Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 5

@birbulutkalemi

 

Ferzan elini cebine atıp nikâh cüzdanını çıkarıp yukarı doğru salladı, "Çok geç Newroz Hanım kıydım bile nikâhı! Düğünü de hallederiz artık." Dedi keyifle.

 

"Etmem! O kadını gelin diye kabul etmem!" elini sallayarak konuşmasını arkadaki adam kesti.

 

"Susun bir! Ferzan al karını da gel, anlat bakalım neymiş derdiniz!"

 

Karısı... Doğru ya ben artık Ferzan'ın karısıyım. Yaşadığım tüm o kâbus dolu günleri tekrar yaşamaktan ölesiye korkuyorum. Bir yandan da hayatımın en yalnız hissettiğim döneminde bana yardımcı olan bu adamın Mustafa gibi olmayacağına inanmak istiyorum.

 

Biliyorum Ferzan iyi birisi ama ilk başlarda Mustafa da iyi birisiydi. Bana yeni kıyafetler almış, gezmeye götürmüş, ailem benim için tüm bunların yapılmasına gerek olmadığını söylemesine rağmen hepsini yapmıştı. Ne zaman ki evlendik ve kaza oldu işte o zaman tüm hayatımız değişti. Mustafa'nın annesi sana çok iyi bakacağım sen benim kızım gibi olacaksın demişti, oysa o ölünce her şey değişti o eve gelin yerine mahkûm oldum ben.

 

Ya şimdi Ferzan da değişirse... Evlendiğimiz için o benim tanıdığım iyi yürekli adam olmazsa. Yok! Yok olmaz ama o bana söz verdi! Ben okuyacağım, çalışıp kendime ben bakacağım, kimseye muhtaç olmayacağım. Bundan sonra asla bir erkeğe muhtaç olmayacağım. Kimseden sevgi dilenmeyeceğim, beni bu yaşıma kadar kim sevmiş ki bundan sonra sevsinler.

 

Bundan sonra ki tek gayem kimsenin benim gibi olmaması için çok çalışıp benim gibi olanlara yardım etmek. Hem belki de ben dünyaya bunun için gelmişimdir. Ananem, beni seven tek insan hep bu dünyadaki her insanın bir vazifesi vardır derdi. Benim de vazifem bunları yaşayıp benim gibi olacak olanlara yardım etmektir ama önce Ferzan'ın yardımını kabul edip kendi ayaklarım üzerinde durmam lazım.

 

"Sedef?" koluma dokunup adımı seslenen Ferzan'la daldığım düşüncelerimden çıktım.

 

"Efendim?" dedim bakışlarımı ona çevirip.

 

"Sana sesleniyorum daldın, iyi misin?"

 

"İyiyim, ne demiştin?"

 

"Babam çağırdı, yanına gitmemiz lazım ama istersen sen gelme ben konuşurum sen odama geçip dinlen."

 

Annemin Mustafa'yla evlenmeden önce verdiği öğütler geldi aklıma, her ne olursa olsun kocanın yanında ol kızım demişti. Siz artık tek kişiler değil iki ayrı bedende bir kişisiniz, kocan ne derse onu yap, onun sözünden çıkma ne yaparsa yapsın yanında ol. Onu yalnız bırakma her şeyde yanında ol demişti.

 

Mustafa ile gerçek bir evlilik hayatı yaşamadık hiç ama annem öyle tembih ettiğine göre sanırım gerçek evliler öyle yapıyor. Ferzan herkesin bizi evli bileceğini söylediğine göre şimdi onun yanında durmam gerek sanırım.

 

Ferzan çekindiğimi düşündüğü için böyle diyor olsa gerek ama annemi dinleyip her şey bir oyun da olsa ailesine karşı onu mahcup etmemek için annemi dinleyeceğim, hem artık alışmam lazım, uzun bir süre bu evde ve içindekilerle yaşayacağım.

 

"Hayır, ben artık karın olduğuma göre ona uygun davranmam lazım. Annem öyle tembihlemişti beni, karılar kocalarının her şartta yanlarında olurmuş ben de seni yalnız bırakamam. Seninle geleceğim."

 

Üzerimizdeki birkaç gözü görünce sesimi alçaltarak biraz daha yaklaştım ona, bir şey diyeceğimi anlamış olacak ki karşılıksız bırakmadı beni ve bana doğru eğildi. "Mustafa'yla hiç karı koca olmadık ama evlenirken annem benimle uzun konuştu, ne yapmam gerektiğini anlattı. Çok bir şey hatırlamıyorum üzerinden uzun zaman geçti, sadece belli belirsiz şeyler var. Sen, ben yanlış bir şey yaparsam beni uyar olur mu ben bilmiyorum çünkü biriyle nasıl evli olunur."

 

Benden duyduğu her sözde yüz ifadesi bin bir şekle girdi. Önce kaşları çatıldı, bir ara gülümsedi şimdi ise düşünceli bir ifadeye bakıyor.

 

"Sedef, benim yanımda olmak istemen çok güzel annen çok güzel öğütler de vermiş ama bazı yerleri yanlış. Şimdi çok vaktimiz yok seninle bunu uzun uzun konuşalım sonra ama şimdilik benim her dediğimi yapmana gerek olmadığını bil. Sana ters gelen, yapmak istemediğin hiçbir şeyi yapmana gerek yok."

 

"Ama annem..." sözlerimi devam ettirmeme izin vermedi. "Dedim ya annenin her dediği doğru değil, bunu sonra konuşuruz ama her şekilde yanımda olmak istemen annenin öğüdü değil de için gelen bir şeyse ben çok mutlu olurum."

 

"Tabi olurum ki! Ben sana çok güveniyorum Ferzan, sen benim hayatımda teksin. Sen gelene kadar bana kimse senin gibi davranmadı ben sana çok değer veriyorum."

 

Gözlerinde adeta şimşekler çaktı, omuzları dikleşti ve yüzündeki ciddi ifade yerini yumuşak bir gülümsemeye bıraktı. "O zaman sevgili karım hadi gidelim de kayınbabanla tanış eminim çok sevecek seni." Dedi.

 

Sevgili karım mı? Neler diyor öyle ayıp! Biri duydu mu diye etrafa baktım ama mutfaktan kafasını göstermemeye çalışan bir kızın dışında kimse yoktu. "Hii Ferzan ne diyorsun sen!" dedim utançla kızarak.

 

"Ne diyormuşum?" dedi çatılan kaşlarıyla. Bu adam neden her şeyde kaşlarını çatıyor ki?

 

"Az önce dedin ya! Ayıp, deme öyle şeyler ortalıkta."

 

Kaşları düzelirken dudağının sol tarafı yukarı kalktı, sanki gülmek istiyor da kendini tutuyormuş gibi, "Karım değil misin derim tabi ha ama sen ortalıkta değil sadece baş başayken söyle diyorsan o ayrı." Neler diyor böyle! Aynı küçükken izlediğim filmlerdeki adamlar gibi konuşuyor.

 

"Çok mu film izliyorsun sen Ferzan?" dedim merakla, acaba çok izledi de ondan mı böyle?

 

"Yok, pek fırsatım olmaz neden?"

 

"Aynı filmlerdeki adamlar gibi konuşuyorsun, yoksa sen de mi bilmiyorsun evliler nasıl olur? Benim anne ve babam hiç böyle değildi ki."

 

"Güzelim her evlilik bir olmaz ki bunlar sadece filmlerde olmaz, gerçekte de var. Gel hadi çıkalım bizim bu konuşma uzar gider babam beklemesin daha fazla."

 

"Tamam gidelim." Deyince bir adım geri çekilip tek eliyle merdiveni gösterdi. Gerginlikle yerimde durup ona döndüm, "Sen önden çıksan olur mu?" anlayışlı bir gülümsemeyle baktı bana, "Olur güzelim." Dedi sadece ve önüme geçip taş merdivenleri çıkmaya başladı ben de ardından küçük adımlarla çıktım.

 

Yukarı çıktığımızda yaşlı bir kadın, annesi, babası ve bir de benim yaşlarımda görünün ikisi kadın diğeri Ferzan'a çok benzeyen bir erkek vardı.

 

Ferzan sıkıntıyla gözlerini hepsinde gezdirdi, en son babasında durdu bakışları. "Baba çalışma odasında konuşalım." Dedi. Babası da aynı Ferzan gibi odada gözlerini gezdirince başıyla onaylayıp kalktı, terasta oturdukları yerin çaprazında bir odaya girdi kapıyı da açık bıraktı.

 

Ferzan elini belime koyup, "Hadi." Dedi ve beni az önce babasının girdiği odaya yönlendirdi. İçerisi ahşap mobilyalarla döşenmiş bir iki duvar boydan boya kitaplık, yarısı dosyalarla dolu olsa da kalan kısmında bir sürü kitap vardı. Bir masa ve önünde iki tane koltuk tam karşısında ise ikili bir koltuk vardı.

 

Ferzan beni ikili olana yönlendirip oturmamı sağladı, kendisi de hemen yanıma geçti.

 

"Anlatın bakalım, neler oluyor niye böyle bir anda evlendiniz?" dedi.

 

Ferzan önce bana baktı, yavaşça gözlerini kapatıp açtı ve babasına döndü.

 

"Baba, ben Sedef'i bir davette görüp hoşlandım ama o zaman bir tanıdığımla formalite bir evlilik yapmıştı tabi o zamanlar formalite olduğundan haberim yoktu o sebeple uzak kaldım." Babasının çatılan kaşlarıyla konuşmasına izin vermeden hızla tekrar söze girdi.

 

"Önce dur bir bitireyim anlatacaklarımı. Mustafa Kurt, tanırsın sende, yapacağı bir iş için çalışacağı adam bekârların hovarda olacağını düşündüğü için iş yapmıyormuş ailesi de Mustafa'nın evlenmesini isteyince o da âşık olduğu kadına ihanet etmemek için ailesinin bulduğu biriyle formalite evlilik yapmak iyi olur diye düşünmüş."

 

Durdu biraz nefeslenip tekrar babasına baktı, "Ailesi Konyalı, annesi Sedef'i bulmuş Sedef'in ailesi biraz farklı iyi bir başlık parası karşılığı küçük yaşta olmasına bakmadan vermişler. Mustafa Sedef'ten çokça büyük olduğu için hiç dokunmamış ona, bir ev açıp kendi başka yerde yaşamış sadece eşli katılması geren davetlerde birlikte gitmişler. Mustafa bana bunları anlattığında sevinsem de yine de evli olduğu için uzak durdum hatta onun benden hiç haberi olmadı."

 

Anlattıklarını buraya gelirken planlamıştı, eğer ağabeyim ortaya çıkar bir şeyler derse babası bilsin diye şimdi öyle bir anlatıyor ki sanki gerçekler bunlar. Bana yalandan hoşlanmadığını bunu benim için ilk defa yapacağını ve bu sırrın bizimle mezara gideceğini söyledi.

 

"Sonra Mustafa'nın ölüm haberi geldi. Biliyorsun ailesi ölmüştü, o sebeple yalnız olmasını istemedim yanına gittim. Tüm cenaze işleriyle ilgilenip Sedef'i bir eve yerleştirdim o ara yine hiçbir şeyden haberi yoktu söylemeyecektim ama abisi gelmiş, zorla Mustafa'dan Sedef'e ne kadar mal mülk kaldıysa onu üzerine geçirip başkasıyla evlendirmek isteyince dayanamadım. Sevdiğim kadının bir daha başkasıyla olmasını, şiddet görmesini istemedim, ben de çıktım karşısına anlattım. Durum bu senden hoşlanıyorum gel benimle evlen, beni seversen ne ala sevmezsen de söz veriyorum boşanırız ben sana yine yardımcı olurum dedim ve abisi gelip alamasın diye yıldırım nikâhı kıydım." Dedi.

 

Gerginlikten tırnaklarımı geçirdiğim avuç içlerim sızlayınca yumruk yaptığım ellerimi ağırca açtım. Sertçe inip kalkan göğsüm, kesik soluklarım ve titreyen bacaklarımla kendimi çok kötü hissediyorum.

 

Ya babası beni istemezse! Ya daha önce evlendiğim ona yakıştırmazsa? Sonuçta ben daha önce evlendim ama oğlu hiç evlenmedi, neden dul bir kadınla olmasını istesin ki?

 

"İşte benim oğlum! Aferin sana, hep böyle ol. Sevdiğine sahip çık hep arkasında dur." Şokla açılan gözlerimi babasına çevirdim.

 

Yüzünde gururlu bir ifadeyle bize bakıyordu. Ferzan'a çevirdim bakışlarımı, beni görünce bana gülümseyip göz kırptı.

 

"Ama bu anlattığınız yalnız üçümüz arasında kalsın. Anladığım kadarıyla Mustafa ve senin evli olduğunu kimse bilmiyor doğru mu kızım?" diye sordu bana.

 

"Bilmiyor, sadece bir kez İstanbul'da yemekli bir davete götürdü iş yaptığı birisine ama o zaman da yaşım küçüktü. Ben yıllardır dışarı çıkmadım hiç, o evden çıkmamı istemezdi. Zaten Ferzan da beni o zaman görmüş." Dedim kısık sesle biraz çekinerek.

 

Onay almak için başımı Ferzan'a çevirdim. Başını hafifçe salladı oldu der gibi. Babasının yüzünde merhamet dolu bir ifade oluştu, bana anlayışlı bir gülümseme gösterip konuşmaya başladı.

 

"Tamam, benim açımdan sorun yok, ben Ferzan'ın evlenmesine sevindim. Sonunda diğer oğlumda yuvasını kurdu ama Newroz xanım bunları duyarsa sana çok eziyet eder, siz ona gerçeğin yarısını söyleyin. Sedef'i ailesi başkasıyla evlendirecekleri Ferzan da kaçırdı. Herkes böyle bilsin olur mu?" dedi.

 

"Ben de öyle düşünmüştüm zaten baba, sadece senden saklamak istemedim ağabeyi biraz belalı gibi paragöz bilgin olsun ki ben işteyken falan gelirse sen ne yapacağını bilirsin diye."

 

"Sen merak etme benim gelinime kimse bir şey yapamaz." Dedi keyifle arkasına yaslanarak.

 

"Ulan Ferzan sonunda kedi olalı bir fare yakaladın. Gel bakalım güzel gelinim öp babanın elini, bundan sonra bir şeye ihtiyacın olursa da önce kocan sonra ben varım. Beni de bir baban bil hiç çekinme anlaştık mı?" dedi.

 

"Anlaştık Ciwan baba." Dedim. Annemin dediği gibi kocamın ailesi benim de ailem onun annesine anne babasına baba demem gerekir.

 

Duyduğu hitapla keyifli bir kahkaha atıp elini uzatınca oturduğum yerden hızla kalkıp uzattığı elini öptüm, beni ayağa kalkan Ferzan takip edip o da babasının elini öptü.

 

"Hadi bakalım içeridekiler meraktan çatlamışlardır. Gidelim de gelinimizi Newroz Hanıma tanıtalım." Dedi oyunbaz bir sesle.

 

Ferzan'ın babası çok neşeli bir adamdı. Kendi babamın hiç gülmeyen yüzünden sonra onun babasının bu oyuncu hali beni şoka soktu. Bozuntuya vermemeye çalışıp, gülüşerek çıkan baba oğlun ardından ben de onların yanına, yeni aileme doğru adım attım.

 

Ferzan'ın babası Ciwan Ağa elini omzuma atıp beni kendisine çekip adeta kanatları altına aldı. "Gel güzel gelinim, seni yeni ailenle tanıştırayım." demesini Ciwan Ağa'nın annesi Newroz Hanım kesti.

 

"Ne demek yeni aile! Ben size bu kadını istemediğimi söylemedim mi? Sen nasıl böyle bir şeye izin verirsin!" sert sesi beni ürkütünce farkında olmadan Ciwan Ağa'ya yaklaşmış olmalıyım ki eliyle diğerlerine belli etmeden omzumu sıkarak yanımda olduğunu hissettirdi.

 

"Artık çok geç anne gördün, hem dini hem de resmi nikâhı yapmışlar. Yani demem o ki yeni gelinini benimsesen iyi olur."

 

"Bir şey olmaz boşanırlar!" deyip kafasını bizim olduğumuz yerin tam aksi yönüne çevirdi. Ciwan Ağa bana bakıp göz kırptıktan sonra.

 

"Kafanı çevirsen de yapacak bir şey yok. Torunun kızı kaçırmış artık bu işin geri dönüşü olmaz."

 

Bizden çevirdiği kafasını bu sefer aynı hızla tekrar bize döndürdü. "Ne demek kaçırmış! Eyvahlar olsun! Peşlerindeler mi? Öldürecekler mi?"

 

Nasıl yani, ne demek öldürmek? Sorarcasına Ferzan'a baktım endişeyle karışık korkuyla. Beni rahatlatmak için gülümseyip Ciwan Ağa gibi o da göz kırptı.

 

"Yok, öldürmeyecekler."

 

"Hii daha mı kötü? Berdel mi? Ne ara ne zaman toplandı aşiret! Yoksa Berzan o yüzden mi gitti toplantıya?"

 

"Sana bu korku yeter, merak etme bir şey olacağı yok. Sedef buralardan değil. Onların adetleri bizimkinden farklı ne kimse ölecek ne de berdel yapılacak. Sadece kaçırdığı için ailesi şimdilik kızgın ve görmek istemiyorlar, sonrasına bakarız hele biz bir düğünümüzü yapalım."

 

Yaşlı kadın belli etmek istemese de rahatlayan bedeni kendisini ele verdi. Ferzan'ın anlattığına göre babaannesinin ona ayrı bir düşkünlüğü varmış çünkü aynı dedesine benziyormuş.

 

Dedesi genç yaşta hastalıktan ölünce babaannesi ona olan özlemini hep Ferzan'la dindirip kimsenin ona tek laf etmesine izin vermemiş. Hatta normalde okul için bile olsa uzaklaşmasını istememiş ama kıyamadığı için biter bitmez geri dönmek şartı ile göndermiş. Bazen yeri geliyormuş ki annesinden bile kıskanırmış Ferzan'ı işte o sebeple bana kötü davranma ihtimali varmış ki öyle de oldu. Adım attığım andan itibaren beni istemediğini direkt olarak söyledi.

 

"Hadi bakalım, damat bey gelin hanım geçin ellerini öpün." Dedi Ciwan Ağa ve kendisi ilk geldiğimizde oturduğu koltuğuna gidip keyifle oturdu.

 

Ferzan önde ben arkasında önce Newroz Hanım, sonra annesi Ruken Hanım'ın ellerini öptük.

 

Ferzan beni yanına çekip odada bulunan benim yaşlarımda olan kadınlardan tekini gösterip, "Ağabeyimin eşi Asmin." Dedi. Kadın neşeyle gülümseyip oturduğu yerden kalkıp gelip sarıldı bana.

 

Bu Ferzan ve babasından sonra bana sarılan ilk kişi olduğu için garipsedim. Ferzan bana destek olmak için babası ise beni gelini sandığı için sarıldı ama bu kadının sarılması bana eskilerden bir şeyi hatırlattı.

 

Beni gerçekten seven tek kişiyi, Asuman ablayı hatırlattı. Ailemin tüm o umursamazlıklarının arasında benimle ilgilenen, şefkat gösteren abladan çok annelik eden o güzel yürekli kadını.

 

"Hoş geldin eltim. Biz seninle daha sonra detaylı tanışırız ama ben seni şimdiden çok sevdim, çok iyi anlaşacağımıza eminim." Dedi capcanlı çıkan neşeli sesiyle.

 

Hemen sonra Ferzan onun yanında oturduğu yerden bana gülümseyerek bakan diğer kadını gösterdi, "Bu da sana anlattığım küçük kardeşim Avbin." Dedi.

 

O da hızla kalkıp aynı Asmin gibi sarılıp, "Hoş geldin yenge, şimdi rahat konuşamayız biz daha sonra kaynaşırız." Dedi ve yerine geçip oturdu.

 

"Bu haylaz haylaz sırıtan da kardeşim Firaz, Avbin'in büyüğü." Dedi.

 

O oturduğu yerden gerçekten de Ferzan'ın dediği gibi haylaz bir çocuk gibi gülerek, "Hoş geldin yenge, biz de yaşlılarla muhabbetiniz bitince tanışırız." dedi içeridekilere takılarak. Sanırım bu evin neşesi bu üçlüydü.

 

Umarım bu neşeleri ömürleri boyunca devam eder, yüzleri hep güler. Benim gibi olmazlar asla.

 

"Gel güzelim oturalım." Demesiyle terası bir öksürük sesi doldurdu. Newroz Hanım'ın beklemediği anda duyduğu sözlerle içtiği kahve genzine kaçmış olsa gerek.

 

Kaşlarımı çatarak Ferzan'a baktım, ona ailesinin yanında bunların ayıp olduğunu söylememe rağmen böyle konuşmasının sebebini anlayamıyorum.

 

"Helal Newroz Xanım, helal." dedi yine farklı bir tonda. Sanırım bu Türkçe bir hitap değil. Aslında önceden ben de bazı kelimeleri farklı telaffuz ediyordum ama Mustafa'nın tuttuğu öğretmen bana öyle konuşmanın yanlış olduğunu söylediği için mecburen onun öğrettiği şekilde konuşmaya başlayınca unuttum. Yalnızken bile sırf Mustafa bana kızmasın alışkanlık yamasın diye düzgün konuşma provaları yapardım. Şimdi Ferzan böyle konuşunca aklıma geldi Konya'da bazı şeyleri farklı kelimelerle telaffuz ederdik ama hangisi ne şimdi yok. O kadar uzun zaman geçmiş...

 

Kız kardeşinin verdiği suyla kendisine gelen Newroz Hanım çatılı kaşlarıyla bizi izlese de kimse onu umursamadı. Ferzan bana dönüp, "Bir de ağabeyim var ama o bir toplantı için il dışında artık onunla da gelince tanışırsın." Dedi.

 

"Ferzan oğlum, artık bir açıklama yapacak mısın?" dedi annesi merakla bize bakıp.

 

"Açıklayacak çok da bir şey yok. Sedef'i görüp âşık oldum, onun benden haberi yoktu, aslında biraz bekleyip tanışıp rızasını aldıktan sonra sizinle istemeye gitmekti niyetim ama ağabeyinin başkasıyla evlendirmek istediğini duyunca kaçırdım nikah kıydık. Şimdi de buradayız, biliyorum olaylar sizin dışınızda gelişti ama ben artık onsuz yapamam sizden ricam bana nasılsanız ona da öyle olmanız. Ben onunla evlenirken onu üzmeyeceğime dair yemin ettim, aynı özeni sizden de bekliyorum."

 

"O nasıl laf oğlum, niye üzelim artık o da benim bir kızım. Avbin, Asmin nasılsa artık Sedef de öyle." Dedi alınarak.

 

"Sana demedim zaten anam, lafımın kime olduğunu o kişi biliyor zaten."

 

Ortam biraz gerilse de gözüm hep ne tepki verecek diye Ciwan Ağa'daydı. Ona baba diye seslensem de ne demem gerektiğini bilmiyorum dışımdan baba içimden Ağa demek beni geriyor. Ya unutup normalde de öyle seslenirsem bana kızar mı ki? Ben en iyisi alışmak için içimden de baba diyeyim.

 

Ciwan babam asla anlam veremediğim şekilde Ferzan'a ne zaman beni savunsa hep gururla bakıyor, çok garip. Benim babam hiç öyle değil ki o yüzden ne tepki vermem gerektiğine karar veremiyorum. Bu aile çok garip sadece babaannesi aynı benim ki gibi. O da annemi ve beni sevmezdi varsa yoksa babam ve ağabeyim. Hatta bazen annem onun dediğini yapmayınca ne yapar eder babama annemi dövdürürdü.

 

Oysa şimdi Ciwan baba Ferzan beni ve annesini savunduğu için onunla gurur duyar gibi bakıyor.

 

"Ruken, siz hazırlıklara başlayın, hayırlı işi uzatmak olmaz haftaya düğünü yapalım. Siz yarın çıkıp alışverişi falan halledin. Güzel gelinime şöyle üst baş bir şeyler alın, bu sıpa kızı kaçırınca yanına bir şeyler almamıştır hiçbir eksiği olmasın."

 

"Tamam hallederiz, sen haber verilecek ağaları haberdar et. Oğlum sen de ağabeyini ara anlat durumu gelsin o da."

 

1 Hafta Sonra

 

Olaylı gelişimizin ardından tam olarak bir hafta geçmiş, bugün düğünümüz var. Ne ara her şey ayarlandı asla anlamadım. O gün tanışmayla geçip benim Ferzan'ın odasında onun ise misafir odasına uyumasıyla son buldu.

 

Ertesi gün ilk önce bizim için ayarlanan kattaki Ferzan'ın odasının mobilyalarını değiştirdik. Bekârken kullandığı mobilyalar evliler için uygun olmazmış yeni gelin için yeni oda gerekliymiş.

 

Oda için sadece iç açan açık renklerle dolu bir takım seçtim ve o gün biz tekrar eve gelmeden gelip tüm kurulumu yaptılar.

 

Ara ara babaannesi sorun çıkarıp laf soksa da Ferzan'dan çekindiği için olsa gerek benimle pek muhatap olmadı. Ağabeyi ise henüz gelmedi orada biraz sorun çıkmış onlarla uğraşıyormuş bugün düğüne anca yetişirmiş.

 

Odanın hazırlanmasının ardından yarısı yöresel kıyafetler olmak üzere kalan yarısı modern olacak şekilde kıyafet alışverişi de yaptık. Burada yapılan çoğu organizasyonda genelde yöresel kıyafetler giyilirmiş o sebeple Ruken annem dolabıma bolca aldı.

 

Her ne kadar onların almasını kabul etmek istemesem de Ferzan kesinlikle karşı çıkıp her şeyi onun bana verdiği kartla ödememi istedi. Onun yanında bir de altın renkli başka bir kart verip onun da benim şirket kartım olduğunu tüm paranın o hesaba yattığını söyledi. Mustafa'dan kalan ne varsa oradaymış, tüm gelir o kartta. İçinde ne kadar para var bilmiyorum ama kartı gören Firaz oha sende o ne arıyor diye şaşırıp sorunca yüklü bir meblağ olduğunu öğrendim Ferzan'dan.

 

Hal böyle olunca her şeyi Ferzan'a yıkmamak adına her ne kadar Mustafa'dan bir şey kullanmak istemesem de artık ölü olması ve başka yakını olmaması ve benim onun yüzünden bu halde olmam bazı düşüncelerimi değiştirdi.

 

Gurur yapıp birilerine muhtaç olmaktansa bana kalan avukata ve Ferzan'a göre hakkım olan parayı harcamakta sakınca görmedim. En azından çektiğim cefadan sonra buna hakkım var.

 

O yüzden kıyafetlerimi şirket kartı ile aldım. Her şeyi ona yıkmak haksızlık olur.

 

Şimdi odamda beni hazırladıktan sonra çıkan kuaför ve diğerlerinden sonra tek başıma oturmuş beni aşağıya çağırmalarını bekliyorum.

 

Gün çok hızlı başladı bugün, önce avluda yemekler verildi. Ciwan babam bugün zengin, fakir, aç, tok kimseyi ayırmaksızın herkese yemek verdi. Ardından eve gelenlerin yarısı bahçeyi düğün için hazırlarken biz kadınlar içinde ayrı ayrı kuaförler geldi. Hepimizi hazırladılar, bu bir haftalık dönemde evdekilerle kaynaşmış, en çok da Avbin ve Asmin'le anlaşmıştık.

 

Şimdiyse dışarıda büyük bir kalabalık var, müzik sesleri bir an olsun susmadan çalıyor, çocukların neşeli kahkahaları sokakları inletiyor. Sabahtan beri bir sürü insanla tanışsam da şimdi hiçbirini hatırlamıyorum.

 

Üzerimdeki gelinlikle alakası olmayan bu geleneksel kıyafeti gelinlik almak için girdiğimiz bir mağazada görünce sorup düğünlerde giyildiğini duymamla kötü anılardan uzak olmak için giyinmek istedim.

 

Her ne kadar adetlere uymak zorunda olmadığımı, artık buralı kızların bile gelinlik giydiğini bu âdeti devam ettirmek zorunda olmadığımı söyleseler de gelinlik bana bir kez kefen olunca bir daha giymek istemedim o sebeple bu kıyafet bana çok iyi geldi. Hem hoşuma da gitti çok farklı bir havası var.

 

Bu arada söylemeden geçemeyeceğim hiçbir oyunu oynamayı bilmediğimi duyan Avbin düğünde gelin ve damadın yöresel oyunlar oynamadan düğünün bitmeyeceğini söyleyip bir haftadır bana reyhanî oynamayı öğretiyor. Hala tam anlamıyla onun gibi oynayamasam da epey yol kat ettim, en azından rezil olmayacak kadar oynayabiliyorum.

 

Önce tıklatılıp ardından yavaşça açılan kapıdan siyah takım elbisesi içinde Ferzan girdi. Sebebini anlamadığım ya da stresten olduğunu düşündüğüm için hızlanan kalbim bir an nefesimi kesse de sakin olmaya çalışıp derin bir nefes aldım. Gözleri önce kapıdan içeri gireni karşılayan oturma alanını tarayıp beni bulamayınca başını çevirdi. Camın hemen önünde beni görünce şaşkınlıkla kaşları havalandı.

 

"Çok güzel olmuşsun. Çok yakışmış." dedi usulca.

 

"Gerçekten mi? Annen artık kimsenin bunu giyinmediğini söyledi ama ben görünce çok beğendim, bir kez daha gelinlik giymektense bu çok daha hoşuma gitti. Gerçekten olmuş mu? Seni utandırmam umarım, kim görse artık bunları giyen kaldı mı neden gelinlik almadın diye sordu." Telaşla konuşmamı gülümseyerek böldü.

 

"Çok beğendim, keşke önceden haber verseydin ben de sana uygun giyerdim. Takımla yanında emanet gibi duracağım, üzüldüm bak şimdi." Neşeli konuşması beni teselli etmek için mi yoksa gerçek düşünceleri mi anlamadım ama gözlerindeki parıltı biraz da olsa beğendiğini gösterir sanırım.

 

"Hadi bakalım gelin hanım, herkes bizi bekliyor çıkalım. Yoksa kendi düğününe geç kalan bir çift olacağız."

 

"Ben biraz gerildim galiba Ferzan, yanımdan ayrılma olur mu?"

 

"Olur güzelim, ayrılmam."

 

Kapıdan çıkıp taş merdivenlere gelene kadar olan sakinliğim bizi merdivende görüp alkışlamaya başlayan insanlarla son buldu. Derin derin nefes alıp gözümü aşağıdan gülümseyerek bana bakan Asmin abladan çekmeden Ferzan'ın kolunda ağır adımlarla indim.

 

Beni görenlerin fısıldamaları meraklanmamı sağlasa da ifademi bozmadan hafif bir gülümsemeyle bizim için ayrılan masaya oturduk.

 

"De hayde, düğün devam etsin o zaman!"

 

Tanımadığım orta yaşlarda bir adamın bağırmasıyla duraklayan halay tekrar başladı. Böylece bizde olan gözlerin yarısı oraya çevrildi. Aradan geçen biraz zamanla gözlerim müzikleri ayarlayanların yanına giden Firaz'ı seçti. Sanırım sıra bize geldi.

 

Çalan müziği duyunca yavaşça yerimden kalktığımı gören Ferzan şaşkınlıkla bana baktı. Çalışmalarımızdan haberi yok, kardeşleri ona sürpriz olmasını istediği için söylemedi. Bende yeni kaynaştığım bu insanları üzmemek için onlara uydum. İyi ki de uymuşum yoksa onda ki bu ifadeyi göremezdim.

 

Ortaya geçince aynı şekilde karşıma geçen Ferzan'la birlikte kollarımızı kaldırdık ve çalan müziğe uyumla hareketlerimizi yapmaya başladık. Ferzan bir saniye olsun gözlerini gözlerimden ayırmazken ben maalesef ki ona o kadar dikkatli bakamadım ara etrafa bakınca bana gururla bakan Ciwan babamı gördüm, işte o an kendime güvenim geldi ve daha bir dikkatle devam ettim oynamaya. Madem bir işe kalkıştım kimseyi utandırmadan bitirmeliyim. En son tıpkı gösterdikleri gibi sırtımı Ferzan'ın göğsüne yaslayıp başımı ona çevirince müzik son buldu ve yeri göğü inletecek kadar alkış sesi kapladı etrafı araya kaynayan zılgıtları da unutmak olmaz elbette.

 

Düğünün bitmesine yakın Asmin ablanın beni Ferzan'ın yani şey artık ikimizin odasına çıkarmasıyla ne yapacağımı bilemeyerek odada dolanıp beklemeye başladım.

 

Çok geçmeden kesilen müzik sesi ardından duyulan erkek sesleri ve kahkahaları arasında birden açılan kapıyla yerimde sıçrasam da odaya belini tutarak giren Ferzan'la rahatladım.

 

"Kusura bakma korkuttum seni de bizim arkadaşlardan kaçıyordum, burada adettir damat odaya sırtına vurularak uğurlanır da bizimkiler biraz abartınca mecburen böyle girdim."

 

"Sorun değil, ne yapacağız bundan sonra? Nasıl olacak?" dedim gerginlikle. Bu arada dışarıda ki sesler iyice kesilmiş, konağı derin bir sessizlik sarmıştı.

 

"Rahatsız olmazsan birlikte yatalım. Biliyorum formaliteden evliyiz ama babaannemin huyu belli olmaz odaya birden girerse falan birimiz koltukta olursak dilinden kurulamayız en azından aynı yatakta görürse bir daha utanıp girmez. Şimdi ilk zamanlar bizi ayırmak için her yolu dener."

 

Utansam da bir hafta da az çok tanıdığım kadının sınırı olmadığını çok iyi öğrendiğim için mecburen onayladım başımı hafifçe sallayarak.

 

Elini cebine atıp, kadife bir kutu çıkardı. "Alın bakalım Sedef Hanım madem her şeyi yaptık bu da adetlere uygun olsun. Yüz görümlüğün, yarın bunu takarsın."

 

Tam gerek olmadığını söyleyecektim ki avluyu Asmin ablanın feryadı kapladı.

 

"Hayır, Berzan!!!"

 

 

Loading...
0%