@birbilinmeyen_kale
|
- Umarım beğendiğiniz bol keyif alarak okuduğunuz bir bölüm olur.
- Bol bol yorumlarınızı ve oylarınız bekliyor olacağım. Bölüm sonunda görüşelim.🫶🏻
- Keyifli okumalar 📖💙
_____________
Bazı günler olur içine yılları sığdırırsınız fakat geçen süre sadece bir kaç saatir . Günün yorgunluğu omuzlarınıza bir külfet olur biner lakin yola devam etmeniz gerekir.
Bir de böylesi günlerde sanki yeterince zorluk yokmuşçasına hayatı daha da zor kılan insanlar çıkar önünüze, işte tamda böyle zamanlarda tek yapabileceğiniz şey sürünerek de olsa yola devam etmektir çünkü yolcusu olduğumuz şu dünyada hiçbir şey durmaksızın devam etmektedir.
Demem o ki hayatın yokuşları , engebeleri çok ve yorucu , kah düşersin kah kalkarsın hayat ya bu bazen ona bile mecalin kalmaz işte o zamanda sürünerek dahi olsa ilerle . Bu dünyada ki süren durup dinlenecek kadar uzun değil. Sakın dünya mücadelesini bırakma burada varamaz isen bir yere o zaman hazırdır yerin ileride ...
~~~
Gıcık gıcık ! Gıcıktı vallahi! Ona neydi? O kim oluyordu Allah aşkına? Onu ne ilgilendirirdi?
Hadsizdi bir kere hadsiz ! Terbiyesiz adam! Bu boş ayran şişesi kadar boş ve çöpe atılasıydı.
"Kız kime derim ben? Ne mırıldanaysın öyle mıy mıy kendi kendine ? Sıyırdın mı ? "
Bende zelzele etkisi yaratan bir dürtüklenme ile adeta dünyam sarsılmıştı. Ne oluyordu be? Tövbe bismillah!
Ne zaman olduğunu tam olarak idarak edemediğim bir zaman diliminde dibime kadar girmiş kıymetli annem hanım tarafından küçük çaplı bir sarsıntı yaşamıştım.
"Sana derim sana! Vajza ime budallaqe! Nerdedir a bu bir gramlık aklın ? Sana sesleneyim sabahtan beridir . Ne diye cevap vermeysin? "
Duymadım ki anne! Ayran şişesi ile aramızda küçük bir hasbihal gerçekleştiriyorduk da söylemesi ayıptır.
Onca şeyin üstüne geldim burada temizlik yapıyorum n'olur sanki üzerime gelmesen. Çok yorgunum annem lütfen...
" İşitmedim mami . Ondan yoksa ben sana ne deyi cevap vermeyeyim? Aklımı peynir ekmekle mi yedim? Şey ne demiştin, ben orayı acık kaçırmışım da ?"
Cevap vermeden evvel benden bir kaç adım uzaklaştı ardından kaşları derince çatılıp kavisli bir hal aldı. Beni baştan aşağıya kuşkuyla süzdü.
" Sende bir haller var ama nedir? Bugün zati bir garipsin sen . Ama du bakalım çıkar kokusu. Sabahtan beridir deyim ki kızım acık çabuk ol işini ivedilikle yap . Yok ! Sabatan akşama kadar elindeki çöp poşeti ile dolanıp duraysın bir saattir de elinde ki çöpe bakıp içinden mırın mırın mırıldanaysın. Hiç çabucak yapayım da eve gideyim derdin yok. Millet evine gitti üstünü değişti birazdan keyif çayını demleyecek biz hâlâ orayı burayı toplayam deyi uğraşıp duralım . Sen de aman kızım sakın acele etme. Hayret bişey! Kime çektin anlamayrım . Ya sabır ya selamet!"
Diyip cıklayarak yamacımdan uzaklaşan annemi bir süre boş gözler ile izledim .
Annem bir konuda haklıydı eğer böyle devam ederse gerçekten bir süre sonra sıyıracaktım .
Niçin şu temizlik işleri hep bize kalıyordu anlamıyordum.
" Edaaa! Ahsen 'e bir bakar mısın?Uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyor. Elim bulaşık şuan ben bakamıyorum. "
. Tabii bakarım canım her şeyi ben yaparım siz zahmette bulunmayın efendim . Doğurun doğurun sonra hep Ahueda baksın .Mutfaktan seslenen ablamı yanıtladım .
" Tamam abla birazdan bakıyorummmm!"
Tam o sırada arka cebimde hissettiğim titreşim ile elimdeki çöp poşetini kenara bırakarak çalan telefonumu alıp açtım.
Loçkam❣️ arıyor...
- Efendim loçkam .
Bir süre ses gelmese de bir kaç dakikanın ardından adım seslerini daha sonra ise onun endişeli sesini.
- Eda! İyi misin?
Değilim... Yorgunum... Bitkinim... Kırgınım...
Ama zaten senin derdin başından aşkın güzel kardeşim.
Enerjik tutmayı becerebildiğim kadar enerjik bir sesle yanıtladım.
- O nasıl soru loçkam iyiyim tabii. Niye kötü olayım?
Derin bir oh çekti ardından da sinirli sesini işittim.
- Bir de soruyormusun Edam ! Sercay abi bana herşeyi anlattı.
Ne demek her şeyi anlattı? Her şeyi mi ? Bu adam dünyadaki en aşağılık insan olabilir miydi? Cevdet 'i tanımasam evet derdim herhalde .
- N-neyi ? Neyi anlattı?
- Neyi olucak arbadan Ahsen 'i de alıp çekip gitmişsin ya hiç bir şey demeden . Bir de bir adam mı ne varmış sizi takip etmiş. Ayy! Bunu sana söylemeyecektim sen fark etmemişsin ama Sercay abi görmüş . Ahueda ya seni takip eden Cevdet'in adamlarından biriyse? Ne kadar endişelendim haberin var mı?
Gevşek ağız resmen gevşek ağız. Bak bak bir de ben fark etmemişim de o fark etmişmiş . Adi Sercay !
- Yok loçkam olur mu öyle şey. Cevdet içeride zaten bana bir şey yapamaz. Yanlış görmüştür Sercay abin(!) .
- Ya saçmalama Eda Cevdet 'in kolunun ne kadar uzun olduğunu ikimizde biliyoruz. Ya gerçekten oysa ? Abin de burada o yüzden kısık sesle konuşuyorum duymasın diye ama ona da söylememiz gerekebilir .
Ney? Abim mi ? Beni şuradan atın a dostlar!
Ayrıca ağabeyim hâlâ orada mıydı? Bu adam zaten nöbetten gelmemiş miydi ? Başka zaman olsa abimi işten gelince özellikle de nöbet sonrası yaşamsal ihtiyaçlar hariç yerinden kaldıramazdınız . Abimin Nihal teyzeyi bu kadar sevdiğini bugün öğreniyordum.
- Nasıl yani abim orada mı? Hâlâ gitmedi mi ?
- Eda! Şuan takıldığın şey cidden bu mu ? Cevdet diyorum! Sana diyorum! Ya yine bir fenalık yaparsa?
Hem de ne fenalık ne fenalık loçkam sorma. Hatta senin bu akılsız arkadaşın kendi başına kendini yaktı haberin yok senin en azından şimdilik bilmemen daha iyi.
- Eda! Ya cevap versene kızım ! Niye bir anda çekip gittin? Ya sana bir şey olsaydı?
Bu Sercay'ı bir daha görüşümde paralamk istiyorum.
- Olmadı ama değil mi ? Niyesini boş verelim.
- Ben biliyorum ama niye olduğunu. Sercay abi söyledi .
-Hoot! Çfarë? Dreq njeri! (Yuh! Ney? Lanet adam! )
Ya sen niye bugün böyle acayip acayip şeyler öğreniyorsun kurban olduğum! Kaynınla oturup beni mi çekiştirdiniz?
- Ne diyorsun sen yine? Eda ya ! Kaç kere diyeceğim Arnavutça konuşunca anlamıyorum diye . Ayrıca hot mot ne dedin bakayım?
- Ne diyeceğim kıymetli kaynına övgülerimi ilettim.
- Ya niye öyle diyorsun Edam? Sercay abi söyledi bana herşeyi . Kötü niyetle dememiş hiçbir şeyi . Sen yanlış anlamışsın .
Tabi tabi kesinlikle ben yanlışımdır .
- Neyi yanlış anlamışım acaba? Ayrıca bu adam niye gelip beni sana şikayet ediyo-Ahh!
Ahhhh! Kafam ! Gitti kafam.
" Kız Eda! Ne isteysin sen? Allah'tan belanı mı ? Sana çabuk ol derim sen bir de açmış telofoni çene çalaysın . Ne isteysın bütün kemiklerini kırayım mı ? Kapa o telefonu çabuk , işini yap . Terlikimi de getiresin ben mutfaga geçeyim. Dur a' bunu da atayım senin aklın anca başına gelir . "
Kafam doğru isabet eden ikinci terlikten son anda kurtulmuştum .
- Eda n'oldu? İyi misin? O ses neydi ? Ya cevap versene kızım?
Anamın okkalı terliği ne olacak.
- Annem tarafından küçük bir uyarıya maruz kaldımda söylemesi ayıptır. Neyse ben kapatayım . Sen merak etme aklın bende kalmasın zaten bir kaç saate görüşürüz.
- İyi tamam dikkat et görüşürüz.
Kapattığım telefonu gerisin geri cebime yerleştirip .
Kalan son çöpleri de elimdeki poşete tıkıştırıp kapının önüne koydum. Ardından da anneme emanetlerini (terliklerini ) teslim edip bizim küçük Ahsen 'e bakmaya gittim.
Gitmez olaydım ! Çantam küçük bir velet tarafından ele geçirilmiş içindeki bütün eşyalarım etrafa saçılmıştı . Üstelik en pahalı rujum Ahsen tarafın mahvolmuş bir halde etrafa sürülmüştü . Ayrıca sadece etrafa değil kendi üstüne de sürmüştü .
Beni gördüğünde verdiği tepkiye de gülsem mi ağlasam mı bilememiştim.
Hızla elindeki kıymetli rujumu arkasına saklayıp bir eli ile de dudaklarını örtmeye çalışımıştı .
" Hih! Teyzoş! "
" Yaa teyzoş! Ne yapıyorsun sen burada bakayım? Kıymetlimin senin gaddar ellerinin arasında ne işi var bücür hanım? "
Yanına yaklaşıp arkasına sakladığı daha doğrusu sakalamaya çalıştığı rujumu alarak beli yaşıyordur diye kontrol ettim ama kıymetlim çoktan ex olmuştu bile.
" İnanmıyorum sana Ahsen! Bu ruju alabilmek için ne kadarlık bir birikim yapmıştım haberin var mı? "
" Teyzoş ben sadece denemek istemiştim . Babama söylüyorum ama bana almıyor ne yapayım yani ben de seninkini kullanayım dedim ama beceremedim. Baksana palyaçolara benzedim . Senin gibi güzel olmadı."
Üzgün bir şekilde dudak büküp küskün küskün konuşması gardımı indirmemeliydi ama ben çok yumuşamıştım bile . Ve cidden palyaçolara benzer bir hali vardı. Hatta şuan kendimi gülmemek için zor tutuyordum.
Eniştem katiyen böyle şeylere karşıydı. Çoğu kez de kızını böyle şeylere özendirdiğim için bana ikazlarda bulunmuştu .
" Teyzem niye bana söylemedin? Eğer bana söyleseydi hem kıymetlim şuan aramızda olurdu hem sen şuan palyaço görünümünde olmazdın . "
Neyse yapacak bir şey yoktu . Şu an tek çare minik Ahsen'i ve etrafı temizlemekti tabii ne kadar çıkarsa çünkü bu rujun bu kadar pahalı olma nedenlerinden birisi de kalıcı olmasıydı .
" Tamam olan olmuş üzülme bebeğim. Gel ilk önce seni temizleyelim , sonra da ben şuranın bir çaresine bakayım. Ayrıca sen çok güzelsin böyle şeylere ihtiyacın yok . Büyüdüğünde söz veriyorum beraber gidip sana yeni rujlar alırız ama lütfen şimdilik özellikle de benim makyaj malzemelerinden uzak dur. Anlaştık mı?"
"Off! Ama ya ! Tamam!" Diyerek pıtı pıtı yanıma geldi .
" Oflama bücürük teyzeye oflanmaz ." Diyet elini tutup onu banyo ya doğru yönlendirdim .
" Anneye oflanmaz değil miydi o ? " Diye kafasını kaldırıp sordu. Sen çok biliyorsun bücür.
" Teyze demek anne demek o yüzden teyzeye de oflanmaz küçük cadı . Düne kadar senin altını temizleyen bendim bunu unutma."
" Iyyy! Teyzoş ya şunu hatırlatmasana ! İğrenç . "
Ne sanıyordun acaba bücür? Altının kendi kendine temizlendiğini falan mı ?
Banyo da güç bela temizlediğim Ahsen 'i bu kez bir haltlar karıştıramaması için annesine emanet ederek yatak odasına geçip ilk önce saçılan eşyalarımı topladım ardından ise Ahsen'nin batırdığı yerleri olabildiğince temizledim .
Nihayet diğer aile fertlerinin de işlerini bitirmesi ile rahmetli babaannemin evinden çıktımış şimdi ise apartmanın önünde babamın gelip bizi araba ile almasını bekliyorduk .
Aşağı tarafından dürtülmem ile bakışlarımı o yöne doğru çevirdim .
" Teyzoş beni kucağına alır mısın? Yoruldum." Diyerek melül melül bakan maviş gözleri hiç kırmak istemezdim lakin ben bir halterci değildim Ahsen de bebek değildi . Ablamın müdahalesi de gecikmemişti zaten.
" Anneciğim teyzen seni nasıl taşısın ? Sen artık kocaman kız oldun küçük değilsin ki . "
Ahsen ise annesini umursamadan yüzünde ki hin gülümseme ile bana pis pis bakmaya başladı. Bir şey geliyordu hayrolsundu .
" Teyze bugün parkta gördüğümüz adam varya hani-
Hızla kucağıma alıp ağzını örtecek şekilde kafasını bağrıma bastırmamla sesi kesilmişti. Bu kız çok fenaydı.
Ahsen 'i susturmasına susturmuştum lakin annemin radarına çoktan yakalanmıştım bile . O güzelim kaşlarını çatmış pek de hoşnutluk içermeyen bakışlarını bana yolluyordu .
" Ne adami? Nedey bu kızçe de bakam Eda."
Bir de buradan buyur...
" Bilmem anne ne adamı ? Ne adamı yok adam falan . Ahsen teyzem senin uykun geldi heralde saçmalıyorsun . Uyu yavrum uyu ben seni taşırım . " Kafasını iyice bana doğru bastırarak daha fazla gereksiz bilgi sızdırmasını kendimce engelledim.
Annem daha da fazla kurcalayacak gibiydi ama neyseki ablam imdadıma yetişerek konuyu başka bir tarafa çekti.
Babam nerede kalmıştı Allah aşkına ! Bir an önce gelmeliydi şuan .
" Anne babam gelince ilk önce eve mi geçeceksiniz yoksa hastaneye mi ? Hastaneye gideceksiniz bizi de eve bırakı verin . "
Annem de nihayet kötü bakışlarını üzerimden çekerek ablama doğru dönerek konuşmaya dahil oldu .
" Bilmem ilk önce eve gidelim deyi düşünmüşidim ama saat geç oldu . Herhal ilkin hastaneye gideriz . Gitmek lazım kızcağız bir başına anacığının başını bekliyor . Aslında te sabahtan gitmek gerekirdi de bu mevlut işi varidi işte başımızda . Sahra bizim de kızımız yanında olmak icap eder yavrum . "
" Bende gelmek isterdim anne de baksana Ahsen ayakta duramıyor . Olmazsa bizde yarın gündüz gideriz ziyarete siz bugün gidin doğru söylüyorsun kızcağız yalnız kalmasın. "
" Kız Eda hiç demeysın mami abim işten geldi ne yapmıştır. Benim aklımdan uçmuş gitmiş. Telaşeden evladımi unuttum ." Bana karşı çemkirmesi bitince tekrar ablama doğru dönerek konuşmaya başladı.
" Mihriban yavrum ara ağbeyini bakalım ne yapmış varmış mı eve? Yemeğini neyin yemiş mi? "
Boo! Ai është një burrë i madh sa një gomar! ( Eşek kadar adam !) Hayır yani hâlâ yemeğini yedi mi diye merak ediyorsun mami! Bir de bana kızaysın .
Ablam benim aksime bu konuyu yadırgamayarak " İyi tamam arayayım." Deyip telofonunu çıkararak ağabeyimi aramaya koyuldu .
Aradan geçen birkaç dakikanın ardından konuşmaları sonlanmış olmalı ki telefonu kapatarak yanımıza geldi .
" Konuştun mu ? Ne yapmış ağabeyin ? Gitmiş mi eve? " Diye büyük bir merakla sordu annem.
Anne bu adam otuz yaşına merdiven dayamış bir birey artık bir sal Allah aşkına. Evlense boyum kadar çocukları olmuştu bile şimdeye .
" Konuştum konuştum. İyiymiş . Öğlenleyin nöbeti teslim edip eve geçmiş yemeğini falan da yemiş anne merak etme .Hatta bir yarım saat önce de hastaneye geçmiş. "
Kokuyu sizde alıyor musunuz? Buram buram yalan kokuyor.
En son Sahra ile konuştuğumda ağabeyim hâlâ hastanedeydi . Şimdi niçin böyle bir yalana başvurmuştu bu adam?
" Bizi niye beklememiş ki Mihriban? Deseydin ne deyi tek gittin ağabey diye ?"
Ya annem ne yapacan Allah aşkına gitmiş işte.
Yalnız birazdan kollarım iflas bayrağını çekecekti . Bu çocuk cızlız da bir şeydi peki o zaman ne diye bu kadar ağırdı. Abla sen bu çocuğa ne yediriyorsun ?
" Ne bileyim anne valla sormak hiç aklıma gelmedi. Üstün körü konuştuk zaten. Tam o sırada doktor gelmiş bilgi verecekmiş telefonu aceleylen kapattık ."
Diye yanıtladı ablam . Bu adam kaç saattir ne yapıyordu hastanede? Gerçi bir bakımdan da iyiydi. Sahra yalnız kalmamış oluyordu . Hayırsız kocası bir halta yaramadığından ... Ağabeyim Sahra'nın tek kalmasını istemediğinden hâlâ orada olmalıydı. Aslında bu görevi şuan benim üstleniyor olmam lazımdı. Ne biçim arkadaştım ben !
Nihayet gelen babam ile birlikte şükür duaları eşliğinde arabaya yerleştik . Arabaya bindiğimizde ablam kızını benden alarak kendi kucağına yerleştirmişti . Ben de fırsattan istifade Sahraya mesaj attım .
Loçkam ❣️:
- Loçkam biz hastaneye doğru geliyoruz bir isteğin var mı ?
Mesaj bir süre görülmedi tabi bu gayet normaldi ama on dakika ın ardından Sahradan yeni bir mesaj bildirimi düştü telefonumun ekranına.
1 yeni mesaj:
- Canın sağlığı güzel arkadaşım ❣️
İlk önce ablamları evlerine bıraktık ardından da hastaneye geçtik.
Arabayı otoparka çektikten sonra babam önde bizde annemle kol kola onun arkasından hastaneye giriş yaptık . Ardından danışmadan nerede olduklarını öğrenerek bulundukları kata doğru ilerlemeye başladık .
Bir iki merdiven tırmanmıştık ki annem duraksamış nefes nefese kalmıştı. "Ayyhh! Ne diye asansöre binmedik ki ? Ben on beşlik genç kız mıyım? Eda babana de şuradan asansörü durduralım da binelim. Ben daha fazla çıkamayacağım yavrum. "
Annemin kolundan çıkarak arkasından atlı kovalarmışçasına hızlı hızlı yürüyen babama yetiştim .
Babam ve annemi asansöre doğru yönelterek tuşa basıp asansörü çağırdım fakat bugunün benim günüm olmadığını saat on iki olmadan bir kere daha hatırlatmak isteyen hayat hamlesini yine yapmıştı. Asansör çok kalabalıktı annem ve babamın ardından ben asansöre bindiğimde ağırlık uyarısı verdiği için girdiğim gibi çıkmak zorunda kalmıştım .
Ben bugün sadece artık eve gidip uyumayı ve bugünün bir an önce bitmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
El mecbur bende yayan bir şekilde merdivenleri tırmanmaya başladım . Sorun şuydu ki sekizinci kata çıkmam gerekiyordu! Aslında başka bir katta bir kez daha asansörü durdurabilirdim lakin o an kafamın doluluğundan mıdır bilinmez bu hiç aklıma gelmemiş , bütün merdivenleri tek tek tırmanmıştım .
Nihayet varış noktasına ulaştığımda bitik ve nefes nefese kalmış bir halim vardı. Biraz durup koridorun sonundaki yoğun bakım ünitesinin önündeki kalabalığa doğru adımlamaya başladım.
Babam ve annem çoktan gelmişlerdi . Hattan annem Sahrayı çoktan kolları arasına almıştı bile . Sol tarafta ise ağabeyim ve babam duruyordu .
Benim geldiğimi fark eden Sahra annemin kolları arasından sıyrılarak ayağa kalkıp bana doğru adımlamaya başladı. Şimdi suratını daha net seçebeiliyordum .
Ağlamaktan gözleri şişmişti. Göz altları morarmış , gözlerinin içi ise kıpkırmızıydı . Tahmin ettiğim gibi hiç uyumayıp durmaksızın göz yaşlarını akıtmaya devam etmişti. Onun bu hali içimde bir yerleri sızlattı .
Onu görünce benim de gözlerim hafif dolar gibi oldu . Adımlarımı hızlandırarak yanına varıp kolllarımı sıkıca ona doladım . Sarılışıma aynı şekilde karşılık verince ağlamasının şiddeti arttı . Bu benim için de bardağı taşıran son damla olmuş , göz yaşlarımı akıtmama neden olmuştu .
" A-ahueda"
Sahra ağlamaklı bir sesle adımı zikredip daha da sıkı sarıldı. Şuan daha da şiddetli ağlıyordu.
Sahraya sarılırken üzerimde bir çift gözün yoğun bakışlarını hissediyordum . Zaten fark etmemek elde değildi . Herkesten uzakta sol tarafta duvara yaslanmış elle ceplerinde keskin bakışlarını üzerimize dikmiş bekliyordu .
Sabah olanlardan sonra onu görmek istemiyordum. Nedense içimde ona karşı manasız bir kırgınlık ve kızgınlık vardı. Tamam kızgınlık neyse de kırgınlık neyin nesiydi ?
Ağlamasın şiddeti azalınca benden ayrılan Sahra ile birlikte onun karşısında ki banka geçip oturduk . Onun suratı görememek için arkamı o tarafa doğru dönerek oturmuştum. Ben onu göremiyordum ama onun delici bakışlarını ardımda hissedebiliyordum .
Onu boşvermeye çalışarak dikkatimi iyice yanımdaki arkadaşıma verdim. Çantamdan çıkardığım medil ile durakmaksızın akan göz yaşlarını olabildiğince sildim ardından ağabeyimin getirdiği suyu açarak içmesine yardımcı oldum.
Şiddetli ağlayışları artık yavaş yavaş sessiz iç çekişlere dönmüştü.
O sakinleşene kadar bir süre daha sarılarak bekledim .
Ne denirdi bilemiyordum. Ağlama gibi gereksiz şeyler zırvalamak bana saçma geliyordu. Acısı vardı acısını yaşamalıydı benim elimden gelen tek şey ise onun acısını içten bir şekilde paylaşmaktı .
Sakinleşmesi adına kulağına doğru kısık bir sesle konuşmaya başladım . " Ben her zaman yanındayım. Sakinleş, ne olursa olsun her zaman yanında olacağım. Kendini yıpratma. Nihal teyze iyi olacak."
" Biliyorum, inanıyorum ama canım çok yanıyor Eda . Annemi yeni bulmuşken yeniden kaybetme fikri beni mahvediyor." Diye mırıldandı iç çekişlerinin arasında.
Tam o sırada ağabeyim ben bir çocuklara bakayım diyerekten yanımızdan ayrıldı. Onun da suratında yorgun bir ifade vardı. Üzerinde üniforması yoktu bir ara eve uğrayıp değiştirmiş olmalıydı.
" Loçkam bir lavaboya gidelim elini yüzünü yıkayalım. Olur mu? "
Benden uzaklaşarak hayır anlamında kafasını iki yana salladı. " Buradan ayrılmak istemiyorum. Bu kapının önünden ayrılırsam bir şey olacakmış gibi hissediyorum. "
Sahra'nın sözleri üzerine annem söze atıldı. " Aaaa! Ne biçim kinuşuyorsun sen öyle güzel yavrum. İyi düşün iyi olsun. Ağızdan çıkan her söz dua niyetindedir güzel çocuğum . Hem biz buradayız merak etme. Hadi gidin bir elinizi yüzünüzü yıkayın. Şimdi çocuklar gelecek sizi böyle görmesin hadi evladım. Eda kalk çocuğum kardeşine yardım et ."
Annemin sözleri ile biraz olsun ikna olan Sahra istemeyerek de olsa ayağa kalktı. Ayakta zor duruyordu. Koluna girerek yürümesine yardımcı olmaya çalışarak lavaboların olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladık. Öyle mecalsiz görünüyordu ki bu hali içimi sızlatıyordu . Kafasını dahi taşımayı hali yoktu ki başını omzuna yaslamıştı .
Lavaboya geldiğimizden kolundan çıkarak musluğu açıp elini yüzünü yıkamasına yardımcı oldum bir yandan da elim ile onu destekliyorum . Eğer tutmazsam düşebilirmiş gibi bir hali vardı çünki .
" Sahra , güzelim bırakmasan mı kendini? Bak annen iyi olacak. Kendine yazık ediyorsun."
" Hiçbir şey yapmak istemiyorum Eda . Nefes almaya dahi mecalim yok. Annemi tekrar kaybedeceğim ve bir daha göremiyeceğim diye ödüm kopuyor. Ona daha yeni kavuştum ama yine kaybediyorum . Çok canım yanıyor Eda. "
Sanki göz yaşları kurumuştu artık. Göz yaşlarını akıtamadan ağlıyordu . Sessiz iç çekişlerle.
Tek yapabildiğim şeyi yaptım bende sımsıkı sarıldım ve onun yerine de ağladım . Aslında şuan kendimi tutmam gerekirdi fakat bugün olanlar yaşananlar sinir sistemi çökermişti duygularıma hakim olabildiğim söylenemezdi .
Kaç dakika öylece kaldık bilmiyorum ama artık benim gözlerimin de şiştiğine emin olduğum bir zaman diliminde ikimiz de biraz olsun durularak birbirimizden ayrıldık.
Kendini topla Ahueda ! Kendine gel senin şuan arkadaşını teselli etmen gerekiyor kızcağızın karşısında ağlaman değil!
Nihayet durulan gözyaşlarım ile toparlamaya çalıştığım sesim ile konuşmaya başladım .
" Loçkam, hadi toparla kendini. Emir kuşum bizi böyle görmesin."
Halime bakıp histerik bir şekilde kendini zorlayarak gülümsemeye çalıştı." Bana diyene bak. Asıl sen kendini toparla maskaran akmış korkunç gözüküyorsun . Çocuğumu korkutacaksın . Bir de güya beni toparlayacaktı . Sevilay teyzem şu halimizi görse şuan kesin kafana terliği yemiştin . "
Doğru söylüyordu . Berbat görünüyordum .
" Yine öyle diyorsun loçkam ya ! Ben her halimle güzel değil miyim ? "
" Şuan ki halin hariç evet öylesin . Neyse hadi toparla bizi de oğlumun yanına gideyim ."
İlk önce Sahrayı ardından kendimi ve korkunç görünen maskaramı olabildiğince toparladıktan sonra lavabodan ayrılarak kol kola bizimkilerin yanına doğru yol almaya başladık .
" Sen dünden beri aynı kıyafetlerle misin? Niye söylemiyorsun loçkam . Söyleseydin gelirken benimkilerden birkaç parça bir şeyler getirirdim . Gerçi bunu benim akıl etmem gerekirdi . Mendja ime budallaqe! (Aptal kafam!)"
Hafifçe kolumu dürtükledi Sahra. " Senin nasıl aklına gelsin Edam . Benim bile aklıma gelmedi. Zaten onu düşünecek durumda değildim ki . Bir şey olmaz ben idare ederim ."
Konuşa konuşa en nihayetinde bizimkilerin yanına varmıştık . Annemin oturduğu banktaki boşluğa Sahra'nın oturmasına yardım ederek geri çekildim .
"Kız bu halin ne? Şahtın şahbaza dönmüşsün. Bir işi de beceremeysın kızım ben seni Sahra kızımı toparla deyi yolladım. Bu yüzünün gözünün haline? Cık cık! "
Bana olan çemkirmesi bitince Sahraya doğru kolunu dolayarak onu kendine doğru çekti . " Sahra gel annem sen bakma buna . Ağlak bir şey bu ."
Bir insan kendi kızını ancak bu kadar aşağılaya bilirdi. Annemin bu hallerine alışıktım ama şuan tek değildik , o da buradaydı . Alışkın olmama rağmen işittiğim sözlerin bugün canıma yakma nedenini gene bugün olanlara bağlayıp üzerinde durmadım bir gülümseme ile üzerini örttüm .
Bakışlarımı annem ve Sahra'dan çekerek ona doğru çevirdim ama o zaten çoktan bana bakıyordu bile. Bakışları sanki bir şeyleri anlarmış gibiydi , dikkatliydi , derindi ... Hızla gözlerimi gözlerinin esaretinden çektim. Bugün bu adamda bir şeyler vardı farklı bir şeyler...
Tam o sırada arka taraftan bacağıma yapışan küçük bir bedenle zaten bütün dikkatim dağılmıştı . " Teyse!''
Arkamı dönerek onu kucağıma aldım . Yüzümdeki sahte gülümseme sahici bir hâl aldı. " Teyzem! Bebeğim ."
Kucağıma gelmesiyle sıkıca bana sarıldı. Bende başına minik bir öpücük konudurarak sarılışına karşılık verdim .
Emir 'in ardından ağabeyim ve Melisa da yanımıza varmışlardır. Melisa bana el sallayarak sessizce babasının yamacına doğru ilerledi . El sallamasına karşın bende aynı tepkiyi verdim .
Bu sırada babam ve o da bir şeyler hakkında konuşuyorlardı .
Ağabeyim yanıma gelip kolunu omzuma attarak saçlarıma bir öpücük konudurdu . " Birileri seni yeni görmesine rağmen özlemiş galiba. Küçük adam ne ara özledin bu kadar? Bize hiç böyle sarılmıyorsun "
Abimin sözleri üzerine bana biraz daha sokuldu Emir. Ağabeyim ile aralarında değişik bir bağ vardı. Emir, ağabeyim heybetli görünümünden biraz çekiniyordu aynı zamanda ona hayranlık besliyordu .
" Gel bakayım seni biraz da ben taşıyayım benim küçük kardeşim senin gibi küçük bir adamı bile taşırken zorlanıyor. Gel kucağıma ben bir bakayım görüşmeyeli ne kadar büyümüşsün ."
Abim Emir'i kucağımdan almak için kollarını uzattı . Emir gitmek istiyordu ama yine onay almak için annesine doğru bakışlarını çevirdi . Bunun üzerine bende gözlerimi Sahraya doğru çevirmiştim ama o zaten çoktan bize bakıyordu. Oğulana küçük bir kafa hareketi ile istediği onayı verdi .
Bunun üzerine Emir benim kucağımdan ağabeyimin kucağına transfer olmuştu. Ağabeyim kucağında şaşkın bakışlar atarak inceliyordu onu Emir . Abimin koca cüssesinin yanıında minicik kalmıştı küçüğüm .
Onları benim gibi tebessüm izleyen bir diğer kişi de Sahraydı . Gerçi Emir'in suratındaki ifadeyi kim görse ister istemez tebessüm ederdi sanırım .
Abimin koluna dokunarak konuşmaya başladı Emir. " Sen bu kaday nasıl büyüdün? Bu kaslayı nasıl yaptın , çok mu yemek yedin ?" masumane sorusu suratımdaki tebessümü derinleştirmeye yetmişti .
"Bütün evi yiyor Emir kuşum hiç sorma. Spor yapıyorum ayağına tüm tavukları katlediyor."
"Eda! Abim! " Ağabeyimin ikaz içeren bakışları ile ağzıma hayali bir fermuar çektim .
" Çok yemek yeysem ben de senin gibi olabiliy miyim dev adam? " Emir'in sorusu karşısında gülerek Emir'in saçlarını karıştırarak yanıtladı abim .
" Olursun küçük adam sen benden bile büyük olursun ."
" Sahra yavrum doktor hiç bir şey demedi mi Nihal hakkında? Nasılmış durumu hiç bir şey söylemediler mi ? "
Annemin sorusuyla Sahra'nın yüzünden ki minik tebessüm silindi . Ağabeyim ve Emir de olan bakışlarını anneme çevirerek yanıtladı.
" Yok Sevilay teyze durumu hâlâ aynıymış. Bu gece kritikmiş. " Biraz durdu derin bir nefes alarak devam etti ama hâlâ sesi titriyordu. " Doktor , doktor h-herşeye hazırlıklı olun dedi. Bu geceyi atlatırsa duruma göre odaya da albilirlermiş ... ya da - ..."
Devamını getirmeye dili varmamış , dolan gözlerini saklamak için bakışlarını kaçırmıştı.
Tam bu sırada dikkatleri Sahra'nın üzerinden çekmek için midir bilmiyorum ama Sercay bir anda ortaya atılmıştı . " Ben gidip aşağıdan hepimize kahve alayım en iyisi iyi gelir." Diyerek gidiyordu ki annem onu durdurdu.
" Sercay oğlum du bakalım . Sana bir şey soracagım kardeşin olacak bizim damat nerededir ? Sabahtan beridir ortalarda görünmeyi ? Karısı buradayken o nerelerde? " Tek kaşı havaya kalkmış yargılar bakışlar atıyordu.
Sercay'ın ne diyeceğini bilemez bir hali vardı. Annemin sorusu onu köşeye sıkıştırmışa benziyordu . Tam ağzını açmış konuşmaya başlayacaktı ki sözü zar zor kendini toplayan Sahra devraldı.
" Acil bir işi çıktı onun Sevilay teyze o yüzden apar topar gitmek zorunda kaldı."
Bu durma hiç inanmayan annem bu işin dibini delmekte kararlıydı." Ne işi evladım ! Karısının anası yoğun bakımda yatayi bizim damat ortalarda yok . A bak saat gecenin onu onu bu saate kadar ne işi? Böyle bir durumda iş düşünülür mü ? Madem ki iş mühim Sercay oğlum işine bakaydı . O Serkan da gelip a burada , karısının yanında kalaydı ! "
Annem haklıydı bu işte bir bit yeniği vardı.
" Sevilay teyze acil şehir dışına çıkması gerekti Serkan'ın o yüzden çok önemliymiş gitti, gitmek zorunda kaldı." Sahra'nın duraklayarak konusmasındna bile belliydi yalan söylediği . Zaten pek yalan söylemeyi becere bilen bir kişiliğe sahip değildi .
Kimse anlamasa bile ben onun hal ve hareketlerinden anlardım. Konuşurken devamlı bakışlarını kaçırıyor, elleri ile oynayıp duruyordu .
Bu sefer konuşmaya ilk defa babam dahil oldu. Babam çok konuşmayı sevmezdi az ama öz konuşurdu . " Kızım ne işi olursa olsun eşini böyle bir günde yalnız bırakmamalıydı . Biz seni ona seni bir başına bıraksın diye değil sana eş olsun yoldaş olsun diye verdik . Sercay, ara kardeşini en kısa zamanda gelsin karısının yanında dursun . Ben kızımı size güvenerek emanet ettim . "
Babamın sözleri üzerine kardeşinin utancı daha üstlenen Sercay kızarıp bozarmaya başladı . " Çok haklısınız Musa amca . Merak etmeyin ben gerekeni yapacağım. Sahra zaten yalnız değil gözünüz arkada kalmasın . Sahra benim de kardeşim. Siz merak etmeyin."
"İt herif, böyle adamların gelmişini geçmişini* . O Serkan itini bir elime geçireyim* ..." Ağebeyimin kısık sesli öfke barındıran mırıltısını kimse duymasada maalesef ki ben kulak misafiri olmuştum .
" Sercay oğlum sen hiç kahve falan alma biz yavaştan gidelim . Hadi hanım . Sahra kızım sende bizimle gel. Biriniz de burada refakatçi olarak kalsın." Diye ayağa kalktı babam .
" Yok Musa amca ben burada kalayım. Annemin yanında ayrılamam , çok sağ olun. " Diye yanıtladı Sahra .
Bu sefer ısrar eden annemdi . " Yavrum dün akşamdan beri hastane köşelerinde sürünüyorsun zaten. Bu gece gel evimize gidelim yarın sabah ben seni söz Turgut abinle yollarım . Ha çocuğum?"
" Çok sağol Sevilay teyzem ama ısrar etmeyin lütfen. Ben bu gece buradan ayrılamam . " Diye tekrar reddetti.
" İyi madem o zaman birimiz kalsın senin yanında yavrum buralarda bir başına nasıl kalacaksın. Kim kalacak ? "
Ağabeyim atıldı bu sırada. " Ben kalırım . Siz eve geçin zaten çoluk çocuğun uykusu gelmiş. "
" Oğlum sen zaten nöbetten geldin nasıl duracaksın. Bir yerlere bayılır kalırsın maz Allah."
" Bir şey olmaz anne . Uykusuzluk koymaz bana . Siz gidin." bu sefer ki ikaz ise Sahra'dan gelince ağabeyim bir şey diyememişti .
" Turgut, Turgut abi Sevilay teyze doğru söylüyor. Sen yeterince yorgunsun . Gelmen bile benim için çok kıymetliydi. Çok teşekkür ederim ama sen gitsen daha iyi olur ."
Fırsattan istifade ben atıldım bu kez ortaya . " Aynen ağabey sen git ben kalırım loçkamla . Aklınız kalmasın."
- OLMAZ!
Cünlemi bitirmem ile üç kafadan da aynı anda tek bir yanıt çıkmıştı.
İlk konuşan ağabeyim olmuştu. " Olmaz Eda sen kalamazsın tek başına. "
Onu tasdikleyen kişi bu kez Sercaydı . "Turgut doğru söylüyor. Siz ikiniz bir başınıza nasıl kalacaksınız. Olmaz öyle . Ben kalırım. Ayağınıza sağlık gelmeniz bizim için çok kıymetliydi . Dediğim gibi Sahra ile ben kalırım . " Diye çıkıştı.
Man kafalı adam ! Sen niye benim sözüm üzerine atılıyorsun. Senin bugün suyun fazlası ile kaynadı. Bir de sabahtan beri dikmiş gözlerini üzerime dik dik bakıyor. Sanki bir şey varmış gibi .
Aslında hiç ağzımı dahi açmayacak bu adamla muhattap dahi olmayacaktım ama kendimi tutamadım. " Asıl sen kalamazsın ! Nasıl kalmayı planlıyorsun acaba? Sen burada kalınca çocuklar ne olacak hiç düşündün mü? " Cümlemi bitirmen ile etimin kemiğimden koparırcasına cimcirilmesi ile minik bir "ah " nidası dudaklarım arasından firar etti.
" O ne biçim laf Eda! Sen bu akılsıza bakma yavrum . Ne dediğini bilmiyor. Ne demek çocuklar nerede kalacak. Biz neciyiz burada bostan korkuluğu mu? Bizde kalacak tabii ya nerede kalacak. "
Annemin çıkışı üzerine bir süre kimseden ses çıkmadı. Özellikle Sercay düşünceli görünüyordu . Bu durumda sevinen ilk kişi Emir kuşum olmuştu.
" Yaşasın! Sevilay anneanne bize ballı sütünden de yapay mısın?" Diyerek ağabeyimin kucağından olabildiğince anneme doğru dönerek konuştu .
Annem ise yüzündeki gülümseme ile yanıtladı onu. " Yaparım tabii yavrum. Melisa kızmıza da gözümüz gibi bakarız Sercay evladım aklın kalmasın. Eda ablasıylan birlikte uyurlar zaten. "
" Bende mi orada kalacağım? " Diye şaşkınca sordu Melisa . Anlaşılan bazı şeyleri daha yeni idrak ediyordu .
Sercay ise hâlâ düşünceli görünüyordu . Bir süre gözlerini üzerime dikip baktı. Bu bakışlatından bir şey anlamam gerekiyor muydu bilmiyorum ama bir anlam çıkaramamıştım .
" Baba olmaz ! Orada kalmak istemiyorum. Bende burada seninle kalabilirim ya da evde tek de kalbilirim ?" İtirazını kabul etmesi için babasına merakla bakıyordu .
Burada devreye girmem gerektiği dürtüsü beni dürtükleyince bende olaya dahil oldum . Melisa'ya doğru giderek karşına geçip elinden tutarak eğilip onunla aynı boya geldim. İkna edici olmasını umduğum bir sesle konuşmaya başladım. " Melisa seninle pjama partisi yapalım mı ne dersin? Sadece ikimiz. Eminim Ahsen bunu duyduğunda çok kıskanacaktır. Ne dersin?"
Biraz gönlü olur gibi olmuştu ama gözlerinde hâlâ düşünür gibi bir hali vardı. " Pijama partisi mi? " Diye masumca sordu. Şuan çok tatlı bir hali vardı. Önüne gelen güzel , kızıl saçlarını geriye doğru ittirerek konuşmaya başladım .
" Evet pijama partisi hemde kız kıza. İstediğin filmi izleriz , oyunlar oynarız hemde en güzeli ... " biraz daha kulağına yaklaşarak kısık bir sesle sadece onun duyabilmesini umarak konuştum ama dibimizde olduğu için Sercay da duymuştu. " ... en güzeli de bir sürü makyaj malzemesi deneriz ve bakım yaparız . Çok eğlenceli olur ne dersin? Çekinmene gerek yok zaten Emir de yanımızda olacak."
İşte şimdi ikna olmuştu. Babasına dönerek onay almak için bekledi . Sercay ise bir bana bir kızına baktı kafasında bir şeyleri tartıyor olmalıydı . Kısa bir sürenin ardından " Uslu bir kız olacaksan ve geç yatmayacaksan kabul." Diyerek onay verdi.
Melisa'nın yüzünde bir tebessüm belirse de aklına bir şey takılmış olmalı ki yüzünde ki tebessümü silerek tekrar bana doğru döndü.
" Ama benim yanımda kıyafetlerim yok ki ? "
Diye sordu. Onu yanıtlayan benden önce annem olmuştu. " Ahsen'in kıyafetlerinden giyersin yavrum zaten aynı yaştasınız onlar tam olur sana ."
Yüzünü buruşrturarak cevap verdi. "Onun kıyafetlerini asla giymem! Iyyy!"
Bu noktada Sercay'ın ikazı gecikmemişti. " Melisa!"
Olayların büyümemesi için tekrardan olaya dahil oldum . " Tamam sorun yok . Benimkilerden giyersin Melisa olur mu ? Benim küçükken giydiğim kıyafetlerimden veririm sana , ne dersin?" Bir yanıt bekleyerek Melisaya döndüm. Çok gönüllü olmasada tamam anlamında kafasını sallamsı ile bu olayı da çözmüştük.
" Teşekkürler Sevilay teyze. Lütfen kusura bakmayın biliyorsunuz annemler şehir dışında o yüzden çocukları bir yere bırakamıyorum." Sercay mahçupca anneme dönerek konuşmuştu.
Annem ise yalancı bir kızgınlık konuştu. "Ne kusuru evladım duymamış olayım ! Emir zaten benim torunum Melisa kızımız da yabancı değil ki. Hiç gözün arkada kalmasın bana emanet. "
" Eee hadi gidelim artık. Sahra kızım tekrar geçmiş olsun. Bir şey olursa çekinmeden kimi arayacağını biliyorsun." Diyerek konuştu babam.
" Biliyorum Musa amca teşekkür ederim."
"Tamam o zaman hadi Turgut çocukları da topla gidelim. Sen arabanla mı geldin?" Diye sordu babam.
" Baba siz gidin ben bir doktorla görüşeyim sonra gelirim arkanızdan. Siz gidin çocuklarla."
" Bende kalayım siz gidin biz ağabeyimle geliriz . " Diye bende atılıverdim.
Annem onaylanmayan bakışlar atsa da babamın onayı ile bir şey dememişti .
"İyi madem ama çok geç kalmayın. Hayırlı akşamlar." Diyerek ilerlemeye başladı.
" Ben de sizi geçireyim Musa amca." diyerek Sercay da babamlar ile birlikte asansöre doğru yöneldi.
Onlar gittikten sonra ben , ağabeyim ve Sahra üçümüz kalmıştık.
Sahra'nın yanına giderke bende yanındaki bosluğa oturdum. Ağabeyim de karşıdaki banka oturmuştu.
Bir kaç dakika geçmişti ki abim ayaklanarak konuştu. " Ben şu doktora bir bakayım. " Diyerek uzaklaşmaya başladı .
Biz ise Sahra ile yan yana oturmuş sessizliği paylaşıyorduk . Kafam doluydu çok doluydu . Bugün onca olandan sonra hâlâ bayılmamış olmamı bile bir mucize olarak sayıyordum. Bir güne bin yılı sığdırmış gibi hissediyorum.
Bugün olanlar bünyeme fazlaydı. Kaldıramıyorumdum ... En kötüsü ise rol yapmaya çalışmaktı . İyiyi oynamak içinde bir ton dert doluyken oldukça zordu .
Omzumdan dürtüklenmem ile başımı Sahraya doğru çevirdim. Hayırdır anlamında kafasını sallayarak konuştu. " Ne oluyor Eda ? Sen iyi misin? "
Ve birinin sizi fazla iyi tanıması bazen pek de iyi olmuyirdu . Annem bile anlamıyordu ama o bilmese de hissediyordu . Canım dostum, kardeşim senin dertlerimle boğamam yeterince derdin var bir de benimkileri sırtlanmaya kalkma n'olursun...
" Loçkam iyiyim dedim ya . Çok iyiyim. Dün uyuyamdım ,eeee tabi bir de maskaram aktı ondan bu halim. "
Bana inanmazcasına baktı. " Eda o maskaranın akmasında daha derin sebepler varmışta sen bana anlatmıyormuşsun gibi geliyor."
Beni düşünme güzel dostum . Ben iyiyim.
" Yok öyle bir şey sana öyle gelmiştir güzelim. Hem beni niye konuşuyoruz asıl sen nasılsın? "
" Bitik , boş,yorgun .Daha sayayım mı ? Ama bana sarılısan azıcık hafiflermiş acım biliyor musun?" Diyerek bana doğru sırnaştı.
Bende oyununa karşılık vererek ona sarıldım. " Ya öyle mi olurmuş . Ne yapayım sarılayım bari bu hanımefendiye."
Bir süre öylece bir birimize sarılarak durduk. Dost gerçekten ruha şifaydı. Kendimi sabahki halime göre daha iyi hissediyordum .
Aklıma gelen şeyi hazır tekken sormadan duramadım . " Sahra, Serkan nerede? Milletin yanında bir şey demedim ama bu yalana inanmadığımı biliyorsun değil mi?"
Benden uzaklaşarak bir süre boş bakışlarla karşısındaki duvarı seyretti. O bakışlarda kopan fırtınalar , fırtınalarda ise sessiz feryatlar vardı.
En sonunda söylediği tek şey ise "Bilmiyorum " olmuştu.
Şuan üzerine gitmek istemediğimden susuyordum ama bu işte bir iş vardı.
Tam o sırada Sercay elinde bir tepsi kahve ile koridorun başında göründü.
" Kahveleriniz geldi. "diyerek tam önümüzde durdu . Elindeki tepsideki kahveleri bize doğru uzattı.
" Sağol Sercay abi ." Diyerek kahvesini aldı Sahra ama ben oralı dahi olmadım.
Bu adamın elinden değil kahve su bile içmek istemiyordum.
Kafamı itina ile o tara çevirmekten kaçırdım hatta hafifçe arkamı ona doğru döndüm . O da aynı itina ile tepemde dikilmeye devam etti.
Sahra ise bakışlarını bir bana bir ona çevirerek şuan ki durumumuzu anlamdırmaya çalışıyordu .
En sonunda dayanamayarak sordu. "Almayacak mısın?"
" İstemez." Demekle yetindim bende. Şimdi benim suratımda ki suratsız ifade onun yüzüne de bulaşmıştı . Suratında ki nötr ifade ile ilk önce ağzıma kadar soktuğu tepsiyi geri çekti ardından yanımdan uzaklaşarak karşı banka oturdu. Sonra tepsideki kahveyi alarak , bir kere de sıcak kahveyi tepesine dikti.
Yanmamış olması imkansızdı ! Ardından beklemeden tepsideki dumamı tüten diğer kahveyi de bir kere tepesine dikti. Ne demekti bu ? İçmezsen içme ben içerim falan mı ?
Madem bakmıyorsun nasıl gözüyorsun diye sormayın. Bakmıyoruz diye görmez olmuyoruz ya canım gözümün kenarı ile görüyorum , siz oralara fazla takılmayın.
Tam bu sırada aklıma gelen şey ile Sahra'ya doğru döndüm.
" Loçkam sana evden giyecek bir şeyler mi getirsek, ? Dünden beri aynı kıyafetlerle hastane köşelerinde durup duruyorsun . Zaten üzerindekiler de rahat edemiyorsun belli. Sana daha rahat bir şeyler getirelim en iyisi ne dersin? "
Üzerindekilere şöyle bir baktı Sahra. Üstünde dün akşam aceleyle üzerine geçirdiği günlük bir elbise onun üzerinde ise ona ait olmadığı belli olan büyük bir hırka vardı. Bu kıyafetle pek rahat edemediği belliydi.
Bu hırka bana bir yerden tanıdık geliyordu ama...
En sonunda utana sıkıla konuştu. "Bilmem ki , dün aceleyle geçirdim işte üzerime bir şeyler. İyi olur aslında ama boş ver ya yok yere zahmete girmeyin şimdi. Ne gerek var ben idare ederim . "
Kaşlarımı yalancı bir kızgınlıkla çatarak yanıtladım onu. " Ne zahmeti Sahra! Sana kaç kere daha söyleyeceğim kendini insanlara külfetmişsin gibi görme diye! Sus bakayım. Hiç itiraz etmiyorsun . Ben gidip sana rahat bir şeyler getiryorum. "
Ben cümlelerimi bitirince hemen ardımdan oda atıldı .
" Aynen öyle Sahra . Ahueda doğru söylüyor. Sen merak etme biz gideriz getiririz Ahuedayla ne istiyorsan . "
Sözlerinin ardından şaşkınca ona döndüm. Biz mi demişti? Ne bizi ya ! Ben abimle gitmeyi kasdetmiştim.
" Biz derken?" Diye sormuş bulundum . Omuzlarını silkerek ne var bunda dermişcesine cevap verdi. " Biz işte ikimiz gider geliriz. Sonuçta evin anahtarı bende. Ben tek gitsem Sahra'nın dolabından kıyafet seçmem pek yakışı kalmaz . Beraber gideriz. Sen daha iyi bilirsin hangi kıyafetle daha rahat edeceğini. Değil mi Sahra? " Diye sordu.
" Aslında evet öyle daha iyi olur ağabey. " Diye onu yanıtlayınca bana itiraz hakkı doğmamıştı .
Reddetmesine reddderdim de hem çok abes kaçardı hemde Sahra daha fazla mahçup hissetmesin diye susmak zorunda kaldım .
Ardından da hemen ayarlanarak " Hadi kalk , çabucak gidip gelelim. Düş peşime." Diye konuştu.
Ağabeyim daha gelmemişti en azından ona haber verseydik . Ne bu acele!
" Abim daha gelmedi bari ona haber verseydim. " Diye mırıldandı.
" Seni kaçırmıyorum Ahueda. Dünyanın öteki ucuna da gitmiyoruz . Bir şey olmaz. Sahra buradaya o gelince söyler Turgut 'a . Değil mi abiciğim? " Diye sordu Sahraya .
Sahra da onu bir baş hareketi ile "evet" anlamında onayladı .
Ben iyi ki bir de bu adamı görmek istemiyorum demiştim değil mi ? Herif burnumun dibinde bitiyordu .
Bugün zaten ne desem tersi olmak zorundaymış gibiydi .
Onun merdivenlere yönelmesi ile bende el mecbur yerimden kalkıp arkasından ilerlemeye başladım .
Asansöre binseydik bari!
Uyuz ! Neymiş efendim beni kaçırmıyormuş muş . Dünyanın öteki ucuna gitmiyormuş muşuz . Hah! djalë i zgjebosur ! (Uyuz herif!)
Merdivenlerden o önde ben arkasında inerken bir anda kafasını arkasına yani bana doğru çevirerek tip bir bakış attı. Suratıma bön bön bakıcan ben hayırdır anlamın da kafamı salladım.
" Güzel (!) söylenmelerinin hepsini anladım da son söylediğini anlayamadım . Başka bir dildi sanırım. İnşallah şahsıma küfür falan etmemişsindir . " Diye alayvari bir şekilde konuşmasıyla gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
Bu ifadem yüzündeki tebessümü büyüntünce hemen yüz ifademi toparladım .
Kahretmesin! Ben onu sesli mi söylemiştim.
Salaksın Ahueda salak! Hem de en süzmesinden.
Nihayet sekiz! kat merdivenlik yorucu bir morotonu bitirmemiz ile otoparka vardık . Ardından da bugün kapısını çarpıp çıktığım arabaya tekrardan yerleştim .
Siz siz olun büyük konuşmayın. Daha bugün bu arabaya bir daha hayatta binmem diyordum ama aradan yirmi dört saat geçmedi ki tekrar biniyorum!
Emniyet kemerlerinizi de taktıktan sonra arabayı çalıştırması ile yola çıktık.
___ Bölüm Sonu ___
-Bölüm bitti, bende bittim . Çocuklar ağlamayın beni de ağlatacaksınız .
- Aslında bu bölüm biraz daha Ahueda'nın iç dünyasına yönelmeyi planlıyordum ki hop bir baktım kendimi burada buldum. Bu hikayeyi ben mi yazıyorum o mu beni yazıyor bilmiyorum.
- Bakın misal Ahueda ve Sercay didişmeleri bile çok spontane ilerliyor. Gerçi bu bölüm az didiştiler🤓 Siz bi de bundan sonrasını görün diyormuşum. Şaka şaka.
- Neyse ben daha fazla saçmalamadan sizin görüşlerinize geçelim çünkü biliyorsunuz ki bu benim için çok çok önemli .
- Bölümü nasıl buldunuz? Gidişattan memnun musunuz?
- Sevdiğiniz favori bir karakteriniz var mı ? Peki ya sevmediğiniz ? - Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoça ve esenlikle kalın ✋🏻💙
|
0% |