Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm: Aile mi?

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum atmayı unutmayınız⭐️

 

"Ne? Hastane mi?"

 

"Evet, bilgi verme yetkim maalesef ki yok. Sizi hastanemizin Başhekimi Yıldız Argun'a bağlıyorum."

 

"Tamam?"

 

Ne olduğunu anlamıyordum, bu hastane ne alakaydı?

 

"Merhabalar ben Özel Korkmaz hastanesinin başhekimi Yıldız Argun. 27 yıl önce sizin doğduğunuz günde hastanemizde bir kız bebek daha dünyaya geldi. Ve ben başhekim olduğumda karışabilme ihtimaliniz olduğunu gördüm. DNA testi için yarın saat 13.00'da müsaitseniz sizi hastanemize bekliyoruz."

 

Ne?

 

Ne demek karışmış olabilirim?

 

Nasıl yani?

 

Bunca acı... Boşuna mıydı?

 

"Armina hanım, orda mısınız?"

 

"Bu-burdayım, tamam yarın gelirim. Teşekkürler."

 

"Ne demek, iyi günler." dediği gibi telefonu kapattım. Balkon tırabzanlarına tutundum. Düşeceke gibi hissediyordum.

 

Eğer böyle bir şey olduysa bunu yapanların yanına bırakmazdım.

 

Bende Arminaysam, bu olayı çözecektim.

 

Dakikalarca Dışarıyı izledim. Nefes alamadım. Çok kötü olmuştum.

 

Onca yaşanan şey, boşuna mıydı?

 

İdrak edemiyordum. Anlamlandıramıyordum.

 

Öyle basit bir şey değil ki, koskoca 27 yıl.

 

Arkamdan Efe'nin uykulu sesi geldi.

 

"Abla?" Cevap veremedim, konuşamıyordum.

 

"Abla iyi misin? Abla!" dedi ve bana yaklaştı.

 

Gözümden akan yaşı görünce duraksadı.

 

"Abla?" diye korkuyla sordu. Sıkıca sarılınca gözlerimi yumdum.

 

"Abla! Abla noldu? İyi misin?"

 

Kollarımı sardım kardeşime ağlamaya devam ettim dakikalarca.

 

"Efe,"

 

"Söyle güzelim."

 

"Efe ben öz değilmişim."

 

"Ne?"

 

"Öz değilmişim, karışmışım hastanede! Allah kahretsin! Bunca şeyi boşuna mı yaşadım ben?"

 

"Abla, nasıl olabilir bu?"

 

"Bi-bilmiyorum Bursadan bir hastaneden aradılar, karışmış olabilirsiniz yarın gelin dediler, ne diyeceğimi bilemedim! Efe ben ne yapacağım?"

 

Saçlarımı okşamaya başladı.

 

"Ablam, güzelim. Bak bana,"

 

Yüzümü yüzüne çevirdim.

 

"Bak, ben burdayım. Biz burdayız, tamam mı?"

 

"Efe,"

 

"Abla, halledeceğiz, korkma tamam mı? Sadece sarıl bana."

 

Efeye sıkıca sarıldım. Balkonumdaki hamağa oturduktan sonra başımı dizlerine koyup gözlerimi kapattım. Uykuya ihtiyacım vardı, evet kardeşimin kollarında bir uykuya ihtiyacım vardı.

 

~~~

 

Gözlerimi açtığımda saçlarımı okşayan eller hissettim. Hala balkondaydık. Efe'nin kucağında yatıyordum.

 

"Abla, iyi misin? Bak bakayım yüzüme." dedi ve çenemden tutup yüzümü kendine doğru çevirdi.

 

"İyi misin?"

 

Evet anlamında başımı salladım.

 

"İçeriye gidelim mi? Kahvaltı hazırlamışlar."

 

Yine başımı salladım ve kucağından kalktım. Elimi tuttu ve beraber içeriye geçtik. Tim sessizce salonda oturuyordu.

 

"Abla, iyi misin? Bu Nazmiye bizi içeri almadı!" Cevap veremedim, ağlamamı tutmaktan boğazım ağrımıştı.

 

"Abla?" diye soran Uraza döndü bakışlarım. Ama hemen önüme geri dönüp koktuğa oturdum.

 

"İkiz, iyi misin kuzum?"

 

Konuşamıyordum.

 

"Prensesim, abiye küstün mü yoksa?" yüzüne bakmakla yetindim.

 

Aradan dakikalar geçti. Boş halıyı izliyordum.

 

Uzun zamandır ilk kez böyle olmuştu.

 

Ailemle mutluydum.

 

Acılarımı en derinlere gömmüştüm.

 

Tek bir telefonla hepsi gün yüzüne çıkmıştı.

 

Anlamıyorum, bütün bu yaşadıklarım basit bir hemşire hatası yüzünden miydi?

 

Ben 11 yaşımdan öncede mutlu olmayı öğrenebilir miydim?

 

Benimde bebekliğimde gülümseyerek çekilen fotoğraflarım olur muydu?

 

Annem saçımı tarar mıydı mesela?

 

Ya da babam beni salıncakta sallar mıydı?

 

Boğazımdan bir hıçkırık kaçtı. Hepsinin endişeli bakışlarının bana döndüğünü hissettim.

 

"İstemem!" diye bağırdım.

 

"Ben mutluyum, yeni bir aile istemem!"

 

"Duydunuz mu? İstemiyorum onları!"

 

Ağlamaya başladım. Abim bana doğru geldi ve sarıldı.

 

"Güzelim, noldu? Ne olduda acıttılar canını?"

 

"Ablam, bir tanem n'oldu?" diyen Ufuğa baktım. Efe söze girdi.

 

"A-ablamı hastaneden aramışlar, Bursadan." Tüm bakışlar ona döndü.

 

"27 yıl önce karışmış olabilirmiş, DNA testi için çağırmışlar."

 

'"Ne!"' diye bağıran tim bana baktı.

 

"Yanındayım güzellik, sıkıntı yok. Hallederiz." diyen Asena yanıma gelip sıkıca sarıldı.

 

"Abla, üzülme. Sen çok güçlüsün, hem biz varız. Boş versene sen onları."

 

"Onlar umrumda değil ki... Ben bunca şeyi sadece bir hemşire hatası yüzünden yaşamış olamam tamam mı!" diye bağırdım. Sonlara doğru sesim yükselmişti.

 

Hepimiz çok kötü şeyler yaşamıştık. Ve birbirimize anlatarak bazen sarılarak çözerdik her şeyi. Ama bu çok fazlaydı, beni bu kadar şeyi boşuna yaşamış olma ihtimali dahi delirtiyordu.

 

Oturduk, konuştuk onlara anlattıkça içimdekileri rahatlıyordum.

 

"Hiç bir şeyi boşuna yaşamadın abla, o zamanlar yaşadıklarımız bizi bugünkü halimize getirdi. Bizi biz yapan geçmişimiz. Ne olursa olsun değiştiremeyiz."

 

~~~

 

"Ablaa! Takım elbise mi giysem?"

 

"Saçmalama Uraz, bir eline çiçek bir eline çikolata da al tam olsun!" dedim sitemle. Güldü.

 

"Oy çen çinirlendin mi? Oy benim ablamm!"dedi ve yanağımdan öptü.

 

"Bebek değilim ben Uraz, senin ablanım!"

 

"Pardon ablacım, kusura bakma!" dedi ve odasına kaçtı.

 

Dün albayla konuşmuş, her şeyi anlatmıştım. İznimizi üç gün uzatmıştı ve bugün hep birlikte Mardinden Bursaya gidiyorduk.

 

Kombinime göz attım, gayet güzel olmuştu. Bir kaç parça kıyafet ve ihtiyacım olabilecek şeyleri olduğu sırt çantamıda aldım ve salona geçip timi beklemeye başladım.

 

"Abla biz hazırız, çıkalım mı?"

 

"Çıkalım kuzum." dedim ve dışarı çıktık. Havaalanına iki araba gidecektik çünkü 7 kişiydik.

 

""Üçünüz benim arabaya gelin, üçünüz diğer arabaya geçin." Dememle Efe, Ufuk, Mert üçlüsünün arabama doğru koltuklarını gördüm. Abim, Asena ve Uraz arkalarından gülüp bana el salladılar ve arabaya bindiler. Bende arabaya doğru adımladım.

 

"Hadi gençlik, ben kullanıyorum sizde biriniz öne ikiniz arkaya." dediğim gibi Ufuk Arabının ön koltuğuna uçtu. Efe ve Mert arkaya geçmek zorunda kaldılar. Bende sürücü koltuğuna oturdum ve arabayı çalıştırdım.

 

~~~

 

 

Barın Korkmaz'ın anlatımıyla;

 

"Abi,"

 

"Efendim güzelim?"

 

"Abi şimdi Lidya benim ablam değil mi?"

 

"Galiba abicim."

 

"Ama bu nasıl olur?"

 

"Baş hekim öyle söyledi, yarın teste gideceğiz."

 

"Hastane bizim değil mi? Bugün yapsak?"

 

"Diğerleri ne yapacak? Uçarak mı gelsinler?" diyen abimle güldük.

 

"Aman zaten sadece Lidya ablam çıkmasın istiyorum, o kız çokta umrumda değil. O yüzden bu kadar hevesliyim."

 

"Al bendende o kadar." diyerek konuşmalarına dahil oldum.

 

Abimlerle salonda oturuyorduk, Lidya bizimle aile olmaktan utandığını söyleyip 2 yıl önce evi terk etmişti. O günden beri hiç görmemiştik. Abla dememi hak etmediği için ona adıyla sesleniyordum.

 

"Neden öyle diyorsunuz? Daha kızı görmediniz bile." diyen Araz abime döndüm.

 

"Ya abi DNA testinden sonra bir daha görmeyeceğiz zaten kızı, bizim ailemize dahil olabileceğini düşünmüyorsundur umarım?"

 

"Vallaha bende abime katılıyorum. Bu evin tek kızı benim, " diyen biricik kardeşimi kucağıma aldım.

 

"Oy benim prensesim! Yerim seni, tabii ki bu evin prensesi sensin." dedim ve yanağını ısırdım.

 

"Abi! indir beni!"

 

Ilgaz abim konuştu.

 

"Kız kardeşimi rahat bırak! Yoksa ikinizi birden kucağıma alırım!" diye gülerek tehdit savurdu.

 

"Kıdemli Üsteğmen olarak konuşuyorum, burdaki en rütbeli benim." Diyen Miraç abime göz deviridim.

 

"Tamam abi en asker sensin!". diyerek dalga geçen Asyaya baktım. Gülüyordu.

 

Biz böyle mutluyduk,

 

Kimseye ihtiyacımız yoktu.

 

 

Ertesi gün

 

Barın Korkmazı'ın anlatımıyla;

 

"Ben, , Barın, Annem ve babam bir arabaya; İkizler, Araz ve Asyada diğer arabayla gidelim bence." Ilgaz abime tamam dercesine başımı salladım ve arabasına doğru yürüdüm.

 

Arabaya bindik ve annem konuşmaya başladı.

 

"Ay çok heyecanlıyım, nasıl biri acaba?"

 

"Bilmiyorum ki Ahsenim, göreceğiz." diyen babamın yüzünde hiç bir ifade yoktu. Anneminse yüzünde güller açıyordu.

 

~~~

 

Yarım saatlik bir yolculuğun Ardından hastaneye geldik. Babam annemin aç olduğunu düşündüğü için kantinde olacaklarını, herkes geldiğinde onları aramamızı söyledi biz de başhekimin odasına yürümeye başladık. Bursaya pek gelmesekte anne tarafımız buralı olduğu için yılda 2-3 kere gelirdik.

O yüzden hastaneyi biliyorduk. Zaten hastane babamındı.

 

Başhekimin kapısını çaldıktan sonra içeri girdik. Hiç birimiz konuşmuyorduk. Lidyanın içeride olduğunu gördüm. Bize aşağılayıcı bakışlar atıyordu. Yanında da bir kadın ve bir adam oturuyordu. Bizde altı kardeş olarak karşılarındaki koltuğa oturduk.

 

"Hoş geldiniz, herkes geldikten sonra konuşacağım." diye baş hekime kafa salladık ve beklemeye başladık.

 

 

Armina'nın Anlatımıyla;

 

"Tim, şurdaki sekretere soralım Başhekimin odasını."

 

"Tamam ablaa!" diyen Efeye göz kırptım ve sekretere doğru yürüdük.

 

"Merhaba, karışan bebekler için gelmiştik." Sesimin soğuk çıkmasıyla sekreter irkildi. Ailemin dışındakilerin yanında ister istemez soğuk birine dönüşüyordum.

 

"3. Kat, sağdan ikinci oda. Başhekimimiz Yıldız Argun sizi orada bekliyor efendim." diyen sekreterle başımı salladım ve merdivenlere yürümeye başladık. iki kat bir şeydi zaten.

 

"Ayy komutanım, şöyle zengin bir aileniz ols,"

 

"Salak zaten komutanımın şirketini sömürdün, birde ailesini mi sömüreceksin?" diyen Asena'ya göz devirdim.

 

"Saçmalama Asena, benim mi sizin mi var? Kardeşiz biz."

 

"Kardeşiz diye her hafta araba almasına gerek yok bence ikiz ama sen bilirsin."

 

"Ablam izin veriyo abla, o yüzden sen karışma bence." diyip arkama saklanan Mertle hepimiz güldük.

 

Ben askerliğin yanında aynı zamanda Mücevher tasarımcısıydım. Ve yıllar önce bir şirkette işe girmiştim. Zamanla tasarımlarım çok ünlü olmaya başladı. Şirkette her geçen gün terfi alıyordum. Ceo olmuştum ve aynı zamanda askerlik yapıyordum. Daha sonra ilk önce şirketten %20 2 yıl sonra da %32 hisse alarak şirketin en yetkilisi haline gelmiştim. Kolay olmamıştı ama başarmıştım.

 

Çoğu ünlünün taktığı takıları ben tasarlıyordum ve bu takılar milyon dolarlara satılıyordu.

 

Odanın önüne geldiğimizde durduk ve Abim kapıyı tıklattı. İçeriye girdik. Bir tarafta Jülide ve Yılmaz ve abim olacak Servet yanlarındada onlara benzeyen ve onlar gibi esmer bir kız, diğer tarafta 5 erkek ve bir kız vardı.

Demekki karşı tarafın anne ve babası gelmemişti.

4 kişilik yer boştu fakat gelecek kadın ve adamında oturacağını düşünürsek bizim ayakta durmamız en iyisiydi. İçeriye adımladım ve Cama en yakın yere geçtim. Sırasıyla Asena, Uraz, Abim, Mert, Efe ve Ufukta yanıma dizildi. Doktora bakmaya başladık. O sırada sarışın gibi olan kız telefonunu çıkarttı ve birini aradı.

 

"Babacım, herkes geldi. Sizi bekliyoruz."

 

"Tamam güzel kızım, geliyoruz." karşı taraf sıcak bir sesle bunu söyledikten sonra kız telefonu kapattı. Hoparlörden konuşmasada asker olduğumuz için duymuştuk. O sırada Jülideyle göz göze geldik. Konuşmaya başladı.

 

"Sen yaşıyor muydun ya?"

 

Umursamaz ifademle yanıtladım.

 

"Sence?"

 

"Gerçekleştirdin mi hayalini?"

 

"Evet," devam edemeden sözümü kesti.

 

"Çok şükür, kurtuluruz senden." kast ettiği şehit olmamdı. Ellerim sinirden titremeye başladı, Asena elimi sıktı ve sessizce konuştu.

 

"Sakin ol bebeğim,"

 

Başımla onu onayladım ama bu seferde Servet konuştu.

 

"Beceriksiz o, beceremez o işi. Geberir gider." demesiyle Asenanın elini itmem bir oldu yanına adımladığım sırada oda ayaklandı.

 

"Bana bak,"

 

"Beceriksiz değil misin kızım, unuttun mu eskileri?"

 

"Bak beni sinirlendirme senin için iyi olmaz."

 

Kulağıma yaklaştı ve fısıldadı.

 

"Bu senden daha güzel daha çok iş görür." demesiyle sinir tepeme attı ve boğazına yapıştım. Arkasındaki sandalyeyi tekmeleyerek yana savurdum ve vücudunu duvar dayadım.

 

"Seni öldürürüm." dedim tane tane ve arkamızdakilerin ayaklanması bir oldu.Dahada sıktım. Artık nefes alamıyordu. yüzü kızarmıştı.

 

"Abla," diyerek bana yaklaşan Ufukla göz göze geldim. Bırakmamı istiyordu ve ben onlar ne isterse yapardım. Sakince bıraktım. Ve Ufuğa doğru yürüdüm.

 

"Sorun yok, biz burdayız." diye kulağıma fısıldadı ve geri çekildi.

 

Karşı taraftan sarılın olan adam ve esmerlerden biri Bana doğru geldi.

 

Sarışın olan konuştu.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun? Bu suç," devam etmesine izin vermeden konuşmaya başladım.

 

"Yanına özür dilemesini söylemeye gittiğimde kulağıma bir şeyler fısıldadı, buna herkes şahit. Bana zarar vereceğini ve öldüreceğini söylediği için nefsi müdafaa olarak kendimi savundum. Kamera kayıtlatına bakılabilir, burada hiç bir suçum yok. Şikayetçi olmak isterse tabii ki şikayetçi olabilir, ama burada şikayetçi olması gereken taraf benim. " dememle esmer olan sarışın olana baktı ve haklı diyerek oturdu.

 

Sarışın tekrar bana döndü.

 

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"

 

"Hayır ama çokta umrumda değil." dedim ve Abime döndüm.

 

"Sende." Dememle dışarı çıktı. Buradaki karakolu arayıp bilgi verecekti. Baş hekiminin masasına ilerledim ve çantamdan bin dolar çıkartıp masasına bıraktım. Koltuğu öyle sert itmiştim ki duvara çarpıp kırılmıştı.

 

"Koltuğun parası." dedim ve eski yerime geri döndüm.

Başhekim ve odadaki bir kaç kişi şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyordu. Ne yani, kırdık o kadar parasını vermese miydim?

 

56 saniye sonra Başhekim boğazını temizledi. bakışlarımız ona döndüğü sırada içeriye bir adam ve kadın girdi. Tim her ne kadar dümdüz baksada ben anlayabiliyordum, şok olmuşlardı. Çünkü kadın benim ilerideki halim gibiydi. Onlarda oturduktan sonra Sarışın adamda vazgeçmiş olacakki yerine oturdu ve konuşmaya başladı.

 

"Yıllar önce hastanemizdeki bir hemşire bebekleri karıştırmış, hemşire hakkında hukuki işlemler başlatıldı fakat neden yaptığını henüz bilmiyoruz. Emin olmak için DNA testi yapmamız gerekiyor." dedi ve ben, babalar ve esmer kız başhekime doğru yürüdük. Sedyeye doğru ilerledik. İlk önce babalardan kan alındı ve sıra diğer kıza geldi.

 

"İğne kullanmadan alın kanımı." demesiyle hemşire yüzüne baktı ve konuştu.

 

"Anlamdım?"

 

"İğneden korkuyorum, iğnesiz alın!" diye bağırdı ve hemşire konuştu.

 

"Korkmayın, elim çok hafiftir. Gerçekten." demesiyle kız sedyeye oturdu fakat dakikalarca bağırdı ve en sonunda sabrımın sonuna geldim.

 

Hemşirenin elindeki şırıngayı alıp kıza döndüm ve omzunun biraz altını sıktım. bir kaç saniye içinde damarını bulunca iğneyi batırdım ve şırınga kanla dolunca çıkarttım. Şırıngayı hemşireye uzattım ve pamukla kızın yarasına bastırdım.

 

"Tamam korkabilirsin ama bu kadarda olmaz." dedim ve kızın dolu gözlerle sedyeden kalkmasıyla sedyeye oturdum. Hemşire bana minnetle bakıyordu. Küçük bir tebessüm gönderdim ona ve daha sonra perdeyi işaret ettim. Perdeyi kapattı ve bunu neden yaptık dercesine yüzüme baktı.

 

Telefonumu çıkardım ve 'Askerim, kolumda izler var. o yüzden.' yazdım ve kıza çevirdim. Cebimden askeri kimliğimi çıkartıp gösterdim. Kız gururla bana baktı be kulağıma fısıldadı.

 

"Sizin sayenizde rahat rahat yaşıyoruz, teşekkür ederiz." demesiyle cevap verdim.

 

"Ne demek, görevim." dedim dudağımı oynatarak. hemşire kanı aldıktan sonra perdeyi açtı ve içeri geçti. Bende içeri geçince doktor konuştu.

 

"Sonuçlar iki saat içinde çıkar. Tekrardan özür dileriz." dedi ve odadan çıktı.

 

"İkiz, yemek mi yesek?" diyen Dişi kuduma döndü bakışlarım. O sırada Mert konuştu.

 

"Bencede abla, ben aşırı derecede açım." dedi.

 

"E, ne duruyoruz? Hadi sizi kebapçıya götüreyim. Sözüm vardı." dememle hepsi gülümsedi. Ve odadan çıkmak için hareketlendik. tüm bakışlar üzerimizdeydi ama umrumuzda değildi.

 

Hastaneden çıktık. Kiraladığım yedi kişilik arabaya bindik ve en yakın kebapçıya doğru sürmeye başladım.

 

~~~

 

 

 

İki buçuk saat sonra,

 

Armina'nın Anlatımıyla;

 

 

"Evet, herkes geldiğine göre sonuçları açıyorum." Başhekimin konuşmasıyla adının ahsen olduğunu öğrendiğim kadın heyecanla kıpırdandı. Yalçın beyse stresle eliyle oynuyordu.

 

"Yapılan DNA testine göre Lidya Korkmaz, %97.9 ihtimalle Yılmaz Taşkıranın kızı." dedi ve ikinci zarfı açtı.

 

"Yapılan DNA testine göre Armina Kırşan, %97,9 ihtimalle Yalçın Korkmazın kızı."

 

"Hastanemiz adına özür dilerim, dediğim gibi hemşire hakkında hukuki işlemler başlatıldı." dedi ve hızla odadan ayrıldı.

 

Time kafamla işaret verdim ve hızla odadan çıktık.

 

Şu an konuşmak istemiyordum, eve geçince konuşurdum. Şu an kardeşlerimle bile konuşmak istemiyordum. Tim bunu zaten anladığı için hiç konuşmadan benimle beraber merdivenlere doğru yürümeye başladı. O sırada arkamızdan bir ses geldi.

 

"Kızım?"

 

 

~2196 kelime~

 

 

Herkese merhabalar canlarımm

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın...

Loading...
0%