@birbilinmeyen_kale
|
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Bitmiyor bu sonsuz işkence. Bir ölüm gibi her daim ensemde. Bir bulut sanki üstümde,musallat oluyor perde perde ... Bitse... Keşke bitse... ~~ ~~~
" Eda! Gelmey mısın? Haydi çay soğuyay! Eda derim ses ver!" Mutfaktan adımın seslenmesi ile gözlerimi dakikalrdır bakmayı sürdürdüğüm mesajlardan ayırdım.
Bitmiyordu. Asla bitmiyordu. Bitmeyecekti . Peşimi bırakmıyordu . Yetmezmiş gibi etrafımdakilere sıçrıyordu.
"Eyiki bir yüzüne su çalmaya gitti. Gelmek bilmiyor! Eda?"
Annemin artan sesine karşın seslendim. " G-geliyorum. " Elimdeki telefonu masanın üzerine bırakarak kafamı ellerim arasına aldım. Bundan nasıl kurtulacaktım ben? Saat veriyordu bir de ruh hastası!
Ben gitmek istemiyorum. Midem bulanıyor... Ben ...ben onu görmek istemiyorum. Geçmiş geliyor aklıma. Geçmeyecek gibi geliyor.
" Eda! Ya geleysin şindi ya ben geleyim!" Duyduğum ikazla gözlerimi yumdum. Hiç iştahım kalmasa da annemi daha fazla delirtmemek için oturduğum yerden kalkarak ayaklarımı sürüye sürüye odamdan çıkarak mutfağa yöneldim.
İçeriye girdiğimde annem ve ablamı sofraya oturmuş beni bekler halde buldum sesizc boşta kalan bir sandalyeyi çekip bedenimi bıraktım. Gerçek manada iştahım yoktu. Nasıl olsundu? Bir de saat veriyordu adi şerefsiz . Oraya gidemezdim. Nereyi bahsettiğini biliyordum.
Kınarcasına gelen cıklama sesiyle gözlerimi anneme çevirdim. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. " Şu hale bak ne diye senin suratın sirke satay? Elini yüzünü yıka ayıl deyi yolladık şu haline bak. Ne deyi yüzün kiraç gibi oldu senin suratın de bakayım."
Omuzlarım çökmüş neredeyse kambur bir vaziyette otururken annnemin söyledikleriyle oturuşumu düzelttim. " Y-yok bir şeyim mami. İyiyim ben "
Eliyle önümü işaret etti. " Ne deyi önündeki peynire işkence edeysin o zaman? Ayrıca ben bilmey miyim seni? İyiydin ne oldu , bir gittin suratın bembeyaz hayırdır?"
Bu sırada ablamda dahil oldu. " Evet çiçeğim , az önce iyiydi sanki moralin bozuk gibi bir şey mi oldu? Bir haber falan mı aldın?"
Ne diye bu kadar irdeliyorlardı ki ? O kadar mı kötü görünüyodum . Bir elim istemsizce yüzüme gitti." Ben iyiyim. Gerçekten bir şeyim yok. Size öyle gelmiş."
Çayını eline alıp höpürdeten annem yandan bir bakış attı. " Geceleri oturaysan elbet sabhleyin yüzün kireç taşı gibi olur. Hayret bir şey!"
Ya sabır! " Ne alakası var anne şimdi?" Annemden bir yanıt beklercesine ona dönmüştüm ki içeriden gelen sesle hepimiz kulak kesildik.
" ANNE!"
Duduğumuz sesle ablam tam ayaklanıyordu ki onu kolundan tutarak durdurdum. " Sen otur abla ben bakarım.''
Annem huysuzca karşı çıktı. " Asıl sen otur yerine! Yemegini ye sonra bayılaysın oraya buraya." Annemi kâle almayarak oturduğum sandalyeden kalktım. Bu esnada içeriden gelen ses yineledi. " ANNE!"
" Bir şey olmaz anne abartma . Ben bakıp geliyorum şimdi. Ablam yemeğini yesin. Zaten benim iştahım yok." Diyerek mutfaktan sıyrıldım. Annemde hâlâ arkamdan söyleniyordu. " Yeme kızım yeme! Sonra bayılrısın oradan buradan toplarız!"
Adımlarımı annemlerin odasına yönlendirdim. Odanın önüne geldiğimde kapıyı açarak içeri girdim. Odanın perdeleri kapalı olduğundan içerisi çok aydınlık değildi ama karanlık da sayılmazdı. Güneş perdeye rağmen içeri sızmayı başarıyordu. Annemlerin yatağında uyku mahmuru bir halde baygın gözlerle etrafına bakan bir adet Ahsen kuşum vardı.
" Teyzemm." Diyerek ona doğru ilerledim. Oda beni görmesi ile yattığı yerden kalkarak kollarını bana uzattı. " Teyzoş." Diye mırıldandı uyku sarhoşu bir halde. Yatağına kenarına oturum bana doğru kollarını uzatan bedene kollarımı sardım. Şuan sarılmak benimde ihtiyacım olan bir şeydi.
" Benim kuşum uyanmış mı bakayım." Diyerek minik sarı kafasına bir öpücük bıraktım. O da minik kollarını benden ayırmadan sanki acımı hissedermiş gibi kalbimin olduğu yerden öptü. " Teyzoş ben senin yanına gelcektim ama annem izin vermedi!" Diye mırıldandı. Konuşurken benden ayrıldmadan yüzünü bana doğru çevirmişti.
Bir elimi bedeninden ayırarak birbirine karışmış saçlarını sevdim. " Gelseydin teyzem beraber uyurduk iki uykucu."
" Hasta olmuşsun?" Dedi sorarcasına. " Annemle anneannem konuşurken duydum. "
" Öyle ama önemli bir şey değil zaten. Neyse hadi gel kahvaltıya gidelim acıkmışsındır zaten." Diyerek ilk ayaklanan ben oldum. Oturduğum yerden kalkarak küçük yeğenimin de kalmasına yardım etti. Kendisi hâle uyku mahmuruydu. O da benim gibi uyuanınca hemen ayılamayanlardandı.
Saat kaçtı acaba? Gitmeli miydim? Başıma bir iş gelir miydi? En son onu gördüğümde olanlar malumdu. Ne olduğunu ben bile hatırlamıyordum . Şimdi kendi ayaklarımla gitmek. Akla zaradı. Tuttuğum el tatafımdan çekiştirilmemle ona doğru döndü. " Noldu?" Dercesine kafamı salladı.
Bir eliyle hâlâ uykulu uykulu gözünü ovuştururken konuştu Ahsen . " Teyzoş mutfağa gitmiyor muyduk ? Sen bizi salona götürüyorsun ! Mutfak bu tarafta." Diyerek arka tarafı işaret etti.
Salaksın Ahueda! Küçücük çocuk bile senden daha akıllı.
Nerdeydi benim aklım? Gerçi nerede olduğu aşikardı. " Hay Allah! Kafam karıştı bir teyzeciğim. Hem gel bir elini yüzünü yıkayalım kendine gelirsin." Bende bu esnada belki yüzüme biraz su çarpardımda kendime gelirdim. Zira benim buna Ahsenden daha çok ihtiyacım vardı.
Yönümüzden sapmadan banyoya girdik. " Gel güzelim kollarını sıvayalım. " Diyerek Ahsen'in penyesinin kollarını kıvırdım ıslanmaması için. Musluğu açarak elimle suyu nazikçe Ahseni'n yüzüne sürdüm. Çapaklarını temizledim. O ise gözlerini kapatmış bitmesini bekliyordu. " Ayyy! Teyzoş dondum." Diye cıvıldadı. " Seni küçük yalancı su soğuk değil." Diyerek burununa bir fiske vurdum. Geriye doğru kaçmasıyla omzundan tutarak onu durdurdum. Yüzünü yıkadıktan sonra musluğu kapatarak havluyu elime aldım ve Ahsen'in minik yüzünü kurulamaya başladım . " Evet, bitti hadi koş bakalım doğru mutfağa." Diyerek geri çekildim. Uykusu iyice açılan Ahsen hoplaya zıplaya banyodan çıktı. Onun gitmesiyle elimdeki havluyu bırakarak musuluğu açıp bu sefer buz gibi soğuk suyu suratıma sertçe çarptım. Kendime gelmeye ihtiyacım vardı.
Ne yapmalıydım? Gitmezsen gerçekten bir şey yapabilir miydi? Belki de sadece korkutmak için atmıştı o fotoğrafı. Sonuçta ona zarar vermesi için bir sebebi yoktu.
Kahretsin! O gün yaşanmamalıydı. Onunla münakaşaya hiç girmemeliydi. Onu bu işe bulaştırmamalıydım. Bulaşmamalıydı.
Nefesim daralınca ellerimi lavabo taşına dayayarak kafamı beyaz tavana çevirdi. Ben bu işten nasıl çıkacaktım?
İnsan çıktığı çukura daha düzlüğe bile çıkmadan nasıl çıkabilirdi?
" EDA! GELEY MISIN ? BEN Mİ GELEYİM?"
Gelen sesle birlikte musluğu tekrar açarak boynumada biraz su çarptım. Bu böyle su çarpmakla olmayacaktı. Kafamı musluğun altınada soksam zihnindeki düşünceleri arındırmaya yetmiyordu.
"EDA!"
Off! " Geliyorum!" Banyodan çıkarak bu kez yönümü şaşırmadan mutfağa yöneldim. İçeriye girdiğimde Ahsen de sofrada ki yerini almıştı. Annem ile ablam çoktan ikinci çaykarına geçmişti ablamda çaylarını dolduruyordu. Benim içeri girmemle ablam bana doğru döndü. " Heh! Gel Eda . Çayın soğmuştur . Geç otur da ben sana yeni koyayım."
İstemeye istemeye de olsa annemin dilinden kurtulmak için az önceki yerime oturdum. Bu sırada ablamda benim için yeniden koyduğu sıcak çay bardağını önüme bıraktı. " Teşekkür ederim ablacım."
Omuzuma dokunarak cevapladı. " Afiyet olsun çiçeğim. Hadi ye bakalım bir şeyler."
Herkes yerine oturduktan sonra kahvaltı faslına devam etmeye başladık. Ben iştahsızca çatalımın ucundaki zeytine eziyet ederken bana tezat Ahsen kuşum iştahlıca önündeki pişileri yiyordu. Yemediğimi fark eden annem bana ilişti. " Eziyet edeysin nimete!" Benden sonra Ahsen'e döndü.
"Goca ime e verdhë (Benim sarı civcivim) . Afiyet bal şeker olsun , acık da teyzene bıraksaydın. Baksana nimetlen oynayıp duruyor. " Annemin söyledikleriyle yanakları dolu dolu olan Ahsen duraksayarak bana baktı.
" Anne! Rahat bıraksana çocuğu." Ahsene dönerek gülünsemeye çalıştım. O kadar sevimli görünüyordu ki ... " Ye teyzem sen ben yemeceğim. Afiyet olsun ."
Benim konuşmamdan sonra Ahsen kaldığı yerden büyük bir iştahla önündeki pişileri yemeye devam etti.
Annemde gözlerini üzerime dikmiş tuhaf tuhaf bana bakıyordu. Bir süre bakışlarını üzerimde tutunca ne oldu anlamında kafamı salladım.
" Sen az önce pişi yenecegim mi dedin ben mi yanlış işiteyim?"
" Yoo, doğru duymuşsun mami. Yemeyeceğim dedim."
Elini alınma koyarak cıkladı. " Yok ,ateşi de yok." Dedi elini alnımdan çektiğinde. Bense sanki başka bir ırka mensup olduğumu ilan etmişim gibi şaşırmasına hayret ediyordum.
" Kız Eda sen eyi misin kızım? Dün düşünce kafana darbe neyin mi aldın? Kotele bu kotele . Sen bunun için canını verirsin. Hayırdır?"
" Mami biraz abartmıyor musun? Canım istemiyor işte? "
" Kız Eda ne demek canım istemiyor? Sen bunu yapayım şeyi kafamın etini yersin."
" Bunu mu tartışacağız şuan cidden istemiyorum işte."
" Ne deysin yanı? Kavgacı mı şeysin anana? "
Hayretler içindeydim benim ağzımdan öyle bir şey çıkmamıştı ki! Şok içinde kendimi gösterdim. " Ben öyle birşey mi dedim şimdi?"
"Ne yanı ? Uyduray mıyım ben ?" O da eliyle beni gösterdi. " Sen anana uydurukçu mu dersin?"
Şaşkınca ellerimi iki yana açtım. " Ne alaka şimdi ya! Ben ne zaman dedim öyle bir şey?"
Paramağını ikaz edercesine salladı bu kez ." Bana bak Eda anan var senin karşında! Ona göre-"
Annem devam edemeden bizi durdurmak maksadıyla ayağa kalkarak ablam yüksek sesle araya girdi. " Çay isteyen?"
İkimizde durularak ablama döndük. " Eee, hadi içmiyor musunuz? Kim istiyor? Anne? Eda?" Bu esnada havada sağladığı elini indirdi annem . Huysuzca ablamı yanıtladı. " Ben içerim , bana koy." Ablamın uyguladığı değişik bir metoddu ama işe yaramıştı.
Garip kuşum Ahsen ise hâlâ önündeki pişilerle ilgilenmekle meşguldü. Bir yandan bizim masadaki hoş sohbetimizi dinliyordu.
Ocağın üzerinden aldığı çaydanlıkla sofraya yanaşarak annemin ve kendi bardağını doldurdu abalam . Ardından bana döndü. " Çiçeğim sana da koyayım mı?"
" Ben içmeyeceğim abla sağ ol ." Der demez annem de kendi kendine ağzının içinde homurdandı.
" Yemek yemez, çay içmez iş yapmaz . Anca yatar! Vajzë e padobishme( İşe yaramaz kız )."
Duysamda tartısmamak için cevap vermedim zira şuan hiç annemle uğraşacak halim yoktu. Zaten yeterince derdim vardı.
Çayları dolduran ablam kilere yönelerek bir ıslak mendil aldı. Ardından benim tam karşısında oturan kızı Ahsen 'in yanına vardı. " Anneciğim batırmışsın her yerini. Ahsen! Bu kıyafeti yeni almıştım bebeğim ya! Yağ yapmışsın her yanını." Diye söyle söylene kızını temizlemeye başladı. İşi biraz zordu çünkü Ahsen kendinden geçer bir halde pişiye abanırken her yerini yağ içinde bırakmıştı. Ahsense annesini yumuşatmak için mahsun mahsun mırıldandı. " Ama anneciğim çok güzeldi ne yapayım !"
" Yavrum görende seni evde aç bırakıyorum sanacak." Banane dercesine omuzlarını silkti Ahsen bu kezde. " Bana kızma anneannemin suçu. Çok güzel yapmış. Eline sağlık anneanne. "
Annemde yüzündeki minik tebessüm ile torununu izliyordu. " Afiyet bal şeker olsun kızım. Sen iste ben sana bir daha yaparım."
Şımarıkça gülüp anneme öpücük atmıştı Ahsen ama ablamın yüzüne yaptığı ıslak mendil darbesiyle yarım kaldı. " Ah! Anne ya canım acıdı."
" Ne yapayım kızım sen bu kadar batırmasaydın." Diyerek bir kaç ıslak mendil darbesinden sonra Ahsen 'i güç bela temizleyen ablam , yeğenimi serbest bıraktı .
Annesinin mengenesinden kurtulan Ahsen karnınıda doyurmasıyla masadan fırladı. " Ben teyzemin odasına gidiyorum. Orada oynayacağım ." Diyerek Koşarak mutfaktan çıktı. Bu benim zavallı makyaj malzemelerim için bir ölüm fermanıydı.
" Doydun mu kızım nereye? " Diye seslendi annem Ahsen'in arkasından .
Bense farklı bir ikazda bulundum her ne kadar dinlemeyeceğini bilsemde. " Ahsen! Makyaj malzemelerimden uzak dur!" Diye seslendim ama ses veren olmadı bu kez daha yüksek sesle tekrarladım. "AHSEN! Beni duydun mu?"
Bir kaç saniyenin ardından onun boğuça gelen ama asla güven vermeyen yanıtını işittim. " Ooff! Tamam!"
Bu sırada kolumda hissettiğim dokunuş ile sağ tarafıma doğru döndüm. Ablam soran gözlerle bana bakıyordu. Annem önündeki zeytini çatalına batırmaya çalışırken kısık bir sesle konuştu. " Çiçeğim sen iyi olduğuna emin misin? Çok solgun görünüyorsun ? Bir şey varsa bana anlata bileceğini biliyorsun değil mi diyere k kolum üzerindeki elini hareket ettirerek kolumu sıvazladı.
Ne çok isterdim abla sana anlatabilmeyi...
Zoraki bir tebessüm kondurdum dudaklarıma . Zor olmuştu hatta öyle ki bir an dudaklarımın titrediğini hissettim. " İyiyim ben , gerçekten."
Bir gün şu söylediğin yalanlar yüzünden başına bir iş gelmezse iyidir Ahueda!
" Ne fısırdaşaysınız siz bakayım? " Diyen annem ile kolum üzerindeki elini çekti ablam. " Hiiiç ne fısıldaşacağız canım" dedi tek omuzunu silkerek. " Turgut 'u soruyordum Edaya."
" Sahiden ağabeyim nerede?" Diye mırıldandım bende daha yokluğunu yeni fark ederek. Annemde yüzünü memnuniyetsiz ve buruşturarak bizi cevapladı.
" Aman ne bileyim ben. Bir baktım sabah namazından sonra montunu almış çıkıyor. Nereye oğlum dedim, hastaneye gidiyorum diyerek çıktı."
Çayından bir yudum alarak konuştu ablam. " Eee daha dün orada değil miyidi Turgut? Bir şey mi olmuş ki sahabın o saatinde gitti?"
" Bende öyle dedim. Oğlum sabah sabah ne işin var bir şey mi oldu nereye gidiyorsun dedim. Yok anne ben bir gideyim bakayım dedi. Dedim zaten daha dün oradaydı bari iki lokma bir şey ye de git , yok. Kızcağız tek başına kalmış bütün gece bir ihtiyaç falan olur diyerek gitti. "
" Nası ya tek başına? Serkan nerdeymiş?" Diye sordu hiçbir şeyden haberi olmayan ablam.
Höpürdeterek çayından bir yudum alan annem sorusunu yanıtladı. " Bilen yok. Ne karısı biliyor ne abisi."
" Sen de mi bilmiyorsun Eda ? Sen bilirsin."
Benden önce annem atıldı. " Kız daha karısı bilmiyor herifin nerde oldugunu . Eda nerden bilsin ?"
" Yok ben belki Sahra biliyordur da size söylemiyordur diye sordum. Eda sonuçta onun herşeyini biliyor belki Edaya söylemiştir. " Diyerek bana döndü ablam. Ben oradan nasıl gözüküyordum acaba onların gözünde? Ayaklı bir gazete?
" Bilmiyorum abla ,nereden bileyim ben Allah aşkına. İşi mi ne varmış. Sercay'a sordum aman Sercay abiye , bir müşterisi var onunla ilgili gitmesi gerekti falan bir şeyler dedi . Bende başka bir şey bilmiyorum. Sahrayla da konuşamadık ki zaten."
" Aaaa kız ne işi? İnsan böyle bir durumda karısı yanlız bırakır mı? Geç sen onu bu işin altında başka bir şey var. Eee kayınpederi , kaynanası da yok diyordunuz . Gelmiyorlarmıymış daha kaplıcalardan?"
Bu sefer kolayca çatalına batırdığı zeytini ağzına götürmeden ablamı cevapladı annem. " Geliyorlarmış bugün. Dün sordum Sercay'a annenler ne zaman geliyor diye yarın gidip alacağım dedi." Zeytini tuttuktan sonra devam etti. " Onlar bir değişik. Dünürleri ölüm eşiğinde evde gelin yok. İki küçük çocuk var. Oğlanın birinin nerde olduğu belli değil. Adamlar tatile gidiyorlar . Bir garipler yani. Zaten oldum olası Salihayı hiç sevmemişimdir. "
" Anne! Bizene Allah aşkına, insanların niye dedikodusunu yapıyoruz? Hem dedi ya dün Sercay, abi onlar gittiğinde işler bu kadar karışık değilmiş. Ayrıca tatile diye değil tedaviye gitmişler." Diye en sonunda dayanamayarak araya girme ihtiyacında bulundum.
Kaşlarını çatarak bana cevap verdi. " Sen niye avukatlık yapaysın şimdi? Hayırdır ?"
Annem beni bugün şaşırtmalara doyamıyordu. " Aaa ben mi avukatlık yapıyorum?" Diye şaşkınca kendimi göstererek konuştum.
Kafasıyla onayladı annem. " Evet sen yapaysın . Nolay Eda ? En çok senin sinirlenmen lazımdır. Loçkam demeyi bileysin."
" Mami saçmalıyorsun şuan. Ayrıca ne avukatlığı yapacağım. Suç mu varda avukatlık yapacağım ki bak zaten kendi ağzınla söyledin değil mi ? Benim loçkam. Bir şey olsa en çok ben sinirlenirim. Ki zaten olması gereken kişiye sinirliyimde ama oturup kahvaltı masasında benim loçakmın ve kayın ailesinin sofraya meze olmasını istemeyim." Dedim .
" Kim mezesi ne mezesi ? Bizim kimseyi meze ettiğimiz falan yok." Elini kaldırarak sorarcasına ablama döndü. " Biz birini meze edeymiyiz Mihriban?"
Ablamsa hayır anlamında kafasını salladı . " Yok , ne mezesi. Konuşuyoruz sadece ." Dedi. Sabahtan beri konuların altını deşen kendisi değilmiş gibi.
Gerçek inanamıyordum . Allah kimseyi bunların diline düşürmesindi . " Gerçekten pes!" Diyerek oturduğum sandalyeden kalktım . " Allah kimseyi sizin dilinize düşürmesin gerçekten. Sabah sabah sohbetinize doyum olmuyor. Size afiyet olsun ben odamdayım. "
" Aaaaa! Ne dedik biz şimdi. Buna ne oluyorsa." Diye arkamdan söylenseler de takmayarak mutfaktan çıktım. Cidden bazen insanı çıldırtıyorlardı. Onlara neydi benim arkadaşımın kaynanasının tatilinden ya da tedavisinden !
Odama geldiğimde içeriden gelen kısık sesli mırıltılarla bir süre içeri girmeden kapıdaki aralıktan içeriye baktım. Bakmaz olaydım! Ahsen odamdaki boy aynasının önünde biricik rujumla kendisi boyadığı yetmemiş gibi bir de aynamı boyuyordu. Ayağında , bu dönemin sonunda katılacağım bir konferansta giymek için aldığım ve daha kıyamayıp bir kere bile giymediğim topuklularım vardı. Kendine büyük gelen topuklularımın üzerinde elindeki benim ruhumla benim aynamı mahfederken bir yandan da neşeyle şarkı mırıldanıyordu .
" Deli delisin sen deli deli Aşkınla yandım tutuştum ben şimdi hey hişt fıstık çıkı çıkı um ah, ah ah hey hişt fıstık çıkı çıkı um ah, ah ah"
Bu ne berbat bir şarkı seçimiydi!
Bir yandan aynayı boyuyor bir yandan şarkı söylüyor bir yandan da o topukluların izin verdiği kadarıyla minik bedenini sallayarak dans etmeye çalışıyordu. " Ayyy! Çok güzel oldu. " Diyerek geri çekildi ve sanat eserine baktı gururla. Ardından sevinçle şarkısına devam etti. ... Hey hişt fıstık çıkı çıkı um ah, ah ah Hey hişt fıstık çıkı çıkı um ah, ah ah ... Keyfi oldukça yerindeydi hanfendinin . Sırtı bana dönük olduğu için beni göremiyordu ama ben onu ve yaptığı haltları maalesef ki yeterince iyi görüyordum. Masadan kalkalı daha kaç dakika geçmiş olabirldi ki odamı bu hâle getirmeye fırsat bulabilmişti!
Bir gözümün seyirdiğini hissettim. Sinir anbean vücudumda kol geziyordu . " AHSEN!" diye korkutucu bir nida çıktı dudaklarım arasından. Hâlâ içeri girmediğim için çokta onu izlediğimin farkında değildi .Sesimin tınısından onun için iyi şeyler olmayacağını anlamıştı. " Hıh! Teyzem geliyor!"
Aralık olan kapıyı bir hışımla açtım . Kapıyı sertçe açtığım için duvara çarpınca tok bir ses oluşturmuştu. Kapının yankılanan sesiyle olduğu yerde ilkildi Ahsen .
İçeriye girdiğimdde mahfolan şeyin aynam ve rujum olmadığını gördüm. Dolabımın kapakları sonuna kadar açılmış içindeki kıuafetler etrafa saçılmıştı. Kimi kıyafetleri yerde ikiden kimisi yatağın üzerinde idi . Makyaj masamın üstüne bakmak dahi istemiyordum. Hâli içler acısıydı.
Gözlerim seğirmekte haklıydı. " Ahsen !" Beni fark etmesiyle hemen bana doğru dönüp elleri arasındaki ruhunu arkasına sakladı sanki şuanki tek sorun benim o ruju görmemmiş gibi.
" Teyzoş? " Diye mırıldandı yakalnmanın verdiği korkuyla .
Sakin olmak adına gözlerimi yumdum. Kendime zaman tanıdım ama olmuyordu. Kendime hakim olamıyordum. İçimdeki öfke kaynadı kaynadı ve gittikçe büyüdü. Bunca şeyin üst üste gelmesiyle zaten duygularıma hakim olamaz bir vaziyetteydim .
Öfkeme tezat buz gibi bir ses tonuyla konuştum."Ahsen ne yaptın?"
Kızıp bağırmamı bekleyen Ahsen şaşkındı . Olduğu yerde çekingence sallandı. " Şeyy teyzoş..."
" Ahsen , sana burada ne oldu dedim ! " Sesimin soğukluğu ve sertliği karşısında ben bile ürperdim . Bu ben miydim? Benim sesim miydi?
" Teyzoş şeyy..."
Biraz daha ilerledim odanın içinde yerde daha alıp bir kez bile giymediğim bir elbise ayağıma takıldı . Eğilip elime aldım. Bembeyaz triko elbisenin üzerinde kırmızı ruj izleri ve siyah siyah lekeler vardı. Sinir kat sayım gittikçe artıyordu.
Elimdeki elbiseyi göstererek konuştum. " Ahsen bu ne? " Cevap vermeden bana bakıyordu Ahsen. Öylece suratıma bakıyordu. Cevap vermemesi bende daha büyük bir öfke yaratıyordu. Ben kolay kolay sinirlenen biri değildim . Bana ne oluyordu ?
Sesimin artık normal bir desibelde değildi bağırıyordum. "BU NE AHSEN? " " BANA CEVAP VER BU ELBİSENİN HALİ NE ? BU ODANIN HALİ NE ? "
Ahsen ise bağırmamın etkisiyle irkilmiş dudaklarını birbirine sıkıca bastırmış ayağıyla yerdeki halıyla oynuyordu.
" Senden bir cevap bekliyorum . Bu odanın hali ne ? " Yine cevap gelmedi. Suçluluğunu kabul etmiş bir halde öylece suratıma bakıyordu.
" Odamı neden mahfettin? "
Cevap yok.
" Neden yaptın?" Cevap yok.
" Ahsen bak kendime hakim olmaya çalışıyorum. Ben sana dokunma demedim mi? Neden yaptın."
Bir çok kez daha böyle olaylara şahit olmamıza rağmen ilk defa bu kadar büyük bir tepki verdiğimi gören Ahsen hem kormuştu hem de şaşkındı.
" Teyze ... Ben sadece-
" SEN SADECE NE ? SEN SADECE NE AHSEN? Bak ne hale getirmişsin!”
Sesim öfkeden tirtiyordu . Ahsen'in ise gözleri dolmaya başlamıştı.
" B- ben sadece denemek istedim." Derken bile ağlamamak için direndiği belliydi .
Histerik bir nefes döküldü dudaklarım arasından . " Sadece denemek istedin öylemi? " Bir kaç adım daha yaklaştım ona. Arkamda makyaj masası yanımda ise rujum ile kırımzıya boyanmış aynam vardı.
Elimdeki elbiseye kaydı bakışlarım. Bembeyaz elmbise artık giyilemeyecek bir haldeydi. " Baksana ne hâle getirmişsin . Neden mahfettin ki? Çok güzeldi neden mahfettin. " Elimdeki elbiseyi avuclarım arasından yere bıraktım. Aynaya döndüm.
Yansımama baktım. Kırmızı çizgiler görüntü bütünlügünü bozuyordu. Halime baktım. Mahvolmuş halime. İçimdekiler dışıma nüksetti.
İçimin saklı kırıklarının aynada çatırdadığını gördüm o an . Yavaş yavaş çatladı ayna . Paramparça oldu görüntü. Parçalar halindeydi şimdi. Şişen gözlerime , mor göz altı torbalarıma dağılan saçlarıma baktım solgun tenime. Ve mahfolan ruhuma...
Sahi ben neden mahfolmuştum? Neden ? Suçum neydi?
Bunu bana neden yapmıştı? Neden?
" Neden beni mahfettin?" Diye kısıkça mırıldandım sesim titriyordu. " Neden yaptın?"
" Teyze ben gerçekten zarar vermek istemedim... Sadece-
Masanın üzerindeki parfüm şişesini alarak yere fırlattım. " NEDEN YAPTIN? " Diğer şiseyide aynı hızla yere attım. Şişe yere düsmesiyle tuzla buz olmuştu. Cam parçaları herbir yana saçılmıştı.
-NEDEN MAHFETYİN NEDEN! NEDEN YA. NEDEN!
Ellerimi saçlarım arasına daldırdım. Sesim öyle yüksek çıkıyorduki değil apartmanı mahalleyi bile başınıza toplayabilirdi. Saçlarımı ellerim arasından çıkardıgımde avuçlarım arasında sarı saç telleri vardı.
Susmak zorunda kaldım. O benden hep birşeyler çaldı ben sustum. Sustum . O benden birşeyler aldı. O benden beni aldı.
Hiç hesap vermedi . Hiç suçlu olmadı. Yaptığı infazdı. Nasıl olurda hükümsüz yargılanırdı ?
Benim ruhumu darağcına asarken, darağacının ipini boynuma elleri ile asarken nasıl elleri kana bulanmazdı ?
Ruhumdan akan kanlar ne olacaktı?
Battı. Battı. İçime kırıklarım battı . Kanadı . Kanadı ruhum kanadı. Görüntü karardı . Artık karşımda benim yansımam değil o vardı. Güldü. Güldü ama yemin ederim bu bir gülüş değil bir bıçatı. Ruhumu yaralayan keskin bir bıçak.
Onu yok edemiyorsam bende onu yansıtanı yok ederdim . Elime geçen ilk şeyi şiddetle karşımdaki ayanaya fırlattım. O iğrenç bakışları gitti ilk sonra bıçak timsali gülüşü. Paramparça oldu. Yere yıkıldı parçaları.
"Noluyor burda? Hıh! Eda!"
" Kız Nilay ? Ne yapysın sen bu evin hali ne?"
" T-teyze korkuyorum..."
" SUSUSUN! " kaybaolan aynadan çektim bakışlarımı artık ayaklarım altındaydı parçaları.
" Hesabını verecek. Neden mahvetti hesabını verecek?"
" Ne deyi bu delirdi mi ? Bismillahirrahmanirrahim! Buranın hâli ne?"
Karsımdaki bedene döndündüm. Benim ona dönememle geriledi. O geriledi ben ilerledim .
" Anne bir şey yapacak kızıma! Ahsen buraya gel!"
" Saçmalama! Eda kendine gel napaysın?"
Bendne kaçan küçük bedeni tutup arkasına sakladığı ruju elinden çekip aldım.
Gözlerim sızlıyordu. Mahvolmuştu rujum. Kırılmıştı. Bitmişti. Mahfolmuştu işte.
" Mahvetmişsin ..." Diye mırıldandım kısıkça bağırmıyordum artık . Yanağımdan akıp giden ıslaklıklar vardı. " Mahvetmişsin işte... Neden yaptın? Ne istedi ki? " Bakışlarımı elimdeki rujdan çekerek bana korku ile bakan gözlere çevirdim.
İçimdeki hüznün yerini öfke aldı bu kez .Hesap sorma isteğiyle dolup taştım. Bir çırpıda kolundan sıkıca kavrayarak kendime doğru çektim. " NEDEN YAPTIN NEDEN? NE İSTEDİN ? NEDEN!" Derken bir yandan da sarsıyordum .
" Teyze c-canım yanıyor. Yapma."
Bir kes daha sarstım küçük bedenini . " Neden yaptın ki? "
Bedenim geriye çekildi. Yanağımda şiddetli bir acı hissettim. Aldığım darbeyle yere yıkıldım.
...
- Yazarken cidden çok zorlandım . Beni etkileyen bir bölümdü.
- Ahuedaya kızmayın? Olur mu? İnanın bana bir sonraki bölümde anlayacaksınız.
- Verdiği tepki elbette doğru değil ama yaşadıkları da kolay değil.
- Bir sonraki bölümde görüşelim. - Esenlikle kalın💔
|
0% |