Yeni Üyelik
15.
Bölüm

12. Bölüm:

@birbilinmeyen_kale

 

 

Karmaşık bir denklem çözerken ne yaparsınız? Bırakır gider misiniz yoksa ne olursa olsa çözmek için çabalar mısınız?

 

Peki ya denkleminizin sonucu tanımsız bir elamansa?

 

Öncelikle şunu söylemeliyim ki en başında çekip gidenlerden iseniz baştan kaybettiniz. Eğer zor diye çekip giderseniz daha zoruna yakalandığınızda boğulursunuz. Çünkü siz dere yüzmediniz deniz sizi yutar.

 

Gelelim ikinci seçenekteki sizlere. Sizlerde kaybettiniz . Evet belki çabaladınız. Sizler de dereyi yüzerek geçmeye çalıştığınız için yoruldunuz . Sizlerde yorgunsunuz . Denizin hırçın dalgalarıyla yüzleşmezsiniz .

 

~~~

 

Önümü görmem oldukça zordu. Etrafta ki sis o kadar yoğundu ki göz gözü görmüyordu.

 

Biraz ilerdekiçe sis bulutunun azaldığını gördüm. İleriye baktım ışık o taraftaydı. Arkam ise karanlık ve sislidi .

 

Öne doğru bir adım atmam istedim fakat bir anda yerin sarsılmasıyla tek adım dahi ilerleyemedim . Yer öyle bir sarsılıyordu ki ayakta durmakta zorlandım . Bakışlarımı yere indirdiğimde etrafımda kırık cam parçaları olduğunu fark ettim. Her yer irili ufaklı cam parçalarıyla bezeliydi. Ayaklarıma baktığımda yalın ayak olduğumu fark ettim . Ayaklarımın altından kan damlaları sızıyordu. Önce yavaş yavaş damla damlaydı . Ardından çoğaldı hızla etrafım kana bulandı.

 

İlk başta hiç acı hissetmezken şimdi ayaklarım altındaki acı katlanılamaz boyuttaydı. Her geçen saniye kırıklar biraz daha canıma batıyordu. Gitmek istedim. Bulunduğum yer canımı acıtıyordu . Adım atmak istedim ama ayağımı kaldırdığım an attığım adım havada kaldı .

 

Ardından bir zincir sesi işittim. Sanki zinir halkalarının birbirine çarpması gibi bir sesti. Sesin nereden geldiğini anlayamadım. Ardıma baktığımda az önce görmediğim metal bir zincirin geriden bulunduğum yere kadar uzandığını gördüm.

 

İçimi kaplayan huzursuzlukla buradan kaçıp uzaklaşma isteğim şiddetlendin. Adım atmak için ayağımı kaldırdığım da yeniden zincirlerin bir birine çarpma sesini duydum. Sesin nereden geldiğini anlamak için kafamı aşağı eğdiğimde bir ayağıma takılı olan bir pranga olduğunu gördüm . Bu pranga bileğimi boylu boyunca sarıyordu . Demir bir zincire sarılıydı. Zincir ise arkaya doğru uzanıyordu. Sis bulutunun içinde kaybolyuyordu.

 

Kalbim hızla çarpmaya başladı . Tekrar adım atmaya çalıştım fakat bu kez canım daha fazla yandı pranga takılı olan bileğim kanıyordu. Zincir halkalarının sesini tekrar duydum.

 

Acım fazlaydı. Yer yeniden şiddetle sarsıldı daha fazla ayakta kalamadım . Yere sertçe düştüm. Dudaklarım arasında bir " ah!" nidadı döküldü. Ellerim ve dizlerim üzerine düşmüştüm.

 

Avuç içlerimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi ellerime çevirdim. Kum tanesi kadar küçük cam parçaları avuç içlerime batmıştı. İnce çizgiler halinde kan damlaları avuç içlerimden bileklerine doğru akıyordu.

 

Acıya rağmen ellerimi yere bastırarak yeniden kalmayı denedim ama canım öyle bir yandı ki. Hareket etmeye çalışmamla yeniden sinir bozucu zincir halkalarının birbirine çarpma sesini duydum.

Geriye doğru baktığımda şişli tarafta bir silüet olduğunu fark ettim. Kim olduğu belli olmuyordu karamlıktı ama gittikçe yaklaşıyordu.

 

İyice panikleyerek ileriye doğru atıldım ama yerimden gram kıpırdayamamıştım . Acı içinde bedenimi tekrar yere bıraktım. Etrafımdaki kan gölü gittikçe büyüyordu . Acı bir nefes çektim çağresizce önüme döndüğümde az önce orada olmayan ama şimdi ileride duran beyaz bir kapı olduğunu fark ettim .

 

 

Büyük bembeyaz olan kapı karanlığın içinde parlıyordu . Üzerinde bir simge vardı. Ne olduğunu çözemedim . Karmaşık bir motifti.

 

Ardımdan gelen adım sesleri gittikçe yaklaştı. Kapıya doğru gitmek için tekrar atıldım ama gücüm kalmamıştı. Ayağıma takılı paranga ilerlememe izin vermiyordu. Acıyı bedenimin her zerresinde hissettim. Kalbim göğüsümü delip geçmek istermişçesine hızla atıyordu.

 

Adım sesleri yaklaştı yaklaştı. Arkama bakmam gerekirdi bir an önce buradan gitmelidim ama arkama dönüp bakma gafletinde bulundum. Silüet tam arkamdaydı . Bir adam silüetiydi . Yüzü yoktu . Acıyla kıvranan bedenimin üzerine eğildi. Elini boğazıma sardı.

 

Acı içinde kıvranan bedenim nefessiz kaldı . Etrafıma baktığımda kan göleti içinde kaldığımı fark ettim . Boğazımı sıkan el nefesimi kesmek istercesine bastırdı bastırdı.

 

Tek diyebildiğim " Bı- bırak." Oldu.

 

~~~

 

Gözlerimi açar açmaz " Bırak!" Diyerek elim boğazıma sarılı bir halde buldum kendimi. Hızla yattığım yerden doğrularak yatakta oturur bir konuma geldim. Hızlı ve sık sık nefesler alıyordum.

 

Kalbim gereğinden katbekat hızlı atıyordu. Göğüsüm şiddetle inip kalkıyordu. Boğazımda büyük bir yumru vardı yutkundum ama dinmedi.

 

Komidinin üzerindeki Sürahiden titreyen ellerimle zorda bir bardak su doldurdum. Suyu çoğu bardaktan çok komodinin üzerine dökülmüştü.

 

Titreyen ellerimle zor bela doldurduğum suyu içmeye çalıştım.

 

Terlediğim için üzerimdeki kıyafetim üzerime yapışmıştı. Aynı şekilde yastığımda ıslaktı . Alnıma yapışan saç tellerini geriye ittirdim. Alnım boncuk boncuk ter damlalarıyla doluydu.

 

Kabus...

Kan...

Pranga...

Kapı...

 

Uyuduğumda henüz hava kararmamışken şimdi hava kapkaranlıktı . Odayı aydınlatan tek şey penceremden sızan sokaktaki ışıktı.

 

Komodin üzerindeki telefonuma bakarak saate baktım gece üçe geliyordu. Üzerimdeki yorganı sıyırarak ayağa kalktım. Pencereye doğru yönelerek camı açtım. Temiz havaya ihtiyacım vardı. Camı açtığımda yüzüme çarpan buz gibi hava biraz olsun kendime gelmemi sağlamıştı.

 

Kalbimin ise sakinleştiğini söylemek pek mümkün değil fakat yine artık o kadar hızlı değildi. Onun yerine göğüsümün orta herinde derin bir ağırlık hissediyordum.

 

Kafamı gökyüzüne çevirdiğimde gökyüzünde tıpkı rüyamda olduğu gibi kara bulutlar olduğunu gördüm. Ne ay görünüyordu ne de yıldızlar . Bu bana rüyamı hatırlatınca huzursuzlanarak camı kapatıp içeri girmeyi düşündüm ama fark ettiğim bir karartı olduğum yerde dona kalmamama neden oldu .

 

Karşı kaldırımda sokağın sonundaki ağacın arkasında sanki bir karartı hareket etti. Nedense izleniyirmuşum hissiyle pencereyi hızla kapatıp perdeyide sertçe çektim.

 

Kuruyorsun. İyice paronayak oldun sen Ahueda.

 

Yatağıma oturarak öylece önümdeki boşluğa bakmaya başladım. Gerçekten uyduruyor muydum?

 

Peki ya gördüğüm rüya neyin nesiydi?

 

Rüya değil kabus. Kabus işte görürsün ve biter Ahueda.

 

Onca şeyin üzerine bir de yüreğimde de bu kabusun ağırlığını hissetmek bana elem verici bir acı hissettiriyordu. Düşünce odanın duvarları bana dar geldi. Oda daraldıkça daha fazla duramaz oldum. Yataktan kalkarak odamın kapısına doğru yürüdüm sessiz olmaya çalışarak kapıyı büyük bir dikkatle açtım. Evdekiler bu saattte çoktan uyumuş olmalılardı.

 

Kapım hep gıcırdardı. Ne kadar dikkat etsemde çıkan sesi engelleyememiştim. Kapıyı kapatmayarak banyoya yöneldim. Bu saatte uyusam uyuyamazdım. Uyanık olmak da akıl sağlığım için iyi değildi. Tekrardan uyku hapı kullanırsam ancak uykuya dalabilirdim. Zaten zararlıydı kendimi iyice buna alıştırıp hali hazırda iyi olmayan uyku düzenimi berbat etmeye niyetim yoktu.

 

Banyoya girerek kapayı kapatıp kilitledim. Ayna karşısındaki halime bakmak dahi istemiyordum. Berbat halimi görmek bana iyi gelmezdi. Aynaya gözlerimi değdirmeden musluğu açıp buz gibi suyu suratıma çarptım. Boynuma ve ensemede biraz su serptim. Terlediğim için kendimi oldukça kirli hissediyordum. Kıyafetim üzerine yapışmıştı. Daha fazla bu vaziyette duramayarak kendimi duşakabinin içine attım. Kısa ama soğuk bir duş aldım donarak da olsa. Kıyafetlerimi kirliye atarak bornozuma sarılıp saçlarıma bir havlu sarıp sessizce odama geçtim.

 

Odama geldiğimde dolabımdan peluş bir pijama takımı çıkartıp giydim. Donmuştum! Gecenin köründe buz gibi su ile duş almak berbat bir fikirdi.

 

Salaksın Ahueda! Annen haklı, kendini zorla hasta etmeye çalıyorsun.

 

Uyumayacağım yatağıma değil komodin üzerindeki telefonumu alarak masama geçtim. Odam orta büyüklükteydi. Önceden ablamla kalıyorduk ama o evlenince odanın tamamı bana kalmıştı. Ablamın evlenmesini tek iyi yanı bu olabilirdi. Tabi Ahsen kuşum hariç .

 

Kaç gündür ders namına hiçbir şey yapmamıştım . Ne okula gitmiştim, ne notlara bakmıştım.

 

Telofunumu uçak modundan çıkardığımda yüzlerce bildirim olduğunu gördüm. Bir çoğu okuldan arkadaşım olan Ceyda'dandı . İlk olarak onunla olan mesaj kutuma girdim. Ceyda ile aynı fakültedeydik. Kendisi yakın arkadaşlarımdan biriydi.

 

 

Ceyda🍁:

- Ahuşum nerelerdesin ?

10.45

- Kızım gelmeyeceğini haber verir bari insan !

11.57

- Öğleden sonrada mı gelmeyeceksin? Sen Akif Hocanın dersinisini asla kaçırmazsın.

- Ahuş telefonlarımı aç !🤬

 

Bunlar dün gelen mesajlardı.

" Ceyda🍁" kişisi sizi engelledi.

 

"Ceyda🍁" kişisi tarafından engeliniz kaldırıldı.

 

Ceyda🍁:

 

- Bir şey mi oldu dün gelmedin? Aramalrıma cevap vermedim ve maesajlarıma da bakmadın ? Küs müyüz?

16.40

 

- Niye küs olalım küs olması gereken birisi varsa o kişi benim. Dünden beri görmezden geliniyorum.

 

- Sana not falanda vermeyeceğim haberin olsun. Yeni projenin ayrıntılarını da artık şuan her kiminleysen ondan alırsın.

By 🧔🏼‍♀️ ( bunu yeni buldum aynı sana benziyor)

21.45

 

Daha okumadığım bir sürü mesajı vardı ama son attığı mesajlar bunlardı.

 

Okul gurubundan da bir sürü mesaj vardı. Okumaya takayım yoktu ama belki önemli bir şey vardır diye mecbur üstün körü bir göz attım. Bir hocanın dersi iptal etmesi dışında kayda değer pek bir şey yoktu gerisi boş muhabbetlerdi.

 

Notları atmam demesine rağmen detayı detayına soniki günün notlarını bana açıklamasıyla mail atması da Ceyda'nın ne kadar bipolar bir kişiliğe sahip olduğunu gözler önene koyuyordu.

 

Geriye kalan bildirimler bir kaç marka raklamı , Ağabeyimin gün içinde bana ulaşamayınca attığı mesajlar , Sahra'dan gelen mesajlar ve Ondan gelmişti.

 

Hatta en yeni olan mesaj onunkiydi.

 

 

Sercay abi:

 

- İyi misin? Bir daha konuşma fırsatımız olmadı. Melisayı almaya geldiğimde annen müsait olmadığını , dinlendiğini söyledi. Rahatsız etmek istemedim.

 

- Umarım iyisindir. Sana hatırlatıp canını sıkmak değil niyetim ama bugün olanlardan sonra işin ciddiyetini daha net kavradım Ahueda. Bugün biraz sert çıktıysam eğer kusura bakma haddimi aşmak için söylemedim sadece o an pek kelimelerimi pek iyi tartamamış olabilirim.

 

- Ben daha fazla rahatsız etmeyeyim. Tekrar geçmiş olsun. İyi geceler...

00.15

 

Mesaj burada bitiyordu. Attığı mesajlara bir süre daha göz gezdikten sonra onunla olan sohbet kutumuzdan çıktım. Gerçekten onu anlamakta güçlük çekiyordum. Neden bu denli uğraşıyordu. Onu bağlayan bir nokta yoktu. Bu olaylardan önce bizim selamlaşmaktan başka bir diyoloğumuz olmamıştı.

 

Uygulamada gezinirken tanımadığım bir numaradan iki okunmamış mesaj ve tek açımlık bir fotoğraf geldiğini gördüm.

 

Tam mesajı açacakken odamın kapısı gecenin sessizliğinde yüksek denilebilecek bir gıcırtıyla açıldı. Odamın ışığı açık değildi. Pencereden içeri sızan ışık loş da olsa odamı hafifçe aydınlatıyordu. Fakat koridorun ışığı açık olmadığı için zifiri karanlıktı .

 

Kapını gecenin köründe kendi kendine gıcırtı ile bir anda sonuna kadar açılması yüreğimi hoplattı. Zaten üzerimde bugün olanların ve gördüğüm rüyanın hala etkisi vardı.

 

" Nerdedir bu ışık?" Bir anda odamın ışığının açılmasıyla ilk bir kaç saniye önümü göremedim. Gözlerim karanlığa alıştığı için ışık gözlerimi acıtmıştı . Bir kaç saniyenin ardından gözlerimi açtığımda üzerinde geciliğiyle kafasına arkadan yarım bağladığı tülbentiyle annemi gördüm. Işığın etkisiyle o da kaşlarını çatmış kısık gözlerle uyku mahmuru bir halde bana bakıyordu.

 

Bir elimi ağzıma götürerek damağıma yasladım. Diğer elim ise telefonumu bırakmış yüreğime yaslamıştım.

Annem olduğunu görünce rahatlamıştım. Sessiz ve şaşkınca fısıldadım.

 

" Mami! Sen miydin?"

 

Bir eli kapı kulpunda bir eli belinde kafasını iyice içeri sokarak önce içeriyi sonra beni süzdü. Suratı memnuniyetsiz bir hal aldı. " Ne kokuyorsun kız? Benim tabi kim olacak? "

 

Bir insan bağırarak fısıldayabilir miydi? Annem yapıyordu işte. Açıkta kalan telefonumu işaret ederek konuşmaya devam etti. " Napaysın gece gece telefon elinde? Yat uyusana ! Sonra sabah kalkmak bilmezsin. Kim konuşaysın de bakayım gecenin bu kör vaktinde?!"

 

" Ki-kimle konuşçam mami kimseyle konuşmuyom. Öyle uyanınca uyku tutmadı bende biraz telefona bakayım dedim."

 

" Kız sabahları uyuyup ne baykuş gibi geceleri oturuyorsun sen ? Küçükkken de böyleydin. Hayır hatırlamıyorumda yani."

 

Düşünürcesi bir süre bir noktaya bakarak düşündü. "Neyi?"

 

Sonra bulamamış olmalı ki konuşmaya devam etti. " Yok , hiç düşmedin falan bir yerden. Bebeyken de hiç düşürmedim ben seni. Ne diye böyle yarım akıllı oldun aklım almayı!"

 

" Anne! "

 

" Ne ? Dogru derim. Yalan mı derim? Yat haydi öyle bön bön suratıma bakacağına. Sonra kalkamıyorsun."

 

Uyuyamacağımı benden başka bilen yoktu tabi. " Tamam sen git bende yatarım şimdi."

 

" Yok öyle inanmayım ben . Görecegim yattığını . Dinlenmeyi sonra vucudun. Yat ben göreceğim." Diye itiraz etti.

 

" Anne ben çocuk muyum Allah aşkına?"

 

Gözlerini belerterek üzerime dikti. Ben elli yaşıma da gelsem onun için ön yaşında bir çocuktan farkım olmayacaktı.

 

" Yat dedim Eda! Beni getirtme oraya." Oflaya oflaya oturduğum yerden kalkarak yatağıma yürüdüm. Yatağa yatağa oturup , hafif yatar konuma geldim. " Off! Oldu mu? Rahatladın mı?"

 

" Oflama oflama anaya oflanmaz! " Gitmek yerine içeriye girerek yanı başımda dikilerek beni nazikçe (!) ittirerek iyice yatar konuma gelmemi sağladı üzerimdeki yorganı kafama kadar iyice örttü. Beni kundak konuma getirdikten sonra yanıma, yatktaki boşluga gelip oturdu.

 

Şaşkınca fısıldadım. " Yok artık anne küçük yapmadığını yapıp şimdi bana masal okumayacaksın inşallah?"

 

Beni takmayarak bir elini başımın üzerine koydu diğerini bedenimin üzerine. " Sus! Kapat bakayım mavilerini . "

 

" Anne napıyorsun?" Başımın üzerinde ki elini hafifçe alnıma vurdu. " Sus demedim mi ben sana ! Sus bakayım! " Sustum. " Kapat gözünüde." Kapattım.

 

Ardından geriye sadece annemin fısılltı dolu sesleri kaldı kulağımda. Uyuyamam sanıyordum ama gittikçe göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Ne kadar süre öyle durduk ve annem bir şeyler okudu bilmiyorum ama okudukça kalbimdeki ağırlığın hafiflediğini hissettim.

 

En son hatırladığım şey annemin sıcak ellerinin üzerinden çekilişiydi.

 

" Sadakallahülazim.( Yüce Allah doğru söyledi.) " Annemin mırıltısını işittim. " Allah'ım sen yavruma şifa ver . Sen onu kötü niyetli insanlardan muhafaza et. Kaderini güzel eyle."

 

Bundan sonrası benim uydurmam mıydı bilmiyorum ama hayal meyal saçlarım arasında annemin ellerini ve var yok arası bir öpücük bıraktığını hissettim.

 

Devamı yoktu. Kendimi günler sonra huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım.

 

~~~

Yeni bir gün yeni bir fırsat demekti Cevdet için. Güneşi görerek güne başlamak son zamanlarda hasret kaldığı bir şeydi. O çukurdan çıktığı günden beri kaçırdı bir gün doğumu olmamıştı.

 

Barakasının çatısına çıkar gün doğumunu izlerdi. Erken kalkmak onun için bir alışkanlıktı . Önünde ki manzarayı seyrederken elini pantolonun cebine sokarak aradığı fotoğraf parçasını bulmaya çalıştı. " Nerde lan bu?"

 

Uğraşları sonucunda bulduğu kırışmış yer yer aşınmış fotoğraf parçasını bulup cebinden çıkardı. " İşte burdasın." Dudaklarında sadistçe bir tebessüm oluştu.

 

Habersiz çekilmiş bir fotoğraftı. Uzaktan çekildiği belli oluyordu. Kenarları aşınmış , üzerinde yer yer lekeler vardı, oldukça buruşmuş bir haldeydi ama Cevdetin bakıp zevk almasına engel değildi.

 

Bir kadın resmi vardı fotoğrafta , ağlayan bir kadın. Kadının halı oldukça perişan görünüyordu. Sapsarı uzun saçları birbirine girmişti. Kahverengi iri gözleri keder doluydu . Yüzü hüzun kaplıydı. Eski bir fotoğrafa benziyordu. Hatta öyleki neredeyse fotoğraftaki renkler solmaya başlamıştı.

 

Bir parmağını yüzündeki gülümseme ile ağlayan kadının resmi üzerine dokundurdu Cevdet. " Ceylan gözlüm..."

 

Kanında yine o zehir vardı. Çok değildi fakat vardı. Kendindeydi . Parmağının tersini ağlayan kadının yüzünün üzerinde gezdirdi. " Ah ! Ceylan gözlüm, benim güzel sevgilim."

 

" Ağlamak bir insana nasıl bu kadar yakışır aklım almıyor. "

 

~~~

 

Gözlerimi açtığımda günün çoktan aydığını gördüm. Uyuyamam sanıyordum ama annem her ne yaptıysa gerçekten işe yaramıştı. Şimdi kendimi daha iyi hissediyordum. Yüreğimdeki ağırlık biraz olsun hafiflemişti.

 

Yataktan kalkarak sandalyemin üstündeki hırkayı üzerime geçirerek iyi sarındım. Hava iyice soğumuştu.

 

Odamdan çıkarak mutfaktan gelen sesleri takip ettim. Mutfağa yaklaştıkça yükselen seslere enfes kokular da eşlik ediyordu.

 

Mutfağın önüne geldiğimde annem ve ablam birlikte kahvaltı hazırladığını gördüm. Bir yandan bir şeyler hazırlarken bir yandan da kendi aralarında konuşuyorlardı.

 

Ablam kesme tahtasının üzerindeki domatesleri dilimlerken annem ise bu leziz kokunun sebebi olan pişileri kızartıyordu.

 

" Anne o çocuğun yaşı yok mu bayağı? Dedikleri kız da okuyormuş dedin ."

 

" Aman ne bileyim ben. Geçen gün duydun işte sende bende o kadarını biliyorum kızım. Zaten ne anasını ne oğlanı günahım kadar sevmem. Bananedir. " Dedi annem . Kızaran pişileri kızgın yağdan alarak tekrar pişmeyen hamurları yağın içine bıraktı bir eli ile pişileri kızartırken bir elini de her zaman ki gibi beline yaslamıştı .

 

" Yani öyle tabi bizene " diyerek doğradığı domatesleri tabağa koyarak salatalıkları dilimlemeye başladı ablam. Bense kapının eşiğinde durmuş onları dinliyordum.

 

" Ahsen'in üzerini örtseydin Mihriban." Dedi annem ablama doğru kafasını hafifçe çevirerek. Bana arkaları dönük olduğu için beni göremiyorlardı .

 

" Örttüm anne . Sizin yatağa yatırdım. Tutturdu teyzemin yanına gideceğim , teyzemle uyuyacağım diye. Kızcağız zaten hasta . Mızmızlanıp duruyordu meğersem uykusundanmış. "

 

" Aman ne olacak yatırsaydın Eda'nın yanına. Verem olmadı ya !"

 

" Anne ben ondan mı diyorum? Şimdi dönüp durur, biraz deli yatar benimki . Teyzesini uyandırır diye dedim."

 

" Bir şeycik olmaz. Eda da deli yatar zati. Zaten ayının tıpkısını dogurmuşsun."

 

Orası öyle valla. Bazen karşımdaki kardeşimin küçüklüğümü yoksa benim kızım mı ayırt edemiyorum. Ayy buradı sıcak oldu camı mı açsak. Kızartmada koktu zaten." Dedi ablam eliyle kendine hava yaparken . Soluduğu hava midesini bulandırmışçasına burnunu kırıştırdı.

 

Tek kaşı havaya kalkan annem eliyle ablamı işaret ederek konuşmaya başladı annem. " Eee açsana kafanı sıcak olduyasa kızım evde yabancı mı var sanki. Ne o ekşiteysin yüzünü ?"

 

" Yoo ekşitmiyorum anne yüzümü kokudan biraz midem bulandı sadece ."

 

" Eyi şu camı açayım bari. Edayalan goca ime e verdhë seveyi diye kızarttıydım. "

 

" Yok annem eline sağlık bende severim de ne bileyim bir anda midemi bulandırdı kokusu. " Salatalıkları da tabağa koyarak arakasını dönen ablam masaya doğru ilerledi . Elindeki tabağı hazırlanmış kahvaltı masasının üzerine bıraktı. " Başka bir şey eksik mi anne? " Kafasını kaldırınca kapının önünde dikilen beni fark etmesiyle sonra önce şaşırdı ardından da bana doğru adımlayarak konuşmaya başladı. " Çiçeğim ? Sen uyumuyor muydun?"

 

" Yeni uyandım. Sesinizi duyunca gelip bir bakayım dedim."

 

" Ne diye orada dikiliyorsun .Gel bakayım buraya diyerek yanıma varan ablam kollarını sıkıca bedenime doladı. "Korkuttun beni çiçeğim! " Sarılmamaızın ardından geri çekilerek yüzümü inceledi . " İyisin di mi?'' Ben ablamdan uzun olduğum için hafifçe kafasını kaldırmış endişeyle yüzümü inceliyordu.

 

" İyim abla ben . Yok bir şeyim ."

 

" Ya yok heç bir şeyi. Turp gibi ablası. Zati sağlam insanlarda bayılıp duraymış. " Diye huysuzca mırıldandı annem.

 

" Ben seni biliyorum Ahueda! Kesin dikkat etmemişsindir kendine. İnsan hiç durduk yere bayılır mı?" Dedi ablam. " Annem arayınca soluğu burada aldım vallahi. Dün neler olmuş ben daha bugün öğreniyorum. Ne diye benim bu evde olanlardan haberim olmuyor? Neyim ben dış kapının dış mandalı mı ?" Diye küskünce konuştu.

 

Sitemi hem bana hem annemeydi. Ben baygımdım nasıl haber verebilirdim ki!

 

Annemde umursamayarak kızartığı pişleri tabağa alarak ocağın altını kapattı. " Ne yapsaydım Mihriban? Dün arasam ne olacaktı sanki?Senin çolun çocuğun evin barkın var. Nasıl gelecektin? "

 

" Ne yani evlendim diye ikinci sınıf insan muamelesi mi görüyorum yanip ben?" Ablam cidden alınmıştı. Bir kolumu ablama dolayarak dikkatini üzerime çektim. " Ahsen kuşum nerde hani? "

 

" Uyuyor. Kalktı sabahın köründe şimdide uyukaldı."

 

" Bende diyorum bu evde bir şey eksik . Meğersem benim küçük cadımmış."

 

" Lak lak yapmayın . Git elini yüzünü yıka da oturalım sofraya soğuyacak pişiler." Dedi annem.

 

" Tamam , kızma Sevilay Sultan gidiyorum." Ablamla birbirimize bakıp gülüştüğümüzde . Annemde bize tıp bakışlarını atarak söyleniyordu. " Bir de maytap geçeyiler anlarıylan ."

 

Mutafaktan çıkarak banyoya yöneldim . Yüzümü yıkayarak kendime gelmeye çalıştım olabildiğince. Gözüm altındaki halkalar hâlen yerli yerindeydi. Önüme gelen saçlarımı toplamak için odama geçtim. Masamdaki çekmeceyi açarak bir toka çıkardım. Uzun sarı saçlarımı rahat bir topuz yaptım. Böylesi daha rahattı. Ayaklarımın üşüdüğünü hissedince gardırobumun alt çekmecesinden annemin ördüğü bir çift çetiği çıkararak ayaklarıma geçirdim.

 

Masamın üzerindeki telefonumu elime alınca gece bakmadağım kimden geldiğini bilmediğim mesaj düştü aklıma. Bedenimi bir ürperti kapladı . Masanın önündeki sandalyeyi çekip oturdum. Telefonumu açıp uygulamaya girdim. Numara kayıtlı değildi. Mesaj ve tek açımlık bir fotoğraf vardı. Sohbete tıkladım.

 

90+378.... :

 

-Çiceklerim eline ulaştı mı sevgilim ? Kusura bakma lütfen ceylan gözlüm çok işim vardı gelmedim ziyaretine:(

Ama yine senin için uğraşıyordum. Sana bir sürprizim var !

 

Mesajın altında ise tek açımlık bir fotoğraf vardı. Sertce yutkundum. O olduğunu tahmin etmiştim fakat insan olmasın istiyordu. Titreyen ellerimle telefonu tutarken parmağımla ürkekçe yolladığı fotoğrafa tıkladım.

 

Gördüğüm şeye bir süre anlam veremedim. Bir iş yerinin fotoğrafıydı. İlk başta çıkaramasamda sonradan burasının Serkan ve Sercay'ın ofisi olduğunu çıkardım. Önceden bir kaç kere gitmiştim. Fotoğrafın altındaki yazıyı okumaya devam ettim.

 

-Nasıl beğendin mi süprizimi? Şimdi sen diyorsun dur ki kesin bu ne ? Seni nasıl tanıyorum ama :)

 

- Bunu bir ikaz belgesi olarak düşün ceylan gözlüm. Eğer o adamı bir daha etrafında görürsem olacaklar belli. Gideceğim adres belli .Her neyse gelelim süprizimize . Bak düşündükçe bile heycanlanıyorum.

 

- Hatırlar mısın? Seninle gittiğimiz bir yer vardı. Gerçi sen orayı çok sevmemiştin ama ben bu sefer fikrini değiştireceğini düşünüyorum. Merak etme sana bu konuda yardımcı olacağım. :)

- Yarın saat üçte seni ve mütelası olduğum ceylan gözlerini bekliyorum ...

 

 

- Bölüm Sonu -

 

 

Loading...
0%