Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Bölüm 7

@birbulutkalemi


Herkese merhaba, yeni bölüm sizlerle.

Lütfen özellikle satır aralarına yorum yapıp, oy vererek destek olmayı unutmayalım ki kitlemiz büyüyebilsin.

Gelecek bölümlerden alıntılar, fotoğraflar ve duyurular için Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz.

 

 

Sessizliğe daha fazla dayanamayan Asmin abla tekrar söze girdi, "Hadi şimdi Allah'ın emrine karşı gelebilen varsa, çıksın karşıma versin hükmünü! Çok bağlısınız ya töreye kurallara hadi bunu da bozabilecek varsa şimdi konuşsun!"

Ne tuhaf Allah her insana can veriyor, herkesi fiziksel olarak olmasa da bir birey olarak eşit yaratıyor, hepimizi kulu sayıyor ama bazıları bunu göremeyip Allah'ın yarattığı can için diğerini yok sayıp kararlar alıyor.

Hiçbir zaman anlamadım, bir erkek nasıl olur da bir kadından üstün olur? Yani ne yapmış olabilir ki bir erkek kadınlar için kadınlardan daha çok söz sahibi olabilecek?

Niye kimse dur dememiş buna? Kadınların aklı yok mu? Düşünemiyor mu? Hayır, gayette var! Çok zeki kadınlar var! Gayet güzel düşünebiliyorlar da neden kadınlar bir erkeğin onlar için düşünmesine, kararlar almasına ihtiyaç duysunlar ki?

Ya da en kötüsü bu neden alışkanlık oluyor? Mesela annem neden hiç babama dur demedi? Benim kızım daha küçük ne evlenmesi demedi? Kadın neden kendi doğurduğu çocuk üzerinde bile söz hakkına sahip değil? Oysa tüm eziyetini o çekiyor, içinde bir can büyütüyor, doğuruyor, yine kendinden besliyor, şefkat ve sevgi gösteriyor. O da yetmiyor büyüyene kadar he şeyi ile kadın ilgileniyor ama iş hakkında karar almaya gelince kadına fikri sorulmuyor.

Hiçbir zaman anlamadım, bundan sonra da anlar mıyım bilmiyorum ama bir yerde bu düzene karşı gelen kadınları görünce çok mutlu oluyorum, gurur duyuyorum.

Şimdi karşımda Asmin abla, kendi için karar alan onca erkeğin karşısına dikilmiş, "Sizin benim için aldığınız kararlara uymuyorum!" diyebiliyor. Ne kadar cesurca bir hareket gibi geliyor. Oysa zaten olması gereken bu değil mi ki? Ya da bu cesaret örneğini artık canından başka kaybedecek bir şeyi kalmadığı için mi yapıyor?

"Hoca ne dersin sen bu işe törelerimize uyar mı?"

Sonunda sessizliği bozan yaşlı bir adam oldu. Bakışlarım korkuyla odadakilerde gezerken Ferzan'la denk düştü. Bana gülümseyerek bakıp usulca başını salladı.

Bu sorunun cevabını bende epey merak ediyorum. Kim Asmin ablanın kararını duysa izin vermezler ya da yaşatmazlar dedi. Şimdi ne olacak peki?

İmam yüzünde derin bir gülümseme ile odadakilere baktı, "İnsanlık nedir ki bizim koyduğumuz kurallar, töreler Yaradan'ın isteklerinden önce gelsin. Allah'ın huzurunda söz verilirken edilen yemin yine yalnız onun buyrukları ile bozulur, kimseye de söz etmek düşmez. Ancak önemli bir husus vardır, herkes aynı zamanda üç kez boş ol denildiğinde boşandığını düşünse de asıl mesele o değildir. Üç kez boş ol denilmesinin sebebi sinir anında veya o an farklı bir niyetle söylenmesine karşılık aradan belli zaman geçtikten sonra tekrar etmesiyle boşanma gerçekleşir. O sebeple şimdi dese de Kur'ân ve sünnete göre boşanma işleminin tamamen gerçekleşmesi için aradan en az 3 ay geçtikten sonra tekrar edip hala aynı fikirde olmasıyla gerçekleşir. Karı koca arasındaki bu duruma ikisi dışındakilerin karışması olmaz, o yüzden burada bizi ilgilendiren bir konu kalmamıştır. Onlar isterse üç ay sonra tamamen boşanmış olurlar."

İmamın sözlerinden sonra kısa bir sessizlik olsa da daha sonra Ağalar kendi aralarında tartışmaya başladı. Odada rahatsız edici bir uğultu var. Kimisi sinirle bir şeyler söylese de odanın büyük çoğunluğu hocaya hak veriyor gibi sonuç umarım iyi olur, dedikleri gibi canıyla ödemez! O, bu hikâyenin en masumu.

En başta oturan, geldiğinden beri bir kez bile konuştuğunu görmediğim babacan bir adam konuşmak için boğazını temizleyince odadakilerin hepsi susup saygıyla oturdukları yerde toparlanarak ona baktı.

"İmam efendiyi duydunuz, artık bize düşen söz yok! Ortada bir ahlaksızlık, onursuzluk da yok, o sebeple müdahale edeceğimiz bir konu da yok! Bundan sonra Asmin kızım benim himayemdedir, şimdilik üç ay daha burada kocasının evinde kalacak. Eğer daha sonra hala aynı fikirde olursa benim korumam altında yaşacak! Var mı kararıma karşı söz söyleyen Ağalar!"

Az önce kendilerinden çokça emin olan adamların hiçbiri şimdi ağzını açıp tek kelime edemiyor. Şaşkınlığın farkında olan Firaz arkadan kulağıma eğilip, "Bu adam Ağarların başı gibi bir şey kimse kolay kolay ona karşı gelmez. Onu karşısına alan henüz hiç olmadı. Artık daha da yengeme bir şey olmaz." dedi.

İçim rahatladı, mutlulukla Ferzan'a bakınca onunda bana bakıp gülümsediğini gördüm. Verilen karara şüphesiz en mutsuz olan kişi Berzan Ağabey, hala olduğu yerde durup Asmin ablaya bakıyor. Gösterdiği tek yaşam belirtisi, nefes aldıkça inip kalkan göğsü onun dışında adeta bir heykel gibi duruyor. Suratında hiç ifade yok öyle dümdüz bakıyor...

"Madem her şey netleşti, kararlar alındı artık Ağamızın yeni evliliğini kutlama vakti! Yok mu bir düğün Berzan Ağa?" dedi. Geldiğinden beri hiç hoşlanmadığım sürekli gülen ve Asmin abla için hep kötü kararlar alınmasını isteyen adam.

"Yok! Düğünümü zaten yaptım ben, o da madem kuma olmayı kabul etti, düğün falan beklemesin. Sizler için yemek hazırlattık birazdan hazır olur." dedi ve arkasını dönüp hızla çıktı odadan.

Ferzan baş hareketiyle Asmin ablanın durduğu yeri gösterince ona çevirdim kafamı bende. Hala salonun ortasında durmuş dünden beri ilk defa gülümseyerek baksa da gözlerinden inen yaşları fark edince yanına yaklaşıp koluna dokundum, "Abla?" sorumla kendine gelip bana baktı.

Ne için seslendiğimi anlamayınca, "Hadi, bitti artık çıkalım." beni onaylasa da hemen çıkmadı odadan. Usul adımlarla az önce onun arkasında durup ona destek olan adamın yanına gitti. Neler söyledi duymadım ama adamın elini uzatmasıyla elini öpüp başına koydu ve adam omzuna babacan bir ifadeyle dokununca gülümseyip yanıma geldi.

"Çıkalım."

Önümden geçip gidince benim beklediğim kendi odasına gitmesiyken tam tersini yapıp aşağıya, avluya inen merdivenlere gitmesiydi. "Abla nereye?" dedim yanına arkasından.

"Ağalara yemek verilecek Sedef hadi, çok işimiz var."

"Abla ne yemeği gel yukarı çıkalım Fatma abla halleder."

"Olmaz, Hasan Ağa buradan çıkana kadar görevlerimi tam anlamıyla yerine getirmemi istedi. Her ne kadar boşasam da gerçekleşene kadar ben hâlâ bu aşiretin Hanımağasıyım o yüzden kocam hariç üzerime düşen ne varsa yapıp Hasan Ağa'nın başını öne eğmemeliyim. Bunu ona borçluyum o benim canımı bağışladı."

"Abla, iyi misin sen?"

Alacağım cevaptan korkarak sorduğum soruyu yüzünde acı bir tebessümle cevapladı, "Bundan sonra ben ne kadar iyi olurum bilmem ama şanslıyım. Hem de çok şanslıyım Sedef. Benim durumumda olan çoğu kadın ya kumayı kabul eder ya da etmeyip kaçmaya kalkışıp namus davsına öldürülür. Ben en azından savaştım ve hala hayattayım. Onlara boyun eğmedim, her ne kadar kocam gözümün önünde başka bir kadınla olsa da ben buna sadece birkaç ay katlanacağım. Ya ömür boyu katlanmak zorunda kalsaydım! Ne yapardım inan bilmiyorum. Şimdi tek yapmam gereken bir süre sabretmek. Gel hadi şimdi işimize bakalım sonra konuşuruz."

"Tamam abla, ben hep yanındayım unutma olur mu sen bana nasıl abla olup yol yordam öğrettiysen ben de sana kardeş olup her daim destekleyeceğim."

"Sağ ol güzelim, biliyorum. Ayrıca ondan boşanmam seni bıraktığım anlamına gelmez ben her zaman senin ablan olacağım."

Sıkıca sarıldım ona, "Teşekkür ederim, yaptığın ve yapacağın her şey için." onun yaptıklarını öz annemin bile yapmamış olması ona büyük bir minnet duymamı sağlıyor.

"Hadi bu kadar duygusallık yeter gidip yapmamız gereken işler var."

Ondan sonrasında zaman nasıl geçti anlamadık, koca koca kazanlarda pişen yemekler evin korumaları olan Eren, Ferman ve Genco tarafından yukarıya taşınıp sofraya koyulurken biz de aşağıya genelde kışın kullanılan yemek odasına kadınlar için ayrı bir sofra hazırladık.

Newroz Hanım uzaktan bir akrabası olan Heja'yı yanına alıp hiçbir iş yapmasına izin vermeden yanında oturtup gelenlere gelini olarak tanıyordu. Ben, Asmin abla ve Ferzan'ın kız kardeşi Avbin ile işlerle ilgileniyorduk.

Her şey tamam olunca yenen yemeklerden sonra misafirler yavaştan gitmeye başlayıp son misafir olan Hasan Ağa da gidince sadece ev halkı kaldı.

İşleri bitirmemizin ardından yukarıya diğerlerinin yanına çıkmak isteyen Asmin ablayı kırmak istemediğim için onu onaylayıp çıktım bende. Berzan ağabey hariç tüm ev halkı oturmuş sessizce dururken sadece Newroz Hanım ve Heja kendi aralarında konuşuyorlardı.

Newroz Hanımı birisine iyi davranırken görmek beni şaşırttı doğrusu, geldiğimden beri evdeki tüm kadınlara kötü olunca sorunu kadınlarla sanmıştım.

Bizim geldiğimizi görünce suratını ekşitse de bir şey demeden yine aralarında ufak bir konuşma yaptıktan sonra Newroz Hanım yanımda oturan Asmin ablaya döndü,

"Asmin odadan eşyalarını aldın mı gelinim yerleşecek?" diye sordu.

Asmin abla yanımda kasılıp kaldı, derin bir nefes alıp tam konuşacaktı ki odaya Berzan ağabey ve gür sesi girdi.

"Newroz Xanım! Ne dersin sen kimi kimin odasından kovuyorsun?" hiddetle kurduğu cümleyle Newroz Hanım ters ters baktı.

"Ne var boşamadı mı bu kadın seni? Ne diye senin odanda kalacakmış! Gidene kadar misafir odasına yerleşir. Hasan bana gelene kadar görevlerini yap hala o evin Hanımağası sensin dese de yatağına da girmez herhalde! Karın yatacak seninle!"

Sözleriyle odadaki herkes şaşırdı, sanırım hala evde söz sahibi olmasını beklemiyorlardı. Hasan Ağaya yakın oturan Newroz Hanımın duyması iyi olmuş en azından üzerine çok gitmez. Giderayak eziyet etmez ona.

Tam Berzan ağabey tekrar konuşacaktı ki Asmin abla araya girdi, "Haklı, ben artık senin karın değilim o odada kalmama gerek yok. Şimdi çıkar eşyalarımı toplarım." Dedi ve kimsenin konuşmasına müsaade etmeden odadan ayrıldı.

Ne yapacağımı bilemeyip öylece beklerken Ciwan Ağa bana bakıp, "Sedef, git yardım et kızım." Demesiyle hızla kalkıp ardından gitmek için odadan çıktım.

Çok uzaklaşmadan Berzan ağabeyin sesi kulaklarıma dolunca ne diyeceğini merak edip yanlış olduğunu bilmeme rağmen bekledim biraz.

"Bana bakın, boşanmak istese de henüz gerçekleşmedi. O yüzden eğer birinizin ağzından ona kötü bir söz edeni duyarsam, yanlış yaptığını görürsem ailem falan demem sürerim buradan! Kimse ona bir şey demeyecek, hürmet edeceksiniz!" dedi.

Kalanını dinlemeden üst kata onların odasına çıktım. Kapatmayıp aralık bıraktığı kapıdan yavaşça içeri girince hiç sesi çıkmadan usul usul akan gözyaşlarıyla kıyafetlerini topluyordu.

"Sen bırak, ben halledeyim abla istersen."

Ne kadar daldıysa geldiğimi fark etmemiş olsa gerek ki sesimi duyunca derin bir uykudan uyanır gibi sıçradı.

"Yok ben hallederim, sen masadaki eşyaları şu sepete topla ne kadar çabuk biterse o kadar iyi."

"Tamam, sen nasıl istersen."

Şu sıra onu hiç üzmek istemediğim için ne derse tekletmeden yapsam iyi olur gibi geliyor. Bundan başka bildiğim bir şey yok.

Dediği gibi de oldu iki yıldır yaşadığı bu odayı hızla bir saatte topladık. Eşyaları aşağıdaki misafir odalarından birine bırakıp tekrar yukarı çıktı.

Onlara ait olan bu kattaki depo gibi kullanılan odaya girip elinde bembeyaz bir nevresim takımı ve paketli bir yastıkla çıktı. İçeri girince ben de ardından girip kapı ağzından ne yaptığına baktım. Kendi yastığını alıp odada gözlerini gezdirdi. Beni görünce elindeki yastığı bana verip tekrar işine döndü.

Önce serili olsan nevresimleri söktü, sonra ise yenilerini taktı. İçi ne kadar acıyor bilmiyorum ama eşyalarını toplarken akan yaşların aksine şimdi bir damla bile dökmedi. Acıyla gülümseyip kocası ya da artık eski kocası ve yeni karısıyla kullanmaları için elleriyle hazırladı odayı. Son darbe ise komodinin üzerine bıraktığı kutuyu açıp içinden beyaz saten bir gecelik çıkarıp yatağın üzerine bırakması oldu...

Ne acı şey olsa gerek. Daha düne kadar ömrünü birleştirdiğin adam için bugün başka bir kadınla odasını hazırlamak. Ah benim güzel ablam sen buna nasıl dayanacaksın.

"Ben gidip eşyalarımı yerleştirsem iyi olur." Dedi ve elimden yastığını alıp ağır adımlarla çıktı odadan.

"Yardım edeyim ben de abla, yalnız yapma."

Endişeyle söylenmemi buruk bir tebessümle kesti, "Biraz yalnız kalsam iyi olur. Merak etme yarın daha iyi olacağım." Biten sözleriyle beni orada bırakıp arkasına bir kez bile bakmadan yukarıya bizim kullandığımız kata çıktı. Odası tam buranın karşı tarafında kalan terasın olduğu yerdeydi. Bilerek mi seçti yoksa tesadüf mü bilmesem de istediğini yapıp o odaya geçmesine bir şey diyemedim.

Aşağıya inmek istemediğim için ben de kendi odamıza çıkmak için merdivenlere yöneldim. İlk geldiğimde üst katın onlara ait olduğunu sansam da Asmin abla üstü istemediğini söylediği için Ferzan'la yer değiştirdiklerinden bahsetmişti. Keşke yapmasalardı en azından Asmin abla oradan uzak olur her çıktığında o odayı görmek zorunda kalmazdı.

Odamızın pencerelerinden sızan ışıktan Ferzan'ın da odada olduğunu anlamak zor değil. Tüm bu olanlardan o da çok etkilendi. Ağabeyine ne kadar değer verdiğini bilsem de Asmin'i o da benim gibi çok seviyor, hangi birinin yanında olacağını bilemediği için bir ona bir diğerine koşmaktan helak oldu.

Uyuyor olma ihtimaline karşılık usulca açtım kapıyı ama beklediğimin aksine uyumuyor odanın içindeki koltuklardan birine oturmuş öylece bekliyordu.

Beni görünce "Nasıl?" dedi sadece.

Yavaşça yanına geçip oturdum bende, "Kötü, tüm eşyalarını sesini bile çıkarmadan ağlayarak topladı. O da yetmezmiş gibi ikisi için yatak hazırladı." dedim kızarak.

"Ne, ne yaptı dedin?"

"Yatak hazırladı, o kadına gecelik dahi koydu."

Sinirle ayağa kalktı, "Bu kadarı da fazla ama ne demek yatak hazırlamak ya kendini hiç mi düşünmüyor bu kadın! Bıraksaydı da yapsaydı gelin hanım yatağını!"

"Engel olmak istedim ama gözlerindeki ifade durdurdu beni. Sanki öyle hazırlayınca daha iyi olacakmış gibi geldi. Ne olur bilmiyorum ama odasına geçerken yarın daha iyi olacağım dedi sadece. Umarım olur."

Sıkıntıyla geri oturdu yanıma, bir elini alnına götürüp ovalarken derin bir nefes verip, "Özür dilerim, ben seni oradan kurtarırken böyle bir şeyle karşılaşacağını kestirmedim hiç, ilk günden yaşadıklarına bak. Sözde iyi olup bir daha üzülmeyecektin."

"O nasıl söz Ferzan, ben hiç pişman değilim. Hem iyi ki gelmişiz baksana en azından Asmin ablanın yanında olabiliyorum ya gelmeseydim de yalnız kalsaydı."

"Geçecek, bu günler de geçecek inşallah. Onun iyi olması için elimden ne gelirse yapacağım."

Benden çok kendini inandırmak istermiş gibi konuşuyordu daha çok. Umarım, umarım Ferzan sözlerinde haklı çıkarsın. Asmin abla temiz yürekli bir insan, umarım o bundan sonra her zaman iyi ve mutlu olur.

"Sen nasılsın Sedef, geldin öyle bir curcunaya düştün hiç konuşamadık."

"Ben iyiyim, sadece yıllarca tek başıma kalıp konuşmamın bile yasak olduğu bir evde kaldıktan sonra burada bunca kalabalıkta biraz bocalamadım desem yalan olur. Bazen konuşmayı unutuyorum biliyor musun bana bir şeyler söylüyorlar ama ben fark etmiyorum. Sanırım hala insanların benimle iletişimde olmasına alışamadım."

"Zaman lazım Sedef, bak ilk zamanları düşünürsen şimdikiyle o zaman arsında ne kadar yol kat ettiğini fark edersin. Zamanla o da olacak, düzeleceksin, yadırgamayacaksın."

"Umarım Ferzan."

"Yatalım mı yoruldun sende dinlen biraz, tüm gün koşturup durdun."

"Ee ben de bu evin geliniyim artık ona göre davranmam lazım." Dedim biraz ortam değişsin yüzü gülsün diye.

"Bak sen gelin hanıma, haklısın tabi artık burası senin de evin idare etmeye katılman normal. Hadi sen üzerini değiştir ben de bir dışarıyı kontrol edip geleyim öyle bunalıp kaçtım ortadan, bir sorun var mı yok mu bakmak lazım ağabeyimin kafası yerinde değil."

"Tamam olur."

O gidince üzerime gömlekli bir pijama takımı giyip yatağın örtüsünü topladım, dün gece öylece geçip gitse de bugün sanırım kaçış yok Ferzan'la aynı yatakta uyuyacağız.

Uzun zaman sonra ilk defa birisiyle hem de bir erkekle yatacak olmak beni çok geriyor. Ben en son ne zaman yanımda birisi varken uyudum hatırlamıyorum ki. Bunca sene çektiğim yalnızlıktan sonra attığım her adımda yanımda birisinin olmasına alışmak çok zor olacak.

Benim sakinleşmem lazım. İçim sıkılıyor, boğazımda bir yumru var ve aldığım her nefes ciğerlerime bir cam parçası gibi batıyor. Bu nasıl geçecek bilmiyorum.

Hareket, evet hareket edeyim biraz. Odada gezinsem belki iyi gelir. Sakin olmalıyım bir şey yok! Her şey güzel olacak. Her şey düzelecek, bir sorun yok.

"Sedef?"

Hiçbir problem yok.

Gayet iyiyiz.

Bir sorun yok, Ferzan bana zarar vermez! O beni korur, kollar. Bana yardım eder. O iyi birisi.

Evet bir sorun yok, her şey düzelecek.

"Sedef!" koluma bir el dokundu, irkilerek geri çekilip kim olduğuna bakınca Ferzan'ı gördüm.

"İyi misin sen? Ne oldu, geldiğimden beri sana sesleniyorum. Beni duymadan odada öylece geziyordun."

"Özür dilerim, dalmışım. Sadece Asmin abla için ne yapabilirim diye düşünüyordum." Ona yalan söylemek istemesem de daha fazla zor duruma sokmak istemiyorum.

Yanımda biriyle uyumaktan korktuğumu söylersem eminim ki odaya bile girmez daha, bu kötü olur ailesi şüphelenir. Burcu beni bu konuda uyardı kimsenin bilmemesi gerekiyor. Herkes her şeyi gerçek sanmalı yoksa onun başı belaya girer.

"Aslında ben de onu söyleyecektim sana ama belli çok yorulmuşsun."

"Neyi, ne oldu bir şey mi oldu Asmin ablaya?" telaşla sorularımı sıraladım.

"Sakin ol, bir şey yok gibi ama gelirken gördüm terasa oturmuş öylece aşağıya bakıyordu çok yorgun değilsen bir bak diyecektim."

"Tamam, tamam ben hemen bakarım."

"Ben bekliyorum uyumayacağım bir şeye ihtiyaç olursa gel olur mu çekinme."

Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu, başımı hafifçe sağa eğip ona baktım, "Ben zaten bir tek senden çekinmiyorum Ferzan." ifadesiz yüzü aydınlandı. Yüzünde benimle ne zaman konuşsa oluşan o yumuşak gülümseme oluştu. Sanki bir asırdır gülmemiş gibi geldi o an bana. Kimsede gülmüyor olan olaylardan dolayı, tabii kimsede keyif kalmadı doğal olarak. Bense meğer ne kadar hasretmişim iki güzel gülümsemeye bir günde görmeyince asır gibi geldi.

"Tabi çekinmeyeceksin kocanım ben senin."

Utanarak geri çekildim, eminim yanaklarım ve kulaklarımda dâhil olmak üzere her yerim kıpkırmızı olmuştur. "Ya Ferzan, demesene öyle." Dedim.

"Tamam, tamam demdim bir şey git hadi sen bekliyorum ben de."

"Olur gideyim."

"Dur, üzerine hırka al akşamları eser üşürsün." Berjerin üzerinde duran hırkamı bana uzattı, elinden alıp giyindim ve ona son bir kez bakıp odadan çıktım.

U şeklindeki konağın karşı tarafındaki terasta oturmuş aynen Ferzan'ın dediği gibi bizim odanın altında kalan eski odasına bakıyordu.

"Abla?" sesimi duyunca irkilip oturmam için yana kaydı.

"Uyuyamadım, denedim ama yok, yattığım yatak çivilerle dolup deldi sanki beni."

"Biraz zaman lazım abla, unutmazsın belki ama zamanla alışırsın. Hangi acı zamanla azalmıyor ki?"

Tecrübeyle öğrendiğim tek hayat dersi bu olsa gerek. İnsan biraz zamanla her şeye alışır...

"İnşallah güzelim, umarım zamanla daha az acır çünkü ben bu acıyla bundan sonra nasıl yaşarım bilmiyorum."

Diyecek bir şey bulamadım ama aşağıdaki hareketlilik dikkatimi çekti. Newroz Hanım, Heja'yı odaya soktu ve tekrar oturma odasına geçti. Umarım Berzan ağabey en azından bu gece gelmez odaya.

"Bana âşıktı biliyor musun, çok koştu peşimden. Ben ilk başta onu istememiştim ama araya babam girince beni üç tarlaya verdi ona. Allah var ilk başta çok korkmuştum asla ona alışamayacağım diye ama sonra beni öyle bir sevdi ki buz olan kalbim ona lav oldu, sevdim onu. Şimdi ise aklım almıyor bana madem âşıktı neden onu kabul etti. Sevda öyle hemen biter mi ki? Ya bana âşıkken ona nasıl dokunacak ki?"

Cevap vermemi beklemedi ben de sadece sustum. İçini döksün istedim, benim kimseyle konuşma şansım olmamıştı onun olsun istedim.

Sustuk yine ama yanından bir an olsun kalkmadım. Asmin abla o odaya bakıp düşündü ben ona. Zaman ilerledi konağın ışıkları bir bir söndü ama onların odasının ışığı bir de oturma odasının ki sönmedi. Birinde Heja diğerinde Berzan ağabey vardı.

Anladım ki Asmin abla onun o odaya girip girmeyeceğini görmek istiyor. Sözlerinden onu çıkardım, sanki o odaya girerse aşkının bittini görecek ama girmezse hala bir umut olacakmış gibi sadece bekliyor.

Etraf iyice karanlıklaştı, gece çöktü. Dışarıdan bakan birinin bizi göremeyeceği bir konumda oturmuş öylece ne olacak diye bekliyorduk ki geçen zamanla oturma odasının da ışığı kapandı.

Berzan ağabey sallanan adımlarla bir kar yukarı çıktı. Odalarının önüne kadar gitse de içeri girmedi. Tam o an kolumdan tuttu Asmin abla güç almak ister gibi.

Berzan ağabey uzun uzun bu tarafa baksa da bir şey göremeyip en sonunda girdi odaya. İşte o an bir hıçkırık koptu Asmin abladan o zaman anladım teorimin doğru olduğunu.

Odanın ışığı hiç sönmeden yanmaya devam etti. O ışık yanarken de Asmin abla ağladı, benimse elimden hiçbir şey gelmedi. Zaten böyle bir durumda ne gelir ki elden?

"Ben sana hiç nasıl tanıştığımızı anlattım mı?"

"Yok abla anlatmadın."

"Ben o zamanlar liseyi bitirmiş babamı üniversiteye gitmek için ikna etmeye çalışıyordum. Geçimimizi bağ bahçe hayvancılıkla sağlıyorduk. Bir gün bizim ineklerden biri hastalanmış çok kötüydü, malum geçim kaynağı da o olunca biz çok telaşlandık. Babam beni veterinere gönderdi git çağır diye. Gittiğim yer de Berzan'ın bir arkadaşınınmış, ben o an oraya gittim ama onu hiç fark etmemişim. O ilk orada görüp beğenmiş beni, arkadaşı benimle gelip ineğe bakarken dükkânda arkadaşının geri dönmesini beklemiş. Kim olduğumu sormuş, nerede yaşadığımı hakkımda bilgi toplamış kısaca. Beni bir yıl boyunca öyle uzaktan izlemiş, en son evlenmesini istedikleri zaman önüne sundukları hiçbir kızı beğenmemiş. Bakmış iş ciddi annesine beni söylemiş. Yoksa karşıma çıkıp önce beni kendisine âşık etmekmiş niyeti. Annesi haber gönderse de ben okul için babamı ikna ederim diye düşündüğüm için olumsuz cevap vermiştik ama işe en son babası Ciwan Ağa el atıp babamla görüşünce sözde başlık parası karşılığı tarla alarak evlendirdi beni. Bir kez bile sormadı. Aslında iyi adamdır, bana bir kez bile vurmadı etmedi ama sadece karın doyurmakla da babalık olmuyor. Onu da buraya gelip Ciwan babayı tanıyınca anladım."

Uzun uzun konuşmasının ardından biraz durdu nefeslendi. "Ben de onu çok hasta olduğum bir gün hiç bilmemesine rağmen bana kendi elleriyle çorba yapınca şefkatini görüp sevdim. Hiç görmediğim, şahit olmadığım bir şeydi. Düşünsene koskoca ağa benim için mutfağa girip kendi elleriyle çorba yapmış sırf hastayım iyileşeyim diye."

"Şimdiyse artık o var. Bana dokunan elleri artık ona dokunuyor. Benden de bunu kabul etmemi bekliyorlar nasıl yaparım bunu? Nasıl içim alır ki?"

Ve ışıklar kapandı...

Sesi çıkmasa da yanımdaki kadın tüm gece usul usul döktü gözyaşlarını. Çok merak ediyorum Berzan ağabey de aynı acıyı hissediyor mu, yoksa çoktan uyudu mu?

Sanırım şimdi ona yapabileceğim tek iyilik sımsıkı sarılmak, yalnız olmadığını hissettirmek olsa gerek.

"Biliyor musun Hasan Ağa olmasa ben ortada kalmıştım şimdi. Babam o gün evden çıkarken bu evden şimdi çıkıyorsun ancak kefenle geri dönersin demişti. O olmasaydı beni eve almazdı. Tüm babalar mı böyle acaba?"

"Tüm babalar mı öyle bilmem ama aynısını benim babam da söyledi. Sanırım bu konuda ikimizde şanssızız."

Ondan sonra ise diyecek hiçbir şey kalmadı. Güneş dağların ardından usulca yükselmeye başladı. Bizse hala orada oturmuş yavaştan canlanan konağı izliyorduk.

Çalışanlar işlerinin başına geçmiş, Newroz Hanım ve Ciwan baba terasta otururken Berzan ağabey odadan çıkıp hızla konaktan ayrıldı. O gider gitmez de Newroz Hanım onların odasına gidip çok beklemeden elinde bir çarşafla çıkıp uzun uzun zılgıt çekti.

Bu onun için iyi bir haber olsa da sanırım Asmin abla için kötü bir haber olsa gerek. Geceden beri durmayan gözleri bir kez daha yaşardı...

 

Loading...
0%