Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm Part 1:

@birbilinmeyen_kale

Geldik 3. bölümüze, benim her bölüm daha da heyecanlanmam şaka mı ?

 

• Yepyeni bir bölüm ile karşınızdayım . Dilerim beğendiğiniz, keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olur.

 

• Bu bölüm epeyce yeni karakterler ile tanışacağız . Umarım seversiniz . Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyor olacağım.

 

• Keyifli okumalar efendim 📖💙

 

_______________________________________

 

Gelen kişi bir canavarı kendi elleriyle büyüten kişiydi . Gelen kişi bir suçluyu bu dünyaya getiren kişiydi. Gelen kişi ne yaparsa yapsın haklı haksız sadece kendisini düşünen biriydi ...

 

Karşımda duran suret sabah yaşadıklarımdan sonra görmek istemeyeceğim ikinci kişiye aitti.

 

Ben anın verdiği şaşkınlıkla baka kalırken. Karşımdaki kadının suratında aynı oğlunda olduğu gibi arsız ve samimiyetsiz bir sırıtış vardı.

 

- Kızım ? Eee beni içeri buyur etmeyecek misin ? Daha ne kadar dikileceğiz burada?

 

Evet bu kadının bugün burada olabileceğini önceden tahmin etmiştim. Mutlaka gelecekti çünkü hem uzaktan bir akraba hemde mahalleden komşumuzdu . Ama bir anlığına çıkıvermişti aklımdan bu sebeple şimdi karşımda görmek beni bir hayli afallatmıştı. Gerçi neye şaşırıyorsam bu sabah daha beterini yaşamamış oğlu olacak o iğrenç adamla bile karşılaşmıştım.

 

Az önceki şaşkınlığımdan hızlıca sıyrılarak suratıma sert bir ifade takınarak kapıyı araladım ve bir kaç adım geriye çekildim.

 

Ayakkabılarını çıkarıp kapıdan içeri giren kadın ise hâlâ alık alık suratıma bakıyordu .

 

- Eee bir hoşgeldin bile yok mu kızım ?

 

Ne saçmalıyordu bu kadın Allah aşkına. Ne bekliyordu bunca şeyden sonra bir de önüne kırmızı halı sermemi falan mı ?

 

Hiç istifimi bozmadan sert bir şekilde konuştum.

 

- Halamlar salondalar , içeri geçin. Ya da durun siz hiç zahmet etmeyin kapıdan iyi dileklerinizi sunup geldiğiniz gibi geri dönün . Malum olanlardan sonra hâlâ buraya gelebilme arsızlığını gösteriyorsunuz ama daha fazla haddinizi aşmayın temennilerinizi sunun ve gidin. Hatta durun zahmet etmeyin ben çağırayım. İSMET HALA BİR BURAYA BAKA BİLİR MİSİN ? İSMET HALA!

 

Sözlerim üzerine bozulsa da ağzını açıp bir şey diyememişti. Gerçi dese ne diyecekti ki. Bir kaç saniyenin ardından salon kapısı açıldı ve kaşları çatık bir şekilde içeriden İsmet halam çıktı .

 

Karşımdaki kadını fark etmemiş olmalı ki dikkatini ilk bana verdi.

 

- Ne oluyor kız Eda? Ne diye bağırınıp duruyon yine anam sen?

 

Bize iyice yaklaştığında ise ben tamamen odak notasından çıkmıştım çünkü karşımdaki kadını nihayet fark edebilmişti. Bence taktığı gözlük pek de bir işe yaramıyordu ya neyse...

 

- Kız Zeliha hoş geldin sefalar getirdin. Ne diye dikiliyon orada ? Geçsene içeri .

 

Kadın ise nihayet aradığına kavuşmuş gibi suratındaki arsız gülümsemeyi daha da arttırarak konuşmaya başladı.

 

- Hoşbuldum İsmet ablam.

 

Birbirlerini sanki kırk yıldır görmemiş gibi sarılmaları da cabasıydı. Midem gittikçe bulanıyordu . Havalardan mıydı neydi...

 

- Ay canım benim nasılsın iyisin inşallah.

 

- İyiyim ablam çok iyiyim. Artık çok daha iyiyim . Daha da iyi olacağım inşallah.

 

Tabi iyi olursun pislik . Ne de olsa oğlun hak ettiği cezayı çekmedi.

 

- Kız o zaman duyduklarım doğruydu. Çıktı yani senin oğlan. İyi iyi zaten suçsuz deyip duruyordun.

 

Ya bir suçsuz bir suçsuz ki sorma halacığım sanki melek. Ne ararsan var adamda . Adam dolandırma , uyuşturucu tacirliği ,madde bağımlılığı , adam yaralama ve daha nicesi bildiğin melek. Bir kanatları eksik o kadar yani .

 

- Doğru ablam doğru duydukların. Çok şükür çıktı aslan oğlum. Sonunda kavuştum çocuğuma .

 

- İyi iyi gözün aydın.

 

Bu kusma isteği uyandıran senaryoyu daha ne kadar dinleyecektik Allah aşkına. Bir an önce def olmalıydı bu kadın.

 

Ama onun hiç öyle bir niyeti yok gibiydi. Hatta oğlununkilere benzeyen gözlerini üzerime dikip konuşmaya başladı.

 

- Sağ ol ablam sağ ol. Dediğim gibi iftira attılar çocuğuma. Kandırdılar garibimi . Onlar yüzünden üç yıl hasret kaldım yavruma ama neyse ki bitti. Geride kaldı o günler.

 

Bu tabloyu daha fazla cidden izleyemezdim şayet izlemeye devam edersem elimden bir kaza çıkabilirdi.

 

Tam gitmek için adımlamıştım ki arkamdan bacağıma yapışan küçük bedenle olduğum yerde kalakaldım.

 

Teyzeciğim şuan cidden zamanlaman harikaydı.

 

Tişörtümün eteğini avuç içine iyice hapsetmiş diğer eli ile ise sıkıca bacağıma dolamıştı Emir . Terlediğinden birkaç saç tutamı anlına yapışmıştı .Hafif nemli gözleri ile etrafına ürkek bakışlar atıyordu. Galiba uyanıp beni göremeyince korkmuştu gerçi haklıydı da . İhmal etmiştim çocukcağızı.

 

Halam ve o iğrenç kadın da gözlerini Emir' e dikince içimdeki koruma iç güdüsüyle bir çırpıda eğilip onu kucağıma aldım. Suratını da sakınmak istermişçesine bağrıma bastırdım. O an sanki bu iğrenç kadının gözleri bile değmemeli gibi gelmişti çünkü.

 

Sabahtan beri suratında arsız bir gülümseme olan kadının yüzünde bu sefer sorgulayan bir ifade hakimdi. Hatta merakı sözcüklerine de yansımıştı.

 

- Aaaa , abla bu çocuk kimin çocuğu? Eda kızmınızın değil heralde.

 

Bir de imalı imalı sırıtıyordu . İçimdeki öfkenin haddi hesabı yoktu şuan. Hayır yani sana neydi. Emir ve halam burada olmasa saçına bile yapışabilirdim şuan. Ben böyle asi bir insan değildim ama işte gel gör ki bu kadın ve oğlunu görünce içimdeki duygulara engel olamıyordum.

 

Ve hiç engel olmakla da uğraşmadım. Gayet sert bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

 

- Pardon da size ne ? Sizi ne ilgilendirir? Temennilerinizi sunduğunuza göre kalmak için bir sebebiniz yok artık gidebilirsiniz diye düşünüyorum .

 

Tabi ki tamda bu sırada halam devreye girmişti.

 

- Kız Eda neler diyorsun sen öyle. Delirdin mi kızım? Sen onun kusuruna bakma Zeliha. O ne dediğini bilmiyor.

 

Başka birinin herhangi bir şey demesine fırsat vermeden tekrar araya girdim ve alayvari bir ses tonuyla konuşmaya devam ettim.

 

-Ah sakın yanlış anlamayın ben sizin için söylüyorum. Mağlum oğlunuza yeni kavuşmuşsunuz gidip hasret giderin zamanınızı boşa harcamayın. Hem maz Allah belli mi olur bir bakmışsınız oğlunuz yine içeri girivermiş . Yanlış hatırlamıyorsam uyuşturucuydu değil mi içeri girme sebebi ? Yani benden duymuş olmayın ama bu işlere bulaşanlar çıkınca bir daha bulaşıyorlarmış. Pek kurtuluşu olmuyormuş yani .

 

Bozulduğu iki metre öteden bile anlaşılan kadın ise direkt oğlunu savunmaya geçmişti ama kime neyi anlatıyordu ki bana mı? Ne haltlar çevirdiklerini en iyi ben biliyordum.

 

- Aaaa! Allah korusun. Niye bulaşsın benim çocuğum öyle işlere. Zaten iftiraya kurban gitti benim kuzum . Yapmaz yani hiç öyle şeyler.

 

Tabi canım hiç yapmaz sizin oğlunuz öyle şeyler. Oğlunuz zaten kurban gitmedi ama çok genci kurban etti demek geldi içimden ama yuttum. Emir buradayken ve ev şuan bu kadar kalabalıkken olay daha fazla büyüsün istemedim.

 

Kucağımdaki çocukla daha fazla burada bulunmak istemediğim için hızlıca bir kaç kelime zırvalayıp yatak odasına döndüm.

 

- Neyse ne ben orasını bilemem zaten beni de zerre ilgilendirmez. Ben gideyim de çocukla ilgileneyim. Malum çocuk küçük ortamda bir hayli kalabalık sizleri görüp mikrop falan kapmasın.

 

Bir şey demelerine fırsat tanımadan hızlı ve büyük adımlarla tekrar yatak odasına geçtim kucağımdaki Emir ile birlikte.

 

Odaya girince kapıyı kapatıp kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp derin bir nefes aldım. Cidden bugün bir an önce bitmeliydi. Lütfen bitsindi lütfen.

 

Başını kaldırmış kucağımdan bana şaşkın bakışlar atan çocuğu fark etmemle dikkatimi tekrardan ona verdim.

 

-Teşe ?

 

- Teyzemm. N'oldu bir tanem ?

 

Bir elimle alnına yapışan saç tellerini geriye iteleyerek onu dinlemeye başladım.

 

-Bis nedeyiz? (Biz neredeyiz?)

 

- Biz nerdeyizz. Biz nerdeyiz birtanem biliyor musun? Hani senin babannnen varya.

 

Evet anlamında kafasını salladı.

 

- Heh işte senin nasıl babaannen varsa benim de bir babaannem var. Bizde şuan onun evindeyiz.

 

-Ben onu gödüm mü ? (gördüm mü)

 

- Yani illaki görmüşsündür ama büyük ihtimalle hatırlamazsın çünkü o zaman sen daha çok küçüktün.

 

- Sen çok mu seviyodun babaanneni? Ondan mı üsgünsün?

 

- Yani seviyordum işte. Ayrıca üzgün olduğumu nereden çıkarttın bakayım sen ?

 

- Ben anlarımkine. Sen üsgün olarsan böyle böyle duvala bakasın. Annen de sana hep kısar.

 

Bunları söylerken cidden de suratını üzgün bir ifade yaparak duvara baktı hatta sonrada ellerini annem gibi beline koyarak kaşlarını çatıp annemin taklidini yapmaya başladı.

 

- Eda niçin bakaysın duvala? Film mi oynay oyda ? Kız eda deyim ben , hiç beni duyay mı ?

 

Bu durumda bile gülmemi tutamamıştım. Bu nasıl bir taklit yeteneğiydi böyle. Sanki karşımda annem vardı. Bizi gerçekten çok iyi gözlemlemişti. Zaten çoğunlukla annemle vakit geçirdiğinden bazen annem gibi konuştuğu bile oluyordu.

 

- Ahaha ! İlahi Emir ya . Nasıl bir şeysin sen böyle? Bu kadar tatlı ve güzel taklit yapılır mı ? Sen böyle tatlı olursan yerim ama ben seni.

 

Diyip öpüp gıdıklamaya başladım. O kadar çok gülmeye başlamıştı ki suratı kızarmıştı tabii bunu fark edince durmak durumunda kalmıştım .

 

- Ya teşe dur ya gülmekten kaynım ayıdı.

 

- Ne yapayım canım sende bu kadar tatlı olmasaydın . Neyse bu kadar güldüğümüz yeter . Şimdi ben sana yiyecek bir şeyler getireyim tamam mı ? Acıktın mı bebeğim ?

 

- Azıcık.

 

- Tamam o zaman gel seni şuraya oturtalım . Bende sana bir şeyler getireyim. Burada beni bekle bir yere ayrılma tamam mı ?

 

Emir'i yatağın üzerine oturttukdan sonra tekrar mutfağa geçtim . Ben mutfaktan içeri girdiğimde ise masanın etrafındaki herkesin gözleri bir anda bana çevrildi.

 

Ne oluyor be ? Hayır yani yine ne olmuştu ki .

 

Özellikle annemin bakışları hiç hoşuma gitmemişti.

 

" Sen yedin mi Eda bir şeyler ? Yapsaydın kendine de bir tabak. "

 

" Yok sağ ol Şeyma abla ben yemeyeceğim."

 

Şeyma'nın gereksiz ilgili sorusuna cevap verip Emir için evde hazırladığım yemeği ısıtmaya başladım. İyi ki evdeyken akıl etmiştim şu yemek işini. Buradaki yemekleri yedirip çocukcağızı zehirlemeye hiç niyetim yoktu.

 

Bu seferde sorma sırası annemdeydi. Annem neden bugün bu kadar garip davranıyordu. Eğer bu öfkesi sadece geç kaldığım içinse cidden çok fazlaydı.

 

Bu işin içinde başka bir iş vardı ama neydi.

 

" Çocuga mı götüreysın onu ? Dıkkat edesin de yakmaysın çocugu !"

 

"Evet Emir 'e götürüyorum . Ayrıca neden yakayım anne çocuğu. Tövbe tövbe"

 

Elimde ki tepsiyle birlikte mutfaktan çıkarkende arkamdan seslenmeyi de ihmal etmedi.

 

" Ablan da geleceg şimdı. Sonra ablanla kendi yegenine de birşeyler hazırlayasın!"

 

Ya sabır! Hayır yani zaten hazırlardım da bunu niye dövermiş gibi söylüyordu ki. Söylemesine bile hacet yoktu .

 

Bir şey olmuştu işte ama ne olmuştu? Bir haltlar dönüyordu burada. Burnuma hiç iyi kokular gelmiyordu .

 

Odaya geldiğimde tepsiyi yere bırakıp Emir'i de yataktan aşağı indirdim. Anlaşılan benim şaşkın ördeğim hâlâ uykusunu açamamıştı devamlı esneyip duruyordu .

 

Sırasıyla evde yaptığım çorba ve sebze yemeğini Emir 'e yedirmeye başladım. Aslında kendisi de yiyebilirdi ama üzerini batırma ihtimali bir hayli yüksekti. Bu riski şuan göze alamazdım.

 

Ben ona yemek yedirirken onun gözleri başka bir noktaya takılmıştı. Sargılı elime.

 

Fark ettiğinde ilk önce o minik suratında bir şaşırma ifadesi oluştu ardından da küçük kaşlarını olabildiğince çatmaya çalıştı ama şuan cidden çok komik görünüyordu.

 

Minik eliyle sargılı elimi tutarak konuşmaya başladı.

 

- Teyse eline n'oldu?

 

Annem dahil kimsenin dikkat etmediği şeyi şu küçücük çocuk hemen fark etmişti.

 

- Kesildi biraz bebeğim ama önemli değil. Ben sardım zaten .

 

- Benim kıldığım vazo yüsünden mi ? Benim yüsümden mi yani?

 

Hemen o güzel gözlerine incilerini doldurmaya başladı. Hayır yani ben anlamıyorum bu çocuk balık burcu falan mıydı? Yoo değildi . Birazcık fazla yufka yürekliydi galiba benim yavru kuşum.

 

- Şşşşt. Saçmalama teyzem seninle ne alakası var. Benim dikkatsizliğimden oldu. Bir anda dikkatim dağıldı elim kesiliverdi. Zaten ufacık bir şey . Hem kanamadı bile. Doldurma öyle hemen incilerini.

 

Çarpılacaksın Ahueda! Ne demek acımadı ?

 

- Acımadı dimi?

 

- Yok hiç acımadı ama eğer sen yemeğini yemezsen çok acırmış . Aç bakalım ağzının benim sulu gözlü bebeğim.

 

Bu son dediğim üzerine kıkırdayıp ağzını açtı . Bir süre daha Emir ' e yemeğini yedirmeye devam ettikten sonra çalan zil sesi ile oturduğum yerden kalktım. Ablamlar gelmişti.

 

" Emir kim geldi biliyor musun?"

 

Sorgulayan bir ifadeyle suratıma bakmaya başladı.

 

" Ahsen geldi Ahsen. Ben gideyim de kapıyı açayım. "

 

Ahsen'in ismini duymasıyla gözlerinin parıldaması bir oldu. Bir anda oturduğu yerden fırlayıverdi.

 

" Ahsen mi! Bende geleyim teyse bende bende. Ahsen gelmiş ."

 

Ahsen ve Emir arasında çözemediğimiz garip bir bağ vardı. Hem çok iyi anlaşırlardı hem de asla anlaşamazlardı.

 

Ahsen ablam Mihriban' ın kızıydı. Ahsen Emir'den bir yaş büyüktü. Ablamla benim aramda ise dört yaş vardı.

 

Kapıyı açtığımda karşımda Ablam ve yeğenim Ahsen 'i görmem bir oldu.

 

Ablamın yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Kızının suratında ise Emir' i görmesiyle önce minik bir tebessüm oluşmuştu ama bu ifadesini saklayıp yerine hemen somurtan bir ifade takınmıştı.

 

Söylemeyi unutmuşum benim yeğenim biraz cadıdır da.

 

- Hoş geldiniz hanımlar .

 

- Hoş bulduk güzelim.

 

Ablam içeri girip bana sarılırken Ahsen ise kaşlarını çatmış elimi tutan Emir'in eline bakıyordu. Sonra aniden bir hışımla gelip ellerimizi ayırmıştı.

 

Emir' e döndü ve sinirle konuşmaya başladı.

 

" Ya ben sana daha kaç kere söyleyeceğim ! O benim teyzoşum. Sen onun elini tutamazsın. Sadece ben tutabilirim. Sen ona dokunmayacaksın ! "

 

Deyip gelip sıkıca bacağıma yapıştı.

 

" Ahsen ! Çok ayıp kızım . Niye böyle yapıyorsun ki sen şimdi evdeyken anne orada Emir de olur mu diye sorup duruyordun?"

 

Ablamın ikazından zerre etkilenmeyen yeğenim omuz silkip bana daha çok sarıldı ama annesine cevap vermeyi de ihmal etmedi.

 

" Yoo ben öyle bir şey demedim bir kere anne. Dediysem de o varsa gitmeyelim demek içindi bir kere."

 

Ya ya kesin öyledir . Shtrigë e vogël !

 

Emir ise garibim az önceki heyecanından eser kalmamış biraz üzgün biraz şaşkın olan biteni izliyordu. Ablamın onu çekip sıkıca sarılmasıyla bizde olan dikkati biraz dağılmıştı.

 

" Emir sen bakma bu cadıya . Evdeyken seni sorup duruyordu. Hatta seni burada olamayacağını söyleyince suratını asıp durdu . Naz yapıyor şuan. Sen onu boş ver nasılsın bakalım yakışıklı ? Özledin mi beni ?"

 

Biz gerçekten büyük bir aileydik . Sahra ve oğlu Emir de bu aileye dahildi. Herkes için bu böyleydi. Bu yüzden ablamda Emir'i yeğeni gibi görürdü.

 

Ablamın bu ilgisi karşısında hemen kızaran ufaklığım ise utana sıkıla konuştu.

 

" İyiyim. Seni de ösledim tabiki Miyiban abla ama Ahseni bir tık daha fasla öslemiş olabilirim."

 

Duyduklarımız karşısında ablam ve ben ufak bir kahakaha atarken Ahsen 'nin suratında ise hafif bir gülümseme vardı. Anlaşılan Emir' in cevabı hanımefendiyi memnun etmişti. Ama suratındaki gülümsemeyi dağıtıp yine kaşlarını çattı.

 

Teyzem vallahi sen bu gidişle kırışırsın bak demedi deme.

 

Ardından da kibirli bir ses tonuyla konuşmaya başladı küçük cadı.

 

" Ösledim değil ona özledim denir bir kere akıllım. Hıh ! Hem ben seni hiç özlemedim."

 

Bu sefer ablamın ikazı hiç gecikmedi.

"AHSEN! Amacın ne senin anneciğim?"

 

Ve tabi ki bu ikaz hanımefendinin umurunda bile olmamıştı.

 

" Ben anneannemin yanına gidiyorum. Sizin sohbetinize doyum olmuyor."

 

Deyip saçlarını savurarak arkasını dönüp mutfağa doğru gitti giderken Emir'e omuz atmayı da ihmal etmemişti. Biz ise arkasından şaşkınca baka kalmıştık.

 

" Abla sen yandın. Bu yaşta bu laflar ne be. Sen beş buçuk yaşındasın kendine gel. Ahaha! Sohbetimize doyum olmuyormuş ! Lafa bak. Cüce bizi beğenmez olmuş."

 

" Aman sus sus Ahueda ! Hiç sorma. Ne yapalım biz alıştık da ben şu çocukcağıza üzülüyorum. Anlaşılan bizim kız Emir' e bayağı bir çektirecek. Neyse hadi içeri geçelim de ayıp olmasın."

 

Elimi sonunda boş bulan Emir kuşum sıkıca minik eli ile elimi tuttu.

 

" Abla sen geç annemlerin yanına ben de Emir'in yemeğini yedireyim."

 

Ablama iyice yaklaşarak kulağına fısıldadım.

 

" Abla bir de sakın ikramlıklardan yeme Ahsen 'e de yedirme. Ben evde bir şeyler hazırlamıştım mavi saklama kabında eğer Ahsen isterse verirsin ."

 

Ben sözlerimi bitirince ablamın dediği şey ise " Yemekleri Fikret halam mı yaptı ? " olmuştu.

 

" Sarmayı o yaptı ama mevlüt pilavını Sami eniştenin dükkanına yaptırdık . Bak abla aman diyeyim ısrar etseler de yeme vallahi akşam hastane hastane dolaşırsın sonra demedi deme ! "

 

" Tamam tamam. Ben gideyim de bir selam vereyim sonra yanınıza gelirim zaten."

Deyip annemlerin yanına doğru geçti.

 

Biz de tekrardan odaya geçtik Emir ile. Kısa bir yemek faslının son bulmasının ardından tepsiyi tekrar mutfağa götürdüm.

 

Elim de tepsiyle içeri girdiğimde bu sefer o kadının da burada olduğunu fark ettim. Gerçi fark etmemek elde değildi. Ben mutfağa adımı mı atar atmaz kenafir gözlerini direkt bana odaklamıştı. Hâlâ ne işi vardı bu kadının burada. Ne yüzle gelip hiçbir şey yokmuşçasına arsızca oturabiliyordu .

 

Kimseyle göz göze gelmemeye gayret ederek arkamı dönüp tezgaha yöneldim . Tepside ki tabakları yıkamaya başladım. Bir yandan da kulağım arka taraf da ki topluluktaydı.

 

" Mihribancığım sen devam ediyor musun hâlâ çalışmaya ? "

 

Diye sordu o kadın , ablama hitaben . Ve tam o sırada yine içimden geçen tek bir cümle vardı . Sana Ne ?

 

" Şuan çalışmıyorum." Şeklinde gayet net bir cevap verdi canım ablam.

 

Bu cevap tabi ki meraklı melahat için yeterli bir cevap değildi . Her şeyi iyice eşelemesi şarttı çünkü.

 

" Ya öylemi valla en iyisini yapıyorsun. Geri dönmeyi düşünüyor musun peki? "

 

Şimdi vallahi sana ne diye bağıracağım ama yani.

 

Benim aksine ablam gayet sakin ve umursamaz bir şekilde cevap verdi.

 

" Yani çalışmayı da işimi de seviyorum işime geri dönmemem için bir sebep yok."

 

Ama kenafir kadın durur mu hiç , tabi ki de hayır. Yine o gereksiz fikirlerini belirtmekten geri kalmadı.

 

" Aman boş ver Mihribancığım çalışıp ne yapacaksın. Bak ne güzel yuvanı kurmuşsun bir de çocuk yapmışsın . Bildiğim kadarıyla damat beyin de durumu da bir hayli iyiymiş . Ne gerek var senin çalışmana. Benden sana bir abla tavsiyesi boşuna kendini yorma."

 

İşte şimdi ablam o kadar da sakin değildi ama yine de saygı çerçevesi içinde gerekli cevabını verdi.

 

" Zeliha abla kıymetli fikirlerin için sağ ol ama ben onun bunun lafı ile hareket edecek birisi değilim. Zamanı geldiğinde kendim için en uygun kararı verebilirim . Fikrin için teşekkürler ama benim bir akla hiç ihtiyacım yok."

 

Zeliha cadısı ablamın sözleri üzerine ağzının içinde homurdansa da bir şey diyememişti. Fakat yine de rahat duramamış bu sefer de lafı bana ve ağabeyime getirmişti.

 

" Sevilay abla kız ben sana çok üzülüyorum. Yani evde iki tane kazık kadar çocuk . Hem de birisi neredeyse otuzuna merdiven dayamış . Gelmiş bu yaşa hala daha evlenememiş. Turgut oğlumuz polis ona eş bulmak da pek zor. Yani sonuçta bu devirde kimse kolay kolay polis eşi olmayı kabul edemez . Eda kızım desen tam evlenme yaşında ama hiç gönlü yok gibi. Bu yaşların kıymetini bilmesi lazım.Bu yaşta kısmetini buldun buldun bulamadın evde kalırsın vallahi ."

 

Zaten insanlarda sadece evlenmek için yaratılmıştı . Ayrıca sana ne ? Ya sabır. Şimdi açacağım ağzımı yumacağım gözümü. Neyse ki bana gerek kalmadan annem söze atılmıştı.

 

"Sana nedir Zeliha benim çocuglarımdan? Elbet çıkar hayırlı bir kısmeti Turgutumun . Yüce Rabbımın bi bildigi vardır muhakkak. Eda zati daha küçüktür. Okuyor benim kızçem. Sen oturasın kendı evlatlarına üzülesin. "

 

"Niye öyle diyorsun Sevilay abla . Neyi varmış benim evlatlarımın. Maşallah pırlanta gibidir benim çocuklarım. Hele Cevdetim bir tanedir vallahi övünmek gibi olmasın ama bir dediğimi ikiletmez hemencecik yapıverir.İnşallah bir de hayırlı bir kısmetini bulabilirsem yuvasını da kuracağım oğluluşumun.Zaten Cevdetimin de benim de aklımda hayırlı bir gelin adayı var da gelin kızın pek gönlü yok."

 

Son kısımları bana bakarak söylemesi cidden sinirlerimi hoplatmaya yetmişti. Yuhh! Onca şeyin üzerine nasıl hala böyle imalarda buluna biliyordu cidden aklım hayalim almıyordu.

 

"Aaaa kimmiş bu kısmet biz tanıyormuyuz bari? Söyle belki bizim de bir yardımımız dokunur . Sonuçta yuva kurmak çok sevap."

 

Ne diyorsun sen halacığım Allah aşkına. Ne saçmalıyorsun? O adamla evlendirdiğiniz kızın anaca günahına girersiniz ne sevabından bahsediyorsun sen ?

 

Kenafir gözleri yüzümü tararken konuşmaya devam etti Zeliha cadısı. Diğerleri fark etmese de bu bakışlardan işkillenen birileri vardı . Ablam ve annem . Annemin sorgulayan bakışları bir ben de bir de Zeliha cadısının üzerinde dolanıp duruyordu.

 

"Tanıyorsunuz aslında Fikret ablacığım. Pek güzel , zeki bir kız ama işte azıcık inatçı biraz da huysuz ama oğlum bir kere sevmiş işte. Kaç yıldır peşinde koştuyor bizim oğlan ama kız bir türlü yüz vermiyor ."

 

Ya senin oğlun ne anlar sevmekten o sadece insanı kullanır sonra da bir köşeye fırlatır.

 

O an ilk defa bir işe yarayarak Şeyda ömründeki en mantıklı cümleleri kurdu.

 

" Kız Zeliha abla senin oğlan zaten üç yıldır içeride değil mi nasıl kızın peşinden koşsun. Ayrıca kız istemiyorsa da haklı kim içeri girmiş bir adamla evlensin. Hem tekrar girmeyeceği ne malum. Siz bence çok zorlamayın olmaz o iş."

 

Tabi ki Zeliha cadısı cevap vermekte gecikmedi.

 

"İftira attılar benim oğluma. Suçsuz yere aldılar içeri. Yediler boşu boşuna yavrumun üç yılını.Hem niye istemiyormuş pırlanta gibi evladımı."

 

Senin oğlundan değil pırlanta imitasyon bile olmaz.Sokakta ki taş bile daha değerlidir bir kere. Bu kadın delirmiş olmalıydı. Şuan herkesin içinde üstü kapalı beni ve oğlunu anlatıyordu. Daha fazla bu saçmalıkları duymamak için Emir' in yanına gitmeye karar verdim .

 

Ablamın kucağında oturan Ahsen'e hitaben konuştum.

 

" Ahsen teyzeciğim hadi gel ben seni içeri Emir 'in yanına götüreyim. Sen bayağı sıkılmışsındır burada . Hadi gel teyzem."

 

Diyerek elimi uzattım ama yeğenimin umurunda bile olmamıştım . Hatta bir de üzerine bana omuz silkmişti. Bu çocuğun bir gün omuz silkmekten cidden omzu çıkacaktı. Ama neyseki ablam çağrımı almış olmalı ki kızını dürterek bana doğru itelemişti.

 

" Anneciğim hadi git sen teyzenle bayağı bir sıkıldın zaten . Git bir bak bakalım ne varmış içeride."

 

Diyerek kızını iyice bana iteledi.Kocakarı lafını dinlemekten oldukça hoşlanan yeğenim ise bu durumdan hiç hoşnut değildi. Ya sen daha dbuçuk yaşındasın daha beş bile değilsin ne anlıyorsun kocakarı laflarından anlayamıyorum ki .

 

Nihayet güç bela mutfaktan ayırdığım yeğenim ile birlikte Emir'in bulunduğu odaya döndük.

 

Odada içeri adımladığımız anda Emir 'i iki büklüm yere oturmuş , kollarını dizlerine yaslamış ve kafasını da elleri arasına almış düşünceli bir halde karşı duvara bakarken bulmuştuk. O kadar dalmıştı ki bizi bile fark etmemişti.

 

Elimden çekiştirilmem ile Ahsen 'e doğru eğildim . Bu hareketim üzerine yeğenim ise kulağıma fısıldayarak konuşmaya başladı.

 

"Teyzoş Emir' in neyi var ? Beni bile fark etmedi bu çok garip. Normalde ben içeri girer girmez beni fark ederdi."

 

Bende aynı şekilde fısıldayarak cevap verdim.

 

"Bilmiyorum ki teyzeciğim . Bir şeye canı sıkılmış olmalı."

 

Suratı üzgün ve pişman bir ifadeye büründü anında. "Teyze benim yüzümden olmuş olabilir mi? Az önce ona biraz şey davrandım ya . O yüzden olabilir mi ?"

 

"Bilmem ki bunu ona sormadan bilemeyiz. Hadi yanına git sor bakalım."

 

Dediklerim üzerine bir an durup düşündü. Şuan kafasında yanına gidip gitmemeyi tarttığını biliyordum. İşleri birazcık hızlandırmak adına yeğenimi tabiri caizse Emir'e doğru itekledim. Eğer ben bunu yapmasaydım hala dikilmeye devam edecekti çünkü. Yaptığım harekete sinirlense de bir şey diyememişti çünkü onu ittiğim için Emir'in odak noktasına çoktan girmişti.

 

Emir ' in onu fark etmesiyle hızlıca saçını düzeltti. Bu kız cidden çok fenaydı. Emir hâlâ oturduğu yerden üzgün bir halde ona bakarken gidip hemen yanına oturdu Ahsen. Sonra da sorgular bir tonda adını mırıldandı.

 

" Emir?" ama Emirden cevap yoktu. İlk defa Emir, Ahsen 'ini cevapsız bırakmıştı. İşte bu Ahsen'in kaşlarının iyice çatılmasına sebep oldu. Ben bile çok şaşkındım şuan.

 

Bu sefer de yanında ki çocuğu omuzu ile dürttü Ahsen . "Emir! Cevap versene."

 

Nihayet bir tepki göstermişti Emir. Kafasını sabahtan beri izlediği duvardan Ahsen'e doğru çevirmişti ama yine cevap yoktu. Artık sinirlenmeye başlıyordu Ahsen. " Niye cevap vermiyorsun sen bana ? Duymuyor musun? " Ahsen ne kadar hararetle konuşuyorsa Emir de bir o kadar sakin bir tonda konuşuyordu. Cevap olarak söylediği tek şey ise "Duyuyoyum. " olmuştu.

 

Emir'den istediği yanıtı alamayan Ahsen bu defa başka bir kozunu oynamaya karar verdi. Emir 'i birazcık tanıyorsam buna dayanamazdı. Ağlamaklı bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

 

" Madem duyuyorsun niye cevap vermiyorsun o zaman. Sen böyle yapınca çok üzülüyorum ben . Benim ağlamamı ister misin?"

 

Bu kız cidden işini çok iyi biliyordu. Sabahtan beri yanıt vermeyen Emir anında toparlandı. Yönünü Ahsen'e doğru çevirerek konuşmaya başladı.

 

"İstemem tabi ki . Ağlama lütfen. Seni üsmek istemedim sadece birascık kalbim acıdı. Canım konuşmak istemedi ondan."

 

Ahsen'in suratına pişmanlık ifadesi tekrar yerleşmişti.Utana sıkıla sordu sorusunu.

 

"Benim yüzümden mi Emir? Seni özlemediğimi söylediğim için mi acıdı kalbin ?" diye sordu.

 

" Hem evet hem hayıy. " diye cevapladı onu Emir. "Yani evet bana öyle davranman kalbimi acıttı ama asıcık da annemi ösledim ondan galiba."

 

" Sen inandın mı ki ona akıllım? Ben şaka yapmıştım sana. Ben senden daha çok özledim hatta ösledim. " Ahsen'in sözleri üzerine biraz olsun aydınlandı Emir'in yüzü.

 

" Geyçekten mi?" diye sorgulama ihtiyacı hissetti Emir.

 

" Tabi ki gerçekten ne sandın kuş kafalı. " son söylediğiyle Emir'in yüzünün tekrar asıldığını gören Ahsen hemen kendini düzeltme ihtiyacı hissetti. " Şaka, şakaydı . Şakadan da hiç anlamıyorsun. Sen kuş kafalı değilsin tabi ki benin sevimli kafamsın. " Emir'e iyice yaklaşarak yanağına bir öpücük bıraktı minik Ahsen. Çok kısaydı ama bu Emir' in etrafına şaşkın bakışlar atması için yeterli bir öpücüktü.

 

Geri çekildiğinde ise kendisine gözlerini açmış şaşkın şaşkın bakan Emir ile karşılaştı. Bu fırsatı hemen değerlendirdi tabi ki. " Şimdi barıştık dimi ?" diye sordu.

 

Emir ise hemen evet anlamında başını aşağı yukarı salladı şayet şuan zaten Ahsen ne derse yapacak kadar şaşkındı.

 

Bazen çocuk olmak lazımdı . Hayat kin tutulabilecek kadar uzun bir yer değildi. Kırgınlıkların dile gelmesi sorunların çözülmesi gerekti . Kırılan yürekler tamir edilmeliydi çünkü insan ömrü küs kalınabilecek kadar uzun değildi.

 

 

 

 

---------------Devam Edecek ----------------

 

- Merhaba herkese bölümü nasıl buldunuz ?

 

- Bu bölüm biraz uzun olduğu için iki parta bölmek istedim yani bölüm burada bitmedi.

 

- Biraz da size içimi dökmek istiyorum ben şuan bu bölümü düzenlerken bir önceki bölümün sadece 2 okunması var . Bizim bu okunma sayıları ve oyların azlığı ne olacak inanın bilmiyorum ama olsun bir kişi de olsa ben o kişi için elimden geldiğince yazmaya devam edeceğim .

 

- Her geçen bölümde yep yeni karakterler ile karşılaşıyoruz . Yeni karakterlerimiz hakkında düşünceleriniz nelerdir ? Yorumlarda buluşalım .

 

- Gerçekten her bir yorum ve her bir oy benim için çok kıymetli. Benim motive olmamı sağlayan unsurlar . Demem o ki sizden istirham ediyorum lütfen benden ve hikayemden desteklerinizi esirgemeyin .

 

- Bir sonraki bölümde görüşmek üzere sevgi ve esenlikle kalın 💙✋🏻

Loading...
0%