@birbulutkalemi
|
Asmin'den
"Sedef!"
Ferzan'ın acı çeker gibi haykırışını duyunca bende adımlarımı hızlandırıp kilere geçtim. Gördüğüm şeyi ise hayatım boyunca unutamayacağıma eminim. Sedef kilerin ortasında, kan gölünün içinde Ferzan'ın kucağında öylece yatıyordu...
"Sedef! Sedef uyan ne olur!"
Ferzan'ın kucağındaki Sedef'i göğsüne saklayıp acı içinde uyanması için yalvarması benim daha da telaşlanmamı sağladı. Şu hayatta onlardan başka kimim kaldı ki benim, yüreğim acıyla sıkıştı. Ben artık hayatımdaki insanların zarar görmesine ya da onları kaybetmeye dayanamam.
"Yengem! Yengem kalk olmaz böyle hastaneye gidelim! Hadi kalk!"
Ferzan hala boşluğa bakıp sıkıca sarıldığı Sedef için ağlamakla meşgulken sözlerimi duyunca kafasını kaldırıp bana baktı, "Hadi yengem böyle durmakla olmaz, hemen gitmemiz lazım daha fazla vakit kaybetmeyelim ne kadardır bu halde bilmiyoruz." Dedim ikna etmek için ve işe de yaradı.
O dikkatlice Sedef'i kucağına alırken ben ön bahçeye gitmek için koştum. Birisinin arabayı hazırlaması gerekiyor Ferzan bu halde kullanamaz.
"Kadir! Arabayı hazırla hemen!"
Sesimle konak inlese de umursamadım, "Berfe ardımızdan Sedef için bir çanta hazırlayıp gönder. Ha bir de kimliği lazım olur çantasına bak onu da gönder." Sesimle dışarı çıkan Berfe'ye şimdilik aklıma gelen şeyleri söylesem de önce gidip Sedef'in durumuna baktırmak lazım ona göre bir şey lazım olursa halledilir elbette.
Ben gerekli şeyleri söylerken Ferzan çoktan Sedef'le birlikte arabaya binmişti bile, ben de hızlıca gidip ön tarafa oturdum. Şimdi onun aklı başında değil, sadece Sedef'e uyanması için seslenmekten başka bir şey yapmıyor resmen kendisini kaybetti. Oysa ki o koskoca Ferzan Ağa, her durumda soğukkanlı olmasıyla tanınırdı. Aşk işte adamı ne hallere düşürüyor.
"Kadir bas şu gaza!" öyle bir bağırdı ki oturduğumuz yerde sıçradık, gözüm ibreye kayınca yeterince hızlı gittiğimizi fark ettim. Böyle yaparak Kadir'i de panikletip daha kötü şeylere sebep olabilir, kafasını dağıtmam lazım.
"Yengem başına bir şey bastırmak lazım, kanamasını durdursak daha iyi olur sanki. Arkanda Avbin'in şalı duruyor onu al istersen." Dedim hem dikkatin dağıtmak hem de bir şeyler yapmak için. Sakin kalmaya çalışsam da endişeden ne yapacağımı pek de bilmiyorum aslında sadece birimizin sakin kalması gerektiği için tüm endişemi içime gömmeye çalışıyorum.
"Evet, evet iyi düşündün, tamam ben şalı tutayım."
Kendi kendine baygın Sedef'le konuşup, sürekli yüzünü okşarken bir yandan da hala kanayan yarasına şalı bastırıyordu. Kısa bir süre sonra nihayet acil tabelasını görmemizle derin bir nefes aldım.
"Ferzan hazırlan geldik sayılır!"
Beni duydu mu bilmiyorum çünkü hiç değişiklik olmadı halinde. Duran arabadan inip arka kapıyı açarken bir yandan da kapının önünde bekleyenlere, "Yardım edin! Kendisinde değil sedye lazım!" diye bağırmayı da ihmal etmedim.
Sesime gelen doktor önlüklü adam arabaya koşunca kenara çekilip ona yer açtım. "Düşmüş sanırım emin değiliz yerde bu halde bulduk, başı çok kanıyor!" yardımcı olabilmek adına telaşla birbiri ardına sıraladım cümleleri.
Arabanın diğer tarafına başının olduğu kısma geçip kapıyı açtı. Doktorun Ferzan'ın bedeninden işini yapamadığını görünce, "Ferzan çekil doktor baksın!" diye bağırmamla irkilen Ferzan sıçrayıp önce bana sonra arkama baktı, hastanede olduğunu görünce hareketlendi ama dediğimi algılayamadı sanırım, "Doktor o tarafta, bakması lazım yer aç ona!" Dedim tekrar.
Dediğimi yapıp kaydı ama hala kollarında duran Sedef'i bırakmadı. Doktor kendisine açılan boşluktan elindeki ışıkla Sedef'in gözlerine bakıp, "Refleksleri normal, içeri alalım hemen sedye nerede kaldı!" diye bağırdı.
Ferzan doktora bakıp, "O iyi mi?" diye sordu endişeyle. Kendisini ne kadar kastıysa tüm yüzü ter içinde kalmış damla damla boynuna süzülüyordu.
"Merak etmeyin iyi gibi duruyor ama detaylı bakmamız lazım tomografi çekmeden kesin konuşamam. Şimdi daha fazla kan kaybetmeden içeri almamız lazım." Dedi.
Sedye de gelince Ferzan yine fazla sarsıp zarar vermemek için yavaşça indi arabadan. Sedyeye usulca yatırıp geri çekildi. Hemşireler ve az önce onu kontrol eden doktor hızlıca içeri götürdü onu, bizeyse ardından onu izlemek kaldı.
"Sakin olman lazım Ferzan, onun şu an sana ihtiyacı var. Yanında olmana, aklını kullanmana ihtiyacı var. Hadi ben başında beklerim git bir elini yüzünü yıkayıp kendine gel, sonrada daha sağlam bir şekilde bekle karını olur mu?"
"Ben..." itiraz edecekti sanırım ama o arada ne düşündüyse pes edip beni onayladı ve içeri girdi.
Arkamızda duran arabadan konaktaki korumalardan biri inip, "Yenge, bunlar Sedef yengeninmiş konaktan gönderdiler." Dedi ve sonra elini cebine atıp kimlik çıkarıp uzattı bu sefer.
"Bir de şimdi Ağamın aklına gelmez güvenlik için birkaç adamımızı da etrafa yerleştirdim. Ben de buradayım bir şeye ihtiyaç olursa seslenmen yeter yenge." Dedi.
"Tamam Osman, sağ olasın iyi düşünmüşsün. Kimsenin işine engel olmayın ama bak olur mu? Doktorlar falan rahatsız olmasın ona göre yerleştir."
"Tamam yenge merak etme sen."
Onu ardımda bırakıp içeri girdim. Önce kayıt açtırıp sonra ise Sedef'e müdahale edilen alanın bekleme kısmına geçip boş bulduğum bir sandalyeye oturdum.
Bembeyaz olmuş ruh gibi bir suratla geri döndü Ferzan, çelik gibi bir iradesi olan adamı bu halde görmek çok garip. Demek ki insan gerçekten sevince hiçbir şey imkânsız değil.
"Haber var mı?" dedi kısıkça çıkan sesiyle, resmen konuşmaya mecali kalmamış.
"Yok yengem içerideler hala merak etme sen güçlüdür Sedef, sapa sağlam çıkar oradan." Öyleydi de gerçekten. Bana göre bu dünya üzerindeki en güçlü kadınlardan birisi.
"Değil yenge, değil çok korkmuştur orada. Sedef kapalı alan sevmez, karanlıktan da çok korkar. Yine olmadı, koruyamadım onu! Söz verdim ona, benim yanındayken zarar görmeyeceksin dedim ama bizzat benim ailem zarar veriyor ona! Keşke hiç getirmeseydim onu buraya, bencillik ettim. Onu koruyabilirim sandım, kahretsin yapamadım! Bak işte yine buradayız bir hastane odasında canıyla cebelleşiyor hem de niye sırf Newroz Hanım'ın istediği olmadı diye! Ben biliyorum ama ne yapacağımı!"
Korkarak baktım ona, karşımdaki adam ailesi için her şeyi yapan o sevecen adam değil de düşmanlarına kan kusturan aşiret ağasıydı. Gözleri her zamankinin aksine neşeyle değil de delilikle parlıyordu.
O an anladım ki artık hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak. Ferzan iyidir genelde yumuşak yüzlü, sakin, neşeli ve sevecendir. Sinirlenmesi için çok ciddi bir şey olması lazım. İşte o zaman arkanıza bakmadan kaçacağınız birisine dönüşür, ne yapacağı hiç belli olmaz. Şimdi ise onu daha önce hiç görmediğim kadar sinirli, Allah hepimizin yardımcısı olsun...
"Ağam, Gelinağam'a oda hazırlattık, katı da güvenliğe aldık. İçeriden çıkınca oraya götürecekler yönetimle görüştük." Dedi Osman, Ferzan'dan cevap alamayınca bana baktı.
Yanımda duran çantayı ona uzatıp, "Tamam Osman, o zaman bunu da odaya dolaba bırak ben hallederim gerisini, sen dediklerimi yap yeter." Dedim.
O elimden çantayı alıp gittikten sonra sonunda Sedef'i aldıkları odanın kapısı açıldı, içeriden az önce dışarıda ona müdahale eden doktor çıktı.
Ferzan ayağa fırlayıp yanına gitti hemen, ardından da ben, "Karım nasıl?" diye sordu. Merakla doktorun ağzından çıkacaklara odaklandık sadece.
"Merak etmeyin durumu gayet iyi, düşerken başını çarpmış sadece, kendine geldi şimdi. Bayılması da korku ve stres kaynaklı olabilir, bu tarz durumlardan uzak tutun ve bayılmaları tekrarlarsa bir uzmana başvurmanızda fayda var. Son olarak her ihtimale karşı yirmi dört saat uyumasın. Bulantı, kusma, bulanık görme baş dönmesi kısaca günlük hayatta olmayan herhangi bir durum gözlerseniz vakit kaybetmeden hastaneye gelin tekrar. Şimdi serum bitince çıkabilirsiniz, geçmiş olsun."
"Şimdi yanına girebilir miyiz peki?" diye sabırsızlıkla sordu Ferzan.
"Tabii ki hemşireler çıkınca girebilirsiniz."
"Teşekkür ederiz Doktor Bey."
"Ne demek görevim." Dedi ve uzun koridorda kayboldu. Kısa bir süre sonra hemşireler de çıkınca Ferzan içeri girdi, bense biraz yalnız bıraktım onları. Buna ikisinin de ihtiyacı var, her ne kadar meraktan ve endişeden ölsem de onlara ancak yine kendileri iyi gelir.
Kapının önünde öylece oturup dalmışken beni kendime getiren cebimde çalan telefonum oldu. Çıkarıp baktığımda sonunda beklediğim aramanın gelmesi bir an için her şey sildi.
"Efendim." Diyerek açtım hızlıca.
"İyi günler Asmin Hanım, ben Avukat Feyza Yıldırım. Asistanımla iletişime geçip boşanma davası açmak için istekte bulunmuşsunuz, bugün ki davam ertelendi ve benim boş vaktim var isterseniz gelin bir görüşelim." Dedi.
"Çok isterim ama bilmeniz gereken bir konu var. Biz yarın itibari ile Mardin'e taşınacağız, bu nasıl etkiler bilmiyorum, burada mı açmam lazım yoksa oraya gidince orada mı? Ona göre görüşelim."
"Bu problem olabilir o zaman. İsterseniz şöyle yapalım, biz sizinle bir dosya hazırlayalım siz Mardin'e geçtiğiniz zaman sizi oradan bir arkadaşıma yönlendireyim ve tıpkı istediğiniz gibi sizi en kısa sürede kurtaralım."
"Çok iyi olur Feyza Hanım, çok teşekkür ederim."
"Ne demek, biraz bile yardımcı olabildiysem ne mutlu bana. Burada sizin gibi cesur kadınlardan çok az var, ne yazık ki geneli susup bir gün ölmeyi bekliyor. Ben size elimden geldiğince her şekilde yardımcı olacağım. Madem şimdilik sadece dosya oluşturacağız sizin gelmenize gerek yok, birazdan size bir mail atarım siz bana oradaki bilgileri gönderseniz yeterli. Böylece dosyanız hazır olur yalnızca gidince işleme koymak kalır."
"Daha iyi olur, çok teşekkür ederim. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım Feyza Hanım."
"Ne demek, en başında siz bir kadınsınız ve savaştığını şey sizin hakkınız elbette her şeyi yapmak benim görevim. Yarın bir gün de siz benim size yaptığım gibi bir yardımı başka bir kadına yaparsınız ödeşmiş oluruz."
"Elbette, her zaman yaparım. İyi günler dilerim Feyza Hanım."
"İyi günler Asmin, umarım bundan sonra her şey dilediğin gibi olur."
"Umarım..."
*
Sedef'ten
Karnımın üzerindeki ağırlık nefes almamı zorlaştırsa da yalnız olmadığımı hissetmek içimde değişik kıpırtılara neden oldu. Tam da beklediğim gibi Ferzan beni bulmuş! Biliyordum, onun herkesten farklı olduğunu beni asla yalnız bırakmayacağını biliyordum.
Burada bu halde uyuduğuna göre hayli zaman geçmiş olsa gerek. Benim için oldukça endişelenmiş çok belli, uykusunda bile kaşları çatılı kalmış.
İçimden bir an alnına düşen o birkaç tel saça dokunmak geldi. Acaba dokunsam bana kızar mı? Kızmaz ki herhalde, o bana bu zamana kadar hiç kızmadı. Aksine ne istersem yapmamı söyledi. Acaba ona dokunmakta dahil mi buna?
Kendine gel Sedef! Tabii ki de dokunmayacaksın, siz gerçekten evli değilsiniz! Kazı aklına bunu! O sadece çok iyi ve yardımsever birisi, üzüldü sana... hem unutmamam lazım biz onunla sadece ben kendi kendime yetebilene kadar evli kalacağız. O çok iyi bir erkek, aynı filmlerdeki gibi âşık olmayı ve severek evlenmeyi hak eden birisi. Bunu onun elinden alamam.
Bana yaptığı yardımın karşılığı onu kendime mahkûm etmek olmamalı!
Tuttuğunu fark etmediğim sağ elimi sıktı, sanırım uyanıyor. Onu ilk defa yeni uyanırken göreceğim. Her ne kadar aynı odada kalsak da ne ben onu ne de o beni bu halde görmedi sanırım. Utanmamam için genelde bana hep arkasını döner sadece dün gece hariç. Dün bütün gece kollarındaydım, hayatımda ilk defa bu kadar güvenli hissettim kendimi.
İlk önce çatılı kaşları gevşedi, gözleri biraz açılsa da tekrar kapandı ve sonra kaşları yine çatıldı. Bir iki saniye öylece bekleyip, sanırım kendine gelmeye çalıştı sonra ise birden doğruldu.
"Sedef! Çok şükür uyanmışsın, ben seni beklerken içim geçmiş. Nasıl yaptım bunu! İyi misin sen, ağrın var mı? Doktoru çağırayım mı? Evet evet çağırayım!"
Bir de bana çok konuşuyorsun der, kendi endişelenince benden daha çok konuşuyor. Yanımdan kalkmak için hamle yaptığını fark edince hala elimde duran elini sıktım, şaşırdı. Sanırım o da farkında değil elimi tuttuğunun.
"Sakin ol, iyiyim ben. Biraz başım sızlıyor sadece."
Söylediklerimin doğru olduğuna emin olmak ister gibi baştan aşağı süzdü beni. Derin bir nefes alıp gözlerime baktı öylece ama bu sefer bir farklılık var. Her zamanki gibi değil.
"Özür dilerim Sedef, yine seni koruyamadım... Benim yüzümden yine sen zarar gördün. Sözde yanımda iyi olursun, sana kimse zarar veremez diye benimle evlendin ama bizzat kendi ailem zarar verdi sana."
Nasıl yani? Kim bana zarar verdi ki? Benim içeride olduğumu bilerek mi ışığı kapatıp beni oraya kilitlemişler, boş sandıkları için değil mi? Peki ya bunun Ferzan'la ne ilgisi var ki o yapmadı ya!
"Ne özrü Ferzan ben orada biraz olsun sakin kalabildiysem beni bulacağına olan inancımdandı. Ben bana geleceğini biliyordum, belki normalde sen geleceksin diye korkmazdım ama gece kâbus görüp üzerine bir de karanlıkta kilitli kalınca panikledim biraz."
"Benim sana hep geleceğim senin bunları çekmen gerektiği anlamına gelmez Sedef. Merak etme ama soracağım hepsinin hesabını! Madem iyi laftan anlamıyorlar ben de onların anlayacağı şekilde konuşurum!"
Onu tanıdım tanıyalı ilk defa beni ürküttü. Bu ifadesi iyi şeylerin habercisi değil gibi umarım benim yüzümden ailesi ile arası bozulmaz. Lanetli gibiyim resmen gittiğim her yere huzursuzluk ve felaket götürüyorum.
"İyiyim ben Ferzan, bir şey yapmana gerek yok." Dedim yapacaklarından korkarak. Ondan asla korkmam bana zarar vermez ama bu durumda ailesine karşı cephe alması beni asıl korkutan.
"Sen düşünme bunları, ben her şeyi halledeceğim. Sen iyi ol, sağlıklı ol ve yanımda ol yeter bana. Artık sana benim yüzümden bir kez daha zarar gelmesine katlanamam. Sana bir söz verdim ve bunu tutamıyorum resmen, oysa ben verdiğim tüm sözleri tutarım her zaman."
Ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Bana acıdığı için mi iyi davranıyor yoksa verdiği söz yüzünden suçluluk mu duyuyor ya da beni sevdiği için mi? Tabii ki aşk değil onu aklıma bile getirmem o benden çok daha iyilerine layık! Sadece insan olarak sevmekten bahsediyorum.
"Yengem de burada, kapıda bekliyor. Ben onu yanına gönderip doktoru bulayım, serum bitmek üzere yapılması gereken bir şey var mı öğreneyim olur mu? Ya da istersen kalabilirim, korkarım diyorsan?"
Her zaman çok düşünceli. Onu hak edecek ne yaptım bilmiyorum ama iyi ki karşıma o çıkmış. "Sorun değil, git sen ablamla beklerim ben." Dedim.
Emin olamamış gibi baksa da başını hafifçe eğip kalktı oturduğu yerden, kapıyı açmasıyla koridorda gezinen Asmin ablamı gördüm. Ferzan dışarı çıkıp kapıyı onun için tuttu.
"Yenge sen az yanında bekle ben doktora sorayım serum bitince çıkabilirsiniz demişti."
"Tamam Ferzan, hem üzerini falan da değiştiririz o arada, böyle gezmesin."
Ferzan son bir kez bana bakıp kapıyı çekip çıktı. Asmin abla orada durmaktan vazgeçip koşarak beni kolları arasına aldı. "Çok korktum seni öyle görünce Sedef! Ne yapacağımı bilemedim, Ferzan kendini kaybetti diye sakin durmaya çalıştım ama ne kadar zorlandım bir Allah bir ben bilirim." Dedi.
"İyiyim ben abla sakin ol sen. Hem ne oldu ki Ferzan çok sinirliydi, daha da kızmasın diye sormadım ama ailem yaptı benim yüzümden odu falan dedi, kim niye beni oraya kilitlesin ki?"
"Newroz Hanım Heja'ya yaptırmış, konuşurlarken duyduk Ferzan'la birlikte ama inan ne diye böyle bir ley yaptılar aklım almıyor."
Neden yaptılar ki? Ben ne yaptım onlara? İnsanları hala çözemiyorum, çok garip geliyor bazı şeyler. Bir insan neden durduk yere kendisine kötülük etmemiş birisine kötülük eder ki? Ya da bir insan neden sevmek, sevilmek varken bir başkasına kötülük eder?
Üzerimi değiştirdikten sonra Ferzan da gelince eve dönmek için yola çıktık. Ferzan arka koltuğa yanıma oturdu. Sanırım benim için gerçekten çok fazla endişelenmiş olsa gerek. Hastaneden çıkıp eve dönmek beni rahatlatsa da eve gidince Ferzan'ın sakin kalıp kalmayacağını bilememek beni geriyor.
Araba konağın kapısının önünde durunca Ferzan bizden önce inip koşarak gelip kapımı açtı. "İçeri de ne yaparsam yapayım korkma benden olur mu? Anladım ki düzgünce konuşmak artık bir işe yaramayacak, sadece biraz gözlerini korkutmak için farklı davranacağım. Unutma ben sana asla zarar vermem." Gözlerime bakıp tane tane konuşarak iyice anlamamı ister gibi anlattı.
"Ben bunu zaten biliyorum, sen bana hiç zarar vermezsin." yavaşça eğilip saçlarımın arasından öpmesi benim için çok beklenmedikti. O bana karşı genelde bu tarz temaslardan kaçınırdı.
Asmin abla çoktan açılan kapıdan içeri girmiş, tek eliyle de geçmemiz için açık tutuyordu. Ferzan'ın kolunda ağır adımlarla girdim içeri. Henüz tam olarak soğumayan havalardan ötürü hala bahçede yediğimiz yemek bugün de aynı şekil bahçede hazırlanmış. Üçümüz hariç herkes masada oturmuş keyifle yemek yiyordu.
"Oo afiyet olsun Newroz Hanım! Nasıl, iyi geçiyor mu lokmalar boğazınızdan?" diye bağırdı Ferzan hallerini görünce. Kolundaki elimi usulca çıkarıp Asmin ablaya yanıma gelmesi için işaret etti. Aslında tek başıma da ayakta kalabilirim ama Ferzan'ın ilgisi o kadar hoşuma gitti, kendimi o kadar değerli hissettim ki sesimi çıkarmak istemedim.
"Oo çok yazık, oysa kutlama yemeği böyle olmaz! Merak etme ama ben sana yaptıkların için çok iyi bir tebrik masası hazırlayacağım, ne de olsa büyüklere saygı önemli değil mi?" dedi ve sonrasında her şey bir anda oldu. Ne ara masaya gitti, masadaki örtüyü çekip her şeyi yerle bir etti anlamadım.
"Oğlum ne oluyor?" Ciwan babam önce bize bakıp sonra Ferzan'a baktı.
"Sen karışma baba bu o ikisiyle benim aramda." Deyip yan yana oturan iki kadını gösterdi.
"Ferzan ne diyorsun sen kendine gel! Tamam sevmiyor olabilirsin ama karşındakilerinden birisi karım diğeri de babaannen." Dedi Berzan abi. Sözleriyle yanımda duran Asmin abla kasıldı.
Ferzan bu sefer sinirle abisine döndü, "Seni uyardım ben değil mi! Seni karına sahip çık Sedef'i kimseye ezdirmem, ona kimsenin zarar vermesine izin vermem diye uyardım değil mi!" diyerek bağırdı.
Berzan abi de Ciwan baba da şaşkınlıkla baktı Ferzan'a kimse ondan böyle bir çıkış beklemiyor olsa gerek.
"Oğlum, sakin ol azıcık bak karın orda endişeleniyor. Ne olduysa gel otur anlat bakalım çaresine." Dedi Ruken anne. Bugün olanlardan haberi yok sanırım, yanlış bilmiyorsam tüm gün ihtiyaç sahiplerini belirleyip yardım edilecek ailelerle uğraştı.
Ferzan önce bana baktı. Çaresizce gülümsemeye çalıştım, ne kadar başarılı oldum bilmiyorum ama kolunu bana doğru uzatıp yanına çağırdı beni. Asmin abla da benimle birlikte yürüdü, Ferzan'ın beni kolu altına almasıyla hemen yanımda ayakta durup, nefretle karşısında hala yüzsüzce oturan kadınlara baktı.
"Ben artık o ikisi ile aynı sofrayı bırak aynı masaya bile oturmam!" dedi Ferzan. İşte o an ilk defa bir tepki verdi Newroz Hanım, korkuyla beni kanatları altına alan Ferzan'a baktı.
"O ne demek oğul ne yaptılar sana?" dedi Ciwan babam.
"O ikisi, Sedef'i kilere kilitleyip bir de karanlıkta bırakmışlar! Kız ne kadar korktuysa en son panikten bayılıp kafasını çarpmış baba, aklım çıktı onu öyle kanlar içinde görünce. Ben karıma ve bana yapılan bu saygısızlığı kabul edemem! Bu bir değil iki değil! Önce lafla sözle yaptılar şimdi de bu daha kim bili neler düşünüyorlar. Sanırım en iyisi karımı da alıp gitmek olacak! Ben Mardin'de sizinle yaşamayacağım! Sen arada anamı da alır gelirsin yanımıza." Dedi.
İkinci defa ailesine karşı bu kadar ciddi gördüm onu. İlki de yine benim için benim karım o bana nasılsanız ona da öyle olun dediği zamandı.
"Hayatta olmaz!" diye bağırdı Newroz Hanım.
"Niye olmasın? Karıma daha fazla zarar verin, ezin diye mi! Ben her evden çıktığımda bugün karımın başına ne geldi diye düşünemem, sokakta bulmadım onu! Kıymetlim o benim. Yarın bir gün yengem gidince ne olacak, iyice gidersiniz üstüne! Son kararım bu, ayrı eve çıkacağım karımla. Hatta yenge sen de gelirsin boşanınca Sedef'e arkadaşlık edersin, yalnız kalmaz. Hadi size afiyet olsun biz bugün yola çıkacağız. Yenge sen de hazırlan, bizle gel. Dışarıda arabada bekleriz seni."
Kimsenin konuşmasına izin vermeden beni dışarı arabaya doğru götürdü. "Ferzan, eşyalar kaldı, odada hepsi hazır bavullarda." Diyebildim sadece. Arabanın kapısını açıp beni oturttuktan sonra, kapının önünde bekleyen korumalardan birisine seslendi.
"Eren, yukarıda bizim odada bavullar var, al yanına birini indirin onları aşağı, sonra da kapıyı kilitleyip anahtarı bana getir." Dedi ve kendi de sürücü koltuğuna oturdu.
"Gerçekten ayrı evde mi kalacağız?" diye merakla mırıldandım, yanlış bir şey söyleyip iyice sinirlendirmek istemiyorum.
"Evet ama maalesef ki şimdilik onlarla dip dibe olacağız. Zamanında yatırım olsun diye oradaki konağın yanında bir arsa vardı orayı almıştım, geçen sene bir konakta ben yaptırdım yanına, mimar halletti içini falan nasıl oldu hiç bilmiyorum. Geçen kış gitmemiştik. Bizimkilerin orayı benim aldığımdan haberi yok onlar da bilmiyor, arada bir duvar var sadece kapı falan da yaptırmıştım. Arada bir temizletsem de sen yalnız olma diye bizimkilerle kalalım diyecektim ama böyle olmaz en iyisi orada kalmak. Sonra bir yer bulunca uzaklaşırız, sen her şeyden daha önemlisin zarar görmeni istemem."
"Ferzan, hep orada kalsak olmaz mı? Uzaklaşmayalım, ben Ciwan babamı Ruken annemi seviyorum. Yakın olalım onlara hem evimiz ayrı olur hem de yakın oluruz. Ben de daha dikkatli olurum bana bir şey yapmalarına izin vermem." Dedim ümitle, çok uzun zaman boyunca yalnız kalınca insan kalabalık aile ortamını çok arıyor. Bende geç bulduğum bu ailemi kaybetmek istemiyorum.
Dışarıdan konaktakilerin sesi gelse de anlaşılmıyor tam olarak ne dedikleri ama sanırım Berzan abi ve Ciwan babam baya bağırıyor onlara.
"Söz vermiyorum, önce gidip bakalım deneriz ama aynı şekilde devam ederlerse taşınırız yine tamam mı?"
"Tamam, teşekkür ederim Ferzan."
"Etme Sedef, ben ne yapıyorsam her şey senin için. Sen iyi ol, mutlu ol o yeter bana. Sen mutlu olursan bende olurum unutma."
Utandım, boynum ve kulaklarımın yanmasından kızardığımı anlamakta zor değil. Neyse ki Asmin abla gelip arkaya oturdu da dikkat çekmekten kurtuldum.
"Yengem al şunu giyin sen soğuk olur, hastaneden de yeni çıktın zaten." Deyip sweat uzattı bana.
"İyi düşünmüşsün Asmin." Dedi Ferzan. Bana da mecburen giyinmek kaldı, aslında üşümüyorum ama benim için daha fazla endişelenmelerini istemediğim için giyiyorum.
Ferzan önce bana sonra ise Asmin ablaya bakıp gülümseyerek konuştu;
"Hadi bakalım bayanlar, yeni hayatınıza doğru yola çıkıyoruz..."
Instagram/Tiktok: birbulutkalemi
|
0% |