@birbaskadirpapatya
|
Deli gibi koşuyordum, karanlık bir ormanın içinde, adımlarım her geçen saniye daha hızlı, daha düzensiz hale geliyordu. Etrafımı göremiyor, sadece önüme bakıyor, sanki bir şeyler beni takip ediyormuş gibi hissediyordum. Bazen ayaklarımın altındaki toprak kayıyor, bazen bir dal ya da taş bacaklarımdan geçip beni düşürmeye çalışıyordu. Ama durmadım. Hızla koştum.
Fısıltılar vardı. Her yerden, her yönden... Kafamın içinde uğuldayan sesler bir çığlığa dönüşüyordu. Kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu, ciğerlerim sıkışıyordu. Bir an için nefes almak imkansızlaştı, ağzımdan çıkan her nefes boğazımda düğümleniyor, bir türlü gitmiyordu. Öksürerek yere düştüm. Ellerim ve dizlerim yorgunlukla çakıldı toprağa, öksürüklerim boğazımda birikmişken, fısıltılar daha da yaklaşarak kafamı delip geçiyordu.
Bunlar sadece sesler değildi. Benim içimdeki korkuydu. Kafam patlayacak gibiydi.
Gözlerimden yaşlar süzülürken, nefes almak için çırpınırken önümde eski, terk edilmiş bir ev belirdi. Annem... Yavaşça, donuk gözlerle bana bakıyordu. Buz gibi bakışlarıyla donmuştum. Bir kelime bile etmedi, sadece bana soğukça bakıyordu.
"A-anne!" Diye seslendim, elim benden bağımsız bir şekilde ona doğru uzandı. Öksürdüm, nefes almak gitgide zorlaşıyordu. "A-nne... y-yardım et... lütfen..."
Gözlerim ona son bir kez umutsuzca bakarken, annemin gözleri beni onaylamaz bir şekilde süzüldü. Yüzü soğuktu, neredeyse taş gibiydi. Sadece arkasını döndü ve uzaklaştı.
Hayır! Bunu kabul edemezdim.
Annem kaybolurken, fısıltılar dört bir yanımı sararken, içimdeki panik arttı. Kafamın içinde uğuldayan sesler beni boğuyordu.
Bir an için her şey karardı... Sonra gözlerimi açıp hızla kafamı kaldırdım. Etrafımda her şey bulanık, her şey kaybolmuş gibiydi. Hızla etrafıma baktım, neredeydim? Kalbim çırpınarak atıyordu, kan ter içindeydim. Gözlerim, sınıfın ortasında kaybolmuş gibi hissediyordu.
Hoca bana doğru eğildi. "İyi misin kızım?" dedi, sesindeki tedirginlik bana soğuk bir dalga gibi çarptı. "Kalk, elini yüzünü yıka."
Birkaç saniye duraksadım, bir boşluğa bakarak ona cevap vermedim. Sonra başımı yavaşça sallayarak ayağa kalktım ve sınıftan çıktım. Tuvalete gittiğimde, yüzümü yıkarken aynada bir şey gördüm. Arkamda annemin soğuk yüzü, tıpkı kabusumdan çıkmış gibi. Bir an irkildim, ama arkamı döndüğümde kimseyi görmedim. Yutkundum, hafif titremeye başladım. Deliriyor muyum?
---
Sınıfa girdiğimde Çağrı'nin aynı yoğun bakışlarını bütün ders üzerimde hissedebiliyordum,onun bakışları altında eziliyor,git gide küçülüyordum...ruhuma bir demir atmış gibiydi ve bırakmıyordu...
Okul çıkışı . Kafam hâlâ karışıktı, düşüncelerim bulanıktı. Sokakta yürürken bir ses duydum, aniden irkildim. Hızla bakındım, duvarın dibine yaklaştım. O anda gördüğüm tek şey, bana doğru yaklaşan yavru bir sokak kedisi oldu. Kedinin bana bakışı beni rahatlattı, ama aniden geri çekildim. Korkuyordum.
Kediyi uzaklaştırmaya çalıştım, "Pist git, hoşt, uzak dur!" dedim, sesim bile titriyordu.
Henüz 6 yaşındaydım. Babamın kışın evde baktığı civcivi hatırladım. İlk kez onu elime aldığımda, etinden tüylerinden, kemikleri geldiğinde panik ve korkuyla civcivi elimden atıp ağlamaya başlamıştım benim yüzümden bacağından sakat kalmıştı ve büyüyünce babam kesip yemeştik:) Bir dahada hayvanlara asla dokunmadım hep panik yapıyor,korkuyordum ağlıyor ve titriyordum çok kötü bir şey Kedi sanki beni duymuş gibi durdu ve kafasını yana eğip tatlı tatlı baktığında Rahat bir nefes aldım. "Akıllı kedicik," dedim. Ona birkaç adım atıp çömeldim. Düşünceleri bir nebze durulmuştu. Kedinin karnını doyurmak istedim, çantamdan bir parça poğaça çıkardım ve ona verdim. Kedinin bir çırpıda yemesi içimi rahatlattı, gülümsedim. O esnada, bir sesin geldiğini duyunca bir an korkuyla sıçradım ve korkuyla arkama baktım ama gordüğüm kisiyle göz devirmem bir oldu.
Çağrı... "Şimdide kendi kendine mi konuşmaya başladın? Sıradaki delirme belirtin ne?" dedi, gülerek.
Buna, sabırsızca cevap verdim. "Haha, çok komiksin. Gülmekten karnım ağrıdı," diye bağırarak.
O sırada, birkaç adım bana yaklaşarak tekrar gülümsedi.
"Ne demezsin hanimefendi,görevimiz"
ona göz devirdim ve tekrar kediye döndüm o da yanıma geldi kedi yemeğini bitirdiğinde ona yaklaşarak ayaklarına dolandığına kıkırdadım o da gülüp kediyi kucağına aldı ve sevmeye başladı onları bir tebessümle izlerken ela gözleri ara sıra bana bakıyor sonra geri kediye dönüyordu Bir süre sonra ayağa kalktım o da kediyi bıraktı uzun zamandır konuşmadığımız için tuhaftı
"Uhm...En son söylediğim sözler için özür dilerim... Biraz kötüydüm."
Gülümsedi
"Çağrı:sorun değil...Peki bana olan bu sert tavırları bırakıp arkadaş olmaya ne dersin?"
Bende ona tebessüm ettim ve bana uzattığı elini tuttum
"Tabiki Çağrı bey,tanıştığımıza memnun oldum"
"Çağrı:duygularımız karşılıklı hanımefendi"
O an, aramızdaki buzlar erimiş gibiydi. Ellerini uzattı, ben de tuttum. Sonra ellerimizi çekip birbirimize son bir bakış attık. Çağrı'nın gözlerindeki anlamlı bakış, kalbimi hızlı atmaya zorladı.
"Sonra görüşürüz," dedim, ve yoluma devam etmek üzere arkamı döndüm.
"Sonra görüşürüz, papatyam," dedi Çağrı, dudaklarında bir gülümseme.
"Papatyam mı demişti o?" diye düşündüm. Kalbim hızla çarptı, ama düşüncelerim onu dikkate almadı. Eve gitmek için acelem vardı.
Fakat, evde geç kaldığım için bir şeyden habersizdim. Babamın gözlerindeki öfkeyi bilmiyordum...
|
0% |