Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Akciğer Kanseri

@birdeliyazariz

Bölüm şarkısı: Hele Bi' Gel

- Pinhani

(Bölümde geçen hastane terimleri ve devamı sadece kurguda geçerli normal hayatta bu şekilde değil.)

 

Yakamoz'dan

 

Ayaz, çardaktan ayrıldıktan sonra tüm erkekler yavaş yavaş dağıldı. Sadece Öykü ve ben kalmıştık. Telefonum ısrarla üst üste üç kere çaldığında arayan kişinin Ece olması şaşırtıcıydı. "Efendim Ece?" Karşı taraftan panikle "Babaannen'i almak için ambulans geldi Aliağa Devlet Hastanesi gidiyorlar." diyip yüzüme kapattı. Babannem için mi? Sapa sağlam kadını durduk yere niye hastaneye götürüyorlardı ki? "Öykü,benim gitmem gerek babaannem hastaneye götürülüyormuş." Kendimi kurma robot gibi hissediyordum. Yavaşça çardaktan çıkıp bahçe kapısına adımladım. Arkamdan Öykü'nün de geldiğini duysam da eve varana kadar ne cümleleri seçebildim ne de yanımdaki insanların kim olduğunu çözebildim.

Evin kapısında ambulans yoktu ki? Sadece komşular vardı. Hepsi de bana acıyan gözlerle bakıyordu.

 

Korkunç bi' baş ağrısıyla ilerlemeye devam ettim. Öykü, koluma girerek "İstersen seni hastaneye bırakalım,"dedi. "Hem abimin bu gün orada fizik tedavisi var yanında durabilirim dönüşte bizi alırlar." O an ne yaptığımdan pek emin değildim. Sanırım kafamı sallamıştım.

Olaylar çok ani gelişiyordu. Öykü,telefonunu çıkarıp birilerini aramış ardından beni kendi evine doğru sürüklemişti. Dedemin nerede olduğunu sorma fırsatım olmamıştı. "Arabaya geçin ben Ayaz'ı alıp geliyorum." Kenan abisinin sesini duyduğum sanki uykudan uyanmışcasına kafamı kaldırdım. "Babaannem ölür mü Öykü?" yanağımda hissettiğim ıslaklık bana mı aitti yoksa yağmur mu yağıyordu? Gökyüzünde hiç bulut yoktu ki! Günlük güneşlik havada babaanem niye hasta olmuştu. Öykü,eli ayağına dolaşmış şekilde bana baktı. "Ölmemiştir ya. Niye ölsün hemen dur panik yaptırma beni de." Kelimeleri ard arda sıralarken fazla komikti. Normal bir anda net bu saçmalamasına gülerdim fakat normal anım yoktu. Yanımızda çalan araba kornasıyla sağ baş parmağımı damağıma götürdüm. "Ödüm koptu!" Öykü, bağırarak Kenan abisinin yanına yürüdü.

 

"Abi zaten korkunç durumlar yaşıyoruz ne kornası Allah aşkına." Ön yolcu koltuğuna atlayıp camını açtı. "Yakamoz! Gel hadi" arka kapıya ilerledim. Açtığımda Ayaz ve Kutay'ı yan yana bulmayı beklemiyordum. "Selam Yakamoz. Biner misin bu gün ona göre kalkalım." Kutay'ın iğnelemesiyle arabaya binip, kapıyı kapattım.

Kutay sol kapı tarafında,ben sağ kapının dibinde ve Ayaz ortamızda araba hareket etmeye başladığı anda sıkıştığımızı fark etmiştim. İki iri yarı kaslı adamla yola çıkarken aklım neredeydi? Gülhan sultanımdaydı. "Geçmiş olsun." Ayaz'ı çardak olayından sonra ilk görüşümdü. Sesi kulağıma iliştiğinde irkildim. "Teşekkürler." Geçmiş miydi sahiden? Şu an babaannem iyi miydi? Önümde sallanan beyaz peçete hayal ürünüm müydü? "Çok ağlıyorsun. Sil gözyaşlarını yine gözyaşlarından cennet akıyor." Böyle bi' anda Özdemir Asaf'dan şiir çalması çok komikti. Peçeteyi elime alıp cümlesini düzelttim. "Sil ağzının kenarını,yine gülüşünde cennet akıyor."

 

Gamzeleri görünecek şekilde güldü. "Sever misin Özdemir?" Başımı salladım. Göz yaşlarımı elimdeki peçeteye sildikten sonra başımı cama yasladım. Çantamdan müzik çalara kulaklığı takarak müziği başlattım. Şarkının sözleri aklımda dönmeye başladı.

 

"Çözülüyorum sana

Ah, o bakışına

Yüreğime akışına

Bi'şey var aramızda

Gidiyo hoşuma

Hastayım kusurlarına."

 

Şarkı bitimine kadar gözlerimi yoldan ayırmadım. Arabanın içindekilere bakarken Kutay'ın müzik çalara attığı kaçak bakışları görmüştüm. Ayaz'ın Kutay'a "Kız zaten üzgün korkunç bakışlarını üstünden çek."diyişini arından da Kutay'ın "Abi ama müzik çalar?" sorusunu duydum. Devamını duyamadan araba hastanenin yanında durdu. Acil kapısından giren çıkan insan sayısı çok fazlaydı. Araçtan indiğim an Öykü'de peşimden indi.

 

"Danışmaya soralım nerede olduklarını. " Kafamı salladım. Şu an mantıklı düşünmekle aram yoktu. Girişteki her hastanın yüzünü inceliyordum. Dedemi veya babaannemi görme umuduyla baktığım her yüzde ayrı keder görüyordum. Hastane duvarlarında kan vardı, gözyaşı,dert,çaresizlik ve kayıp vardı. "Gülhan Hartak nerede?" Çalışanlardan en yaşlısı muhtemelen 50 yaşlarının başındaki kadın cevapladı.

"Göğüs hastalıkları bölümünde. İkinci kat." Adımlarım merdivenlere doğru hızlandı. İkinci katın oturma bölümünde dedemi elleri dizlerinde ağlar halde buldum. "Dede? Babaanneme ne oldu?" Gözleri yüzümü bulduğunda kıpkırmızı gözbebeği yıkıcı darbeydi. Dedem ağlamazdı.

 

Erkekler kolay kolay ağlamaz demişler ona. Bu sebepten dedem hiç ağlamazdı.

"Gülhan'ım ölür diyorlar evlat. En fazla 8 ayı kaldı dediler." Dedemin yanına varamadan hastane kolonunun yanına çöktüm. Benim bu hayatta sadece babaannem ve dedem vardı. Ne anne tarafım kalmıştı geriye ne de babamın kardeşleri vardı daha önceden. İkisi de tek çocuktu zaten. Kardeşim de olmamıştı yanımda olacak. Hep ikisi vardı. Gülhan sultanım ve Veysel dedem.

Şimdi dedemle ikimiz mi kalacaktık?

Öykü, perişan haldeki çökmüş bedenimin yanına eğildi. "Yakamoz, sarılmak ister misin? Figen hep sarılmak iyileştirir derdi, sarılırsak geçer." Red edecek gücüm kalmamıştı. Kollarımı açıp Öykü'ye sarıldım. Ağlarken tüm gözyaşlarım geçsin diye "Üstüme başım gözyaşından çıkan tuz oldu be Yakamoz."

Kıkırdayıp geri çekildim.

 

"Yanlızlığa mahkum kaldım galiba."daha çok gülmeye başladım. Sonunda kafayı yedim ha! "Delirme! Ben varım? Abimler var! Deden duruyor orada hala." Oturan dedemi gösterdi. "Sen yanlız değilsin Yakamoz! Azıcık çevrene baksan insan kaynıyor." Peki babaannem o çevreden niye çok erken ayrılıyor. Yerimden kalkıp dedeme yürüdüm. "Hangi odaya aldılar?" 382 numaralı hasta odasını işaret etti. Odadan çıkan hemşirenin yanına gittim. "Gülhan Hartak. Durumu nasıl?" Kadın afalladı. "Nesi oluyorsunuz?"

"Torunu oluyorum. Acaba hastalığı ne söyleyebilir misiniz?" Üzgün bakışlarını yüzüme çıkardı. "Akciğer kanseri son evresinde. Maalesef tedavi için çok geç kalmışsınız."

 

Kaybettiklerim listesine babannnemi de yazmalıyım yani? "Bilgi verdiğiniz için teşekkür ederim." Hemşire yanımdan ayrıldığında ileri geri yürümeye başladım. Hastanede mi kalıyoruz bundan sonra? 8 ay ne yapmamız lazım? Onu nasıl rahat ettirebilirim? Aklımda binbir soru ile kafayı yemiştim. "Ne dedi hemşire?" Yanımda duyduğum sesle kendime geldim. "Tedavi için geç kalmışız Ayaz. Hayatımdan biri daha gidiyor." Fizik tedavi bölümü burada değildi, Ayaz'ın burda ne aradığını sormak yerine ağlamak istiyordum. "Ne yapmak istiyorsun şu an? Ağlamak ister misin? Yoksa kantinden su alalım mı sana?" Ağlamak isterim Ayaz. Çığlık çığlığa bağırmak da isterim. Şu an sadece oturup şarkı söylemek istiyorum normal değil sanırım.

 

"8 ay sonunda ağlarım belki. Şu an babaannemin sesinden türkü dinlemek istiyorum." Son kez de olsa bana iki keklik söyler miydi? "Müzik çalara kaydederiz sesini. Her istediğinde dinleyebilirsin." Müzik çaların böyle güzel bi' özelliği var mıydı? "Yapabilir miyiz cidden? Öğretir misin kaydetmeyi?" Başını salladı. "Öğretirim. Önce hastane havası solumayı bırakalım da." Öykü,uzaktan el hareketleriyle gidin işareti yaptı. Asansöre binip, hastanenin bahçesine indik. Nefes aldıkça hala daralıyordum. Zaman geçtikçe düzelir umuduyla etrafıma baktım. Her yerden ağlayan insanlar vardı. "Yaradılışta ölüm var. Gidenin ardından üzülme Yakamoz. Belki gittiği yerde daha mutlu diye düşün." Yıllardır ailem için böyle düşünüyordum.

 

Loading...
0%