Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Bölüm 12

@birbulutkalemi

 

"Ben sana demedim mi misafirim varken bu odadan çıkmayacaksın diye! Kal biraz burada da aklın başına gelsin!"

 

"Yapma lütfen, çok korkuyorum oradan, götürme beni oraya! Söz veriyorum bir daha tuvalet için bile çıkmayacağım oradan! Lütfen kapatma beni oraya, çok karanlık orası!"

 

"İyi ya ne güzel işte seversin sen orayı. Yürü beni daha fazla kızdırma istemeyeceğim şeyler yaptırma bana! Bunlar hep seni baban gibi dövmüyorum diyeyse değerli olduğundan değil ölmüş anama verdiğim son sözüm olduğundan. Gir şimdi buraya ben diyene kadar çıkmak yok."

 

"Mustafa! Lütfen beni burada bırakma! Lütfen söz veriyorum bir daha yapmayacağım ne olur başka ceza ver bana..."

 

"Gitme! Bırakma beni burada Mustafa, çok karanlık burası, lütfen!"

 

"Söz çıkmayacağım bir daha, konuşmam da kimseyle lütfen!"

 

"Bırakma beni burada... Ne olur!"

 

"Karanlık, çok karanlık!"

 

"Sedef..." hafifçe sarsılan bedenimle sıçrayıp kalktım. Derin derin alıp verdiğim nefesleri birinin bana sıkıca sarılmasıyla tuttum içimde.

 

"Şişt sakin ol, ben buradayım. Yanındayım sedef sadece kabustu." Saçlarımı okşayıp usulca kulağıma fısıldadıkları yavaş yavaş açılan bilincimle daha anlaşılır oldu.

 

"Ferzan?"

 

"Benim, benim sakin ol. Kötü bir rüya gördün sadece, her şey yolunda. Yanımdasın, güvendesin ben yanındayken kimse sana bir şey yapamaz! İzin vermem tamam mı!" beni kollarından ayırıp şakaklarımdan akan terleri elleriyle silip saçlarımı geriye iteledi. Hemen yan komodinin üzerinde duran bardağı bana uzatıp, "Al biraz iç kendine gel." Dedi. Bardağı elinden alıp birkaç küçük yudum alsam da bulanan midemle geri uzattım ona.

 

Bardağı yerine bırakıp endişeyle bana bakıp, "Daha iyi misin?" dedi. Hala orada olmadığıma ikna olmak için odada gözlerimi gezdirdim. Fark ettirmemeye çalışarak ona biraz daha yanaşıp dizlerine temas ettiğim an gerçekliğine emin olunca usulca başımı salladım.

 

"İyiyim, teşekkür ederim." Beni yalnız bırakmamış olmasına ettim aslında teşekkürümü.

 

"Ne teşekkürü Sedef, lafı mı olur bunun? Sen iyi ol o bana yeter."

 

"Ben sadece yanımda olduğun bana böyle destek olduğun için etmek istedim." Dedim kısıkça. Gördüğüm kâbus beni yeniden o zamanlara götürdü sanki. Birdenbire yine konuşmak için bile çekinirken buldum kendimi.

 

"Tamam senin rüyadan dolayı kafan karıştı sanırım, sana aynı şeyleri bir kez daha yaşatmamak uğruna ne gördüğünü sormayacağım. Gel daha sabaha çok var uyuyalım tekrar ama anlatmak istersen dinlerim de sadece dediğim gibi tekrar kötü olmanı istemiyorum." Dedi endişeyle kendisini yanlış anlamamdan korktuğu için açıklamaya çalışarak.

 

"Sorun değil haklısın anlatıp tekrar yaşamak istemiyorum ama uyuyabileceğimi de sanmıyorum, sen uyu ben otursam olur mu?"

 

"Olmaz öyle şey, şimdi uyumazsan yarın çok yorgun düşersin taşınacağımız için bir sürü iş olacak ben de seni öğrendim artık, yerinde bir dakika durmadan oradan oraya koşacaksın."

 

"Olsun yorulmam ben, şimdi uyuyabileceğimi sanmıyorum. Korkuyorum Ferzan." Dedim açıkça beni zorlamaması için.

 

"Yanlış anlamazsan rahatlayıp uyuman için sana sarılabilirim, böylece varlığımı hissedip güvende olduğunu bilirsen uyursun. Olur mu?" bedenimdeki bütün kanın birden yanaklarıma hücum ettiğini hissettim.

 

Tamam her ne kadar buraya geldiğimden beri aynı yatakta yatsak da her zaman ikimizde yatağın bir ucunda uyuyup sabahına yine aynı yerlerde uyanıyorduk. Ben buna bile yeni yeni alışırken şimdi nasıl ona sarılıp uyuyabilirim ki?

 

"Çekinmeni gerektirecek bir şey yok, her ne kadar aramızda bir şey geçmese de hem dinen hem de resmi olarak eşimsin sen benim. Elbette ki benim senden böyle bir beklentim yok ama ne olursa olsun her şartta benim sana destek olmamdan, yanında olmamdan daha doğal bir şey yok. Hem eş olmak için illa aramızda o tarz şeylerin olmasına da gerek yok. Anlaşma da olsa ben senin kocanım, çekineceğin hiçbir şey yok beni istediğin gibi kullanabilirsin." Dedi sonlara doğru biraz da dalgaya alarak.

 

Hayatım boyunca ilk defa kendim için bir şey yapmak, bencil olmak istedim. O taş zeminde incecik bir battaniyenin üzerinde yarım yamalık uyuduğum senelerin acısını çıkarmak istedim. Şu kısacık ömrümde belki de ilk defa yanımda güvendiğin biriyle tıpkı izlediğim filmlerdeki gibi gerçek bir karı koca olarak uyumak istedim ama tüm bunlara rağmen Ferzan'a yine de bana yaptığı tüm iyilikler için kıyamayıp, "Rahatsız olmaz mısın?" dedim.

 

"Kollarımda senin gibi birisi uyurken mi? Sanmam, aksine benimle uyumak istediğin için ancak mutlu olurum." Dedi. Umarım içimi rahatlatmak için söylemiyordur.

 

Utandığım için bir şey demedim sadece uzandım tekrar. Oysa kararsız bir ifadeyle sırt üstü uzandı yanıma yine. Yavaşça kayıp göğsüne yasladım başımı. Önce nefesini tutsa da gecikmeden hemen bir kolunu belime yaslayıp hafif yan döndü ve diğer eliyle saçlarımı okşamaya başladı.

 

"Uyu hadi, ben yanındayım. Söz veriyorum seni kötü etkileyen kabusların bile olsa onlardan dahi koruyup uzak tutmak için elimden geleni yapacağım. Kötü olduğunu hissettiğim an uyandıracağım seni."

 

"Beklemene gerek yok, sen de uyu yoksa kendimi çok kötü hissederim. Zaten sen varken kendimi güvende hissediyorum, uyanık kalmana gerek yok varlığın yeter."

 

Başımı yasladığım göğsünde normalin aksine hızla atan kalp atış sesleri kulağıma doldu. Sanırım belli etmiyor ama onu da korkutmuş olmalıyım, aynı benim gibi kalbi hızlı atıyor. Ben ne zaman korksam öyle olduğu için bunun yalnızca korkudan olduğunu biliyorum. Bir an önce uyursam o da rahatlar artık korkmadığım için.

 

"İyi geceler Ferzan."

 

"İyi geceler güzelim." Dedi ve saçlarımın arasında dudaklarını hissettim ama öpüp öpmediğine emin olamadım belirsiz bir temastı belki sarıldığı için bile değmiş olabilir.

 

Kolları arasında gerçekten huzurlu olsam da ilk defa bir erkeğin kolları arasında olmak bastırmaya çalıştığım heyecanımı iyice körüklüyor bu da uyumamı zorlaştırıyor.

 

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hayli uzun bir süre olduğu kesin. İkimizin de kalp atışları normale dönmüş, o anları üzerimizden atmış sakinleşmiştik. "Uyuyamadın mı?" dedi Ferzan. Eli hala saçlarımda usul usul okşamaya devam ederken.

 

"Hayır, biraz heyecanlandım sanırım. En son ne zaman biriyle uyudum bilmiyorum. Çocukken bile korktuğum zamanlar kimse uyumazdı benimle. Babam annemin bizimle uyumasına izin vermezdi, her şeyi kendimizin yapmasını isterdi. Korkularımızın üstüne gitmezsek ondan kurtulamazmışız, o yüzden kâbus da görsem hep yalnız uyudum."

 

"Annen karşı çıkmaz mıydı babana?"

 

"Küçüktüm çok hatırlamıyorum, hatırladığım birkaç anı var ama onda da çıkmazdı. Babam annem için ilah gibi bir şeydi. O ne derse en doğrusu odur, o yap derse yapar yapma derse yapmazdı. Bizi onun yanında kucağına bile almazdı. Gerçi abimde durum biraz daha farklıydı, babam annemden ona iyi bakmasını isterdi hep. O yaşımda bile abime hizmet ettiğimi hatırlıyorum."

 

Buraya geldikten sonra bu tutumun hiç de normal olmadığını fark etmem sadece üç günümü aldı. Şimdi hiç anlam vermemem de bu yüzden. Bir insan neden öyle yapar ki evladına?

 

"Şimdi kimseye yapmak zorunda değilsin Sedef. Seni geçmişinden koruyamam ama şimdi bunu yapabilirim. Lütfen kendini kimseye ezdirme olur mu sen benim karımsın, karım olmasan bile senin işin bu değil tamam mı?"

 

"Deniyorum ama öyle olduğu zaman hep bir sorun çıkıyor Ferzan. Ben benim için ailenle aranın kötü olmasını istemiyorum. Zaten başına bela oldum, bir de ailenle aran kötü olursa benim yüzümden mutlu olamam ki! Ben senin bana yaptığın tüm bu iyiliklerden sonra senin de mutlu olmanı istiyorum ve biliyorum ki insan ailesi olmadığı ya da onlarla arası kötü olunca kendisini çok kötü hissediyor."

 

"Sen de benim ailemsin Sedef, sen mutsuz olursan ben de mutsuz olurum. O yüzden ikimiz dışında kimseyi önemsemeni istemiyorum. Sen mutlu olursan ben de mutlu olurum anlaştık mı?"

 

"Tamam, daha çok dikkat edeceğim senin için."

 

"O zaman artık uyumamız lazım, sabaha az kaldı ne kadar uyursak o kadar iyi olur. Yorucu bir gün olacak. Siz konağı hallederken biz de şirketteki önemli evrakları ve de oraya gitmesi gerekenleri halledeceğiz. Bak şimdiden uyarıyorum kendini çok yormana gerek yok, sadece gerekli gördüklerini yanına al zaten bir ayağımız yine burada olacak her şeyi toparlamana gerek yok. Lazım olanları oradan da alırız. Gerçi ben talimat verdim, oradaki odamı yeniliyorlar sana uygun kıyafet falan da alacaklar sen ona göre yap hazırlığını tamam mı?"

 

"Tamam Ferzan, biz Asmin abla ve Avbin'le hallederiz."

 

"Tamam, hadi kapat şimdi gözlerini."

 

"İyi uykular Ferzan."

 

"İyi uykular Sedef..."

 

Buraya geldiğimden beri onunla böyle uzun uzun konuşma fırsatımız olmamıştı hiç, şimdi onunla böyle kötü bir konuda da olsa uzun uzun konuşmak o kadar iyi geldi ki umarım bunu daha sonra yine tekrar ederiz. Hala saçlarımın arasında usul usul dolaşan eli beni iyice rahatlatıp gevşetti ve ne ara daldım uykuya hatırlamıyorum.

 

Gözüme delip geçen güneş ışıklarından korunmak için başımı yastığa biraz daha gömdüm ama burnuma Ferzan'ın yoğun kokusu gelince birden aklıma gece olanlar düştü. Utançla bulunduğum yerde rahatsızca kıpırdandım, adamın tüm gece benim için uyanık kalması yetmezmiş gibi şimdi de yerimde durmayıp onu rahatsız ediyorum.

 

Usulca gözümü açtığım anda başımı resmen boynuna soktuğumu gördüm. Bulunduğum yerden biraz geri çekilip uyuyup uyumadığını kontrol etmek istediğimde ise mahmurca bana bakan gözlerini gördüm.

 

"Özür dilerim seni de uyandırdım değil mi? Ben hemen kalkıyorum sen devam et lütfen." Dedim ve doğrulacağım zaman kolumdan tutulup çekilmemle kendimi tekrar kolları arasında buldum.

 

"Sana öğretmemiz gereken bir şey daha varmış Sedef Hanım."

 

Ne dediğine anlam veremeyip sorgularcasına ona baktım devam etmesi için.

 

"Yeni uyanmış birisine öncelikle günaydın, iyi sabahlar ya da hayırlı sabahlar ve benzeri şeyler söylenir." Dedi gülümseyerek. Bu arada hala kolları arasında göğsünde yatıyorum ve ağzından çıkan her kelimede ılık nefesi saçlarıma karışırken neye odaklanmam gerektiğini bilmiyorum.

 

"Günaydın Ferzan." Dedim yüzüme sıcak olduğunu umduğum bir gülümseme kondurup.

 

"Günaydın karıcım." Yalnızken ilk defa hitap olarak duyduğum bu kelime beni hem şaşırtıp hem de heyecanlandırdı, umarım kalbimin sesi ona ulaşmıyordur yoksa bir de bunun için utanmam gerekecek.

 

"Ferzan!" dedim ne diyeceğimi bilemeyip.

 

"Ne var karım değil misin derim tabii!" dedi o kısa arada ne düşündü bilmiyorum ama hemen ekleme yaptı cümlesine, "Sen rahatsız olduysan orası ayrı söylemem bir daha." Dedi.

 

İşin garip tarafı da bu ya hiç rahatsız olmadım, aksine çokça hoşuma gitti.

 

"Hayır rahatsız olmadım, senin gibi bir adamın formaliteden bile olsa karısı olmak çok güzel. Sadece biraz utandım." Tüm yüzümle birlikte boynuma kadar kızardığıma eminim, oysa onunla tanışana kadar utanmanın nasıl bir his olduğunu bile bilmezdim. Benim bildiğim tek duygu özlem ve korkuydu.

 

"Benim gibi bir adam öyle mi? Neyim varmış ki benim?" ikimizin arasında uyuşan kolumu farkında bile olmadan uzattım ama bu hamlemin ona sarılmakla aynı şey olduğunu biraz geç fark ettim. Kolumu karnından çekip çekmemek arasında gidip gelirken ikilemimi anlamış gibi boştaki eli ile karnındaki elimi tuttu. Bense onun bu hamlesiyle her şeyi unutup yalnızca nefesimi tuttum.

 

"Bu kadar zor mu ya? Yoksa çok mu kötü özelliğim var da saymaktan mı korktun?" dedi benimle uğraşarak. O an hatırladım sorusunu.

 

"Senin çok güzel bir kalbin var Ferzan, tek bu da değil iyi yürekli, düşünceli, güvenilir, sözüne sadık ve yakışıklı bir adamsın. Tabii daha bir sürü var ama şimdi ilk aklıma gelenler bunlar."

 

"Sandığın kadar iyi birisi değilim, bu saydıklarının hepsi senin iyiliğinin yansıması. Sen beni daha iyi bir adam yapıyorsun Sedef, ben yalnız sana böyleyim. Yoksa dışarıdakilere sorsan aksi, suratsız ve çekilmez adamın tekiyim." Dedi anlamamı istercesine büyük bir ciddiyetle.

 

"Olsun, öyle olsan da ben senin kalbindeki iyiliği gördüm."

 

"Böyle düşünmen beni çok mutlu etti karıcım." Dedi ciddileşen ortamı bozmak içi muzipçe.

 

"Ne demek kocacım, nihayetinde benim kocamsın biraz övmem iyi olur." Dedim bende ilk defa onu taklit edip ona takılarak. Bu halim mi yoksa hitabım mı bilmiyorum ama bana bakarken gözleri parladı. Sanki ben çok büyük bir şeyi başarmışım gibi gurur vardı bakışlarında.

 

"Hep böyle ol Sedef, içinden geçeni acaba ne derler diye söylemekten çekinme. Hep böyle ol, söyleyeceğin şey kötü olsa bile unutma ben hep senin yanında destekçin, arkanda dağın ya da önünde kalkanın olurum. Sen yeter ki böyle ol."

 

"Sen yanımda olduğun sürece düşünmüyorum ki zaten. Biliyorum her şartta bana destek olacağını."

 

"Hadi kalkalım artık diğerleri çoktan başladı bile. Sen gece boyunca uyumadığın için ben bilerek kaldırmadım seni. Kahvaltımızı yapalım da işe koyulalım, sana da birisi laf edecek olursa kocam bırakmadı dersin tamam mı?"

 

"Ferzan ya keşke kaldırsaydın, ayıp oldu şimdi tüm iş onlara kaldı."

 

"Güzelim ayıp olan bir şey yok, ayrıca çok iş de yok. Zaten orada her şey var kıyafetten eşyaya kadar. Burası da kapanmayacak siz sadece kişisel eşyaları toparlayacaksınız."

 

Sonrası ise çok hızlı gelişti, hemen giyinip aşağı indim ve bize hızlıca birer tost hazırladım. Ferzan'la yedikten sonra o şirkete, ben de tıpkı diğerleri gibi eşyalarımızı toparlamak için odamıza döndüm.

 

Birkaç saat içinde aynen Ferzan'ın istediği gibi sadece önemli, özel ve ilk günler lazım olabilecek şeyleri toparladım. Şimdi ise aşağıda ne durumdalar diye bakmaya gidiyorum. Bundan yarım saat önce Asmin ablam odalarda işlerinin bittiğini mutfağa geçeceklerini söylemek için yanıma gelmişti şimdi ben de gidip yardım etmesem olmaz.

 

"Kolay gelsin abla, ben ne yapayım bitti yukarıda işim?" Dedim mutfağa girdiğimde. Herkes bir olmuş akşam için bir yemek hazırlıyorlar, bir ben bir de Heja yokmuş anlaşılan.

 

"Valla yenge biz yemekleri yaparken sen de bir kileri kontrol etsen bozulacak bir şey var mı diye malum yarın sabah erkenden yola çıkacağız ben bakacaktım normalde de yemek yetişsin diye gidemedim." Dedi Avbin.

 

"Tamam, ben bakarım şimdi o zaman."

 

Mutfaktan çıkınca arka bahçede kalan, sonradan kiler olması için yapılan küçük odaya geçtim. İçeride cam olmadığı için karanlıktı ışığı açmayı unutmuşum, hemen çıkıp kapının tam yanında bulunan prizden ışığı yakıp tekrar girdim içeri.

 

Her kavanozu, kovayı ya da torbalarda bulunan kuru gıdaları kontrol ettikten sonra tam diğer duvardaki raflara bakmak için arkamı dönmüştüm ki önce kapı çarparak kapandı sonra da ışıklar söndü.

 

Korkuyla bulunduğum yerde dondum, bir adım atıp bağıramadım bile. Mustafa mı geldi? Evden çıktığım için cezalandırıyor evet kesin ölmedi o beni denedi! Ben de yine oyununu fark edemedim! Geldi burada! Cezalıyım yine!

 

Yok! Yok olmaz ki! Ferzan yalan söylemez! O hiç yalan söylemez hem o ne dediyse çıktı, söylediği her şeyi yaptı! O öldü dediyse ölmüştür! Polis! Polisler de vardı! Evet, evet öldü! Sakin ol Sedef! Sakin ol Ferzan gelip seni bulacak! O sana söz verdi, seni hep bulur! Sana bir şey olmasına izin vermez.

 

Ama burada olduğumu bilmiyor ki nasıl bulacak beni? Düşün! Düşün Sedef! Ellerimle başıma vurup, sanki böyle yapınca daha çok çalışacakmış gibi düşünmeye çalışıyorum ama karanlıktan ve tıpkı o bodrumda gibi hissettiğim için aklıma hiçbir şey gelmiyor.

 

Orada yalnız olurdum ama burada bir sürü insan var! Evet Sedef şimdi korkunu biraz yenip kapıya git ve bağır, birileri sana yardım eder! Hem sen hiç burada ceza almadın ki kimse sana ceza veremez Ferzan hepsine kızar!

 

Titreyen bacaklarımla bir adım attım, attığım adımla ayağım bir şeye takılınca korkuyla tekrar eski yerine çektim ayağımı. Burada fare yok! Bura orası değil sakin ol Sedef...

 

"Kimse yok mu..." bağırmak istesem bile korkudan sesim çıkmadı. Gidecekler, beni burada bırakıp gidecekler! Yine yapayalnız kalacağım!

 

"İmdat! Yardım edin burada kaldım!"

 

Sıklaşan nefeslerimle başım dönmeye başladı. Aldığım nefes bana yetmiyor gibi titreyen bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı. İçime çekmeye alıştığım her nefesle alnımdan yeni bir ter damlasının aktığını hissediyorum, kollarım ve bacaklarım uyuşmuş gibi karıncalanıyor. Ağzımı bir kez daha açtım bağırmak için ama sesim çıkmadı yine, en son hafifleyen bedenimle başımda bir acı hissettim...

 

 

 

 

 

Asmin 'den

 

 

 

Yine olmadı, kurtulamadım ondan. Benim kurtulmak için gittiğim yere gelmeleri canımı sıksa da bir yandan da yalnız olmayacağımı bilmek içimi rahatlatıyor ne yalan söyleyeyim. En azından Sedef'i ve Avbin'i hatta Ferzan'ı da görürüm arada.

 

"Yenge! İkidir sana sesleniyorum dalmışsın iyi misin?" dedi Avbin ocağın altını kapatırken.

 

"İyiyim bir şey yok, sen ne diyordun?" ne kadar bana yenge deme desem de ısrarla vazgeçmiyor, ağız alışkanlığı abimi boşasan da ben seni öyle tanıdım bildim en azından gidene kadar desem olmaz mı deyince kıyamadım.

 

Kim nasıl isterse öyle seslensin, onlar sırf bana yenge dediler diye onunla karı koca olacak değilim. Alt tarafı bir hitap.

 

"Sedef yengem gelmedi hala merak ettim, az önce Berfe kilere baktı ışığı kapalı kapısının sürgüsü de çekiliymiş odasına da gönderdim orada da yok nerede sen biliyor musun?" dedi.

 

"Nasıl yok? Sedef bizsiz oturma odalarında oturmuyor ki hiç, odasında da değilse nerede? Acaba Ferzan mı gelip aldı?" endişeyle sıraladığım cümleleri başını sallayıp reddetti.

 

"Yok abim gelmedi daha eve, gelse duyardık."

 

"Sen yemeklere bak, ben bir yukarı bakayım yoksa arar sorarız."

 

"Tamam yenge."

 

Mutfaktan çıkıp her odaya tek tek baksam da onu bulamadım. Ne yapacağımı bilemeyip Ferzan'ı aradım.

 

"Yengem ne yapıyorsun, neredesin?" dedim telaş ettirmemek için seslerden anladığım kadarıyla arabada olsa gerek birden duyup kaza fala yapar maazallah.

 

"Yoldayım yenge, konağa gelmek üzereyim ne oldu?"

 

"Çok var mı yengem sana bir işim düştü de?"

 

"Yok yenge hatta döndüm şimdi köşeyi iki dakikaya oradayım, hayırdır senin ne işin düştü?"

 

"Gelince anlatırım ikinci kattayım direkt benim yanıma gel olur mu?"

 

"Tamam yenge geliyorum hemen." En iyisi geldiği an söylemek, belki biz evham yapıyoruzdur buralardadır boşa telaşlandırmayalım.

 

En son Newroz Hanım'ın kullandığı oturma odası kaldı sadece, hiç orada olacağını ummasam da belki bir şey istemiştir diye oraya da baksam iyi olur. Elimi kapı koluna attığımda içeriden gelen sesle durdum.

 

"Öğrenirlerse çok kızarlar Hanımağam." Dedi Heja, neyi öğrenirsek kızarız ki?

 

O sırada arkamdan bir ses geldi, dönüp baktığımda Ferzan'ı gördüm. Ne yaptığımı anlamamış gibi bana bakıyordu. Elimi dudağıma götürüp sus işareti yapınca tek kaşını kaldırıp yanıma geldi.

 

"Sedef'i arıyordum, tam buraya bakacaktım ki öğrenirlerse kızarlar falan diye konuşuyorlardı yine bir şeyler karıştırıyorlar Ferzan."

 

Kısık sesle konuşmamdan sonra o da benim gibi kapıya yaklaşıp dinlemeye başladı.

 

"Hala kimse bulamadı Hanımağam, sen iyi düşündün biraz kalsın orada da aklı başına gelsin!"

 

"Gelsin tabii! Yılan ne yaptı etti de kandırdı Ferzan'ımı bilmem."

 

Başımı çevirip Ferzan'a baktım, meraklı ifadesi gitmiş yüzünü sinir kaplamıştı. "Ferzan, Sedef yok ortada onu arıyordum ben bir şeyler istemiştir diye buraya geldim en son."

 

Ferzan cümlemi bitirmemi bile beklemeden hışımla kapıyı açıp içeri girdi.

 

"Bir kez soracağım, karım nerede?" dedi. Tüyler ürperten bir tonda.

 

Heja korkuyla yutkunsa da Newroz Hanım kaşlarını çatıp, "Biz ne bilelim karın nerede..." Ferzan konuşmasına bile izin vermeden elini kaldırdı susması için.

 

"Tüm konuşmalarınızı duydum, söyleyin ne yaptınız ona! Karım nerede son kez soruyorum!"

 

En son kilere gitmişti, arka bahçede gözden uzakta kapası kapalı olunca kimse girmez biz hariç bunlar oraya kilitlemiş olmasın.

 

"Ferzan en son kilere gitmişti, kızlar bakmış kilitliymiş ama oradan sonra kimse görmedi belki oradadır."

 

"Sizle sonra hesaplaşacağız!"

 

Arkasını dönüp koşar adımlarla gidince son bir kez bakıp inanamayıp çıktım oradan. Bir insanın kalbi nasıl bu kadar kararabilir?

 

"Sedef!"

 

Ferzan'ın acı çeker gibi haykırışını duyunca bende adımlarımı hızlandırıp kilere geçtim. Gördüğüm şeyi ise hayatım boyunca unutamayacağıma eminim. Sedef kilerin ortasında, kan gölünün içinde Ferzan'ın kucağına öylece yatıyordu...

 

 

Loading...
0%