34. Bölüm

Bölüm 34

Bir Bulut Kalemi
birbulutkalemi

Kitabımın keşfette çıkması için lütfen yorum yapıp oy vermeyi unutmayalım olur mu?

Duyurular ve kesitler içinse TikTok ve İnstagram'da "birbulutkalemi" hesabını takip edebilirsiniz.

 

 

 

Sedef,

 

Hayat...

 

Beş harf, iki hece ve tek bir kelime. Okuması, yazması öyle kolay ki fiziksel olarak nasıl öyle geniş olabilir aklım almıyor. Nefes almak, yemek yemek, uyuyup uyanmak, sevmek, sevilmek ve sayamayacağım onlarca şey! Her şeyi nasıl sığdırabiliyor içine aklım almıyor.

 

Yirmi beş yıldır hayattayım!

 

İlk beş yılı aklımda hiç yok, sonraki yıllarda ise önce ailem sonra ise Mustafa tarafından itilip kakılmam var hatırımda. Hayatımda her şeyi değiştiren an ise yirmi beşime bastıktan üç gün sonra karşıma çıkan adam oldu.

 

Ferzan Bager Adar.

 

Benim kahramanım. Beş harf, iki hece ve bir kelimeden oluşan o kelimeyi anlamlı kılan adam. Şimdi yanımda yatan, usul usul yükselip alçalan göğsünde yatırıp uykusunda bile saçlarımı okşayan adam.

 

Uyanmama sebep olan mesajın konusu olan adam. Okuduğumdan beri buz kestiğim mesaj bir kez daha çınladı aklımda.

 

““O adama güvenip bize sırtını döndün diye kurtulduğunu sanma! Yoldayım, geliyorum. Kimden bulursun bilmem ama kocan zevkle verecektir eminim, bana hemen altı yüz bin lira bulacaksın! Yoksa senin de o kocanın da sonu mezar olur. Abini yok saymak sana yakışmadı Sedef! Yok öyle zengin aileye gidip bir elin yağda bir elinde balda yaşarken aileni unutmak!””

 

Tam yüzüm gülmeye başlamışken yine ortaya çıkması iliklerime kadar korkutuyor beni ama bilmediği bir şey var! Ben artık o eski, ölümüne korkan çocuk değilim. En önemlisi de yalnız değilim.

 

Korkmuyorum!

 

Bu sefer yenilmeyeceğim onlara. Zar zor kazandığım mutluluğumu benden almalarına izin vermeyeceğim. Tıpkı psikoloğumun dediği gibi kendi mutluluğum için savaşacağım.

 

Yıllardır bana yaptıklarının hesabını soracağım! İçimdeki kız çocuğu artık büyüdü. Onlara ihtiyacım yok, kendi ailemi kendim kurdum ve onları kaybetmemek için elimden geleni yapacağım. Yine de her şeyden önce şimdilik bulunduğum konumun keyfini çıkarmak istiyorum, biraz daha sıkı sarıldım Ferzan’a.

 

“Birileri için geceden sabaha uzun bir zaman aralığı galiba, çok mu özlendim acaba ben?”

 

Yeni uyandığı için hafif boğuk çıkan sesi duymayı en sevdiğim şey olabilir. Hele de konuşurken gülümsediği zaman hafif kayması... Ben hayatım boyunca kimsenin sesini bu kadar incelemedim. Bir tek o, yalnız o.

 

Onun ses tonundan tüm halini anlayabilirim.

 

“Hem de çok...”

 

Başını saçlarıma gömüp derin bir nefes alarak kokumu çekti içine. Tıpkı benim onun boynundan derin derin solumam gibi soludu beni. Hemen ardından saçlarımın arasına kocaman bir öpücük kondurdu, “Kurban olurum sana ben. Sedef, sabah sabah içimi öyle bir açtın ki artık tutamıyorum kendimi. Seni korkutmamak için kendimi frenlemeye çalışıyorum ama sen böyle yaptıkça işimi çok zorlaştırıyorsun.” Dedi.

 

Dedi de içimdeki tüm gamı, kederi aldı götürdü. “Tutma kendini Ferzan, korkmam ben. Hele senin sevginden hiç korkmam.” sindiğim göğsünden kaldırdım başımı. Gördükçe içimi açan gözlerine bakıp, “Ferzan...” böyle gözlerine bakınca da ne diyeceğimi unuttum. Çok güzeller, hele de o kahvelerin içindeki sarı benekler...

 

“Efendim güzelim?”

 

“Ben artık senin bulduğun hiçbir şeyden haberi olmayan küçük kız değilim. Neyin ne olduğunu bu bir sene boyunca öğrendim. Tamam belki hala öğreneceğim çok şey var ama o saf salak kız da değilim.”

 

Nasıl cesaret ettim bilmiyorum ama yerimde biraz daha doğrularak dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Kalbimin sesi on metre ileriden bile duyulabilecek kadar şiddetli ama bu bana engel olmadı. Tıpkı izlediğim filmlerdeki gibi açıp alt dudağını dudaklarım arasına aldım.

 

Tüm o filmlerdeki çiftler bu hareketi yapar yapmaz gözlerini kapatıyor ama hayır onu da yapmadım. Tepkisini merak ediyorum. Öpüşmek benim için ne anlama geliyor bilmiyorum. Beni heyecanlandıran, kalbimi böyle çarptıran bu hareketi Ferzan’a yapmış olmak. Tüm o abartılı tasvirler, insanların bunu yapmak için feda ettikleri şeyler ne uğruna bilmiyorum.

 

Sevgi dili diyorlar öpüşmeye, bana kalırsa en güzel sevgi dili gözler oysa... Bir bakışında kendimi kaybetmem, konuşmayı unutmam. Ya da herkes böyle methediyorsa öpüşmeyi ben hiç deneyimlemediğim için mi böyle hissediyorum?

 

Öğrenmek istiyorum, en önemlisi de ona her şeyimi vermek istiyorum. Tüm sevgimi, kalbimi, öpücüğümü ve çok daha fazlasını. Ben onunla olmak istiyorum, onun da benimle olmasını.

 

Şokla açılan gözleri, hiç hareket etmemesi hevesimi kırınca utanarak geri çekildim. “Sedef...” dedi sadece.

 

“Kızdın mı?” neye bu kadar kırıldım bilmiyorum. Karşılık vermemesine mi yoksa öylece kalmasına mı?

 

Bir iki kez ağzını açsa da konuşmadı ya da konuşamadı bilmiyorum ama o böyle durdukça yaptığım şeyden pişman olmaya başlıyorum. “Sen ne yaptın?” dedi sonunda.

 

Dürüst olacağım, duygularımı kabul edip çekinmeyeceğim. Ne dedi doktorum insanlar duygularını doğru aktaramadığı zaman karşı tarafa yanlış mesaj iletebilir, iletişimin temel kuralı kendini doğru ifade edebilmek. O yüzden hiç kaçınmadan olduğu gibi söyledim. “Seni öpmek istedim ve öptüm.” Dedim.

 

Şokla ağzı açıldı, yattığı yerde hafif doğrularak aramızdaki benim açtığım mesafeyi kapattı ve “Beni öpmek istedin ve öptün.” Diyerek benim sözlerimi tekrar etti.

 

“Evet, yaptım.” Diyerek onayladım onu.

 

“Öyle her istediğimizi yapabiliyor muyuz peki?” sorusu beni düşündürse de bana zarar vermeyeceğini bildiğim için güvenle “Evet, yapabiliyoruz. Biz gerçek karı kocayız unuttun mu yoksa!” Dedim.

 

“Sedef... Çok tehlikeli yerlerde geziyorsun.”

 

Onun kapattığı mesafeyi sıfıra indirerek yarısı üzerinde olan bedenime rağmen daha fazla yaklaşmak istediğim için tamamen üzerine çıkarak dudaklarına küçük bir öpücük daha kondurdum. Ondan korkmadığımı göstermek istiyorum, bunu onlarca kez dile getirmiş olsam da hareketlerimle de belli edip, pekiştirmek.

 

“Sedef... Ne yaptığı hakkında en ufak bir fikrin bile yok, yapma kızım!” dedi tıslayarak. Kızmış gibi gözükmüyor. Aksine gözbebekleri büyüdü, elini belime atıp hafifçe bastırınca tamamen bütün olduk. Bu yaptığının farkında olduğunu bile sanmıyorum. Bedeni tamamen kasılmış durumda, göğsü sepsert oldu.

 

“Hayır, biliyorum. Senden, sana yakın olmaktan korkmuyorum. Tüm bunların ne anlama geldiğini de öğrendim.”

 

Gözlerinde bir ışık yandı, “Ne anlama geliyormuş Sedef hanım?” diye sordu.

 

“Sevgiymiş, aşkmış... Bir kadın bir erkeği ya da tam tersi bir erkek bir kadını sevdiği zaman onu öpmek, onunla yakın olmak istermiş.”

 

“Sen beni seviyor musun?”

 

Sorusu beni bir an bile düşündürmedi, daha önce verdiğim cevabı bir kez daha duymaya ihtiyacı var sanırım. O yüzden sorusunu “Evet hem de çok seviyorum.” Diyerek cevapladım. Gözlerimi ise gözlerinden ayırmadım ki ne kadar ciddi olduğumu görsün.

 

Bu sefer de “Bana aşık mısın?” dedi.

 

“Aşkın ne olduğunu bilmiyorum. Sadece girdiğim her ortamda gözüm ilk seni arıyor. Uyumadan önce son kez, uyanınca ilk senin yüzünü görmek istiyorum. Sensiz yediğim yemek, seninle yediğim kadar lezzetli olmuyor ya da senin olmadığın bir dünyayı hayal bile edemiyorum, sanki... Sanki nefesim kesiliyor.”

 

Ne olduğunu anlamadım bile ama bu sefer dudaklarımızı birleştiren o oldu. Acemice karşılık verdiğimde ise benim tek taraflı öpücüğümün aksine bu kez nefesim kesildi. Sanki beni öpmüyor da dudaklarının her hareketinde ruhumdan bir parça alıp yerine kendi ruhundan bir parçayı koyuyor.

 

Ne kadar sürdü bilmiyorum, dudaklarımız birbirine karışmışken zaman algımı yitirdim. Tek bildiğim ayrıldığımız anda ikimizin de nefesi kesilmiş soluk soluğa dururken, “Bende sana aşığım Sedef. Hem de önüme düştüğün ilk andan beri. Nasıl yaptın bilmiyorum ama arabamın önüne düştüğün an hayatıma da düştün. Şu saatten sonra gitmeyi unut! Artık seni bırakmam, bırakamam. Senin iyiliğin için aşkımı içime gömmüştüm, gitmek istediğin an izin verecektim ama artık olmaz Sedef! Sensiz nefes bile alamam.” Dedi sanki ondan gidebilirmişim gibi...

 

“Gitmem, senden hiç gitmem Ferzan.”

 

“Tamam şimdilik küçük adımlar atalım, sen her ne kadar hazır olduğunu düşünsen de ben ima ettiğin şey için hazır değilim galiba. Bebek adımları Sedef, bebek adımları...”

 

İçli içli konuşması öyle hoşuma gitti ki sanki karşımdaki kocaman adam gitti yerine beş yaşında bir çocuk geldi. Her haline ayrı hayran bırakıyor beni. Adeta içimden bir şeyler akıyor ona karşı, engel olamıyorum. Olmak da istemiyorum ya neyse!

 

“Kalkalım mı güzelim? Geç kalma sen işe, ilk günler nasıl başlarsan öyle gider.”

 

“Olur, kalkalım. Sen elini yüzünü yıka bende bize kıyafet çıkarayım.”

 

“Teşekkür ederim güzelim.”

 

Son bir kez daha öpüp hızlıca kalktı yataktan. Banaysa arkasından geniş sırtını izlemek kaldı. Henüz mesajdan bahsetmek istemiyorum ona, önce Asmin ablamla konuşup fikrini almak istiyorum. O yüzden hiçbir şey söylemedim.

 

Çok az muhabbetle evdekilerle kahvaltı yapıp, kimseyle laf dalaşına girmeden Ferzan’ın işi olduğu için çalışanlardan birinin beni mağazaya bırakmasıyla rahatladım. Her an bir şey olacakta mesajı fark edecek diye korktum. Biliyorum dizilerdeki her şeyi saklayıp ne varsa başına gelen karakterlere döndüm ama ben öyle olmayacağım, sadece Ferzan’dan önce Asmin abladan yardım istemek mantıklı geldi. En azından nasıl anlatacağımla ilgili.

 

Asmin ablanın yaşadığı histeri krizi sonrası üçüncü gün bugün ve hala o günle ilgili konuşmak istemiyor. Sanırım tüm yaşadıklarının patlamasıydı ve onu üzerinden atınca rahatladı ki o günden beri yüzünden gülücük eksik olmuyor. Umarım hiçte eksik olmaz.

 

“Sedef? Erken gelmişsin ablam ben açacaktım bugün.”

 

Tüm neşesiyle içeri girince bana da bulaştı neşesi. Yüzüme aynı onun gibi kocaman bir gülümseme yerleşti. Kendimiz için yaptığımız dinlenme alanına ceketini ve çantasını bırakmak için girince bende sabah çay içmeyi sevdiğini bildiğimden ikimize de yeni demlediğim çaydan koydum.

 

“Aslında kimse gelmeden senden bir konuda fikir almak istedim abla. Sabah sabah neşeni bozacağım ama biraz can sıkıcı bir durum.”

 

“Bismillah! Korkutma beni sedef, ne oldu?”

 

“Abla hani bahsetmiştim sana ailemle görüşmüyorum, en son bana kalan mirası öğrenince geldiler de Ferzan gönderdi diye...”

 

“Hatırladım, kuzum yine mi geldiler? E ama Ferzan mirası senin aldığını gizlemiş onlardan öyle anlatmıştın.”

 

“Öyleydi abla da sabah abim mesaj atmış. Yüklü miktarda para istiyor, sanırım Ferzan’ın da durumunun iyi olduğunu öğrendi. Ben ona boyun eğmek, dediğini yapmak istemiyorum. Bana bir yol yordam göstersen, Ferzan’a da diyemedim bir şey yanlış anlama sakın amacım saklamak değil de haberi olsa çok kızar bir şey yapar diye korkuyorum.”

 

Hemen cevaplamadı beni, biraz düşündü önce. “Yok ablam iyi yapmışsın sen. İyi yapmışsın da bu konularda ne yapılır bende pek bilmiyorum ama bak ne diyeceğim sana. Hani benim boşanma davama bakan bir hakim vardı hatırlıyor musun?” dedi.

 

“Evet abla unuturmuyum hiç o olmasa boşanamıyordun, adama rüşvet teklif etmişlerdi.”

 

“Hah işte o adam Demir Ağanın arkadaşı, bana demişti ki başın sıkışır, zorda kalırsın hiç çekinme beni bul. Gel biz gidelim bir ona danışalım ne dersin?”

 

“Olur mu ki abla?”

 

“Olur güzelim, olur. Niye olmasın hem devletin hakimi onun görevi bu zaten.”

 

“Abla hemen gitsek ya olur mu? Abim ne zaman gelir ben bilmiyorum, ne yapılacaksa abim gelmeden yapalım.”

 

“Gel gidelim zaten yakın buraya yarım saatte gider geliriz. Tam da mesai başlama saati işlerine başlamadan yakalayalım.”

 

Aslında mağaza hariç bizden başka biriyle daha anlaşmıştık çalışması için ama son anda daha iyi bir iş bulduğunu söyleyip, özür dileyerek gelemeyeceğini söyleyince henüz başka birini bulamadığımız için mağazayı kapatıp, Asmin ablanın yeni yeni kullanmaya başladığı arabasıyla çıktık yola. Zaten yakın olduğu için tam da istediğim gibi on dakika gibi bir sürede adliye binasına vardık.

 

“İkinci katta olması lazım odası, merdivenler az ileride Sedef.”

 

“Tamam abla, çıkalım.”

 

Sabahın erken saatleri olmasından sanırım yalnızca ilk kat dolu, bu kat resmen bomboş. Umarım arkadaşı gelmiştir, bu işi halledip bir an önce Ferzan’a anlatmak için yanına gitmek istiyorum.

 

Biraz yürüyüp odaların bulunduğu koridora girince biri bizi durdurup, “Buyurun kime bakmıştınız?” diye sordu. Sanırım katip bu beyefendi ya da sekreter çünkü odaların tam ortasında duran çalışma masası onun herkesin işine baktığını düşündürdü bana pek hakim değilim bu işlere bilmiyorum sadece umarım ki bize engel olmaz.

 

“Ayhan beye bakmıştık biz.” Dedi Asmin abla. Ben daha geldiğimiz adamın ismini bile bilmiyorum. O olmasa ne yapardım acaba? Bir de kendi başıma halledeceğim diyorum, yine kendim yapamadım ama çabalıyorum en azından.

 

“Duruşma için geldiyseniz salonlar alt katta.”

 

“Hayır, kendisiyle özel bir konuda görüşeceğiz.”

 

“Randevunuz var mı?”

 

“Hayır, randevu gerektiğini bilmiyorduk. Siz kendisine Demir beyin arkadaşı Asmin geldi der misiniz eminim hatırlayacaktır.”

 

Geldiğimizden beri asık suratla bizle konuşan adam önce bir baştan ayağa süzüp, “Ayhan bey torpilden hiç hoşlanmaz hanımlar, araya birilerini sokup görüşmek istiyorsanız sizi içeri atar benden söylemesi.” Dedi. Ciddi mi yoksa gözümüzü mü korkutmaya çalışıyor anlamadım.

 

Yine de sözleri Asmin ablamda etkili olamamış olacak ki iki elini adamın masasına yaslayıp adamın üzerine biraz eğildikten sonra “Öyle bir şey değil, konu kişisel diyorum beyefendi kendisine notumu iletir misiniz yoksa ben numarasını bulmak için uğraşıp kendim mi ulaşayım. Ha bu arada beni geri çevirdiğiniz için size kızmasına engel olabilir miyim bilmiyorum.” Dedi.

 

Yürü be abla! Allah’ım ablamın şu özgüveninin çok azıcığı bende olsa neler yapardım. Benim birisine bu cümleyi yakın zamanda kurabileceğimi hiç sanmıyorum.

 

Adam kenardaki masasından telefonda konuştuktan sona yanımıza “Buyurun sizi bekliyor.” Dedi. Gerçekten de oldu!

 

Ablam adamın yüzüne bile bakmadan saçlarını attırıp havalı havalı içeri yürüyünce bana sadece şaşırarak arkasından bakmak kaldı. Benim tanıdığım Asmin ablamın böyle hareketler yaptığını hiç görmemiştim. Ayrılık ve iş kurmak ona iyi geldi sanırım... Yürüyüşü, konuşması, hareketleri her şeyi değişti şu birkaç gün içinde. Onun için öyle mutluyum ki.

 

Arkasından bakmayı bırakıp ona yetiştim. İsimlikte Ayhan Koçar yazısını görünce kapıyı tıklatıp içeri girdi. “Gel Asmin, hoş geldin.” İçerideki adam. Sanırım bu bahsettiği hakim.

 

“Hoş bulduk, böyle çat kapı geldik ama rahatsız etmedik umarım.”

 

“Hayır, hayır şimdilik boştum, davama bir on beş dakika var. Sen iyi misin bir sıkıntı mı var, yoksa eski eşin mi bir şey yaptı?”

 

“Yok, yaklaşamaz o daha bana. Biz bir konuda sana danışmak için geldik aslında. Bu konularda ne yapılır ben pek bilmiyorum akıma da direkt sen geldin.”

 

“Tabii yardım edebileceğim bir şeyse elbette yardımcı olurum.”

 

Ablam elimi tutup, “Bu Sedef, kardeşim gibidir. Aslında sorun onunla ilgili, kısaca anlatmak gerekirse Sedef’i küçük yaşta zorla evlendiriyorlar. Kocası geçen sene ölünce de Ferzan’la tanışıp yardım istedi ama ailesi Sedef’e kalan miras için peşine düşüp, mirası elinden almaya çalışıp onu da yine başka bir adama zorla vermeye kalkınca nasıl yaptıysa Ferzan mirası başkasına kalmış gibi gösterip Sedef’le evlendi. Şimdi de sanırım kocasının durumunun iyi olduğunu öğrenince mesaj atmış, yüklü bir miktar para isteyip tehdit ediyor.”

 

“Vay be! Bende senin hayatın zor sanıyordum, pardon elbette seninki de zor da böyle bir hikaye beklemiyordum. Ben konuştukça batıyorum, herkesin hayatı kendine zor diyeyim ve Sedef, bu konuda ne yapacağını sana anlatır yardımcı da olurum ama bu durumda senden istediğim bir şey olacak.”

 

Hem yardım hem de çıkar yol bulmanın heyecanıyla, “Elbette, ne isterseniz! Yeter ki kurtulayım bu beladan.” Dedim.

 

“Öncelikle bir şikayet dilekçesi oluşturacağız. Sonra ise 6284 sayılı kanun devreye girer, aile üyen olduğu için. Biz olaya kadına şiddet, ölüm tehdidi olarak kayıt tutup delil şartı olmaksızın uzaklaştırma kararı çıkaracağız. Böylece senin yanına yaklaşırsa tutuklansın. Yine de özellikle uyarmak istiyorum ki sonra bana gelip şikayetimi geri çekmek istiyorum demeyeceksin kabul etmem! Ailenin kalanı tehdit eder, başka bir şey olur cayarsın falan katiyen kabul etmem hele de dinlediklerimden sonra.”

 

“Asla! Asla geri çekmem. Zaten ben, bir daha beni tehdit edemesinler diye buraya geldim. Yoksa yine gelir Ferzan’dan dayağını yer giderdi ama güvenemedim, birkaç gün sonra yine gelmeyeceğinin garantisi yok. Şimdi böyle şikayet edince babamın haberi olursa geri çağırır hemen çok sever abimi içeri girmesini istemez.”

 

“Tamam. Normalde bunlarla ben uğraşmam hiç sizin önce karakola falan gitmeniz gerekiyor ama Asmin de Demir de tanıdığım olduğu için ben halledeceğim. Siz gitmeden kapıdaki arkadaştan rica edin bir kimlik fotokopisi alıp benim odama bıraksın ben bugün evrakları hazırlarım, Sedef sende yarın yine gel imzalarını at olay hallolsun.”

 

“Çok teşekkür ederiz Ayhan bey.”

 

“Ne demek, iyi ki geldiniz bu tarz durumlarda olayı büyümesin diye saklayıp kaç kişi zararlı çıkıyor bir bilseniz.”

 

“Teşekkürler tekrar, biz daha fazla tutmayalım sizi iyi günler.”

 

“Size de iyi günler. Ha Asmin, bu arada söyle o Demir’e hiç uğramıyor bana bu ara darılıyorum.”

 

“Tabii söylerim.”

 

Ayhan beyin dediği gibi fotokopiyi bırakıp dışarı çıkınca, “Abla, sana sıkıntı olmazsa beni şirkete bıraksan. Ben daha fazla beklemeden Ferzan’a anlatıyım durumu sonra gelirim yanına.” Dedim. Akşama kadar bekleyebilir miyim bilmiyorum.

 

“Sedef, o nasıl laf öyle! Hatta bak ne diyeceğim, yanlış anlamazsan sen şu birkaç gün hiç evden çıkma ne olur ne olmaz. Ben hallederim mağaza işini, sende karar çıkınca gelirsin. Hem ben Demir ağayla da konuşurum o da Ferzan da kapıya dikkat çekmeyecek şekilde birilerini koyarlar rahat edersin.”

 

“Olur mu ki?”

 

“Olur tabii güzelim. Hatta bence Ferzan’da teklif eder aynı şeyi. Sen ondan önce söyleyip, yardım istersen hoşuna gider. Anlıyorum her şeyi kendin halletmek istiyorsun da Erkekler biraz işe yarar hissetmek isterler, sen zaten şikayet ederek elinden geleni yaptım. Biraz yardım istemek seni güçsüz yapmaz, aksine yardım istemek cesaret işi çünkü herkes kabullenmez yardıma ihtiyacı olduğunu.”

 

İyi ki beklemişim Ferzan’a anlatmak için yoksa o dahil olup beni koza gibi sarardı. Asmin abla haklı, yapabileceğimi kendime kanıtladım. Yardım istemekte sorun yok.

 

“Tamam abla. Öyle yapalım o zaman.”

 

“Gel bakalım, götüreyim seni kocana.”

 

Yolda ettiğimiz kısa bir muhabbet sonrası şirkete gelince vedalaşıp indim araçtan. Demir ağa sayesinde Berzan abi şirketin başından çekilip Ciwan baba geçince Ferzan’ın işleri çoğaldı. Babasına kıyamadığı için o ağalık işlerine bakarken Ferzan da şirket işlerini hallediyor ve iki kişilik işi tek başına yapınca da haliyle çok yoruluyor.

 

Ferzan’ın odasının önüne gelince sekreterinin değiştiğini fark ettim. Her zaman duran kadın yerine başkası vardı, içeride başkaları olma ihtimaline karşı direkt girmek yerine kadına, “Ferzan beyle görüşecektim müsait mi?” diye sordum.

 

“Randevunuz var mı? Bende gözükmüyor unuttum mu acaba?” diye sordu kadın bana. Çok da güzel sapsarı saçları var, yeşil gözlerini saymıyorum bile! Bu kadın burada ne yapıyor ki başkası yok muydu!

 

“Hayır, yok.” Dedim kadın süzmeyi bırakıp, rahatsız etmek istemem.

 

“Üzgünüm ama sizi içeri alamam.”

 

“Pardon? Neden alamazsınız?” kocamı hem de artık gerçek olan kocamı niye göremiyorum ben!

 

“Her geleni içeri alsaydık ohooo!” dedi bana. Bana dedi Ferzan Adar’ın karısı Sedef Adar’a!

 

İşte şimdi azıcık cesur olmaya karar verdim. Sanırım büyük konuşmuşum, asla Asmin ablanın yaptığını yapmam demiştim ama şimdi yapacağım galiba umarım iyi öğrenmişimdir. “Kocamı görmek için randevuya ihtiyacım yok hanımefendi! İçeride başkası olma ihtimaline karşı sordum şimdi söyle içeride yalnız mı değil mi?” dedim. Elimi de aynı ablamın yaptığı gibi masaya yaslayıp üzerine eğilerek.

 

Ne ara açıldığını bilmediğim kapıdan Ferzan seslendi, “Gel bakalım karıcım içeri, yalnızım.” Dedi önce bana. Sonra da sekretere dönüp, “Sizinle de sonra konuşacağız Sema hanım. Ne demek geleni geri çevirmek, karım olmasını geç buraya gelen herkes beni görecek! Biz aşiretiz, insanların bize ihtiyacı olabilir içeri girip derdini anlatamayan insan bizi ne yapsın. Sakın! Bir daha görmeyeceğim bu davranışınızı.” Dedi. Oh iyi oldu!

 

Kapıyı ardından kapatır kapatmaz bana sıkıca sarılıp kulağıma, “Karım beni çok mu özledi? Ayrılalı daha iki saat anca oldu.” Diye fısıldadı.

 

“Özledim, özlemesine de seninle bir şey konuşmak için geldim.”

 

“Ne? Yoksa sekretere yaptığını bana da mı yapacaksın güzel karım?” dedi resmen benimle dalga geçer. “Yalnız şaka maka etkilendim, o nasıl ayar vermekti öyle Sedef Hanım.”

 

“Bu numarayı bugün Asmin abladan öğrendim, bende yapabileceğimi hiç düşünmezdim ama oldu.”

 

Endişeyle bıraktı beni, “Ne oldu? Yoksa abim rahatsız mı etti sizi?” dedi beni bir yandan da koltuklara çekerken.

 

Olayı hiç evirip çevirmeden olduğu gibi anlatmak en mantıklısı. “Ferzan, ben senden bir şey sakladım.” Dümdüz konuşmamla kaşları havaya kalktı. Bu ifade kızmakla, şaşırmak arasında olduğunun göstergesi. Ne zaman beklemediği bir şey olsa aynı şeyi yapıyor.

 

“Ne sakladın?”

 

“Abim sabah bana mesaj attı. Tehdit etti beni.”

 

Birkaç saniye öylece bana baktı. Hemen ardından boynunu hızla sağa eğip çıtlattıktan sonra saki, “Ne yaptı?” diye sordu. Çantamdan telefonu çıkarıp mesajı açarak ona uzattım.

 

“Tehdit etti.”

 

“Tehdit etti, seni tehdit etti! Peki sen bana söylemek için neden bekledin Sedef?”

 

Kızdı mı? Sesi çok nötr, hiçbir şey anlamıyorum. Ferzan benimle konuşurken her zaman duygularını sesine yansıtır ama şimdi hiç yok. Kötü bir şey mi yaptım acaba? Sadece kendim halletmek istedim ama neresi kötü ki bunun?

 

Eğer kızsa bile yaptığım şeyin arkasındayım. Bunu yapmaya, sorunlarımı kendim çözmeye ihtiyacım vardı. O yüzden utanmayacağım, çekinmeyeceğim. Başımı dik tutup, “Kendim halletmek istedim...” dedim.

 

“Çok merak ediyorum kendin nasıl hallettin? Parayı verip gönderdin mi?”

 

Bana hiç güvenmemesi beni incitti. Tamam bazen onlarca sene kilit altında olduğum için onlara göre daha bilinçsiz, cahil kalabiliyorum ama değişmek için çabalıyorum. Şimdi o tüm bu çabamı yok sayıp ne diye böyle davranıyor ki.

 

Kırıldım.

 

Hem de çok...

 

Gözlerime dolan yaşları gördüğü anda ifadesi paramparça oldu ama konuşturmadım onu. “Savcılığa şikayette bulunup uzaklaştırma kararı çıkardım. Bana yaklaştığı ilk anda tutuklanacak.” Dedim.

 

Sonra ise “Sanırım ben gitsem iyi olur şimdi, evde işlerim vardı. Birkaç gün işe gitmeyeceğim Asmin abla abim yakalanana kadar böylesinin daha güvenli olacağını söyledi. Ferman abiye mesaj atmıştım, beni almaya gelmiştir. Sana da kolay gelsin, hayırlı işler.” Dedim ve kendimi odasından dışarı attım.

 

Arkamdan seslense de durmak istemedim. Belki çocukça yaptığım ama üzüldüm.

 

Hem de çok üzüldüm.

 

Niye böyle yaptı ki?

 

Üzdü beni...

 

Oysa seni hiç üzmeyeceğim demişti...

 

 

Bölüm : 17.09.2025 21:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...