@birbulutkalemi
|
"Biraz konuşalım mı Aslı?" Önce kolumdaki eline sonra ise gözlerine baktım. Karşımdaki bu adam beni her an şaşırtmaya devam ediyor. Bazen diyorum ki hala beni unutmamış en az kendisi kadar her şeyimi biliyor bazen de şimdi olduğu gibi yaptığı en ufak bir hareketle beni unuttuğunu iliklerime kadar hissettiriyor. Şu hayatta en nefret ettiğim şeylerden birisi kolumdan tutulup durdurulmak, neden bilmiyorum ama daha fazla nefret ettiğim bir şey olamaz ve karşımdaki bu adam birlikte olduğumuz yıllar boyunca bunu öğrenmişti. Şimdi ise bunu hiç öğrenmemiş gibi yapıyor ya da en başında düşündüğüm gibi beni unuttu. Elini usulca çekti kolumdan, derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalışarak, "Ne hakkında konuşmak istiyorsunuz Cihan Bey?" diye sordum. Madem sen beni unuttun ben de ona göre davranırım sana. Sorumla afalladı, sanırım az önce bana destek olmak için yaptıklarına izin vermemden sonra böyle bir tutum beklemiyordu benden. Biraz dengesiz bir tutum oldu ama bende ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. Ortada bir çocuk olmasaydı belki daha normal davranabilirdim ama ortada benimle birlikte olduğu zamanlarda yapılmış bir çocuk var! Bunu öylece yok sayamam. "Ne hakkında mı? Tüm bu olanlar hakkında oturup konuşmamız gerekmiyor mu sence de Aslı?" dedi. Evet haklı olabilir ama gururumu çiğneyip de nasıl beni aldattın diyemiyorum ki... "Haklı olabilirsin, bundan sonra uzun bir süre beraber çalışacağız konuşmamız lazım ama benim için oldukça travmatik bir gündü, bu konuşmayı sonra yapsak olur mu? Mesela yarın, normalde Ayça ile toplantınız olması lazım onun işlerini de ben halledeceğime göre toplantın artık benimle. Yarın toplantıdan önce veya sonra konuşabiliriz şimdi programım nasıl bilmiyorum baktıktan sonra sana mail atarım." Çok mu resmi oldu? Güldü, bu gülüşü iyi tanırım. Ben gerginim gülüşü bu, "Mail? Mail atarsın! Peki öyle olsun mail atarsın sen. İyi günler Aslı Hanım." Ve beni orada öylece bırakıp arkasını dönüp gitti. Hak ettim sanırım bu tavrı ama hey ne bekliyor ki benden? Çevirdiğim bir taksiye evime geçmek için bindim. Beynimde dolanan düşünceler bir şeyin daha farkına varmamı sağladı, Cihan daha önce hiç bana arkasını dönüp gitmemişti bugün yaptığı bir ilk resmen. Doğum gününü unuttuğumda bile bana kızmamıştı. Geçmiş "Her şey hazır mı Sinan? Bak bugün onun doğum günü her şeyin mükemmel olmasını istiyorum." İşe başladığım bu ilk yılda iş alabilmek için fazla çalıştığımdan arkadaşımın organizatör olan abisinden güzel bir parti hazırlaması için yardım istemiştim. Daha doğrusu direkt partiyi hazırlaması için anlaştım. Böylece ben akşama kadar bitirmem gereken işlerle ilgilenirken, o ortamı hazırlayacak ve akşam bana kalan yalnızca mekâna gitmek olacak. Hatta orada buluşmak için Cihan'a mesaj bile attım şimdiden. "Merak etme her şey yolunda, benim elemanlar orada hazırlamaya başladılar bile bende birazdan geçip kontrol edeceğim. Sadece elli kişilik yakın çevreniz için eminsin değil mi? Fazla kişi gelirse diye ikramları çoğaltalım diyorum ben hala." Söylediklerini şöyle biraz düşününce mantıklı buldum belki partneriyle gelen olabilir. "Haklısın, problem olmayacaksa yapalım." Dedim. "Tamamdır, bende o iş. Hadi akşam görüşürüz." Dedi ve telefonu kapattı. Bense bir an önce bitirebilmek için işlerimin başına döndüm. Kendi işimi kurduğumdan beri aldığım ilk büyük proje üzerine çalışmam lazım. Yarın bir sunumum var ve benim çizimim henüz istediğim kadar iyi değil. Sosyetenin ünlü isimlerinden birinin veteriner kızı için bir hayvan hastanesi tasarlıyorum ve kız yarın fikirlerimi ya da tasarımlarımı beğenmezse feshetme hakkına sahip. Normalde bu tarz bir anlaşma yapmak mantıklı olmasa da büyüyebilmek adına en azından bir şans elde edebilmek için böyle bir yöntem buldum. Eğer beğenmezse vaktimi boşa harcamış olacağım ama beğenirse de oraya giden diğer insanlar eğer tasarımımı beğenip sorarsa daha fazla müşteri alabilirim. Bu yapılması gereken bir fedakârlık gibi geldi bana. Konsantre olmuş çalışırken kararmaya başlayan havayla masamdaki ışığımı yakıp devam ettim. En sevdiğim huylarımdan birisi sanırım bir işe odaklandığım zaman kendimi çevreme kapatıyorum ve o işe tüm dikkatimi verince çıkan sonuçtan memnun kalmamak imkânsız oluyor. Tam hayvanların rahatça gezinebilmesi için binayla bağlantılı olan ama modern bir kafes gibi duran arka bahçe üzerine çalışırken çalan telefonum dikkatimi dağıtsa da aklımdakilerin gitmemesi için onu görmezden gelip zihnimde dönen ölçeklere göre çizmeye devam ettim, zaten telefonumda birkaç kez daha çalıp kapandı önemli bir şey olsa ararlardı tekrar. Sonunda biten projemle gerçek dünyaya döndüm ve gözüm duvardaki saate çarptı. Kahretsin! Hayır bunu yapmış olamam hayır! Nasıl yapabildim bunu saat 23.45 ve ben nişanlım için hazırladığım partiyi kaçırmış olamam hayır! Niye beni aramadı ki bu Sinan! İşte o an aklıma çalan fakat benim umursamadığım telefonum geldi. Hızla kalkıp diğer masada duran telefonumu elime aldım. Okunmamış bir sürü mesaj ve onlarca aramayı gördüm. İşte o zaman en sevdiğim huyum birden en nefret ettiğim huyum oldu. -Aslı nerede kaldın herkes burada birazdan Cihan da gelir? -Arıyorum açmıyorsun da hemen gel artık çok az kaldı! -Aslı, Cihan geldi sen hala yoksun! -Aslı!!! -Cihan ısrarla senin gelmeni bekliyor pastayı kesmek için, insanlar ayrılmaya başladı! Aç artık şu lanet telefonu! -Artık gelmene gerek kalmadı Cihan herkesi gönderdi seni aramaya çıktı, umarım başına bir şey geldiği için ekmişsindir çok üzüldü adam. Attığı son mesaj bir saat önceye ait ve aramalarda sıkça Cihan varken yirmi dakika önce aramayı bırakmış. Kahretsin! Nasıl yapabildim ben bunu! Hangi insan nişanlısının doğum gününü unutur ki? Hızlıca toparlanıp odamın kapısını açtığım an karşıda bulunan sekreter masasında oturan Cihan'ı gördüm. İçimi bir pişmanlık dalgası daha sardı. Utançla kaldım yerimde, yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Ayağa kalkıp kollarını açtığında hızlıca girdim en güvenli limanıma. Engel olamadan suçlulukla aktı gözyaşlarım. "Özür dilerim Cihan, ben dünyanın en kötü kız arkadaşıyım. İnan zaman nasıl geçti fark etmedim. Sadece projeme son bir iki ekleme yapacaktım bir baktım ki saat geçmiş. Çok üzgünüm, özür dilerim bir sürü şey planlamıştım hepsi çöp oldu." Dedim. "Sorun yok, tamam sakinleş artık. Çalışmaya dal yeter ki! Aklım çıktı sana bir şey oldu diye! Telefonları da açmayınca meraklandım, buraya nasıl geldim bilmiyorum. Şu kapıdan girip de iyi olduğunu görmek bana yetti inan. Bana vereceğin en güzel hediye iyi ve yanımda olman, o da şimdi gerçekleşti. Gel hadi evimize gidelim de bana yaptığın eklemeleri anlat bakalım." Her hatamı böyle anlayışla karşılaması beni o kadar suçlu hissettiriyor ki! Bir kere de alttan almak yerine benimle tartışsa ya! O zaman belki bu kadar kötü hissetmem. Tamam anlayışlı bir insan olması güzel ama doğum gününü unuttum yahu insan bir nasıl yaparsın der! Yok ama o bana gel yaptığın değişiklikleri anlat diyor. Bu durum iyi mi kötü mü bilmiyorum. İnstagram/Tiktok: birbulutkalemi |
0% |