@birbulutkalemi
|
Herkese Merhaba, Satır aralarına yorum yaparak ve oy vererek destek olmayı unutmayın... İnstagram ve Tiktok hesaplarında "birbulutkalemi" kullanıcı adı ile aratırsanız hikayelerimden kesit ve fotoğraflara bakabilirsiniz.
Bu onun için iyi bir haber olsa da sanırım Asmin abla için kötü bir haber olsa gerek. Geceden beri durmayan gözleri bir kez daha yaşardı... Bazen düşünüyorum hayat mı daha acımasız yoksa insanlar mı diye... Cevabı ise hiç bulamadım. Başımıza gelenler için hayatı mı suçlamalıyız yoksa insanları mı? Hangisi daha çok rahatlatır içimizi? Hangisini yaparsak daha az acır canımız? İnsan sevdiğine toz konduramazmış, zaten ondan değil mi biraz da buna karar veremememiz. Eğer sevdiklerimize toz kondurabilseydik asıl acımasız olanın insanlar olduğunu ta ilk andan kabullenirdik. Hayat dediğimiz şeyi zaten biz inşa etmiyor muyuz? Soyut olan bir şey nasıl olur da canımızı yakar ki? Hayat zaten bizim aldığımız kararlar doğrultusunda yaşadığımız ömür değil midir? İşte buna rağmen hayat acımasız dememiz sevdiklerimize toz konduramadığımızdan. Bu ayrıntıyı fark ettiğin an hayatının büyük bir bölümü değişir bana göre, artık o gözündeki pembe gözlükleri çıkarmış gerçek hayata adım atmış olursun. Çünkü bilirsin sen artık hayatında yalnızsındır, bazı şeylerin farkındalığı sana zerk ettiği an büyümüşsündür ve büyümek biraz da yalnız olmak demektir. Büyüyünce o eskiden kandığın yalanlara artık kanamazsın, gözü kapalı güvendiğin sevdiklerinin sana acı verdiğini kabullendikten sonraysa artık hayatta tek bir kişi için yaşadığının farkına varmışsındır. İşte o an senin dönüm noktan olur. Canını yakan en sevdiklerin olduktan sonra artık bu hayatı yalnızca kendin için yaşadığını kabullendiğin evre senin için hayırlı olan evredir. Sen artık başkaları mutlu olsun diye değil yalnızca kendini mutlu etmek için çabalayınca kazandığını fark edersin. Bir yerden sonra en sevdiklerin olarak gördüğün ailen, anan, baban, eşin, dostun bir yerden sonra kapı dışında kalır. O herkesin elalemi artık önemsizdir. Kimse senin hayatını yaşamıyor. Senin hikâyeni bilmiyor yalnızca dışarıdan gördükleriyle yargılıyorlarsa bu önemli değildir. Önemli olan senin kendini bilmendir. O sınır bir kere aşıldıktan sonra bir daha geri dönüşü olmaz. Sen artık yalnızca kendin için yaşarsın. Şimdi benim Asmin Adar'ın tabii sadece birkaç aylık Adar'ım, artık sadece kendi için yaşayacağı gibi... Ben dün gece bir savaştan çıktım. Aşkımla gurumun verdiği bir savaştan hem de. Ben dün kendi ellerimle kocama yeni karısıyla yatması için yatak hazırladım. O da yetmedi giymem için bana kendi elleriyle seçtiği geceliği yeni karısına bıraktım. Çok bekledi... Umutla bekledim hem de eğer dediği gibi ağaların zoruyla evlendiyse hâlâ beni seviyorsa o odaya o gün girmez dedim. En azından bana saygısı olur ben gidene kadar bekler, bana bunu yaşatmaz dedim ama olmadı. O ilk günden bana hiç acımayıp yeni karısının, benim ona hiç vermeyeceğim bir şeyi vermesini umarak koynuna aldı. Gerçi herkesten gizli gittiğim doktor çocuğumun olmaması için hiçbir problem olmadığını söyledi, sadece biraz bekleyin zamanla olur dedi ama bizim artık zamanımız kalmamış meğerse. Ben bu sabah o çarşafta gördüğüm kanla bir devri kapattım. O artık benim miladım oldu. Ben bugün kocamı, pardon artık eski kocam sayılır tabii, onu gömdüm. Hiçbir kadın başka bir kadının varlığına tahammül edemez. Ben de etmedim. Savaştım ve kazandım... Bizim buralarda bu pek mümkün değildir. Hele de soylu bir aileden değilsen hiç mümkün olmaz. Anan baban arkanda da durmazsa töre derler, namus derler ve ardından da sus derler. Sus ve kabullen. Bense bu topraklarda büyümüş, çoğu kızın aksine babasına söz geçirmiş zorla da olsa liseyi bitirebilmiştim. Okul bakmasını bilirsen çok şey öğretir sana. Özellikle de kafanı kullanmayı. Bende okulda aynen dediğim gibi kafamı kullanmayı öğrendim, bu topraklarda yetişip herkesin ince karnı olan namusu, ahlakı ve dini öne sürüp arkama bir de herkesin sevip saydığı hocayı alınca daha da bir şey diyemediler. Tabii bir de bundan sonra hayatımı borçlu olduğum adam var. Hasan Ağa, kimsenin yapmadığını yapıp arkamda durup beni destekleyen himayesine alan adam. Yoksa beni rahat bırakmazlar. Kadın olmak zor hele de başında kocan olmadan dul ya da boşanmışsan daha da zordur. İşine gelince namus timsali kesilen adamlar seni kendilerine hak görürler. İyi ki karşıma Hasan Ağa çıktı da şükürler olsun ki bir şey gelmez başıma. Herkese duyurmuş himayesine aldığını önceden sokağa çıktığımda arkamdan konuşup laf atanlar şimdi sırf onun korkusuna ya da ona yaranmak için hiç olmadıkları kadar iyi davranıyorlar. İşte insanlar bu kadar nankör. "Saat kaç olmuş bizim gelinler daha yatıyor!" Artık o günler geçti Newroz Hanım, sen sevinç zılgıtları atıp gelininle mutlu olurken ben bir kez daha senden laf duymamak adına kalktım ve hiçbir şey olmamış gibi mutfağa indim. Buradan gidene kadar görevimi kimsenin ağzına laf vermeden en iyi şekilde yapacağıma emin olabilirsiniz. Önceden her kötü sözüne rağmen ana dediğim bu kadına artık onu demeyeceğim herkes sınırını bilecek madem daha nikâhımız düşmeden beni yok saydı bende aynını ona yaparım. "Kahvaltı hazır Newroz Hanım sizi bekliyoruz keşke bağırıp kendinizi yormak yerine masaya gelseydiniz." Sesimi duyunca şaşkınlıkla irileşti gözleri. Sabahki gösterisinden sonra odamda ağlamamı bekliyordu sanırım ama yok! Sizi mutlu edecek hiçbir şey yapmam artık. Aklım başıma geldi benim, kocamın hatırına bunca zaman sustum ezilip aşağılanmaktan başka bir muamele görmedim, oysa saygı karşılıklı olurmuş. Burun kıvırıp beni baştan aşağı süzdükten sonra istediğini alamamış olacak ki bedeninin izin verdiği kadarıyla hızlıca yürüyüp masaya geçmek için aşağıdaki geniş avluya indi. Oturmasının hemen ardından Sedef mutfaktan elinde tabaklarla çıkınca daha da şaşırdı. Sanırım gerçekten kendimi kaybedeceğimi düşünüyordu. Newroz Hanım, Ciwan Ağa ve Ruken anne masada yerini alınca her zamankinin aksine soğuk bir sessizlik vardı. Masanın en başında oturan Ciwan Ağa'nın yanında Berzan onun yanında ben otururdum, şimdi orayı o kadına verip sofranın sonuna doğru ilerlemiştim ki Ciwan Ağa'nın tok sesi duyuldu. "Nereye gelin hanım, daha nikâh düşmedi otur yerine burada kaldığın müddetçe yerin bellidir. Odana gitmezsin tamam ama âdetlerde, Hasan Ağa'nın emri de belli sen hala bu aşiretin Hanımağasısın ona göre davranacaksın ona göre yerine oturacaksın tamam mı kızım." Sanırım bu tavrı biraz da annesini tanıdığı için bana bir şey yapmasın diyeydi. Her ne kadar Berzan'ın yakınında olmak istemesem de gidene kadar bu evde rahat etmem bu yoldan geçiyorsa tamam, buna da tamam. "Tamam, Ciwan baba sen nasıl dersen." Dedim ve bugün boş duran Berzan'ın yeri olan sandalyenin yanına her zamanki yerime oturdum. "Kusur bakmayın geciktim, bir telefon görüşmesi yapmam gerekti." Ferzan'ın da gelip Sedef'in yanına oturmasıyla masa tamamlandı sadece tek ayakta bekleyen Heja oldu. Ona da sofranın en sonundaki Avbin'in yanında boş duran sandalye kalınca oraya yöneldi. "Sorun mu var oğlum?" "Yok baba ağabeyim birkaç gün il dışına çıkacakmış sulama kanallarıyla ilgili bir şirketle anlaşmaya çalışıyormuş, benim pek haberim yok hangi şirket bilmiyorum. Ücrette anlaşmazlık çıkmış halledebilirse onunla anlaşma sağlayacak yoksa başka şirket bakacağız." "Tamam o zaman ağabeyin yoksa şirkete sen git, başla artık bir yerden." Ferzan önce babasına sonra ise yanına dönüp Sedef'e baktı. Sedef başıyla onayladı aralarında ne geçti bilmem ama "Tamam baba giderim." Dedi. "Hadi o zaman afiyet olsun." Bakmamaya çalışsam da gözüm ara ara karşı tarafımda kalan o kadına çarpıyor. Yemeğini yerken bile gözlerini bir kez olsun üzerimden çekmedi. Diğerleri fark etti mi diye şöyle bir masaya baksam da kimse ona bakmadığı için rahatça beni izlediğini fark ettim. Niyeti nasıl bilmiyorum ama bu bakışlarından hiç hoşlanmadım. Buraya benim varlığımı bilerek gelip şimdi bana böyle bakması çok saçma geldi. Ne bekliyordu ki yani bir adama kuma olunca sadece kendisine kalacağını mı? Ben en azından o farkında bile olmasa da ona iyilik yapıp boşandım ondan ama o bunu hiçe sayıp hâlâ bana bu şekil kötü kötü bakıyor amacı ne gerçekten anlamıyorum. Sedef'ten Olaylı sabahın ardından Asmin abla asla anlam veremedim bir biçimde hızla toparlanıp mutfağa inince yalnız bırakmamak için bende ardından takip ettim onu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi normal hayatına devam ediyor. Her zaman neler yapıyorsa aynen yapıyordu. Bu hali beni korkutuyor içine atıp bir gün patlaması umarım kendisine zarar vermez. Ya da benim yapamadığımı yapıp güçlü bir kadın gibi hayatı için savaşıyor emin olamıyorum bir türlü ama yapacağım bir şey varsa o da burada olduğu her an yanında olup ona destek olmak. Kahvaltı sırasında Ciwan baba Ferzan'a şirkete gitmesini söyleyince aklına bana vermiş olduğu bir süre evde kalıp benim alışmama yardımcı olmak için beklemesi gelmiş olacak ki onaylamadan önce bana baktı. Sorun yok dercesine gülümseyip başımı sallayarak onayladım onu. Geleli çok az zaman olmasına rağmen o kadar fazla olay yaşadık ki kendimi birden bu ailenin içinde yıllardır varmışım gibi hissederken buldum. Artık bu evde yalnız değilim Ruken anne, Avbin, Asmin abla hatta Ciwan baba hepsi bana karşı o kadar iyiler ki hiç yabancılık çekmiyorum. O sebeple gitmesi sorun olmaz. Biten yemeğimizin ardından evin büyükleri yukarı terasa çıktı. Ferzan da işe gitmek için kalkınca bende onu yolcu etmek için hemen ardından kalktım. Konağın ahşap kapısına gelince durup bana döndü. Yüzündeki kararsızlık beni bırakıp gitmek istememesinden kaynaklı olsa gerek ki hâlâ gözlerime emin olmak ister gibi bakıyor. "Git hadi iyi olacağım. Hem ben zaten çoktan alıştım buraya, ayrıca söz veriyorum en ufak bir problemde seni arayacağım." "Tamam gidiyorum ama bak babaannem en ufak bir şey söylerse falan ilk gün konuştuğumuz gibi cevabını ver olmadı kocam öyle istiyor ben onun sözünden çıkamam de olur mu?" "Sen merak etme en fazla ne olabilir ki?" "Sen daha tanımıyorsun onu, bunları uzun uzun konuşuruz. Ben sana gider gitmez bir telefon göndereceğim malum o adamınkini kapattırdık. Yenisini Kadir getirir sana ben şimdi giderken hallederim." "Tamam, kolay gelsin sana." Gözü arkamda bir noktaya takıldı, tam ne var diye arkamı dönecektim ki beni kolları arasına alıp "Newroz Hanım bakıyor, korkmana gerek yok inandırıcı olsun diye saçlarından öpsem olur mu? Bomboş gidersem şüphelenir." dedi. Utansam da biz artık herkesin gözünde ve hatta Allah'ın huzurunda evli olduğumuz için onayladım onu, "Olur." Sesim o kadar kısık çıktı ki inip kalkan göğsünden güldüğünü fark ettim. Önce saçlarımın arasında ılık bir nefes ardındansa derin bir iç çekiş ve en sonunda beni kalpten götüren o dokunuşu hissettim. Bir insan hem bu kadar kibar hem bu kadar merhametli hem de nasıl bu kadar bilgili olabilir ki? Bedenimden kollarını ağırca çekip yüzüme son bir kez baktı ve kapıdan çıkıp çalışır halde bekleyen arabasına binip uzaklaştı. Banaysa onun arkasından bakıp geldiğimden beri ilk kez tam sayılmasa da olaysız başlayan bugüne devam etmek kaldı. Ferzan'ı uğurladıktan sonra bende evin diğer fertleri gibi kahvaltı sofrasını toplamalarına yardım etmek için işe başladım. O kadın yine burada yoktu. "Hadi bakalım gelin hanımlar kaç gündür iyi yattınız! Bugün bu evi temizleyin de az işe yarayın. Asmin sen ilk katı, Sedef sen de diğer kata bakarsın. Avbin kalk sende yarın kocaya gidince iş bilmiyor dedirtmem ben sende tut bir işin ucundan." Dedi ve başını uzattığı terastan geri çekildi. Asmin abla sinirle yumruklarını sıksa da bir şey demedi ama yukarıdan Ciwan babanın sesi duyuldu. "Duymadın mı gelin hanım sen ne oturuyorsun burada temizlik varmış! Kalk sen de depoya bak madem, çocuklar toparlanacak diyordu." "O daha yeni gelin Ciwan!" dedi Newroz Hanım. "Ne olmuş Sedef de yeni gelin bak daha bir hafta olmadı. O yapıyorsa o da yapacak bu eve niye geldiği belli ana daha Hanımağa da değil. Hanımağa hâlâ Asmin o bile iş yaparken kumanın bizimle oturduğu nerde görülmüş." Ciwan babayı ilk defa böyle sert gördüm. Beni oldukça şaşırttı ne yapacağımı bilemeyerek Avbin'e baktım. Anlamış olacak ki "Gel yenge sen daha yenisin bu sefer sana yardım ederim ben işimiz bitince de yardıma Asmin yengeme ineriz." "Olur." Diyebildim sadece. Biz yukarı çıkarken Newroz Hanıma kaydı bakışlarım kaşlarını çatmış yerine dönerken Heja da aynı ifadeyle ayaklarını yere vura vura yanımızdan geçip aşağı indi. Arkasından şaşkınlıkla bakakaldık sadece. Ciwan Ağa'nın kızarıp Newroz Hanıma bakmasıyla Avbin kolumdan çekip yukarı çıkardı beni. "Şaşırdın farkındayım ama babam normalde böyle bir ağaydı. Ağalığı bırakınca o yumuşak adama dönse de kendisine ters gelen bir durumda kalınca böyle olur. Sen onun sözünden çıkmaz, saygısızlık yapmazsan hep o yumuşak yüzlü adamı görürsün. Şimdi büyük ihtimalle aşağıda babaanneme kızıyordur. Size kötü davranıp ona iyi olduğu, yanında tuttuğu için. Neyse hadi gel bir an önce bitirelim şu işleri de sonra oturup sohbet ederiz." "Tamam olur, ben zaten dün bizim odayı temizlemiştim, Asmin abla da yeni yerleşti odasına, yerleşmeden silip süpürdü. Bir tek depo, misafir odası ve Ferzan'ın çalışma odası var temizlenecek." "Tamam sen ağabeyimin odasını temizle o hoşlanmaz özeline başkasının girmesinden normalde genel temizlik dışında hep kendisi temizler. Ben de misafir odasını temizlerim depoya da birlikte bakarız." "Olur öyle yapalım ama önce telefonunu kullanabilir miyim Ferzan benimkini henüz göndermedi de." "Soru mu o da yengecim al tabii, sen konuş ben başlıyorum." Numarayı çevirip uzattığı telefonu alınca sesimin duyulmaması için az öteye geçip açmasını bekledim. "Efendim Avbin." Dedi çok bekletmeden açtığı telefondaki Ferzan. "Benim, Sedef..." "Sedef, ne oldu ters bir şey mi var döneyim hemen." Telaşla sorduğu sorular içimi sıcacık yaptı. Meğer ne kadar güzel bir duyguymuş birinin sizin için endişelenmesi. "Bir sorun yok bir şey sormak için aradım ben sadece." Derin bir nefes bıraktı, "Tamam o zaman, sor bakalım." "Şey biz temizlik yapacağız. Avbin, ağabeyim odasına başkasının girmesinden hoşlanmaz sen karısısın sana bir şey demez sen temizle dedi ama ben yine de sormak istedim. Rahatsız olursan temiz bir şey yok der çıkarım." "Niye rahatsız olayım, haklı o cüce sen karımsın benim olan her şey senindir. Sormana bile gerek yok tamam mı? İstediğini yapmakta özgürsün, istersen gir dağıt çık yine sesim çıkmaz sana." Gülerek söyledikleri benim de gülmemi sağladı. "Ferzan yaa!" "Tamam tamam demedim bir şey. Ha bu arada aldım telefonunu kart falan her şeyi hazır numaram da kayıtlı birazdan sana ulaşır, istediğin an beni arayabilirsin illa bir sorun olmasına gerek yok tamam mı? Belki canın bir şey falan çeker istersin yani." "Tamam, ararım." Telefonu kapatınca temizliğe başladık, bir ara Ciwan babam çiftliğe gideceğini söyleyip evden ayrıldı onun dışında durum hâlâ aynı. Newroz Hanım ve Ruken anne oturup kahve içerlerken bizde temizliğe devam ediyorduk. "Gelin ağam size paket gelmiş bir aşağı bakın." Duyduğum sesle elimdeki bezi bırakıp aşağı indim ama paketi benden önce Newroz Hanım alıp açmış. "Neyine lazım sana bu, sen kimsin de kendi kafana göre iş yapıp adamları gönderiyorsun!" "Newroz Xanım..." konuşmak isteyen Kadir'i elini kaldırıp susturdu. "Kes sesini sen!" dedi ve elindeki telefonu hızla yere atıp üzerine bastı. Benimse aklım yine eskiye gitti ve ağzımdan tek bir kelime çıkamadı, yalnızca gözümden bir damla yaş süzüldü. Geçmiş "Annesini özlemişte, onun yanına gitmek istiyormuş! Al sana annen!" dedi ve beni kolumdan sürükleyerek merdivenlere bodrum katına çekti. Korkudan dizlerim çözülmüş ayakta duramayan bedenim onun gücü karşısında çaresizce öylece yapacağı hamleyi bekliyordu sadece. "Yok sana telefon! Senin artık bir ailen yok! Sen yalnızca hayatı burada geçecek basit bir kızsın, sana hiçbir şey yok! Verdiğim yemeklere şükredip susacağına bir de gelmiş benden telefon istiyorsun!" Beni içeri itip kapıyı dışarıdan üzerime kilitledi yine. Ben karanlıktan korkarım, bana vursa dövse bu kadar etkili olmaz, babamdan ağabeyimden alışığım ama karanlıkta bırakması ödümü koparıyor. Bir şey demedim ki sadece uzun zamandır görmediğim annemi görmek istedim. Bir kez olsun sesini duymak, beni kurtar diyemesem de onun anlamasını istedim. Anneler evlatlarının her hareketini bilmezler mi benimki de benim sessiz çığlıklarımı duysun yardım etsin, edemese bile en azından sesi bana güç versin sabredebileyim istedim. Ben sadece annemi istedim. Şimdiyse yine bu karanlık yerde bir başıma kaldım, kapının önünden bir adım daha ilerisine gitmeye cesaretim yok. Umarım cezam bu sefer kısa sürer yoksa bu kadar korkuya kalbim daha fazla ne kadar dayanır bilmiyorum. En son camdan gelen ışığı bile engellemek için yıktırıp düz duvarla ördürdüğü için şimdi her zamankinden daha da karanlık burası...
|
0% |