Yeni Üyelik
6.
Bölüm

5. Bölüm: Tanışma

@birbakipcikiyorumm

⭐️Bölümümüzü yıldızlamayı ve yorum atmayı unutmayınız⭐️

 

.

.

.

 

"Kızım?" diye seslenen Ahsen hanımın sesini duyunca hepimizin adımları bıçak gibi kesildi. Arkamı döndüm.

 

"Buyrun Ahsen hanım, dinliyorum." dedim yumuşak çıkarmaya çalıştığım sesimle.

 

"Şey," dedi ve bir kaç saniye duraksadı. Sonra bana doğru geldi ve sarılmaya çalıştı. Bir adım geri gidip ona engel oldum.

 

"Temastan pek hoşlanmıyorum." dememle hüzünle gözlerini yumdu. Merhametli yüreğim dayanamadı ve ona doğru bir adım attım.

 

"Ama, size sarılabilirim." dememle bana doğru atılıp sıkıca sarıldı. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemeyip time döndüm. Uraz ağzını 'sende sarıl' diyerek oynatınca dank etti ve bende sarıldım. tam o sırada diğer aile üyeleri odadan çıktı.

 

Ahsen hanım benden ayrıldıktan sonra bir adım geri çıktı.

 

"Kızım biz senle tanışmak istiyoruz, akşam bize gelseniz?" diyen Yalçın beye döndü bakışlarım.

 

Yüzüne baktım ve daha sonra konuştum.

 

"Tamam, o zaman 8 uygun mu sizin için?"

 

"Uygun uygun kızım." diyen Ahsen hanımla ufak bir tebessüm ettim.

 

"Tamam 8'de ordayız."

 

"-yız derken?" diyen benden 3-4 yaş küçük çocuğa döndü bakışlarım.

 

"Kardeşlerim ve benden bahsediyorum 2. sınıfta öğrenmiş olman gerekiyordu aslında? Bak şimdi kendin ve yanındakilerden bahsederken 1. çoğul kişiyi yani 'Biz' kelimesini kullanırsın." dedim salağa anlatır gibi. Tim gülmeye başladı.

 

"Tamam kızım bekliyoruz, teşekkürler bizi kırmadığın için." dedi Yalçın bey.

 

"Numaranı verirsen konum atarım." diyen çocuğa döndü bakışlarım. benimle yaşıt gibi görünüyordu. Ya benden bir yaş büyüktür ya da bir yaş küçük. ne daha büyük ne de daha küçük. dedim içimden.

 

"Tabii, 05** *** ** **."

 

"Akşam görüşmek üzere." dedim ve time dönüp gülümsedim. Yürümeye başladık.

 

"Güzelim,"

 

"Efendim abim?"

 

"İyi insanlara benziyorla-"

 

"Abi, benim ailem sizsiniz, neden anlamak istemiyorsun?"

 

"Abim ben onu mu diyorum?"

 

"İkiz, abim haklı. Evet biz bir aileyiz ama belki ailemiz büyür. Güzel olabil-"

 

"Ben zaten onlara bir şans veriyorum be ikiz. Ama biliyorsun, sizin dışınızda kimsenin yanında sıcak olamıyorum."

 

"Ne yani, eğer bizi severlerse iki annemiz iki babamız mı olacak! Birde abiler ablalar... Ohh zengin oldum zengin!" diye bağıran Mert'e döndü bakışlarımız. Herkes Merte bakıyordu. Sessizlik oldu.

 

"Mert," dedim

 

"Efendim ablam?"

 

"Biz sana yetmiyor muyuz?" dedim şakasına ama o gerçek sandı. Zaten oda sırf benim moralimi yerine getirmek için öyle demişti ama ben anlamamış gibi yapıyordum şu an.

 

"Abla ben öyl-"

 

"Biliyorum aslanım. Şakaya şakayla karşılık verdim." dedim ve Mert hayal kırıklığı içinde yüzüme baktı.

 

"Sen de mi?"

 

"Kuzum-"

 

"Kuzum deme bana! Backstabber!" dedi ve uzaklaştı.

 

"Mert, kardeşim bir gün araba sevdandan dolayı ablamın şirketi batacak diye korkmuyor değilim."

 

"Batmaz oğlum, ablamız o. Rich Rich Rich!" dedi ve bana döndü.

 

"Abla,"

 

"Efendim Mert?"

 

"BMW'nin yeni bi-"

 

"Al Mert al bebeğim. Yahu 130.000 TL maaşın var, Sana verdiğim kredi kartı var, Özel görevlerden aldığımız paralar var, abimin ve dişi kurdumun verdiği kartlarınız var, babam var....Sen hala bana mı soruyorsun! Oğlum sen benden zenginsin! Bana niye soruyorsun alabilir miyim diye?" Ufuk söze atladı.

 

"Bak, ben İphone 15 pro max 1 Tb aldım. Hiç söyledim mi ablamlara abime? Hayır, çünkü istediğinizi alın demediler mi?" dedi ve telefonunu çıkarttı.

 

"Örnek öğrenci." dedim ve Ufuğu gösterdim.

 

"Hadi artık gidelim!" diye bağıran Efeyle beraber Uraz da konuştu.

 

"Bencede."

 

"Tamam, arabayı ben sürerim." dedim ve arabaya doğru yürümeye başladım.

 

Ahsen hanımla sarılmadan önce koşuşamayacak durumdaydım.

 

Şimdi sanki tüm derdim tasam azalmış gibi hissediyordum.

 

Ne oluyordu bana?

 

~~~

 

"Abla bence bu sefer takım elbise giyeyim!" diyen Efeye göz devirdim.

 

"Giy oğlum, Kız vardıya bir tane. Onu istemeye geldik deriz." dedim ve güldüm.

 

"Of abla dalga geçme!"

 

"Lan! Benim donumu kim çaldı?" diyen Ufuk'a baktı Uraz ve sonra konuştu.

 

"Kalpli miydi?"

 

"Ne!?" diye şok olmuş şekilde bir anda bağırdık.

 

"Şey, çantamdan çıktıda, karışmış herhalde." dedi ve içeri gitti. Elinde kırmızı kalpli bir donla geldiğimde hepimizi gülme tuttu.

 

Abim zar zor durup konuştu. Biz hala anıra anıra gülüyorduk.

 

"Lan, bu ne! Oğlum nerden aldın bunu?" dedi ve gülmeye devam etti. Uraz elindeki dona tiksiniyormuş gibi bakışlar atıyordu. Ufuksa aşkla donuna bakıyordu.

 

"Ya gülmeyin! Sakine Sultanım almış. Ee anne diyince akan sular durur. Gittim giydim. Anam! bir rahat bir rahat! Sonra anneme dedim, oda her renginden aldı. Bunları giyiyorum sürekli." demesiyle daha çok gülmeye başladık.

 

En sonunda dayanamayıp onlarda bizi katıldı ve dakikalarca güldük.

 

"Hadi gidelim artık, geç kalacağız. Tim, beş dakikaya hazır olun!"

 

"Emredersiniz Komutanım!" dediler ve içeriye gittiler.

 

~~~

"Vay anasını! Abla bu senin İstanbuldaki evin gibi, çok büyük lan!" diyen Mert'e dişi kurdum onaylamaz bakışlar atıyordu. Evin önüne geldiğimizde güvenlik yanımıza geldi. Camı açtım.

 

"Kimsiniz hanımefendi?"

 

"Armina Kırşan ben." dedim ve yüzüne baktım.

 

"Buyrun Armina hanım, Ahsen Hanım ve Yalçın Bey

sizi bekliyor." dedi ve evin kapısını açtı. Arabayı içeriye park ettim ve arabadan indik.

 

"Tim, siz geçin içeri. Ben Albayla konuşup geliyorum."

 

"Tamam kuşumm!" diyip bana arkasını dönen Asenayla hepsi eve doğru yürümeye başladı.

 

Telefonumu açtım ve Albayı aradım.

 

"Kıdemli Üsteğmen Armina Kırşan, Bursa. Emret Komutanım!"

 

"Rahat kızım rahat. Ee ne oldu güzelim, gittiniz mi?"

 

"Geldik geldik babacım. Şey diyecektim, asker olduğumuzu söyleyebilir miyiz? İllaha ki meslek konusu açılacaktır."

 

"Kızım araştırdığını söylemiştin, terörle bağlantıları yok, zaten ailede askerde var. Söyleyebilirsiniz."

 

"Tamam Albayım, kapatıyorum ben."

 

"Görüşürüz güzelim."

 

Telefonu kapattım ve az önce timin girdiği kapıya doğru ilerledim. Kapıyı güler yüzlü bir kız açtı.

 

"Hoş geldiniz Armina Hanım, buyrun şöyle gidelim." dedi ve beni sola doğru yönlendirdi. Salon olduğunu düşündüğüm yerde sabah gördüğüm herkes vardı. Ahsen Hanım ayağa kalktı.

 

"Hoş geldin güzel kızım, gel otur böyle." dedi ve koktuğu gösterdi. Başımla onaylayıp Timin yanına oturdum.

 

"Hoş geldiniz kızım, nasılsınız? İyisiniz inşallah." diyen Yalçın Beye cevap veremeden Adının Barın olduğunu öğrendiğim çocuk konuştu.

 

"Daha birkaç saat önce birlikteydik baba, abartmasan mı?" demesiyle onda olan bakışlarımı Yalçın Baya çevirdim.

 

"İyiyiz Yalçın Bey, siz nasılsınız?"

 

"İyiyiz bizde kızım. Teşekkür ederiz." dedi Ahsen Hanım.

 

"Kızım ben sana ailemizi tanıtayım. Baban, Avukat aslında ama şu an şirketimizi yönetiyor. Ben, mücevher tasarımcısıyım, şirketimizde çalışıyorum. En büyük abin Ilgaz, Cumhuriyet savcısı.Diğer abilerin ikiz , Miraç Kıdemli üsteğmen ve Rüzgarda Uzman Cerrah."

 

"Araz, senin ikizin, Teğmen. Barın, tıp okuyor. Ve Asya, evin en küçüğü. 12. sınıfa gidiyor şu an."

 

"Memnun oldum." dedim ve Ahsen hanım bana döndü.

 

"Sende kendini anlat güzel kızım?"

 

"Siz sorun, ben yanıtlayayım."

 

"En sevdiğin yemek?"

 

"Yemek seçmem ama dönere bayılırız."

 

"En sevdiğin renk ne?"

 

"Kırmızı."

 

"Kaç yaşındasın?"

 

Ahsen Hanımın suratına baktım, tamam karışmıştıkta karnından çıktığım yılı da mı hatırlamıyordu?

 

"Ne oldu ya? Neden herkes bana bakıyor?"

 

"Anne, az önce öz kızına yaşını sordun." diyen Araza baktım. Bana bakarak konuşuyordu. Çok benziyorduk.

 

"Ayy heyecan yaptım!" dedi ve güldü. Yalçın Bey söze atladı.

 

"Ne iş yapıyorsun kızım."

 

Asker olduğumu henüz söylemeyecektim, ilerleyen saatlerde söylerdim.

 

"Mücevher tasarımcısıyım, kendime ait bir şirketim var." dememle Asya gülmeye başladı.

 

"Ay ilahi! Hiç güleceğim yoktu, ne tasarlıyorsun mesela?"

 

Bileğini işaret ettim.

 

"Bileğindeki bilekliği 2 yıl önce tasarlamıştım, yanlış hatırlamıyorsam fiyatı 1,5 milyon dolardı. Bir tanesini satışa sürmüştüm ve bir tanesinide ikizime hediye ettim." dememle Asenam bileğini gösterdi. Ona dönüp gülümsedim.

 

"Oha! Sen The Bright şirketinin hissedarı mısın?!"

 

"%52'si benim, evet." dememle tüm aile şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

 

Araz konuştu.

 

"İkizim derken?"

 

"Asena benim biyolojik olarak olmasada ikizim." dedim ve Asena'nın elini tuttum. Dişi kurdum gülümsedi. Göz kırptım. Araz'ın yüzü düşmüştü.

 

"Arkadaşlarını bizimle tanıştırmay-"

 

"Kardeşlerim." diye düzelttim.

 

"Çınar, abim . Asena ikizim zaten az önce konuştuk. Mert, Efe, Ufuk, Uraz ise kardeşlerim."

 

"Anladım..." Bozulmuş muydu o?

 

"E hadi sofraya geçelim?" Diyen Araz'a başımla onay verdim ve ayağa kalktık. Herkes odadan çıkınca time döndüm.

 

"Noldu oğlum size? Dilinizi eşşek arısı mı soktu? Niye konuşmuyorsunuz?"

 

"Vallaha abla ben öyle bir gerildim ki hayatımda hiç bu kadar gerilmemiştim." Uraz'ın sözüyle gülümsedim.

 

"Al benden de o kadar." diyen Çınar abime baktım.

 

"Abi, sende mi? Normal insanlar işte." dedim ama bende fazlasıyla gerilmiştim.

 

O sırada yemek odasına geldiğimiz için sessizleştik.

 

Masada bir kuş sütü eksikti. Sakine Sultan bize hazırlardı evet ama onun dışında pek böyle şeyler yemezdik. Dağda ne bulursak onu yerdik. Ve bu kadar yemeği galiba ilk kez bir arada görüyorduk.

 

Timle yan yana oturduk.

 

"Eksik bir şey var mı Ahsen Hanım?" diyen çalışana baktım.

 

"Yok yok. Ama sen bir misafirlerimizede sor." demesiyle kadın bize döndü.

 

"Bir şey ister misiniz efendim?"

 

Benden önce abim konuştu.

 

"Asena'nın süt ürünlerine alerjisi var onun için ayran yerine vişne suyu alabilir miyiz? Ayrıca Armina Kolayı hiç sevmez. Onun içinde vişne suyu getirebilir misiniz?"

 

Sonrada mırıldandı.

 

"Bu dört ayı ne bulsa yer zaten." demesiyle dörtlü abime döndü.

 

"Ayıp oluyor abi insanların yanında." Ufuk'un sözünü Uraz devam ettirdi.

 

"Rezili rüsva ettin bizi abi."

 

"Doğrular be kardeşlerim, ayı gibi yemiyor musunuz?"

 

"Sanki ablamlar ve sen yemiyorsun."

 

"Biz büyüğüz, enerjiye ihtiyacımız var bir kere."

 

"Susun bakayım, benim kardeşlerim istediğini yer abicim, üzgünüm ama sana katılmıyorum. Onlar gelişme çağında." dememle Asena şok olmuş bir ifadeyle bana döndü.

 

"Gelişme çağı mı!? Kazık kadar oldular ikiz! İstersen birde bebek maması içir?"

 

"Olabilir aslında, daha çok küçükler baksana şunlara." diyip ciddi ciddi bir kaç saniye düşündükten sonra bu fikri saçma buldum ve boğazımı temizledim. Daha sabah tanıştığımız insanların yanında noluyordu bize böyle?

 

O sırada bize değişik bir ifadeyle bakan Baran ve Asyayı gördüm. Niye öyle bakıyorlardı?

 

Tim benim boğazımı temizlememle anında ciddiyete büründü ve yemeğimizi yemeye devam ettik.

 

Yemeğimiz bitince tekrar salona geçtik. Herkes içeriye girmişti. Sadece ben ve Miraç kalmıştık. O arkamda bense öndeydim. Tam salona gireceğim sırada elini belime attı ve ben silahıma dokunmasına izin vermedim dirseğimi yüzüne geçirdim ve ona döndüm bana hamle yüzüme sert bir yumruk geçireceği sırada yumruğunu tuttum ve diğer elinide elime aldım. Askeriyede Kelepçe sistemi dediğimiz tutuşla tuttuğum için çıkması imkansızdı. O sırada tim ayaklandı ve silahlarını Miraç'a doğrulttu.

 

Tüm ev halkı Şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Adam Kıdemli üsteğmendi ve onu bu şekilde nakavt etmeme şaşırmış olmalılardı. Aynı zamanda bir anda timin silahlarını çıkarmalarıda onlara x2 Şok vermiş olmalıydı. Gür bir sesle konuştum.

 

"Tim!"

 

'"Emret Komutanım!"'

 

"İndir silahını!"

 

'"Emredersiniz Komutanım!"' dediler ve silahlarını bellerine yerleştirip hazır ola geçtiler.

 

Miraç ve Araz anlamıştı asker olduğumuzu. Diğerleriyse 'tim ne alaka? kafadan kontak mı bunlar' der gibi bakıyordu.

 

Araz "Siz," dediği sırada Efe sözünü kesti.

 

"Ablam söylemeyi unuttu galiba, evet biz askeriz." dedi ve bana baktı. Bu bakış 'Umarım albay izin verdiği için bize tim demişsindir, aksi taktirde şu an büyük sıçtım, kurtar beni' bakışıydı. gözlerimle ona onay verdiğimde rahatladı.

 

"Nasıl yani?" diye Miraç'a çevirdim bakışlarımı.

 

"Ne nasıl yani?"

 

"Ee bana tekmil vermedin?" demesiyle alayla gülümsedim.

 

"Aynı rütbedeyiz, Kıdemli üsteğmenim." dedim ve time döndüm.

 

"Tekmil ver asker!" dedim ve Rütbe sırasına göre tekmil vermeye başladılar.

 

"Üsteğmen Asena Güçlü, Bursa. Emret Komutanım!"

 

"Üsteğmen Çınar Görgülü, Manisa. Emret Komutanım!"

 

"Teğmen Ufuk Özütürk, Uşak. Emret Komutanım!"

 

"Teğmen Uraz Aktan, Bursa. Emret Komutanım!"

 

"Kıdemli Başçavuş Efe Egeli, Aydın. Emret Komutanım!"

 

"Kıdemli Başçavuş Mert Kalyoncu, Rize. Emret Komutanım!"

 

"Rahat tim rahat." dememle dılarıdan bir ses geldi.

 

"Yaktım çıranı Yalçın!" diye bir bağırış ve Mermiyle kırılan bir adet büyük cam.

 

 

~1802 kelime~

 

 

Merhabalar canlarım, nasılsınız?

 

 

Kitabımızı nasıl buluyorsunuz?

 

 

Armina'nın biyolojik ailesi peki?

 

Tim?

 

 

Yalçın beye bağıran kim sizce?

 

 

Armina?

 

 

Hayalet okurlarım, lütfen sizde birazcık yorup yazıp bölümleri oylayabilir misiniz?

 

 

Hepinize tekrardan teşekkür ederim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere, allaha emanet olun ballarım...

Loading...
0%