@birbulutkalemi
|
Herkese merhaba, yeni bölüm sizlerle. Lütfen özellikle satır aralarına yorum yapıp, oy vererek destek olmayı unutmayalım ki kitlemiz büyüyebilsin. Gelecek bölümlerden alıntılar, fotoğraflar ve duyurular için Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz. Bu sefer de başka bir hastane önünde kendini patlatan birisinin haberi geldi. Apar topar çıkan Timur'un ardından ben de hızla çalıştığım hastaneyi arayıp bilgi verdim. Her ne kadar patlama bizim hastaneye uzak olsa da yaralıları dağıtacaklardır hazırlıklı olmalıyız... İçimdeki sıkıntı beni yine buldu. Tekrar bir hafta önceye döndüm, aldığım nefes ciğerlerime yetmiyor, boğazımdaki yumru her yutkunuşumda daha da büyüyor sanki. Geçsin diye derin derin aldığım nefesler de kâr etmiyor artık... Biliyorum kalkıp hastaneye yardıma gitmem lazım ama korkuyorum, çok korkuyorum hemde. Tekrar insanların ölüm saatlerini ilan etmek, kopan parçalarını kurtarabilmek için çabalamak ya da bedenlerinden eksilen parçalara rağmen yaşadıkları için şükretmelerini görmek. Ama yapmam lazım, benim tam da şu an kalkıp kim olduğumu, mesleğimin ne olduğunu ve gideceğim yerde bundan çok daha kötü durumlarla karşılaşabileceğimi anlamam lazım. Telefonum acı acı çalıyor, göz ucuyla baktığım ekranda hastaneden arandığımı da görüyorum. Normalde bir saniye bile bekletmeden açamam gerek bu telefonu, ben bir doktorum ve telefonum çalıyorsa özelliklede arama hastanedense açmam lazım. Çünkü bana ihtiyaçları vardır ama şimdi kaçmak istiyorum. Titreyen ellerimi uzattım telefona, "Hocam, dediğiniz gibi oldu hastalar çevre hastanelere dağıtılmış. Yönetim her personeli hastaneye çağırıyor siz gelecek misiniz?" dedi telaşla her gün danışmada durup neşesiyle insanların biraz da olsa dertlerini unutturan naif kız. "Geleceğim, çıkıyorum şimdi. Siz ameliyathaneleri ayarlayın durumu acil olmayan kimseyi içeri almayın, ameliyat takviminde hayati risk taşıyanlar hariç kalanların hepsini ileri bir tarihe alın, belki yönetim hatırlatmayı unutmuştur. Ben de hemen geliyorum." "Tamam hocam hallediyorum hemen, lütfen hızlı gelin ambulans sesleri duyulmaya başladı." Başka bir şey söylemesine fırsat vermeden telefonu kapattım. Sonrası ise kendimi ne ara hastanede buldum ne ara gelenlerle ilgilendim ya da kaç tane ameliyata girdim bilmiyorum ama haberi aldıktan sonra sabaha karşı girdiğim hastanede tam olarak iki gün sonra şimdi rahatlıkla oturabildim. Sayısız insana bakıp, sayısız operasyona girdim, değil uyku uyumak bazen su içmek için bile vaktim olmadı ama her zaman olduğu gibi bugün de hayat tüm olanlara rağmen normal akışına geri dönmeye başlıyor. Ara ara konuştuğum Timur'dan aldığım haberlere göre o adam hala yakalanamamış ve bu tarz tehditlere devam ediyormuş. Kontrolleri daha da sıkılaştıran askeriye ve polis teşkilatının dışında diğer üst makamlar da artık bu olaya yoğunlaştığı için bir tık daha hızlandı işler. Bununla birlikte taburda herhangi bir time dahil olmayan Nihat'ın aslında yalnız çalıştığını ve sahadan haberler getirdiğini de öğrendim. Şimdi de yine ortalıktan kaybolmuş ve duyduğuma göre o sahaya inince işler her zaman daha kolay olurmuş. Demem o ki bu işin bitmesine az kaldı diyebiliriz o zaman. Normale dönen hastaneyle birlikte nöbetçi olanlar hariç kalan tüm doktorların evlerine gittiği şu anda ben de gitmek için çıktım hastaneden. Düğüne davet eden arkadaşımın ise yüzü maalesef ki bir türlü gülemedi. Olan olaylarla sürekli ertelediği düğünü bu sefer de ertelemek isterken hastanedeki arkadaşlarımız ve ailelerinin o bölgede olay bitmez, yapalım gitsin hem size de moral olur laflarıyla bu akşama aldıkları düğüne henüz bir haber gelmediği için Timur'la katılacak olmamsa benim için büyük bir sevinç kaynağı. Her şeye rağmen birlikte yan yana olup yeni anılar biriktirmek, onunla zaman geçirmek bana yaşadığım ne varsa unutturmaya devam ediyor. Sanki o varsa tüm sorunlar bir perinin sihirli değneği ile bana dokunmuşta bir anda ortadan yok olmuş gibi geliyor. Yaşadığım ve gördüğüm tüm olaylar bana yaşamın ve anı yaşamanın kıymetini bir kez daha gösterdi. Ve bende bundan sebeple yarının ne getireceğini bilemediğim için boş olduğumuz her anı birlikte vakit geçirerek değerlendirmeye çalışıyorum. Tamam, o genelde meşgul oluyor bu aralar ama eve gelince ayrı evlere dağılıp dinlenmek yerine bana gelmesi, başını göğsüme dayayıp günün yorgunluğunu bende atması. Ya da birlikte yaptığımız akşam yürüyüşleri, okuduğumuz kitaplar veya izlediğimiz diziler... En güzeli de yapacak hiçbir şeyimiz olmasa bile salak saçma bir konu bulup o konu hakkında saatlerce fikir üretmek. Şu son bir haftada birlikte olduğumuz aylardan çok daha kaliteli zaman geçirdik ve bu beni çok mutlu ediyor. Evimin kapısını açarken çalan telefonumla hızlı hareket edip kapıyı kapatmamın ardından açtım, "Asya, ne yaptın hazır mısın?" dedi telefonun ucundaki Timur. "Şimdi geldim eve bir saate hazır olurum. Sen neredesin?" "Ben evdeyim hazırım, seni bekliyorum ama bak baştan söyleyeyim her an görev çıkabilir bir ipucu yakaladık." "Sorun değil, istersen gelme tek de gidebilirim." "Yok, olmaz o. Zaten bir sürü organizasyona birlikte gidelim dedin hiç gelemedim, hep görevdeydim yalnız gittin hepsine. Bu gidişle insanlar beni hayali birisi sanacak, şimdi fırsatım varken eşlik edeyim en azından." "Sen de haklısın tabi komutan, gerçek olmayacak karakterde birisin hayali sanmaları da normal gibi sanki." Dedim biraz cilveyle ortam yumuşasın diye. "Oo Asya Hanım, sizden böyle sözler duymak ne kadar güzel." "Ne demek efendim, o sizin ışığınızdan kaynaklı, insanın bu kadar yakışıklı sevgilisi olunca böyle sözler de kendiliğinden çıkıyor ağızdan." "Tamam ben şimdi kapatıp yanına geleyim bir kez daha söyle o zaman sen bunları." "Hayır Timur sakın! O zaman çıkamayız evden, bir an önce gidelim şu düğüne de bitsin, seni özledim ben." "Ben de seni özledim güzel sevgilim. Söz şu durumlar bir düzelsin seninle uzun ve baş başa bir tatile çıkalım." "Sabırsızlıkla bekleyeceğim, neyse hadi tutma beni kapat çıkmadan yazarım." "Tamam güzelim." Telefonu kapattıktan sonra odama geçip aldığım kısa bir duşun ardından daha önceden siparişini verdiğim elbisemi giyme ve ona uygun saç makyaj yapamam derken hızla geçti zaman. Şimdi ise bahçede Timur'u bekliyorum, beyefendi benden çok önce hazırlanmasına rağmen bir türlü inemedi aşağıya. Elimdeki zarf şeklindeki çantadan telefonumu çıkarıp aradım ama açmadan kapattı, sanırım bu geliyorum demek ve evet doğru tahmin telefonuna bakarak kapıdan çıkan takım elbiseli yakışıklı benim sevgilim. Güçlü bir ıslık çalmamla telefonda olan dikkatini bana verdi. Sesin benden geldiğini anlayınca telaşla çevreye baktı, bu hareketi beni güldürdü. O çok farklı bir erkek o kadar güzel yetişmiş ki küçücük bir hareket bile ona bazen abartı geliyor, hoşuna gitse bile kimsenin görmesini istemiyor. "Asya!" huysuzca döküldü ismim dudaklarından. Gülmemeye çalışsa da sola doğru kıvrılan dudaklarından hoşuna gittiği belli. "Söyle canım..." dedim ben de onun tam tersi bir ifadeyle. "Yapma şöyle kızım!" bu huysuzluğu beni daha da güldürdü. "Hadi bakalım yakışıklı düğün çoktan başladı gidelim bir an önce." "Gidelim bakalım." Yolda yine şarkılarla eğlenerek gittik demek isterdim ama asla öyle olmadı. Yol boyunca sürekli birileriyle telefonda konuşup durum hakkında bilgi aldığı için benim kullandığım arabayla düğünün yapılacağı otele geldik. Biraz geç kalmış olsak da gelin ve damadın ilk dansını kaçırmadığımız için mutluyum. Düğünlerin en sevdiğim kısmı ilk dans kısmıdır neden bilmem kalan zamanlarda sıkılıyorum. Kerem ve eşi ortada dans ederken bana el sallayan Tuğçe ile hastaneden arkadaşlarımın olduğu masaya geçtik. Söylemden geçemeyeceğim ki Mira da burada kendisinden hiç hoşlanmadığımı söylememe gerek yok sanırım bunu daha öncede belirtmiştim. "Demek Asya'nın sır gibi olan erkek arkadaşı sizsiniz, çok memnun olduk Timur Bey." Diyen hastaneden beyin cerrahı Emre'ydi. "Maalesef işim dolayısıyla çok fazla etkinliklere katılamıyorum anca kısmet oldu tanışmak. Ben de memnun oldum." "Ben de Mira, Timur ortopedi uzmanıyım bir sıkıntın olursa yardımcı olurum. Bu arada Timur dedim ama ben pek sevmem öyle resmiyet falan problem olmaz umarım." O kız benim sevgilime ağzının suyunu akıtarak mı konuşuyor ben mi loş ışıktan yanlış anladım? Ayrıca ne demek sevmem bu kız değil mi herkese ben samimiyet sevmem bey hanım diye hitap etmek iyidir diyen! Timur'un bacağına hemen bir çimdik attım sevmediğimi anlasın diye. Şimdi o bu ortamdakilere yakın olmasa bile benim arkadaşım diye tolerans gösteriyor hiç gerek yok. "Nasıl rahat ederseniz Mira Hanım." Dedi sadece mesajımı alıp, aferin. Pistte ilk danslarını bitiren çiftin ardından bu sefer de misafirler için bir dans başladı. "Timur Bey bu şarkıyı çok severim partnerim yok da dans etmek ister misiniz?" dedi bu sefer de gevşek gevşek gülerek. Bu kadın Timur'un benim sevgilim olmasına rağmen gözümün önünde ona asılıyor mu gerçekten? Bu olay yaşanıyor mu? "İstemez canım! Sevgilim buraya benimle geldi ya hani, benimle dans edecek! Sen şansını başkasında dene istersen bende sana yedirecek sevgili yok, her yaptığına sustum ama bu da sınırı fazlaca aştı bozulmayalım bence." "Ne dedim ki şimdi ben ya, sen yanlış anladın Asya'cım. Sadece şarkıyı sevdiğim için dedim ben." "Deme Mira'cım." Dedim aynı onun gibi, Timur'a bakıp ayağa kalktım. Biraz daha burada kalırsam bu kızı buradan kel göndereceğim evine. Tepkilerim Timur'u eğlendirmiş olacak ki yüzünde o aşık olduğum gülümsemesi var yine. Ters ters baktım ona, "Çok mu komik!" dedim sinirle. "Hayır, ama beni kıskanman hoşuma gitti. Hiç bilemezdim bu kadar kıskanç olacağını." Dedi. Bir yandan da ortaya geçmiş dans eden diğerlerine eşlik etmeye başladık. "Ben kıskanç değilim, sadece gözümün önünde sana asılınca sinirlendim. Ne demek ya burada ben varken hayatında ilk defa gördüğün biriyle dans etmen!" "Dans edeceğim tek kadın sensin. Hadi kafana takıp sinirlenme önemsiz bunlar, önemli olan bizim kimle olduğumuz ama iyi bozdun kadını surat ifadesini gördün mü? Senden hiç bu kadar açık bir tepki beklemiyordu bence." "Ee bana boşuna mı Son Flört Bükücü diyorlar! Hastanede de bazen kendince laf sokup duruyor ciddiye alıp hiç karşılık vermediğim için bu kadar yüz buldu bu." "Boş ver güzelim, uğraşmana değmez. Böyle insanlar laftan anlamaz." "Sen niye bu kadar yakışıklı oldun ki ya herkes sana bakıyor işte hayran hayran." "Senin güzelliğine yakışmak için çabaladım işte biraz, beğendiysen ne mutlu bana ve o bakanlar bana değil sana bakıyor kim bu güzel diyorlar kesin." "Timur ya!" Konuşmamızı bölen cebindeki telefon oldu. Dansı yarıda bırakıp oturduğumuz yerin aksine boş olan başka bir masaya geçtik, Timur gelen mesajı okuduktan sonra bana baktı. "Gitmem lazım, görev emri gelmiş." "Ne zaman gideceksiniz?" "Bir saate çıkacağız, sen kal ben taksiyle geçerim." "Olur mu hiç Timur! Bende geliyorum, zaten yarın orada olmam lazım. Bu gece geçer revirde kalırım." "Tamam o zaman ben arabayı alayım sen veda et gel." "Tamam, geliyorum hemen." Yine her şey ışık hızında gerçekleşti. Karargâha gelmemizle o toplantı odasına geçerken ben de revire geçip buradaki kıyafetlerimden birini giyindim ve vedalaşmak için gelmesini bekledim. Tıklanan kapıyla hızla ayağa kalkıp açtım, "Güzelim gidiyoruz biz." Dedi. "Tamam, çok dikkat et kendine olur mu?" "Ederim, sen de et! Öyle canım istemiyor deyip yemekleri falan aksatmak yok anlaştık mı?" "Anlaştık, Allah'a emanet ol!" "Sen de, sende güzelim. Sen de Allah'a emanet ol!" Sıkıca sarılıp dilimde dualarla gönderdim, çok geçmeden de havalanan helikopterle gittiklerini gördüm, umarım sağ salim geri dönerler... |
0% |