Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Bölüm 16

@birbulutkalemi

Sedef

 

Bunca yıl sonra annem neden bana ulaşmak istesin ki? Benim ona en ihtiyaç duyduğum anda bana sırtını dönmüşken şimdi niye aradı ki? Günlerce ağladığım, bir kâbusu yaşadığım onlarca gün varken neden şimdi? Acaba babam mı engel oldu ona o zaman? Ya da Mustafa mı istemedi? Şimdi belki tekrar evlendiğimi duymuştur da kocam bu sefer izin verir diye mi ulaşmaya çalışıyor?

 

Peki ya onsuzken çektiğim bunca acı ne olacak? Karanlıkta geçirdiğim, aç susuz kaldığım onca gece? Niye tam hayatımı yoluna soktum derken geldi ki? Ben daha küçücük bir kızken neredeydi? Niye demedi benim kızım daha küçük o ne anlar bir adama kadın olmaktan diye?

 

"Sedef?"

 

Olmaz şimdi konuşamam Ferzan. Ağzımı açtığım an ne çıkar bilmiyorum, çok şey söylemek geçiyor içimden ama hiçbirinin muhatabı sen değilsin ki... Ben yaşadığım onca şeyin hesabını kime soracağım? Karşısında iki kelime konuşmaya korktuğum abime mi? Yoksa beni insan yerine koyup da yüzüme bile bakmayan babama mı? Peki ya annem? Anneler değil midir evlatları için her şeyi yapacak olan, onları koruyup kollayacak olan? Benim ki niye yapmadı? Ben ona hesap sorsam ne olur?

 

"Sedef, İyi misin?"

 

"Bilmiyorum. Ne hissetmem gerektiğini ya da ne düşünmem gerektiğini gerçekten bilmiyorum. Onca zaman sonra neden şimdi aradı ki Ferzan? Tam her şeyi yoluna koymaya çalışmışken neden? Ya yine beni biriyle evlendirmek için arıyorsa? Benim annem beni evlendirdikten sonra bir kez bile aramadı ki! Hadi diyelim Mustafa'dan çekindi, o ölünce bile aramadı! Hatta ilk yapıkları beni başka bir adama vermek oldu! Sen olmasan ben şimdi belki yine o karanlık odaların birinde ölmek için yalvarıyor olacaktım, şimdi ben durum bu haldeyken ne düşüneyim ki? Ne düşünmem gerekir Ferzan yalvarırım söyle bana! Ben artık yoruldum, çok yoruldum!"

 

Daha fazla tutamadım kendimi, içimdeki tüm acıyı gözyaşlarımla akıttım. "Gel buraya!" en güvenli limanıma çekti beni, göğsüne sakladı. Ne kadar da tuhaf, bir insan ailesinden başkasına sığınır mı hiç? İnsanın en güvenli limanı ailesi olması gerekirken benim ki değil hatta öyle ki yedi kat yabancı bir adam beni hem aileme hem de kendi ailesine karşı koruyor. Sen nasıl yüce bir adamsın Ferzan?

 

"Tamam, yeter ağlama artık. Ben her zaman yanında olacağım, ne olursa olsun kimsenin sana bir şey yapmasına izin vermeyeceğim. Hem bu korkun yersiz değil mi? Sen zaten evlisin artık evli birini başkasıyla evlendiremezler değil mi?"

 

Ya sen beni bıraktıktan sonra tekrar beni bulurlarsa demek istedim ama ağzımdan çıkacak sözcükleri dilimi ısırarak durdurdum. Zaten benim için onca şey yapmışken bunu yapmaya hakkım yok.

 

"Korkuyorum Ferzan." Ben en son beni üzerimde beyaz gelinlikle evden gönderdiklerinden beri abim dışında kimseyi görmedim ki! Ben o evdeyken bile çok otoriter, evdekilere sevgisini göstermeyen bir adamdı babam, kim bilir şimdi nasıldır.

 

"Korkma, kimsenin senin bir metre yakınına bile yaklaşmasına izin vermem ben." Vermem diyorsa vermez, bilirim. O Ferzan çünkü verdiği her sözü tutar...

 

"Hadi gel artık, evimize gidelim sonra konuşuruz ne yapacağımızı olur mu?" işte o an hatırladım nerede olduğumuzu.

 

"Gidelim."

 

Her ne kadar yolda beni neşelendirmeye çalışsa da pek başarılı olamadı, zaten böyle bir durumda nasıl neşelenebilirim ki? Her ne kadar korksam da sanırım eve geçince arayıp yüzleşmek en iyi seçenek olacak.

 

"Sence arayıp konuşmalı mıyım?"

 

Eve girip oturduğumuzdan beri ilk defa konuştum. Sanırım yolda arabadaki tavrımdan biraz geri çekilip bana alan açmak istediği için susuyordu.

 

"Gel, yanıma otur şöyle hazırsan konuşalım." Oturduğum koltuktan destek alarak doğruldum. Üzerime öyle bir yük bindi ki sanki omuzlarımda tonlarca ağırlık var ve bu beni dibe batırmak için aldığım her nefeste biraz daha yük ekleniyor üzerine.

 

"Anneni en son ne zaman gördün ya da haber aldın?"

 

Durdum, aklımda onunla ilgili hiçbir şey yok hatta öyle ki yüzü bile silinmiş aklımdan. Ne kadar düşünürsem düşüneyim kısa boyu ve her zaman taktığı örtüsünden başka bir şeyi gelmiyor aklıma. Ne nasıl göründüğü ne de nasıl konuştuğu... Sesi, kokusu, bakışları hiçbir şey yok! Bir insan annesini unutabilir mi ya! Ben unutmuşum, unutturmuş kendini...

 

"Üzerimde gelinliğimle evden çıkarken beni bırakmaması için ağlarken." Utanç dolu sesim kısıktı, sanki tüm bu olanlar benim suçummuş gibi annemi görmediğim, haber alamadığım için utanıyorum. Bende kendini öyle bitirmiş ki o evden kurtulunca bile ona ulaşmak hiç aklıma gelmemiş şimdi fark ediyorum ya da belki de içten içe gerçeği bildiğim için ulaşmadım. Ona gidersem beni yine koruyamayacağı, abime uyup evlendireceği gerçeğini bildiğim için.

 

Tüm bunları düşünürken kafamı kaldırıp bakamadım bile yüzüne oysa ben en çok Ferzan'la konuşurken bakarım gözlerine çünkü bilirim ki ben ona ne anlatırsam anlatayım o beni yargılamaz, her zaman dinler, anlar.

 

"Bak sana dürüst olacağım ve lafı dolandırmayacağım Sedef, bu benim vermem gereken bir karar değil. Sen artık özgür bir kadınsın, onunla konuşmak veya konuşmamak senin tercihin hatta sana bir şey söyleyeyim mi her ikisi için de bir sebebe bile ihtiyacın yok! İstersin ya da istemezsin bu tamamen içinden gelmeli."

 

"Peki ya ne yapmam gerektiğini bilmiyorsam?" gerçekten de öyle Ferzan. Lütfen yardım et bana, ben bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum.

 

"Şöyle yapalım sana birkaç tane soru sorayım sen de bana vereceğin cevaplara göre karar ver olur mu?"

 

"Olur! Çok iyi olur!"

 

"Onu merak ediyor musun?"

 

Kısa bir süre durdum. Evet, ediyorum sanırım. Neye benziyor, nasıl birisi oldu, en önemlisi de bana yaşatılanlara göz yumduğu için pişman mı? "Evet, ediyorum. Ben..." desem de devamını getiremedim, sustum.

 

Elini çeneme koyup başımı kaldırdı, gözlerime bakıp, "Sedef, çekinmeni gerektirecek hiçbir şey yok. Biliyorsun bana ne istersen anlatabilirsin." Dedi.

 

Derin bir nefes alıp, "Ferzan, ben onu unutmuşum. Ne kadar düşünürsem düşüneyim yüzü gelmiyor aklıma ya da sesi ne bileyim kokusu hiçbir şey yok! Bu normal mi? Korkuyorum!" ağlamaktan nefret ediyorum. Artık ağlamak istemiyorum ama ben ne zaman mutlu olacak olsam hayat benim karşıma başka bir şey çıkarıyor ve tekrar tüm hayatım ters düz oluyor.

 

Ağladığım için bulanık olan gözlerimle bir cevap almak için ona baksam da her geçen saniyede kaşları daha çatıldı. Kızdı mı? Bu kötü bir şey mi? Bende istemem ki böyle olmasını! Hem kim annesini unutmak ister ki bilerek yapmadım. Kızmasın bana.

 

"Aslında unutabileceğin kadar küçük değildin, bana kalırsa normal değil bu durum ama bir sürü de şey yaşadın psikolojik olarak da olmuş olabilir. Açıkçası bu konuda herhangi bir fikrim yok. Aslında konusu açılmışken sana uzun zamandır söylemek istiyorum ama biraz bana alışman için zaman vermek istemiştim. Sedef, psikoloğa gitmek ister misin?" diye sordu.

 

"O deli doktoru değil mi? Mustafa öyle demişti, Ferzan ben delirdim mi? Ondan mı unuttum annemi!" telaşla kalktım oturduğum yerden, olabilir mi? Sonunda bu da mı geldi başıma?

 

"Hayır, hayır gel buraya otur önce bir." Dedi ve beni yine yanına oturttu. "Şimdi öncelikle öyle bir şey yok tamam mı? Orada bir anlaşalım." Onaylamam için bana baktığını hissedince usulca başımı sallayıp anlatmasını bekledim.

 

"Bazen insanlar zor zamanlar geçirdiğinde bunu tek başına atlatamazlar, yardım almaları gerekir. Psikologların işleri budur, nasıl ki karnın ağrıdığında doktora gideriz, ruhun yara alınca da psikoloğa gidersin. Bu delisin demek değil, zaten öyle bir şey de yok o cahil insanların uydurduğu bir şey tamam mı? Onlar insanların duygu ve düşünceleri konusunda uzmandırlar, insanlar bazı şeylerle baş etmekte zorlanınca onlara giderler. Bak biliyorum sen çok güçlü bir kadınsın ama daha çok küçükken bir sürü şey yaşadın Sedef, neyi ne kadar atlattın bilmiyoruz bence yardım alman sana daha iyi gelir. Ne dersin ister misin? Söz veriyorum istemezsen bir daha sormayacağım, kendini kötü hissetmene gerek yok."

 

"Yani ona gidersem, artık karanlık bodrumdan korkmaz mıyım? O rüyalarıma girmeyi bırakır mı?"

 

"Büyük ihtimalle evet, tamamen geçer demiyorum ama çok daha az aklına gelecek diyorum ha belki de tamamen de geçebilir." Dedi.

 

Yine yaptı, kurtulacağıma dair içimde sönen umut ışığını tekrar yaktı, "Peki annemle görüşmek isteyip istememe psikologla konuştuktan sonra karar verebilir miyim?" diye sordum. Eğer dediği gibi bana iyi gelirse o zaman bunu ona da sorabilirim hem o daha iyi bilir.

 

"Tabii ki sen nasıl istersen öyle olur. Yani bu kabul ettin mi demek?"

 

"Evet Ferzan, ben artık iyi olmak istiyorum. Bedenen ölen o adamın içimde de ölmesini istiyorum, onu bir daha hatırlamak istemiyorum. Madem yardımı olur diyorsun, tamam sana güveniyorum görüşeceğim." Dedim.

 

Birden bana sarıldı. Sıkıca sarıldı, "Seninle gurur duyuyorum Sedef!" dedi.

 

Onun gözlerinde parlayan ışıklar bana kendimi dünyanın en becerikli insanı gibi hissettirdi, bende ona sarıldım aynı onun gibi, sımsıkı sarıldım.

 

 

Asmin

 

Oldu! Sonunda oldu, az önce resmi olarak boşanabilmem için her şey tamamlandı ve başvurum yapıldı! Üzerimden öyle bir yük kalktı ki sokak ortasında sevinçten ağlamamak için zor tutuyorum kendimi.

 

Her ne kadar kendime güvenim tam olsa da bu topraklarda kadın pek de değer gören bir varlık olmadığı için içimde son ana kadar bir acaba vardı. Acaba bana engel olurlar mı? Acaba babam gelip beni döverek Berzan'ın önüne atar mı? Acaba annem sus ne var tek senin mi başına geliyor sanki git evine der mi? Tonlarca acaba vardı aklımda ama bu sefer iyilik hiç beklemediğim bir yerden geldi, Hasan Kılıç'tan namı diğer Aşiretler Ağasından.

 

Şimdi oturup daha sağlam bir plan yapmam lazım. Öncelikli ilk işim kimseye muhtaç olmamak için çalışma işini hızlandırmak olmalı! Sonra ilk başta bana kimsenin bulaşmaması için Hasan Ağa ile kalmam ve artık herkes duruma alıştığı zaman ise kendi evime çıkmam olsun. Belki biraz zaman geçince kimsenin beni öldürmeyeceğine emin olduğum zamanlarda bu şehirden de taşınırım. Bilmiyorum, şu an hiçbir şey net değil! Tamam sakin olmalıyım. Adım adım ilerleyeceğim ilk önceliğim boşanmaktı ve davayı açtım, önce bu işin sonunu getireceğim bunu yaparken de işimizi kuracağız. Sonrasını sonra düşüneceğim.

 

"Bacım geldik." Taksi şoförünün sesiyle daldığım düşüncelerden sıyırılıp ücretini ödedim. O gün konuşmalarımıza kulak misafiri olan Ferzan ertesi gün abisiyle büyük bir kavga edip bana kendi hesabına ait bir kart bırakmıştı. Almayacağımı düşünüp ona da işimi kurunca geri ödemem şartıyla diye de ikna edince son bir kez daha boyun eğdim. Anladım ki elinde paran olmayınca hiçbir şey yapamıyorsun, her ne kadar herkes para mutluluk getirmez dese de yaşamak için ihtiyacımız var ve ben de maalesef ki imkansızlıktan önce babasına sonra ise kocasına muhtaç bir kadın olmuştum ama artık asla kimseye muhtaç olmayacağım!

 

"Asmin." Açtığım kapıyı Ciwan babamın sesiyle kapattım. Ferzan istemediği için buraya geldiğimizden beri görmemiştim onu, bir suçu olmasa da içten içe Ferzan'a hak vermeden edemiyorum. Her ne kadar ağalığı oğluna devretse de o hayatta olduğu sürece bu ailenin reisi, babası olmaya devam edecek. Sırf o sessiz kaldı diye benim, Sedef'in başına gelmeyen şey kalmadı. Bir kez annesine karşı gelse, yaptıklarını yok saymasa belki artık bazı şeyleri yaparken o kadar rahat olmazlar.

 

"Buyur baba?" dedim. Ne kadar ona kızgın olsam da bir yerde de kendi babamdan görmediğim babalığı ondan gördüm. Ona saygısızlık etmek istemiyorum, o sadece yetiştirildiği şekilde davranıyor. Her ne kadar kendini geliştirse de anaya ataya saygı bizim kültürümüzün önemli bir parçası, sadece aradaki dengeyi belirlemek önemliyken maalesef ki Ciwan babam bunu pek ayarlayamayıp annesinin bize eziyet etmesine kalıcı bir çözüm bulamıyor. Niyetinin iyi olduğunu bildiğim için de bir şey diyemiyorum.

 

"Nasılsınız kızım yolunda mı her şey? Ferzan'ın inadı tuttu yine ne geliyor ne gidiyor."

 

"O da haklı baba, karısına neler ettiler kızı kilitlemek ne demek! Onu bulduğumuzda kanlar içinde yerde yatıyordu ömründen ömür gitti."

 

"Bilirim kızım bilirim de ne yapayım anam o da benim sonuçta, gönlünü kırmak da istemiyorum ki uyardım amma fayda etmiyor ne dersem deyim yine bildiğini okuyor." İşte az önce düşündüğüm noktada ne kadar da haklı olduğumun kanıtları.

 

"Baba iyi hoş diyorsun da o kız da yarın bir gün torunlarının anası olacak. Sen o zaman kendi ananın yaptıklarını bilip engel olmazken torunlarını gönül rahatlığıyla nasıl seveceksin? Yazık günah değil mi? Hadi hepsini geçtik Allah'ın emaneti değil mi o kız, bunun hesabını rabbim sormaz mı? Nasıl hesap vereceksin o zaman?"

 

Bazen insanlar aslında gerçeği bilse de sırf sevdiklerine toz kondurmamak için ya da onlarla yüzleşmemek için görmezden gelir. Ta ki birisinin gelip gerçeklerini yüzüne karşı söylemesine kadar, umarım benim bu dediklerimi dikkate alır da bir adım atar yoksa bu gidişle annesini kırmamak için oğlunu kaybedecek. Hiçbir erkek adam gibi adamsa eğer karısına yapılan kötü muameleye tamam deyip geçmez. Ferzan da karakterli bir insan olduğu için hiçbir şeklide göz yummaz buna, tıpkı şimdi olduğu gibi tavrını ortaya koymaya devam eder.

 

"Haklısın kızım. Ben anamı kırmayım derken suçsuz günahsız kızın vebalini almışım. Bana yakışmadı bu! Demek ki neymiş yaş kaç olursa olsun öğrenilecek şeyler bitmezmiş. Ben halledeceğim bu durumu." Dedi. İşte şimdi benim tanıdığım bildiğim adam gibi konuştu.

 

"Sen yapman gerekeni, sana yakışanı bilirsin baba."

 

"Kızım, sormaya utanıyorum ama benim kulağıma bir şeyler geldi. Berzan, kapattı mı senin hesabını?" dedi mahcupça.

 

Karşımdaki kocaman ağa oğlunun yapma ihtimali olan şey yüzünden boynunu büküyor, ah Berzan! Sen ne zaman böyle bir adam oldun ki? Her zaman karşı çıktığın şeye evet dedin kuma getirmeye çalıştın üstüme belki de ben sussam ikimizi aynı anda, tövbe! Şimdi de babanın, sana her şeyini veren adamın başını eğdin önüne. Sen ne ara bu kadar kötü bir insan oldun.

 

Konuşamadım, o oğlunun ben de boşanmak üzere olduğum kocamın yaptıklarından utandım. Aslında utanması gerekenler biz bile değilken o hiç mi utanmıyor.

 

"Anladım kızım ben tamam." Dedi elini cebine attı. O an durdurdum onu, "Dur baba gerek yok. Şimdilik Ferzan halletti ama sonrasına gerek kalmayacak. Bilmiyorum haberin var mı Ferzan söyledi mi ama Sedef'le dükkân açacağız. Artık kimsenin parasına ihtiyacım kalmayacak."

 

"Yok söylemedi, iyi düşünmüşsün kızım da Hasan Ağa ne der? Ne de olsa boşanırsan benim sorumluğumda dedi sıkıntı çıkmasın?" Ben beni desteklemesini bile beklememiştim ama beni yanılttı arkamda durdu, oğluna rağmen.

 

"Haberi var baba, açacağımız bina onlara ait. Sağ olsun çok yardımcı oluyor bana arayıp soruyor sürekli." Devamını söyleyip söylememekte kararsız da olsam nasılsa birkaç güne eve mahkeme kararı gelince öğrenecekler en azından önden bilsin. "Hatta davayı da açmamı söyledi, süre sona eriyor. Avukatın yanından geliyorum şimdi işlemlere başladı, birkaç güne gelir kağıt eve haberin olsun. Aslında önce söyleyecektim de biraz kırıldım sana baba, benim baba bildiğim adam korur kollardı sen Sedef'e yapılanlara sessiz kalınca bilemedim." Dedim içimde tutamayarak.

 

"Yok kızım haklısın sende, sen hiç merak etme ortalığı Berzan'a bırakmaya niyetim yok artık, her şeyi çözeceğim. Sen de ne zaman yardıma ihtiyacın olursa gel olur mu? Ben hala babanım senin ve bu değişmeyecek."

 

"Sağ olasın baba." Dedim ve elini öpüp alnıma koydum. "Geç hadi artık sen eve, ben Ferzan'la konuşur bir akşam yemeği ayarlarım konuşuruz her şeyi."

 

Vedalaşmamızın ardından sonunda eve omuzlarımdaki yüklerden tamamen arınmış olarak girdim. Şöyle uzun bir duş alıp dinlenmek istiyorum. Merdivenlerden yukarı odama çıkarken de aklımda sadece bir düşünce var. Az kaldı, çok az kaldı. Benim de mutlu günlerimin gelmesine sayılı günler kaldı, her şey güzel olacak.

 

 

Loading...
0%