Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Bölüm-8

@birbulutkalemi

Hastanelerden oldum olası hoşlanmamışımdır, şimdi bu soğuk koridorlarda en yakınlarımdan birisini öylece beklemektense ayrıca nefret ettim. Onu orada öylece kanlar içinde benden yardım dilenirken görmek hayatta bir daha yaşamak istemeyeceğim olayların başında geliyor şu anda.

Mert için güçlü durmaya çalışsam da sanırım beceremiyorum, hiçbir haber almadan öylece beklemek hiç kolay değil!

"Aslı bir şey olmaz değil mi? Güçlüdür ki benim Ayça'm çocuğumuzu da kendini de bırakmaz değil mi?"

Mert'in çaresizce çıkan sesi beni daldığım düşüncelerden çıkardı. Şimdi ona ne desem fayda etmez ki insan bu tarz durumlarda birilerinden çaresizce aklındakilerden kurtulmak için umut ister ama ya dediği gibi olmazsa! Ya oradan ikisi de sağ salim çıkmazsa ne olur o zaman bilmiyorum...

"Ben inanıyorum güçlüdür benim arkadaşım kolay kolay pes etmez!" tüm kalbimle inandıklarım bir bir dökülse de ağzımdan elimizden sadece dua etmek ve umut etmekten başka bir şey gelmiyor.

"Niye kimse bir şey söylemiyor ya! Çıldıracağım, bari bir haber verseler."

Cihan bedenini yasladığı duvardan doğrulup yanımda oturan Mert'in önüne geldi, "Sakin ol! Haber gelmemesi daha iyi eğer kötü bir şey olsaydı çıkıp söylerlerdi demek ki içeride işler iyi karın hala pes etmedi, savaşıyor! Sen de güçlü dur ki oradan çıktığında ona destek olabil, tamam mı?" her zaman ki gibi mantıklı konuşmasıyla olayları kontrol altına alıp etrafındakilerin içini rahatlatmakta bir numara. Şu an yanımızda olduğu için o kadar rahatladım ki o olmasa Mert'e nasıl destek olabilirim bilmiyorum. Zira kafamda bin tane düşünce var ve her olayda her zaman en kötüsünü düşünmek gibi korkunç bir huyum var.

En kötüsünü düşüneyim ki olabilecek tüm durumlara karşı gardımı alıp savaşabileyim. Her ihtimalde ayakta kalabilmek için bir hatta birkaç tane planım olsun. Kimi zaman bu huyum çok işe yarar olsa da bu tarz durumlarda beni içinden çıkılamaz bir duruma sokuyor ve buna dur diyemiyorum. Öyle bir içime işlemiş ki beynim ben daha farkına ile varamadan kendi kendine işliyor resmen.

Mert koridorda bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelirken Cihan boşalan yanıma oturdu. "İyi misin?" dedi. İyi miyim? Bilmiyorum bu sorunun cevabı bende yok. Son zamanlarda her şey o kadar fazla üst üste geldi ki nasılım bilmiyorum. Bu durumdayken bile burnuma gelen kokusunun kendimi iyi ve güvende hissettirmesi bana verilen bir ceza olsa gerek. Onu yüzüstü bırakmamın sonucu ama tam suçlu hissedecekken kızı geliyor aklıma iyi ki diyorum, iyi ki o gün ondan ayrılmışım yoksa halim ne olurdu.

Yine de kötü ayrılmamamızın verdiği o ne denir bilemedim duygu diyeyim onun ve geçirdiğimiz güzel günlerin hatırına ters davranmamaya karar verdim. Ne de olsa bugünden itibaren uzun bir süre birlikte çalışacağız. "Bu durumda ne kadar iyi olabilirsem. O benim kardeşim gibi oldu, onun içeride yaşam savaşı vermesi benimse burada hiçbir şey yapmadan çaresizce beklemem beni deli ediyor!" dedim.

"Onu senin kadar iyi tanımıyorum ama kolay pes edecek birisine benzemiyor. Onun şu an senin güzel dileklerine, umuduna ve duana ihtiyacı var. Hep olduğun gibi güçlü dur Aslı, güçlü ol ki o da güçlü olsun. Hem sen her zaman demez misin evren her şeyi hisseder iyi enerji gönder."

Bir an sadece kısacık bir an şimdi en ihtiyacım olan bu anda her şeyi unutup ona yaşlı gözlerimle bakıp, "İyi olacak değil mi Cihan?" diye beni teselli etmesi için medet umdum.

Kolunu omzuma sarıp beni göğsüne çekti, "Olacak! Senin arkadaşın da senin gibi güçlü, bak göreceksin oradan sapasağlam çıkacak." Dedi.

"Umarım Cihan, umarım..."

Geçen her dakika artan bir gerginlikle beklememiz nihayet açılan kapıyla son buldu. Zaten ayakta olan Mert'in içeriden çıkan doktorun yanına varmasıyla yanımda oturan adamın koluna tırnaklarımı sapladığımı ancak doktorun o iyi demesiyle fark ettim.

Uğultulu sesler nihayet iyi demesiyle normale döndü, "Ancak tehlike geçmiş sayılmaz, Ayça Hanımın düşük tehlikesi sebebiyle bir süre çok dikkatli olmanız lazım. Hiçbir şekilde kendisini zorlamaması bol bol yatması gerekli ve bir süre işe de ara vermesi onun yararına olacaktır özellikle önümüzdeki iki ayı atlatana kadar." Dedi.

"Tabi tabi siz hiç merak etmeyin biz her söylediğinize çokça dikkat edeceğiz şüpheniz olmasın! Görebilir miyim şimdi onu?"

"Endişenizi gidermek adına sadece beş dakikalığına hepinizi içeri alabilirim ama daha sonrasında hastanın dinlenebilmesi için yalnız bir kişi refakatçı olarak kalsın, yarın da çıkışını veririz, bu gece durumunu gözleyeceğiz."

"Tabi dikkat ederiz, çok teşekkür ederiz doktor hanım." Sonunda biraz rahatlayan Mert'le ben de sakinleşmiş gibiyim ama uzun bir süre bugünü aklımdan çıkaramayacağıma eminim.

Uzaklaşan doktorla beklemeden içeri girdik. Cihan girip girmemekte kararsız gibi dursa da kolundaki saate bakıp sonunda girmeye karar verdi. Kızını oyun grubunda bıraktığını söylemişti sanırım aklı onda.

"Hayatım, çok korkuttun beni nasılsın iyi misin?" karısına sımsıkı sarılan Mert onun için ne kadar endişelendiğini belli etmekten de çekinmedi tabii.

"Çok korktum Mert! Bir an onu kaybedeceğiz sandım!"

Karısının alnına öpücük kondurup, "Geçti, geçti güzelim o bizimle ve bizimle kalmaya da devam edecek inşallah bunun için elimizden ne geliyorsa yapacağız tamam mı!" dedi.

Konuşmalarını bölmek istemesem de içeride uzun kalmamamız gerektiği için usulca yatağın diğer tarafından ona yaklaşıp elini tuttum, "İyisin değil mi? Çok korkuttun beni." Diye sordum.

"İyiyim, iyiyim siz olmasanız ne yapardım bilmiyorum." Kafasını arkama çevirip devam etti sözlerine, "Özellikle de sana Cihan, sen zamanında yetiştirmesen şu an bebeğim belki de bizimle olmayacaktı. Çok teşekkür ederim." Dedi.

"O nasıl laf, tabii ki de yardımcı olacağım. Hem bende amcası sayılırım artık lafı olmaz bunların, siz iyi olun yeter." Dedi kibarca. Mahcup olduğu, kızaran boynundan belli. Bu huyu da değişmemiş, ne zaman birisi ona bir şeyler için minnettar olduğunu belli etse hiç lüzumu olmamasına rağmen mahcup oluyor.

"Ben bir süre çalışamayacakmışım, sen evin için bana güvendin biliyorum ama yakın zamanda yapmam mümkün değil gibi duruyor." Dedi üzgünce.

Bu halde bile iş düşünüyor ya çıldırıyorum! Kendini daha fazla kötü hissetmesin, aklını bunlara versin istemediğim için mecburen araya girdim, "Saçmalama Ayça, bu halde bir de onu mu düşünüyorsun! Ben hallederim, ne kadar işin varsa. Seni en az üç ay şirkette görmek istemiyorum, anlaştık mı? Onay gerektiren şeyleri ben sana iletirim." Dedim.

"Aslı..." dese de sözünü kestim, "Tamam, sorun yok ben halledeceğim." Dedim. Tek derdi onunla çalışıp üzülmemem ama o bu durumdayken Cihan'ı düşünecek halim yok. O ve bebeğinin sağlığı her şeyden daha önemli!

"Tamam, madem öyle diyorsun." Demesini başımı sallayarak onayladım. "Ayça daha fazla kalmak isterdim ama doktorun bu kadarına izin verdi. Ben şimdi gideyim, eve geçtiğin an yanına geleceğim tamam mı?" aklım onda kalacak olsa da sağlığı için en iyisi buysa mecburen uyacağız.

"Kalma zaten, kalıp ne yapacaksın git eve dinlen."

"Tamam, en ufak bir şeyde bana da haber verin olur mu?" diye ültimatom vermeyi de ihmal etmedim.

"Tamam, ararız seni." Deyince mecburen gitmek için harekete geçtim. Ben odadan çıkmak üzereyken, "Tekrar çok geçmiş olsun, ben de gideyim artık görüşürüz yine." Deyip Cihan da ardımdan geldi.

Odadan biraz uzaklaşınca arkamdan gelen adam kolumdan tutup durdurdu beni.

"Biraz konuşalım mı Aslı?"

İnstagram/Tiktok: birbulutkalemi

Loading...
0%