@birbulutkalemi
|
Bugün yeni bir gün. Her şey çok güzel olacak! Hiçbir şeyin beni üzmesine izin vermeyeceğim! Ben Aslı Ersöz'üm beni hiçbir şey yıkamaz! Hala körkütük aşık olduğum, beni aldatan adam dışında... Ne yapacağım şimdi ben? Tamam dün artist artist konuştum ama adamı görünce hızlanan kalbim beni dinlemiyor ki! Ne zaman göz göze gelsek bana Dünya'da ki en güzel kadınmışım gibi hissettiren o adamı görüyorum. Bana körkütük aşık olan, her zaman arkamı kollayan, destek olan adamı. En yalnız hissettiğim anda bile bana yoldaş olan adamı görüyorum. Sonraysa aklıma kızı geliyor beni öldüren adam olduğunu hatırlıyorum ben tüm bunlarla nasıl baş edeceğim şimdi? Nasıl hiçbir şey olmamış gibi yüzüne bakacağım? Yapabilirim! Ben tüm hayatımı buna adadım! Ne var yani bir erkek beni aldattıysa! Bu olay Dünya'da sadece benim başıma gelmiyor ya! Tık tık tık Duyduğum cama vurma sesiyle kafamı korkarak çevirdim. Korkuyorum çünkü ona bu halde yakalanmak istemiyorum. Ne yapacağımı bilemiyormuş gibi çaresiz gibi... Şükür ki şans ilk defa yüzüme güldü de arabamın camına vuran o değil de Ayça'ymış. Yüzüme gerçekçi olduğunu umduğum bir gülümseme kondurup kapıyı açtım. "Günaydın! Ne kadar güzel bir gün değil mi?" diye şakıdım kelimenin tam anlamıyla. "Güzel mi? Hava kapalı Aslı." dedi bana aklı karışarak. Haklı da bir yerde tabii ben tam bir yaz insanıyım hiç sevmem ki böyle kapalı, kasvetli havaları. Bilakis yılın bu zamanları evden bile çıkmak istemem, imkan oldukça evden çalışırım. Aklına gelenlerle yüzü endişeyle kasıldı. "Aslı, kuzum bak bu işi yapmak zorunda değiliz. Senin bu halini görüp içim rahat ederek bu işi nasıl yapayım ben!" demek o kadar da iyi bir oyuncu değilim, iyi ki kariyerimi oyunculukta yükseltmeyi denemedim, başarısız olacağım kesinmiş. "Tamam, haklısın. Onu gördükçe biraz üzülüyorum doğru ama bu benim tüm çabamı yok sayıp öylece arkamı dönüp gidebileceğim kadar değil. Hem yalnız değilim, sen varsın. Baktım çok zorlanıyorum ben geri planda kalıp işleri hallederim, sen de onunla olan görüşmeleri halledersin olur mu?" Gerçekten de şöyle bir düşününce mantıklı geldi söylediklerim. Konuşmaya başladığım ilk an onun içini rahatlatmak için söylemiş olsam da düşününce harika bir fikir. Söylediklerim onun da aklına yatmış olacak ki omuzları gevşedi, rahatladı. Elini bana destek olmak için omzuma atıp, "Ben her zaman senin yanında olacağım tatlım. Madem böyle olmasını istiyorsun öyle yaparız. " dedi. " Teşekkür ederim, sen çok iyi bir arkadaşsın." "Evet, öyleyim. Hadi gidip halledelim şu işi sonra da kahve alıp kendimizi şımartalım." Arabadan çantamı aldıktan sonra gülerek koluna girdim. "Kendimizi kahveyle mi şımartacağız?" diye sordum ona takılarak. Kendisi büyük bir kahve bağımlısı olduğu için doktoru hamilelik sürecinde azaltmasını hatta günde bir bardaktan fazla içmesini istemediği için ona oldukça cazip bir teklif gibi gelse de benim için o kadar da mühim bir şey değil. Tabii ki hamile arkadaşımı kırmayıp eşlik edeceğim ama her şey küçük yeğenim için. Cihan burada fazla çalışmayacağı için bir ofis tutmayı istememiş, evine çalışma odası yaptırarak evden çalışacağını bir ofise ihtiyacı olursa da Onur'un oteldeki müşteriler için yaptırdığı çalışma odalarından birisini kullanabileceğini söylemişti ki oldukça fazla iş adamı geldiği için mantıklı bir karar olduğu konusunda hemfikirim Selim'le. O yüzden şimdi Ayça'yla günlerce çalışıp yaptığımız bu otele onunla ve Selim'le toplantı yapmak, son kararları Selim gitmeden netleştirmek için geldik. "Yalnız Aslı, burası gerçekten çok iyi oldu be! Davete gelenler tasarım ürünler için şimdiden randevu almaya başladılar. Birde sezon zamanı gelsin iş üstüne iş alırız kızım!" bu sözleri söylerken de bakışlarını etraftan alamıyordu Ayça. Tam bu otel işini aldığımız an hamile olduğunu öğrendiği için onu fazla yormamak adına daha çok ofiste çalışılması ve benimde dışarıdaki işleri halletmemle ilgili bir anlaşma yaptık. Kağıt üzerinde veya 3D tasarımlarla olaya hakim olsa da otelin büyük çoğunluğunu kendi gözleriyle görmedi henüz ve eklemeden geçemeyeceğim bulunan çoğu mobilya özel tasarım, sırf bu yüzden işler uzadı. Tüm işini bırakıp bizimle çalışan marangoz bulamadığımız için böyle oldu ama az sonra diğer şubelerle ilgili yapacağımız anlaşmadan sonra bu konuyu da halletmek için şimdilik küçük bir atölye kurmaya karar verdik ama bu gereksiz ayrıntıları sonra halledeceğim önce bugünü bir atlatalım... "Umarım yetişebiliriz Ayça, yoğun olup herkese aynı özeni gösterememekten korkmuyorum desem yalan olur. Kimsenin hakkına girmek istemem bir işi yapıyorsak herkese eşit davranıp aynı özenle yapmamız lazım." Birden bana bakıp ağlamaya başlayan Ayça'yla neye uğradığımı şaşırdım. Hayır kötü bir şey de söylemedim, neye ağlıyor ki şimdi? "Ayça, tamam sakin ol. Ne oldu, neye ağlıyorsun? Canın mı yandı! Ağrın, sancın falan mı var?" dedim telaşla aklıma gelenlerle. "Yok, yok olmadı. Ya sen ne iyi bir insansın! Ben ne yaptım da senin gibi birisi karşıma çıktı? Bu nasıl güzel bir düşünce, benim aklıma hiç böyle şeyler gelmiyor." "Of Ayça korkuttun beni, kızım buna ağlanır mı hiç aklım çıktı valla." "İyiyim ben hamilelikten hep hormonlarımla top oynuyor içerde bu çocuk, ben bile neye ne tepki vereceğimi kestiremiyorum bu aralar." "Hanımlar, hoş geldiniz! Bölmüyorum inşallah?" Herkes kendi derdinde işte, bizle konuşsa da gözleri arkada başka gelen var mı diye bakıyor. "Boşa bakma beklediğin kişi bugün çok meşgul gelmeyecek." Dedim biraz ona takılıp üzerimdeki stresi atmak için. "Kızım niye bu kadar yoruyorsun onu yazık, az izin ver de dinlensin." Bana verdiği karşılıkla ağzımın yere değmediğine emin olmak için başımı eğmiş olabilirim ama bunu kimsenin bilmesine gerek yok! "Bunu sen mi söylüyorsun? Sen değil miydin ya eve gitmek vakit kaybı oluyor, odama gizli bir oda daha yap orada yatarım ben diyen!" "Ben başka o başka kızım, çıtı pıtı narin bir şey zaten yazık ona kıymam ben. Keşke o da bana kıyamasa, dünden beri benimle yemeğe çıkması için darlıyorum. Yok! Etik olmaz demekten başka cevabı yok kızın!" "Ee ilk başta kızın gözünü iş iş diye korkutursan şimdi böyle yanına yanaşmaz işte." Ayça'nın keyifli sesiyle Onur'un yüzü iyice asıldı. "Tamam tamam asma suratını ben konuşurum, ne de olsa artık arkadaş sayılırız. Aslı'nın arkadaşı benim de arkadaşımdır sen merak etme o iş bende, ben halledeceğim." "Tamam lafa daldık adamı odada unuttuk, Cihan içeride bekliyor bizi, gidelim hadi." Annesini takip eden yavru ördekler gibi Onur'un peşine takılıp içeri girdik. Cihan masanın sağ tarafında oturmuş önünde daha önce Onur'a gönderdiğim taslakları inceliyordu. Bizi görünce bırakıp, "Hoş geldiniz." Dedi. "Hoş bulduk, geciktik mi?" benim tek kelime etmememe rağmen Ayça her zamanki gibi gergin bir ortam olmaması için tüm enerjisiyle konuşmaya çalıştı. "Hayır, tam zamanında geldiniz." Dedi ve bana bakıp başıyla selamladı. Çok garip daha önce ömrümü uğruna harcayabileceğimi düşündüğüm adamla şimdi iki kelime konuşmayı bırak adam akıllı selamlaşamıyoruz bile. "Bir an önce başlasak olur mu? Kızımı oyun parkına bıraktım ve fazla yalnız kalmasını istemiyorum." Dedi. Kızım dedi, benim kızım... "Keşke annesiyle evde kalsaydı, işimiz biraz uzayabilir." Ayça! Sen ne diyorsun Ayça! Yanımda o kadından bahsedip beni tüketmek mi amacın Ayça... "Annesi yok! Yalnız ikimiz varız. Her neyse konuya geçelim..." Cihan karşımda konuşuyor ama benim kulaklarımda annesi yok demesinden başka bir şey gelmiyor. Aynı cümle defalarca tekrarlanıyor. Ne oldu? Beni aldattığı o kadın nerede? Dünyada bundan fazla merak ettiğim bir şey daha olamaz herhalde. "Sen ne diyorsun Aslı?" Onur'un sesiyle daldığım düşüncelerden çıktım ama soru ne bilmiyorum. Kafamı kaldırınca karşımda bana merakla bakan Cihan'la göz göze gelince hemen çevirdim. Gözlerine birazcık uzun baksam kendimi tutamayıp yakasına yapışıp onu sorgulamaktan ölesiye korkuyorum. "Af edersin dalmışım, ne diyordun?" "Her ile özel ayrı konseptler yapalım diyor Cihan, o ili temsil edecek kültürel bir değer üzerine böylece oraya ziyarete giden turistler için cezbedici bir tercih olur diyor." Her zaman zeki bir adamdı Cihan hala değişmemiş olması beni şaşırtmadı, özellikle iş konusunda her daim kendine has fikirleri olurdu. "Olur güzel fikir, ama detaylandırmak lazım. Otelin ne kadarını buna ayıracağız, ilk önce şu an çalışan otellerden müşteri analizi almak lazım gelenler hangi ağırlıkta iş için mi kullanılıyor, resmi davetler için mi yoksa dediği gibi turistik gezi için mi ona göre tekrar konuşup düzenlemeleri hallederiz." "Tamamdır, o zaman her şeyi netleştirdiğimize göre bugünlük bu kadar diyelim. Siz bir sonraki toplantıyı ayarlarsınız Cihan'la konuşursunuz bunu. Ben maalesef ki bugün dönmek zorundayım, sonrasında siz her şeyi ayarladıktan sonra uygulamaya geçmeden tekrar gelebilirim ancak." "Anlaştık. İyi yolculuklar Onur, haberleşiriz yine. Hadi gidelim Ayça." Dedim ona son kez bakıp tıpkı girişte bana yapığı gibi başımla veda ederek. Onur çalan telefonuyla önden çıkıp gitti, bende çantamı koluma takıp Ayça'nın toparlanmasını beklerken Cihan hala oturduğu sandalyede bana bakıyordu. Ayça da toparlanıp kapıya doğu adım atınca, "Aslı, biraz konuşabilir miyiz?" diye seslendi Cihan. Ne konuşacağız ki Cihan beni nasıl aldattığını mı demek istesem de diyemedim. "Ah!" inleyip karnına sarılan Ayça'yla dikkatimi ona verdim. "Ayça ne oluyor! İyi misin?" "Bebeğim." Gözüm beyaz pantolonunu boyayan kırmızı lekeye takıldı. En yakın arkadaşımın bebeğinin kanına...
İnstagram/Tiktok : birbulutkalemi |
0% |