@birbulutkalemi
|
Sedef
Hayat çok garip, hiç beklemediğin anlarda beklemediğin şeylerle karşılaşabiliyorsun. Bazen diyorum ki tamam her şey burada bitti, artık rüyadan uyanıp o korkunç eve, bodruma geri döneceksin. Tüm o kabuslar, yalnızlık ve de korku yine seninle olacak ama sonra öyle bir şey oluyor ki hepsinin gerçek olduğunu anlıyorum.
Tıpkı şimdi burada bir haftadır Mardin'de olmamıza rağmen Ferzan'ın sırf bana yapılanlar için bir kez bile ailesiyle görüşmemesi gibi bu benim için oldukça imkânsız bir durum.
Düşünsenize bir adam sırf size kötü davranıldığı için kendi öz ailesini yok sayıyor, hem de bunu yapmak için hiçbir mecburiyeti olmamasına rağmen. Günlerdir dil döküyorum ona, onlar senin ailen olmaz böyle diyorum fakat kararı kesin ve bundan dönmeye de niyeti yok gibi duruyor. İşin kötü tarafı Asmin abla da ona katılıyor.
Buraya geldiğimizden beri arada sadece bir duvar olmasına rağmen Ferzan hiçbirini görmek istemezken, biz de sadece Ciwan babam ve Ruken annemle görüşebildik. Ferzan onlara da kızgın, bana yaptıklarına göz yumduklarını düşünüyor, eğer babası tavrını net koysaymış ya da biraz korkutsaymış hiçbir şey yapamazlarmış bana.
Bence öyle bir durum yok, Ciwan baba ilk günden beri bana babalık yaptı, kendi babamdan göremediğim kadar hem de o sebeple her ne kadar Ferzan'ı çiğnemek istemesem de bana geldiği zaman geri çevirmek istemedim onları.
Her şeyin yanında kendimize ait bir evimizin olması ise çok garip geliyor bana. Garip ama güzel. İlk defa benim, bizim diyebileceğim, içinde özgür olabileceğim bir evim oldu.
Ferzan her ne kadar içi döşeli de olsa ilk günden beri bana istediğim her değişikliği yapabileceğimi söylüyor, asla böyle bir şeyi yapmam ama söylemesi bile o kadar değerli ki içimden binlerce kez dua ediyorum iyi ki karşıma çıkmış diye, yoksa halim ne olurdu kim bilir...
Onun böyle söylemesine rağmen hiçbir değişiklik yapmamamı ise Asmin abla garip buluyor. Diyemiyorum ki biz aslında gerçekten evli değiliz, Ferzan her şeyi beni korumak için yaptı, benden boşanıp birini sevip gerçekten evlendiğinde karısına saygısızlık etmemek için hiçbir şeyi sahiplenemiyorum, benim yuvam olarak gördüğüm bu ev aslında başkasının hakkı ben sadece misafirim diyemiyorum.
İşin aslı bu durum artık beni üzüyor, ona o kadar çok alıştım ki onsuz ne yapacağım bilmiyorum. Sanırım o benimle aynı şeyleri hissetmiyor olacak ki gidebilmem için dediklerini yapıyor, dün açık öğretime kaydımı yaptırdı. Bir an önce okulumu bitirip diplomamı alabilmem için özel öğretmen bile tutacakmış. Bundan aylar önce olsa bu duruma çok sevinirdim ama şimdi sonunda ondan, onlardan ayrılmak olduğunu bildiğim için eskisi kadar mutlu olamıyorum.
Yine de çalışacağım, onun da istediği gibi elimden gelenin en iyisini yapıp onun yüzünü kara çıkarmayacağım. O benim için bu kadar uğraşıyorken olmaz, hem ona daha fazla yük de olamam. Onun geleceği ile oynayamam!
"Yine nereye daldın öyle?"
"Ferzan'ı düşünüyorum abla, hala görüşmedi onlarla. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum, benim yüzümden ailesiyle arasının açık olması beni çok rahatsız ediyor."
"Hiçbir şey yapmayacaksın Sedef, tamam kötü olmasını istememeni anlıyorum ama siz daha yeni evliyken bunları yapanlar ileride neler yapar kim bilir! Sen sadece kocana uy, o ne derse onu yap bu konuda çünkü yaptıkları hem sana hem de ona saygısızlık. Eğer Ferzan şimdi onlara dur deyip tavrını ortaya koymazsa ileride daha kötü şeyler de yapabilirler, Ferzan o yüzden şimdi bu kadar katı. Onları elbet affeder, ailesi sonuçta. Sen şimdi kendi kafana göre bir şey yaparsan onu da çiğnemiş olursun o yüzden dediğim gibi bu konuyu bırak Ferzan halletsin tamam mı güzelim." Dedi.
Meğer ne de güzel bir şeymiş insanın bir yol göstericisi olması. Ben bu yaşıma kadar ne yaptıysam deneye yanıla yaparak öğrendim, kimse de çıkıp demedi ki onun doğrusu bu ona göre bir şeyler yap ama şimdi Asmin abla sanki gerçek ablammış gibi bana yol gösteriyor ya nasıl seviniyorum.
"Sanırım haklısın abla, ben Ferzan'ı çiğnemek istemem. Eğer böyle uygun gördüyse vardır bir bildiği, şimdiye kadar yaptığı hiçbir şeyin kötü olduğunu görmedim eminim bunda da iyi bir yön vardır."
"Öyle güzelim öyle, hadi kalk bakalım yeter bu kadar tembellik, şu evi toparlayalım biraz. Çalışan istemiyorsun madem bize bakıyor bütün işler."
İstememiştim doğru, kendi evime kendim bakayım istemiştim en azından gidene kadar. Biliyorum bu kadar sahiplenmemem gerekiyor ama engel olamıyorum kendime.
"İstemedim de Ferzan olmaz öyle dedi, ayarlayacakmış o birilerini kendinizi yormayın dedi hem böylece ders çalışmaya daha çok vaktim olurmuş."
Yüzünde gururlu bir gülümseme belirdi Asmin ablanın, "İyi demiş tabii aferin ona. Gerçi o hep böyle düşünceli biriydi, nerede zora düşen yardıma ihtiyacı olan birisi olsa koşardı yardımına. Hal böyleyken karısına düşkün olmasını beklememek hata." Dedi.
O kadar haklı ki benim en zor anımda herkes sırtını dönerken o bana yardımcı oldu, yetmedi evlendi benimle. Diyemedim tabii ona ben geçek karısı değilim, o yardımına koştuklarından biriyim yalnızca diye.
Bugün her zamankinden daha fazla geliyor aklıma gerçekten karı koca olmadığımız, sebebi ona çok alışıp bırakmak istememem mi yoksa onun bir başkasıyla olma ihtimali bu evi görünce daha mı netleşti zihnimde bilmiyorum. Tek bildiğim bir an önce kendime gelmem lazım ama bunu nasıl yapacağım işte onu bilmiyorum bana bunu kimse öğretmedi...
Kendi kendime düşünürken gözüm Asmin ablaya takıldı. Aynı benim gibi terasın duvarına oturmuş batmaya hazırlanan güneşi seyre dalmıştı, fakat bir farklılık var. Gözleri daha önce onda hiç görmediğim kadar parlaktı. Günden güne iyi olması elbette güzel bir şey ama sanki bu sefer daha bir başka.
"Abla?" dedim dayanamayarak.
"Efendim ablam?"
"Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum sana." Dedim çekinerek, böyle bir şey sormak ne kadar doğru bilmiyorum. Yani bir insana durup dururken neden bu kadar mutlusun denir mi bilmiyorum.
Kaşları çatıldı, kızdı sanırım bana. "Niye yanlış anlayım ablam, sor tabii çekinmene gerek yok kardeşim olarak gördüm ben seni, kardeşler ablalarından çekinmezler." beklediğimden çok farklı bir cevap verdi. Sanırım artık insanların bana her hareketimde kızacağı düşüncesinden kurtulmam gerekli.
"Bugün ayrı bir mutlu gözüküyorsun, elbette sen mutlu olunca ben çok seviniyorum ama şimdi böyle gözlerini parlatan sebebi de merak ettim."
Heyecanla yerinde kıpırdandı, sanki duyabileceklermiş gibi yan tarafta kalan konağa bakıp, yönünü bana çevirdi. "Daha fazla dayanamayacağım, aslında tüm işlemler bitince söyleyecektim ama senden bir şey olmaz. Sedef, ben boşanmak için avukat tuttum, şu anda resmi evrak falan ne lazımsa işlemleri hallediyor. Yakında kurtulacağım bu hayattan, kimse için ikinci bir tercih olmayacağım! Özgürce kendi hayatıma bakıp, canım ne isterse onu yapacağım zor olacak ama en sonunda olacak!" dedi.
Öyle mutlu oldum ki ne yapacağımı bilemedim, tek fark ettiğim elime koluma sahip çıkamayıp ona sıkıca sarıldığım oldu.
"Çok sevindim abla, inan ne diyeceğimi bilmiyorum. Umarım bir an önce hallolur. Peki Berzan Ağa'nın haberi var mı?"
"Olacak... Çok yakında olacak! Sırf avukat tutmayım diye bendeki kartını kapattırmış, parasız bırakıp engel olmaya çalışıyor kendince ama izin vermedim Sedef! Onların taktığı tüm altınları verdim ona ama kendi ailemin taktıklarını vermemiştim onları bozdurdum, hani dün dışarı çıkmıştım ya onun içindi avukata gittim. Asıl savaşım şimdi başlıyor, acilen iş bulup çalışmam lazım ama nasıl olacak bilmiyorum. Hasan Ağa ne der çalışmama o da var birde biliyorsun, ağaları susturmak için benimle kalacak, benim korumam altında olacak dedi. Ona saygısızlık yapmak istemem ama kendi paramı da kazanmam lazım."
Şimdi biraz mutsuz gözüküyor, normal de bu hali. Boşanacağı adamın parasını almak istememesi ya da Hasan Ağa'nın parasını. İşte o an aklıma daha önce konuştuğumuz şey geldi.
"Abla, hani daha önce konuşmuştuk birlikte iş kuracaktık. Ferzan biraz açılmamı istediği için çalışmanın insanlarla iletişimde olmanın bana iyi geleceğini düşündüğü için seninle bir iş yapmama sıcak baktığını söylemişti. Neden şimdi burada yapmıyoruz ki bunu?"
"Bence de neden yapmıyorsunuz bunu?" ikimizde sıçradık, Ferzan arkamızda durup bize bakıyordu. Haliyle bu soru da ona aitti.
Asmin abla ikimize de uzun uzun bakıp, "Ferzan ben kimseden yardım almadan bir başıma ayakta kalmak istiyorum, senden eski kocamın kardeşinden para alarak bunu yapamam." dedi.
Ferzan önce bana bakıp göz kırptı ve Asmin ablaya dönüp, "Sen benim karımın ne kadar zengin olduğunu bilmiyorsun değil mi? Ona büyük bir miras kaldı, eğer çalışmak isterse ben arkasında dururum bunu kendi parasıyla yapabilir. Böylece sen de benden para almadan ortağınla iş yapmış olursun, çalıştıkça da kazandıklarınızdan kendi payına düşenden Sedef'in koyduğu parayı taksit taksit ona geri ödersin. Tabi o da isterse ki anladığım kadarıyla istiyor." Bana bakıp onaylamamı istedi.
"Haklı, çok istiyorum abla! Lütfen kabul et birlikte çalışalım, hem sen dedin bir süre Hasan Ağa'nın yanına taşınmam gerekebilir diye. Ben senden ayrı kalmak istemiyorum. En azından birlikte çalışırsak gün boyu birlikte oluruz."
"Olur mu ki?" dedi umutla bize bakarak. Onu o kadar iyi anlıyorum ki sırf boşandığı için ailesinden gördüğü muamele, ya da boşanacağı için Berzan abinin yaptığı şey ümitlerini tüketirken şimdi ona bir çıkış yolu sunulması henüz hiçbir şeyin bitmediğinin gösterilmesi, ne umut verici. Birilerinin ne yaparsan yap arkanda olması, sana güvenmesi ve yardım etmek istemesi paha biçilemez bir şey.
"Tabii olur, neden olmasın ama bir şey var, dediğinde haklısın. Hasan Ağa ile konuşup onun da fikrini alalım bu konuda. Malum şimdi bunları yapabiliyorsan onun sayesinde, o olmasa ağalar sesini kesmezdi. O yüzden onu çiğnemeden hareket etmek daha iyi olur."
Asmin abla kafasını sallayıp Ferzan'ı onayladı, "Benim aramam belki uygun olmaz, sen benim için onu arayıp görüşmek istediğimi söyler misin?" dedi.
"Söylerim tabii hatta konuşmak için gittiğin zaman biz de gelelim Sedef'le her şeyi anlatırız, konuşuruz güzelce. Ben onaylayacağını düşünüyorum şükür ki geri kafalı bir adam değil."
"İnşallah Ferzan, inşallah onaylar."
"Bence siz ne iş yapacağınızı düşünün, ben arkanızdayım hiç olmadı alırım ikinizi de gideriz buradan."
Bu kadarcık şeyle bile ikimizde de gözle görülür oranda değişiklik oldu. Kim olsa istemez ki zaten kendi emekleri ile para kazanmak, kendi kendine yetebilmek, kimseye boyun eğmemek. Hele de sırf kendisine mahkûm etmek için Berzan abinin yaptıklarından sonra.
Yaşadığım izole hayattan mı yoksa içimdeki büyümeyen çocuktan mı bilmiyorum ama insanların bu kadar kötü olması bana imkansızmış gibi geliyor. İnsanlık ne zaman bu kadar kötü oldu anlamıyorum, dertleri ne? Ne istiyorlar, neden yapıyorlar merak ediyorum. Onları bu kadar kötü olmaya iten sebep ne olabilir ki yani?
Ya da hangi bahane öne sürülebilir ki kötülük yapmak için? Hangi bahaneye dayanıp da haklı görür insan kendini? Mesela ailem küçücük bir çocukken beni evlendirdikleri zaman ellerine ne geçti? Ya da Berzan abi, ne olmuş yani çocukları olmuyorsa neden bunu yaptı ki Asmin ablaya! Hadi diyelim yaptı, peki neden başka bir kadına dokunurken o kendisinden ayrılmasın diye zulm ediyor ona?
Sevgi böyle bir şey mi gerçekten? İnsan sevdiğine kıyabilir mi ki? Sahi sevmek, sevilmek nasıl bir şey ki uğruna bunca şeyler yapılıyor...
"Sedef?" daldığım düşüncelerden beni çıkaran Asmin ablanın sesi oldu.
"İyi misin Sedef?"
Ferzan endişeyle bana bakıyordu, daldığım düşüncelerle andan fazlasıyla kopmuş olmalıyım. Sevgi çeşitli herkese karşı farklı sevgi oluşur. Aklıma Ferzan'ın benim için endişelenmeleri, yaptığı yardımlar ve de ne kadar ilgili olduğu geldi. Peki ya o beni nasıl seviyor, bir kardeş gibi olamaz Avbin'e davrandığı gibi davranmıyor ya da Asmin ablaya, bir dost gibi mi seviyor acaba? O halini hiç görmedim. Peki ya aşk? Acaba bir gün aşık olursa o kadını nasıl sever? Beni bile bu kadar koruyup kolluyorsa ona neler yapmaz ki... Eminim dünyanın en mutlu kadını olur.
"Sedef?" bir kez daha tekrarladı. İşte o an dank etti kafama, bir gün onu son gördüğüm gün olacak. Hayatına ansızın girdiğim gibi bir gün öylece çıkacağım. Sırtımı dayayacağım Ferzan artık olmayacak, belki beni arada görür ama şimdi olduğu gibi biraz cevap alamayınca böyle merakla bakmayacak bana, beni şimdi olduğu gibi düşünmeyecek. Belki hayatına bir kadın girecek ve tüm bu şeyler o zaman yalnızca ona ait olacak. Ben onun hayatında ancak bir misafir olarak kalacağım. Tüm bu düşünceler derinden sarstı beni.
"İyiyim, sadece neler yapabiliriz diye düşündüm." Yalan söylemek istemesem de henüz bunları ona söyleyecek kadar cesur hissetmiyorum.
Şüpheyle baksalar da üzerime gelmek istememiş olacaklar ki "Ee buldun mu bari ne iş yapabiliriz?" diye araya girdi Asmin abla.
O an aklıma küçükken hep imrendiğim şey geldi aklıma. Ne zaman annemle dışarı çıksak vitrinlerde gördüğüm şeyleri istediğim ama paramız olmadığı için alamadığımız. Küçük bir kızken, henüz hayatın acımasız yüzüyle tanışmamışken büyüdüğümde bir mağaza açıp canım ne isterse onu giymek istediğim.
"Mağaza, bir mağaza açabiliriz. Küçükken hep imrenirdim, hayalimdi büyüyünce hep içinde bir sürü kıyafet olan bir dükkanım olsun isterdim. O geldi aklıma, olur mu bilemem ama sen ne dersin abla?" farkında bile olmadan sesime bir neşe yerleşti, hevesle anlattım küçük bir kızken kurduğum hayalimi.
"Olur tabii çok güzel olur hem de hiç aklıma gelmemişti benim ama mantıklı geldi bana sen ne dersin Ferzan?"
"Benim karımın hayali olur da olmaz mı hiç, elbette olur. O, sen mutlu olun yeter bana, gerisi hallolur merak etmeyin siz."
"Sağ ol Ferzan, abine rağmen arkamda durup bana destek oluyorsun senden başkası yapmazdı bunu."
Kaşlarını çattı, "O nasıl laf Asmin, abimin yaptığı yanlışı savunacak değilim hangi devirde yaşıyoruz! Yaptığı şey iş değil, elbette senin yanında olacağım onunla da gerekli konuşmayı yaptım ama iş olduktan sonra haberim olduğu için bir şey fark etmedi. Benim de elimden yalnızca sana arka çıkmak geliyor. O abimse sen de kardeşimsin, bir daha duymak istemiyorum bunu, ben her zaman arkandayım senin. Zamanı gelince umarım sen de çok mutlu olacaksın, seni gerçekten seven değerini bilen birisi elbet çıkacak karşına." Dedi.
Asmin abla şaşırdı, hem de çok şaşırdı, "Benden geçti artık Ferzan, bundan sonra hayatımda kimseyi istemiyorum bir daha aynı şeyleri yaşayamam." Kendi hakkında böyle düşünmesi beni üzse de şimdilik bir şey demedim. İnsanın bazen sindirmeye ihtiyacı olur. Önce bir boşansınlar, olanları biraz sindirsin, sonra onun mutlu olması için ne gerekiyorsa yapacağım, anladığım üzere Ferzan da aynı fikirde. Onun öylece solup gitmesine gönlüm razı gelmez.
"Neyse, size doyum olmaz ben biraz yoruldum odama geçiyorum. Yemekte görüşürüz." Dedi ve konuşmamıza izin vermeden yanımızdan ayrıldı.
Onun yanımızdan ayrılmasıyla ortamı tekrar sessizlik sardı. Son zamanlarda bana ne olduğunu bilmiyorum ama ne zaman onunla yalnız kalsak garip bir şekilde gergin oluyorum. Ne yapacağımı, elimi kolumu nereye koyacağımı bilmiyorum.
Sanırım bu halimi fark etti Ferzan'da o yüzden birkaç gündür benimle yalnız kalmamaya dikkat ediyor ama şimdi tam tersi oldu, bir iki küçük adım atıp tam arkamda durdu. Başımı yavaşça arkaya çevirdiğimde aynı benim gibi önümüzde uzanan Mardin manzarasına bakıyordu. Benim tek düşündüğüm oyken acaba o ne düşünüyor? Önüme dönüp tekrar karşımdaki manzaraya bakmaya devam ettim.
"Sedef?"
Ses tonu farklıydı, sanki acı çekiyormuş gibiydi ve ben bu tonla konuşmasından nedense hiç hoşlanmadım. Onun canının yanma düşüncesi benim de soluğumu kesti. Sanki o iyi olursa her şey iyi olurmuş gibi geliyor bana, "Efendim?" dedim korkarak. Artık kötü bir şeyler duymak istemiyorum ve bu ses tonu hiçbir zaman iyi bir şey getirmezmiş gibi geliyor.
"Bir problem mi var? Geldiğimizden beri çok farklı davranıyorsun, tamam biliyorum benim yüzümden başına gelen şeyler hoş değil ama söz veriyorum bir daha zarar görmene izin vermeyeceğim."
Nasıl yani tüm bu olanlardan kendini suçlamaya devam mı ediyor? İyi de onun hiç suçu yok ki! O bu zamana kadar bana yardım etmekten başka hiçbir şey yapmadı ki nasıl böyle düşünür!
"Ne diyorsun sen Ferzan, benim başıma senin yüzünden gelen tek şey mutluluk, huzur ya da güven olabilir sakın aksini düşünme."
Duruşunu değiştirip arkasındaki anca bacaklarının yarısı kadar olan taş duvara oturdu, şimdi yüz yüzeydik. Çekinerek ellerimi elleri arasına aldı, "Nasıl düşünmeyim Sedef, benim ailem yüzünden sırf onların istediklerini yapmadım diye başına neler geldi. Bunda bir suçlu varsa o da ancak ben olabilirim, resmen seni bir kabustan çıkarıp diğerine soktum. Sanmıştım ki yanımda olursan kimse bir daha sana zarar veremez, gözlerinde sönen ışık yeniden parlar ama tam aksi oldu sanki." Kurduğu her cümleyle birlikte kaşları daha da çatıldı.
Onun kendisini böyle yıpratmasına daha fazla izin veremem o sebeple dürüst olmaya karar verdim. "Garip davranıyorum çünkü garip hissediyorum." Kendi içimde mırıldanmamı duyduğundan bile emin değilim ama yüksek sesli dile getirirsem sanki bu durum daha da karmaşık olacak gibi geliyor.
"Anlamadım, nasıl garip hissediyorsun?"
"Bilmiyorum daha önce hiç yaşamadığım şeyler bunlar, gerçi ben çoğu şeyi zaten daha önce yaşamadım ya neyse..." durdum derin bir nefes alıp, "Nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama yanındayken bazen nasıl davranmam gerektiğini bile bilmiyormuşum gibi hissediyorum. Tamam çok huzurluyum, güvendeyim, mutluyum bunu biliyorum ama bir yandan da gerginim ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Nasıl tarif ederim gerçekten bilmiyorum bazen ölecekmişim gibi hissediyorum bazense sanki alacağım son nefes senin elinden olacakmış gibi geliyor. Durup düşünüyorum, acaba yıllarca bir yerde kapalı kaldığım ve sen de beni kurtardığın için bazı şeyler bana ağır mı geliyor da seni kurtarıcım olarak mı görüyorum diyorum. Ben hayatımda ilk kez senin gibi birsiyle tanıştım. Bana iyi davrandın, beni hor görmedin aksine çok iyiydin o yüzden mi böyle oluyor?"
Sonunda günlerdir aklımı meşgul eden her şeyi bir bir döktüm ortaya. İçimde tuttuğum, kaçtığım, saklandığım ne varsa söyledim. İnanılmaz ama gerçekten rahatladım. Çünkü biliyorum ki Ferzan her zaman olduğu gibi yine bana yardım edecek, yol gösterecek.
Dikkatle uzun uzun inceledi beni, baktıkça yüzünde güzel bir gülümseme oluştu. Bana garip gelen hatta bazen korkutucu bulduğum şeyler aslında iyi bir şey mi ki o gülüyor böyle?
"Seni anlıyorum ve de gurur duyuyorum biliyor musun Sedef?" dedi sadece tüm o sorularımı cevapsız bırakarak.
Kafam karıştı, tüm sorularımın cevabını alacağımı düşünürken bambaşka bir şeyle karşılaştım. "Neden? Hangi konuda?" dedim merakla.
"O kadar güçlü bir kadınsın ki çok zor şartlarda yaşamana rağmen hala o kadar güçlüsün ki sanki hiçbir şey yıkamazmış gibi seni. Saçma sapan davranışlara maruz kalmana rağmen dimdik ayaktasın hala, Sedef sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki ama şimdi sırası değil, zamanı geldiğinde hepsini tek tek söyleyeceğim. Şimdilik senden tek bir şey istiyorum, lütfen artık benim yanımda rahat ol olur mu? Gerilmeni gerektiren hiçbir şey yok, içinden ne geçerse yapmakta özgürsün. Nefes alman bana mı bağlı, gel yanıma ne kadara ihtiyacın varsa al. Ya da başka şey mi lazım yine bana gel, tek istediğim ne olursa olsun yalnız bana gel olur mu?"
Gözlerindeki umutla bana bakan bu adama yine yenildim, "Tamam, sana gelirim. Zaten oradan kurtulduğumdan beri tek sen kabul ettin ki beni, benim için gelinecek ilk durak hep sen oldun ondan sonra." Dedim.
"Hayır Sedef, tek seçenek olduğum için değil, ben bana güvendiğin için bir sürü seçeneğin olsa da aralarından yine bana gelmeni istediğim için bana gelmeni söylüyorum."
"Teşekkür ederim Ferzan, sen olmasan ben ne yapardım bilmiyorum gerçekten. İyi ki çıkmışsın karşıma."
"Sende, sende iyi ki çıkmışsın karşıma güzelim."
Asmin'den
Bir haftadır burada, Mardin'de olmak bana o kadar iyi geldi ki yaşadığım tüm o kötü şeyleri geride bıraktım sanki. Bazen durup düşünüyorum da canımı en çok yakan şey sanırım Berzan'ı bir başka kadınla paylaşmak değil de kadınlık gururumun kırılması, üzerime kuma gelmesiymiş gibi geliyor.
Bu düşüncelerimden de aklıma Berzan'a sadece mecbur bırakıldığım için mi tutuldum ya da kendi evimde ailemden göremediğim şefkati ondan gördüğüm için mi bağlandığım, sevdiğim düşüncesi geliyor. Onu gerçekten çok sevseydim üzerime kuma gelmesine üzülmek yerine onu başka bir kadınla paylaşma düşüncesi yakardı canımı.
Tüm bu gerçekler son zamanlarda kafamı öyle meşgul ediyor ki doğru bildiğim tüm gerçekler değişiyor, yanlış olarak gördüğüm şeylerinse o kadar da yanlış olmadığını düşünmeye başlıyorum.
Garip bir ruh halindeyim, kabul hiçbir zaman saf bir kadın olmadım aksine çok zeki olduğumu hep bildim ve bunu kendini beğenmişlik olarak gören çevremin aksine sadece kendimin farkında olduğumu düşündüm.
Bu topraklarda kadın olmak zor hele de tutucu bir aileniz varsa daha da zor. Ben tüm bunlara rağmen kendimi geliştirmek için çabaladım. Savaştım, her zaman cahil kalmamak için savaştım. Şimdiyse sırf bu tarz bir duruma düşmemek için evlenirken aklımı kullandığımdan diğerlerinin aksine üzerime kuma getirme cüretinde bulunan kocamdan boşanabiliyorum.
Sandılar ki araya zaman girince alışırım, unuturum... Böyle bir şeye alışılırmış gibi sanki, ben susmayacağım. Onların açıklarını bulduğum gibi şimdi de bunu kullanıp kurtulacağım. Hele şimdi sırf avukatla görüştüğümü öğrendiği için param olmazsa dava açamayacağımı sanıp kartlarımı iptal eden bir adama daha fazla katlanamam.
Ona karşı önceden sevgim, saygım vardı. Belki baba olmak istiyor o yüzden yapmıştır diyorum ama daha doktora bile gitmeden, bir sorun var mı yok mu bilmeden başkasına gitmesi sevgimi bitirse de saygım vardı. Şimdiyse son yaptığıyla saygımı da silip attı. Ne zaman bu kadar kötü bir adama dönüştü bilmiyorum...
Dün Ferzan'ın da Sedef'le konuşmamıza kulak misafiri olup iş kurma fikrimizi desteklemesiyle artık ona muhtaç olmayacağım için öyle mutluyum ki üzerimden öyle bir yük kalktı ki nasıl tarif edebilirim bilmiyorum.
Şimdiyse bu olanlara son verecek o adımı atmak için avukatımın yönlendirdiği Mardin'deki avukatın ofisinin önündeyim. Bu zamana kadar hep telefonla halletmeye fazla duyurmamaya çalışsam da iddet süresinin bitmesine sadece günler kaldığı için artık önemsemiyorum.
Sabah Hasan Ağa'yı arayıp durumu bildirdim, kararımın net olduğunu ve davayı açmak istediğimi söyledim. Durum pamuk ipliğine bağlıyken ondan habersiz hareket etmek istemedim, arkamda duran tek kişi oyken saygısızlık etmek olmaz. Onun da onayıyla resmi olarak her şeyi sonlandırmama tek adım kaldı. İçeri girip daha önce mail üzerinden gönderdiğim tüm belgelere istinaden beni savunabilmesi için avukata imza atmak, sonra bir adım daha yaklaşacağım özgürlüğüme.
Derin bir nefes alıp içeri adımımı attım. Omuzlarımı dikleştirip, yüzüme de kararlı bir ifade oturttum. Bundan sonra sayılı kişiler hariç herkesin görebileceği tek yüz ifadem bu olacak. Artık o eski Asmin yok! Artık kendi kendine yetebilen bir kadın var, kimseye bağlı olmayan, kendi ayakları üzerinde durabilen bir kadın var.
"Hoş geldiniz efendim, Asmin Hanım değil mi?"
Bembeyaz ofisin içindeki renkli olan nadir şeylerden birisi de ahşap danışma masası olsa gerek, bana seslenende o masada oturan benim yaşlarımda gözüken kızdı.
"Evet öyle." Diyebildim, ne demem gerektiğinden pek emin değilim. İçeri girene kadar her şey çok kolay geliyordu oysa, şimdi biraz gerildim. Sanırım o da anlamış olacak ki bana yardımcı olmak adına "Şeyma Hanım sizi bekliyor buyurun lütfen." Diyerek arkasındaki kapıyı gösterdi.
İçeri girdiğimde beni yine ferah bembeyaz bir oda karşıladı, içerisi adeta burada yeni bir sayfa açıyorsun bu da senin ilk adımın der gibi dizayn edilmiş. Neden bilmiyorum ama bu içimi biraz da olsa umutla doldurdu.
İçeride beni masasında oturmuş bir sürü dosya arasında çalışan bir kadın karşıladı. Elindeki işi bitirmiş ya da beni bekletmek istememiş olacak ki kapatıp kenara bıraktıktan sonra masadan kalkıp bana yaklaştıktan sonra elini uzattı, "Hoş geldiniz Asmin Hanım, telefonda görüştük ama tanışmak bugüne kısmetmiş. Ben Şeyma, Şeyma Altınışık bu süreci umuyorum ki birlikte yürüteceğiz." Dedi gülümseyerek.
Uzattığı elini sıktım, kadın karşımda adeta bir güç timsali gibi dimdik ayakta duruyor. O an ona o kadar çok imrendim ki bir an önce onun gibi olmak istedim. "Memnun oldum Şeyma Hanım, Asmin bende. Umarım birlikte yürütürüz, ben bundan sonraki yolumu sizinle devam etmeyi çok isterim." Dedim. Hayatımda ilk defa görsem de içimde bu işi başaracağına dair büyük bir inanç filizlendi.
"Güzel, o halde buyurun şöyle oturun lütfen. Ne ikram edelim size?"
"Zahmet olmazsa bir bardak su alabilirim, biraz gerginim de."
"Ne zahmeti, geçin siz suyunuz gelirken biz de ayrıntıları konuşalım. Gergin olmanıza hiç gerek yok."
Ondan sonrasıysa uzun uzun konuşup tüm olanları tekrar tekrar anlatıp her şeyi en ince detayıyla tekrar dosyalamamızla geçti.
**
Yüzümde gülümsemeyle Mardin sokaklarında dolaşıyorum. Avukatla yaptığım görüşme düşündüğümden de iyi geçti, hatta elimizdeki delillerle tek celsede bile halledilebilir olabileceğini bile söyledi. Beni bu hayatta daha fazla ne mutlu edebilir bilmiyorum ama sınırlı şey olacağı kesin.
Şeyma Hanım hiç vakit kaybetmeden bugün işlemleri başlatacak, normalde işler uzun sürecek olsa da araya Hasan Ağa girince daha çabuk olacağını söyledi. Tam avukatla görüşürken beni arayınca durumdan bahsettiğimde yardımcı olacağını söylemesi beni daha da mutlu etti. Sanki buraya gelmek bir anda hayatıma sihirli bir değnekle müdahale edilmiş gibi güzel oluyor. Avukata göre birkaç gün içinde Berzan'a mahkeme dilekçesi ulaşırmış, işte o zaman olacaklar beni fazlaca meraklandırıyor.
Hemen eve dönmek istemiyorum. Her ne kadar Ferzan sayesinde aynı evde kalmasak da evlerin yan yana olması sürekli onları görmek, seslerini duymak boğuyor beni. O yüzden hiçbir şey yapmadan avare avare dolaşacağım.
Dolaşacağım da karşıda küçük bir erkek çocuğu öyle içten ağlıyor ki kıyamadım, kendimi yalnız başına oturduğu kaldırımda yanına otururken buldum.
Dikkatini çekmek için, "Biliyor musun yakın zamanda ne öğrendim ben?" diye söze girdim.
İrkildi, sanırım kimsenin ona bakmasını beklemiyor burada öylece ağlıyordu. Ah çocukluk kim bilir neye üzüldü de ağlıyor... İnsan büyüyüp de yaşlandığı zaman dertleri de artıyor, çoğu insanın geriye dönüp baktığı zaman keşke küçük olsam deme sebebi de zaten küçüklüğün verdiği o dertsizlik değil midir? Fakat o an bilmiyoruz işte bunu insan hangi yaşında olursa o an ona en büyük sıkıntılar sadece onlar olabilirmiş gibi geliyor.
Ağlaması durur gibi oldu, merakla yüzüme baktı. "Ne öğrendin?" dedi masumca.
Gülümsedim, "Ağladığın zaman hiçbir problemin çözülmüyormuş, çözebilmek için ağlamayı bırakıp soruna odaklanmak gerekiyormuş." Dedim.
O küçücük bedenine aldırmadan koca adam gibi kaşlarını çattı, "Ben küçüküm ama daha, kendi başıma nasıl çözeyim!" sitemle konuşması içimde yanaklarını mıncırma isteği uyandırsa da kendime hâkim olmaya çalıştım. Benden rahatsız olup, korkmasını istemem hele de bu haldeyken.
"Küçük olabilirsin, doğru ama bu kendi sorunlarını çözemeyeceğin anlamına gelmez. Zaten kendi sorunlarımızı çözmeye başladığımız zaman büyümeye başlarız. Yani sen de istersen kendi sorunlarını çözebilirsin, hem yalnız da olmak zorunda değilsin çevrendekilerden yardım istemen sorunlarını kendin çözmediğin anlamına gelmez."
Kafasını karıştırmadan ona yardımcı olmak isterken sanırım daha da kafasını karıştırdım, yüzüme beni anlamıyormuş gibi bakıyor. "Yani ben şimdi kendi sorunlarımı çözersem babam gibi büyümüş mü olacağım?" dedi.
"Birden baban gibi büyüyemezsin ama evet, zamanla baban gibi büyümüş olabilirsin. Hem de kendi sorunlarını kendin çözdüğün için çok da nasıl desem, sağlam olursun. Benim demek istediklerimi anladın mı?"
"Evet, anladım galiba. Yani o zaman arkadaşlarımın benimle annem olmadığı için dalga geçmemelerini istiyorsam kendime anne bulursam sorunum çözülmüş mi olur?" dedi ciddiyetle sonraysa ne düşündü o kısacık anda bilmiyorum ama gözleri parlayarak devam etti konuşmasına, "Sen benim annem olur musun? Sen çok zekisin, aynı babam gibisin çok iyi olur annem olursan, lütfen ol!"
"Sen benim annem ol..."
Instagram/Tiktok : birbulutkalemi
|
0% |