@birbulutkalemi
|
"Sen benim annem olur musun? Sen çok zekisin, aynı babam gibisin çok iyi olur annem olursan, lütfen ol!"
"Sen benim annem ol..."
Bu, bu çok beklenmedikti. Sanırım iyi bir şey yapmaya çalışırken çocuğun aklını iyice karıştırdım. "Canım, bu öyle bir şey değil ki sen beni biraz yanlış anladın. Benim demek istediğim eğer arkadaşların seninle annen olmadığı için dalga geçiyorlarsa onlar zaten senin için iyi bir arkadaş olmaz, onun yerine seninle dalga geçmeyen yeni arkadaşlar bulman gerek. Herkesin illa anne babası olacak diye bir kural yok ki hem. Bazı çocukların annesi olmaz bazılarınınsa babası ya da bazen her ikisi birden olmaz. Bu diğer insanların seninle dalga geçebileceği bir durum değil, anlaştık mı?" beni dikkatle dinleyip boncuk boncuk gözleriyle bana bakan bu çocuğun acısını dindirmek için tüm kalbimle annesi olmayı diledim her ne kadar mümkün olmayacağını bilsem de.
"Gerçekten mi? Gerçekten bazılarının ikisi birden mi olmaz? O zaman kim bakar peki onlara? Ben babamsız yapamam ki iyi ki var benim babam! Canım babam çok seviyorum ben onu."
"Maalesef öyle tatlım, herkes o kadar şanslı olmayabilir bazen, o yüzden ne yapıyoruz şimdi söyle bakalım?"
"Dalga geçmeyen arkadaşlar bulup, babama onu ne kadar çok sevdiğimi söylüyorum değil mi?"
"Aynen öyle küçük adam." Elimi yüzüne götürüp kalan yaşları sildim, "Şimdi önce eve gidiyorsun, elini yüzünü yıkıyorsun sonra da kendine yeni arkadaşlar buluyorsun tamam mı? Ha ama önce babana da sor arkadaş olmak istediğin kişileri tamam mı?"
"Tamam, hem babam da hep böyle der biliyor musun? Sen tıpkı ona benziyorsun!"
Oturduğu yerden fırlayıp koşmasına şaşkınlıkla bakakalmıştım ki aynı hızla geri dönüp yanıma geldi. Yanağıma küçük bir buse bırakıp, "Teşekkür ederim." Dedi ve aynı hızla uzaklaştı yine.
Ah ne çok isterdim senin gibi bir oğlum olsun ama şimdi olanlara bakınca diyorum ki iyi ki olmamış! İyi ki olmamış da şimdi bunları yaşıyorum ya çocuğum olsaydı ve bunlar o zaman başıma gelseydi. Şimdi kumayı kabul eden belki çocuğumuz varken de edecekti. Nerden bilebilirim ki ben ona olan tüm güvenimi yıktım. Bu olanlarda gösterdiği tavır, beni kendine mecbur bırakmak için parayı kullanması bile nasıl bir insan olduğunu gözler önüne seriyor, o sebeple içim yansa da diyorum ki iyi ki bir evladımız olmamış! Böyle karaktersiz bir babası olacağına hiç olmasın.
Yalnız ben yürümeye dalıp nerelere geldim böyle anlamadım ki daha önce hiç görmediğim yerler. Karşımda bizimkinin en az iki katı büyüklüğünde kocaman bir konak var. Zaten çocuk da oraya girdi, belli oradan birisinin. En iyisi geldiğim yolu geri dönüp bildiğim yerden gideyim eve, şimdi kimseyle konuşacak yol soracak halim yok.
Ben oturduğum yerden tam kalkarken konağın önünde siyah canavar gibi bir araba durdu. Ayağa kalkıp üzerimi çırptıktan sonra kafamı kaldırınca arabadan inen adamla göz göze geldik, kısacık bir an bile olsa hemen çevirdim başımı ve doğruca yürüdüm. Başıma bela almak istemiyorum, belli ki adam konağın sahiplerinden birisi ve benim başım ağalarla yeterince belada bir yenisine daha ihtiyacım yok!
Ana yola çıktığım gibi bir taksi çevirip eve dönmeyi düşünüyordum ama tam karşı kaldırımda boş bir yapı gözüme çarptı. Epeyce geniş bir yer gibi duruyor, acaba olur mu?
İçim heyecandan kıpır kıpır oldu. Belki tüm bunlar bir işaretti! Bilmediğim bir yere gelmem, o çocukla karşılaşmam en son da o adamı görüp kaçmam. Bunların hepsi beni buraya getirecek tesadüfler silsilesi olabilir mi? Hepsi hayatımı düzene sokmam için bana verilen birer işarettir, yol göstericidir...
Camdan içeriye bakınca gayet güzel bir yer gibi geldi bana ama içeriden de bakmak lazım tabi. Hemen telefonumu çıkarıp konumunu kaydettim ve camda asılı olan numarayı da aldım. Buraya Ferzan ve Sedef'le gelmek daha iyi olur o zaman her şeyi ayarlayabiliriz de belki.
"Buyur bacım dükkâna mı baktın?" dedi yan taraftaki binanın önünde taburede oturan bir adam.
"Evet, sizin mi?"
"Yok be ablam nerde! Ben binanın kapıcısıyım, bu bina Hasan Ağa'mın yeğeninin beyim boş durmasın kiraya verelim deyince ben astım yazıyı ne yapacan sen de hele Ağa'm öyle herkese güvenip vermez." İşte bu bugüne kadar aldığım en güzel haber olabilir.
"Bildiğimiz aşiretler ağası olan Hasan Ağa mı?"
"Aynen bacım o."
"Tanıyorum ben Hasan Ağa'yı merak etme sen, onunla konuşurum. Sen sadece ben konuşana kadar kimseye kiralama olur mu?"
"Yok ablam olmaz öyle, akşama kadar bir sürü kişi soruyor kimsenin hakkına giremem ben, ağam çok kızar hem ayrıcalık yaparsam kimin kısmetiyse onun olur!"
Ne yapacağım şimdi? Çok beğendim ben burayı acaba arayıp bir konuşsam mı? Ferzan'a sorayım bir ona göre arayım en iyisi.
"Dur bekle sen bir telefon edeyim halledelim bu işi olur mu?"
"Olur o zaman ama emin olmak için aradığında konuşup teyit alırım baştan söyleyeyim."
"Olur olur tamam. Bana iki dakika izin ver önce abimi aramam lazım rızası olmadan olmaz ne de olsa.
"Tabi bacım olmaz, ara sen ben buradayım nasılsa beklerim."
Adamdan biraz uzaklaşıp Ferzan'ı aradım. Bir terslik olmadan halletsek bu işi o kadar güzel olur ki... Hem bu dava durumunu halletsem bile hayatımı idame etmek için Hasan Ağa'ya yük olmak istemiyorum, kimseye yük olmak istemiyorum. Bir daha sırf para için kimsenin beni ezmesine vermeyeceğim! Gerekirse aç kalırım ama parayı kullanarak beni hala kendine bağlayacağını düşünen o adama ve onun gibilere boyun eğmem!
"Efendim yenge, aman Asmin! Yenge yok!" tepkisi başka bir durumda olsak beni güldürürdü ama şimdi bunu yok sayacağım çok heyecanlıyım.
"Ferzan, hani ben bugün avukatla görüşecektim ya..."
"Evet, bir sorun mu çıktı? Geleyim mi yanına?"
"Yok yok bir sorun yok ben onu hallettim de dönüşte boş bir yer buldum bizim mağaza için uygun olabilir diye bakmak istedim kiralıkmış."
"E çok güzel Asmin, bugün işim var ama yarın bakarız olur mu?"
"O olur da yer Hasan Ağa'nın yeğenininmiş adam çok soran oluyor size ayıramam dedi kapıcı acaba bir konuşsak mı kimseye vermeden?"
Karşı tarafta kısa bir sessizlik oldu, "He ben tanıyorum da o burada değildi en son, benim şimdi acil olarak bir toplantıya katılmam lazım ama şey yapalım ben zaten iş kurma olayını çıtlattım Hasan Ağa'ya sen ara usulünce anlat olmazsa başka yer bakarız."
"Tamam, öyle yapalım o zaman. Sağ ol Ferzan."
"Ne demek, hadi ara sen sonucu da bana mesaj at haber ver."
"Tamam, akşam görüşürüz."
Sonunda aldığım iyi haberle vakit kaybetmeden aradım Hasan Ağa'yı ama ben Ferzan'la konuşurken gelen iki adam kapıcıya açtırdıkları binadan içeri girdi. Hayır umursamadım, halledeceğim bu durumu. İnanıyorum bu yer bize iyi gelecek.
"Efendim, kızım?"
Açılan telefonla ellerim titredi, hiçbir şey yokken birden sırtımdan ter boşaldı. "Ağam kusura bakma rahatsız ediyorum seni." dedim.
"O nasıl laf kızım! Sana dedim artık benim himayemde benim kızımsın sen! De hele ters bir durum mu var?" içim sıcacık oldu. Kendi babam bile bana böyle sahip çıkmazken bu adamın hakkını ben nasıl öderim?
"Ferzan bahsetmiş Ağa'm size çalışmak istediğimizden." Dedim.
"Söyledi, takdir ettim kızım aferin. Yerinde başkası olsa nasılsa Ağa Konağına gideceğim der düşünmezdi bile."
"Sağ ol beyim, sizin takdirinizi kazanmak mutlu eder ancak beni. Ben sizi bu konuda rahatsız ettim. Avukattan çıkınca bir yer denk geldi karşıma yeğeninizinmiş kiraya verecekmiş."
"Merkezdeki dükkânı mı diyorsun, eski çarşıdakini mi?"
"Merkezdeki, aslında kapıcıyla konuştum yarın Ferzan'la gelip bakmak için ama bakan çok oluyor tutulur hemen dedi. Bende sizi arayıp benim olumlu baktığımı ama Ferzan'ın eşiyle açacağım için onunda görmesini istediğim için bir gün bekletebilir misiniz diye sormak istedim. Ki ben beğeneceğine eminim yani sizin içinde uygunsa biz tutmak isteriz." Dedim gerginlikle.
"İyi düşünmüşsün kızım, hem benim olan bir yere açarsan kimse bulaşamaz da sen şimdi orada mısın hala?"
"Evet buradayım, netleştirmeden gitmek istemedim."
"Tamam, sen içeri gir telefonu Asım'a ver sonrada camdan yazıyı sök ama kira falan almam, madem çalışıp muhtaç olmayacağım diyorsun bir senelik dükkân da benden hediye olsun. Katkım olsun, tamamen de verirdim de senin gibi bir kadın kabul etmez bunu bilirim o yüzden buna hayır demek yok anlaştık mı? Yoksa vermem bak!" son sözleri şaka da olsa içindeki ciddilik payını anladım. Önce bir Sedef'ler baksın tekrar konuşuruz bunu.
"Tamam Ağa'm çok teşekkür ederim."
İçeri girdiğimde iki adamda yüzünde memnun gülümsemeyle içeriyi geziyordu. "Yalnız dediğim gibi dışardaki abla sizden önce geldi Ağa'm ona verirse karışmam." Dedi Asım dediği adam.
"Koskoca Ağa bir kadına dükkân mı verecek, sen yazıyı indir bizimdir burası artık."
Al işte ben resmen çekiyorum böyle adamları! Ben size yapacağımı bilirim ama yüzüme kendini beğenmiş bir gülümseme kondurdum, "Asım Bey, beyler haklı camdaki yazıyı sök!" dedim.
Karşımdaki adamlarında yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme oldu ama sözlerimin devamını duyunca, "Hasan Ağa bana verdi, telefonda seni istiyor ayrıntılar için." Dedim ve yüzlerindeki o kendini beğenmiş ifadeden eser kalmadı.
Kapıcı telefonumu alıp konuşurken bir yandan da camdaki kiralık yazısını kaldırdı. Adamlarsa çatık kaşlarıyla uzaklaştı. Bana kalansa şimdi gidip tüm olan biteni Sedef'e anlatmak.
Sedef'ten
Hala bunun olduğuna inanamıyorum! Resmen şu anda mağazamız için mekân bakıyoruz! Ben Ferzan'la karşılaşana kadar daha bir kere bile girip kendime bir şey alamayan bir kızdım ama şimdi resmen birileri alışveriş yapabilsin diye bir mağaza açıyoruz!
Küçükken imkansızlıktan hep başkalarının eskileriyle büyüyen kız, büyüyünce de kocasının esaretinden yine başkalarının benim için seçtiklerini giymiş, en sonunda da kendisine yardım eden adam sayesinde böyle bir yere girip alışveriş yapmışken şimdi geldiğim hale bakın! Resmen bana, bize ait bir kıyafet mağazası açıyoruz!
İçimde öyle bir sevinç var ki hiç yapmadığım yapamadığım şeyleri yapmak, çığlıklar atarak koşmak istiyor! Bakın artık ben de istediğim şeyleri yapabiliyorum, artık benim de bir işim var demek istiyorum! O küçük kız imkânsız olduğunu bilerek kurduğu hayalleri gerçekleştiriyor diye haykırmak istiyorum.
"Ee nasıl buldun Sedef?" ah bir bilsen abla, bu kadarcık şey bile bana öyle imkânsız geliyor ki beğenmemeyi bırak bir göz odada olsa bile sahip olabilmek için her şeyi verebilirim. Hayatım boyunca ilk defa kendime ait bir şey, bir iş, bir uğraşım olacak. Aynen senin düşündüğün gibi kendi kendime yetebileceğim, kendi ayaklarım üzerinde durabileceğim. Tamam kendi param değil o adamdan bana kaldı ama buraya harcadığım kadarını ihtiyacı olan başka kadınlar için de harcayacağım!
"Çok güzel abla, bayıldım buraya! Hem geniş de ferah ferah olur." Dedim biraz da heyecandan saçmalayarak.
"Sen ne diyorsun Ferzan?"
Bizimle birlikte gelen Ferzan da önce binanın bulunduğu çevreyi dikkatle incelemiş herhangi bir ters durum görmeyince de içeri geçmiştik. "Yeri güzel, içi yeni yapılmış zaten belli temiz bir yer. Dediğiniz gibi geniş de istediğiniz gibi düzenlemenize olanak sağlar sizin de içinize sindiyse benlik sorun yok. Son karar sizin hanımlar." Dedi.
"Yalnız, dün yorgunluktan hemen yatınca söyleyemedim, Hasan Ağa bir yıl kira almam size hediyem yoksa vermem diyor. Ben kırmamak için bir şey diyemedim."
"Ben konuşur hallederim onu, şimdi siz de beğendiyseniz şirketin avukatını gönderiyim ben kira sözleşmesini falan halletsinler, siz de o arada içi nasıl olsun isterseniz iç mimar ayarlayalım onunla görüşün."
Allah'ım gerçekten oluyor galiba! Bana hala rüya gibi geliyor, "Teşekkür ederim Ferzan. Tamam o zaman sen halledersin, benim bir avukatıma gitmem lazım imza işi varmış evde görüşelim olur mu?" dedi.
"İstersen gelebilirim bende, bir sıkıntı falan yok değil mi?"
"Yok Ferzan, ben hallederim. Siz çıkarken kapıcıya haber verin kilitler o zaten, görüşürüz Ablacım evde."
"Dikkat et." Diyebildim gülümseyerek, bize el sallayıp gözden kayboldu. Bense hala gülümseyerek etrafı inceliyorum, oysa öyle bakacak bir şey de yok ki! Bomboş dört duvar ama sanki buradan çıkarsak her şey güzel bir rüya olacakmış da gözlerimi yine o karanlık odalarda açacakmışım gibi hissediyorum.
"Sedef, iyi misin? Sadece güzel dedin hiç tepki vermedin, beğenmediysen söyleyebilirsin başka yerlere de bakabiliriz illa burası olmak zorunda değil." Ben ne yaptım acaba seni hak etmek için Ferzan?
"Hayır, gerçekten beğendim. Her şey o kadar güzel ki gerçek olduğuna inanamıyorum Ferzan. O kadar mutluyum ki neye nasıl tepki vermem gerektiğini bile bilmiyorum. İçimden çığlıklar atmak, çocuk gibi zıplayıp sevinmek geliyor ama bunlar için fazla büyüğüm. Ben o kadar mutsuzmuşum ki şimdi mutu olunca bocalıyorum, ne yapmam gerektiğini bilemiyorum."
"Gel buraya." Dedi ve kolumdan çekip bana sarıldı. Sıkıca hiç bırakmayacakmış gibi sarıldı. Her zaman yanımda olup beni kendine öyle bir alıştırıyorsun ki Ferzan, sen benden gidince daha doğrusu senden gitmemi istediğin zaman yapayalnız kalacağım. Bu düşüncenin verdiği farkındalıkla iki yanımda sallanan kollarımı beline sardım. Yapabiliyorken sımsıkı sarıldım ona.
"Ne yapacağız biz seninle böyle?"
"Çok uğraştırıyorum seni değil mi? Haklısın özür dilerim daha çok dikkat edeceğim Ferzan. Sana daha fazla bela olmayacağım." Benim yüzümden ailenle bile aran kötü oldu. Onun bana yaptığı onca iyiliğin karşılığını resmen ona eziyet çektirerek veriyorum.
"O nasıl laf Sedef! Sakın bir daha duymak istemiyorum. Ben onu senin anladığın anlamda demedim, iyi anlamda söyledim, asıl öyle düşünürsen beni üzersin anlaştık mı?"
Yine içimde kelebekler uçurtuyorsun Ferzan, sen bana böyle olursan ben nasıl sana verdiği sözü tutarım ki vakti gelince nasıl senden ayrılırım...
"Anlaştık." Diyebildim sadece.
"Hadi bakalım yeter bu kadar burada durduğumuz gel seninle şöyle güzel bir yemek yiyelim. Belli sen acıkmışsın ondan böyle konuşuyorsun."
Ellerimi ondan çekip omzuna hafifçe vurdum, "Ferzan ya!" dedim.
"A ah bak kocaya şiddete de başladık! Bak sen kesin acıktın hadi hadi ağzımı burnumu kırmadan buradan çıkalım biz en iyisi."
"Demesene öyle Ferzan, seni düşünüyorum ben."
"Sen beni öyle düşünme. Şey düşün ne kadar yakışıklıyım mesela, onu düşünebilirsin bak ha kocanın kıymetini bil." Dedi oyunbaz tavırla beni güldürmeye çalışıp, başardı da.
"Kıyaslayacak çok fazla adam görmedim ama gerçekten de öylesin sanırım." Söylediklerine uyup artık onun yanında kendimi tutmak istemediğime karar verdim ve aynen dediği gibi içimden geçeni yaptım.
"Ha? Ne?"
Güldüm, normalde yapsam çok utanacağım bir şeyi yaptım, o öylece dururken koluna girip kapıya doğru yürüdüm. Genelde yanımızda kimse yokken bana temas etmekten kaçındığı için hiç buna yeltenmemiştim ama şimdi yaptım. Birilerine bir şeyler ispat etmek için değil istediğim için yaptım.
"Beni yakışıklı mı buluyorsun?" dedi şaşkınlıkla.
"Evet, sen de bunun farkında değil misin zaten?" dedim her şey gayet normalmiş gibi sanki her gün ona iltifat ediyormuşum gibi ama değil! Kahretsin hiçbir şey normal değil! Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor! Acaba fazla mı ileri gittim? Hala bir tepki vermedi, yanlış bir şey mi söyledim?
Beklediğim gibi olmadı, kızmadı. Aksine hoşuna gitmiş gibi yanağındaki çukur gülümsemesinin verdiği etkiyle iyice derinleşti. "Senden duymak daha güzelmiş, arada tekrar hatırlat." Dedi.
Artık kalbimin sesinden kulaklarım uğuldamaya başlasa da belli etmemek için dişlerimi dudağıma geçirip yüzümdeki gülümsemeye engel oldum, omzumu hafifçe silkip, "Olur, hatırlatırım." Dedim.
"Ne yemek istersin?" dedi kaldırımda ağır ağır yürürken. Gözüme karşıda duran pizza tabelası çarpınca durdum. Elimle karşıyı işaret edip, "Hep görüyorum ama hiç yiyemedim, pizza yiyebilir miyiz?" diye sordum umutla. Aslında ne istersem yapacağını biliyorum ama bunca zaman istediğim her şeyin reddedilmesine öyle alıştım ki şimdi her dediğimi onaylayan, ne istersem yapan birisinin olmasına hala tam olarak alışabilmiş sayılmam.
"Tabii yeriz, keşke önce söyleseydin daha önce alırdık."
Aslında istesem kendim de yapabileceğimi biliyorum, sonuçta her şeyin tarifi internette var ve benim de erişimim var ama sırf ben istiyorum diye onun alması, birlikte yememiz daha çok mutlu ediyor. İnsan kaç yaşında olursa olsun değer gördüğünü, sevildiğini bilmek istiyor.
"Olsun, şimdi birlikte yemek daha iyi olur."
"Hadi bakalım gidelim o zaman."
Oturmuş bir yandan sohbet ederken bir yandan da pizzalarımızı yemek bana sandığımdan da iyi geldi. Öyle ki gülmekten yanaklarımın ağrıdığını hissedebiliyorum ama ilk defa iyi bir şey için ağrı çekmek gözüme küçük bir bedel gibi geldi.
"Nasıl yani gerçekten de öğretmenine sinirlendiğin için arabasının tekerini mi patlattın?" dedim inanamayarak. Oysa hiç de öyle yaramaz bir çocuk olduğunu düşünmemiştim, bana hep çok ağırbaşlı geliyordu.
"Evet ama sonra cezamı aldım tabii babam asla müsamaha göstermezdi."
"Yaa ne ceza verdi peki Ciwan babam?"
"Öğretmenimin arabasını sanayiye gönderip beni de tekeri değiştirmem için yolladı, o boyumla zorlana zorlana ustaya yardım edip lastiği değiştirdik daha da yanaşmadım o adama."
Gözümde küçücük bedeniyle zorlanarak araba tekerini taşımaya çalışan onu düşününce üzüldüm, "Yaa kıyamam ama sana ben çok zorlandın mı?" dedim.
"Yok ya usta halletti genelde, ben getir götür işlerine baktım ama bana ders oldu tabii bir daha hiçbir şeye bilerek zarar vermedim. Eşyaların kıymetini anladım."
"İyi bir şeye vesile olmuş o zaman desene."
"Öyle oldu..." cümlesini bitiremeden telefonu çalınca onu açtı. Anladığım kadarıyla Okan'dı arayan, benim için işlerle ilgilenen arkadaşı.
"Anladım kardeşim sağ ol. Sen bana numarayı mesaj at ben hallederim." Dedi ve telefonu kapattı. İçimde huzuruz bir his peyda oldu, yüzündeki tüm neşe silindi birden resmen.
"Ferzan? İyi misin ne oldu?"
Sorduğum sorunun bir kez daha tüm hayatımı değiştireceğini bilsem yine de sorar mıydım bilmiyorum. Sanırım bundan sonra her şey tekrardan değişecek...
"Sedef bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum ama annen olduğunu söyleyen bir kadın şirkete ulaşmaya çalışıyormuş, adı Kadriye'ymiş, seni soruyormuş."
|
0% |