Yeni Üyelik
8.
Bölüm

6. Bölüm:

@birbilinmeyen_kale

Merhaba kıymetlilerim 6. Bölüm ile karşınızdayım

 

- Dilerim beğendiğiniz keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olur .

 

- Keyifli okumalar 💙📖

 

___________________________________________

 

Sercay KOÇAKLI:

 

Oldukça sinirliydi genç adam . Eski eşi Defne yüzünden hem gideceği yere gecikmişti hem de gereksiz yere sinirleri fazlası ile gerilmişti.

 

Normalde çabuk sinirlenen yahut çabuk öfkelenen biri değildi ama onun da damarına basan insanlar ve olaylar olabiliyordu . Sakin bir yapıya sahipti Sercay . Bağrışıp tartışmaktan çok haz etmezdi , insanlar konuşabilen varlıklardı , konuşup anlaşmak var iken diğer yollar ona çok cazip gelmezdi .

 

Ar damarına basılmadığı sürece mantığını koruyabilen bir insandı fakat bugün pek de öyle olabildiğini söylemek mümkün değildi . İş ile bir kaç sıkıntı çıkmıştı , kardeşi Serkan'a da ulaşmıyordu . Şu sıralar Serkan ile ilgili de bazı sıkıntıları vardı . Her ne kadar arasa da kardeşine bir türlü ulaşamamıştı daha sonra hastanede olduğu için bakamadığı ihtimali geldi aklına . Dün akşam kardeşinin kaynanası Nihal Hanım rahatsızlanınca apar topar hastaneye kaldırılmıştı . Kardeşinin eşi Sahra da annesi ile birlikte refakatçı olarak hastanede kalacaktı bu yüzden yeğeni Emir , Sahra'nın manevi kardeşi olan Ahueda ' da kalıyordu. Kızını aldıktan sonra da yeğenini alıp oradan birlikte eve geçeceklerdi .

 

Şimdi ise iş yerinden çıkmış kızını almak için yola koyulmuştu . Normalde kızı Melisa'nın velayeti Sercayda idi. Hafta sonları ise kızı annesi ile kalıyordu . Hafta içi olmasına rağmen ısrarla kızını görmek istemişti eski eşi Defne . Böyle şeylere çok takılmazdı Sercay , sonuçta kızının annesiydi . Bir mahsur görmediği için kızını sabah annesine bırakmış , öğleden sonra ise almak için Defne'nin evine gelmişti.

 

Arabayı apartmanın önüne park ettikten sonra telefonunu çıkararak kızını getirmesi için Defneyi aradı . Bir kaç çalışın ardından telefonun diğer ucundan Defne'nin ince sesi duyuldu "Efendim Sercaycığım ,"

 

Duyduğu hitap ile ister istemez yüzünü buruşturdu Sercay . Ardından Defne'nin aksine mesafeli bir ses tonuyla konuşmaya başladı . " Defne ben geldim kapının önündeyim .Melisayı getirebilir misin ?" Diye sordu .

 

" Maalesef getiremem Sercaycığım ." diye cevap verdi Defne . " Anlamadım neden ? Evde değil misiniz ? Dışarıda mısınız? Neredeyseniz söyle oraya geleyim o zaman . " diye sordu Sercay .

 

- Yok dışarıda değiliz , evdeyiz.

 

- O zaman sebep nedir ?

 

- Bir sebep yok .

 

Aldığı cevapla yavaştan sinir uçlarının depreştiğini hissetti genç adam . Zaten bugün zor bir gün geçiriyordu bir de Defne'nin saçmalıklarına tahammül etmek istemiyordu . " Defne saçmalamayı keser misin lütfen . Melisayı getir , rica ediyorum . " az öncekine nazaran daha sert bir ses tonuyla çıkıştı .

 

Sercay'ın sinirlendiğini fark eden Defne tekrar konuşmaya başladı . Onu sinirlendirmemesi gerekti bu işine gelmezdi . Onu ağına çekebilmek için suyun gitmeliydi. " Saçmalamıyorum ki hayatım . " dedi hülyalı hülyalı . " Melisa ile birlikte anne -kız çok güzel zaman geçirdik en sonunda da birlikte film izlerken kızımız uyuya kaldı . O yüzden getiremem dedim . Sen gel istersen , Melisa uyanana kadar bir kahve içeriz bizde ? "

 

Aldığı yanıtla derince ofladı Sercay . Elbette gidip kahve içmek gibi bir niyeti yoktu . Olan onca şeyden sonra Defne gibi birine katlanmasının tek bir sebebi vardı o da kızıydı . "Ben gelip alayım onu o zaman , uykusu bölünmesin . Kahveye gerek yok ." diyerek telefonu kapattı . Arabadan inerek apartmana doğru adımlamaya başladı .

 

Defne ise aldığı yanıt ile hezimete uğramıştı ama bu pes edeceği anlamına gelmiyordu . Madem kuş kendi isteği ile kafese girmiyordu o zaman kendi yöntemlerini denemek gerekti .

 

Geçen birkaç dakikanın ardından evin içinde yankılanan zil sesi ile hızla kapıya doğru ilerledi Defne . Kapıyı açmadan önce vestiyerdeki aynadan şöyle bir kendine baktı. Yüzüne sürdüğü pudra sayesinde zaten beyaz olan teni daha da solgun bir görünüm sağlamıştı . Kızıl saçlarını da şöyle bir düzeltmeyi ihmal etmedi. Solgun görüneyim derken Sercay'a kötü görünmek istemezdi.

 

Kapının bir kez daha tıklatılması ile aynadaki bakışlarını çekti ve kapıya yönelip açtı . Kapıyı açtığında onun Sercay'ı baştan aşağıya aynı dikkatle incelemesini bekledi ama Sercay Defne'nin aksine dönüp ona göz ucuyla bile bakmamıştı . Yine de bozuntuya vermedi Defne . Samimi olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla konuştu . "Hoş geldin . " Konuşurken yüzünde hafif bir tebessüm vardı . Normalde olsa daha geniş bir gülümseme ile karşılardı onu fakat planına uygun olabilmesi için çok fazla sırıtmaması gerekti .

 

Sercay ise sadece bir baş selamı vermeyi tercih etmişti. Defne'nin "İçeri geç lütfen ." diyerek kenara çekilmesi ile Sercay da kapıdan içeri adımlamıştı . Defnenin niyeti onu salona çekebilmekti bu yüzden o tarafa doğru yöneldi ama Sercay'ın sözleri ile duraklamak zorunda kalmıştı .

 

"Defne oturacak vaktim yok . Melisa nerede uyuyor ? Onu alıp bir an önce gideyim ."

 

Duydukları ile deşarj olsa da belli etmeden , tabi anlamında bir baş hareketi ile Sercay'ı onayladı.

 

" Yukarıda odasında uyuyor . Ben sana odayı göstereyim . " dedi ve üst katın merdivenlerine doğru ilerlemeye başladı . Şimdi tamda planının uygulamaya başlamanın sırasıydı . Defne önde, Sercay onun bir kaç adım gerisinde peşi sıra ilerlerken Defne bir anda kendisini geriye doğru bırakıverdi .

 

Düşmek üzere olan kadını fark eden Sercay anlık bir refleks ile hızla ona doğru atıldı ve düşmeden önce tutmayı başardı . " Defne dikkat et ! "

 

Planı tam istediği gibi gidiyordu Defne'nin . Şimdi sıra oyunculuğunu konuşturmaktaydı . "Ayh! Bir an gözüm karardı . Sercay çok başım dönüyor , yardım et lütfen ." diyerek onu tutan kollara daha da sıkı yapıştı .

 

Sercay ise şaşkındı . Bir anda ne olduğunu anlayamamıştı . Sabahtan beridir gözünü dahi değdirmediği kadının suratına ilk kez baktı. Solgun görünüyordu . " Tamam , gel seni salona taşıyalım o zaman , dikkat et . Bana tutun , gerçi daha nasıl tutunabilirsin ki ." diye söylenerek zaten daha iki basamak tırmandıkları merdivenden inerek salona doğru ilerlediler. Bu sırada Defne ise sanki daha çok yapışabilmesinin mümkünatı varmış gibi Sercay' a daha sıkı tutunmuştu .

 

Salon geniş ve uzun bir salondu . Kapının girişinde bir oturma gurubu salonun sonuna doğru ise bir yemek masası takımı vardı .

 

Kapıya en yakın olan koltuklardan birine Defne'nin yavaşça oturmasını sağladı Sercay . Şuan durduğu konumunda arkası o tarafa dönük olduğu için hazırlanmış yemek masasını göremiyordu .

 

Defne ise bu sırada usta bir şekilde rolünü gerçekleştirmeye devam ediyordu . "Başım çok dönüyor Sercay . Lütfen beni yalnız bırakma . " diyerek hemen karşısında duran adamın eline sarıldı .

 

Sercay ise olanları anlamdırmaya çalışıyordu . Eline sıkıca yapışan kadınla bir an şaşırsa da elini geri çekmeyi denedi fakat öyle sıkı tutmuştu ki başaramamıştı ."Defne elimi bırakır mısın? " demesiyle şaşıran Defne daha da sıkı sarılmıştı tutunduğu ele . Ne yani bir zamanlar karısı olan kadına bu kadar dahi mi tahammülü yoktu . O şuan hasta bir kadındı . Ne yaşamış olurlarsa olsun Sercay ' ın ona her zaman yardım edeceğinden adı gibi emindi Defne çünkü merhametli bir adamdı Sercay .

 

"Defne elimi bırakır mısın lütfen ? " diye tekrar yeniledi isteğini Sercay . Defne ise kafasını iki yana hafifçe sallayarak konuşmaya başladı . "Sercay ne yani beni bu halde mi bırakacaksın ? OLMAZ! Yani olmaz ben şuan çok kötüyüm beni yalnız bırakmazsın , bırakmamalısın ." derken de belki faydası olur diye melül melül bakışlar atıyordu Sercay'a .

 

Bu kadar tepki fazla değilmiydi alt tarafı elini bırakmasını istemişti diye içinden geçirdi Sercay . "Defne sakin olur musun sana su getirecektim sadece . Şimdi elimi bırakır mısın lütfen ? " diyerek elini bir kez daha kendine doğru çekmişti bu sefer nihayet elini Defne'nin esaretinden kurtarabilmeyi başarmıştı . "Mutfak neredeydi ? "

 

Rahatlamış bir şekilde derin bir nefes aldı Defne . Sonra uysal bir şekilde mırıldandı . " Kapıdan sağa dönünce hemen karşıda . Sana da zahmet olacak Sercaycığım ."

 

Sercay ise şu hitabı duymaktansa kuyudan su çekmeyi dahi yeğler bir şekilde solandan ayrılarak Defne'nin tarif ettiği mutfağa yöneldi. Bir kaç dakikanın ardından elinde bir bardak su ile geri dönmüştü .

 

Bardağı uzattığında Defne'nin almak için hiçbir girişimde bulunmadığını görünce sorgularcasına kaşlarını çattı.

 

Sorgulayan bakışları fark eden Defne ise kendini açıklamaya başladı.

" Sercaycığım tansiyonum düştü galiba benim ondan böyle elim ayağım boşaldı birden . Rica etsem sen yardımcı olur musun içmem için ? "

 

Halsiz bir ses tonuyla dile getirmişti isteğini Defne .Gerçekten öyle iyi oynuyordu ki rol yaptığını bilmeyen birinin bunu anlama imkanı yok denebilecek kadar azdı.

 

Hiç istemeyerek de olsa bolca sabır çekerek Defneye yardımcı olmak durumunda kaldı Sercay . İçindense bir an önce kızını alıp bu evden ve bu kadından uzaklaşabilmeyi diliyordu . Şuan ona yardım etmesindeki tek neden insanlığını henüz kaybetmemiş olmasıydı . Aksi takdirde kızı hariç herhangi bir durumda bu kadınla bir arada bulunmak asla isteyeceği bir şey değildi. Hoş zaten kızı ile ilgili olaylarda da mecburiyetten bir araya geliyorlardı . Kızı bu hayatta değer verdiği en yegane şeylerden biriydi .

 

Yardımcı olduktan sonra ona bir mengene gibi yapışan kadının kollarından sıyrılarak bir kaç adım geriye giderek ondan uzaklaştı Sercay . "Daha iyisindir herhalde . Sen hiç kalkma dinlen bende Melisayı alıp gideyim zaten yeterince oyalandım . "

 

Sözlerini tamamladıktan sonra salonun kapısına doğru yönelmeye başladı Sercay .

 

Olmazdı . Şimdi arkasını gidip öylece gidemezdi. Buna izin veremezdi Defne . Henüz yapmak istediklerini gerçekleştirememişti . Onca hazırlık boşa değildi . Bu sofrayı hazırlamak için onca emek vermişti . Bu şık masa isteklerini dile getirebilmesi için her ne kadar bir dekor olsa da boşa gitmesine izin veremezdi . Bu fırsat eline bir daha geçmeyebilirdi . Bir şeyler yapması gerekti .

 

"OLMAZ ! Gidemezsin ! " diye var gücü ile bir anda çıkıştı Defne . Sesinin ne kadar yüksek olduğunu ise anca sözlerini tamamladıktan sonra fark edebilmişti .

 

Duyduğu adeta bağırış ile olduğu yerde adımlarını durdurmak zorunda kalmıştı Sercay. Sorgu dolu bakışlarını karşısındaki kadına çevirdi .

 

Ona çevrilen sorgulayıcı bakışları fark eden Defne bu sefer daha alçak bir ses tonu ve açık bir şekilde isteğini tekrar dile getirmeye başladı . "Yani gidemezsin derken şey demek istedim . Daha çok erken maksadında . " Söylediklerinin saçma olduğunu fark edince bu sefer de Sercay'ın kıyamayacağını bildiğinden tek orta noktaları olan kızlarını öne sürmeye karar verdi .

 

"Yani erken derken Melisa yeni uyudu sayılır . İyice dalmamıştır daha . Sen de biliyorsun Melisa'nın uykusu çok hafiftir . Uyanırsa da huysuzlanır şimdi. Onun için söylüyorum . "O kadar hızlı konuşmuştu ki nefes nefese kalmıştı .Boğazını hafifçe temizleyerek sözlerine devam etti. " Biraz daha bekleyelim . İstersen bir yemek yiyelim ne dersin ? Hem bu sırada kızımız da rahat rahat uyumaya devam eder. Zaten oradan oraya çanta gibi taşıyoruz çocuğu . Biz de bu sırada güzel bir yemek yiyelim , belki biraz sohbet ederiz eski günlerde-

 

Daha fazla bu saçmalıkları dinlemeye katlanamayan Sercay sertçe sözünü kesti. " Ne saçmalıyorsun Defne ? Ne yemeği ? Ne eski günleri ?"

 

Gerçekten neyden bahsediyordu bu kadın . Sahiden oturup yemek yiyebileceklerini mi düşünüyordu ? Olan onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi. Hangi eski günlerden bahsediyordu ki ? Geçimsizlik ve huzursuz dolu günlerden mi yoksa o gün ... O iğrenç günden mi ?

 

Sercay'dan bu kadar sert bir çıkış beklemeyen Defne ise hemen durumu toparlamaya çalıştı . İlk başta elbette kolaylıkla kabul etmeyeceğini biliyordu ama ikna etmek daha kolay olur sanmıştı .

 

"S-saçmalamıyorum Sercay neden saçmalayayım ? Alt tarafı bir yemek yiyeceğiz ne var bunda . Seninle konuşmak istediğim şeyler var . Yemek yeyip sohbet edeceğiz sadece . O kadar geçmişimiz var bir yemeği bile mi çok görüyorsun bize ? "

 

Toparlamak isterken daha çok batırmışa benziyordu zira şuan gözleri ile adeta öfke saçan adamın başka bir açıklaması olamazdı .

 

"Defne anlaşılan sen şuan ne dediğini bilmiyorsun o yüzden gerçekten sus ! Yoksa ağzımdan hiç çıkmasını istemeyeceğin şeyler çıkacak . Bir an önce kızımı alıp gideyim ."

 

Defne'nin elbetteki susmak gibi bir niyeti yoktu. Onca hazırlık susup Sercay'ın arkasını dönüp gitmesini izlemek için değildi nihayetinde .

 

"Hayatım bak ben her şeyi hazırladım zaten . Bizim için kendi ellerimle hazırladım her şeyi . Sadece bir yemek yiyeceğiz Sercay lütfen ." Konuşurken oturduğu koltuktan kalkarak Sercay'ın karşına dikilmişti . Bir eli Sercay'a doğru uzanmışken diğer eli ile ise özenle kurulduğu belli olan , şamdanlarla süslenmiş masayı işaret ediyordu .

 

Defne'nin ona doğru uzanan elinden hızla kurtularak işaret ettiği tarafa doğru baktı Sercay . Arkasını dönmesi ile öfkesinin harlanması bir olmuştu .

 

İçinde uzun kırmızı mumlar bulunan iki görkemli şamdan, çeşit çeşit hazırlanmış yemekler, mezeler , tatlılar ve daha nicesi ile bütün şıklığı ve ihtişamıyla kırmızı renklerin hakim olduğu yemek masası hazır bir şekilde bekliyordu .

 

Herşeye rağmen bir kez daha sakin olmak adına derin bir nefes alıp gözlerini yumdu Sercay. Yukarıda kızı uyuyordu. Onun birazdan yaşanılabilecek herhangi kötü bir şeyle karşılaşmasını istemezdi . Sakin olmalıydı.

 

Buram buram içindeki öfkeyi belli eden kısık ama sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

 

- Defne bu ... Bu ne demek oluyor?

 

Defne ise duyduğu ses tonuyla az önceki cesaretinin büyük bir kısmını kaybetmiş öylece olacakları bekliyordu. Sercay'dan bu ses tonunu ilk defa o gün duymuştu .

 

Cevap alamamak ise Sercayın tepesenin atmasına daha uygun bir zemin hazırlamıştı. Sesinin tonu gitgide yükselmeye başlamıştı bile.

 

- Defne! Sana bir soru sordum . Bu ne demek ? Bu masa ne anlama geliyor?

 

- S-sercay bak bir sakin ol.

 

Diyerek Sercay 'ın koluna dokunup sakinleştirmeyi denedi Defne fakat bu şuan yapması gereken belki en son şeydi.

 

Kolunu hızla silkeleyip Defne'den uzaklaşarak hâlâ bütün ihtişamı ile olduğu yerde duran masaya doğru ilerledi Sercay. Eli ile masayı göstererek son bir kez daha yeniledi sorusunu.

 

- Defne bak kendime hakim olmaya çalışıyorum fakat sen cidden sabrımı fena şekilde zorluyorsun. Bu masa ne demek oluyor? Onca olan şeyden sonra bu ne demek. Açıkla! KONUŞ !

 

- Sercay açıklayacak bir şey yok ki hayatım. Lütfen sakin ol fazla tepki veriyorsun bir yemek .

 

- BANA BÖYLE SESLENMEKTEN VAZGEÇ !

 

diye adeta kükremişti Sercay ve ardından her şey bir anda dank etmişti kafasında .

 

Kızını velayetini dahi istemeyen bir kadının hafta içleri bile ille de görmek istemesinde elbette ki başka çıkarları vardı. Defne hiçbir zaman kızının üzerine titreyen bir ebeveyn olmamıştı Sercay'ın aksine . Bu durum evli iken olduğu gibi tıpkı boşandıktan sonra da aynen devam etmişti fakat son bir kaç aydır durumlar farklıydı. Defne sık sık Melisayı sorma bahanesiyle arar durur olmuştu.

 

Mutlaka kızının hafta sonları dışında da görmek için sık sık ya onların evine geliyor yahut Sercay 'ın getirmesi için ısrar ediyordu . Ancak bu günkü gibi niyetini açıkça beyan eden bir girişimde bulunmamıştı daha önce.

 

Ama daha yeni yeni fark ediyordu Sercay gerçekleri. Bunların hepsi bir oyundan ibaretti.

 

- Sen ... Sen nasıl bir insansın ya ! Sen nasıl bir insansın? Sen nasıl bir insansın Defne?

 

Eğer Sercayın gözlerinden şuan ateş çıkabilseydi büyük ihtimalle baktığı her yön küle dönerdi .

 

Aylardır belki de bu saçma sofra için kızını kullanmıştı. Kızını kullanarak tekrar Sercayı elde edebilmeyi umut etmişti.

 

Kendi kızını kullanmıştı kendi kızını. Sahiden nasıl bu kadar alaçalabilmişti ?

 

Defne ise az önceki korkaklığından sıyrılmış kendi açıklama derdine düşmüştü bile .

 

- Sercay ben seninle konuşmak istedim sadece. Bak gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Ben eski günlerdeki gibi olalım istedim. Bir kaç saat de olsa seninle birlikte başbaşa bir yemek istedim. Tıpkı eski günlerimizde olduğu gibi. Lütfen hayatım sakin ol. İnan bana sinirlenmen için bir sebep yok. Ben sadece her şeyi konuşup düzeltmek istiyorum. Telafi etmek istiyorum.

 

Duydukları histerik bir kahkaha attı Sercay .

 

- Sinirlenmeme gerek yok öylemi ? Eski günlerdeki gibi olacağız?

 

Artık kendine hakim olması mümkün değildi . Ne yaptığının o an o da farkında değildi . Onu yıllarca altadan eski karısı şimdi karşısına geçmiş ihtişamlı bir sofra kurmuş onunla eski günlerdeki bir yemek yemek istediğini söylüyordu. Bir de bu nalet organizasyonuna kızını alet etmişti.

 

Eline geçen tabakları bir biri ardınca yere fırlatmaya başladı bir yandan bağırışına devam ediyordu . Adeta gözü dönmüştü. Dışıradan onu gören birisi şuan onun için pek iyi bir yorum yapamazdı .

 

Sanki tüm öfkesi daha yeni ortaya çıkmıştı . Ne aldatıldığını öğrendiği gün ne de aldatıldığına bizzat kendi gözleri ile şahit olduğu gün bile böyle bir öfke hissetmemişti içinde . Belki de içindeki biriken duygular daha yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu.

 

Durumu tarif etmek zordu . Sinirden yüzü kıpkırmızı olmuş eline ne geçerse yere fırlatarak bağırmaya devam ediyordu.

 

- Telafi edeceksin öylemi ? Herşeyi düzelteceksin? Nasıl düzelteceksin böyle mi?

 

Masanın üzerinde ki büyük borcam tepsiyi alarak sertçe karşı duvara doğru atarak anında tuzla buz olmasına sebep oldu . Borcamın cam parçaları etrafa saçılmıştı ve büyük olduğu için az önce tıpkı borcam gibi paramparça olan tabaklara göre daha büyük bir ses çıkarmıştı.

 

Hatta anın verdiği korkuyla Defne çıklık atarak bir kaç adım gerilemek zorunda kalmıştı. Elini ağzına kapatarak dehşet içinde karşındaki adamın özenle kurduğu sofrayı yerle bir etmesini izledi.

 

Tıpkı bir zamanlar onun , kurdukları yuvalarını dağıtırken ki halini çaresizce izleyen Sercay gibi.

 

- BÖYLE Mİ DÜZELTECEKSİN DEFNE! CEVAP VER! NEYİ DÜZELTECEKSİN LAN NEYİ ?

 

Bağırırken bir taraftan da hız kesmeden masanın üzerindeki herşeyi aynı sürat ile yere fırlatmaya devam ediyordu.

 

- Nasıl düzeltebilirsin? Nasıl düzelir ki bu ? Düzelebilen bir şey mi bu ? İhanet. Düzeltilebir mi ?

 

Belki de ilk defa ufak da olsa minik bir pişmanlık kırıntısı hissetmişti Defne .

 

Belki de daha yeni farkına varıyordu yaptığı şeylerin sonuçlarına. Ama ömründe ilk defa böyle görmüştü Sercay 'ı . En uç anlarda dahi sakinliğini koruyan o adam gitmiş yerine bambaşka birisi gelmişti sanki .

 

- B-ben özür dilerim.

 

Diyebildi zorlukla Defne. Başka bir söze dili dönemedi o an . Ne yapacağını bilmiyor gibi bir hali vardı. Evinin salonu paramparça olmuş tabak çanak parçaları ve içindeki yemek kalıntıları ile dolmuştu. Bir zaman eşi olan ihanet ettiği adam ise kendi kaybetmiş bir şekilde bulduğu her şeyi paramparça ediyordu.

 

Duyduğu cümle ile fırlatmak üzere olduğu tabağı bırakarak Defne'ye doğru döndü

 

- Özür dilersin? Özür mü dilersin? İhanetin özürü mü olur Defne? Niye susuyorsun?

 

Bilemedi ne diyeceğini Defne. Hiç böyle planlamamıştı . O gün bile böylesine bir tepki vermeyen adamın sadece bir yemek yeme fikri ile bu denli çileden çıkacağını düşünememişti . Kendince bu akşam Sercayla konuşacak onu ikna edecek yavaştan da olsa eski hayatını , Sercay'ı yeniden kazanmayı deneyecekti fakat planı işe yaramamıştı .

 

Sercay ise ne yaptığının yeni yeni farkına varıyordu. Bu o değildi . Sercay böyle davranmazdı davranamazdı kendini yakıştıramazdı böyle bir hareketi. Sakladığı duyguları bir anda gün yüzüne çıkmıştı. İçindeki alevin harcanması için küçük bir kıvılcım yetmişti .Fark ettiği gerçeklik ile hızla elindeki tabağı yerine bıraktı , etrafına bir göz attı. Her şey paramparçaydı . Tıpkı bir zamanlarki kalbi gibi umudu gibi güveni gibi ...

 

Derin bir nefes alarak gözlerini yumdu. Aldığı nefesler ona dar geliyordu . Daha fazla burada duramazdı . Gözlerini tekrar açtığında karşısındaki kadına çevirdi . Şaşkın bakışlarına aldırmadan hızla salonun çıkışına doğru ilerledi . Kızını da alıp bir an önce buradan gitmeliydi .

 

Hızla yanından geçen adamın ardından bir kaç saniye bakakaldı Defne . O da farkındaydı az önce yaşananların sebebi sadece bir yemek değildi . Ne yapacağını bilemesede kendini toparlaması uzun sürmedi.

Evet belki istediği gibi gitmemişti her şey fakat en azından Sercay içindekileri az da olsa dışarı yansıtmıştı bu da bir şeydi .

 

O gün bağır demişti Defne , bağır çağır bir şey söyle bir tepki ver fakat Sercay hiçbir şey demeden hayalkırıklığı dolu gözlerini üzerinden çekmiş ceketini alıp çıkıp gitmişti. Hiç bir şey demen öylece .

 

Kendi kendine düşünmüştü Defne bu tepkisizliğin nedenini fakat bir sebep bulamamış çok da umursamamıştı . Belki o da benim gibi hiçbir şey hissetmemeye başladı diye düşünüp boşvermişti . Ancak bugün fark ediyordu ki Sercay'ın öfkesi ancak gün yüzüne çıkmıştı . Duygularını daha yeni belli ediyordu .

 

Fark ettiği gerçekler ile hızla Sercay'ın peşine takıldı. Sercay holde ilerlemiş merdiven basamaklarının olduğu yere çoktan gelmişti bile.

 

- Sercay dur! Konuşalım dur lütfen.

 

Duyduğu sesle bir sabır çekti ardından da adımlarını durdurdu Sercay fakat arkasına dönmedi. " Konuşacak bir şey yok Defne. Ben kızımı alıp gidiyorum ve az önce olanları unutuyoruz . "

 

Sözlerinin ardından tekrar yürümeye devam edecekti ki kolunu tutan Defne ile durmak zorunda kalmıştı. Cidden şu an tartışacak takati kalmamıştı az önce olanlar için yeterince pişmandı kendine hakim olması gerekirdi. Tek isteği bir an önce buradan uzaklaşabilmekti .

 

- Gidemezsin konuşmadan şuradan şuraya gidemezsin izin vermiyorum ! Konuşacağız!

 

Bu kadın neden laftan anlamıyordu ?

 

Sesi oldukça bitkindi Sercayın tıpkı ruhu gibi . " Konuşacak bir şey yok Defne . Olmaması gerekirdi ama oldu bu yüzden az önce yaşanan her şeyi unut ve olmadı say ."

 

Sözlerinin ardından onu tutan elden sıyrılıp merdivenlere doğru yöneldi.

 

Ancak Defne'nin böyle bir niyeti yoktu. Sesini yükselten taraf bu kez oydu . Anlaşılan az önce yaşananlar onun için yeterli değildi .

 

- Unutamayız Sercay ! Yıkıp döküp sonra da unut deyip sıyrılamazsın öylece. Konuşacağız diyorsam konuşacağız. Öyle ben kızımı alıp gidiyorum deyip arkanı dönemezsin .

 

Derin bir soluk alıp arkasını döndü Sercay." Ne olsun istiyorsun Defne? Amacın ne ? " Sesi oldukça yorgun çıkıyordu .

 

Defnenin sesi ise Sercay 'ın aksine oldukça yüksekti . "Tek amacım konuşmak. Benim bir amacım varsa o da bu aileyi yeniden bir araya getirmek fakat sen her seferinde önüme bir engel koyuyorsun. Ben burada bizim için uğraşıyorum sen her seferinde bir şekilde benden kaçmanın yolunu buluyorsun. Aylardır seninle beş dakika olsun konuşabilmek umuduyla atmadığım takla kalmadı . Beni gör diye uğraşıyorum sen bana tenezzül edip de göz ucuyla dahi bakmıyorsun. "

 

Defne'nin sözlerinin hiçbir hükmü yoktu Sercay'ın nazarında. Oldukça boş sözlerdi . Şuan bu sözlere tepki gösterecek takati dahi yoktu .

 

Bu yuvayı yıllar önce yılan sendin demek istedi sustu. Aslında denecek pek çok şey vardı lakin lüzumu yoktu. Dese ne değişecekti ?

 

Tam da bu sırada merdivenlerden hızla inen minik Melisa göründü . Kafasındaki kulaklığı çıkarmış şaşkınca , tartışan anne babasına bakıyordu .

 

" Anne ne oluyor niye bağrıyorsunuz ?" Diye sordu . Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu . Aslında alışkındı onların bu haline ne zaman bir araya gelseler muhakkak kavga ederlerdi ama uzun zaman böyle bir ana şahit olmamıştı .

 

Sercay'ın korktuğu başına gelmişti. En azından az önceki halimizi görmedi diye geçirdi içinden. Derin bir nefes daha çekti içine ardından kızına hitaben konuşmaya başladı. "Melisa hadi kızım eşyalarını toparla , gidiyoruz babacığım."

 

Bunu duyan Melisa'nın ise omuzları hüzünle çökmüştü. Sitemle annesine döndü. " Ya anne hani kulaklığımı takıp uslu uslu oturursam babamda bizimle kalacaktı! Beş saattir odada uslu uslu bekledim ben . Bir daha sana inanmayacağım." Diyerek arkasını dönüp topuklarını vura vura geldiği gibi indiği merdivenleri hızla geri tırmanmaya başladı .

 

Sercay ise bugün daha ne kadar sinirlenebileceğini merak ediyordu . Güya Melisa uyuyordu güya anne kız çocuk iyi vakit geçirmiş yorulmuşlardı . Şaşırmaması gerekti Defneydi bu . Söylediği her söz başka bir yalanın habercisiydi .

 

Geçen bir kaç dakikanın ardından sırtında bir sırt çantası bir elinde de peluş oyuncağı ile geri dönmüştü Melisa. Annesine gözünü dahi değdirmeden babasının elini tutmuştu.

 

Defne her ne kadar engellemek istese de ne dese boş olacağının farkındaydı bu yüzden bir şey diyemeden baba kızın el ele evden çıkıp gidişini sessizce izlemekten başka bir şey yapamamıştı .

 

Sercay ise elini sıkı sıkı tuttuğu kızı ile birlikte arabaya vardıklarında kızını arka taraftaki koltuğa yerleştirip ardından kendisi de hızlıca sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı ve bulundukları yerden hızla uzaklaşmaya başladılar .

 

Geçen beş on dakikanın ardından dikiz aynasından gözü arka taraftaki kızına çarptı Sercay'ın. Omuzları çökmüş kucağında ki oyuncağa sarılmış büyük bir hüzünle akıp giden yolu seyrediyordu . Ağzını açıp tek bir kelime dahi etmemişti.

 

Kafası her ne kadar dolu olsa da her zaman olduğu gibi önceliği yine kızıydı.

 

"Melisa? Babacığım sohbetine doyum olmuyor." Diye takıldı kızına olabildiğince. Amacı morali bozuk olan kızının moralini biraz olsun düzeltebilmekti fakat Melisa'dan bir geri dönüş alamamıştı.

 

Bir kez daha derin bir öfke duydu Defneye karşı içinde. Kendine yaptıkları umrunda dahi değildi ama kızına yaptığı en ufak şey bile sinirlerini depreştirmeye yetiyordu .

 

Hâlâ üzgün bir şekilde suratı asık oturan kızına hitaben konuşmaya devam etti. " Babacığım sen niye üzüldün ki bu kadar? Ben zaten sana mesaj atmıştım ya seni gelip alacağımı. Hatta sesli mesaj attım. "

 

Sabahtan beri sesi soluğu çıkmayan Melisa ise çatılan kaşları ile konuşmay başladı. "Hayır baba! Mesaj falan atmadın eğer atsaydın bende boşuna umutlanmazdım."

 

Duydukları ile Sercay'ın da kaşları çatılmıştı. Nasıl atmamıştı ? Adı gibi emindi attığına . " Attım kızım. Saatinin şarzı mı bitti? Ondan gelmemiştir belki sana ."

 

" HAYIR ATMADIN! " saatini babasına göstererek konuşmaya devam etti." Bak saatimin şarjı var . Atsaydın görürdüm baba ."

 

"Hayda ben o zaman kime attım bu mesajı? " Diye kendi kendine mırıldanırken bir yandan da cebinden telefonunu çıkarmaya çalışıyordu . Nihayet telefonunu çıkarmayı başardığında yola dikkat ederek mesajlar bölümüne girdi.

 

Bir yandan arabayı sürerken bir yandan da mesajı kime yolladığını bulmaya çalışıyordu . En son konuştuğu sohbetlerde göz gezdirirken fark ettiği gerçekle ağzın kaçanlara engel olamadı.

 

"Hassi*- yani aman şey hasbinallah . Lan nasıl yaptım ben böyle bir şeyi." Kızının da yanında olduğunu hatırlamasıyla son anda neyse ki ağzından kötü bir şey kaçırmamayı başarabilmişti.

 

İşin daha fenası mesajı Melisa yerine Ona atmıştı , Ahuedaya .

 

Bugün ki dalgınlığından olsa gerek zaten pek de mantıklı hareketler yaptığı söylenemezdi . Bir an mesajı silmeyi düşünsede onun mesajı çoktan gördüğünü fark edince bu fikirden vazgeçti . Olan olmuştu artık yapacak birşey yoktu .

 

Telefon ile daha fazla uğraşmadan yan taraftaki koltuğa bırakarak dikkatini yola verdi.

 

Aradan henüz çok bir zaman geçmemişti ki çalan telefon sesi ile arabadaki sessizlik yeniden bozulmuştu . Arayan kişiye baktığında kardeşinin eşi Sahra olduğunu gördü.

 

Sahra'nın annesi fenalaşınca dün gece hastaneye kaldırılmıştı . Kötü bir haber olmamasını umarak telefonu yanıtladı.

 

- Efendim Sahra . Bir şey mi oldu abiciğim? Nihal teyze iyi mi?

 

Karşıdan yanıt gecikmemişti .

 

- Yok abi annemin durumu aynı hâlâ bir gelişme yok. Ben sana şey demek için aramıştım.

 

Karşı taraftan bir süre cevap gelmemişti zaten Sahra'nın sesi de pek iyi gelmiyordu . Ondan cevap gelmeyince Sercay konuşmaya başladı.

 

- Sahra, bir şey mi lazım? Elimden ne geliyorsa yaparım buna bana söylerken çekinmene gerek yok. Bunu biliyorsun dimi abiciğim?

 

- B-biliyorum abi çok sağol. Ben şey diyecektim , Emir'i alabilir misin? Dün akşamdan beri Ahueda bakıyor biliyorum Ahueda bunu dert etmez ama kimseye yük olmak istemiyorum sonuçta kızcağız ailesi ile yaşıyor.

 

- Sorman bile hata tabi ki alırım. Abicim bunda çekinecek ne var ben onun amacasıyım . Sen merak etme aklın kalmasın. Hatta istersen akşam getireyim biraz görmüş olursun sonra ben onu geri getiririm ?

 

- Olur abi çok sağol. Sultan anneler olmayınca işte böyle oldu biranda annem de fenalaşınca sana da zahmet olacak ama ...

 

- Duymamış olayım ne biçim laf . Olmaz zahmet falan aklın da kalmasın Melisayı da aldım zaten sen hiç merak etme ben ikisine de gözüm gibi bakarım.

 

- Sağ ol abi .

 

- Yalnız Sahra sen bana onların evin konumu atabilir misin? Malûm adresi bilmiyorum.

 

- Tamam abi ben şimdi arar söylerim Ahuedaya. Tekrar teşekkürler abi

 

-Bak şunu bir daha söylersen külahları değişiriz ona göre. Teşekkürlük bir durum yok . Nihal teyze ile ilgili bir olursa da bana haber ver abicim. Ha ,bir de unutmadan şu kocan olacak sıpaya da söyle beni bir arasın iş ile alakalı bir durum var aradım ama ulaşamadım .

 

Sercay sözlerini bitirdikten sonra bir süre daha karşı taraftan yanıt alamayınca çekmediğini düşünerek tekrar konuştu.

 

- Sahra? Orada mısın abim? Sesim mi gelmiyor?

 

- Y-yok abi geliyor şey tamam ben şey yaparım söylerim ona görüşürüz.

 

Diyerek telefonu kapatmıştı Sahra . Son anda ne olduğunu anlayamasada çok fazla üzerinde durmamıştı Sercay.

 

Sahra çekingen bir kızdı. Alçak gönüllüydü , saf bir kalbe sahipti. Kardeşinin onu zamanında çok kolay kandırdığına emindi Sercay çünkü Serkan onun aksine biraz daha tabiri caizse kurnaz bir kişiliğe sahipti.

 

Sahrayı kısa bir zaman içerisinde olmayan kız kardeşi yerine koymuştu Sercay. Savunmasız bir kız çocuğuydu henüz kardeşi ile evlendiklerinde . Bu yüzden daha çabuk benimsemişti .Zaten Sahra kendini sevdiren yapısı sayesinde Sultan hanım hariç bütün aile fertlerine kendini çabucak sevdirmişti .

 

Geçen bir kaç dakikanın ardından ondan bir mesaj bildirimi düştü ekrana , Ahueda'dan . Konum bilgisi yollamış olmalıydı.

 

Ahueda... :

📌Konum...

 

Gelen mesaja tıklayarak konumu açtı hafif çalan radyo eşliğinde kalan yolu tamamlaya devam etti .

 

Kafası oldukça kalabalıktı. Düşünmesi gereken çok şey vardı ama hiçbiri ile uğraşmak istemiyordu neyse diyerek geçiştirdi . Sonra bir vakit düşünürdü.

 

Böyleydi Sercay sinirlenmeyi sevmezdi fakat sinirlenince de kendine pek hakim olamazdı . Olabildiğince sinirlenmemeye dikkat ederdi ama bugün istisnaydı. Bugün pek de kendine hakim olabildiğini söyleyebilmek çok da mümkün değildi .

 

Zira şuan ki trafikte bunu kanıtlar nitelikteydi . İstanbul trafiği insanı sinirden kanser ederdi özellikle de yaka değiştirirken .

 

Misal önüne kıran iki maganda ile aşağı inip ağızlarını burunlarını kırmamak için kendini zor tutmuş sadece kornaya uzun uzun basarak içinden büyük bir itinayla sövmekle yetinmişti .

 

Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından nihayet konumdaki yere varmışlardı. Bir evin konumunu beklerken bir parka gelmiş olmaları garibine gitse de kızını da arabadan indirerek parka doğru yol almaya başladılar.

 

...

 

----Bölüm Sonu----

Herkese yeniden merhaba ✋🏻

 

-Nasılsınız ? Dilerim haliniz vaktiniz yerindedir. Beni soracak olursanız sizlere duacıyım efendim beni boş verelim bende pek dert tasa bitmez.

 

- Bölüm nasıl buldunuz? Bu bölüm ilk defa tabi prolog bölümü hariç Ahueda'nın gözünden okumadık. Sizce nasıldı? ( Benim birazcık içime sinmedi de , lütfen yorumlarınıza ihtiyacım var )

 

- Yeni karakterimiz hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

 

- Lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım. Destekleriniz benim için çok değerli. İnanın bana sizin kitabıma gösterdiğiniz en ufak bir ilgi de bile nasıl sevindiğimi görseniz hiç desteğinizi eksik etmezdiniz . Sizler benim en büyük motive kaynağımsınız .💙🥹🫶🏻

 

- Bir sonraki bölümde görüşmek ümidiyle hoşça ve esenlikle kalın💙✋🏻

Loading...
0%