@birbulutkalemi
|
Asmin'den
Bir elimdeki karta bir de dizlerimin üzerinde duran telefona bakıyordum. Sadece sesini hatırladığım o adama belki de çok şey borçluyum, o olmasa şimdi bir yol kenarında belki de cansız bedenimi bulacaklardı.
Kartın üzerindeki numarayı girdim, "Yardımınız için teşekkür ederim. Sayenizde şu an daha iyiyim. Size borçlandım, karşılığında yapabileceğim varsa lütfen söyleyin. Tekrar teşekkür ederim Demir Bey." Düşünmeden gönderdim mesajı.
Eğer bu topraklarda yaşıyorsanız bu bile çok tehlikeli bir hareket olabilir. Buranın insanları iyidir güzeldir de bazen çok can yakıcı olabiliyor. Sizin iyi niyetinizi çok yanlış anlayabiliyorlar ama bana bu kadar yardımcı olan birisine de başka ne diyebilirim bilmiyorum.
Kartı çantama koyup serumun bitmesini beklerken tekrar uzandım yatağa. Hayat ne kadar da garip, bundan birkaç ay önce bu hastanede yanımda bana âşık olduğunu söyleyen benim de zamanla onu sevdiğimi sandığım adamla bir bebeğimiz olsun diye uğraşırken, şimdi onun izlerini silmek için gittiğim kuaförde bayıldığımdan bir yabancı getirdi beni aynı hastaneye. Bu kaderin bir cilvesi mi yoksa bak da feyz al dün kim vardı bugün kim demek mi bilmiyorum.
Kendi kendime düşünürken bir şey daha fark ettim. Sevdiğimi sandığım dedim, çünkü aksi olsaydı hazmedemediğim şey üzerime kuma getirmesi değil onu paylaşma düşüncesi olurdu. Sırf babam birkaç parça daha tarla uğruna beni ona mahkûm edince ondan gördüğüm şefkate ve aşka karşılık vermek için mi sevdiğimi düşündüm acaba?
Birden açılan kapıyla yattığım yerde sıçradım, "Abla! İyi misin?" telaşla içeri girip soluğu yanımda alan Sedef'in elimi tutup sorduğu soruyu gülümseyerek yanıtladım.
"İyiyim canım, telaşlanma sadece tansiyonum düşmüş."
"Emin misin abla, bak başka bir şey yok değil mi?"
"Eminim, hatta her ihtimale karşı kan testi falan da yaptılar. Hem bir şeyim olsa hiç çıkmama izin verir mi doktor?"
"Nereden bileyim abla! Hastanedeyim dediğin zaman nasıl korktum anlatamam. Aklım yerinde mi ki benim endişeden ne yapacağımı şaşırdım!"
Gözüm bu sefer kapıdan yüzünde gülümsemeyle karısını izleyen Ferzan'a takıldı. Umarım abine benzemezsin, karını hep mutlu edip ona her zaman bugün ki gibi bakarsın. Sizin için tek dileğim bu, umarım bir ömür boyu mutlu olursunuz.
"Asmin gerçekten iyisin değil mi, yapabileceğim bir şey var mı? İstersen başka bir doktora daha baktıralım?"
"İyiyim Ferzan teşekkür ederim, bir şeyim yok sadece yemek yemeden çıktığım için tansiyonum düşmüş."
"Ah be kızım neden yemeden çıkarsın ki! Bir daha sakın yapma bak, tamam abimle ayrılmış olabilirsiniz ama ben bana yaptıklarını yok sayamam. Sen hem bana hem de karıma abla oldun. Nereye gidersen git ben senin küçük kardeşin olmaya devam edeceğim buna kimse engel olamaz, yalnız sen istemezsen beni görmezsin ama ben yine de senin ardından dururum şimdiden anlaşalım tamam mı?"
İşte bunları duymak aldığım ilaçlardan çok daha iyi geldi, insanın böylesine sevildiğini bilmesi mucize gibi geliyor hele de benim gibi olan insanların.
"Sağ ol Ferzan siz olmasanız ne yapardım bilmiyorum, iyi ki varsınız ikiniz de ben de sizi görmeyi, vakit geçirmeyi çok isterim ama biliyorsun birkaç ay sonra Mardin'e gideceğim."
"Asmin sırası değil biliyorum ama bunu burada kimse yokken konuşmak daha iyi olur. İstersen burada kalmaya devam edersin ben sana bir ev ayarlarım sonrasında ne yapmak istersen arkanda dururum biliyorsun, sadece istemen yeterli. Ağaların ne dediği önemli değil sen ne istiyorsan ben arkanda dururum."
Ah baba, bunları söyleyenin sen olması gerekmez miydi? Böyle ardımda dimdik dursan kim bana ne diyebilirdi ki? Yok ama illa diğerlerinin ne dediğini bilip ona göre yaşaman lazım! Çünkü onlar benden ya da senden daha önemli, yeter ki bizim hakkımızda kötü bir şey söylemesinler!
"Yok Ferzan bundan sonra burada kalamam ben artık, hadi her şeyi geçtim lafı sözü çekerim de bir zaman sonra onların çocuğu olunca neler olacak sen daha iyi bilirsin. Katlanamam, en azından orada rahat olurum. Görmeden, bilmeden yaşarım."
"Tamam, sen nasıl dersen öyle olsun ama sonra bunu daha detaylı konuşalım. Sonuçta hayatının sonuna kadar tanımadığın insanlarla kalamazsın, ben sana oradan bir şeyler ayarlarım en azından buna izin ver."
"Tamam bunları daha sonra konuşuruz, serum bitmiş önce eve geçelim sevmiyorum hastaneleri."
"O zaman siz toparlanın, ben de bir hemşire bulayım serumu çıkarması için sonra bahçede beklerim sizi. Güzelim sen yardımcı olursun değil mi?"
"O nasıl soru Ferzan tabii olurum!"
"Tamam, o zaman dışarıda bekliyorum sizi."
Odadan çıkan Ferzan'dan sonra gelen hemşire serumu çıkarınca zaten kendi kıyafetlerimle olduğum için sadece dağılan saçlarımı gelişigüzel toparlayıp odadan çıktık.
Şimdilik saçımı kimsenin görmesini istemediğim için bir süre açık kullanmayı düşünmüyorum. Önemli olan benim ne hissettiğim ve ben de kestirdiğim saçlarımdan sonra gerçekten hafiflemiş hissediyorum gerisi önemli değil.
Eve geldiğimiz zaman ortalıkta kimsenin olmaması bugün için beni en mutlu eden şey olabilir. Kimseye takılmadan odama çıkmak beni inanılmaz derecede rahatlattı. Hala az da olsa dönen ve biraz da ağrıyan başımla şu an kimseyi çekecek halim yok.
Yolda Ferzan'ın zorla yedirdiği yemekten dolayı aç da olmadığım için biraz yatıp dinlenmek bana iyi gelebilir. Sadece biraz olsun düşünmeyi durdurabilsem tamamen rahatlayacağım ama boş durduğum her an aklıma olanlar geliyor ve her seferinde farklı bir şekilde kurguluyorum ama sonuç hiç değişmiyor.
Bunu yapmayı acilen bırakmam lazım, geçmişte yaşamak çok can sıkıcı. Bir kez yaşadığım bir olayı kafamda kurduklarım yüzünden defalarca kurgulamak aynı olayı binlerce kez yaşamak gibi ve bu asla bitmiyor. Her seferinde aynı acı, ben ne yaparsam yapayım gerçek sadece bir tane ve çoktan gerçekleştiği için asla sonuç değişmeyecek. Her şey yaşandı ve ben şu anda bu çatı altında son günlerimi geçiriyorum.
Düşüncelerimde kaybolan zihnimi aşağıdan gelen Ferzan'ın sesi kesti. Neler olduğunu tahmin etmek zor değil. Birkaç ihtimal var. Ya Newroz Hanım emirler yağdırıyor ya da Heja ona da bulaştı. Bu evde sorun çıkaran başka kimse yok, öyle ki Ruken anne bu evde var mı yok mu çoğu kez belli bile olmaz. Ona hep konağı çekip çevirecek ve çocuk doğuracak kadın gözüyle bakan kaynanası yüzünden konak işleri dışında hiçbir söz hakkı verilmemiş, o iş de ben gelince bana kaldığı için iyice içine kapandı. Onun için çok üzülüyorum her ne kadar onunla sürekli iletişim kurmaya çalışsam da bir yerde Newroz Hanım ikimize birden bulaştığı için artık bunu yapmamamı istedi benden.
Bunları görüp susan Berzan'a ise ayrıca kızgınım. Bir şekilde onları Newroz Hanım büyütünce onlar da bu duruma normal gözüyle bakıp her yaptığı için bana kafana takma o hep böyle deyip geçiştirmesi bir yerden sonra hem annesine hem de bana ağır geliyor.
Newroz Hanımın tek karşı koyamadığı birisi varsa o da Ferzan'dır. Dış görünüş olarak ölen kocasına çok benzediği için onu ayrı bir sevip farklı muamele gösterir. Zaten Sedef'le evlenmesine de ondan çok bir şey diyemedi ya! Onun yerinde Berzan olsa asla izin vermezdi ama Ferzan karımı da alırım giderim dediği ve gerçekten de gidebileceğini bildiği için mecburen sessiz kaldı.
Ferzan onun gibi değil, o annesine, bana ya da kız kardeşine haksızlık yapılmasına asla izin vermez. Kendine uymayan bir şeyi kim söylerse söylesin hep doğru bildiği şeyi savunur.
Büyük ihtimalle de aşağıdan gelen sesler de bu yüzden, o karısına yapılacak şeylere susacak bir adam değil! Abisi gibi sabret biraz alttan al demez, karısını savunur ve onu kimseye. O adam gibi adamdır.
Keşke her erkek onun gibi olabilse ama bu günümüzde maalesef ki pek mümkün değil gibi oysa lafta hepsi adam gibi adamlar ama iş eşlerinin arkasında durmaya geldiği zaman kendi erkeklikleri konu olduğu anda sen kadınsın yerini bil olayı devreye giriyor. Ha gerçekten iyi olanların da hakkına girmeyeyim, umarım nesilleri çoğalarak artar.
Hem yaşadığım olaylı gün hem de daldığım düşüncelerin ağırlığı bana fazla gelmiş olacak ki uyuyakalmışım, gözlerimi açtığım şu vakitlerde hava kararmış gün yerini geceye devretmiş. Hadi kızım bir gün daha eksildi, burada geçireceğin sayılı günlerden bir gün daha bitti...
Gelen kapı sesi düşüncelerime ara vermemi sağladı, "Gelin." Dedim. Umarım konuşmak istemeyeceğim birisi değildir diye geçiriyordum ki içimden bu evde bana değer veren sayılı kişi olduğu aklıma geldi.
"Abla gelebilir miyim? Uyandın mı?"
"Gel Sedef gel kalktım. Zaten ne ara dalmışım onu da bilmiyorum ya..."
"Yorgun düştün demek ki abla ben ara ara çıktım yanına ama uyuduğunu görünce rahatsız etmeyim dedim çıktım hep geri şimdi de işleri yeni bitirdim yatmadan son bir kez bakayım dedim."
İçim suçlulukla doldu, küçücük kıza kaldı koca konağın işleri de keşke uyumak yerine ona yardım etseydim.
"Kusura bakma ablam işleri de sana yıktım hep, bu olmadı bak. En iyisi yarın sen yat dinlen şöyle güzelce, bütün işler bende."
Çattı yine kaşlarını, birisi şu kıza böyle yapınca korkutucu olmadığını aksine sevimli durduğunu söyler mi acaba?
"O nasıl laf abla! Hastasın sen tabi yatacaksın hem ne olmuş biraz iş yaptıysam sen her gün yapıyorsun bunları ben de yaparım. Sen iyi ol o yeter bana, çok korktum sana bir şey olacak diye! Benim bu hayatta Ferzan'la senden başka kimsem yok ki."
"Korkma iyiyim ben bir şe olduğu yok, hem benim de ikinizden başka kimsem yok baksana öz anam babam bile yüzüme bakmazken siz neler yapıyorsunuz. Bugün hastane yatağında aklımda olan tek şey bu hayatta ne kadar yalnız olduğumdu. Sonra siz geldiniz, dedim ki sen yalnız değilsin Asmin anan doğurmamış olsa da bir kardeşin var senin. Kan bağı önemli değil can bağı önemli ben sana can bağı ile bağlıyım."
Beni dinlerken gözlerinden dökülen yaşlarla birden boynuma atlayıp sıkı sıkı sarıldı bana. "İyi ki tanıdım seni ablam, ben de sana can bağı ile bağlıyım. Ah bir bilsen nasıl da aynı yerden yaralıyız, seni o kadar iyi anlıyorum ki."
"O ne demek Sedef?"
Geri çekilip gözlerini sildi, "Şimdi burada olmaz abla, söz veriyorum bir gün tüm hikayemi anlatacağım. Sadece bu konakta konuşamam, kimsenin duymaması gerekli Ciwan babamla Ferzan öyle istedi."
"Tamam güzelim ne zaman anlatmak istersen ben dinlerim seni."
"Sen beni boş ver de ne oldu anlatsana nasıl hastalandın?"
"Sabah kuaföre gittim hem aç olup hem de orada o halde o boya kokusuna maruz kalınca tansiyonum düşmüş, kendimi birden hastanede buldum. Endişelendirmek istemediğim için söylemedim ama yolda bayılmışım, birisi düştüğümü görüp hastaneye götürmüş. Uyanınca da zaten sen aradın sonrasını biliyorsun."
"Hii! Abla neler gelmiş başına şükür ki bulan kişi iyi birisiymiş, kim peki tanıyor musun teşekkür edelim yemeğe falan mı çağırsak?"
"Yok tanımıyorum, sanırım buralı değil not bırakmış uçağa yetişmem lazım kendine gelince haber ver diye mesaj attım teşekkür ettim."
"İyi yapmışsın abla, sen zaten hep en iyisini bilirsin. Öyle çok yardımcı oldun ki bana her zaman, tekrar teşekkür ederim."
"O nasıl laf Sedef! Duymamış olayım, ablalar kardeşlerine her şeyi öğretip yardımcı olurlar. Ayrıca böyle düşünmen beni çok mutlu etti bil."
"Abla doktor ne dedi peki bir sorun yok demi, bak valla endişelendirmemek için söylemedim deme sakın bana!"
Söylesem mi söylemesem mi kararsız kalsam da biriyle paylaşmak her ne kadar gelen sonucu tahmin etsem de tek başıma bir hayal kırıklığını daha kaldırmak istemedim. Dışarıdan bir ses duysam da umursamadım, daha fazla içimde tutmak istemiyorum.
"Yok şöyle bir genel tarama yapacaklar, bir de..."
Derin bir nefes çektim içime, Sedef gözlerime beklenti ve endişeyle baktı. "Bir de ne abla çatlatmasana insanı bak kötü bir şey yok değil mi?"
"Yok, yok sakin ol. Gebelik testi istedi, ilk evrelerde yaşadığım tarzda durumlar olması normalmiş."
Cümlemin bitmesiyle kapının duvara çarparak açılması bir oldu.
"Ne demek gebelik şüphesi?" Berzan'ın gözlerime bakıp umutla sorduğu soruyla Sedef'e baktım. Birazdan olacaklara onun şahit olmasını istemediğim için, "Güzelim bize biraz izin verir misin?" dedim.
"Tabii abla, kendin kötü hissedersen odamdayım seslenmen yeterli."
"Sağ ol kuzum benim, iyi geceler bekleme sen yat sabah konuşuruz."
Hızla kalkıp odadan çıkınca sinirli olduğunu düşündüğüm kısık gözlerimle Berzan'a baktım. "Her şey bitti şimdi de kapı dinlemeye mi başladın?" sert ses tonumla dumura uğradı.
"O ne demek Asmin ben hiç öyle bir şey yapar mıyım? Hastasın diye sana bakmaya geldim tam kapıya geldiğimde de gebelik olayını söyledin. Doğru mu? Hamile misin sen? Ben şimdi baba mı olacağım?" dedi umutla, az sonra umutlarının başına yıkılacağını bilmeden.
"Hangi yüzle soruyorsun bunu sen? Merak etme ama gebe falan değilim. Unuttun mu kısırım ben! Hatta sen de sırf bu yüzden başka bir kadınla evlendin ya!"
"Asmin..."
"Çık şimdi odadan! Derhal!"
"Asmin yapma konuşalım, biliyorsun ben seni çok seviyorum."
"Ne sevmesi ya! Böyle sevgi mi olur! Seven adam aldatır mı? Ha ama pardon sen aldatmadın direkt başka bir kadınla evlendin sen."
"Sedef neden böyle yapıyorsun? Zorunda kalmasam yapmazdım."
"Yapmazdın öyle mi? Hadi zorunda kaldığın için evlendin madem, neden o zaman ilk günden ben buradayken o kadını koynuna aldın?"
Sustu.
Konuşamaz da zaten, o anca o bahanelerle kendini kandırır.
"Artık beni unut. Burada sadece sürenin dolmasını bekliyorum, ben seni kocam olarak görmüyorum, ben senden boşandım. Sen de bunun farkında olsan iyi olur. Gidene kadar sadece aşiretin görevlerini yerine getireceğim sonrasında değil senin yüzünü görmek senin adını bile duymak istemiyorum! Şimdi çık odamdan."
"Asmin, yapma böyle karım gel oturup konuşalım önce güzelce ha beni bir dinle. Bak hem belki şu an hamilesin o zaman Heja'yla evli kalmama gerek kalmaz bi tekrar nikah tazeleriz."
"Ya sen nasıl bir insan oldun böyle ya! Senin bunları bana ya da o kadın yaşatmaya ne hakkın var! Kimsin sen! Şu dakikaya kadar belki baba olmak istediği içindir deyip anlayışla yaklaştım ama artık midemi bulandırıyorsun, sen nasıl bu hale geldin? Beni sevdiğini söyleyen o şefkatli ve iyi kalpli adam nerede, bu karşımdaki canavar kim? Yok, yok ben artık dayanamayacağım çık odamdan!"
"Asmin..." buna daha fazla katlanamayacağım. "Sus! Çık artık odamdan, bu saatte evli bir adamın bekar bir kadının odasında olması doğru değil." Dedim bazı şeylerin farkına daha iyi varması için.
"Ben senin kocanım Asmin, ne demek bekar kadın!" sanki hakkı varmış gibi bir de kızıyor ya iyice çileden çıkıyorum.
"Biz seninle boşandık ve benim fikrim de hala değişmedi sadece süreyi bekliyoruz unuttun mu? Şimdi çık odamdan, döndüğümde seni burada görmek istemiyorum."
Daha fazla konuşmasına izin vermeden başucumda duran sürahiyi alıp mutfağa indim.
Sedef'ten
Hastaneden gelip Asmin ablamı yatırdıktan sonra kimse ona laf edemesin diye yapması gereken ne kadar iş varsa ben yapsam iyi olur. Hem artık bir yerden başlamam lazım, her ne kadar hiç istemesem de yakında o buradan gidecek ve beni koruyan kimse kalmayacak, Ferzan bana güveniyor kendi başıma hayatta kalmam lazım.
Evet, önce bir düşüneyim. Ablam her zaman ilk ne yapardı? Yemek, evet ne yemek pişmesi gerektiğine karar verir.
"Sedef? Odanın ortasında dikilmiş ne yapıyorsun öyle, iyi misin sen?"
"Ay Ferzan korkuttun beni, yapılacak işleri düşünüyordum nerden başlasam diye."
"Güzelim sen niye uğraşıyorsun Fatma abla halleder."
"Yok Ferzan olmaz, Newroz Hanım kızar şimdi, Asmin abla da hasta zaten ben hallederim. Ablam yaparken bana da öğretip yanında tutuyordu beni sıkılmayayım diye, çoğu şeyi öğrendim de ne yemek yapılacak ona karar veremedim. İyisi dediğini yapıp Fatma ablayla konuşalım biz bunu, teşekkür ederim ben gidiyorum."
Arkamdan şaşkınca bana bakan bir Ferzan bırakıp çıktım odadan. Alt kata inip yoluma devam edecektim ki Ciwan babamı gördüm.
"Baba, nasılsın? Bir şey ister misin?"
"Sağ olasın kızım iyiyim, şöyle güzel bir kahveye hayır demem doğrusu."
"Tamam baba, hemen yaparım. Bu arada yemekleri hazırlayacaktım akşama istediğin bir şey var mı yapalım?"
"Asmin daha gelmedi mi hep o bakardı bu işlere? Neden sen bakıyorsun?"
"Ablam biraz rahatsız baba, Ferzan'la birlikte hastaneden aldık onu, odasında şimdi dinleniyor. Ben de onun işlerine bakayım da aksamasın dedim, geldiğimden beri yabancılık çekmeyeyim diye her şeyi benimle birlikte yapınca öğrendim tüm düzeni."
"Güzel kızlarım benim, iyi düşünmüşsün o zaman şöyle güzel bir kuru pilav yapında yiyelim ne zamandır canım çekiyordu. Ben de bir Asmin'e bakayım."
"Tamam baba yaparız biz sen iste yeter. Keşke daha önce söyleseydin."
"Bir şey olmaz hadi kolay gelsin."
"Sağ ol baba." Dedim.
Kendi öz babama diyemediğim kadar çok baba demek istiyorum bana kendi kızından ayrı davranmayan bu yüce gönüllü adama. Beni hiçmişim gibi gönderip bir kere bile arayıp sormayan öz babamdan sonra Ciwan babam gerçek bir baba oldu bana.
"Kolay gelsin abla, Asmin ablam az rahatsız bugün birlikte yapacağız işleri."
Elinde patates soyan Fatma abla telaşla bıraktı elindekileri, "Ne oldu? Neyi var Asmin kızımın?" dedi.
"Sakin ol abla önemli bir şey yok. Sadece biraz tansiyonu düşmüş, doktor baktı iyi şimdi odada dinleniyor."
"Ben bir gidip bakayım bir şeye ihtiyacı vardır belki."
"Gitme abla gel Ciwan babam yanında, ben de kontrol ettim bir şey istemiyor şu yemekleri hazırlayalım sen götürürsün biraz yer hem de görmüş olursun."
"Öyle mi diyorsun?"
"Evet abla, çok rahatsız etmeyelim de dinlensin biraz."
"Ee ne yemek yapalım o zaman?"
"Babam kuru pilav istedi az önce, onu yapalım yanına da bir şeyler düşünürüz."
"Heja Hanım da patates tava istedi ben de onu yapıyordum."
Ablamın yokluğunu fırsat bilmiş belli, yoksa çok istiyorsa girip kendi yapardı. Neyse bulaşmamak en iyisi yapalım gitsin elimize yapışmaz.
"Tamam abla sen devam et ona, ben de bir kahve yapayım babama."
"Tamam kızım."
"Ooo kolay gelsin hanımlar, neler yapıyorsunuz bakalım? Kurtarıcınız size yardıma geldi." Diye enerjik bir giriş yaptı Avbin.
"Gel deli kız gel, biz de tam yemeklere başlıyorduk yine zamanında geldin."
"Asla şaşmam Fatma Sultan, dur bir dakika bakalım bir, iki, üç, dört, benle beş. Ee bir kişi eksik, büyük yengem nerde küçük yengem?" dedi bana. Bu kızın enerjisi beni öyle mutlu ediyor ki çevremdeyken farkında bile olmadan birden modum yükseliyor.
"Tansiyonu düşmüş odasında dinleniyor."
"İyi mi şimdi ben bir çıkıp bakayım dur hemen geliyorum."
"Dur dur gel, dinleniyor şimdi rahatsız etmeyelim hiç. Sende Fatma abla ile yemek götürürken çıkar bakarsın."
Kararsızlıkla baktı, "İyi madem öyle yapalım. Ne yapıyoruz peki?" dedi.
"Baban kuru pilav istemiş yanına da Heja Patates tava istedi ben de onu yapıyordum şimdi. Sedef babana kahve götürecek gel sen de fasulyeye başla Sedef'te gelince pilav yapar. Tatlıyı da sonra düşünürüz." Dedi Fatma abla.
Ben ona uyup kahveyi yapmak için elime cezveyi aldım, Avbin de fasulyeyi almak için kilere gitti.
"Abla oldu bu ben hemen çıkarıp geliyorum."
"Kızım sen yine de bir Asmin'e de bak belki bir şeye ihtiyacı vardır."
"Tamam abla bakarım."
Yukarı çıkarken salona geçen Heja ve Newroz Hanımı gördüm. "Ooo gelin hanıma bakın bir, kendine keyif için kahve de yapmış." Dedi. Usulca gülümsedim, "Yok Newroz Hanım, Ciwan babama yaptım az önce istedi yoksa mutfakta yemeklere başladık." Burun kıvırdı, "İyi bana da getir bir kahve." deyip önümden geçip oturma odasına geçti. "Benim ki de şekerli olsun." Heja da istediğini söyleyip salona geçince derin bir nefes alıp içeri girdim.
"Buyur baba, afiyet olsun."
"Sağ ol kızım. Keşke birileri de senden bir şeyler öğrenseler." Dedi imayla Heja'ya bakarak ama o umursamadan elindeki telefonla ilgilendiği için fark etmedi.
Gülümseyip aşağı inip tekrar kahve yapıp yukarı çıktım, "Afiyet olsun." Deyip verip konuşmadan tekrar mutfağa döndüm.
"İnanmıyorum ya! Bu kadın hepimize hizmetçi gibi davranıyor, abim de buna resmen göz yumuyor!" diye Avbin sinirle söylendi.
"Boş ver takılma tamam de geç." Diyebildim sadece aksi bir şekilde davranmak huzursuzluk çıkarmaktan başka bir işe yaramaz.
"Yok öyle, biz neysek Heja Hanım da o bu evde, hele de daha Hanımağa bile olmadı! Hanımağa hala Asmin yengem ona bile laf sokmaya çalışıyor ya çıldırıyorum!"
İçeri elinde fincanla tam da konu odağı olan Heja girdi. Önce gözlerini tüm mutfakta gezdirip masadaki patatesleri görünce tatmin olmuş gibi gülse de sonra kaşlarını çatıp bana odaklandı. Elindeki fincanı uzatıp, "Bunun şekeri fazla olmuş! Ne beceriksiz bir kadınsın sen! Bir daha yap, şekeri de düzgün olsun. Bu sefer becerirsin umarım!"
"Ne dedin sen?" duyduğu Ferzan'ın sorusuyla gözlerini kapatıp korkuyla yutkundu.
"Sana ne dedin sen diye sordum!"
"Ferzan sorun yok tamam." Desem de cümlemi elini yukarı kaldırıp susturdu beni.
"Sana son kez soruyorum, ne dedin sen diyorum!" öyle bir tonda söyledi ki bağırsa bu kadar korkutamazdı.
"K- Kahve kahvenin şekeri fazla olmuş onu söyledim."
"Bana bak sen çok oldun ama artık! Benim karım kimsenin hizmetçisi değil! Bu mutfaktaki kimse hizmetçi değil, bir şey istiyorsan Sedef, Avbin ya da Asmin gibi gelip kendin yapar yersin. Fatma abla bu kadının hiçbir istediğini yapmayacaksınız, yoksa büyüğüm demem kalbinizi kırarım."
"Onların işi bu ama ben mi yapacağım yemekleri kahveyi."
"Hayır onların işi bu değil onların işi yardım etmek, sen de mecbur yapacaksın."
"Abi patatesi de o istemiş babam fasulye istedi kendi yapsın onu da Fatma ablanın işi var." Dedi Avbin araya girip.
İçeri Ruken anne girdi, "Oğlum ne oluyor ne bu gürültü?" dedi.
"Birileri haddini bilmiyordu bildirdim! Anne bak son kez söylüyorum, benim karım hizmetçi değil kimseye hizmet edip çayını kahvesini vermeyecek kendi istemedikçe hele de o kadına asla! Bir daha görürsem kötü şeyler olur, al gelinini karşına konuş çok yüz bulmasın beni istemediğim şeyler yapmak zorunda bırakmasın." Deyip bana döndü bu sefer.
"Anlaştık mı karıcım? Çok kahve yapmak istersen bana ya da babama yap, geçen yaptığını çok beğenmiş amcama öve öve bitiremedi." Dedi.
"Tamam Ferzan, sen neden gelmiştin?"
"Sana bakmaya geldim, çalışma odasına çıkıyorum ben. Yemek hazır olana kadar halletmem gereken birkaç dosya var. Bir de Okan'la konuşmamız lazım bir ara, mesaj atmış akşam bana hatırlat olur mu?"
"Olur."
Ruken anne Heja'yı patateslerin başına oturtup bana döndü, "Kızım baban seni çağırıyor bahçeye indi git bir bak."
"Tamam anne."
Deyip dışarı çıktım, az ileride çardakta tek başına oturan Ciwan babamın yanına gidip, "Beni istemişsin baba." Dedim.
"Gel kızım şöyle otur az yanıma." Dedi. Dediğini yapıp yanına oturunca bana dönüp, "Bak kızım az önce olanlara şahitlik ettim ama kocan hallettiği için karışmasam da benim de iki çift lafım var." Dedi. Umarım kızmaz, ben Ferzan'ı durdurmaya çalıştığımda keşke dursaydı.
"Sen benim gelinimsin karşındaki kim olursa olsun kesinlikle kendini ezdirme olur mu güzel kızım. Tamam Heja da gelinim ama Allah'a şükür sen de Asmin de hiç onun gibi olmadınız. O biraz da Newroz Hanımdan yüz bulup yapıyor bunları. Sen sakın izin verme olur mu?"
"Ben huzursuzluk olmasın diye..."
Elinin birine dizime koyup susturdu beni, "Sen insan değil misin kızım, bırak çıksın huzursuzluk da önemli olan bu çatı altında herkesin mutlu olması. Sen mutsuz olup o mutlu olunca olmaz. Bundan sona kimseye kendini ezdirdiğini görmek istemiyorum."
"Tamam baba." Diyebildim sadece nasıl yapacağımı bilmesem de.
"Al bakalım bu da benim sana küçük bir hediyem olsun, kaç gündür aklımda bir türlü gelmemişti. Aç bakalım beğenecek misin?"
Elindeki küçük kutuyu alıp açtım, içinden önceden sözünü verdiği telefon çıktı. Ben unuttu sanmıştım aradan zaman geçtiği için. "Teşekkür ederim baba çok güzel ama ben bunu kullanamam ki bilmiyorum hiç." Dedim.
"Meraklanma sen Avbin de Ferzan da öğretir sana. Hadi git şimdi yapın bakalım akşam yemeğini acıktık yahu!" dedi şakadan kızarak.
Elimdeki kutuyla içeri girdiğim anda Avbin bana dönüp çığlık attı, "Oha yenge o nerden çıktı, daha Türkiye'de satışı bile başlamadı!"
"Babam hediye etti." Tam kullanmayı öğretir misin diye soracaktım ki Heja'nın bana bakışlarını görünce vazgeçip "Ben odaya bırakıp geleyim öyle devam edelim yemeklere." Dedim.
"Gelme geri hiç sen yenge bitti zaten en son tatlı kaldı onu ben yapacağım, Asmin yengeme bak sen nasıl olmuş ben de birazdan çıkarım yanına."
"Tamam o zaman." Dedim ve oda yerine Ferzan'a göstermek için bizim katta bulunan çalışma odasına geçtim.
Kapıyı tıklatıp, "Ferzan gelebilir miyim?" dedim.
"Gel Sedef benim de işim bitti zaten." Deyince arılık tuttuğum kapıdan içeri girdim.
"Babam hediye olarak almış bunu ama ben kullanmayı bilmiyorum sen gösterir misin?"
"Oo Ciwan Ağa açmış kesenin ağzını." Dedi keyifle, "Gel bakalım otur şuaraya." dedi ve kendisi de masadan kalkıp cam önündeki koltuğa yanıma oturdu. O söylediğine göre telefonun kurulumunu yaparken ben de öylece durmuş onu izliyordum. Son zamanlarda bunu hep yapasım geliyor. Kokusu, sesi ya da ne biliyim tek bir hareketi bile dikkatimi fazlaca çekiyor.
Ara ara Asmin ablamı kontrol etmek için çıkmam dışında akşam yemeğine kadar o çalışma odasında telefonu nasıl kullanacağımı tane tane bana anlatıp defalarca tekrarlatarak gösterdi. Yemek saatinde aşağı inip masaya oturduk.
Her zamankinin aksine bugün masadan çatal kaşık sesleri haricinde bir ses çıkmıyor. Bu tarz durumlar beni gerçekten çok geriyor. Gözümü masada gezdirip Ciwan babamın tabağının bittiğini görünce kalkıp önünden aldım tabağını, "Sedef bana da getir, benim ki de bitti." Heja'nın konuşmasıyla Ferzan elini sertçe masaya vurdu.
"Ben seni daha sabah uyarmadım mı!" diye kükredi. "Benim karım senin hizmetçin değil kalk kendin al! Benim karım burada kimseye hizmet etmek zorunda değil babama da istediği için yapıyor. Ben bile Sedef'ten senin üslubunda bir şey istemezken sana ne oluyor! Kimsin sen! Abi karını son kez uyarıyorum bir daha olmasın!" dedi ve kimseye bakmadan "Bırak o tabağı Sedef bugün tüm sevisi Heja yapacak." Dedi.
"Bana pilavla karışık getir Heja." Dedi Ciwan babam. Bunun üzerine kimse söz söyleyemedi.
Sinirle elimden tabağı alıp çıkınca Ciwan babam, "Bu sene kışı Mardin'deki konakta geçirelim. Geçen sene çok zorlandık burada, yollar iş için sıkıntı yaptı baştan önlemimizi alalım." Dedi.
"Olur baba ben de aynı şeyi düşünmüştüm." Dedi Berzan abi, sevinçle yerime oturdum.
Yani şimdi bu Asmin ablayı istediğim zaman görebileceğim anlamına mı geliyor?
İnstagram ve Tiktok üzerinden videolar, duyurular ve yeni bölülerden kesitler için "birbulutkalemi" kullanıcı adı aratıp takip edebilirsiniz...
|
0% |