@birbulutkalemi
|
Herkese merhaba, lütfen yorum yapıp oy vermeyi unutmayalım... Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz.
"Akşam için hazırlan ve beni bekle. İşim bitince alırım seni." Deyip konuşmama bile izin vermeden uzaklaştı. Banaysa arkasından havalı havalı yürümesini izlemek kaldı... Şöyle bir eğilip üzerime baktım, bence gayet düzgün hazırlanmama gerek yok. Böyle de gidebilirim, zaten ben öyle çok lüks yerleri sevmem. Hem çok kasıntı oluyor hem de porsiyonları küçük hiç gelemem ben öyle yerlere aç kalıyorum. Şimdi üzerimdekilerle gayet de doyabileceğimiz bir yerlere gidebiliriz. Neyse bu konuyu onunla konuşurum, eminim o da benim gibi düşünür. Şimdi onu beklerken ne yapsam bilemediğim için en iyisi onu odasında beklemek. Yolumdan dönmeden odasına ilerledim bu yüzden. Odasına gelince de onun masasına oturup hep çantamda bulundurduğum kitabımı çıkarıp okumaya başladım. Kitaba dalıp geçen zamanı fark etmedim ta ki Timur'un odaya gelmesine kadar. "Asya? Ben eve gidip hazırlanırsın diye düşünmüştüm." Dedi şaşırarak. "Hazırım zaten, güzel değil mi üzerim?" "Sen hep çok güzelsin de yemek deyince kadınların en az bir saat erkekleri bekletip hazırlanması gerekmiyor mu? Ben işin raconu bu sanıyordum. Ablam az bekletmedi eniştemi kapılarda." "Yok öyle lüks gösterişli bir yerlere gitmeyelim, ben doymuyorum Timur azıcık yemek verip bir de üstüne bir sürü para itiyorlar çok saçma. Doysam gözüm görmez ama gidip o kadar para verip üstüne aç kalkmak bana kerizlik gibi geliyor. Diğer yerlere gitmek için de kombinim güzel bence. Ha ama bu demek değil ki başka zamanlar seni bekletmeyeceğim. Ya da yok ya ben bekletemem herhalde Timur dakik biriyim yani hiç geç kalmam ki." "Asya, nefes mi alsan güzelim." Dedi bana yaklaşıp sarılarak, ben de bu hareketini karşılıksız bırakmadım tabii ki ellerimi omuzlarına koyup parmak uçlarımda yükseldim. Dudaklarım dudaklarına değmek üzereyken, "Sen bu kadar yakınımda olup nefesimi keserken, ben nasıl nefes alayım ki?" dedim. Hafif gülerek uzaklaştı benden, derin bir iç çekip önce boynumu öpüp ardındansa sıkıca sarıldı yine. "Sen bugün çok mu romantiksin acaba?" "A aşk olsun, her zamanki halim benim." Omuzlarındaki ellerimi indirip biraz uzaklaştım ondan, "Hadi bir an önce gidelim çok acıktım. Gün boyu yemek yemek için fırsat bulamadım, çok kalabalıktı." Sözlerimi duyunca kaşlarını çatarak uzaklaştı benden. "Neden önce söylemiyorsun Asya, bekle hemen üzerimi değiştireyim çıkalım. Seveceğini düşündüğüm çok iyi bir yer biliyorum yakınlarda." "Tamam, sen giyin ben bekliyorum." Onun odadaki lavaboya girmesiyle bende masanın üzerine bıraktığım kitabımı çantama koydum. Çok beklememe gerek kalmadan giyinmiş olarak çıkınca uzattığı elini tuttum. Birlikte arabalara gidince kendisininkini bırakıp benimle geldi o da. Yolda onun tarifleriyle söylediği mekâna geldik. Çok haklı bayıldım buraya. Binanın bahçesini camlarla kapatıp içeriye katmışlar. Sanırım sonradan kapatılmış çünkü içeride yerler topraktan, masaların arasında ise ağaçlar vardı. Ağaçların üzerinden lambalar çekilmiş rengârenk yanıyor. Şimdi burada olmasak dizi seti sanabileceğim bir yer resmen burası. Ben etrafa hayran hayran bakarken Timur elini belime yerleşip beni boş bulduğu bir masaya oturttu. "Çok güzel burası Timur!" diye konuştum heyecanla. Bana gülen gözlerle bakıp, "Seveceğini düşünmüştüm, yanılmadığıma sevindim." Deyince bu kez ona baktım inanmayan gözlerle. "Şaka mı yapıyorsun? Kim sevmez ki burayı!" Gelen garsonla birlikte siparişlerimizi vermiş ve şimdi de yiyorduk yemeklerimizi. Ben kahvaltıyla durmanın verdiği açlıkla soluksuz yerken Timur'un tebessümle beni izlediğini gördüm. "Ne oldu, niye öyle bakıyorsun?" "Bir an asla yemeğe çıkamayacağız sanmıştım. Ona inanmıyorum hala." Dedi. Hiç gerek yok böyle konuşup aksilikleri çağırmaya. "Şişt Timur, sus konuşma o konuda, hala arayabilirler. Boş ver aksilikleri, biz bu anda kalalım." Elini uzatıp önüme düşen saçımı arkaya attı, "Haklısın, öyle yapalım. Bu anın keyfini çıkaralım ama sanki sende farklı bir şey var bugün?" dedi sorgulayarak. "Ne gibi farklı bir şey var?" "Seni şimdiye kadar gördüğüm en rahat halindesin sanki. Çok rahatsın, kesinlikle şikayetçi olduğumdan değil ama bir şey mi oldu?" "Olmaz mı?" dedim tebessüm ederek. Elimdeki çatal ve bıçağı tabağın kenarına bıraktım, masada öne doğru eğilip yaklaştım ona, "Sevdiğim adamla baş başa yemek yiyorum. Onu sevmemle kalmıyor, o da beni seviyor ve bunu laf olsun diye demiyor çok da güzel hissettiriyor. Bu bulunması zor bir şey." "Haklısın zor bir şey ama ben daha önce hissettiremedim mi Asya?" "Hayır hissettirdin de bu gün bunun ne kadar büyük bir nimet olduğunu daha iyi anladım. Bir hasta geldi hastaneye, kadın hamile doğum sancıları başlamış. Adam kadını getirdi bıraktı hastaneye, sen doğur ben seni almaya gelirim sonra dedi ve gitti. İnanabiliyor musun doğum yapan karısını bıraktı ve gitti. Ben orda dedim ki aynı durumda biz olsak Timur'u hiçbir güç ayıramaz oradan." "Haklısın ayrılmam, senin elini bir saniye olsun bırakmam." Dedi gözleri ışıldayarak, sanırım o da şimdi o anın hayalini kurdu ya da ben öyle olmasını istiyorum bilmiyorum. Yemeklerimizi yiyip benim evime gelmiştik, yaptığım kahveler masada dururken ben onun göğsüne yaslanmış parmaklarıyla oynuyordum. O da başıma yasladığı çenesiyle arada saçlarımı öpüyor bir yandan da sohbet ediyorduk. "Sence bir gün evlensek nasıl olurdu hayatımız?" dedi. Sorusu beni de meraklandırdı. "Senin hep yanımda olman eminim çok güzel olur. Yani görevde olmadığın zamanlarda. Gerçi şimdi de yan yanayız ama bir evi paylaşmak, ne biliyim dolabı her açtığımda kıyafetlerimizin yan yana durması falan şimdi düşününce bile güzel hissettirdi." Dedim ben de ona cevap olarak. "Kesin ufacık şeyler için hep söylenirsin sen bana." Dedi biraz oyuncu bir tavırla. "Tabii ki derim deli misin? Yoksa evli olmanın altın kuralının eşlerin birbirine söylenmesi olduğunu bilmiyor musun?" dedim ellerini bırakıp masaya bıraktığım bardağımı alarak, o da bu arada oturuşunu düzeltip yaslandı tekrar. Tabi bir temas bağımlısı olarak hemen aynı pozisyona geçtik. "Belki de görevler yüzünden çoğu özel günü kaçıracağım bu senin için problem olur mu?" ciddi bir sesle sorduğu soru beni düşündürmedi bile. "Olmaz, ben seni her şeyi bilerek sevdim, mesleğin ya da başka bir şey yüzünden yanımda olmasan bile ilk fırsatta telafi edeceğini biliyorum. Bak şimdi bir hayal kuralım mesela." Dedim kendimden emin bir sesle. " Kuralım bakalım." Dedi merakla o da. "Şimdi bizim evlilik yıl dönümüz mesela, sen göreve gittiğin için yoksun. Ben tabi üzülürüm ama gelmeni beklerim sorun değil yani. Neyse sonra sen gelmişsin. Açıyorum kapıyı sen hatırlamıyorsun, normalde her zaman nasılsan öylesin." Dedim. "Bak sen hatırlamıyorum demek, neden hatırlamıyorum peki?" hızla yerimden doğrulup ona baktım. "E ama Timur ben kadınım yani evlilikte trip işin tuzu biberi başka nasıl trip atacağım sana? Hem dur bölme anlatayım bir." Tekrar yerime yaslanıp devam ettim hayalime, "Neyse işte yemek falan yemişiz aynı bu şekil oturuyoruz biz seninle. Benim tabi yüzüm asık, sen soruyorsun ne oldu diye. Ben de diyorum ne oldusu mu var Timur evlilik yıldönümümüzü unuttun! Hediye falan almadın görevden geldin anlarım ama insan bir öper sözle falan kutlar bari diye söyleniyorum sana." O sırda Timur hareketlendi, tam ne olduğuna bakmak için arkamı dönecektim ki boynumda soğukluk hissettim, bakınca bana kolye taktığını fark ettim, "Ben hiç unutur muyum? Aşık olduğum kadının bana evet dediği günü derim bende." Dedi ve boynumu öptü. Şaşırmıştım, hayal kurmamız falan tamam da, "Bu kolye nereden çıktı Timur? Hem de bu konuşmanın üzerine?" ya boynumda gerçekten bir kolye var ya da ben kendimi hayale fazla kaptırdım gerçeklik algımı yitirdim. "Aslında bu konuşma biraz gelişine oluştu ama fırsatını bulmuşken de kaçırmak istemedim. Asya ben hayal kurarken bile üzmem seni, sana dair ne varsa hepsi burada." dedi ve eliyle başına dokundu, sonra ise elini bu sefer kalbine götürüp, "Burası ise zaten tamamen sana ait." Allah'ım ben bu adamı hak edecek ne yaptım bilmiyorum ama ne yaptıysam iyi ki yapmışım... Bana bakarken güneşi kıskandıracak kadar ışıldayan gözlerine ben de gözlerimde var olduğuna emin olduğum parıltılarla karşılık verip, söyleyecek bir söz bulmayınca dudaklarını sevgi dolu öperek verdim cevabımı. "Teşekkür ederim sevgilim çok güzel çok beğendim kolyeyi ama nereden çıktı bu?" "Aslında doğum günün için ama son anda haber geldi sabaha karşı göreve gideceğiz. Biraz uzun sürecek yetişebilir miyim bilmiyorum, o yüzden şimdi vermek istedim." İçimi yine bir korku kapladı, ya ona bir şey olursa diye ama o bana böyle üzgün bakarken onu daha da üzmemek adına belli etmedim. Yüzüme geniş bir gülümseme yerleştirip, "Konuştuğumuz konuya ne de güzel uydu demi? Tüh keşke evli olsaydık, gerçi sen yine tüm ihtimalleri düşünüp trip atacağım konuyu ortadan kaldırmışsın söylenemem ki sana böyle ben." "Saklama duygularını, görüyorum dolan gözlerini ben. Merak etme bir problem olmadan gidip geleceğim bir şey olmayacak. Tek üzüldüğüm nokta doğum gününü kaçıracak olmam ama söz veriyorum geldiğimde güzelce kutlayacağım." "Daha güzel nasıl kutlayabilirsin ki Timur? Bu hediye veriş şeklini ölsem unutmam ben. Hiç beklemediğim bir an doğru ama kırk yıl düşünsem öyle vereceğin de aklıma gelmezdi." "Valla o tamamen şans güzelim, sen konuyu açmasan benim aklıma hiç gelmezdi. Ben sadece fırsatları değerlendirdim." Uzanıp öptüm tekrar onu, "Teşekkür ederim, bana unutulmaz bir hediye verdin." "Beğendin mi? Ben pek anlamam böyle şeylerden biliyorsun. Yılbaşında aldığımı her zaman takamıyorsun diye böyle bir şey seçtim ama beğenmediysen değiştirebiliriz de. Aslında başka bir şey alacaktım ama bunu rafta görünce aklıma sen geldin. İlk düşündüğüm şey sana çok yakışacağıydı." Kolyeyi elimle tutup görebileceğim konuma getirdim. Anın şokuyla şekline bakmak aklıma gelmemişti hiç. Kolye mavi bir taş ve yanlarında iki tane boncuktan oluşan çok zarif ve küçük bir şeydi. "Çok sevdim, emin ol hiç çıkarmayacağım boynumdan." "Beğenmene sevindim güzelim." Dedi ve alnımı öptü yine. "Hadi gel biraz yatalım, görevde uyuyamazsın. Buradan gidersin askeriyeye hem sana kahvaltı da hazırlarım." "Tamam burada kalırım ama sabah çok erken gideceğim sen uyanmadan gitmiş olurum ben." "Olsun, ben kalkar hazırlarım sana aç aç gitme." "Gerek yok güzelim, biz timle yeriz bir şeyler. Gel hadi kokunda uyut biraz beni, bol bol depolayayım kokundan." Kalkıp elinden tutup onu da çektim merdivenlere doğru. Yukarı çıkınca giyinme odası gibi olan kısımdan onun için bende kalırsa kullanır diye aldığım pijamaları ona verdim ve bende giyinmek için banyoya geçtim. Geri geldiğimde yatağa uzanmış beni bekliyordu. Hemen yanına gidip kolları arasına girip ona sıkıca sarıldım. O saçlarımla oynarken benim de başım onun göğsünde düzenle atan kalp atışlarını dinlerken gözlerim yavaştan kapanıyordu.
1 Şubat 2023 Sabah uyandığımda yanım boştu ama yattığı yerde bir kâğıt ve terasımdan kopardığını düşündüğüm bir tane beyaz zambak vardı. Elimi atıp önce çiçeği aldım ve kokladım ardından kâğıdı aldım. Günaydın güzelim, Biliyorum uyandırmadan gittim diye bana kızacaksın ama öyle güzel uyuyordun ki kıyamadım uyandırmaya. Merak etme en kısa zamanda tekrar birlikte olacağız... Ben gelene kadar kendine çok dikkat et ki senin atacağın tribi ben sana atmayayım. Seni çok seviyorum. Timur... Şubatın ilk sabahına elbette onunla birlikte uyanmak daha güzel olurdu ama maalesef ki onsuz uyandım. Sorun yok bu onun işi, elbette onu anlıyorum ve gurur da duyuyorum. Eğer onunla bir ömrü paylaşmak istiyorsam buna alışmam lazım. O bir asker ve hayatının sonuna kadar da öyle olacak, ben de bir asker eşi olacaksam en az onun kadar güçlü, kudretli olmalıyım. Bu sebeple her şey normalmiş gibi ki zaten normal ama ben henüz alışmadığım için değil gibi geliyor, kalktım ve hazırlanıp hastaneye gitmek üzere yola çıktım. Bugün hastanede nöbetim var, bu iyi en azından hastalarla uğraşıp kafamı dağıtabilirim ve de nöbet için sorumluyla görüşüp doğum günüme de nöbet yazdırsam iyi olur. Burada tek başıma evde doğum günü geçirmek istemiyorum. Evet evet öyle yapmak en iyisi böylece kafam da dağılır hem.
2 Şubat 2023 Yorgunluktan ve uykusuzluktan kapanan gözlerimle kendimi eve zor attım. Dün hastanede nöbetim vardı bu sebeple bugün izin günüm. Timur'un yokluğu bugün kendini biraz daha hissettiriyor. Ben o hayatımda yokken ne yapıyormuşum bilmiyorum. Telefonuma son bir kez bakıp yine haber olmadığını görünce kendimi yatağıma atıp uykunun kollarına bıraktım...
3 Şubat 2023 Bugün gidişinin üçüncü günü, ne bir haber var ne de bilgi. Sadece iyi olduklarını öğrenebildim. Belki bir şeyler öğrenebilirim diye revirde olmam gerekirken ortalıkta dolanıp duruyorum ama yok, hiçbir bilgi yok. Bugün Mehtap'ta yok izin günü olduğu için ben kendimi iyice yalnız hissediyorum. İçimdeki bu karamsarlığa engel olmak için onu beklerken aklımı dağıtmak için çalışmaktan başka bir şey yapamıyorum. Bugün de aynını yapıp çalışıyorum. Düzenli olmasına rağmen reviri birkaç kez tekrardan düzenledim.
4 Şubat 2023 Bugün annesi aradı Timur'un o da benim gibi merakta. Ben en azından biraz daha fazla haber alabilip kendimi rahatlatsam da o öyle uzaktan hiçbir şey yapamadığı için daha üzgün ama ben içini rahatlattım, aldığım en ufak bir bilgiyi bile ileteceğimi söyleyerek biraz da olsa içini ferahlattım. Ben onun içini ferahlattım ferahlatmaya da kim bana iyi gelecek? Bir an önce gel artık Timur. Hastanede insanlarla uğraşmak bile artık aklımı dağıtmaya yetmiyor. Çok özledim seni...
5 Şubat 2023 Gözlerimi kapının çalan ziliyle açtım. Henüz tam uyanamadığım için tek gözüm açık teki kapalı indim merdivenleri. Kapıya varıp hemen yandaki aynaya bakınca kıyafetlerimle uyuduğumu anladım, oysa değiştirmiştim sanki ben. Kabaran saçlarımı şöyle bir düzeltip kapıyı açmamla karşımda Timur'u görmem bir oldu. Heyecandan ne yapacağımı bilemeyip kucağına atlayıp sıkıca sarıldım. "Çok çok özledim Timur!" dedim anın heyecanıyla nefes nefese bir şekilde. "Asıl ben özledim. Bir an olsun çıkmadın aklımdan." Aynı şekilde aldığım karşılıkla daha da sıkı sarıldım ona. Boynundaki kollarım, belindeki bacaklarım daha ne kadar kendime çekebilirim bilmiyorum ama şu an aramızdan rüzgâr bile geçemez. O da beni fazla özlemiş olacak ki kapıyı tek ayağı ile kapatıp beni kucağından indirmeden bu kattaki misafir odası olarak ayarladığım odaya taşıdı. Kucağından inip karşısında ayakta durdum, gözlerimi gözlerine odaklayıp onun yokluğunda emin olduğum tek gerçeği dillendirdim, "Timur, benim artık bildiğim tek bir şey var, bundan sonra ne olursa olsun benim isteyeceğim tek erkek sensin. Ben artık sensiz yapamam. Bunu yokluğunda daha iyi anladım. Sensiz aldığım nefes bile yeterli gelmedi bana." Bana yine içi gider gibi bakmasının yanında bu sefer güneşe benzettiğim gözlerinde başka bir duygu daha vardı, arzu... Saf arzu vardı gözlerinde tıpkı benimkilerde olduğu gibi. Bu kısa ayrılık bize birbirimize ne kadar muhtaç olduğumuzu, kalben değil ruhen de birleşmeye hazır olduğumuzu göstermişti. Hiç konuşmadan yaklaştı bana, iki elini de yüzüme yerleştirip beni kendine çekti, dudaklarımın üzerinde önce sıcak nefesini hissettim. Derin bir iç çekip kasıklarımdaki sızıyı bastırmak istercesine bacaklarımı sıktım. Ardından ise çok geçmeden buluştu dudaklarımız özlemle... Kısa süren bir öpücüğün ardından uzaklaştı biraz benden, "Bende sadece seni istiyorum." Dedi ve başka bir şey söylemesine gerek kalmadı. Birbirine karışan nefeslerimiz dudaklarımızın tekrar buluşmasıyla kesildi. Geriye sadece aşk ve arzu kaldı. Beni öperek duvara yaslayınca bu yakınlığımız yetmedi onu daha fazla hissetmek istediğim için ellerim üzerindeki tişörte gitti ve kısacık ayrılan dudaklarımızla üzerinden sıyırıp attım fazlalık olan her şeyi. Bir eli belimde diğeri omuzlarımda beni kendine katmak ister gibi daha da yakınına çekti. Elleri sırtımda geziniyor dudaklarımız birbiriyle uyum içinde hareket ediyordu. Sanki ne kadar yakın olursak olalım asla yetmeyecekmiş gibi gelen his onun da ellerini benim üzerimdeki kazağa atmasıyla son buldu. Üzerimden çıkan kazakla birlikte birbirine karışan tenlerimiz daha da istekle öpüşmemizle sonuçlandı. Duvara dayalı sırtım onun beni yatağa çekmesiyle ayrılırken ben de onu aynı şekilde üzerime çektim. Değil bir dakika bir salise ayrılmak istemiyorum ondan. Üzerime ağırlığını vermeden uzanmasıyla tekrar birleşti dudaklarımız, derin derin aldığımız soluklar yine birbirimizin nefesinde son bulurken tek eliyle açtığı bacaklarımın arasına yerleşti. Bu hamlesi ağzımdan kaçan bir inlemeyle duraklasa da kısa sürüp tekrar birleştirdi dudaklarımızı. Elleri vücudumda gezerken ben de ona aynı istekle karşılık verdim. Ta ki biz birbirimize karışırken çalan telefona kadar...
|
0% |