilmiyoruz. Belkide acı çekmemiştir?" dedim umutla. O konuştukça benim de içim acıyordu. Yarım saat önce tanışmıştık belki ama o bu vatanın askeriydi. Kardeşlerim gibi. Ne olursa olsun, kim olursa olsun bu vatanın evladı askerine ağlardı, üzülürdü, acısına ve sevincine ortak olurdu. Tam konuşacağım sırada abimin bağırışı duyuldu.
"Üsteğmen Kırşan!" öyle bir bağırdı ki benim saçımı örüp benimle evcilik oynayan adamın bu adamla aynı kişi olduğundan şüphe ettim. Üsteğmen Kırşan ise önünde hazır oldaydı.
"Emredin Yüzbaşım!"
"Elini göster bana Üsteğmen!"
"Bir şeyi yok elimin komutanım!" dedi.
"Sana elini göster dedim Üsteğmen! Emrimi ikiletme!" dedi abim. Üsteğmen arkasından elini çıkarttı. Ambulanslar yaralıların hepsini götürmüştü. Yani burada Kağan abimden başka sağlıkçı yoktu.
"Elinin hali ne Üsteğmen?!" diye sinirle bağırdı abim. Polisler kendi aralarında konuşuyor ve onları çok takmıyordu. Ast Üst ilişkisiydi sonuçta.
"Ufak bir sıyrık komutanım!" dedi.
"Ufak mı? Ufak mı?!" dedi ve devam etti.
"Biraz daha yarılsaymış elinin arkasından çıkacakmış Üsteğmen! Ne ufağı?"
"Geçer o komutanım şimdi." dedi Üsteğmen. Bizde abimle onları dinliyorduk. Abim Kağan abime seslendi.
"Kağan," abim hemen yanlarına gitti.
"Efendim abi?" dedi. Bakışları Üsteğmenin eline düştüğünde hızla konuştu.
"Elin, hemen tıbbi müdahale gerekli!" dedi. Sesinde telaş vardı.. Üsteğmenin Kağan abimin üzerindeki bakışları Kağan abimin sözleriyle sertleşti.
"Komutanım, bizim tim halleder. Ben artık gitsem?" dedi.
"Kardeşim doktor, o baksın. İtiraz istemiyorum. Benim komiserle konuşmam gerek." dedi ve uzaklaştı.
"Doktor,"
"Söyle mavili,"
"Dikiş gerekli mi?" dedi. Abimin bakışları eline kaydı. Tutabilir miyim dercesine baktı Üsteğmene. Üsteğmen başıyla onayladı. Abim elini biraz inceledikten sonra konuştu.
"Eğer yakın bir zamanda göreve gideceksen dikiş atmak daha doğru olur. Çünkü aşırı derin bri kesik olmadığı için dikişle 1-2 günde kaynar." dedi düşünceli bir sesle.
"Yarın sabah sekizde." dedi. Abim anlamadım dercesine konuştu.
"Ne yarın sabah sekizde?"
"Görev." dedi. Bu elle, yarın sabah göreve mi gidecekti. Abim düşüncelerimin tercümanı gibi konuşmaya başladı.
"Ne? Nasıl? Bu elle, hele geçen gün dikiş attığım yarayla? Hayatta olmaz! O dikiş hadi kaynamıştır, bu el?" telaşla konuşmaya başladı abim.
"Doktor, üstlerim böyle uygun gördü. Bitti. Zaten benim bir şeyim yok, her zaman olan şeyler. Alıştım." dedi. Abimin donduğunu hissettim.
"Alıştın mı?"
"Evet."
"Acıya alıştın?"
"Evet doktor, acıya alıştım. Doğduğumdan beri hep yanımda olan tek şey o." dedi. Abimin göz bebeklerinin titrediğini gördüm. Benimde gözümden bir damla yaş düştü. Acıya alışmasın, bu vatanın hiç bir evladı acıya alışmasın. Dayanamam. Zaten bunun için Savcı olmuştum ya? İçimdeki yangını bir nebze söndürmek için, elimden geleni yapmak için.
"Bundan sonra bütün alışkanlıkların değişecek."
"Anlamadım?"
"Acıya değil, mutluluğa alışacaksın."
"Nasıl olacakmış o?" diye alayla sordu Üsteğmen. Abim ciddi bir şekilde cevap verdi.
"Benimle," Üsteğmenin duraksadığını gördüm.
"Hep yanımda mı olacaksın yani? Bu bir söz mü? Çünkü ben sözlere inanmayı bırakalı çok oldu Doktor."
"Bu bir söz değil, bu bir yemin. Bu bir ant. Bu bir bağlılık. Şayet ölmezsem, daima yanında olacağım."
"Daha adımı bile bilmiyorsun?"
"Adını bilmeme gerek yok, sen Mavilisin."
"Benim bir adım var! Neden bana mavili diyorsun?"
"Gönül isterki sonuna sahiplik eki getireyim ama onun için biraz zaman geçmesi lazım." dedi.
"Öyle mi?"
"Öyle." dedi. Ve ekledi.
"Ayrıca görev dönüşünde Ferdi babaya gidelim mi?" dedi abim. Abimi hiç bu kadar cesur görmemiştim kızlar konusunda.
"İkimiz?" dedi Üsteğmen.
"İkizim, baş başa."
"Sağsalim dönersem neden olmasın." dedi Üsteğmen. Ağzından çıkan o dört kelime hem beni hem abimi parçaladı.
"Dönersin."
"İnşallah." dedi Üsteğmen.
"Yanında dikiş için gerekli şeyler yoktur diye düşünüyorum. Evde timin sağlıkçısı diker." dedi Üsteğmen.
"Mutlaka bakılsın eline." dedi abimde.
"Bir senin bana emretmediğin kalmıştı, sağ ol doktor."
"Emir değil, bir istek. Eğer ikimizden biri itaat eden taraf olacaksa bu daima ben olurum." dedi. Üsteğmenin yüzünde küçük bir tebessüm oluştu.
"Görev dönüşünde konuşalım, Doktor." dedi ve arkasını dönüp uzaklaştı. Abim ise onun arkadından bakakaldı.
"Abi,"
"Görev dönüşünde konuşalım dedi, duydun değil mi?" dedi.
"Duydum duydum da, sen düşündüğümden daha feci aşık olmuşsun." Abim sessiz kaldı. Yanımıza abim ve bir kaç polis uaklaşmaya başladı. Abim söze girdi.
"Sizinde ifadenizi almamız gerekiyor çocuklar." dedi. İkimizde aynı anda abimi başımızla onayladık.
"Ben sizi arkanızdan takip ediyor olacağım." dedi. Polislerden biri benim yanıma geldi ve öndeki polis arabasını işaret etti.
"Buyurun savcım." dedi. Gülümsedim.
"Sağolun." dedim ve yürümeye başladık. Diğer poliste abimi diğer araca götürüyordu.
Hepimiz araçlara bindik ve karakola doğru yola çıktık.
. . .
~2239 kelime~
Merhabalar!
Nasılsınız? İyisinizdir inşallah.
Bu bölüm🫠
Ayrıca o çok istediğiniz ve istediğim görev artık bir sonraki bölümde, merak etmeyin.
Peki ya Kağan🫠 Çook tatlı değil mi?
Her zamanki gibi geldik en merak ettiğim yere!
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz👉🏻
Unutmadan, yazım hatlarım varsa affola.
Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın! |
0% |