Yeni Üyelik
14.
Bölüm

11.Bölüm:

@birbilinmeyen_kale

 

Bazı sorulara cevap bulmak zordur bazen imkansız fakat buna tezat hayat sorularla doludur . İnsan bu çelişkinin içinde çoğu zamann kaybolur . Yolunu şaşırır ki bu olasıdır . Beşerdir çünkü insan , şaşar .

  

 

Bense şaşaan yollardan aydınlığa giden bir çıkış bulmanın yolcusuyum . Karmaşıktır yolum , dağınıktır aklım , yorgundur kalbim fakat ben küçük bir ışık huzmesine talibim . Ne olursun Rabbim ...

 

~~~~~

 

" Şimdi söyle bakalım Eda Hanım , bu ne demek oluyor?"

 

Ağbeyim gözlerini üzerime dikmiş bir yanıt beklerken benden ona bir yanıt beklerken benim ona verebileceğim ne tek bir sözüm ne bir cümlem vardı .

 

Bu kaçıncıydı ? Hiçbir günahım suçum olmadığı halde bu kaçıncıydı ? Bir insan kaç kere aynı çukura batabilirdi ? Hemde henüz battığı çıkurdaki kirlerden dahi arınamamışken .

 

Benden bir yanıt beklercesine bakan gözlere daha fazla bakamdım yüzüm yoktu , gücüm yoktu . Yutkundum seslice . Boğazımda bir yumru vardı yutkundum fakat dinmedi aksine canıma battı .

 

Bir tarafım söylemek istedi. Söyle gitsin tek başına sırtlanma artık , sırtlanma yoksa bu senin sonun olacak .

 

Anlat dedi diğer yanım , anlat . Anlat ama anlatsan ne olacak ? Bitecek mi ? Her şey daha mı kolay olacak ?

 

"Cevap ver Ahueda! Sana bir soru sordum ."

 

 

Bakışlarım tekrar esmer yüzüne döndü. Ne diyeyim ağabey? Ne dememi istersin ? Anlatayım mı mesela sana her şeyi ? Sahiden anlar mısın beni?

 

"Sabır ! " Bir elini saçları arasına sokarak sertçe karıştırdı . " Abim , desene bir şey . Ne iye öyle susup duruyorsun? Kim lavuk? Bak sakin kalmaya çalışıyorum ama beni zorlluyorsun ."

 

Ne demeliydim ? Nasıl bir kulp bulmalıydım?

 

" Ben nereden bileyim ağabey ? " Ellerim arasında ki buketi fırlatırcasına bıraktım . " Ne bu ? Kimin , nereden budun ? " Sesim öyle şaşkın çıkıyordu ki ben bile hayret ettim . Sanki hiçbir şey bilmiyormuşum gibi. "Saatlerdir baygın aygın yatıyorum zaten bir de getirmişsin bir çiçek tutuşturmuşsun elime bunediyorsun . Ne bileyim ben ne ! "

 

 

Yemedi tabi . O da tıpkı benim gibi olduğu yerde diklendi. " Kızım delirtme beni bak! Hiç bilmiyormuş numalrına yatma . Senin adına gelmiş bu çiçek . Kim bu , okuldan falan mı? "

 

 

"Ağabey sen delirdin mi? Ne demek istiyorsun ? Sevgilim olduğunu falan mı ima ediyorsun ? "

 

Dediklerim ile daha da harlanan öfkesiyle bana doğru biraz daha yaklaştırdı sandalyesini. İşaret parmağını ikaz edercesine önümde ağır ağır salladı . " Bana bak Eda ne biçinm konuşuyorsun sen öyle ? Sevgili falan , Abin var senin karşında . "

 

Şuan tam olarak annemin oğluydu .

 

"E bende onu diyorum ya ağabeyciğim . Benim karşımda ağabeyim varken böyle bir şey olması mümkün mü sence ? Değil , olmaz olmazda . Bir karışıklı olmuştur . " İnanmazcasına bakmaya devam etti. Önümde salladığı hala havada duran iri elini iki elimle zorca kavrayarak kendime doğru çektim . İnanmasını istercesine gözlerinin en içine baktım . "Ağabeyim , canım abim . Vallahi öyle bir şey yok olamaz da . Hem sen beni blmiyor musun ? Ben öyle biri miyim, ben senin biricik kız kardeşn değil miyim? Olmaz da , hadi diyelim ki oldu ben sana söylemez miyim?"

 

 

Az da olsa gözlerinde ki o sert ifadeye biraz ket vurmuş gibiydim. "Olmasında da zaten Ahueda ."

 

 

Yakınırcasına soludum . "Ya yok zaten abi ! Yok öyle bir şey !"

 

Keşke sadece sandığın gibi olsaydı ağabey . Keşke sadece korktuğun kadarı olsaydı da bu kadarı olmasaydı . keşke bu çiçekleri yollayan saplantılı bir sapık olmasaydı da senin sadece kıskançlık yapabileceğin bir mesele olasaydı .

 

Düşüncelerim midemi bulandırdı suratımın ekşimesine engel olamadım .

 

Kucağımda ki ellerimizin üstüne boşta kalan elini kapattı abim . Sesi endişeliydi ." Ahueda iyi misin , ne oldu ? Başın falan mı döndü ? Abim ?"

 

Telaş yapmaması için kafamı hayır anlamında salladım . "Yok yok iyiyim de biraz kötü hissettim bir an sadece . Ağbey yorgunum zaten lütfen uzatmasak mı ? Hıı?"

 

Ayaklanmaya kalktı fakat engel oldum . "Yok ben bir doktora haber vereyim . Sen iyi görünmüyorsun."

 

"Abi dur . Ben iyiyim ama biraz yorgunum . Şu konuyu da lütfen kapatalım . "

 

İkna olmasa da halimden etkilenmiş olmalı ki kabul etti. "Tamam tamam ama şimdilik kapatalım bakalım. Peki senin dediğin gibi olsun . Ama bundan sonra peşindeyim haberin olsun . "

 

Kafamla onayladım. "Ben hazırlanayım da çıkalım o zaman . Bunalıyorum burada durdukça . "

 

Boğazını yalandan temizledi. "İyi madem . Çağırayım Sahra'yı ? Halledebilecek misin?"

 

"Hıhı , hallederim . Ağabey sende beni iyice kötürüm yaptın alt tarafı bayıldım."

 

" İyi o zaman ben seni kapıda bekliyorum . Sen şey yaparsın . Bir şey olursada bana seslen hemen ,tamam mı ?"

 

"Tamamm." Benden aldığı onayla ellerini ellerimden çekti. Oturduğu sandalyeden kalkarak karşımda dik bir konuma geldi odadan çıkmadan önce , fırlattığım gül demetini de alarak odadan ayrıldı .

 

 

Ağabyimi biraz tanıyorsam bana zerre inanmamıştı ve o çiçeğin kimden geldiğiniaraştırıp bulurdu . üzerindeki not ise onun için büyük bir ip ucuydu fakat onu çiçeği fırlatırken çaktırmadan aldığımın farkında değildi .

 

Böyle bir dedililin elimden kayıp gitmesine izin veremezdim bu nota benimde ihtiyacım vardı . Düşünecek çok şey vardı . Ama en azından şimdilik düşünmemeyi seçtim ikinci bir bayılma vakası atlatmak istemiyordum .

 

Bu esnada bir hemşire gelip elimdeki bitmiş serumu çıkarmıştı . Hemşirenin odadan ayrılmasıyla yataktan yavaşça kalkarak odadaki lavaboya yöneldim . Aynadaki karşılaştığım aksim korkunç sayılabilecek derecde fena bir haldeydi . Solgun suratıma biraz su çarparak kendime gelmeye çalıştım. İşimi hallettikten sonra üzerimi giyere odanın kapısına yöneldim . Kapıyı açtığımda ağabeyimi bir duvara sırtını vermiş telefonla konuşurken buldum . Beni fark ettiğinde telefou kapatarak bana doğru yöneldi . "Tamam devrem . Sen halladersin . Eyvallah kardeşim."

 

Adımlarım yavaştı . Ben anına varamadan o bir kaç adımda hızla yanımda biterek koluma girerek diğer kolunuda omzumun üzerine attı . "Abim iyi misin ? yürüyevbilecek misin ? " Kendi kendine kızıdı . "Benimki de soru ! " Beni kucağına almaya kalkıştı . "dur abim beni indireyim." Fakat engel oldum . "Ağabey ameliyat olmadım sadece bayıldım . Yürüyebilirim sen destek olsan yeter. " İtirazım üzerine irelemedi. Beraber yavaşça asasöre yöneldik . Gelen asansöre binerek ağabeyimin girişi tuşlamasıyla aşağı inmeye başladık .

 

Hataneden dışarı çıktığımızda ilk yaptığım şey temiz havayı solumak oldu . Hastane kokusundan nefret ederdim .

 

Biraz ilerlediğimizde hastane bahçesindeki otoparkın oraya doğru yönelmiştik biraz ileride Sahra ve onun bizi beklediğini gördüm . bizi fark eden kişi Sahra olmuştu . Fark ettiğğ ilk an daha biz onların ysnıns vsrsmsdsn bir kaç adım önce yanıma gelerk diğer koluma girdi. İyi misin ? Loçkam solgun görünüyorsun keşke bir sandalye falan isteseydik , yürümeseydin boşuna. Gelemediniz de zaten , bir şey olmadı değil mi ? Keşke seni bırakmasaydım . ." Kızgın bakışları benden ağabeyime döndü. "Ehh be Turgut , abi. Ne diye yürüttün kızı ?"

 

Ağbeyimse kendini savunma ihtiyacı hissederek açıklama yaptı . "Ddeim ben kucağıma alayım dedim istemedi. İyiyim dedi. " Sahra ise onun açıklamsını umursamyarak bana döndü. "İyisin ama di mi sen ?"

 

Bezgince yanıtladım ." İyiyim loçkam iyiyim ama bir kez daha birisi "İyi misin ?" diye sorarsa kusacağım !" Konuşurken ağabeyimin arbasının önüne kadar gelmiştik bile . O ise arabanın önünde durmuş bir yandan elindeki telefona bakıyor bir yandan da bize bakarak elindeki telefona bir şeyler yazıyordu . Diğer elinde ise ilaç poşeti gibi bir poşet vardı .

 

 

"Tamam tamam bir daha sormayacağım . Hadi arabaya bin de üşütme. " Bu esnada ağabeyimde cebinden çıkardığı anahtarla aracın kilidini açtı . "Sahra doğru diyor , hadi geç otur sen . "

 

 

" Geçmiş olsun tekrar ." dedi bana bakarak ardından ağabeyime döndü. "Sizi beklerken ilaçları aldık ." diyerek poeti ağabeyime uzattı .

 

"Sağ ol . Sana da zahmet verdik. " Dedi ağabeyim elini uzatarak . Uzatılan eli karşıladı Sercay . "Estağfurullah. " Sahra' ya döndü bu kez . "Hadi abim bizde gidelim . Araba hemen alt sokakta ."

 

Onayladı onu Sahra . " Tamama abi. " Bana sıkıca sarıldı bense aynı şekilde karşılık verdim sarılıına biz sarılırken ağabeyim biraz uzaklaştı benden .S arılırken çaktırmadan kulağıma fısıldadı Sahra " Bir şey olmuş belli . Herkesi birşey olmadığına ikna edebilirsin ama beni kandıramzsın .Ne oldu bilmiyorum ama mutlaka konuşacağız . " Geri çekilerek tekrara sarıldı . "Her ne olursa olsun ben yanındayım , tek değilsin unutma . " Geri çekildi fakat ellerimi bırakmadı . " Seni bırakmak içime sinmiyor ama bir doktor varmış Sercay abimin tanıdığı annem ile ilgili onunla görüşmeye gitmem gerek . "

 

"Saçmalama Sahra . Asıl iyi olsam bende gelirdim seninle birlikte . Sİze zahmet verdim zaten . Her şey için teşekkürler. " Son söylediklerimi ikisine de bakarak söylemiştim . O sadece bir baş selamıı verirken Sahra beni azarlamıştı . "Saçmalama! Bizim aramızda zahmeti mi var Allah aşkına ! Hadi daha fazla üşütme de bin ." dedi benden iyice ayrılarak . Ağabeyim tekrar koluma girerek arabaya binmeme yardımcı oldu . Ardından ağbeyim de onlarla vedalaşarak yanıma oturdu . Aracı çalıştırmasıyla kornaya basarak son bir selam verdi ve hastaneden eve dğru yol almaya başladık .

 

Asıl zor olan kısım bundan sonrasıydı . Evde eminim ki büyük bir merek içinde olan hattasorularına yanıt alamadıkça kafasında senaryolar kuran annem beni bekliyordu .

 

Yol boyu ben dişinceli bir halde yolu izlerken ağabeyim ise bir yandan arabayı sürüyor bir yandan da susmayan telefonunu yanıtlıyordu . Neyseki çok uzakta değildik . Bir anda araba ani fren yaptı . Öyle dalmıştım ki neden fren yaptıımızı anlayamamıştım bile . Ağbeyim ise kolunu bana doğru sper etmişti bu sayede fren yaptığımızda öne doğru savrulmamı engellemişti. . "Ağabey n'oldu?"

 

"Ne bileyim yola atladı hayvan birden . Allahtan durabildim de bir şey olmadı . "Bana doğru döndü . " Bir şeyin yok di mi ?"

 

"Yok , hayır iyiym ." Kemerimi takmadığımı görünce kaşları derince çatıdı . "Ne diye kemerini takmıyorsun kızım?" Takmadığımın farkında bile değildimki . Anın rehavetiyle o bana çıkışınca bende aynı şekilde ona çıkıştım . " Unutmuşum! NE DİYE BAĞIRIYORSUN? Asıl sen neden önüne bakmıyorsun canımıza kastın mı var ? Ne var böylesine hayatımızdan da önemli olan o telefonunda ? "

 

"Hasbinallah! Dikkatimden kaçtı bir an kızım ne var? Asıl sen niye bağırıyosun ? Unutuyorsun heralde abi olan benim. "

 

Yolun ortasında durduğumuzdan mütevellit arkadaki araçların kornası büyük bir gürültü ile duyuluyordu . Bunun üzerine gereksiz yükselmemizin de etkisiyle kafamı tekrardan zonklamaya başlayınaca alttan almaya karar verdim . "Tamam , tamam ikimzde hatalıyız . Ben takıyorum kemerimi . Sende kapat telofununu ağabey . Hadi sür de gidelim . İnsanların da yolunu kapattık zaten. "

 

" Tamam. Sizde be patlamayın . Al ! Çekildik yolunuzdan ." Diyerek telefonunu bıraktı. Aracı yeniden çalıştırması ile yola devam ettik .

 

 

~~~~~~

 

Eve vardığımızda abim arabayı park edecek yer bulamayınca beni apartmanın önünde indirmiş , kendisi arabayı park etmeyeuygun bir yer bulmak için uzaklaşmıştı .Bende bu esnada apartmana yönelip zile bastım bir kaç saniye içinde otomatik kapının sesinin duyulmasıyla büyük demir kapıdan içeri girdim . Yavaşça merdivenleri tırmanmaya başladım . Bedenim yorgundu serum iyi gelmişti fakat hala üzerimde bir halsizlik vardı . Bizim kata geldiğimde kapının kapalı olduğunu gördüm . Kapıyı tıklattığımda kapı hemen açılmadı hatta iki küçüğün atışmalrı duyuluyordu . Kapıyı açmaya çalışıyolardı . Kapının ardından boğukça gelen seslere kulak verdim :

 

"Yanlış tarafa çeviriyorsun Emir! " diyen kızgın sesin sahibi Melisaydı . Kapının zorlanma sesi geldi ardından . "Hayıy Melisa ! Doğyu yapıyoyum ama açılmıyoy!"

 

" Biraz daha zorlarsan kilit kırılacak zaten . Çekil şurdan ben yaparım . " Bir kaç itişkakış sesini duydum . "Ya hayıy ben açayım ! "

 

"Ama açamıyorsun, inat etme ve biraz büyük sözü dinle."

 

" Sen benden büyük değilsinkine ! Hem bende açabiliyim ." Bir itişme sesi daha geldi. "Çekil şurdan . Ben açarım." Kilitin sürgüde döndürülme sesinden sonra nihayet ki kapı açıldı .

 

 

Kapı açıldığında karşımda kapıyı souna kadar açmış olan Melisa ve bir kaç adım ötesinde çipil çipil gözlerle bana bakan Emir 'i buldum . Çocukları görünce gülümsemek için kendimi zorladım ama ne kadar başarılı olabildim bilmiyorum . "Merhaba, ben geldim." diyerek içeri girdim . ben içeri girer girmez Emir koşrak gelip bacağıma sarıldı .

 

"Bebeğim ..." Diz çökerek onunla aynu boya geldim . Bu sayedeo da kollarını boynuma dolayarak göz yaşlarını akıtmaya başladı . "Teyze..." ağlarken bir yandan da boğça mırıldanıyordu . Sıkıca bana sarılan minik bedene aynı şekilde karşılık verdim . "Bebeğim bu kadar çok mu özledin beni?" Konuşurken bir yandan da sırtını sıvazlıyordum . "Koyktum." dedi ağlamakı bir sesle . "Şşşşt , tamam teyzeciğim . Bak ben iyiyim , bir şey olmadı . "

 

Bu sırada gözüme bizi uzaktan büyük bir dikkatle izleyen Melisa çarptı . O da merak içinde bana bakıyordu. Çocuklar da beni o halde görmüş olmalılardı.

 

 

Eğer gücüm yerinde olsaydı kollarım arasındaki bedenle birlikte ayağa kalkardım fakat bunu yapmam şuan biraz zordu. Geriye çekilerek karşımdaki minik insanın benim için akıttığı inci tanelerini naifçe sildim. İki yanağına birer öpücük kondurdum. " Benim kuşum beni çok mu merak etmiş bakayım! İyiyim ben bebeğim merak etme . Hadi içeri geçelim." Ayağa kalkarak açık kalan kapıyı kapattım . Emir'in minik elinden tutarak salona doğru ilerlemeye başladım . Melisada ardımızdan sessiz ve minik adımlarla geliyordu.

 

 

Salona geldiğimizde karşı karşıya duran üçlü koltuklardan birine oturarak Emir'i kucağıma çektim. O da kucağıma iyice yerleşerek bana sokuldu. Kaçacakmışım gibi sımsıkı kollarını bana sarması ne kadar korktuğunu kanıtlar nitelikteydi. Melisa ise Emir ile oturduğumuz koltuğa gelip bizden en uzak kısma oturmuş ellerini dizlerine koyarak sıkkınca yere değmeyen ayaklarını ileri geri sallıyordu.

 

 

Emir kuşumun kafasını göğüsüme yaslamasıyla bende aynı şekilde kafamı onun kafasının üzerine yasladım . Koltukta hafifçe kıpırdayarak yanımızda oturan Melisaya doğru döndüm .

 

 

Ona baktığımı fark eden Melisa " Ne var ?" anlamında kafasını iki yana salladı.

 

 

Bende yok bir şey dercesine aynı şekilde karşılık verdim .

 

" O zaman niye bakıyorsun? " Diye sordu bu kez.

 

 

Omzumu indirip kaldırdım. " Hiç, öylesine iyi misin diye baktım."

 

 

Tek omzunu hareket ettirdi. " Asıl benim sana sormam lazım. En son gördüğümüzde ölü gibi yatan sendin." Dedi.

 

 

Emir ise sessizce kucağımda bizi dinliyordu ama Melisa'nın son dedikleri ile birlikte kucağımdan ulaşabildiğince ayağıyla Melisa'nın bacağına vurmaya çalıştı. " Melisa! Sana o kelimeyi kullanma demedi mi annem!"

 

 

"Bana ne" dercesine omuzlarını hareket ettirdi Melisa. "Senin annenin dedikleri umrumda değil. Ben gördüğümü söylüyorum. Ölü gibi kılırdamadan yatıyordu işte. Yalan mı?"

 

 

"Melisa! " Diyerek kucağımda hareketlenerek Melisaya doğru atılmaya çalıstı ama kollarımı sıklaştırarak engel oldum. " Şşşşt! Emir dur teyzem."

 

 

İtiraz edercesine bana döndü. " Ama teyse ne diyoy! Sana ölü dedi. Sen ölmedin ki . De mi?" Dedi buğulu gözlerle.

 

 

Kafasını bir elimle tekrar bağrıma yasladım. " Teyzeciğim yok öyle bir şey. " Melisaya döndüm. " Sorduğun için teşekkürler Melisacığım iyiyim ben . Öldüğüm falan yok yani."

 

 

Kollarını birbirine dolafı Melisa . " Yalan söylüyorsun . Yüzün berbat görünüyor. Buna çocuk bile inanmaz ."

 

 

Bu kız cidden fenaydı. Konuyu değiştirdim. " Neyse onu bunu boşverin de annem nerde?"

 

Saçlarımdan bir tutamı parmağına dolamış oynayan Emir beni cevapladı. " Namaz kılıyoydu. "

 

 

" Babam gelmedi mi? Ben ne zaman gideceğim?" diye sordu Melisa.

 

 

" Onun bir işi varmış onu hallatmeye gitti. Sen bir süre daha bizim misafirimizsin. Hem ne o gitmek istermiş gibi söyledin. Seni güzel ağırlayamadık mı yoksa küçük hanım?"

 

 

" Sence? Burası çok sıkıcı bir yer. Annen sürekli anlamadığım bir şeyler söylüyor. Tabletim şarjı bitti ve internetim de yok . Yani yapacak hiçbir şey yok. Ayrıca sende gözümüzün önünde bayıldın. "

 

 

Böyle söyleyince kulağa biraz şey geliyordu tabi . Küçücük çocuğa hak vermeden edemedim. " Tatlım bizim evdeki internete bağlansaydınya . Ayrıca burada bir sürü şarj var birinden biri uyardı herhalde tabletine."

 

 

" Bu benim aklıma gelmedi mi sanıyorsun . Annene söyledim ama bana " Ne bileyim ben internetin şifresini ve more " deyip durdu! "

 

 

" Offf! Sus aytık! Biyazcık inteynete bakmasan biyşey olmaz Melisa! Zaten evde hep tablatinle oynuyoysun ." Melisaya çıkıştıktan sonra bana döndü. " Annem neyde teyse? Yine mi hastaneye gitti?"

 

 

" Amcanla beraber gittiler bebeğim. Benim yanımdaydı her ikiside ama bir işleri çıkınca gitmek zorunda kaldılar."

 

Oflayarak küskünce kaldırdığı kafasını efesle tekrar az önceki yerine yerleştirdi .

 

 

Parkelerden gelen gıcırtı sesi ile gözlerim odanın kapısına kaydı. Odaya giren annem beni görünce olduğu yerde bir kaç saniye durarak beni süzdü. " Çok şükür Ya Rabbım! " Hızlı adımlarla karşımda durdu. Kucağımdaki Emir'in kalkmasıyla bende ayaklandım. Tama karşı karşıya geldiğimizde dün geceye tezat bu kez sarılan kişi annemdi.

 

 

" Allah'ım sana şükürler olsun." Geriye çekilerek beni iyice baştan aşağıya süzdü. " İyisin değil mi evladım?"

 

 

" İyiyim anne iyiyim." Rahat bir nefes aldı. " Oh ! Oh iyi ol evladım iyi ol. " Benden uzaklaşarak üçlü koltuğun hemen yanında duran tekli koltuğa geçerek bana doğru döndü.

 

 

Açıkçası annemi endişeli değil sınırlı görmeyi bekliyordum bu beni şaşırtan bir noktaydı.

 

 

" Meqenëse jeni mirë. tani më thuaj zonja Eda? "Çfarë të ka ndodhur papritmas? Tregoji nënës".( Madem iyisin. şimdi söyle bana Eda Hanım? "Birdenbire ne oldu sana? Annene söyle".

 

 

" Bilmiyorum mami neden oldu. Yorgunluktandır dedi doktor."

 

 

" Kız neyin yorgunlugu bu! İş gördügün mü var sanki. Ben bunlara inanmayrım Eda Hanım gerçekleri söyle sen anana . Var zati sende bir haller kaç gündür."

 

 

" Mami ne olabilir başka. Yorgunluktan olmuş işte. Gelme üstüme lütfen.Yorgunum zaten . Ben bir duş alayım üzerimi değiştireyim sonra da biraz dinleneceğim ." Diyerek oturduğum yerden kalkarak salonun çıkışına doğru yöneldim.

 

 

" Kaçaydın Eda! Bilmeymiyim ben! Kaçaysın." Diye arkamdan söylensede dönüp bakmadım. Gerçekten yorgundum. Şu anlık tek isteğim bir duş alıp uyumaktı. Odama giderek bir kaç kıyafet ayarladım . Cebimde ki not yazılı kartıda kimsenin bulamayacağı bir noktaya iliştirdim .

 

 

Bu esnada salondan gelen annemin sesini işittim. " Eda! Geleyim mi yardıma. Bayılmaysın sonra oralara! Eda? Duayay mısın?"

 

 

Banyoya doğru giderken içeriye doğru duyabilmesi için seslendim " Gerek yok. Ben hallederim." Banyoya girdikten sonra kısa bir duş aldım ardından odama geçerek yorgun bedenimi yumuşak yatağıma bıraktım. Saatler sonra az da olsa en çok rahatladığım anlardan biriydi. Fakat bu rahatlık kafamı yastığa koyuncaya dek sürmüştü.

 

 

Kafam o kadar doludu ki eğer bir başkası dışaridan kafamın içindeki karışıklığı görecek olsaydı ardına bakmadan koşarak uzaklaşırdı. Bir süre düşündükçe düşüncer içinde boğulduğumu hissettim. Yatağımın yanı başında duran komidinin çekmecesini açarak bir uyku ilacı ve ağrı kesici alarak düşünmeden yuttum.

 

 

Kafamın içindeki arbedeyi sadece uyuyarak sussturabilirdim. Geçen bir kaç dakikanın ardından kendim derin bir i uykunun kollarına bıraktım .

 

~~~

 

 

Deprem oluyormuşçadına yattığım yerin sklandığını hissettim. Hatta öyle bir sallantıydı ki bütün bedenim sarsılıyordu. Ama ben ne hareket edebildim ne de gözümü açabildim. Sanki üzerimde tuğlalar vardıda hareket etmemi engelliyordu. Kısık ve boğuk sesler duydum ama ne sesiydi, kimin sesiydi idrak edemedim .

 

 

" Eda! Kız Eda derim! Eda, Vajza ime? Zgjohu!( Kızım? Uyansana!) Kime derim vajzë budallaqe! "

 

 

Tekrar kuvvetlice sarsıldı bedenim ama ben yine bir tepki vermedim hatta veremedim.

 

 

" Allah'ım ya rabbım ben ne günah işledim de bana böyle bir evlat verdin ? İsyan degil Rabbım ama ... EDA! Kızım akşam oldu haydin kalk!" Şideetle dürtülyordum.

 

 

" Aman be! Uyamzsan uyanma zaten ne zaman bir işimi gördün sanki! Anca ye iç yat evladım ."

 

Bedenim deki sarsıntının kesildi ardından da kapının sertçe örtülme sesi geldi. Ve ben kendimi tekrardan derin bir boşluğa bıraktım.

 

~~~

 

 

Gün batımına karşın asfalt yolda süratle ilerliyordu araç. İçinde ise bir ölüm sessizliği sürüyordu sessiz iç çekişler hariç.

 

 

Öndündeki yolu izlerken bakışlarını hafifçe yanında için için ağlayan kadına çevirdi genç adam . Tekerliklerin asfalt yolda çıkardığı ses ağlama sesslerinin yanında oldukça kısık duyuluyordu.

 

 

Kafasını efesle iki yana salladı adam. Üzülüyordu genç kadının bu haline. Torpidoya uzanarak bir adet peçeteyi genç kadına uzattı.

 

 

İç çekişlerinin arasında kısıkça mırıldandın genç kadın. "Sağ ol abi."

 

 

İçin için ağlıyordu genç kadın. Bir an olsun dinmemişti göz yaşları. Doktorun odasından çıktıkların beri bir an olsun göz yaşlarını akıtmayı bırakmamıştı. Gözleri şiş burnu kızarıktı . Omuzları ise şiddetle sarsılıyordu.

 

 

Sahici bir şekilde üzülüyordu adam bu kadının haline. Narin bir ruha sahipti fakat yaşadıkları oldukça sertti. Bildiği kadarıyla çocukluğunu bir yetimhane köşesinde yalnız geçirmişti. Kimsesi yoktu onu tanıdığında yanında o hariç. Yanında duran bir tek o vardı.

 

 

Annesine ise yeni kavuşmuşken hastalığını öğrenmesi başka bir yıkımdı genç kadın için. Görebiliyordu Sercay onu tanıdığı bir kaç yıl içinde acılar içinde de ne kadar yıprandığını görebiliyordu.

 

 

Gerçekten üziliyordu haline . Onu olmayan kız kardeşi yerine koymuştu . Yürekten paylaşıyordu acısını bir abi gibi. Elinden geldiğince destek olmaya çalışıyordu fakat ne kadar faydası oluyordu bilemiyordu.

 

 

Kardeşi olan hayta ise canını sıkan başka bir konuydu. Sercay ve Serkan kardeş olmalarına rağmen oldukça tezat kişiliklere sahiplerdi. Anlaşabildikleri pek söylenemezdi . Sercay'a göre Serkan tahammül edilebilecek bir kişilik değildi.

 

 

Yanındaki kadının haline bakarken kardeşine de içinden saydırmadan edemedi. Böyle bir durumda yine hangi deliğe girmişti kim bilir. Bir haftadır ortalarda yoktu. Telefonuna ulaşılmıyordu.

 

 

Genç kadının iç çekişleri yükselince yine ona doğru çevirdi bakışlarıno Sercay. İçli bir nefes verdi. " Abim? Yapma böyle. Yola çıktığımızdan beri harap ediyorsun kendini lütfen."

 

 

Daha da şiddetlendi kadının ağlayışı. Hatta öyle bir boyuttaydı ki artık nefes almakta dahi güçlük çekiyordu. Bunun fakında olan Sercay kendine de saydırmadan edemedi . Camları açarak aracın hava almasını salladı . Hemen sağdaki sapaktan saparak sahil yoluna doğru yönlerdi aracı. " Sahra! Abim , sakin ol . Nefes al . " Aracın içindeki pet şişeyi açıp Sahraya doğru uzattı bir yandan da aracın hakimiyetini korumaya çalışıyordu. Fakat kadın uzattığı suyu almdı .

 

 

Sesi kısıkta olsa zar zor çıkımıştı. " İlacım..." Dedi Sahra.

 

Daha da panik oldu Sercay . " Allah kahretmesin! Nerede ilacın nerede?" Aracı sağa çekip serçte fren yaptı. Lastıklerin asfalta sürtme sesi kulak tırmalar nitelikteydi.

 

 

Yanındkai kadının çantasını el mecbur açarak ilacı aramaya başladı. Bulduğu astım ilacını kadına uzatarak. Kullanmasına yardımcı oldu.

 

 

İlacı çiğerlerine çeken genç kadın dakikalr sonra nefes alabilmişti. Şiddetli bir öksürük ile geri çekildi. Bir yandan öksürüyor bir yandan da nefes almaya çalışıyordu.

 

 

Kadının tekrardan rahatça nefes alabildiğini gören Sercay kendini koltuğuna rahat bir nefes alarak bıraktı. " İyi misin?"

 

 

Bir eli bogazında hala tek tük öksüren Sahra "evet " anlamında kafasını salladı .

 

 

" Su.." diye mırıldandı kısıkça Sahra. İsteği üzerine suyu genç kadına uzattı Sercay.

 

 

" Sahra! Kendine zarar verdiğini görmüyor musun? Dur artık abiciğim."

 

 

Sahra ise dinen öksürüklerinden sonra utana sıkıla gözlerini yanındaki abisi gibi gördüğü adama çevirdi. " Özür dilerim abi." Diyerek akmış göz yaşlarını sildi fakat ne fayda , birnin ardını diğeri takip ediyordu .

 

 

" Özür dilemek bir şey yok. Ama illa özür dilemek istersen kendinden dile."

 

Aracı çalıştırarak sahil yoluna doğru koyuldu. Genç kadın ise hiçbir şey demen öylece önündeki yolu izledi .

 

Biraz sonra ilerride uygun bir yere aracı park eden Sercay yanındaki kadına döndü . " Hadi gel biraz hava alalım."

 

 

İtiraz edecek gibi oldu Sahra fakat Sercay buna fırsat tanımadı. " Çok durmayız zaten. Hadi kalk abim. Biraz temiz havaya ihtiyacın var."

 

 

İstemeyerek de olsa ikisi de araçtan inerek sahil yolunda ilerlemeye başladılar . Güneş yavaş yavaş gözden kayboluyordu. Buldukları boş bir banka oturarak her ikisi de önlerindeki denizin hırçın dalgalarını izlemeye başladı.

 

 

Bir süre ikiside hiç bir şey demeden önlerindeki manzarayı seyretti. Biraz zaman tanımak istiyordu Sercay. Az da olsa biraz nefeslensin istediği için bir süre müddet tanıdı. Sorularla boğmak istemedi.

 

 

 

Fakat bu esnada cebinde ki titreşimler bir an olsun susmamıştı . Gelen bildirimlerin ardı arkası kesilmiyordu . Hatta bu durum Sahra'nın da dikkatini çekince Sercay'a doğru döndü. Burnunu çekerek pütürli bir sesle konuştu. " Önemli galiba abi bir bak istersen. Benden dolayı..."

 

 

Sözünü tamamlamadan Sercay konuştu. " Önemli bir şey değil." Konuşurken bir yandan da elini ceketinin cebine sokmuş telefonunu çıkararak bu kadar bildirim nerden geldiğini kontrol etti. Yanılmamıştı , tahmin ettiği gibi hepsi gereksiz bildirimleri.

 

 

Defne 13 mesaj , 8 cevapsız arama. Bu kadar çok irdelemesinin altında önemli bir sebep olmadığını biliyordu Sercay. Klasik Defne işte, diye düşündü . Bildirimlerde sadece birkaçına üstten baktığımda düşüncesinde haklı olduğunu gördü.

 

 

Defne : Sercay lütfen telefonlarımı aç.

 

Defne: Seni merak ediyorum.

 

Defne: Konuşmamız lazım lütfen. Beni dinlesen anlayacaksın zaten.

 

Defne: Sensiz, böyle çok kötüyüm . Sen yoksun Melisa yok. Sercay lütfen . Mesajlarımı görüceksin biliyorum. Sen bana dönene kadar bekleyeceğim.

 

 

Histerik bir gülüş oluştu Sercay'ın suratın kapattı telefonunu . Bu kadınla, kızı olmasaydı eğer bir daha görişmezdi fakat mecburdu . Telefonunu tekrar cebine atarak yanındaki genç kadına döndü .

 

 

" Biraz daha iyi misin ?" Dedi ılımlı bir sesle.

 

 

Evet anlamında kafasonı salladı Sahra ama hâlâ usulca akıyordu göz yaşları ağlamıyordu göz yaşları akıyordu. Ne bedeni sarsılıyordu artık ne de iç çekişleri vardı ama göz yaşları hâlâ birer birer akıyordu.

 

 

" Madem iyisin niye hâlâ ağlıyorsun abim?" Diye sordu Sercay.

 

 

Sercay' a doğru dönerek isyan etti Sahra. "Durduramıyorum ki!" Omuzlarını indirip kaldırıldı. "Elimde değil. Ağlamıyorum ama akıyorlar işte."

 

 

Sahra'nın çıkışı üzerine ellerini teslim olurcadına havaya kaldırdı. " Tamam tamam bir şey demedim. Sakin ol. Ben senin için söylüyorum. Şu geçtiğimiz son üç gündür gözlerinden yaş eksik olmadı. Kendini bu kadar yıpratmamalısın. "

 

 

Yakınırcasına soludu genç kadın." Ne yapabilirim ki abi? Ağlamaktan başka hiçbir şey gelmiyor ki elimden. Ben yıllarca annemi yok bildim. Kimsesizdim ben abi . Kimsesizliğin sızısını sadece çeken bilir. Öyle bir sızdır ki göremessin ama bütün benliğini ele geçirir. Özellikle de annesizlik. Yaşamayanın bilemeyeceği bir acı. " Daha fazla devam edemedi. Yeniden sarsılmaya başlamıştı bedeni. Şiddetli değildi fakat acısı dışarıdan dahi belli oluyordu.

 

 

Ağlayışları arasından konuştu. " En zoru da ne biliyor musun abi? Annemi bulmuşken daha yeni kavuşmuşken yeniden kaybetme korkusu. Benim daha annesizlik yaram iyileşmediki . Ben annemi bir daha kaybedemem. Abi ben bunu kaldırama. Yaşayamam ben bu acıyla." İç çekişleri artık oldukça sesliydi.

 

 

Destek olmak amacıyla elini geç kadının sırtına hafifçe dokunarak rahatsız etmemeye çalışarak sıvazladı. " Şşşst , abicim annen hâlâ yanımızda bizimle. İyileşecek Allah'ın izniyle."

 

 

Teselli cümlelerine doymuştu artık Sahra. Herkes üzülme geçecek diyordu ama geçmiyordu işte. Anlatmaya devam etti. " Sana bir şey itiraf edeyim mi abi? " Dedi.

 

 

Kafasıyla onayladı Sercay.

 

 

" Aslında önceden bu kadar çok sızlamıyordu annesizliğim biliyor musun? Bilmiyordum çünkü. Anne nedir, nasıl sever. Nasıldır mesela bir anneye sarılkmak. Nasıl bir duygudur anne şefkatini hissetmek. Bir annenin saçını okşaması nasıl hissettirir. İlk nerde anladım biliyor musun? Ahuedayla tanıştıktan sonra. Ben aile nedir hiç bilmedim. Böyle bir hakkım hiç olmadı. Çok isterdim ama olmadı. Ben aileyi ilk Ahuedayla ögrendim abi." Bakışlarını Sercay 'dan çekerek önünde akıp giden denize çevirdi. İçli derin bir nefes çekerek soluklandı. Ağlamaktan tahriş olan boğazını temizleyerek anlatmaya devam etti. Canı yansa da anlattıkça bir nebze olsun rahatlıyordu.

 

 

" Benim ilk ailem oydu. İlk kimsem Ahueda oldu. Sana belki onunla tanışma anımızı tam anlatamam ama ben onunla tanıştığımız gün ilk defa kimsesiz hissetmedim. Kimsesizliğimin sızlamadığı ilk gündü. İlk defa arkamda duran beni destekleyen biri vardı. O öğretti bana aile olmayı. İlk önce ailem oldu sonra beni ailesine aldı. Ne çok isterdim onunla aynı anneden kardeş olabilmeyi. " Durdurak bilmeyen hain göz yaşlarını sildi fakat nafileydi sildikçe yerine bir diğeri geliyordu.

 

 

" Bazen bilmemek daha iyidir derler ya öyleymiş sahiden. Bildeğim zamanlar bu kadar çok hissetmiyordum annesizliğimi kimsesizliğimi . Bilmeyince işte insan...

 

En çok acıdığı ilk hissetiğim an oydu işte. İkincisi neydi biliyor musun? " Diyerek yanındaki adama doğru hafifçe kafasını çevirdi.

 

 

" Anne olacağımı öğrendiğim gün. O gün o kadar korktum o kadar ağladım ki. Benim annem yoktu ki. Ben anne nedir bilmiyordum ki ! Nasıl bir başka cana anne olabilrdim. O gün korktuğum kadar derin bir korku sarmıştı benliğimi. Annesizliğimi öyle bir sızladı ki. Hiç bilemem rağmen anneme gitmek istedim. Dedim ki kendi kendime bari bir mezarı olsaydı da ben o mezar taşını anne bilseydim. En azından gidip o mezar taşına anlatabilseydim. Ama yoktu abi benim için anne demek büyük bir boşluktu. "

 

 

Güneşin gökyüzüne vedası ile hava karamaya başlıyor karanlık yavaştan gökyüzüne ev sahipliği yapmaya başlıyordu.

 

 

" Şimdi ise bir annem var . Artık bir boşluk değil ama ben yine annesizim... Kimsesizim... "

 

 

İtiraz etti Sercay." Değilsin. Değilsin abiciğim. Bak senin artık bir ailen var . Hemde kocaman bir aile. Kendine ait bir yuvan var. Oğlun var , eşin var."

 

 

Sercay'ın son söyledikleriyle histerik bir kahkaha attı genç kadın . Akıttığı göz yaşlarına rağmen dudağındaki acılı gülümsemesi o kadar tezattı ki.

 

 

" Doğru bir eşim var . Değil mi beni her zaman destekleyen bir eşim var."

 

 

Biliyordu Sercay kardeşinin ne halt olduğunu ama elinden bir şey gelmiyordu. Kör değildi bir süredir aynı evde yaşıyorlardı. Kardeşi ve Sahra arasında bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydı.

 

 

" Sahra Serkan nerede? " Diye sordu. Bir haftadır ne kadar arasa hiçbir yerde bulamamıştı hayırsız kardeşini. Son çareyi Sahraya sormakta buldu

 

 

Cevap vermedi Sahra . Öylece önüne bakmaya devam etti.

 

 

" Bak biliyorum zor zamanlardan geçiyorsunuz her ikiniz de ama-

 

 

Devam edemedi sözlerine Sahra kısık ama net bir sesle kesti sözünü. Suratındaki az önceki üzgün ifadenin yerini donuk bir ifade almıştı. Gözleri de aynı durgunlukta önünde akıp giden denizi izliyordu.

 

 

" Bilmiyorum..."

 

 

Bilmiyordu. Ne olduğunu bilmiyordu. Ne olacağını

 

bilmiyordu. Önünü kestiremiyirdu artık.

 

 

Güneş gökyüne veda etti ve karanlık artık semayı hakimiyeti altına aldı. Böylece takvimden bir yaprak daha eksilerek uçup gitti...

 

 

- Bölüm Sonu -

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%