35. Bölüm

Bölüm 35

Bir Bulut Kalemi
birbulutkalemi

 

 

Asmin,

 

"Ailesinin bile sevmediğini kim sever ki Demir? Ben en başta kaybetmişim." Haykırarak söylediklerimi beni kollarımdan tutup kendine çekerek böldü. Sıkıca sarıldı, dudakları kulağımdayken usulca fısıldadı;

 

"Ben severim!"

 

"Ben severim Asmin!"

 

Kim bilebilirdi ki bir yabancının dudaklarından dökülen sözcüklerin tüm hayatımı değiştireceğini. Tüm yaşadıklarımdan sonra bana sözleri o kadar yapay geliyor ki içimdeki inanmak için çırpınan kadına inat gerçeklerle yaşamak istiyorum. Ona inanmak istemiyorum, bundan aylar önce benim için öleceğini söyleyen, ben olmazsam yaşayamayacağını bir saniye bile nefes alamayacağını söyleyen adam şimdi başka bir kadının kolları arasında.

 

Benim ona inanmam bir kez daha ölmem demek. Bu sefer tekrar ayağa kalkabilir miyim onu bile bilmiyorum. İnanmak kolay hem de o kadar kolay ki bazen tek bir bakış bile yeter.

 

Benimse artık gücüm yok, "Teşekkür ederim Demir. Sanırım artık kendimi sevmeyi öğrenmem lazım. Beni ancak ben severim." Dedim. Her ne kadar söylemek kalbimi parçalara ayırsada "Herkesin kendi öncelikleri var, bunu tam da şu an kazıdım beynime. Beni teselli etmene ihtiyacım yok, sanırım küçük çaplı bir boşalma yaşadım ama şimdi iyiyim. Geç oldu, gidebiliriz artık." Bir şey söylemek istediyse bile görmedim, yüzüne bakacak cesaretim yok.

 

Ne yaptığımı bilmeyerek otomatik hareketlerle son bir kez her şeyi kapattığımı kontrol ederken yanımdan geçip dışarı çıktı. Bir sigara yaktığını gördüm, gözü karşıda bir yere dalmışken usulca içine çekti dumanı. Gözüm yalnız onda, yanakları içine çektiği dumandan çukurlaşırken göğsü dışarıdan bile belli olabilecek kadar yükselip alçalıyor. Derin derin nefes alıyor, farkında bile değilim ama bende aynı şeyi yapıyorum. Aldığımız soluk ikimize de yetmiyor sanki.

 

Artık oyalanacağım bir şey kalmayınca kapıyı kilitleyip yanına yürüdüm. Benim hareketimi fark edince hiç konuşmadan, kapıyı açıp direksiyon başına geçti. Camı açıp sigarayı cam dışında tutunca bana da yanına oturmaktan başka bir şey kalmadı.

 

Kırdım mı acaba onu? O an hiçbir şey düşünmeden korkuyla konuştum ama bana acıdığı için mi öyle söyledi yoksa gerçekten ciddi miydi? Beni sevebilir mi? Konuşmayı bitirerek hata mı ettim? Bu kafa karışıklığı beni yine uyutmayacak bugün, sorsam mı?

 

Tam ona dönmüş soracaktım ki konuşmama izin vermeden uzanıp radyoyu açtı. Bu kibarca konuşma mı demek? Ya da sözleri sadece o anlık beni sakinleştirmek için miydi? Ne sanmıştım ki zaten...

 

Radyoda Ender Balkır'ın sesi duyulunca iyice yükseltti sesi. Artık konuşmama hiç imkan yok ama sanki şarkı aracılığıyla bir mesaj vermek ister gibi yanık sesiyle kendi de eşlik etti.

 

Bugün benim halim yaman,

 

Derdim büyük, başım duman.

 

Sen bana sabır ver Mevla'm,

 

Bu yaraya yok mu derman?

 

Sen bana sabır ver Mevla'm

 

Gönül sevdi bilmez feran.

 

Nereden sevdim cana yetti?

 

Yârim gitti ömür bitti.

 

Sesini ilk defa duydum. Konuşurken bile güzel, insanı rahatlatıyor ama böyle eşlik ederken insanı büyüleyen bir yanı var. Çoğu sanatçı halt etmiş yanında. Yanık yanık öyle söylüyor ki içimden bir şey akıyor.

 

Ne yazık ki bu güzel an kısa sürdü, eve geldik kim bilir bir daha ne zaman duyarım. Her ne kadar konuşmak istemese bile yine de arabayı park edince inip içeri girmeden bekledi. Oysa Berzan'la ne zaman kavga etsek bana tavır alıp her şeyi bir başına yapardı, bırakın böyle kapıda beklemeyi bir yere gideceksek bile fikrini değiştirip beni evde bırakır yalnız giderdi. Şimdi onun kalbini kırdığımı bilmeme rağmen böyle beklemesi içimde bir yerlere dokunuyor, vicdanım sızlıyor.

 

"Demir..."

 

"Girelim içeri, uyumadan Memo'yla vakit geçirmek istiyorum birkaç gündür pek bakamadım işlerden." Dedi ve evin kapısını benim için açarak hem konuşmamın önünü kesti hem de bana saygısını bozmadı.

 

O lafımdan sonra nasıl bir muamele bekliyorum ki zaten! Adam bana iyi bile dayanıyor, resmen ne istediğimi bilmiyorum. Bana olan ilgisinin farkındayım, salak değilim ama onunla olmak... Bilmiyorum ne yapmaya çalışıyorum kendim bile bilmiyorum daha ve onu bu belirsizliğe çekmek hiç iyi bir fikir değil hele de hayatında küçük bir çocuk varken. Eğer şimdi evet deyip sonra yine kararsızlık yapar ve yapamayacağımı düşünürsem hem o üzülecek hem de anne şefkatine muhtaç olan o çocuk üzülecek.

 

Konağın girişinde öylece onun yukarı çıkmasını izlerken oturma odasından Fatma teyze çıktı. "Hah Asmin geldiniz mi kuzum? Aç mısınız, biz bekleyemedik yedik valla açsanız hemen hazırlatalım bir şeyler." Dedi.

 

"Yok teyzem, akşam üzeri yedik orada ama Demir Ağa yedi mi bilmiyorum. Mehmet'in yanına çıkacağım dedi bana."

 

Dışım gülse de içimde fırtınalar kopuyor. Bana ilk andan beri anne şefkatiyle yaklaşan bu kadına karşı ne kadar üzgün olsam da suratımı asmak istemiyorum. O sebeple yüzümde kondurabildiğim en büyük tebessümü sundum ona, "Ne zamandır konuşamadık seninle de hiç, iş için koştururken vaktim olmadı. Sen nasılsın?" dedim.

 

Elini yanağıma koyup hafifçe okşayarak, "İyiyim güzel kızım benim, yavrularımın işleri güçleri böyle rast giderken nasıl kötü olurum. Rabbim yüzünüzden gülümsemeleri eksik etmesin hiç." Dedi.

 

Aynı şeyleri tekrar tekrar düşünmekten ya da konuşmaktan hoşlanmam ama Fatma teyzenin her sözüyle de onu annemle kıyaslamadan edemiyorum. Şu cümleleri ondan bir kere bile duyamadım ben.

 

Gerçek bir kere daha çarptı yüzüme...

 

Madem öyle, madem bir yabancının bile verdiği ilgiyi bana veremiyor o zaman şu dakikadan itibaren artık isimlerini bile anmayacağım! Benim elimden bir bardak suya muhtaç olsalar onu bile vermeyip çok sevdikleri oğullarına gitmelerini söyleyeceğim! Bitti artık! Hayatımdaki insanlardan gördüğüm zararlardan ötürü artık bana iyi olan insanlara kötü olmaya başladım, bana hiçbir zararı olmayan aksine hep arkamda olan adamı bile karaktersizin biri beni hayal kırıklığına uğrattı diye üzdüm. Artık bunu yapmayacağım!

 

"Gel kızım Hasan Ağa da içeride oturalım biraz. Belli etmiyor ama aklı sende hep, iyi olduğunu kendi gözleriyle görsün."

 

"Olur, siz geçin ben birde kahve yapayım."

 

"Hah iyi dedin onu kızım, yorulduysan kızlar yapar ama bak, geldiler biliyorsun."

 

"Yok yok olur mu hiç elime mi yapışacak sanki."

 

"İyi o zaman biz içeride bekliyoruz."

 

Mutfağa geçip alışmış hareketlerle üç fincan kahve yapıp tepsiye koydum. Acaba Demir' de yapsam mı? Gelir mi ki? Gelmez ama niye gelsin adamın ağzına tıktın lafı Asmin!

 

Elimde tepsi, yüzümde gülümseme bir gözüm yukarıdaki kapıda acaba gelecek mi diye bakarak yürürken Memo'nun kapısı açıldı. Demir içeriden çıkınca göz göze gelsek de bir şey demeden hafifçe başını sallayıp selam vererek çalışma odasına girdi. Kahveleri görüp gelmediğine göre çalışacak, yanımıza gelmeyecek.

 

Başımı eğip içeri girdim. "Gel kızım, valla özlettin kahveni! Hanım duymasın kimse senden iyi yapamıyor şu mereti, içine ne koyuyorsan bir başka oluyor valla." Dedi Ağların Ağası Hasan Ağa.

 

"Afiyet olsun ağam ne zaman istersen yaparım."

 

"Sen çok yaşa emi kızım." Dedi ve höpürdeterek içti kahveyi. "Nasılsın bakalım var mı bir sıkıntın, derdin?" diye sordu. Evdeki herkesin derdi benim iyi olmamken ben nasıl kötü olabilirim ki...

 

"Çok şükür Ağam, hiç sıkıntım yok. Allah razı olsun sizden."

 

"Senden de güzel kızım."

 

Yüzünde babacan bir ifadeyle bana bakmaya başlayınca bir şey söyleyeceğini anladım ama iyi mi kötü mü hiçbir fikrim yok. Sanki biraz tereddütlü gibi ama bilemedim. Umarım kötü bir şey değildir, başka bir şeyi daha kaldıracak gücüm yok.

 

"Asmin..." dedi Fatma teyze onun konuşmaya başlayamayacağını anlayınca. "Buyur teyzem." Diyebildim ama bir gram merak yok içimde. "Bugün bir haber aldık. Adıyaman beylerinden Firaz Bey var bilir misin?" biliyorum ama benimle ne ilgisi olur ki?

 

"Evet, biliyorum görmüştüm birkaç kere."

 

"Geçen sene eşini kaybetmiş, iki çocuğuna tek başına bakıyormuş ama artık evlenmeye karar vermiş. Seni de görüp beğenmiş nerede gördüyse, rızan olursa evlenmek istiyormuş. Ben düşünmediğini söyledim ama yine de sormamızı istedi haberin olsun kızım. Ha sakın bize yük olduğunu düşünüp gidip evlenmeyi de düşünme sende benim kızımsın alimallah sakın ha!" dedi.

 

Dedi o demesine de ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Belliydi bunun böyle olacağı birkaç ay beklemeleri bile öyle büyük bir mucize ki eminim o da Hasan Ağanın yanında kalmamdan ötürüdür.

 

Hasan ağa boğazını temizleyince Fatma teyzede olan bakışlarımı ona çevirdim. "Ben yeni kız bulmuşum kendime rızam yok dedim ama eğer sen istersen başım üstüne evladım." Demesiyle dünyalar benim oldu. Eğer boşanıp ailemin evine dönseydim eminim bir an olsun beklemeden verirlerdi beni. Şimdi böyle arkamda olduğunu, gitmek zorunda olmadığımı söylüyor ya dünyalar benim oldu.

 

Ne ara oturduğum yerden kalkıp elini öptüm kendim bile anlamadım ama "Teşekkür ederim Ağam, sen olmasan ben ne yapardım bilmiyorum. Halim ne olurdu, canıma mı kıyardım yoksa odanın birinde çürür müydüm hiç bilmiyorum. İyi ki varsın Ağam." Dememle kırıldı o da. "O nasıl laf evladım, ağzından yel alsın." Diyerek sarıldı bana.

 

"Tamam hadi yeter bu kadar. Yoruldum ben yaşlı bir adamım." Deyip hızla çıkıp gitti odadan. Ardından şaşırarak baktığımı gören Fatma teyze, "Bakma sen ona sert görünür ama çok duygusaldır. Karşında belli etmemek için gitti. Bende gidip bir bakayım ona sende geç odana dinlen hadi halin kalmamış hiç, gözünden belli yorgunsun." Deyince.

 

"Tamam teyze, iyi geceler." Demekten başka bir şey gelmedi elimden. Zira hala duyduklarımın şokunu yaşıyorum. Kafamda kırk tane düşünceyle odama çıktım.

 

O adam beni nerede gördü de beğendi?

 

Hasan Ağa sözlerinde ciddi ama nereye kadar bu böyle olacak, en yakın zamanda birikim yapıp kendi evime çıksam iyi olur.

 

Demir...

 

Demir'i kırdım ama beni affeder mi?

 

Gidip özür mü dilesem?

 

Şimdi mi konuşsam yoksa sabah mı?

 

Aklımda tüm bunlar varken üzerimdeki kıyafetler beni iyice boğunca kurtulmak istedim. Gömleğin düğmelerini sökercesine açıp üzerimden çıkardığım an kapım pat diye açıldı. Elimde gömlek, üzerimde sutyenim öylece kapıyı açan adama bakakaldım. Onunsa hiç umurunda değil hatta fark ettiğinden bile şüpheliyim zira kıpkırmızı olmuş yüzüyle sinirle bana bakıyor.

 

"Duyduklarım doğru mu? Gerçekten evlenecek misin o itle?"

 

 

 

 

Bölüm : 17.09.2025 21:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...