Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm-1

@birbulutkalemi

"Bugün güzel bir gün olacak gibi ha ne dersin?" Yanımda benimle birlikte bu hengâmeyi izleyen ortağımın sesiyle çevremdekilerde olan dikkatimi ona verdim.

Ayça benim ortağım, tamamen tesadüf eseri tanışıp tam dört yıldır birlikte çalıştığım kişi olur. Kendisi bir ortaktan çok daha fazlası olmakla beraber, bana bir kardeş kadar da yakın oldu son birkaç yıldır.

"Umarım güzel olur, biliyorsun bu adam biraz takıntılı birisi! Bu işi halledemezsek rezil eder bizi." Konuşurken ara ara etrafa göz atmayı da ihmal etmiyorum tabii ki. Normalde tasarımı ve ayarlamaları yapar, kalanını ekibime devrederim ve en son kontrol için gelip son dokunuşları yaparım ama bu adam çok takıntılı olduğu için gelip bizzat başlarında durmak istedim. Bu adam dediğime de bakmayın kedisi eski arkadaşım olur ama işi elbette hakkımızla aldık, iş başka dostluk başka.

Ayça ise başka bir evin yerleştirilmesiyle uğraştığı ve yeni bitirdiği için onun son kontrollerini yapıp yanıma anca geldi. Bu arada anlamayanlar için biz iki kadın olarak ki altını çizerim kadın kısmının, çünkü iş kurmak istediğimiz zaman kadın olduğumuz için normalde olması gerekenden çok daha fazla zorlandık.

İkimizde aynı mesleğe sahip iki iç mimar olarak hem mesleğimize sadık kalıp hem de biraz dışına çıkarak bir iş kurduk. Çeşitli evlerin, otellerin ve mekanların iç tasarımını yaparken aynı zamanda şirketimizin alt dalı olarak gördüğümüz organizasyon işleriyle ilgileniyoruz.

Şimdi de önce iç mekân tasarımını yaptığımız bu otelin açılışı için bahçesini organize ediyoruz. A&A TASARIM VE DESİGNER olarak bu işi güzelce ve sorunsuzca halledebilirsek bu otelle bir de ödül alma ihtimalimiz var. O sebeple bu iş bizim her zaman yaptığımız işlerden biraz daha fazla ilgi istiyor. Ha sakın sanmayın ki sadece bu tarz şeylere özeniyoruz, asla öyle bir şey söz konusu değil! Her işimizi özenle yapıyoruz ama bu iş biraz daha fazla. Bu bizim şimdiye kadar aldığımız en büyük işlerden birisi.

Bu işi başarıyla yaparsak Otel sahibi olan Onur Kılıç ve onun ismi altında yapılan tüm otelleri biz tasarlayacağız. Kendisi zincir oteller sahibi bir babanın oğlu olup, şirket başına yeni geçti ve tüm iş birliklerini yeniden gözden geçirmeye karar verdiği için bize ulaştı.

Şirketi genç ve dinamik insanlarla yenilikçi bir politika ile baştan yaratmak istiyor ve şimdi kendi yaptırdığı bu proje beğenilirse Türkiye de dahil olmak üzere tüm yurt içi ve yurt dışındaki tüm otelleri yenileyeceğiz. İşte bu sebeple bu otel işi çok önemli.

"Hayır! Hayır o masa oraya değil havuzun olduğu kısma götüreceksiniz. "Ayça'ya özür diler gibi bakıp hızla ellerinde kokteyl masalarını taşıyan elemanların yanına ilerledim. Havuza çok yakın olmayacak ama aynı zamanda da çok uzak olmayacak bir konuma göre koymalarını sağladım.

"Masa aksesuarlarını da getirin bir tane örnek hazırlayayım kalanını siz yaparsınız." Elimde masaların konumundan sahneye kadar her şeyin yerinin belli olduğu bir dosyayı yardımcımı çağırıp ona verdim.

"Esin dosya sende, düzenlemelerin hepsini halledersin! Benim şimdi çıkmam lazım artık ama yine de her şey bitince akşam gelip kontrol edeceğim."

"Tamam Aslı Hanım, ben burada kalıp her şeyin yerli yerinde olmasıyla ilgileneceğim."

Arkadan ellerinde malzemelerle gelen adamlarla birlikte ben de Esin'den ayrılıp masa başına geçtim. Çok kalabalık olmaması adına masa üzerine ağaç kütüğünden kesilmiş bir altlık ve üzerine iki boyutta kavanoz içinde mumla birlikte tabii ki ve de en son küçük bir vazoda çiçek koydum.

"Masaya beyaz örtüleri seriyoruz ve ayak kısmının kimsenin ayağına dolanmaması adına masanın gövdesine bağlıyoruz sakın unutmayalım olur mu?"

Etraftaki ağaçlar ve havuzu bu masalarla ve üzerindeki objelerle kombinleyip hem şık hem de tam istedikleri gibi doğal bir sonuç elde ettim.

"Tabi efendim, yarına kadar her şey hazır olur."

"Teşekkür ederim arkadaşlar, hepinizin ellerine sağlık. Ben şimdi çıkıyorum ama asistanım burada olacak bir sorun olması halinde lütfen onunla konuşun sıkıntı çıkar ve çözülmezse ben de gelirim zaten. Hepinize kolay gelsin."

Bütün çalışanlara ithafen konuşup ofise geçmek üzere Ayça'nın yanına gittim. "Kusura bakma seni de beklettim böyle." Dedim yorgun yüzüne bakarken.

"Sorun değil olur böyle şeyler. Hem değdi de her şey çok güzel gözüküyor. Oldu bile bu iş!" dedi heyecanla. Onun böyle düşünmesi beni çok mutlu etti çünkü o, çok zevkli bir kadın ve her şeyi kolay kolay beğenmez. İşinde benden daha da titizdir. Bense daha çok rahat, ve çözümcüyümdür. Bir problem çıktığında o gerginlikten soruna odaklanıp çözüm bulmakta zorlanırken ben sorunu görmezden gelip alternatif yöntemlerle daha kolay çözerim.

Birlikte otelin açık parkına doğru yürümeye başladık. Şimdi buralar bomboş olsa da birkaç gün sonra dolup taşacağına eminim.

"Aa bak sana ne diyecektim ben! Mert'in bir arkadaşı var, emlakçı kendisi. Yeni bir müşterisi varmış. Hani şu buraya doğru gelirken bir çiftlik evi var ya orayı almış ve baştan aşağı değiştirmek yeniden dekor etmek istiyormuş. Adama bizi önermiş ne dersin yapar mıyız?"

Bahsettiği evi biliyorum, hatta hep de hayalim o tarz bir yerde yaşamak ama henüz olmadı. Başka bir zaman olsa orayı baştan tasarlamak çok hoşuma gider ama şimdi eğer bu iş olursa fırsat bulabilir miyiz bilmiyorum. Bu beni biraz üzse de işimizde daha iyi yerlere gelme fırsatımızın olması bu üzüntüyü yok saymama yeter de artar bile.

"Yani çok güzel olurdu ama biliyorsun bu otel işi devamlılığı olan bir iş, açılıştan sonra bizimle çalışmayı sürdürmeyi düşünürlerse vaktimiz kalmayabilir. Ki bu arada ben devam edeceklerine eminim çünkü çok iyi oldu!" kendimi beğenmek gibi olmasın ama eşi benzeri görülmemiş bir otel tasarımı yaptım yani!

"Yani onu bende düşündüm ama açılış sonrası tüm o organizasyon, yenileme süreci falan uzar bence. Elimizdeki çoğu projeyi de teslim etmek üzereyiz, bence bu işi alalım keyfine yaparız otel işi kesinleşene kadar."

"Aslında olabilir, çok işi var mı acaba?" dedim söyledikleri mantığıma uyunca.

"Sanmam öyle kaba iş yok gibi ama yine de müşterinin istekleri var tabi, ne isteyecek henüz bilmiyoruz. En kötüsü gelsin bir görüşelim ona göre karar verir durumu açıklarız."

"Olur öyle yapalım o zaman." Dedim. Biz aramızda işi alsak mı almasak mı tartışırken çoktan şehir içine gelmiştik bile. Ofise geçmeden bir kahvecide durdum.

"Sen az bekle ben bir kahve alayım çalışırken içeriz, hala bozulan makinenin yerine yenisini göndermediler." Uzun saatler çalışmanın da bazı zorlukları var. Uyanık kalmak oradan oraya koşup bedeninizi yorduğunuz bir iş yapıyorsanız çok zor oluyor. Bu sebeple bizim işin yapı taşlarından birisi de kahvedir. Ofisten içeri adım atar atmaz en az dört kişinin elinde bir fincan kahve görebilirsiniz.

"Çok iyi olur, bekliyorum ben." Arabadan cüzdanımı alarak inip karşıda kalan dükkana doğru yürüdüm.

Burası ofise çok yakın, sürekli geldiğimiz bir yer olduğu için çalışanlarını ve sahibini tanıyorduk. Kapıyı açıp içeri geçmemle küçük bir bedenin bana çarpıp elindeki içeceği üzerime dökmesi bir oldu.

"Hii! Çok özür dilerim, sizi fark etmedim ben, af edersiniz." Dedi. Tahmini dört beş yaşlarında olan bir kızın bu kadar güzel konuşması beni çok şaşırttı. Zira benim yeğenlerim kesinlikle bu yaşlarda olsalar da hala tam telafuz edemedikleri bir sürü kelime var.

Eğilerek onunla aynı hizaya geldim, "Sorun değil tatlım olabilir böyle kazalar. Hem bende dikkat etmediğim için hiç seni göremedim, bu yüzden ikimizde de birazcık hata var. Hatta ben daha çok hatalıyım çünkü benim yüzümden içeceğin de döküldü. Gel sana yenisini ısmarlayayım böylece ödeşelim olur mu?" dedim.

İçeceğini döktüğü için çok üzgün olduğunu gördüğüm kıza. Burada çalışan Efe'ye dönüp, "Efe sen küçük hanıma istediği içecekten ver benim için, ben de gidip üzerimi temizleyeyim."

Efe başını sallayıp beni onayladıktan sonra kızın döktüğü sıcak çikolatadan bardağa koyarken kız da bana "Teşekkür ederim." Dedi.

"Rica ederim, bundan sonra ikimiz de dikkatli olsak iyi olur değil mi?" dedim ben de eğlenceli bir tonda. Kız arkama doğru bakıp "Evet öyle olmalıyız. Babam gelmiş beni bekliyor, ben gitsem iyi olur. Sonra görüşürüz." Dedi ve Efe'ye gidip bardağı alıp hızlıca çıktı.

Ben de lavaboya gidip üzerimi temizleyebildiğim kadar temizledim ve iki kahve alıp arabama geri döndüm.

"Ne oldu çok mu sıra vardı uzun sürdü gelmen?" diye sordu Ayça elindeki tabletle ilgilenirken.

"Yok, küçük bir kız üzerime sıcak çikolatasını döktü yanlışlıkla da onu temizlemekle uğraştım."

"Desene şanslı günündesin!" dedi benle alay ederek.

"Sorun yok, kız çok tatlıydı kızamadım hiç. Görsen bir konuşması var senden benden daha düzgün konuşuyor."

"Ee ben sana boşa mı evlen diye ısrar edip duruyorum. Sen de yap bir çocuk sevelim hem benimkine arkadaş olur." Dedi hafif şişmiş karını okşarken.

Evet evet Ayça şu an anne olmaya hazırlanan bir kadın ve bu görüntüsü onu çok tatlı gösterse içinden ayrı bir insan çıktı. Anne olmak için hazırlanırken becerilerini üzerimde deneyip beni evlendirmeyi kafaya taktı.

"Sağ ol canım, hiç almayayım. Ben işimle evli olmayı seviyorum." Dedim. Aklımın eskilere gitmesini istemediğim içinse hemen konuyu değiştirmem gerek çünkü o konuya girersem bugün tekrar kafamı toparlayamam.

"Konuştun mu sen, ne zaman geliyormuş çiftliğin yeni sahibi?"

"Mesaj attım, konuşup haber verecek. Bak konuyu değiştirdin gözümden kaçtı sanma, geçen bahsettiğim arkadaşı seni görmüş çok beğenmiş Mert'e kaç kere söyledi aynı ortama getir bizi diye ne var ki bir kez görüşsen? Söz anlaşamazsan daha ısrar etmem."

Son zamanlarda gerek annem gerekse yakın çevrem taktı benim evlenmeme, eminim ki ben biriyle görüşene kadar da bana ısrar etmeye devam edecekler bu konuda. En iyisi birisini kabul edip olmadı diyerek bir süre daha önlerini kesmek. Çünkü bana saygı duymuyorlar ve ben bu durumdan artık çok sıkıldım.

"Tamam, olur. Ayarla bir randevu ama baştan uyarayım bu olumlu olmazsa bir daha ısrar etmek yok."

"Tamam ama sende sırf bizi başından savmak için hemen olmadı demeyeceksin. Gerçekten tanımaya çalış adamı."

"Tamam, deneyeceğim."

Ofise gelince sabah direkt otele geçtiğim için geri kalan işlerimi halletmek üzere masama oturdum. Ürün tedarikleri için gerekli yerlere telefon açıp fiyat konusunda maliye ile iletişime geçmeleri için aktarma yapınca bugün ki işim bitmiş oldu. Böyle anlatınca çabucak olmuş gibi geliyor ama bu işlem tam olarak dört saatimi aldı benim.

Aklım bir yandan henüz adını bile bilmediğim Mert'in arkadaşı olan adamla olan buluşmama kaydı. İçim hiç rahat değil. Buradaki çevrem bilmese de daha önce çok büyük bir aşk yaşayıp son anda bıraktığım bir adam var.

Onu bırakmakla kalmayıp, hem de aklımı ve kalbimi de onunla bıraktığım adam...

Uzun yıllardır adını bile telaffuz etmeye cesaretimin olmadığı adam...

Ayrıldıktan sonra ondan hiç haber almadım. Bilerek onun adının geçtiği her yerden uzak durdum. Haberleri çıkınca kanalı değiştirdim, onu kendime yasakladım.

Aradan uzun zaman geçti, elbette ondan sonra yine şimdiki birilerinin itelemesene dayanamayıp onayladığım ve hayatıma giren birileri oldu ama hepsinde onu aradığım için artık kimseyle olmama kararı aldım ta ki şimdiye kadar. Artık daha fazla bu ısrarlara dayanamıyorum. Özellikle annemin baskısı beni iyice bunalttı. Şimdi o adamla görüşürsem ve bu görüşme olumsuz sonuçlanırsa beni en azından bir süre rahat bırakırlar.

Çantamı ve ceketimi alıp ofisten çıktım. Şimdi Ayça'ya yakalanırsam beni kesinlikle bırakmaz bu yüzden ona yakalanmadan otoparka inip ona mesaj atmam daha iyi olur.

"Ayça, çıktım ben şu buluşmayı bu akşama ayarla." Yazıp gönderdim.

"Oldu bil! Ayrıca benden kaçtığını fark etmedim sanma sonra hesaplaşacağız!" gülerek başımı sallayıp evime doğru yola çıktım. Bu yaptığım ne kadar doğru bilmiyorum ama zaten kim bu devirde biriyle tanışmak için birisine ihtiyaç duyar ki?

Madem benden gördüğünde çok hoşlanmış gelip tanışsaymış ya! Cesareti olmayan birisi araya birini sokup benimle tanışsa ne olacak ki yani ben en başında bu ilişkide bir gelecek görmedim ama bunu söylesem bahane bulduğumu söylerler.

"Adamın adı ne? Ayrıca mekânı da konum at ve sakın numaramı verme ben duruma göre veririm!" diye yazmayı da unutmadım.

"Doğru adını söylemedim ben sana adı Cenk ve şu hep denemek istediğimiz suşi restoranında yer ayırtım size, akşam sekizde orada ol."

"Tamam canım, teşekkür ederim."

Eve gelince arabadan inmeden ayakkabılarımı çıkardım. Evim iki katlışu an sararmış olsa da yazları yemyeşil bir bahçeye sahip olur. Ve ben evimde genelde sakinleşmek için çıplak ayak bahçede dolaşırım şimdi de buna çok ihtiyacım olduğu için bugün de aynı şeyi yapmaya karar verdim havanın soğuk olması da umrumda değil. O sebeple inip eve girmeden yönümü bahçeme çevirdim.

Acaba akşam nasıl geçecek? Umarım adam beklediğim gibi birisi çıkar da başımdan savmam kolay olur. Yoksa al başına belayı! Bahçeyle uğraşmak bile beni rahatlatmadığına göre ben en iyisi gidip hazırlanayım ne kadar erken o kadar çabuk biter bu gece.

Acaba ne giysem? Kot ve kazak fazla mı sade olur? Ya da iddialı bir elbise, fazla mı baskın olur? Takımlarımdan biri? İş kıyafeti ama o da çok özensiz olur! En iyisi elbise hem eğer anladığım gibi sönük bir karakterse büyük ihtimalle memnun olmaz.

Gideceğimiz yer öyle fazla lüks olmadığı için dolabımdan her kadında olması gerektiğini düşündüğüm düz sade siyah bir elbise çıkardım. Altına ise kırmızı topuklu ayakkabı bence güzel olur.

Hızlıca kısa bir duş alıp, saçımı sıkıca tepemde bağladım. Ardından hafif bir makyaj yapıp abartmamak için eyeliner ve kırmızı ruj ikilisi ile tamamladım. Üzerimi de giyinince hazır oldum. Eyeliner bir türlü istediğim gibi olmadığı için onu çekmekte baya vakit kaybettiğimden saat şu an 19.00 şimdi çıksam evden tam vaktinde orada olurum sanırım.

Arabamı park edecek yer bulamadığım için bir üst sokağa bıraktım ve Arnavut kaldırımlarda koşar adımlarla restorana geldim. Kapıda biraz durup nefesimi düzenler düzenlemez içeri girdim.

Kapıda bekleyen karşılama görevlisi ya da adı her neyse bu konuda bir bilgim yok, "Hoş geldiniz efendim, rezervasyonunuz var mıydı?" dedi.

"Cenk isminde ayırtılmış bir masa var mı acaba? Soy ismini bilmiyorum da." Dedim biraz mahcup olarak.

"Hemen bakıyorum." Dedi ve aradığını bulmuş olacak ki, "Evet, buyurun bu taraftan ben size yolu göstereyim." Dedi. Başımla onaylayıp hemen arkasından yürürken bir yandan da kolumdaki saate baktım. Park yeri bulamadığım için on beş dakika gecikmişim, hiç sevmem bir yerlere geç kalmayı normalde.

"Masanız burası, hemen sipariş verecekseniz size arkadaşları yönlendirelim."

"Cenk Beyin gelmiş olması lazımdı şimdiye kadar, sizin bir bilginiz var mı?"

"Hayır, bu masa için hiç işlem yapılmadı, sizin bilginizi şu an girdim sisteme."

"Tamam, o halde biraz daha bekleyeyim ben hemen sipariş veremeyeceğim. Sanırım o da benim gibi park yeri bulmadı."

"Peki efendim, iyi eğlenceler dilerim." Dedi ve bana gülümseyerek tekrar görev alanına döndü. Bende Cenk Beyi beklemeye başladım. Resmen boşa koşmuşum o kadar, beyefendi vaktinde bile gelmemiş.

Oradan geçen yarım saatin sonunda 20.45 gibi bana yardımcı olan hanımla birlikte birisi masama doğru yürüdü. Cenk Bey beni fark edince yaklaşmadan kadını gönderip kendisi tek başına geldi. Tam dibimde durup elini uzattı tokalaşmak için.

"Merhaba, ben Cenk."

Gülümsemeye çalışarak, "Aslı." Dedim ve uzattı elini sıktım. Karşımda geçip oturduğunda yüzüme bile bakmadan eliyle kabaca bir hareketle garson çağırdı.

"Oğlum sen bize şöyle ortaya karışık bir şeyler getir." Dedi ve eliyle gitmesini işaret edince, "Pardon, beyefendi sipariş verdi ama ben henüz vermedim! Philadelphia roll alayım ben sadece, yeterli olur."

"Ben ikimiz için söylemiştim." Dedi çatık kaşları ile bana bakarak.

"Bana fikrimi sorduğunuzu hatırlayamadım!" dedim ben de tek kaşımı kaldırıp ona bakarken.

"Peki öyle olsun. Nasılsın?" resmen nokta atışı yapışım hiç sevmedim hareketlerini.

"İyiyim teşekkür ederim, siz nasılsınız?"

"Nasıl olayım iş güç işte uğraşıyorum."

"Baya yoğunusunuz sanırım buraya da geç geldiğinize göre." Dedim diyecek başka bir şey bulamadığım için. Allah'ım resmen hayatımın en kötü randevusunu yaşıyorum!

"Yoo bugün sakindi, ben kadınlar her yere geç kalıyor zaten diye bilerek geç geldim." Bu adam bu cümleyi gerçekten kurdu mu? Bir insan bu kadar pişkin olabilir mi?

"Ne alaka beyefendi! Gayet de saatinde geldim ve resmen kırk beş dakika bekledim sizi burada, sizce de bu yaptığınız saygısızlık değil mi?"

"Yok ya niye öyle olsun, bence abartıyorsun sen." Derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalıştım. Yemeklerin gelmesi de yardımcı oldu biraz tabi, tabakları önümüze bırakıp giden garsonla birlikte tekrar konuşmaya başladı. Her kelimesi ise beni ayrı bir şoka soktu.

"Ee sen işi ne zaman bırakmayı düşünüyorsun. Malum çoluk çocuk olunca onlara bakmak lazım." Bir yandan yiyip bir yandan söyledikleri daha ağzında yemek varken konuşmasının şokunu atlamamışken sözleri tekrar başka bir şoka soktu.

"İşi bırakmayı falan düşünmüyorum!" dedim en net halimle.

"Ama öyle olmaz ki, şimdi düğün falan yapsak ben hemen çocuk isterim. E çocuğa da anamın bakacak hali yok ya mecbur sen bakacaksın."

"Pardon?" dedim yanlış anladığımı varsayarak.

"Ne pardon? Çocuğa annenin bakması önemli ben vermem öyle bakıcıya falan."

"Size evlenmekle ilgili bir kelime ettim mi ki ben de siz bunu planını yapıyorsunuz beyefendi?"

"E niye buluştuk ya o zaman. Ben seni beğendim aslında gidip isteyim dedim ama önce konuşmak daha iyi olur diye vazgeçtim."

"Benim evlenmek gibi bir niyetim yok. Sizin de vaktinizi almayayım hiç, Ayça ısrar etti diye geldim buraya da. Size hayatta başarılar dilerim, görüşmemek üzere." Dedim ve çantamı aldığım gibi içinden biraz para çıkarıp masaya bırakıp arkama bile bakmadan uzaklaştım oradan.

O sinirle ne ara geldim bilmiyorum ama arabama bindiğim gibi Ayça'yı aradım.

"Eee nasıl geçi buluşma?" dedi heyecanla, gerekten iyi geçmesini mi bekliyor bir de.

"Nasıl geçsin, bebek yapmaya karar verdik, sonra bir de Cenk Bey çocuğunu bakıcıyla büyütmek istemediği için işten ayrılıyorum." Dedim alayla.

"Ne! Ne diyorsun sen Aslı?" dedi telaşla.

"Ne, ya! Bana layık gördüğün adam cidden bu mu? Sen hiç yüz yüze gelip konuştun mu bu ayıyla!"

"Bie iki kere denk geldik hiç uzun uzadıya konuşmadık, gerçekten o kadar kötü mü?"

"Kötü de laf mı? Adam adını söyledikten sonra bana sormadan sipariş verdi, o da yetmedi nasılsın demesinden sonra işi ne zaman bırakırsın, ben çocuklarıma bakıcının bakmasını istemem annesi baksın dedi!"

"Aslı çok üzgünüm ya, ben hiç öyle biri olacağını sanmamıştım."

"Sorun değil ama artık lütfen benim aşk hayatıma karışma olur mu? Hem hayatıma birisi girecekse o birilerinin ayarladığı değil kaderimde kim varsa o olmalı."

"Tamam, tekrar çok özür dilerim. Yanına gelmemi ister misin?"

"Gerek yok, eve geçip uyuyacağım."

"Tamam, iyi geceler."

"İyi geceler, yeni anne." Telefonu kapatıp arabayı evime doğru sürdüm. Sakinleşmek için de bolca çabaladım tabi. Eve girer girmez makyajımı silip doğruca yattım ve şu kâbus gibi günün bir an önce bitmesi için hemen uyudum.

***

 

Sabah çalan telefonumla uyandım, gözlerim tam açılmasa da elimle komodini yoklayıp buldum. Göz hizama getirince tek gözümün yarsını açıp kimin aradığına baktım, arayan Ayça'ydı.

"Umarım sabahın bu saatinde beni araman için iyi bir nedenin vardır!"

"Evet, var. Kalk hadi bugün önce dün bahsettiğim ev için görüşmeye gideceğiz adam aradı sabah, sonra da otelin kontrollerini yapacağız."

"Hii, ben onu unuttum, kapat hemen geliyorum. Bir dakika çiftlik için ne ara konuştun sen?"

"Ben konuşmadım Cenk adama numaramı vermiş o ulaştı dün bana bende sabah önce oraya sonra geçeriz diye erkene ayarladım. Dün sana söylemeyi unuttum buluşmanın heyecanından."

"Ah Ayça ah! Kapat telefonu orada buluşalım giyinip çıkarım ben hemen."

"Tamam, orada görüşürüz."

Hızlıca kalkıp bol koşuşturmalı bir gün olacağı için basit bir kot şort ve tişört giyip önceden hazırladığım çantayı alıp çıktım.

Çiftliğe gelince araç kapısı açık olduğu ve alanın ne kadar büyük olduğunu bilmediğim için arabamla girdim içeri. Toprak yolu takip ederek ana binaya ulaşınca Ayça'nın arabası ve bir Jeep'in arasına aracımı park edip indim.

"Heey! Sen bana sıcak çikolata alan ablasın!" diye seslenen küçük kızı anında tanıdım. Üzerime içeceğini döken kızdı bu. "Evet ben oyum, adım Aslı. Senin adın ne?"

"Benim adımda Asel, evimizde ne yapıyorsun?" karşımdaki kızla daha iyi anlaşabilmek için onun boyuna eğildim.

"Demek buraya taşınacak olan şanslı sendin. Ben bir mimarım evinizin içini düzenlemenize yardımcı olacağım."

"O zaman benim odama da gökyüzü yapabilir miyiz?"

"Ailen onay verirse elbette yaparız."

"Babam izin verir, bana dedi ki sen nasıl istersen öyle olacak odan. Hadi gel gidip söyleyelim." Elimden tutup kendi koşup beni de arkasından koşturarak evin açık kapısından içeri girdi. Bir yandan da "Baba! Baba!" diye bağırıyordu. İçeri girince arkası bana dönük şekilde Ayça ile konuşan adam Asel'in sesini duymasıyla arkasını döndü.

İşte o an benim için Dünya dönmeyi bıraktı aklımda sadece elini tuttuğum kızın ,ilk ve son aşkıma baba demesi kaldı.

Bir tepki veremedim, sadece ağzımdan tek bir isim döküldü, "Cihan!"

Loading...
0%