@birbulutkalemi
|
29 Aralık Perşembe
Duyduğum cümlelerle kan beynime sıçramıştı resmen. Tamam zamanında sevdim hayatımda yeri vardı saygımızı bozmadan ayrıldı benden diye çoğu şeyi görmezden geldim ama bu kadarı fazla! Üstelik sabah öğrendiklerimden sonra. Madem pis oynamak istiyor ben de aynı şekilde karşılık veririm. "Bu ne cüret böyle? Sen kimsin ki de ben senden başkasını sevmeyecekmişim? Sen daha adam olup karşıma geçip bana benden neden ayrıldığını bile söylemeye cesareti olmayan bir adamsın." Benden beklemediği cümlelerle rengi attı. Haklı tabi bu zaman kadar bu yüzümü hiç görmedi çünkü ne kadar ayrılsak da saygımı hep korudum ona göre davrandım ama madem böyle olmasını istiyor ben de onun gibi olurum. "Ayıp oluyor ama." dedi hakkı varmış gibi. "Ne ayıbı be! Ben benden niye ayrıldığını bilmiyorum mu sanıyorsun?" İşte bu sözlerimi beklemiyordu. Aslında bu sabaha kadar ben de bilmiyordum. Ta ki sabah yolda onun arkadaşını görene kadar tabi geçmişimizden dolayı ben de tanıyorum biraz konuştuk tekrar benimle konuşmak istediğini duyunca şaşırıp bana bazı şeyleri de açıkladı. Tabi ki iyilik için yapmadı Ailesi ailemle iş yaptığı için söyledi ama iyi de oldu. "Biliyor musun? Nasıl?" "Bana anlatman gerekenleri arkadaşına anlatırsan böyle olur tabi. Sen sanıyor musun ki arkadaşların sana benim gibi sadık?" "O ne demek?" "Zamanında ağzından çıkana körü körüne inanıp sorgulamadan sana güvenen ve her şartta yanında olan, arkanı gözünü kırpmadan yaslayabileceğin ben varken sırf egon yüzünden beni kaybedersen böyle olur. Dostum dediğin insanlar kendi çıkarları işin içine girince gözünü kırpmadan satar seni herkes ben değil malum." "Ne egosu Asya?" "Sen değil misin kendini benden aşağı gördüğün için benden ayrılan." Bu cevabı beklemiyordu. Ben de beklemiyordum böyle bir neden. Bir şey demeyeceğini anlayınca yine söze girdim. "Ne yaptım da sana bunu hissettirdim?" "Çünkü senin hiç bana ihtiyacın olmadı Asya." dedi. "Ne demek şimdi bu nasıl ihtiyacım olmadı." "Sen her şeyi kendin hallettin Asya. Hiçbir zaman gelip benden yardım istemedin, Bir şey olduğu zaman gelip bana danışmadın, seni kıskandım rahatsız oldun, giyimine karıştım kızdın, zora düştün ben hallederim dedin, arkadaşınla görüşme dedim hayır dedin, zekiydin en iyi okula gittin, söz nişan yapalım dedim okulumuz bitmeden olmaz dedin, benim okulum bitmek üzere en azından söz yapalım dedim işi bahane ettin. Ben sana ne verebilirim ki diye düşündüm bir zaman sonra ve daha bir sürü şey." "Sevgini versen yeterdi." "Asya erkekler farklı işte tek sevgiyle olmuyor. Kadından farklı beklentileri oluyor. Bana gelsin, yardım istesin, dediklerime uysun istiyor." "Sen yanına eş değil köle istiyorsun, bu hayat arkadaşlığı değil. Hayatındaki insanı kabul etmeyip belirli kalıplara sokmaya çalışmak saygısızlık yapmak iyi mi? Sen bana o giyimimle âşık olmamış mıydın? Her zaman ne kadar güçlü olduğumu dile getirmedin mi? Hep ne güzel ayakların üzerinde duruyorsun demedin mi bana? Neden bir zamanlar âşık olduğun özelliklerim sonradan ayrılmak için sebebin oldu?" dedim. Gerçekten bunu anlamıyorum dalga mı geçiyor acaba diyeceğim ama gayet ciddi duruyor. "Sen her şeyi kendin halledince ben o zaman yetersiz hissettim işte. Bilmiyorum anlatamıyorum bunu." "Ben gayet net anladım. Sen sevgili değil sen sana muhtaç bir kadın istiyorsun." "Hayır Asya niye öyle isteyim." dedi ama kendiyle ne kadar çeliştiğinin farkında değil. "Ne istiyorsun peki?" "Hayatı paylaşmak iyi günde de kötü günde de yanında olmak istiyordum ama sen izin vermedin." "Pardon da neye izin verecektim ne kötü günüm oldu ki? Tek derdimizin okul, dersler, sınavlar olduğu bir dönem birlikteydik biz derdim bile yoktu! Senden sadece beni sevmeni istedim ama demek ki olmuyormuş. Neyse zaten artık bir önemi yok." "Ne demek önemi yok, konuşuyoruz işte çözelim problemimizi." "Serdar ortada çözecek bir problem yok. Farkında mısın bilmiyorum ama benim hayatımda birisi var zaten." "Hadi ama Asya kimsenin olmadığını biliyoruz ikimiz de. Bırak inadı konuşalım işte." "Seni inandırmak zorunda değilim." "Madem hayatında birisi var neden benimle buluştun peki?" "Neden buluşmayayım o kadar hatırın vardı ben de bugüne dek. Sonuçta hayatımın bir kısmında vardın diye saygı duyup evet dedim ama anladım ki dememeliymişim. Hata etmişim." dedim gerçekten de öyle yapmışım en başından hayır demem lazımdı. "Bu konuşma fazla uzadı, sana kalan azıcık saygımı da yitirmek istemiyorum." "Bu kadar mı yani?" "Ne olmasını bekliyorsun ki? Hadi diyelim hayatım da kimse yok yine de seninle tekrar olamam ben?" "Neden olamazsın biz birlikte çok iyiydik." "Evet ve çok iyiyken sen gereksiz komplekslere girip terk ettin beni. Şimdi yine aynısının olmayacağını ben nereden biliyim. Belki bu sefer de senden fazla kazanmamı dert edeceksin ya da nöbetlerimi falan kısaca ben artık sana güvenmiyorum. Her neyse zamanım doldu artık hastaneye dönsem iyi olacak." "Peki, öyle olsun ama ben yine de şansımı deneyeceğim. Haberin olsun beni çevrende görünce şaşırma." "Sen kafayı yemişsin. Benden uzak dur." hızlıca kalkıp sinirden titreyen bedenime hâkim olmaya çalışarak dışarı çıktım. Böyle bir şeyi nasıl söyler aklım almıyor. Ben de iyi birisi karakteri sağlam en azından iyi ayrılmayı başardık diye düşünüyordum. Bu nasıl bir zihniyet anlamıyorum bir kadın yok diyorsa, yoktur. Buna hayır deyip üzerine bir de sevgilim var dememe rağmen ben şansımı deneyeceğim diyor! Hayır ne sanıyor anlamıyorum ki. Sevgilimi bırakıp onunla mı olacağımı düşünüyor. Bu ne özgüven! Yok ondan başkasını sevemezmişim de hayatıma başkası giremezmiş de. Hayır sen kimsin ya! Sen kimsin de senden başkası olamayacakmış! Baya da oldu hatta yani ne bekliyorsun ölene kadar seni mi bekleyeceğim. Cibilliyetsiz herif! Sakin ol Asya, git hastalarınla ilgilen kafanı dağıt. Yoksa geri dönüp parçalayacaksın onu. Sen doktorsun hayat kurtarırsın, kimseyi öldüremezsin. Daha çok gençsin. Yaşamayı seviyorsun kızım sakin ol. Sen de bir dur be çalma. Aptal Asya açsana telefonu bir o kaldı kavga etmediğin. +Efendim? -Asya, iyi misin? Sesin çok sinirli geliyor bir sorun mu var? +Timur, sen miydin? Kusura bakma ben bakmadan açtım. Evet biraz sinirliyim. -Özel bir konu değilse sebebini sorabilir miyim? +Sorabilirsin Timur' cum. Sesimin muzip çıkmasıyla gülüş sesi geldi kulağıma. Sesi bile modumu yükseltmeye yetti. Ben sanırım elendim arkadaşlar siz devam edin. Ama o da oyunuma ayak uydurup aynı muziplikle cevapladı beni. -Soralım bakalım Asya Hanım. Sizi bu kadar sinirlendiren şey nedir acaba. +Şey şimdi çıktım buluşmadan biraz o canımı sıktı. Gereksiz gereksiz konuştu işte. -Anladım. Peki yapabileceğim bir şey var mı? +Yok sen zaten arayarak en büyük yardımı yaptın ama karşındaki insan olmayınca böyle oluyormuş. -O ne demek sana istemediğin bir şey mi yaptı iyi misin? Gelmemi ister misin hemen izin alıp gelebilirim. +Yok sakin ol yapmadı. İyiyim ben. Sadece gereksiz konuştu. -İyi birisi medeni falan demiştin ne oldu. +O gerçekleri öğrenmeden önceydi. -Hangi gerçekler? +Ayrılma sebebimizi bu sabah karşılaştığım eski bir ortak arkadaşımız sayesinde öğrendim. -Neymiş senin gibi birisinden ayrılmasına sebep olan şey? +Kısaca aşağılık kompleksine girmiş. Ona kul köle olamadığım için. -Nasıl yani o ne demek. Sen şu işi bir düzgünce anlatsana. Saatime bakıp daha işimin başlamasına zaman olduğunu fark edince hastane bahçesindeki banklardan birine oturdum. + Şöyle ben sorunlarımı kendim çözüp, ona güvenip onu kıskanmadığım için ya da bana karışmasına izin vermediğim için ve buna benzer bir sürü sebep için ayrılmış benden. He bir de ayaklarım üzerinde durup ona muhtaç olmadığım için. -hayatımda duyduğum en aptalca bahane. Gerçekten salakmış. +Neyse boş ver bunları senle konuşunca sinir falan kalmadı bende hiç. -Asya sen biraz fazla mı açık sözlüsün acaba? +Belki biraz, rahatsız mı oluyorsun? Gerginlikle dudağımın derisini yemeye başladım. Evet arkadaşlar biliyorum iyi bir şey değil ama alışkanlık, yapmayı da bırakamıyorum. Siz yapmayın ama. Derin bir nefes alış sesi kulağıma gelince hızlıca daldığım düşüncelerden çıktım. Bazen böyle oluyor. Normal bu arkadaşlar kendinizle konuşabilirsiniz. -Hayır ama ben pek alışkın olmadığım ne tepki vereceğimi kestiremiyorum. +illa bir tepki vermene gerek yok. Sadece ben sınırı aşarsam uyarsan yeter. Seni sıkıntıya sokmak istemem. -Tamam öyle yapalım o zaman. +Ee sen ne yapıyorsun hazırladın mı eşyalarını falan ne zaman yola çıkıyorsun? -Bir aksilik olmazsa yarın çıkacağım. Daha doğrusu az sonra bir göreve katılıp, operasyon sonrası diret helikopter ile Ankara'ya geleceğiz. Aslında onun için aramıştım ben seni. Birazdan telefonumu kapatmam gerek haber alamazsın diye aramak istemiştim. İçime bir sıkıntı düştü. Tamam biliyorum mesleği bu ama tehlikeli sonuçta insan ister istemez endişeleniyor. Hele bir de şu an ondan hoşlandığımı düşünürsek. +Haber verdiğin için teşekkür ederim. Çok endişelenirdim öylece gitseydin. Ben biraz kafamda da kurardım dürüst olmak gerekirse bir şey falan mı yaptım diye. -Desene o zaman bundan sonra görevlere sana haber veremeden gitmek yok. +Haber verirsen gerçekten çok mutlu olurum Timur. Konuşurken biraz sesim titredi. Tabi bir de burnumun sızlaması var ağlamamak için kendimi kasmamı da düşünürsek ne kadar hoşlanmasam da dudaklarımda büzülmüştür şimdi. Böyle olunca babam hep hiç büyümediğimi hep çocuk kaldığımı söyler. Sanırım o da anladı durumu. -Asya iyiyim ben bir şey olmayacak değişmesin o sesin. Hem çok kolay bir görev sen onu düşünme. Ben yanına gelince bana ne ikram edeceksin onu düşün. Sütlü kahve severim mesela aklında bulunabilir. Duygusal ortamı dağıtmak için yaptığını anlayınca ayak uydurdum. Aklı bende kalmamalı. +Nasıl ya sen şekersiz sert filtre kahve sevmiyor musun? -Yok hiç içemem çok acı geliyor. +Timur! Ciddi misin sen? -Evet neden ki? +Ne biliyim ben hep seni öyle düşündüm ya bunu hiç beklemiyordum. -O zaman hastaneye ziyarete gelince sütlü kahvemi ikram edersen nasıl severek içtiğimi görürsün. +Tamam görelim. Sen sağ salim gel de istersen litrelerce kahve ikram ederim ben sana. -Anlaştık. Asya benim artık kapatmam lazım saat geldi. Kendine dikkat et olur mu? +Ederim se de çok dikkat et. Allah'a emanet ol. Ve telefon kapandı o göreve gitti bense burada olsam da aklım onunla gitti. Dilimde dualarla içeri girip kalan işlerimi yapmaya başladım yoksa zaman geçemeyecek.
31 Aralık 2022
Çayımı alıp öğle molasına çıkarken bir yandan da Timur'u düşünüyordum. Hala bir haber yok ne masaj attı ne de aradı. Bir sorun yoktur umarım. Sanırım gelemeyecek bugün. Aman iyi olsun da gelmese de olur. Kimi kandırıyorsun Asya o yüzden mi sabah beş kez kıyafet çıkardın olmadı diye ya da saçlarını her zamankinin dışında yaptın? Tamam kabul gelmesini çok istiyorum onu göreceğim için çok heyecanlıyım. Fakat bir yandan da endişelenmeden edemiyorum. Gelse haber verirdi. Ambulans sesiyle hızlıca yerimden kalkıp kapıya koştum bir yandan da kafeteryada çalışan görevliyi yanıma çağırıp elimdeki bardağı verdim. Bu tarz durumlara alışkın oldukları için yadırgamadı hiç. Duran ambulansla hastaya müdahale etmeye başladım...
22.45 Saatleri
Yılbaşı dolayısı ile eğlenmekten buraya gelmeyi düşünmedikleri için genel olarak sakin geçen nöbetimde aklım Timur'dayken bir yandan da doldurmam gereken evraklarla ilgileniyordum. Çalan telefonumla heyecanla kafamı kaldırıp telefonuma baktım. Beklediğim aramayı görmemle telefonu açtım hemen. +Timur, sonunda! Çok şükür aradın. İyi misin? Çok merak ettim seni. -İyiyim anca arayabildim. Geleli 2 saat oldu telefonun şarjını unutmuşum ben biraz heyecandan, şimdi dışarda doldurdum. Uygunsan Sütlü ve 3 şekerli kahvemi içmeye gelmek isterim. Kalbim kriz geçirdiğimi düşündürtecek kadar hızlı atmaya başladı. Yüzümde ise engelleyemediğim bir sırıtma oluştu. Ellerimin titremesiyle telefonu daha sıkı tuttum. Heyecanla konuşmaya başladım. +Tabi gel, şu an boşum kimse yok. Ne kadar sürer gelmen kahveni hazırlayayım? -Aslında yakınım oraya, 5 dakikaya gelirim. +Hii Timur kapat telefonu ben de kahveni ayarlayım anca olur hadi bekliyorum. Deyip telefonu konuşmasına müsaade etmeden kapattım ki bunu kapatınca fark ettim. Önemsemeden kalkıp dinlenme odasındaki makinede hazırladım. Süt ve üç şeker eklemeyi de unutmadım. Kendime iste sade filtre kahve yaptım. Havanında şansımıza güzel olmasıyla kahvelerle birlikte bahçeye çıktım orada konuşuruz diye. Çok da bekleme gerek kalmadan saat tam 22.50'de bana doğru yürüyen adamı gördüm. Beklediğimden de heybetli görüntüsü, ekran olmadan gördüğüm yüzü daha da yakışıklı olması çok da şaşırdığım bir şey değil. Beni görünce yine o eridiğim gülüşünü yapıp elini saçlarına atıp -her ne kadar kısa da olsa- arkaya doğru götürmesi kalbimi daha da hızlandırdı. Ve bana doğru attığı son adımlarla karşımda durdu. Arkadaşlar bir adam daha ne kadar mükemmel olabilir ki derken kokusunu hesaba katmamışım ama bu detayı sonra konuşalım. Zira şu an karşımda ne yapacağını bilemeden durması gerçekten bu konularda deneyimsiz olduğunu baya belli etti. Onu daha fazla zora sokmadan sarılıp - Ki bunu biraz da kokusunu daha yakından bakmak için yapmadım kesinlikle, yerseniz.- konuşmaya başladım. "Merhaba. Hoş geldin." "Hoş buldum. İşinden alıkoymadım umarım" dedi. Biraz çekimser bir ifade ile Allah'ım içim çok kaynadı. Elimle oturmasını işaret etmemle karşıma oturdu. Gergindi biraz, ne yapacağını bilmez hareketleri tatlı olsa da rahatlaması için daha sıcak kanlı olmaya karar verdim. "Hayır etmedin, malum bugün herkes bir yerlerde. Akıllarına buraya gelmek gelmez acil durumlar dışında." "Sevindim o zaman. Bu arada öncelikle benimle görüşmeyi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sonuçta güven zor kazanılan bir şey, kısa süre konuşmamıza rağmen güvenip kabul etmen sevindirdi beni." "Nasıl reddedebilirdim ki... Yılbaşı olmasına rağmen ailen yerine benim yanımda olmak istedin. Ben de mutlu oldum. Ve garip bir şekilde sana güveniyorum sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi hissediyorum. Umarım boşa çıkmaz." diye de muzip bir sesle konuşmamı tamamladım. Çatılan kaşları ifademi görmesiyle yumuşadı. Tam tekrar konuşmaya başlayacaktı ki hiç olmasını istemediğim bir şey oldu. Serdar'ın sesi duyuldu. "Asya?"
İnstagram/Tiktok: birbulutkalemi
|
0% |