@birbulutkalemi
|
Herkese merhaba, yeni bölüm sizlerle. Lütfen özellikle satır aralarına yorum yapıp, oy vererek destek olmayı unutmayalım ki kitlemiz büyüyebilsin. Gelecek bölümlerden alıntılar, fotoğraflar ve duyurular için Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz.
"Evet, hadi gel bekliyoruz!" dedi şaşırmıştım hiç beklemiyordum gelmelerini. Kendime gelmeyi çalışıp cevapladım onu, "Tamam anne siz oturun bir kafeye falan hemen nöbeti devredip geliyorum ben." Anlaşılan Timur'la kurduğum planları biraz ertelemem gerekecek. Nöbeti devredip ailemi almaya gitmem çok sürmedi. Havaalanına gelince annem, babam ve kız kardeşimi dışarıda beni beklerlerken gördüm. Çok özlemişim onları. Kornaya basıca kardeşim Derin beni fark edip annemlere söyleyip hızla arabaya doğru geldi. Arkamdaki araçların beklememesi için mecburen inemedim ben arabadan. Babam valizi bagaja koyup yanıma oturduğu zaman çalıştırdım arabayı tekrar ve yola koyulduk. "Neden haber vermediniz, karşılamak için erken çıkardım boşa beklediniz bu kadar" dedim sitemle. "Olsun annem hem sen de işteymişsin zaten, çok beklemedik ayrıca. Sürpriz yapalım dedik ama evini bilmediğimiz aklımıza gelmedi heyecandan." "Neyse artık, olan oldu. Çok iyi oldu geldiğiniz çok özlemiştim sizi." Dedim bir yandan yola odaklanıp bir yandan da onlara bakarken. "Biz de seni özledik kuzum benim." Aynadan arkada oturan kardeşime baktım, herkes bilir ki ergen bir kardeşiniz varsa onu sinir etmek ablalığın en önemli vazifelerinden birisidir. "Küçük hanım sen özlemedin galiba beni!" diyerek ona takıldım. "Aman abla ne özleyeceğim, sürekli mesajlaşıp konuştuk ya." "Kızım hiç mesajlaşmayla yan yana olmak bir mi?" "Ne fark var ikisinde de konuşuyoruz işte." "Dedi ben okul için evden ayrılığım ilk zamanlar beni arayıp ağlayarak abla ne olur geri gel beni seni çok özledim diyen kız!" "Anne ya! Bir şey söyle şu kızına!" ve evet görev başarılı. Lojmanlara gelince kapıdaki askerler artık tanıdığı için kapıyı açsa da yanlarında durup camı açtım. "Merhaba, ailem geldi bir süre yanımda kalacaklar. Ben yokken giriş çıkışlarda problem olmaz değil mi?" "Hayır Asya Hanım olmaz sadece siz kimliklerini bırakın biz kayıtlarını yapıp giriş çıkışlarda kullanmaları için ziyaretçi kartı hazırlayalım." Nöbetçi askerin sözlerini duyan ailem kimliklerini verince ben de benimle konuşan askere verdim. Kimlikleri alıp, "Tamam Asya Hanım biz kimlikleri hazırlar tekrar size göndeririz beklemeyin siz hiç." Dedi. "Teşekkür ederim, kolay gelsin arkadaşlar." Arabayı park edip evime çıktığımız zaman annem hemen odaları gezip evi incelerken biz koltuklara oturmuştuk. Babam şöyle bir etrafa bakıp, "Kızım, gurur duyuyorum seninle. Sen ne ara bu kadar büyüdün de mesleğini eline alıp kendi evini, düzenini kurdun hala inanamıyorum." Hemen yanına gidip sarıldım onun o güven veren bedenine, "Babam ben senin yanında hiç büyümem ki ne kadar mesleğim olsa ya da kendi evim olsa da ben hep senin küçük kızın olarak kalacağım." Saçlarıma bir öpücük kondurup, "Tabii ki öyle ama ben şimdi burada böyle kendi düzenini kurmuş olarak görünce duygulandım işte. Sen bakma bana hiç, yaşlandık artık olur öyle arada." "Aman efendim Nihat Bey neler diyorsunuz siz öyle. Siz daha bizden gençsiniz çok ayıp, birileri duyar inanır falan." "Serseri seni! Git yat hadi nöbetten çıktın zaten. Biz bakarız başımızın çaresine. Sonra da güzel bir yemek yeriz." Dedi gülerek. "Çok iyi olur babam, ben çıkıyım o zaman. Dolapta her şey var açsanız falan bakın ya da yorgunusunuzdur dışarıdan sipariş verelim." "Yürü hadi git yat sen düşünme bunları bakarız biz." Yanaklarından son kez öpüp çıktım yukarı, annem de burada balkonuma bakıyordu. "Ay Asya, ne güzelmiş burası kızım." Dedi hayranlıkla. "Öyle anne, eski sahipleri yapmış adamın eşinin işi buymuş ben de hiç dokunmadım sadece mobilya alıp koydum öyle ama yaz gelsin daha da çeşitlendiririm çiçekler falan var aklımda bir şeyler." "Güzel olur kızım, yap tabi." "Annem ben az uyuyayım hiç uyumadım. Babamlar aşağıda, orada bir oda daha var siz oraya geçersiniz Derin de burada benimle uyur. Açsanız da dolap dolu ama yorgunsanız dışarıdan da söyleyin dolabın üzerinde birkaç numara var." "Tamam yavrum, uyu sen ben hallederim." Yanına gidip sıkıca sarılıp, banyoya girdim, şöyle kısa bir duş alıp hastanenin kokusunu üzerimden atınca yatağıma geçtim. O anda Timur'a haber vermediğim aklıma geldi. Ona da kısaca durumu özetleyen bir mesaj atıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım. Gözlerimi tekrar açtığım zaman artık hava kararmış, gün geceye dönmüştü. Evden hiç ses gelmemesi tuhaf, özellikle de tüm ailem buradayken. Hızla yataktan kalkıp alt kata indim ve uyuyanın sadece ben olmadığımı anladım. Büyük ihtimalle annem odada yatmış olsa gerek ki koltukların birinde babam diğerinde kardeşim uyuyordu. Ben acıktığıma göre onlarda acıkmış olsalar gerek. Hızla onları da uyandırıp yemek için dışarı çıkmanın en iyisi olacağına karar vermemizle binadan çıkıp arabama indik. Arabamın bir tarafının diğer tarafa göre daha eğimli durmasıyla o tarafa geçip bakınca lastiğinin havasının indiğini gördüm. "Kızım, ne olmuş böyle?" diye yanıma gelen babam da durumu görünce, "En iyisi taksi çağıralım şimdi bunu değiştirmek en az bir saat sürer." Dedi. "Niye böyle oldu ki bakımlarını daha buraya gelmeden önce yaptırmıştım" diye sitemle söylendim. "Olsun hallederiz sıkma sen canını." Tam ona dönüp konuşacaktım ki karşı binadan çıkan Timur'u gördüm. Bizi gördü ama gelip gelmemekte kararsız olduğu yüz ifadesinden belliydi. O sebeple ben araya girip seslendim ona. "Timur, bakabilir misin bir?" dedim. Yanımıza gelmesiyle babama dönüp, "Baba, Timur benim değer verdiğim bir arkadaşım annem bahsetmiştir zaten buraya geldiğimde de çok yardımcı oldu kendisi." Timur elini kaldırıp babama doğru uzattı, babam önce bir baştan aşağı süzdü sonra ise gülümseyerek karşılık verip el sıkıştı. Hadi ama kaç yaşına geldik elbette ki gizli saklı iş yapacak değilim sadece bu şekilde tanışmaları biraz plansız oldu. "Nihat bende evladım, sağ ol ayrıca kızıma yardımların için." "Benim için zevkti efendim. Memnun oldum tanıştığımıza." "Hiç öyle efendim falan girmeyelim, bizim hanım bana biraz kötü bakıyor kızdırmayalım onu, sen bana en iyisi şimdilik amca de sonrasına seni tanıyınca bakarız artık genç adam." "Olur, Nihat Amca." Dedi bu sefer bana dönüp sordu, "Ne oldu Asya, bir sıkıntı mı var?" "Ya yemeğe gidecektik ama arabamın lastiğinde sıkıntı var." "Tamam benimkini alın, ben hallederim onu." Dedi. Güzel fikir taksiden daha rahat olur. "Olur mu öyle şey evladım, ne demek benimkini al. Ha ama sen dersen ben sizi götürürüm sizinle de güzel bir yemek yerim ancak o şekilde kabul ederiz." Dedi annem. Timur bana baktı sorarcasına, omuzlarımı indirip kaldırdım sen bilirisin der gibi önce ama sanırım burada benim davet etmem daha mantıklı, "Evet çok iyi olur hem tanışmış olursunuz Timur." "Tamam o zaman, sizi iki dakika bekleteyim ben, bir haftadır görevdeydim dün gece geldim, arabam kapalı garajdaydı." "Tamam sen git getir bekliyoruz biz burada." Beni onaylayıp garaja doğru gidince, babam bana dönüp, "Kızım sen emin misin bu adamdan? Ona göre davranalım bak biz. Konuşup tanıdın mı şimdi bizi tanıştırıyorsun diye kendini hiçbir şeye mecbur hissetme." Canım babam benim, her zaman ilk önceliği çocukları olmuştur hala da öyle. Her ne kadar kötü bir durum da olsa, bu tarz aile ile tanıştırma durumlarında dediği gibi sırf bir kez tanıştırdığı için adamla sonradan anlaşamasa bile ailesine mahcup olmamak adına o ilişkiyi sürdüren onlarca insan olunca, babamın böyle konuşması beni o kadar mutlu ediyor ki... Bir kez daha dünyaya gelsem yine sizin kızınız olmak isterdim ben. Ailem benim bu hayattaki şansım. Ne kadar hata yaparsak yapalım hep ardımızda durup kardeşime de bana da konuşarak doğru yolu gösterip iyi birer insan olmamızı istiyorlar hep. Timur'un gelip bizi almasıyla yola çıktık. "Nereye gidiyordunuz?" diye sordu bana. "Karar vermemiştim aslında, çıkınca bakacaktık. Biliyorsun ben henüz tam bilmiyorum buraları." "Tamam o zaman buraya kadar gelip kebap yemeden gitmek olmaz. Eğer et yiyorsanız güzel bir yer biliyorum oraya götürebilirim." "Olur evladım gidelim, zaten sırf ondan çok sevindim Asya'nın buraya gelmesine yemekleri çok iyi, seçmeyiz biz yemek yeriz." "Bayılacaksınız, Urfa'da daha güzel yapan başka bir yer daha yok. Ben mesaj atayım ustaya biz gidene kadar hazırlasınlar beklemeyin hiç acıkmışsınızdır." Babam bu sözlere hayli memnun olup gülümserken Timur çoktan telefonu çıkarıp mesaj atmıştı. O dikkatle yola odaklanıp araba kullanırken bir yandan da annemlerin sorularını cevaplıyor, ben de arkadan bu hallerini izleyip eğleniyorum. Ne yalan söyleyeyim o kendinden emin özgüvenli adamın ailem karşısında bu kadar çekingen durması beni baya eğlendirdi. Timur bizi kendin pişir kendin ye tarzında bir ocakbaşına getirmişti. İçeri girdiğimizde Timur'u gören bir genç yanımıza yaklaşıp, "Abi ustam ateşe attırdı siparişlerini, sizin her zamanki masada hazır." "Tamam koçum, eyvallah. Sen az sonra gel içecekleri falan da getir." "Getiririm abi, afiyet olsun." Dedi ve mutfak olduğunu tahmin etiğim yere gidip gözden kayboldu. Geldiğimiz yer bölümlere ayrılmış, her bölümde ortada ateş üzerinde pişirmek için olan ızgaralı masalar ve masanın çevresinde oturmak için sandalyeler vardı. Timur'un yardımıyla bir bölmeye geçip yerleştik, babam ve Timur da ortadaki ateşe en iyi müdahale edecekleri yere geçip hem konuşup hem de pişirmeye başladılar. İyi anlaşacaklarını düşünmüştüm ama ilk andan da bu kadarını beklememiştim ne yalan söyleyeyim. Timur arabada ettikleri muhabbetle açılmış, üzerindeki gerginliği atmış güzel bir muhabbet yakalamıştı babamla. "Ay Asya, ben pek bir sevdim bu çocuğu ne kadar efendi bir insan." Dedi annem bir yandan onları izlerken bana. "Valla ne yalan söyleyeyim ilk başta korkmuştum ipsiz sapsız birisi çıkacak diye ama gayet aklı başında birisine benziyor." "Öyle anne, çok iyi birisi tanıdığım kadarıyla." Oradan bizi dinleyen kardeşim atladı hemen konuşmaya, "Çok da yakışıklı tabi!" diyerek. Gülerek kafamı salladım onu onaylamak için tabi annemden yediğim çimdiğe kadar. "Ayıp kızım, denir mi hiç öyle? Dışı güzel olsa ne yazar içi çirkin olduktan sonra. Allah'tan Timur oğlumun içi de güzel." Biz Derin'le gülüşürken Timur da bu muhabbeti duymuş olacak ki dudak altından sırıtıyordu o da. Biz kendi aramızda muhabbet edip gülüşürken pişirme işlemini tamamlayan Timur ve babam da bize katılınca ortaya bambaşka bir sohbet konusu atıldı. Söz en sonunda Timur'un askerliğine oradan da babamın Mersinde yaptığı askerliğe geldi. "İşte oğlum, komutan duyunca benim restoran var geçirdi beni yemeklerin başına, kötü olursa da yakarım senin askerliği üç sene çıkamazsın buradan demez mi! Ben tabi tutuştum, hanımla yeni evlenmişiz tam düzenimizi kurmuşuz vallahi ömrümde dikkat etmediğim kadar dikkat ederek yaptım yemekleri. Bu sefer terhis zamanı gelince komutan beni yanına çağırıp sen iyisin bu işte biz bırakmayalım seni deyip indirdi yüreğime." Öyle bir kendinden geçerek anlatıyor ki babam her dinlediğimiz seferde ilk kez dinliyormuşuz gibi oluyoruz. "Neyse ki komutanım siz ziyaretime gelirsiniz ben size daha güzellerini öğrenir yaparım falan deyip ikna ettim de kavuştum benim hanıma." Dedi babam anneme hâlâ ilk günkü aşkıyla bakarak. Sessizliği bozan derin oldu, "Abla hani sende asker sayılıyorsun ya hiç göreve katıldın mı?" diye sordu. Bakışlarımı Timur'a çevirdim ne demem gerektiğini bilmediğim için. Sonuçta gizli bir bilgi de olabilir, ben henüz kimseye anlatmamıştım bunu. Timur'un başını sallayıp onay vermesiyle, "Evet bir kez dahil oldum." Deyince masadaki ailem biraz şok oldu doğal olarak. "Nasıl dahil oldun kızım?" dedi babam endişeyle. "Babacım organ kaçakçılığıyla ilgili bir operasyon vardı, tabii ilk başta ben gitmedim ama gidenler askeriyeyle iletişime geçip birisinin zor durumda olduğunu hareket ettirilmesinin imkânsız olduğunu söyleyince mecburen ben gidip orada tamamladım işlemi." dedim fazla bilgi vermeyerek. "Vay canına çok havalı!" dedi kardeşim heyecanla. Anne ve babamın bakışlarında ise daha çok endişe vardı ama bunu söylemek zorundayım zira bu benim işim ve belki bunun gibi daha birçok göreve katılabilirim alışmaları lazım artık. Bunu şimdi söylememin sebebi de yanlarında ve iyi olduğumu görsünler ki merakta kalmasınlar. Arkamda Türk askeri varken ben her zaman güvende ve iyiyim. Biraz daha bu konu üzerinde konuşup Timur'la birlikte onların içini rahatlattıktan sonra farklı konulara kaydı sohbet, geneli ailemin Timur'u tanıması üzerine olsa da keyifli bir ortam hakimdi. Yemeklerimizi yemiş kahvelerimizi içip bu sefer gündelik konulardan sohbet ederken bir garson elinde pastayla yanımıza gelince babam ve Timur'un bakışıp güldüklerini gördüm. Siz ne ara bu kadar samimi olup bana sürpriz hazırladınız acaba ya? "İyi ki doğdun Asya!" diye klasik doğum günü şarkısını söylemleri pastanın önüme bırakılmasıyla son buldu. "Ya siz ne ara hazırladınız bunu?" dedim duygulanarak. Kardeşim, "Hadi abla dilek tut ve üfle, dileğine beni katıp sınavda başarılı olmamamı istemeyi eklemeyi de unutma lütfen!" dedi şirin olduğunu sanan ama aslında yakınından bile geçmeyen bir ifadeyle. Gülerek gözlerimi kapatıp –Sağlıklı, huzurlu ve hep yan yana olduğumuz bir hayat diliyorum.- diyerek üfledim mumları. Sırayla hepsine sarılıp tekrar yerime oturdum. Güzel güzel muhabbetimize devam ederken konuşmamız Timur'un telefonunun çalmasıyla kesildi. "Üzgünüm bunu açmam lazım." Dedi masadan uzaklaşıp konuştu. Konuşurken çatılan kaşları durumun ciddi olduğunu gösteriyor. Telefonu kapatıp yanımıza gelince, "Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum, benim şimdi gitmem lazım acil bir görev çıktı. Asya araba sende kalsın geçersiniz siz eve ben direkt karargâha geçiyorum" Timur annemlerle vedalaşıp bana gelince ayağa kalkıp, "Babacım siz oturun ben hemen geliyorum." dedim ve Timur'la birlikte dışarı çıktım. "Timur, ne görevi bu daha dün geldin?" "Maho ile ilgili bilgi gelmiş, gidip toplantı yapıp hareket planı oluşturacağız, bugün gitmeyiz gibi ama belli olmaz Asya. Bu arada sana da yine Nihat refakat eder belli etmeden, bu adam ortaya çıktıysa işi belli olmaz Kurt'u tanıdığını öğrendiyse senin de peşinde olabilir." Güzel geçen gün yine içimin sıkılmasıyla sonlansa da ona bir şey belli etmemeye çalıştım. Aklı bende kalmasın ki işine düzgünce odaklanabilsin. "Tamam olur. Sen de çok dikkat et kendine tamam mı?" "Ederim güzelim. Kusura bakma seni böyle bir günde yalnız bırakmak istemezdim hiç." Dedi üzüntüyle. Şöyle bir çevreyi kontrol edip dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurdum. "Daha birlikte olacağımız bir sürü günümüz olacak ve ben şimdi bu halde olmaktan da çok mutluyum ayrıca. Sen benimle olduğun sürece, biz olduktan sonra ben her şeyin üstesinden gelebilirim." "Seni çok seviyorum Asya. İyi ki girdin hayatıma." Dedi ve bu sefer o eğilip öptü beni. "Hadi gir artık sen içeri, güzelce eğlenin ben de toplantı için gideyim." Dedi elini cebine atıp anahtarı benim ellerime bıraktı. "Tamam, dikkat et kendine!" dedim son bir kez uyararak. Ben içeri girmeden gitmeyeceğini bildiğim için arkamı dönüp içeri doğru yürüdüm. Kapıdan girip son kez ona bakınca onun da arkasını dönüp yolda bekleyen taksilere doğru gittiğini gördüm. İçeriye geçip biraz daha oturup muhabbet edince tekrar eve dönmek için yola çıktık. Arabayı hareket ettirip biraz yol alınca aniden önüme birisinin atlamasıyla sert bir fren yaptım.
|
0% |