
Sedef,
“Ferzan, gelebilir miyim ?” diye sordu Dila.
Hayır, almaz onu içeri. Biliyor o kadının niyetini, onunla yakın olmasını istemediğimi biliyor kabul etmez bunu!
Yanıldım ama! Kapı aralığından son gördüğüm şey yüzünde kocaman gülümsemeyle Ferzan’ın odasına giren Dila oldu.
Gerçekten yaptı mı bunu? Sırf tartıştık diye o kadını aldı mı odasına, yanına? Hayır benim tanıdığım Ferzan bunu yapmaz! Öyle biri değil o! Ama ya o kadının niyetini fark etmediyse? Gitsem mi yanına? Kapıyı açıp bir adım attım dışarı ama çıkamadım. Kaldım öylece kapı girişinde.
Niye hep böyle oluyor ki? Ne zaman bir şeyler düzeldi, hayatım yoluna girdi desem illaki bozuluyor. Sanki... Sanki mutluluk bana harammış gibi geliyor. Oysa yaptığım bir şeyde yok! Sadece iyi bir insan olmak istiyorum. Biraz da mutlu olmak istiyorum, başka bir isteğim yok bu hayattan.
“Çık dışarı dedim sana!” Ferzan’ın bağırmasıyla daldığım düşüncelerden çıkmam aynı anda oldu. Nasıl oldu anlamadım ama elimdeki sürahi düşüp bir de üzerine kırılınca kalakaldım öyle.
Düşürmem ve Ferzan’ın endişeyle dışarı çıkması arasında sadece birkaç saniye geçti. “Sedef? İyi misin güzelim?” diye sordu ama ne cevap vereceğimi bilemedim. Aklımda sadece o odada ne olduğu var. Bir an için yerdeki kırıkları unutup ona doğru gitmek istedim ama tek ayağımı kaldırır kaldırmaz, “Dur sakın basma!” dedi Ferzan. Benim aksime o yerdeki cam parçalarını ezerek bana geldi, kendimi onun kucağında buldum. Beni oradan, o cam parçalarının içinden tutup çıkardı. Tıpkı ilk karşılaşmamızda beni o cehennemden çıkarması gibi çekip aldı.
“İyi misin, ne oldu?” yüzündeki endişe bir anlık tüm kırgınlığımı süpürdü. İşte benim tanıdığım Ferzan bu. Merhametli, sevecen, sadık ve iyi kalpli adam...
“İyiyim, sadece sen birden bağırınca korktum.”
Sözlerimden sonra kaşları çatıldı hemen ardından sıkıca sarıldı bana, “Özür dilerim, korkuttum seni! Özür dilerim güzelim bir daha olmayacak. Senin olduğun yerde benim bir daha sesim yükselmeyecek söz veriyorum.” Dedi telaşla.
Gözüm bir an için arkaya takıldı. Konaktakilerin hepsi toplanmış bize bakıyordu, utanarak ayrılmak istedim kollarından ama o ona olan sinirimden yaptığımı sanmış olacak ki kulağıma, “Lütfen, kaçma... Ne kadar kızgın, kırgın olsan da kaçma benden. Söz veriyorum unutturacağım sana yaptıklarımı.” Dedi.
“Şey, babanlar bakıyor.” Dedim. O zaman gevşedi bedeni, usulca çekti kollarını sırtımdan ama tamamen bırakamadı. Tek eli belimde arkasını dönüp onlara baktı.
“Oğlum ne oluyor, iyi misiniz?”
“İyiyiz baba, şükür. Sürahi kırılmış sadece bir şey yok.”
Kısa bir an bize bakıp tam gidecekmiş gibi olsa da son anda geri dönüp, “Lan Ferzan, sakın bana öyle kızıma bağırdığını söyleme!” dedi Ciwan babam. Sanırım Ferzan’ın bana bağırdığını düşündü.
“Tabii ona bağırmıştır benim torunum! Kim bilir yine ne yaptı da bağırttı. O geldi geleli huzuru kalmadı oğlumun.” İşte iki gram sevincim de Newroz hanımın sözleriyle kursağımda kaldı. Kötü olansa haklı olması, ben hayatına girdim gireli benim yüzümden başına gelmeyen kalmadı. Eski kocam ayrı dert, abim ayrı. Benim yüzümden ailesiyle bozulan arasına girmiyorum bile.
“Yok baba, Sedef’e niye bağırayım ben. Haddini aşan sözde kuzenime bağırdım.” Dedi sebebini söylemedi ama babasına söyledikleri biter bitmez tekrar bana dönüp, “Sedef, küçük bir çanta hazırla misafirler gidene kadar biz kendi evimize geçelim. En iyisi öyle olacak yoksa ben yapmak istemeyeceğim şeyler yapacağım.” Dedi ve kimseye bakmadan odamıza girdi.
Kimse ne olduğuna anlam veremedi, bende dahil. O kadın Ferzan’ı bu kadar kızdıracak ne yaptı hiç bilmesem de gidip sebebini öğrenmek için sabırsızlanıyorum.
Yine de tek merak eden ben değilmişim ki Ciwan babam Dila’nın sesi çıkmayınca bana bakıp, “Hayırdır kızım? Ne oldu da bağırdı?” diye sordu. Bundan birkaç gün önce olsa bir şey yok der geçiştirirdim ama dakikalar önce kulak misafiri olduğum konuşmadan sonra bunu hiç yapasım yok. “Ben bilmiyorum baba, Dila yanındaydı Ferzan’ın sen ona sor istersen. Artık ne dedi de Ferzan onu odasından kovdu bilmiyorum.” Dedim.
Şöyle bir Dila’ya baktı. Baktı ama hiç konuşacak gibi durmuyor, biraz da titriyor. Anladı ki olacak gibi değil bu sefer, “Ferzan!” diye bağırdı. Bende diğerleriyle olayı anlamlandırmaya çalışıp bakarken Ferzan bu sefer elinde küçük bir çanta ile çıkageldi. “Sen yorulma, ben hazırladım hadi gidelim.” Dedi babasını yok sayarak.
“Kime diyorum ben! Ne oluyor Ferzan?”
Ferzan, önce kısa bir an o kadına baktı sonra da Newroz hanıma. Baktı ki ses seda yok bu sefer babasına döndü. “Peki, ben utandığım için söylemek istemedim ama olayın asıl faili hala yüzsüzce burada öyle durduğuna göre benim de konuşmamda sıkıntı yok. Dila hanım ben çalışma odasında dinlenirken odama gelmiş. Geldiği de yetmemiş kendimde değilken beni, evli bir adamı öpmeye kalktı! Ben ona bacım dedim ama onun aklında başka şeyler varmış belli ki! Hoş bu akılları ona kimin verdiğini de biliyorum ya neyse! Ben daha fazla karıma, bana yapılana susup oturmam! Kendi evimize geçiyoruz, zaten en başta dönmek hataydı. Baba senle anama, kardeşlerime kapımız her zaman açık ne zaman isterseniz buyurun gelin ama benden daha da beklemeyin.” Dedi ve elimi tutup karşı konağa, kendi evimize doğru çekti beni.
Ne demek o kadın benim kocamı öpmeye kalktı! İçimde daha önce hiç hissetmediğim bir duygu var. Şiddete iliklerime kadar karşı olsam da içimde bir şey gidip o kadının saçlarını yolmak istiyor! Peki ya öptü mü?
Tam bizim konağın kapısını açıp içeri girmişti ki durdum. Benim durmamla elimi tuttuğu için o da durdu. “Ne oldu?” dedi ama cevap vermedim, önce kapıyı usulca kapattım. “O kadın, öptü mü seni?” diye sordum.
Yüzünde ihanete uğramış da sırtından vurulmuş gibi bir kırılma oldu. Çenesi titredi, nefesi sekteye uğradı. “Sedef... güzelim biliyorum seni üzdüm, kırdım ama ben sana ihanet etmem. Öyle bir şeyin imkanı dahi olamaz. Ben seni gördüğüm o ilk anda vuruldum sana. Değil ihanet etmek gözümün ucu bile değmez senden başkasına. Ben orada seni kırdığım için kendi kendime lanet ederken, senin kalbin kırık bir şekilde odamızda olduğunu bilirken izin verir miyim hiç senden gayrısının bana yaklaşmasına. Gerçi nasıl uyudum onu bile bilmiyorum en son kendimi affettirmek için fikir düşünüyordum.” Dedi kendini açıklamaya çalışarak.
İnanmak... Ona karşı genelde sonsuz bir güvenim var, öpmediğini de biliyorum ama içimde hala bana karşı olan güvensizliğini hissediyorum. Konu Dila değil, “Ferzan. İçimde bir yer kırıldı, sanki parçaları yüreğimi kanatıyor. Canım çok acıyor... Ben sana ne ara bu kadar bağlandım bilmiyorum, belki de ailemde göremediğim sevgiyi, ilgiyi sende gördüğüm içindir ama nasıl affedilir bilmiyorum ki. Benim kimseyi affetmeye iznim olmadı çünkü benim üzülüp, kırıldığımı önemseyen kimse de olmadı. İçimdeki bu acıyla nasıl başa çıkacağım bilmiyorum. Diyorum ki Sedef, bu kadar basit bir şey için Ferzan’ı da üzme! Ne var sanki seni düşündüğü, korktuğu için yaptı aslında sana inanıyor, seni en çok o destekliyor. Tüm yaptıklarını bir hata için yok mu sayacaksın! Diyorum ama dile kolay geliyor, içimde nasıl yok sayacağımı bilmiyorum.” Daha fazla dayanamadım. Ağlamayacağım dedim ama dizlerimin üzerine çöküp ağlayarak kendimi anlatmaya çalıştım.
Benimle birlikte o da yere oturdu, elleri havada bana dokunmakla dokunmamak arasında kalmış. Sanki uzanmak istiyor ama dokunmaya da korkuyor gibi duruyor. Daha önce kendimi ondan çekmem, izin vermemem yüzünden olduğunu biliyorum ama şimdi sarılmaya, teselli edilmeye ihtiyacım var...
Yine de içindeki beni seven yanı galip gelmiş olacak ki ellerini yüzümün hizasına getirdi, “izin verir misin.” Diye fısıldadı. Kesik kesik aldığım nefeslerin arasında başımla onayladım onu.
Aldığı izinle yüzümü avuçları arasına alıp baş parmakları ile gözyaşlarımı sildi. Bense gözümde akmak için an kollayan yaşlarla ona baktım. Şu an bir sürü şey hissetsem de baskın olan iki şey var; savunmasızlık ve korku. Savunmasız hissediyorum çünkü onun yüzünden akıttığım gözyaşlarımı ondan başkası silsin istemiyorum. Korkuyorum çünkü onu kaybetmek istemiyorum.
“Sedef...” dedi fısıldayarak. Kocaman konakta ikimizden başka kimse yok, söyleyeceklerimizi de kimse duymaz ama yine de fısıldayarak konuşuyoruz. Sanırım sesimiz azıcık yükselse karşıdaki kişinin kırılacağını düşünmemizden ötürü. En azından bana göre öyle...
“Seni çok seviyorum ben...” dedi. “öyle ki sana en ufak bir zarar gelecek olma ihtimali aklımı kaçırmama sebep oluyor. Seni kırmak, üzmek istemedim. Korktum, sadece korktum Sedef. Hem de öyle bir korku ki aklımı kaybedeceğim sandım. Değil sana inanmamak sen desen ki bana Ferzan aslında Dünya dönmüyor öylece duruyor inanırım ama konu sen olunca, senin güvenliğin olunca gerekirse seni bile ezerim. Sen benim için her şeyden daha kıymetlisin. O yüzden benim sana inanmama gibi bir ihtimalim yok, sen sil at kafandan o düşünceyi. Biliyorum şimdi böyle söylemekle olmuyor, inanmıyorsun ama bana bir şans verirsen sana bunu zamanla hareketlerimle göstereceğime yemin ederim.” Öyle kendinden emin konuştu ki ona inanmaktan başka çarem yok gibi geliyor. Yine de içimdeki kırgınlığa sahip çıkıp bunu ona söyleyemedim.
“Biliyorum,” dedi kısık bir sesle. “Bana inanmıyorsun, inanamıyorsun şimdi ama inandıracağım. Sadece bir şans, son bir şans...” omuzları gerildi. Şimdi her ne söyleyecekse onu oldukça zorluyor olsa gerek, “Eğer şans vermeyi kabul edersen, biraz zaman geçsin hala bana inanmamış olursan söz veriyorum seni kendi ellerimle bırakacağım. Sana o istediğin özgür hayatı sunup, uzaktan koruyup karşına bile çıkmayacağım.” Dedi.
Ferzan sustu, zaten daha fazla ne söyleyebilir ki... Asıl sorun benim! Söz verirse tutacağını biliyorum ve bu beni ölümüne korkutuyor. Ondan ayrılmak istemiyorum ama kırgınlığımı da unutabilir miyim bilmiyorum.
Sanırım bu sefer sıra bende. Her zaman bizim için çabalayan o oldu ve o istediği şansı hak ettiğini de defalarca bana kanıtladı. “Tamam.” Dedim. “İstediğin şansı vereceğim Ferzan... ama lütfen beni bir daha üzme olur mu? Kendini affettir, senden ayrı kalacak kadar güçlü müyüm bilmiyorum. Bende seni çok seviyorum ve sensiz yaşama düşüncesi içimi öyle korkutuyor ki tarif edemiyorum.” Diye mırıldandım.
Sözlerimden sonra uzun bir sessizlik oldu. Onunda benim gibi gözleri oldu ama hiçbir şey söylemedi. Bana sıkıca sarıldı, dudaklarını saçlarımda hissettim. “Seni bir daha hiç üzmeyeceğim Sedef, söz veriyorum şu andan itibaren yaptığım her şey seni mutlu etmek için olacak. Güzelim benim, sana hiç kıyamazken en büyük hasarı benim verdiğimi bilmek, kor ateşlerde yanıyormuşum gibi hissettiriyor. Yemin olsun Sedef, bundan sonra gözünden yalnızca mutluluk gözyaşları akacak.” Diye fısıldadı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 18.32k Okunma |
1.76k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |