Yeni Üyelik
35.
Bölüm

Bölüm 35

@birbulutkalemi

Herkese merhaba, yeni bölüm sizlerle.

Lütfen özellikle satır aralarına yorum yapıp, oy vererek destek olmayı unutmayalım ki kitlemiz büyüyebilsin.

Gelecek bölümlerden alıntılar, fotoğraflar ve duyurular için Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz.

 

 

"Önce eve gidip üzerimizi değiştireceğiz."

"Sonra?" dedim heyecanla yerimde hafifçe ona bakarak zıplarken.

"Sonrası yok, sürpriz dedim ya!"

Benimle hiç konuşmadan evlerimize gelmiştik ve kısa bir duş için vaktimizin olduğunu söylemesiyle hızla hazırlanıp çıkmıştık evden. Sadece iki günlük kısa bir tatil olacağı ve baş başa vakit geçirmenin ikimize de iyi geleceğini düşündüğü için yapmış bunu. Benim düşünceli sevgilim. Gözlerimden çıkan kalpleri göremediyseniz bu sizin probleminiz.

Haklı olabilir, ev ve askeriye dışında vakit geçirdiğimiz nadir anlar var. Normalde olsa ısrar eder nereye gideceğimizi öğrenmeden bırakmazdım ama tüm gün bir doğumla uğraşıp bir gram uyku uyumadığım için nereye gideceğimiz boş verip koltuğu yatırıp uyudum.

"Asya, uyan hadi güzelim geldik." Gözlerimi Timur'un sesiyle açtım. Havanın kararması yolculuğumuzun uzun geçtiğinin göstergesi olabilir. Elimle ağzımı kapatıp esnerken bir yandan da merakla çevreme baktım ama nerede olduğumuza dair en ufak bir ipucu bile göremedim.

"Neredeyiz, artık söyleyecek misin?" sorum onda bir etki bile oluşturmadı, sadece gülümseyerek bana bakarken elinin teki önüme düşen ama uyku sersemliği ile çekmeye üşendiğim saç teline gitti. Nazik bir hareketle saçımı arkaya doğru atıp yavaşça bana yaklaştı ve dudaklarımdan küçük bir öpücük çaldı.

"Daha önce uyandığın anda çok güzel olduğunu söyleyen olmuş muydu?"

"Hayır, annem hep uyandığın an seni çeken birisini bulursan sakın kaçırma, evlen demişti. Biraz huysuz olurum da ondan sanırım." Yine düşünmeden verdiğim cevapla kafasını geriye atıp büyük bir kahkaha attı.

"Desene o zaman mecbur evleneceğiz. Anne sözü, dinlenmek için vardır değil mi?" ne nasıl yani evleneceğiz mi? Şimdi mi? Yoksa beni evlenmek için mi getirdi? Dehşetle ona baktım!

Yüzümde artık nasıl bir ifade oluştuysa tekrar bir kahkaha attı, "Sakin ol! Korkmana gerek yok şimdi evlenmeyeceğiz." Dedi. Şimdi de medyum mu oldu nasıl aklımdan geçenleri bildi ki?

"Asya, güzelim dışından düşünüyorsun!"

"Of Timur ya! Uyku sersemi buldun geç tabi dalganı! Hem hala cevap vermedin neredeyiz biz?"

"Mersin'deyiz güzelim birkaç gün baş başa zaman geçirmek için en iyi yer burası gibi geldi. Hem de annen arabada ufaktan hep gitmek istediğini ama hiç fırsat bulup gidemediğinden bahsetmiş olabilir."

"Timur sen ciddi misin?" dedim inanamayarak.

"Evet ama şimdi burada daha fazla beklemek yerine odalarımıza çıkıp uyusak iyi olur. Görevden döndüğüm için hiç uyuma fırsatım olmadı. Yarın da erkenden kalkar gezeriz."

Suçlulukla başımı eğdim, aferin kızım tamam sen doğuma girdin yoruldun da bu adam da görevden döndü niye onu düşünmedin ki yolun yarısında sen kullansaydın ya arabayı!

Bravo gerçekten sana ya!

"Keşke beni uyandırsaydın biraz da ben kullanırdım sen uyurdun. Benim tamamen aklımdan çıktı göreve gittiğin."

"Sorun değil güzelim, çok yorucu bir operasyon değildi zaten bir günlük bir şey!"

Elimi kapı koluna atıp hızla indim arabadan, "E hadi orada bekleyecek misin çıkalım da uyu bir an önce." dedim.

İçeri girip kayıtlarımızı yapmamız ve hızla odalarımıza çıkmamız sadece beş dakika sürdü. Daha önce defalarca birlikte uyumamıza rağmen ikimize ayrı tutması bir kez daha ne kadar ince fikirli bir adam olduğunu anlamama yetti. Timur gibi erkekler gerçekten o kadar az var ki onunla olduğum için çok mutluyum.

Her ne kadar arada uyumuş olsam da odaya girer girmez kısa bir duşun ardından bende kendimi tekrardan uykunun kollarına bıraktım.

Sabah kapın tıklanma sesi ile gözlerimi açtım. İlk başta nerede olduğuma anlam veremesem de sonradan aklıma tatile çıktığımız geldi. Hızla yerimden kalkıp kapıya gittim Timur gelmiştir kesin ama duvardaki aynadan üzerimin pek uygun olmadığını görünce emin olmadan açmamak adına sormak iyi bir fikir gibi geldi.

"Buyurun?"

"Asya, benim Timur. Müsaitsen gelebilir miyim?" şöyle bir üzerime bakınca şort ve askılı ile duruyorum ama Timur'un yanında daha önce de böyle durduğum için sorun olmaz. O sebeple kapıyı açtım, karşımda kot pantolonu ve üzerindeki ince kazağı ve tek eline asıp omuzundan sallandırdığı deri ceketi ile boştaki omzunu kapıya yaslamış gülümseyerek bakıyordu. Bende ona aynı karşılığı verip kenara çekildim içeri geçmesi için.

"Uykucu akşama kadar uyumayı düşündün herhalde." Dedi yanımdan geçerken.

"Valla o kadar güzel uymuşum ki ne ara daldım da sabah oldu anlamdım hiç."

"İyi olmuş, bugün biraz yorulacağız. Gezilebilecek yerleri listeledim kahvaltı yapar bakarız." Deyince bunu istemediğimi fark ettim. Bir yandan küçük çantamdan giyinmek için kıyafet bakarken bu isteğimi ona da söyledim.

"Hayır, öyle yapmayalım. Bir listeye bağlı kalıp görev gibi gezmektense seninle sokaklarda kaybolmayı tercih ederim. Kahvaltımızı yapıp çıkalım ama belli bir rotaya gerek yok bırak kaybolalım burada."

"Asya cidden inanılmaz bir kadınsın!"

"Neden?" dedi ona dönüp yoksa fikrim hoşuna gitmedi mi gerçi bir yerde haklı da olabilir o kadar uğraşıp liste falan yaptıysa.

"Daha fazla beni şaşırtamaz dediğim her an şaşırtacak bir şeyler mutlaka buluyorsun. Başkası olsa gezilecek ne kadar yer varsa görmek ister, sense sokaklarda kaybolalım diyorsun."

Gülümseyerek yaklaştım ona, parmak uçlarımda yükselip ellerimi yanaklarına koyarak dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. "Böylesi daha eğlenceli olacak, güven bana." Dedim.

"Sen ne istersen o güzelim. Hadi giyin bir an önce de çıkalım, hatta kahvaltımızı da dediğin gibi rastgele bir yerde yapalım."

"Çok iyi olur, sen bekle hemen giyinip geliyorum." Dememle camın önündeki berjerlerden birine geçip oturdu. Bende henüz şubat ayında olmamıza rağmen bile iyi olan havayla kot pantolon ince bir kazak ve aynı Timur gibi deri bir ceketle tamamladım kombinimi.

Lavabodan içeri girdiğimi görünce ayağa kalktı ve yanıma gelerek tutmam için elini uzattı, gülümseyerek tuttum. Hiçbir derdimiz sıkıntımız yokmuş gibi ağır adımlarla çıktık odadan. Çok garip hissediyorum kendimi, o kadar alışmışım ki askeriye ve hastane arasındaki düzene şimdi resmen böyle avarece dolaşmak kendimi boşlukta hissettirdi.

Sahil yolunda el ele yürürken bir yandan da etrafa bakıp kahvaltı yapabileceğimiz güzel bir yer arıyorduk.

"Burası güzel gibi duruyor ne dersin?" dedi başıyla cam balkonlu kafelerden birisini işaret edip. Bakışlarımı kafeye çevirdim, krem rengi boyasının üzerine çeşitli çizimlerle renklendirilmiş, küçük şirin masalar ve içeriyi görebildiğim kadarıyla duvarlardaki tablolarla sıcak bir yer gibi duruyordu.

"Olur gidelim, ben hep bu tarz küçük ve şirin yerlerin daha lezzetli şeyler yaptığına inanırım."

"Neden?" dedi kaşlarını merakla hava kaldırıp. "Çünkü bu tarz yerlerde görünüşten çok yemeğe önem veriliyor bence ve de insanlar buraya gerçekten karınlarını doyurmak, hoş vakit geçirmek için geliyor. Lüks restoranlarda öyle mi hiç! İnsanlar oraya itibar için gidiyor, kısaca bak benim param var ve herkesin giremediği yerlere ben girebiliyorum diyorlar."

"Farklı bir bakış açısı ama evet haklısın." İçeri geçip güzel muhabbetlerle yaptığımız kahvaltıdan sonra çıkmış yavaş yavaş dolaşıyorduk.

"Sana da tuhaf geliyor mu?" dedim merakla. Acaba o da benim hissettiğim gibi hissediyor mu bilmek istiyorum.

"Açıkçası evet biraz tuhaf, uzun zamandır bırak böyle tatile çıkmayı evde oturup dizi film bile izlemeye vaktim yoktu. Zaten son iznimde de Ankara'ya sana ve aileme gelmiştim." dedi mahzunlaşan sesiyle.

"Demek bana gelmiştiniz üsteğmenim." Dedim neşeyle omzumu ona çarparak. Bu hareketim onu daldığı yerden çıkardı. "Bırakalım hadi başka şeyler düşünmeyi, bugün bizim olsun hiçbir şeyi düşünmeden baş başa bir gün geçirelim."

"Olsun, sadece kendimiz olalım. Bütün sorunları geride bırakalım." Dedi kolunu omzuma atıp saçlarımı öperken. Bende elimi beline dolayarak eşlik ettim ona. Resmen liseli çiftler gibi yapışık bir şekilde yürümeye devam ettik. Karşımda gördüğüm şeyle gözlerimin parladığına eminim.

Heyecanla Timur'a baktım, "Timur! Bak bisikletler! En son yıllar önce binmiştim. Binelim mi lütfen?" dedim. Belediyeye ait olduğu belli olan ve herkesin kiralayıp kullanabildiği bisikletlere bakarak.

"Sen yeter ki iste! Gel bakalım alalım bir tane."

"Ne demek bir tane? İki tane alacağız, birlikte binmek yok yarış yaparız hem eğlenceli olur."

"Tamam iki tane alalım ama yarış yok!" dedi çatık kaşlarıyla.

"Niyeymiş o acaba?"

"Güzelim sahildeyiz bir sürü çocuk var ya birden önümüze atlasalar çok tehlikeli." Üzüntüyle çevreye baktım, "Haklısın sanırım, tamam öyle olsun." Dedim.

"Üzülme hiç, söz veriyorum bir gün daha sakin bir yerde ne istersen yaparız." Beni mutlu etmek için çabalaması, böyle düşünmesi ne diyebilirim ki Timur mükemmel bir adam.

"Tamam, aldım ama bak sözünü!" dedim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurup hızla bisikletlere doğru koştum.

Bisikletleri kiralamamızın ardından neşeyle kahkaha atarak sürmeye başladık. Arada dengemi kaybedip sağa sola sallansam da hızla toparlayıp devam ettim.

Ne zaman düşecek gibi olsam yanımdan Timur'un sesi yükselse de sanırım mutlu olduğumu gördüğü için bir şey söylemedi hiç.

Yanımda onun olmasının verdiği güvenle ellerimi gidondan çektim ve iki yanıma açtım.

Saçlarımın arasından geçen rüzgârın verdiği huzur, yanımda onun olmasının verdiği güven ve bugün burada sadece ikimizin olmasının verdiği mutluluk...

Başka ne isteyebilirim ki...

Tüm gün gezip dolaşmış bazen sokakta satılan şeylerden alıp yemiş, bazense bir banka oturup uzun uzun sohbet etmiştik. Arada bir küçük tezgahlara bakınıp birbirimize aldığımız küçük hediyeler de bugünün aklımızda bizimle bir ömür yaşayacağının garantisi, en somut hali gibiydi.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim bazen gerçekten kaybolduk sokaklarda.

Şimdi ise akşam yemeğimizi yemiş, yolda tesadüfen gördüğümüz açık hava sinemasında eski filmlerden birini izledikten sonra iyice kararan havayla kaldığımız otele geliştik. Maalesef ki bu gece burada ki son gecemiz. Yarın tekrar dönmemiz gerek, bu kaçamak bile mucize aslında, orada bizi bekleye onca şey varken.

Birlikte tırmandığımız merdivenlerden sonra karşı karşıya kalan odalarımızın kapısında durduk. Aslında geçen bu güzel günü onunla kapatmak, kokusunu soluyarak bitirmek istesem de sanırım ayrı odalar tutuğu için cesaret edemedim ve ona "İyi geceler." Diyerek odama geçtim. Normalde pek utanan birisi veya ne bileyim böyle şeylerden çekinen birisi değilim ama Timur farklı. Onunla her şey çok farklı. Bazen farkında bile olmadan hareketlerim ona kendiliğinden adapte oluyor.

Sırtımı kapıya yasladım ve mutlulukla kapadım gözlerimi. Kısacık bir an tüm gün yaptıklarımızı düşünüp odamda kalmaktan vazgeçerek hızla açtım kapıyı.

Sanırım böyle düşünen yalnız ben değilmişim ki aynı anda karşı odanın da kapısı açıldı. Timur'un parlayan gözleri gözlerime değince bir cesaret hızla ona adım attım ve onun da karşılık vermesiyle ortada buluştuk. Kısa bir göz teması, sonrasında ise yalnızca birleşen dudaklarımızın verdiği hisler vardı.

Ne kadar orada öylece durup öpüştük bilmiyorum ama dudaklarımızı ayıran duyduğumuz konuşma sesleri oldu. İrkilip çekildiğimizde ikimizde nerede olduğumuzu yeni fark eder gibi birbirimize baktık. Bundan sonra neler olacağına karar vermek tamamen ikileme soktu. Ya ayrılıp odalarımıza geçeceğiz ya da birlikte birimizin odasına geçip devam edeceğiz, yoksa içimizde yanan bu ateş ikimizi de kül edecek gibi. Bakışmamızı Timur'un bana sorar gibi bakması ve benim de kafamı sallayarak onaylamamdan sonra beni hızla hala açık olan odamın kapısından içeri sokmasıyla kestik.

Konuşmak için açtığı ağzını ise ona fırsat vermeyerek dudaklarımla kapattım. Artık bazı şeylerin zamanı geldi bence. İlk birleşmemizi de burada, bunca karmaşanın içinde bile içimi huzurla dolduran bu şehirde yaşamak istiyorum. Ona ne kadar saygı duysam da korkuları tamamen yersiz, bana zarar vermeyeceğine eminim.

(Bundan sonrası +18 okumak istemeyenler geçebilir)

Dudaklarımızı ayırdığım kısa bir anda, "Bence artık zamanı geldi." dedim şehvetten hızla inip kalkan göğüslerim ona çarparken. Ayrıca emin olduğum diğer bir şeyse benim gözlerimin de aynı onda olduğu gibi istekle parlamasıydı.

"Emin misin? Biliyorsun ben daha önce hiç yapmadım ve hala yanlış bir şey yapıp canını yakmaktan korkuyorum." dedi Timur gözlerime tereddütle bakarak.

Gülümsedim ona, "Eminim." iyice emin olması için ciddiyetle devam ettim sözlerime, "Sen benim canımı yakacak bir şey yapmazsın." Dedim ve dudaklarımızı tekrar buluştururken ellerimi kazağına attım çıkarmak için. Yoksa bu gece öylece son bulur gibi geldi ama bunu artık asla öğrenemeyeceğiz çünkü bu hareketim onun kilidini açan hamle oldu ve kendisini tutmadan bana karşılık verdi.

Öpüşmelerimize kısa kısa aralar vererek çıkardığımız her kıyafet parçasında birbirine temas eden tenlerimiz daha da yanıyor sanki.

Ufak tefek izler olan teninde ellerimi gezdirdim. Çok garip aslında, hafif kaslı vücudunun sert olmasını beklerken dokunduğum teni bana sadece kaliteli bir sateni anımsattı. Dokundukça daha da fazlasını isteyen bedenimi tek hamlede kucağına alıp yatağa uzanmama yardımcı oldu. Üzerimden doğrulup parlayan gözlerle yataktaki bedenimi saç tellerimden ayaklarıma kadar yavaşça izledi.

"Çok güzelsin Asya! Ne yaptım da karşıma sen çıktın bilmiyorum ama iyi ki çıktın. Durmamı istersen söyle olur mu? Sana zarar vermek istemiyorum."

"Hadi çok konuştun gel artık!" dedim gülümseyerek.

Tek eliyle bir bacağımı hafifçe açarak bedeninin ağırlığının yarısını üzerime verdi. Sadece iç çamaşırlarımızla olduğumuzdan dolayı tenlerimizin teması bana bunu neden bu kadar geciktirdiğimizi düşündürse de gerdanıma konan öpücükler aklımı oradan alıp sadece buraya, bu ana Timur'a vermemi sağladı.

Hızlanan nefeslerimle ağzımdan taşan kısık iniltiler hoşuna gitmiş olsa gerek ki tenimde gezinen dudaklarının gerilip gülümsediğini hissettim. Daha da aşağıya kayan başı sutyenimin engeline çarpınca başını kaldırdı hafifçe, gözlerime izin alır gibi baktı, kafamı sallayarak onayladım onu zira konuşabileceğimi sanmıyorum hiç.

Üzerimden çıkan sutyen ve dudaklarının göğsümdeki gezintisi bacak arama oldukça yoğun sinyaller göndermeye devam etti, hırsla ellerimi yana atıp altımızdaki çarşafları sıkıp, içimdeki ateşi söndürmek istercesine yatakta kıvranan bedenimi kavislendirerek ona sürtmem onu da etkilemiş olacak ki hırıltılı bir nefes aldı...

Sonra ne mi oldu? Sabahın ilk ışıklarına kadar birleşen bedenlerimiz yorgunlukla birbirine dolanıp kısa olacağını bilsek de huzurlu bir uykuya daldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%