@birbulutkalemi
|
Herkese Merhaba,
Satır aralarına yorum yaparak ve oy vererek destek olmayı unutmayın...
İnstagram ve Tiktok hesaplarında "birbulutkalemi" kullanıcı adı ile aratırsanız hikayelerimden kesit ve fotoğraflara bakabilirsiniz.
"Neyine lazım sana bu, sen kimsin de kendi kafana göre iş yapıp adamları gönderiyorsun!"
"Newroz Xanım..." konuşmak isteyen Kadir'i elini kaldırıp susturdu.
"Kes sesini sen!" dedi ve elindeki telefonu hızla yere atıp üzerine bastı. Benimse aklım yine eskiye gitti ve ağzımdan tek bir kelime çıkamadı, yalnızca gözümden bir damla yaş süzüldü.
İnsanın kaderi doğuştan mı bellidir yoksa sonradan mı çizilir? Bu aralar en merak ettiğim şey bu. Önce doğup büyüdüğüm ev sonra evlendiğim şimdi ise burası. Ne zaman bitecek ki bunlar? Ben artık ne zaman mutlu olacağım?
"Ne oluyor burada?"
Ferzan... Bu nasıl olur daha bir saat önce konuştuk işe gitmişti. Şimdi burada ne arıyor ki? Aldığı telefon da kırıldı umarım bana kızmaz! Bir telefona bile sahip çıkamadım. Ne diyeceğim şimdi ben ona?
"Size ne oluyor burada diye sordum?"
Newroz Hanım başını çevirip merdivenlerde kalan bana baktı, tam konuşacaktı ki bu sefer de araya Ciwan babanın sesi girdi.
"Oğlum ne oldu sesin ta sokağa geliyor?"
"Ben de onu soruyorum babam ama kimsenin sesi çıkmıyor!"
"Ne olacak, senin bu karın olacak kadın ilk günden gösterdi kendini, konağın adamlarını çarşıya gönderip gizli gizli telefon aldırmış kendine. Ben görmesem kim bilir kimle konuşup laf getirecekti bize!" bana bakıp bağırarak konuşmasıyla kendime engel olmayıp yerimde sıçrayıp bir adım geri çekildim.
Ne zor kimsesiz olmak, insanı savunacak birisi olmayınca kişi bir süre sonra ne yapılırsa yapılsın sadece susup kabulleniyor. Ben anladım ki bu hayatta kendini savunmak için önce birisinin sana inanması lazımmış.
Ferzan bir şey demeden Kadir'e baktı, "Ağam açıklamaya çalıştım ama Hanımağam beni dinlemedi." dedi Ferzan'a.
"Tamam Kadir, sen çık yerine geç."
"Oğlum ne diyor Newroz Xanım?"
Merakla bize bakan Ciwan baba da ne yapacağını şaşırmış gibiydi. Ferzan babasına hiç bakmadan babaannesine döndü, "Telefonu karıma ben alıp gönderdim! Ben size kimse Sedef'e karışmayacak, ona kimse laf söylemeyecek demedim mi? Karımı aileme emanet edip işe gidiyorum, geri döndüğümde gördüğüm manzaraya bak! Şimdi onu bırakıp nasıl işe gideceğim ben? Ne bu yaptığınız!"
"Ben nerden bileyim sen almışsın?" dedi üste çıkarak babaannesi.
"Bilmene gerek yok zaten Newroz Xanım! Benim karım da bu konakta yaşıyor tabii bir ihtiyacı olunca birilerine bir şey aldırabilir. Esir mi ki o burada her yaptığını sana sorsun! Sakın! Bir daha karıma böyle bir saygısızlık yaparsan alır onu çeker giderim geri de dönmem!"
"Oğlum bir sakin ol, gel içeri geçelim, konuşup halledelim." Ciwan baba orta yol bulmak için sakinleştirmek ister anlayışla konuştu.
"Nasıl sakin olayım ben baba! İçeri bir girdim almış eline telefonu bağıra bağıra yere atmış çocuk gibi üstünde tepiniyor, kaç yaşında kadın yakışıyor mu hiç? Kim bilir ben dosya unutup eve gelmesem daha neler yapacaktı. Ben şimdi aklım kalmadan karımı evde bırakıp nasıl işe gideceğim?"
"Hadi herkes işinin başına!" Ciwan Ağanın bağırmasıyla bir kez daha sıçradım yerimde. Ben bunlara alışkın değilim ki...
Önceden bizim evde de bol bol bağırış olurdu ama evlendikten sonra uzun yıllar hiç konuşmadığım için normal konuşmalar bile bana yabancıyken şimdi bu şekilde bağırılması beni fazlaca korkutuyor.
Ciwan babayı daha da kızdırmamak için bende tam arkamı dönüp merdivenlere yönelmiştim ki "Sen kal kızım." Dedi bana Ciwan baba. Sesinde anlam veremediğim bir şefkat vardı. Ciwan babaya bakınca onun da bana baktığını görüp Ferzan'a döndüm ama Ferzan yalnızca çatık kaşlarıyla babasına bakıyordu.
Saniyeler içinde boşalan konağın avlusunda şimdi sadece dördümüz vardık. Ortada rahatsız edici bir sessizlik varken benim gözüm yerde ilk defa sahip olacağımı düşündüğüm ama her zamanki gibi ellerimden kayan, mutlu olmama izin verilmeyen telefona kaydı. İçim acıyarak baktım, bu benim alacağım ilk hediye olacaktı...
Gözlerim dolsa da Ferzan'ın başını öne eğmemek için güçlü durmaya çalıştım, ağlamayacaktım. Onun yanında ona yakışır şekilde durmalıyım, onu temsil ediyorsam güçlü durmam lazım. Her ne kadar gözlerime dolan yaşlar işimi zorlaştırsa da boyun eğmeyeceğim.
"Kızım sen Newroz Xanım'ın kusuruna bakma, bu ev senin evin canın ne isterse kapıdakilerden, Ferzan'dan ya da benden isteyebilirsin. Baban olarak da kırılan telefonunun yerine yenisini ben alacağım sana akşama elinde olur."
"Gerek yok baba ben alırım karıma telefon, benim takıldığım kısım telefonu kırması değil o gider yerine yenisi gelir. Ben karım yapılan terbiyesizliğe kızdım."
"Karışma sen kızıma hediye alırken sana mı soracağım! Gelelim Newroz Xanım size, bir daha benim çatım altında benim ailemden birisine karşı bu davranışı sergilersen kötü olur ters düşeriz. Siz ben kenara çekildim diye iyice zıvanadan çıktınız! İnsan gibi yaşlılığımı yaşayım torun seveyim evlatlarımla mutlu olayım dedikçe beni çıldırtmayın!"
"Ne ettim sanki, bizim bir şerefimiz var lekelensin mi? Ben ne yaptıysam soyadımızı korumak için yaptım." Biten sözleriyle ardına bakmadan mutfağın açık kapısına yönelmesini Ferzan'ın sesi kesti.
"Sedef, çık odaya hazırlan. Bugün benimle gel bırakıp gitsem aklım sende kalacak."
Sinirli bir nefes verip kafasını salladıktan sonra kalan adımlarını tamamlayıp mutfağa girdi. Bense kararsızlıkla Ferzan'a baktım, evde bir sürü iş varken hepsini bırakıp gitmek olur mu ki?
"Neyi bekliyorsun Sedef hadi!" her zamankinin aksine yüksek perdeden çıkan sesi ve çatılı kaşları beni ilk defa korkuttu. Yakıştırmak istemesem de aklıma gelen ihtimal beni öyle bir korkuttu ki yerimde korkuyla titreyip kasılıp kaldım. Gözlerim sadece onun gözlerine bakarken avludan içeri giren Ciwan Ağayı bile fark etmemişim.
Beni korkuttuğunu fark etti mi bilmiyorum ama ağzında bir şeyler mırıldanarak gelip bana sarılmak için hamle yaptı ama ürküp geri çekilmemle kolları havada kaldı.
Gözlerimde ne gördü de durdu bilmiyorum ama tahmin etmem gerekirse korku, saf korku. Onun da bir gün Mustafa gibi olabileceği korkusu.
"Özür dilerim, özür dilerim Sedef seni korkutmak istemedim. Sana asla zarar vermem yemin ederim sadece gördüğün muameleye sinirlendim, korkma benden. Kendim de dâhil kimsenin sana zarar vermesine asla izin vermem."
Kaçmama izin vermeden sımsıkı sarıldı bana. O zaman içinde hızla çarpan kalbi onunda en az benim kadar korktuğunu gösterdi bana. Yine ona inanmayı seçtim, ondan korksam da yine ona sığındım. Neden bilmiyorum ya da nasıl oldu, bir şekilde içimde ona karşı sonsuz bir güven var. O ne derse doğruymuş gibi geliyor. Bana iki artı iki beş dese sorgulamam evet doğru derim, öyle bir güven var içimde ona karşı...
"Sen benim bu hayatta başıma gelen en güzel şeysin, sana aşığım..."
Tıklanan kapı yavaşça açılınca tıpkı Ferzan'ın bana gösterdiği gibi klavyedeki uzun ince tuşa bastım ve ekranda dönen film durdu.
"Sedef Hanım bir şeye ihtiyacınız var mı? Ferzan Beyin toplantısı biraz uzayacakmış." İçeri şirkete gelince Ferzan'ın tanıştırdığı asistanı girdi, özellikle tembih etmişti Ferzan onu. İstediğim ne varsa ona söylemem, çekinmemem için. Ardından bana bilgisayarında şimdi izlediğim filmi açıp aceleyle toplantısına gitmişti.
"Soğuk bir içeceğiniz varsa alabilirim." dedim çekinerek.
"Tabi hemen getiriyorum."
Odadan çıkınca filmi izlemeye geri döndüm, çok geçmeden tekrar içeri girip bardağı usulca bırakıp çıkamadan önce "Teşekkür ederim." dememi "Görevim." Deyip gülümseyerek karşılık verdikten sonra çıktı.
Bense merakla kaldığım yerden izlemeye devam ettim. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama çıkan jenerikle birlikte üzerimde hissettiğim bakışlarla kafamı kaldırınca kapıya sırtını yaslamış, kollarını da birbirine bağlayıp öylece beni izleyen Ferzan'ı gördüm.
"Hi Ferzan! Korkuttun beni! Sen ne zaman geldin?"
"Biraz oldu. Sevdin herhalde filmi geldiğimi bile fark etmedin." gülümseyerk kurduğu cümleden sonra heyecanla karşılık verdim ona.
"Evet çok güzelmiş. Sonu mutlu biten filmleri seviyorum."
"Neden? Kötü bitenlerde film sonuçta, hem bazı hikâyelere mutlu son yakışmaz bazen kötü son da gereklidir."
"Hayat zaten bu kadar acıyken neden keyif almak için yaptığımız bir şeyde kötü şeyleri görüp üzülelim ki? En azından filmlerde mutlu son olması biraz olsun umut veriyor insana, rahatlatıyor."
"Sen bambaşka bir kadınsın gerçekten Sedef." Gözlerindeki parıltı kendimi hiç olmadığım kadar değerli hissettiriyor bana, hatta bazen bana bakarken içini çekişi varya işte o an dünya üzerinde hiçbir kadın benim kadar nasıl desem o kelimeyi bilmiyorum tarif edemem ama iyi değildir gibi geliyor diyebilirim.
"Hiçbir şey yememişsin hâlâ acıkmadın mı saat kaç oldu?"
Daldığım derinlerden yine onun sesi çıkardı beni. Filmin heyecanı fark ettirmese de gerçekten çok acıkmıştım.
"Ben filme dalınca yemek yemeyi unuttum sanırım Ferzan ama çok acıkmışım şimdi sen söyleyince fark ettim."
Yüzünde tüm dişlerini görebileceğim bir gülümsemeyle bana doğru yürüdü, elini uzatıp tutmam için bekledi, "O zaman bu güzel hanımı akşam yemeğine çıkarmazsam nasıl bir adam olurum. Lütfen yemek telifimi kabul edin." Muziplikle söylediği tüm kelimeler yüzümde olan gülümsemeyi daha da büyüttü.
"Çok mutlu olurum Ferzan." Yanaklarımdaki yanma giderek artıp artık kulaklarıma çıktığında sözlerinin beni utandırdığını eminim o da fark etmiştir ama sanırım daha da utanmamam için bir şey demedi. Sadece bana baktığında hep olduğu gibi gözlerinde parıltılarla beni izlemeye devam etti.
"Nerede yemek istersin?"
Sorusu üzerine sessiz kaldım, hiçbir yere çıkmadığım sonradan aklına gelmiş olacak ki avuç içiyle alnına vurdu, "Özür dilerim bir an boş bulundum. Gel hadi seni güzel bir yere götüreceğim." Dedi yüzünde pişmanlığını gözler önüne seren hüzünle.
Sabah aceleyle giydiğim diz kapaklarımın biraz altında biten pembe saten etek ve üzerimdeki beyaz gömleğe baktım. Gideceğimiz yere uygun olur mu bilemediğim için durdum. Dışarıda yenilen yemeklere her zaman daha özenli hazırlanmam gerektiğini aldığım derslerde söylediler kombin oluşturmayı anlattılar ama şimdi gideceğimiz yer nasıl bilmediğim için tereddüt ettim.
"Üzerim uygun olur mu? Seni utandırmak istemem." Çekinerek sorduğum soru kaşlarının çatılmasına sebep oldu.
"O nasıl laf Sedef! Ne demek utandırmak, ben senden asla utanmam! İstersen üzerinde evrenin en kötü kıyafeti olsun sen yine parlarsın."
"Anlatmıştım ya eve eğitmenler getirdi ders aldırdı nasıl oturup kalkmam, konuşmam ya da yemek yemem gerektiğini öğretmek için diye işte onlar giyinmek içinde bir sürü kural öğrettiler. En önemli kural da gideceğin yere göre giyindi onun için söyledim."
"Ah Sedef neler yapmışlar sana böyle, hiçbir kurala göre yaşmana gerek yok. Nasıl davranmak istiyorsan ona göre davran, senin dışında hiç kimsenin ne düşündüğünün bir önemi yok tamam mı?"
O kadar uzun zaman bana öğrettikleri gibi yaşadıktan sonra şimdi eskiden nasıldım hiç bilmiyorum ki ben. Yine de onu üzmek istemedim, "Olur, bundan sonra öyle yaparım." Diyebildim sadece.
"Hadi çıkalım o zaman, eminim seveceksin." bana uzattığı elinin arasına bıraktım elimi bende...
Asmin'den
Bazen gerçekten de insanların kaderlerini kendilerinin yarattıklarını düşünmek istiyorum. Ara ara buna inansam da yaşadığım toplumda birleri için onlara sormadan kararlar alındığını o kadar çok gördüm ki asla emin olamıyorum.
Hayatta şansını kendilerinin yarattığını, kadere boyun eğmediğini söyleyen çok insan olsa da bunlara hiç birebir rast gelmedim ama sanırım bende hayatımda ilk defa kendi şansımı kendim yaratıp kaderimi değiştirdim. Henüz bir şey söylemek için çok erken olsa da biraz daha sabrettikten sonra sadece kendim için yaşayacağım günleri iple çekiyorum.
Elimdeki temizlik malzemelerini sonunda biten temizliğin ardından kilere kaldırdım. Şöyle geriye yaslanıp derin bir nefes aldım. Biraz daha dayanmam lazım, bu kâbustan uyanmam için sadece biraz daha dayanmam lazım.
Yerimde olmak için can atan onca kız varken şansımı kendim yarattım. Asla pes etmeyeceğim, beni sevdiğini söyleyen adam gözümün içine baka baka başka bir kadını karşıma getirip bunu öylece kabullenmemi bekleyemez!
Sabır sadece az daha sabır...
Bana verdikleri süre er ya da geç bitecek, işte o zaman yeni hayatıma başlayacağım. Gerekirse Hasan Ağanın konağına hizmetçi olurum ama onurumu ayaklar altına alan o adamın konağında bir dakika daha fazla kalmam.
"Asmin!"
Duyduğum Ruken annemin sesiyle girdiğim kilerden çıktım, "Efendim ana?" sesimi duyunca avludan yukarı kaldırdı başını.
"Kızım yemeklere başlasınlar artık acıkmışlardır, ağabeyinde gelir birazdan."
"Tamam ana ben de mutfağa iniyordum şimdi."
"Hazır olunca bahçeye kurun masayı."
"Tamam ana öyle yaparız."
Ruken annem dizleri ağrıdığı için çok iş yapmazdı gerçi Newroz Xanım da izin vermez ya neyse. Konağın çekip çevrilmesiyle ben aşiret işleriyle ise Newroz Xanım ilgilenir bu sebeple.
Merdivenlerden inerken gözüm kapısı açık salona kaydı, içeride Newroz Xanım ve Heja dip dibe oturmuş fısır fısır konuşuyorlardı. Şimdiye kadar hiçbirimize bu kadar yakın olmayan bu kadının Heja'ya yakın olmasının tek sebebi kendi akrabası olduğundan olsa gerek.
Mutfağa girdiğimde içeride uzun zamandır bu konakta çalışan Fatma abla ve onun kızı Berfe vardı, benim ardımdan da Ayşe girdi içeri o da aşiretten anası babası ölmüş yetim bir kız, Ciwan babam himayesi altına alıp okutmak istese de Ayşe kabul etmeyip burada çalışmak istemiş.
"Yemeklere başlayalım hanımlar akşam olmak üzere."
"Ne yapalım Hanımım?" dedi Fatma abla. Kaç kere söylesem de gerek yok böyle hitap etmene diye asla kabul etmedi, ben eski kafalıyım demem öyle Ağamın karısı benim Hanımımdır saygısızlık edemem dedi.
"Meyre, kipe, patlıcan oturtma, pilav ve tatlı olarak da Kuliçe yapın!"
Ben konuşamadan arkamdan Heja'nın sesi geldi. Artık sabrımın sonuna gelmek üzereyim. Sabahtan beri ne yapsam karıştı her şeye ayrı bir laf söyledi. Benle de kalmadı konakta çalışan kim varsa burnundan getirdi, ben buna şimdi dur demezsem ben gidene kadar aynı şeye devam eder. Ben gerçekten susacaktım, onun bir günahı yok kuma olmayı kimse istemez diye düşündükçe o bana laf söylemekten vazgeçmedi. Ben gerçekten ona iyi olup laf söylemeyecektim benim tüm derdim Berzan'laydı ama artık yeter belli ki gerçekten niyeti bana karşı iyi değil. Yok ama artık kendini herkese ezdiren Asmin yok!
"Ne zamandan beri evin hanımı varken kumalar karar alır oldu?"
Arkam dönük söylediğim sözler onu dumura uğratmış olacak ki sesi kesildi, geldiğinden beri ev halkı dışındakilere köle gibi davranması yetmezmiş gibi şimdi de beni yok sayıp evdeki çalışanlara yaptığını yapması son nokta oldu artık.
"Sen ne diyorsun be! Boşandınız siz, artık bu evin gelini benim!"
Hırsla konuşmasını attığım kahkaha böldü, hızla arkamı döndüm.
"Henüz boşanmadık, unuttun mu süresi varmış. Yani ben şimdi istesem Berzan tekrar nikâh tazeler, sense kabul ettiğin kuma olmaya devam edersin. Nikâh düşene kadar bu evin Hanımağası benim! Ben ne dersem o olur ona göre konuş! Sabahtan beri sesimi çıkarmadıkça başıma çıktın yerini bil!"
Gözüm arkasında duran Berzan'a kaydı en başından beri burada olduğunu aldığım parfüm kokusundan anlamıştım ama hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını anlasın diye böyle konuştum biraz da ama sözlerimi yanlış anlamış olacak ki gözlerinde umutla bana bakıyordu.
Heja bana söyleyecek laf bulamayıp sinirle arkasını dönünce gördü onu, bakışlarını takip edince bu sefer de kafasını bana çevirdi. Yüzünde saniyelik bir gülüş belirse de gözlerini tekrar ona çevirdi.
"Bana neler dedi duydun mu?" titreyen sesine iç çekişleri eşlik etti. Artık gerçek niyetini anladım. Tek amacı Hanımağa olup konaktaki yerimi almak ama artık umurumda değil. İstediğini yapabilir, tek ilgilendiğim şey gidene kadar burada biraz olsun rahat etmek.
"Dediklerinde tek bir yanlış yok, sana yerini bil konaktakilerle iyi geçin ona saygı duy demedim mi? Evin hanımı varken karar alıp ailemizden olan Fatma ablalara emir verme yetkisini sana kim verdi! Şimdi odaya geç ve beni bekle, bir daha da bu şekilde konuştuğunu duymayacağım." dişleri arasından tıslaya tıslaya konuşması onu korkutmuş olacak ki bulunduğu yerde titredi.
"Ama..."
"Aması falan yok dediğimi yap odaya çık!" bağırmasıyla yerinde sıçrayıp, kafasını eğdikten sonra hızla çıktı dışarı. Ardından tek duyduğum ise hıçkırığı oldu.
"Hadi hanımlar biz de işimize bakalım babam acıkmıştır sabah mercimek çorbası istemişti, yanına şöyle güzel bir et haşlama ve bulgur pilavı da yapalım babam sever."
Kollarımı sıvayıp dolap kapağını açtığımda "Asmin?" dese de umursamadım. "Hadi hanımlar çok işimiz var yemeğe hazır olması lazım." Tencereyi alıp ocağa dönünce benden hala cevap bekleyen adama, "İzninle işimiz var, sen odanıza çık seni bekler." odanıza kısmını bastırarak söylediğimde gözlerini sımsıkı kapattı, bense konuşmasına fırsat vermeden kaldığım işe geri döndüm. Benden beklediği karşılığı alamayınca derin bir soluk bırakıp sinirle ayrıldı mutfaktan.
Masaya son bir kez bakıp hiçbir eksik olmadığına emin olunca Berfe'ye seslendim, "Berfe masa hazır sen haber ver, ben de yemekleri son kez kontrol ederim o arada bir eksiklik olmasın. Babam özel olarak istedi bugün biliyorsunuz."
"Tamam Hanımağam, hemen çıkıyorum yukarıya ben."
Gözden kaybolan Berfe'den sonra bende son kez mutfağa dönüp yemeklerin sıcaklığına bakıp sorun olmadığına emin olunca çorbayı masaya çıkardım.
Herkes her zamanki yerlerine oturunca mecburen istemeye istemeye de olsa Berzan'ın yanına oturdum. Her ne kadar bazı konularda tolerans gösterse de Ciwan baba insan hayatı söz konusu olmadığı zamanlarda törelerine bağlı adetlerini uygulayan birisidir. Onun iyi niyetini suiistimal etmek istemiyorum, şuan burada bu şekilde rahat davranabiliyorsam biraz da onun sayesinde bu.
Herkes yemek yerken birden saçımdaki tokanın kopmasıyla yerimde sıçradım. İşte o an saçlarımı bir hiç uğruna uzattığımı fark ettim, ben aslında uzun saçtan hoşlanmam ama Berzan çok sevdiği için bunca zamandır evlendiğimizden beri bir kez bile kestirmediğimi fark ettim. Saçlarım kalçalarımın biraz altında olduğundan odamız dışında rahatsız etmesin diye hep örer ya da şimdiki gibi toplardım. Sanırım tokam artık yıprandığı ve bende mutfakta daha fazla dikkat ettiğimden sıkı bağladığım için şimdi koptu.
Kopan tokayla saçlarım sandalyeye doğru savruldu. Açılan topuzumdan saçlarımı yaşken topladığım için ortalığa kokusu dağılınca önce yanımda derin bir nefes alış sesi duydum, sonra ise oturduğum yerdeki saçlarımın ucunda bir el hissettim.
Daha dün başka bir kadının bedeninde hüküm süren ellerin bugün benim saçımda olmasıysa midemi bulandırdı. O an tek düşündüğüm saçlarımı kökünden koparıp atmakken tek yapabildiğim hızlıca diğer omzumdan aşağı sarkıtarak ondan uzaklaştırmak oldu.
"Ağabey, Ferzan ağabeyim birkaç gün olmayacak demişti bir sorun yok değil mi?"
"Yok Firaz, bir sorun yok." Deyip önündeki çorbayı karıştırmaya devam etti.
"Beğenmedin mi çorbayı Berzan, aslında ben başka yemekler yapılmasını söylemiştim ama Asmin yaptırmadı bunları yaptırdı." Bulduğu hiçbir fırsatı kaçırmayan Heja'nın burada herkesin içinde Berzan'ın zaten bildiği şeyi tekrarlamasının tek sebebi babama duyurmak olsa gerek.
"Ben bunları yapmasını istedim gelin hanım, ha eğer istemeseydim de o hala bu evin Hanımağası ve bunlar da onun görevi bir sıkıntın mı var bununla ilgili?" Ciwan babamın konuşmasıyla yüzündeki gülümseme solsa da zorla yerine yenisini koydu.
"Yok babacım ben yardım olsun diye..." Ciwan baba sözlerini bitirmesine izin vermedi, "Senden yardım istemediği sürece bir işe karışma sana söyleneni yap yeter!" niye bilmiyorum ama babamın bu kadına karşı bu kadar sert olması bana hiç normal gelmiyor, bunun altında başka bir şey var gibi geliyor.
"Berzan o iş ne oldu hallettin mi?"
"Yok baba adamlar bizim bütçenin çok üstünü istiyor ilk defa bu bölgede olacağı için, İstanbul'dan buraya baya sıkıntılı oluyor."
"Burada yok mu aynı işi yapan?"
"Var bir tane, yarın iletişime geçeceğim. Bu firma daha az duyulmuş bünyemize katarız diye teklif götürmüştüm."
"Katmak önemli değil ortak da halledilir önemli olan o boşta kalan tarlaları tarıma açmak insanların kullanmasını sağlamak, yarın hallet bu işi."
"Öyle yapacağım baba."
Sofrada yine çatal kaşık seslerinden başka ses duyulmadı uzunca bir süre. Normalde hiç böyle olmazdı. Firaz ve Avbin'in atışmaları bazen Ferzan'ın da dahil olması hatta üçünün birleşip Berzan'ı kızdırmaları bu sofraların vazgeçilmezi olurdu ama şimdi sessizlik.
Derin bir sessizlik...
"Asmin kızım sen çok yoruldun bugün, odana geçip dinlenebilirsin madem gelin hanım çok yardım etmek istiyor sofrayı kaldırıp kalanını o temizler." bana söylediklerine cevap vermeme fırsat vermeden tekrar seslendi, "Fatma!"
Mutfaktan koşarak gelen Fatma abla, "Buyurun beyim, bir şey mi istediniz hemen yapalım?"
"Siz bugün erken geçin odanıza, gelin hanım iş yapmak istiyormuş o halledecek mutfağı elinizi bir şeye vurduğunuzu görmeyeceğim."
"Şaşırdın herhalde Ciwan! Kız tek başına nasıl yapsın onca işi?" ve beklenen oldu Newroz Xanım dahil oldu. Aynı işi bana yaptırdığı zamanları unuttu sanırım.
"Yapar ana yapar niye yapmasın aynı işleri ilk geldiğinde Asmin'e de sen yaptırmadın mı? O nasıl yaptıysa Heja da yapar. Asmin çıkabilirsin odana kızım."
Odama çıkmadan aklımda olan şey için izinde almak istedim sabah görmezsem diye.
"Baba uygun görürsen yarın bir iki saatliğine dışarı çıkmak istiyorum biraz işim var." dedim.
"Ne işin var, çıkamazsın bir yere iste çocuklar getirsin neyin eksikse." Berzan'ın konuşmasını yok sayıp izin için babama bakmaya devam ettim zira artık onun bende bir hükmü yok.
Ciwan babam bir bana bir de yanımda oturan oğluna baktıktan sonra usulca başını salladı, "Çık hallet işini kızım ama vakitlice gel geri olur mu bizim çocuklar bırakır seni gideceğin yere geri de ararsın alırlar işin bitince."
"Tamam baba teşekkür ederim."
"Ne demek güzel kızım oğlumdan boşansan da sen hâlâ benim kızımsın yerin hep ayrı biliyorsun."
"Baba!"
"Sus sen! Sen ona karışma hakkını çoktan kaybettin." Kaşlarıyla masanın sonunda oturan Heja'yı işaret etti, "Bak senin karışabileceğin insan orada oturuyor."
Konuşmanın devamını duymak istemeyip ayağa katlım, "Hayırlı geceler." Dedim ve kendimi sonunda geçici olarak kalacak olsam da bana sığınak olan odama attım.
Erkenden kalkıp kahvaltıyı hazır eder etmez kimseye görünmeden çıkıyordum ki arkamdan seslenen Sedef'le durdum.
"Abla?"
"Günaydın, nasılsın görmedim dün seni?" her ne kadar olanlardan sonra merak etsem de dün beklememe rağmen geldiklerini görmemiştim.
"İyiyim Ferzan yemeğe çıkardı sonra da gezdirdi biraz çok geç geldik. Ben sana yardıma inmiştim ama sen her şeyi halletmişsin." Dedi kafasıyla hazır olan masayı göstererek.
"Evet biraz işim var dışarı çıkacağım Newroz Xanım laf etmesin diye erkenden hazırladım. Sen ilgilenirsin değil mi kalanlarla?"
"Tabi bakarım abla o nasıl söz, sen nereye gideceksin? Özel değilse tabi."
"Değil ama geç kalacağım şimdi çıkmazsam, gelince kendin görürsün olur mu? Sen söylersin çıktığımı."
"Tamam abla dikkat et kendine."
Son kez gülümseyip çıktım kapıdan, önceden hazırlattığım arabaya binip doğruca dün ani bir kararla randevu aldığım kuaföre geldim.
"Siz gidebilirsiniz ben ararım tekrar beni almanız için."
"Tamam Hanımım."
İlk defa bir şey için kendimden bu kadar emin hareket ediyorum, ayaklarım yere her zamankinin aksine daha güçlü basıyor. Boş olmasını beklediğim kuaförün kapısını açınca yanıldığımı fark ettim. Saat henüz 09.00 olmasına rağmen içeride benim dışımda dört kişi daha vardı ve ikisi anladığım kadarıyla boya için gelmiş içeride ağır bir boya kokusu var.
"Merhaba, Asmin Hanım değil mi? Kesim için geldiniz sanırım."
"Evet."
"Buyurun sizi şöyle alalım."
Önce hızlıca yıkanan saçımın ardından şimdi sıra sıra dizilmiş koltukların tekinde oturup kesim yapacak kişinin gelmesini bekliyorum. Henüz hiçbir şey yemediğim için olsa gerek boyu kokusu biraz midemi bulandırsa da gelme amacımın önüne geçmesine izin vermedim.
"Merhaba hoş geldiniz Sıla ben, sizinle ben ilgileneceğim. Nasıl bir şey istersiniz."
"Sadece kesim, artık o kadar uzun olmasını istemiyorum gerisi size kalsın nasıl isterseniz öyle kesin."
"Tamam o halde yüzünüze çok yakışacak bir kesim var onu yapalım anlatmamı ya da katalogdan göstermemi ister misiniz?"
"Hayır, sadece kesin."
Saçlarımdan eksilen her bir parça sanki beni bir kuş gibi hafifletiyor ya da bana öyle geliyor bilmiyorum ama şimdiden iyi hissettiğim kesin. Omuzlarımdan yere düşen her bir telde artık başkasının bedeninde hayat bulan bir adamın izleri varken şimdi kesilen her telde onun bir izini daha sildiğimi hissediyorum ve bu his şu birkaç gündür yaşadığım tek mutluluk.
Ben artık üzülmemeye karar verdim, bende ona dair ne varsa aynı saçlarım gibi silip atacağım ve artık hayatıma sadece kendim için devam edeceğim. Beni bu çukura iten Berzan da seni kabul etmem diyen babam da umurumda olmayacak. Ben bugün kendimi baştan doğurdum, artık yeni bir Asmin var.
Kesilen fön makinesi sesi ile yaslandığım koltuktan doğruldum. Şöyle bir göz ucuyla bakınca aynada gerçekten de bambaşka bir kadın gördüm. Uzun zamandır sırf o seviyor uzun olsun diye kesmediğim için yerleşen o bakımsız görüntünün yerini şimdi belimde biten katlı bir kesim ve ışıldayan saçlar almışken, yüzümde de hafiflemenin vermiş olduğu ışıltı vardı gözlerimde.
Ayağa kalktığım zaman bulanan mideme dönen başım eşlik etti. Görmezden gelip ödemeyi yaptıktan sonra dışarı çıktım, saat henüz erken olduğu için karşıda gördüğüm kafede bir şeyler atıştırsam iyi olur sanırım şekerim düştü, çünkü tüm o belirtilerden sonra ellerimin titremesi ve soğuk soğuk terlememin başka bir açıklaması olamaz.
Boş olan yola bir adım atıp indikten sonra gözerimin önü kararmaya başladı, bir an önce karşıya geçip bir yere oturmaksa tek isteğim ama attığım iki güçsüz adımdan sonra tek duyduğum acı bir fren sesi ve yere savrulan bedenim oldu.
Bilincim tamamen kapalı değil birinin yüzüme vuruşlarını hissediyorum, uğultulu sesler ve sarsılan bedenim. Daha sonra ise birisi beni kucağına aldı sanırım yine ara ara bilincimi kaybediyorum kopukluklar var ama gelip giden bilincim arasında en son duyduğum şey, "Dayan kimsin bilmiyorum ama ne olur dayan!" diyen bir erkek sesi sonrası ise derin bir karanlık...
|
0% |